Konya’da bir başarı hikayesi sergilendi.. Başarıya açız ve açlığımızı giderecek olaylara ihtiyacımız var.. Tebrikler…

Kimse kusura bakmasın, bugün siyaset yazmayacağım.

İstanbul’un tekrarlanan seçimi yüzünden çivisi iyice yerinden oynadı ülke siyasetinin; söylemler de onlara yönelik yorumlar da iştah kapatıyor… Ne kadar kendi doğrularımdan şaşmamaya çalışsam da, güncel siyasete değgin yazılar ister istemez keyif kaçırıyor.

En başta benim keyfimi…

Bu sebeple bugün yazımı keyifli bir konuya ayırdım: Türk milli takımının Fransa karşısında dün gece aldığı 2-0’lık galibiyete…

En son birkaç hafta önce görüştüğümde, bir münasebetle bana “Hiçbir değer ne kadar uğraşılırsa uğraşılsın kolayca yok edilemez” diyen ve bunu şahsıyla birkaç kez ispatlamış olan Şenol Güneş‘in görkemli milli dönüşünü kutlamam şart.

Şenol Güneş diye gerçek bir adam var

Türkiye sahte kahramanlar, sahte şöhretlerle dolu bir ülke. Şenol Güneş ise böyle bir ülkede sahtelikten uzak gerçek bir adam.

Adam gibi adam.

Aynı hocanın Türk milli takımının başında gittiği Seul’deki 2002 Dünya Kupası‘ndan takımımıza üçüncülük kazandırarak döndüğü, hocalığını üstlendiği Beşiktaş‘ı iki yıl üst üste (2015-2016 ve 2016-2017’de) ardı ardına şampiyonluklarla da tanıştırdığı halde, kendisini ‘halk gibi’ bularak küçümseyenler gözünde bir türlü hak ettiği yerin ona verilmediğini de not etmem gerekiyor.

Dün geceki zaferi de sırf ona getireceği şerefi göz ardı edebilmek için küçümseyenler mutlaka çıkacaktır.

Oysa millilerin yendiği Fransa milli takımı son Dünya Kupası şampiyonudur.

Olabilir, şampiyon olan takımın oyuncuları bu yıl değişmiştir ve yeni gelenler eski başarıdan uzaktırlar… Ancak durum bunun tam tersi: Fransa 2018 Dünya Kupası‘na çıkardığı takımın neredeyse bütün oyuncularını ve teknik direktörünü koruyarak Konya’daki maça çıktı.

Fransa milli takımının oyuncuları bir Avrupa karması kurulsa onda rahatlıkla yer alabilecek seviyede. Çoğu İngiltere’de Premier Lig‘te top koşturuyor, geri kalanı Avrupa’nın öndegelen takımlarının oyuncuları…

Teknik direktörleri Didier Deschamps takımının hücumda ve savunmada kendilerinden bekleneni veremediğini söylemiş maçtan sonra, ama ben aynı kanaatte değilim. Fransız oyuncular ellerinden geleni yapmaya gayret ettiler.

Yaptılar, ama daha iyi bir takım karşısında kaybettiler…

Dün ve bugün farkı

İzlanda’ya üst üste birkaç kez yenildiğinde milli takımımız, o takımın hocası, “Fatih Terim’in nasıl bir takımı sahaya süreceğini ve ona nasıl bir oyun oynatacağını önceki maçların videolarını izleyerek öğrendik; ona göre hazırlandık ve kazandık” demişti.

Eminim, Deschamps da aynı yöntemi denemiş ve oyuncularına o yolda taktikler vermiştir. Türk milli takımı artık bu anlamda ezber bozuyor. Her maça farklı taktiklerle hazırlanıyor. Karşı takımın ne yapacağını doğru okuyan bir taktikle…

Tabii Konya’da buluşan bizim seyircinin hiç dinmeyen desteğini de bu hesaba eklemek gerekiyor.

Rakip takım bizim gençlerden daha fazla koştu, Fransızların pas trafiği bizimkilerin neredeyse bir misliydi. İstatistiklerin fazla bir anlam taşımadığı bir akşamdı dün gece. Akıllı oyun ortaya koyan takım kazandı.

Grubunda yaptığı üç maç sonunda ilk sıraya yerleşti milli takım ve böyle giderse karşısına çıkanları eleyerek başarılarını sürdürmeye de kararlı görünüyor.

Şenol Güneş bu takımı -2002’de olduğu gibi- önümüzdeki Dünya Kupası’na da götürmeyi başarabilir mi? Bu oyuncularla bunu başarabilir. Orada ilk sıralara tırmanmasını sağlayabilir mi bu takımın? Neden olmasın.

Milli takım hepsi de genç ve değerli futbolculardan oluşuyor. Bu çekirdek kadro üzerine başarıdan etkilenerek yeniden hevesleri artan yeni gençler de eklenir.

Başarılar başarıya aç milletimiz için de çok önemli.

Tebrikler.

ΩΩΩΩ