AB ile yolun sonuna OHAL yüzünden mi geldik? AB’siz olamayız gibime geliyor…

22
Cumhurbaşkanı Erdoğan Meclis'e hitapları
Reklam

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ”Artık bu oyunun sonuna geldik” dedi ve Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) üyeliği konusunda topu karşı sahaya atıverdi.

Meclis’in yeni yasama yılına başladığı gün, hiç değilse Turgut Özal‘dan beri, cumhurbaşkanlarının milletvekilleriyle doğrudan, halkla da TV ve gazeteler aracılığıyla dolaylı iletişim kurmasını sağlıyor.

Hitapları iç ve dış kamuoyu için ufuk turu yerine geçiyor…

Dünkü Meclis konuşması Cumhurbaşkanı Erdoğan‘ın, AB ile yolları ayırmanın hemen önünde bulunduğumuzu bana düşündürdü.

Konuşmanın ilgili bölümünü okuyalım:

”Avrupa Birliği şayet, objektif bir değerlendirmeyle Türkiye’yi tam üye yapacaksa, bunun önünde hiçbir engel bulunmuyor. Biz buna hazırız. Fakat böyle bir niyeti olmadığı hâlde, akıl-mantık dışı dayatmalarla bizi oyalamaya devam edeceklerini düşünüyorlarsa, yanılıyorlar. Artık bu oyunun da sonuna geldik, bunu bilmeleri lazım. Türkiye’yle veya Türkiye’siz yoluna devam etme seçimi Avrupa Birliğine aittir, o seçimi kendileri yapacaklar. Kurnazlık yapıp sorumluluğu bizim üzerimize yıkmaya çalışmasınlar…”

”Zafer değil, tam bir hezimettir” tespitiyle başlattığı ‘Lozan’ tartışması üzerine geldiği için, Cumhurbaşkanı Erdoğan‘ın Meclis’e hitaptaki bu sözleri, AB üyesi ülkelerin başkentlerinde, Türkiye’nin bir yol ayrımına geldiği şeklinde yorumlanacaktır.

Hedef hep Avrupa’ydı

Türkiye İstiklâl Savaşı sonrasında kendisine istikamet belirlerken, Anadolu’yu işgal etme hevesini açık etmiş olan Avrupa ülkeleriyle hesaplaşmayı ve yönünü farklı istikametlere çevirmeyi hiç düşünmedi; Türkiye Cumhuriyeti‘nin tarihi, neredeyse bütünüyle, Batı ile –özellikle de Avrupa ile– bütünleşme arayışının tarihidir.

Reklam

DP’nin dışişleri bakanı Fatin Rüştü Zorlu‘nun, idamlarına hükmedilen siyaset arkadaşları ve dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar ile infaz için İmralı Adası‘na götürülürken, gemide, Türkiye’nin AB üyeliği konusunu hayıflanarak açtığı söylenir…

Hayıflanmasını sebebi, 27 Mayıs (1960) cuntasının idamları göze almasının AB üyeliği ihtimalini ortadan kaldıracağı öngörüsüdür.

Tabii o zaman henüz AB olmamıştı birlik, Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) olarak konuşuluyordu. Türkiye 1959 yılında AET’ye üyelik başvurusunda bulunmuştu.

Ülkemiz 1963 yılında imzalanan Ankara Antlaşması‘yla AB’ye tam üye adayıdır ve adaylığı AB tarafından 2005 yılında bir kez daha pekiştirildi…

Cumhurbaşkanı Erdoğan‘ın çıkışı bunca yıl kapısında bekleten AB’ye ”Bizden bu kadar” mesajıdır.

AB: Bayrağında haç bulunmayan bir ülkeyi üye yapacak mı?
AB: Bayrağında haç bulunmayan bir ülkeyi üye yapacak mı?
Uzun ince bir yol olduğunu biliyoruz

Yolları ayıralım ayırmasına, ama bunun o kadar kolay olmayacağını da bilelim.

Birleşik Krallık (İngiltere) halkına oylatarak AB’den çıkma kararı aldı 100 gün önce. Kendine özgü sebeplerle zaten AB’nin ana mekanizmaları (Schengen ve Maastrich) ile kendini bağlamamış bir ülke olmasına rağmen, çıkışın kolay olmayacağını şimdi şimdi anlıyor Londra…

Muhtemelen, ”Bundan böyle biz yokuz” resmi tavıra dönüştüğünde, Türkiye de benzer bir zorluğu yaşayacaktır.

Reklam

Şu bilgi Dışişleri Bakanlığı’nın internet sitesinden:

”Türkiye Avrupa’nın 6. büyük ekonomisidir. Aynı zamanda AB ile yaygın ticari ve ekonomik ilişkileri olan bir ülkedir Türkiye. AB bizim en büyük ticaret ve yatırım ortağımızdır da. 2014 yılındaki yabancı ticaretimizin yaklaşık yüzde 40’ı AB üyesi ülkelerle gerçekleşti. Bu oran 2015’in ilk çeyreğinde yüzde 42’ye yükseldi. Ülkemize gelen doğrudan yabancı yatırım içerisinde AB’nin payı yüzde 64’tür.”

Yabancı sermaye Türkiye’ye ilgi gösteriyorsa, bunda, AB üyelik perspektifinin rolü büyüktür. AB ile üyelik müzakereleri ve çıkartılan uyum yasaları Türkiye’yi Avrupa sermayesi için câzip kılıyor.

Avrupa-dışı sermaye için de…

”Biz artık yokuz, kendimize AB dışında bir yol seçeceğiz” dediğimizde eski câzibemizi koruyabilecek miyiz dersiniz?

Üzerinde iyi düşünülmesi gereken bir sorudur bu.

Türkiye AB için de önemli

Kapılarına ‘mülteciler’ dayandığında ülkemizin değerini idrak etmeye başladı AB üyesi ülkeler… Almanya’nın öncülüğünde TC vatandaşlarından AB üyelerine uygulanan ‘vize muafiyeti’ vaadi o sayede çıktı.

Yapılan anlaşmanın şartlarını yerine getiriyor ülkemiz; Avrupa kamuoyunu ikna etme amaçlı birkaç basit düzenleme daha yapıldığı takdirde, ‘vizesiz Avrupa‘ yolu da açılabilecek Türkiye’nin önünde…

Bu konuda ısrarlı olmalı.

Vatandaşlar bunun farkında

İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) tarafından her yıl Realta Kamuoyu Araştırma Şirketi‘ne yaptırılan anket sonuçları buna işaret ediyor.

En son bu yılın nisan ayında ortaya çıkan tablo şu:

“Araştırma bulgularına göre, katılımcıların % 75,5’i Türkiye’nin AB üyeliğini desteklerken, % 24,5 karşı çıkmaktadır. 2015’te % 61,8 olarak ölçülen destek oranının 13 puan yükselmiş olduğunu görüyoruz. AB ile ilişkilerimizin son dönemde mülteci anlaşması ekseninde hareketlendiğini de dikkate alırsak, bu yüksek oran kamuoyunun sürece desteğini ortaya koymaktadır. AB üyeliğini destekleyenlerin % 45,4’ü üyelik ile refah ve ekonomik gelişmişlik düzeyinin artmasını beklerken, % 35,8 Avrupa’da dolaşım, yerleşme ve eğitim imkanı beklentisi ile % 33,8 ise demokrasi ve insan haklarında gelişme beklentisi ile üyeliği desteklediğini ifade etmektedir. (..) Araştırmada katılımcılara Türkiye’nin AB üyesi olup olmayacağına inanıp inanmadıklarını da sorduk. Yüzde 35,6 inandığını söylerken, % 64,4 inanmadığını söylemiştir.”

Şanghay Altılısı oldular: Bu mudur?
Şanghay Altılısı oldular: Bu mudur?
Şanghay Beşlisi mi, Ortadoğu’da ittifak mı?

Lozan üzerine başlayan tartışma ülkemizin önünde yeni bir dönemin açılacağının ilk işaret fişeğiydi. Üstüne gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan‘ın Meclis’e hitabı yeni dönemin AB ile arayı açmayı da içine aldığını düşündürüyor.

Belki bir ara sözü edilen Şanghay Beşlisi, belki Ortadoğu’da yeni bir ittifak…

Şanghay Beşlisi‘nde başı çeken Rusya’nın halen Halep üzerine yağan bombaları Esad rejimine sağlayan ülke olması…

Ortadoğu merkezli bir ittifak kurulabilmesi için gerekli şartları oluşturmanın neredeyse imkânsızlığı…

Yeni ittifak arayışları üzerinde düşünürken bu gerçekleri de göz önünde bulundurmak gerekiyor…

Sorun, acaba, 15 Temmuz hâin ve uğursuz darbe girişimi sonrasında OHAL rejimine geçilip Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanması ve bu durumu daha uzun bir süre devam ettirme niyetinden mi kaynaklanıyor?

OHAL rejimine sahip bir ülke olarak AB ile üyelik müzakereleri yürütülemez de…
ΩΩΩΩ

Reklam

22 YORUMLAR

  1. Sayın KORU, yorumları kim denetliyor? ! Siz takdir yerine taktir ( = damıtma ) yazmazsınız. Lütfen düzeltiniz. Bir nokta gözü kör edermiş, bilirsiniz.
    taktir
    isim (takti:r) eskimiş Arapça taḳṭīr
    isim Damıtma
    Türk Dil Kurumu
    Güncel Türkçe Sözlük

  2. Bence AB’ye tam üye olmamız son tahlilde Türkiye’nin menfaatine değil. Akılcı bir pazarlıkla menfaatlerimizi maksimize edecek şekilde özel bir anlaşma yapmamız daha iyidir.
    (AB’nin Türkiye’yi tam üye yapması mümkün değil zaten)

    Bundan çok daha önemli bir konu var, tartışalım derim.

    AB’den çıkmış olan İngiltere’nin Dışişleri Bakanı Boris Johnson Türkiye’ye geldi ve o ayrıldıktan hemen sonra Erdoğan “Lozan anlaşması başarıdır diye bizi kandırdılar” mealinde konuştu, ayrıca OHAL’in 12 ayı bile geçebileceğini söyledi. TBMM açış konuşmasında ise AB için “Artık bu oyunun sonuna geldik” dedi. Musul için de sağda solda bazı iddialar dolaşıyor. Aklıma zorlu bir soru geliyor : Acaba Türkiye Misak-ı Milli sınırları üzerinde hak iddia ediyor da gizli bir el (ABD / İngiltere) ‘haklısınız, göz yumarak sizi destekleriz’ mi diyor ?

    Not : Vaktiyle Saddam Hüseyin’e de Kuveyt’e girerse göz yumulacağı (gizlice) söylenmiş olmalı ki o da girmiş, yoksa ABD ile savaşmayı göze alıp Kuveyt’e girmedi herhalde. Sonuçta ne oldu, Kuveyt’i işgal ettiği gerekçesiyle Irak’a savaş açıldı ve 36. paralelin kuzeyi fiilen Irak’tan koparıldı …

  3. Yapılan anlaşmanın şartlarını yerine getiriyor ülkemiz; Avrupa kamuoyunu ikna etme amaçlı birkaç basit düzenleme daha yapıldığı taktirde, ‘vizesiz Avrupa‘ yolu da açılabilecek Türkiye’nin önünde…

    Bu konuda ısrarlı olmalı.

    Birkac basit duzenleme yazmissiniz. Saka gibi.

  4. OHAL konusunda kafa karışıklığı var. Yapılan eleştiriler OHAL’e gerek yok demiyor. Fransa’da OHAL makul bir şekilde uygulanırken Türkiye’de ise hazır OHAL ilan etmişken arada başka işleri de çıkartalım kurnazlığı yapılıyor. Ayrıca milli çıkarlardan ziyade kendi siyasi çıkarlarını sağlamaya ve intikam almaya yöneldiler, bunlar eleştiriliyor.
    Not : OHAL’e gerek yok diyenler küçük bir azınlık ve konumuz dışı.

  5. Dusunun 600 yil adamlarin topraklarina saldirmissiniz
    Islama aykiri diye dans icin tehdit etmissiniz
    Onlarda seni tukrukle bogmak icin hep birlikte saldirmislar yoketme pahasina seni
    Ermeni soykirimi diye uydurma bir belaya seni suruklemisler ve onunla sucluyorlar hala
    Pkk belasini ve pyd yi apacik destekleyen medeni cete var karsimizda
    Sen hala yalvariyorsun ne olur elinizi ayaginizi opeyim beni birliginize katin medeni cete diyorsun
    Artik birakalim bu onursuz, yakisiksiz aman alin bize yalvarmalarini
    Kendimizi bu kadar dusurmeyelim
    Hem sonra turkiye kesinlikle avrupaya girecek egitim seviyesinde degil suan ama
    Eminim cok kisa zamanda turkiye eger rahat birakilirsa her alanda avrupanin onune gececektir eger ic dusmanlar disarinin masasi olmasa

  6. Yazılarınızı zaman zaman okuyorum sizi de vurun abalıya korosuna katılmış gibi anladım. Daha darbenin nasıl oldugunun, beyin takımının kimler teşekkül ettiği net değilken ortada bir de Adil Öksüz garabeti varken masum sıradan insanlara nasıl böyle saldırılıyor anlamakta güçlük çekiyorum. Kendi adıma yaşadığım sıkıntıları bir yere koyuyorum ülkede resmen zulüm yapılıyor ve kimse buna sesini çıkarmıyor. Allah büyüktür herseyin içinden sıyrılmak ancak yalancılar içindir. Zulmü yapanı da sesziz kalanı da Rabbime havele ediyorum!!!

  7. sayın Koru
    Avrupa “Birliği” mi kaldı. İngiltere çöküşü görüp “zorla” girdiği AB den apar topar kaçtı. Yunanistan ın hali ortada. Almanlar da AB den çıkalım diyorlar.
    Sizin de zaman zaman “terör eylemlerinin sebepleri” konusunda referans verdiğiniz ve bir süre aynı gazetede yazdığınız rahmetli Mahir Kaynak; henüz Yunanistan’da ki ekomomik krizin esamesi bile yokken, İngiltere’de ayrılma referandumundan söz edilmezken “Avrupa birlik olamadı. Siyasi birliği sağlamadan ekomomik birliği sağlamaya çalıştı. AB çökecek. AB ye girmek için yırtınmayalım, birlik olmayan yere girilmez” diyordu hatırlarsanız.
    Avrupa’nın “Birlik” olamadığını hala göremiyor musunuz?

  8. Fehmi bey, size ulaşabileceğim bir e-mailiniz bende yok. twitter dm de kapalı. artık buradan yazayım dedim.
    yazınıza yorum değil sizi teknik bir konuda bilgilendirmek istiyorum. şayet daha önce bu bilgiye sahip olduysanız mesajımı lütfen dikkate almayınız.
    Ben can sıkıcı reklamlardan kurtulmak için browserlarımda “addblock plus” diye ücretsiz bir eklenti kullanıyorum. Bu bana gezindiğim siteleri reklamları görmeden okuma fırsatı veriyor. Reklamların sizin için bir gelir kaynağı olduğunu biliyorum. Bunu daha önceki bir yazınızda da dile getirmiştiniz. Özellikle siteniz için adblock programını devre dışı bıraktım ki reklamlar görünsün, küçük de olsa bir desteğimiz olsun.
    Adblock eklentisini sitenize girenler için zorlayıcı bir faktör olarak kapatmaya zorlayabilirsiniz. Bunu sitenizde kullanacağınız bir plugin(eklenti) kolaylıkla yapabilir. Gördüğüm kadarıyla wordpress kullanıyorsunuz. internette “wordpress adblock detection plugin” yazarsanız bulabilirsiniz. sitenizi siz yönetmiyorsanız yöneticinize bu mesajımı okutunuz.
    Bu bilginin sizin için faydalı olacağı ümidiyle selamlarımı sunarım.

  9. “Savcı, avukat, öğretmen, memur ve polislerden oluşan on kişi, Onaltı metrekare koğuşta kalıyoruz. Ranza yetersizliğinden, iki kişi yerde yatıyor. Haftada iki defa plastik kovalarla verilen sıcak suyla banyo ihtiyacımızı gidermeğe çalışıyoruz.”

    “Ben ceza hakimiyim, beyim ise Savcı, Hukuka aykırı biçimde 67 gündür ceza evlerindeyiz, eşim bir ilde, ben başka ildeyiz. Koğuşumuzdaki olumsuz şartlar nedeniyle 3 yaşındaki oğlumu yanıma alamıyorum. annesiyle cezaevinde kalan 3(ÜÇ) yaşındaki bebek sabaha kadar ağlıyor, kimse uyuyamıyor. maaş alamadığız ve banka hesaplarımıza el konulduğu için beş parasız kaldık.”

    Bu ceza evleri,acaba Guantanoma da mı,Belene adasında mı?
    Hayır,Türkiye”de!…

    • Böylesine hukuk ve çağdışı olumsuzlukların yaşandığı bir ülke AB”ye girmeyi göze alabilir mi,alsa da
      AB,içine alır mı? Üst perdeden nutuklarla vaziyet idare ediliyor.

  10. Fransa AB üyesi ama küçük bir terör olayından (bizdekilere göre) 1 yıldır OHAL uygulanıyor. Yoksa haberiniz yokmu? Fehmi bey!!!

  11. Makalenin son parağrafı finişinde sorulan soru, aslında cevap oluyor. Uzatmayacağım, Evet öyle, Yönetim, düşündüğü dizaynı yapıp, atarı vermek için, teke-tek kalmak istiyor ki daha sonra “başkanlık” muradına kolayca ulaşılabilsin. Sözün özü bence budur, fazla söze ne hacet.

  12. Ben dünyaya gelmeden 10 yıl önce AB maceramız başlamış. 60 yıllık bir macera. bizden sonra başvuru yapanların hepsi üye oldu. kominist ülkeler bile üye oldu. işin aslı 1000 yılda geçse bunlar bizi aralarına almaaaz. kendi demokrasimizi güçlendirir, hukukun gereklerini yapar isek ekonomik olarak sıkıntı yaşamayız diye düşünüyorum.

  13. Türkiye AB’ye müracaat edeli 60 yıla yakın zaman geçti. Hala AB’ye giremedik. Öte yandan Türkiye’den her yönden çok geri durumdaki ülkeler bir kaç yıllık bir süre içerisinde AB’ye kabul
    edildiler.

    Cumhurbaşkanı sizin de alıntıladığınız sözlerinde yerden göğe kadar haklıdır. Hatta bunları söylemekte çok geç kalmıştır Türkiye diyebiliriz.

    AB’nin Türkiye’yi bu denli istiskali sizi hiç mi rahatsız etmiyor sayın Koru?

    OHAL daha dünkü mesele. 50 yıl niçin beklettiler bizi?

    AB’ye giriş için OHAL’in engel teşkil edeceğine dair görüşünüz gülünç kaçmıyor mu? Ve biraz ayıp olmuyor mu?

  14. * AB’nin “ağabey” üyelerinden biri olan Fransa’da OHAL var ve bu AB için bir sorun değil.
    * Fransa’daki OHAL’in sebebi bizim 90’lardan beri artık “alıştığımız” terör olayları.
    * Türkiye’deki OHAL’in sebebi 90’lardan beri eylemlerine “alıştığımız” terör örgütünden farklı bir terör örgütünün peydah olması darbe kalkışması gerçekleştirmesi. Bu terör örgütünün mensuplarının devletin en mahrem görevlerinde bizzat devletin bazen göz yumması ve bazen teşvikiyle kendilerine yer bulabilmesi.

    Yukarıda sıraladığım maddelerden yola çıkarak sorunun OHAL ve onun getirdiği KHK’lar olduğunu düşünmüyorum. Sorun Türkiye’nin terörle bu kadar iç içe olması. Ayrıca bizim terör dediğimiz olaylara, üyesi olmak istediğimiz AB’nin birçok üyesi “iç savaş” ve “özgürlük mücadelesi” olarak bakıyor. Bizim terör örgütü dediğimiz gruplara başkentlerinde miting düzenleme izni veriyorlar. Bence bu şartlarda bir durup nereye üye olmaya çalıştığımızı sorgulamalıyız.

    Bir de FETÖ konusu var tabii. Hangi AB üyesi ülkede böyle bir rezillik meydana gelebilir? FETÖ’nün henüz terör örgütü olarak görülmediği yıllarda devlet tarafından verilen desteklerin yıllar sonra yine devletin kapısına darbe olarak dayanmasından bahsediyorum. Orta okulda Anafen’e gittim ve daha 13-14 yaşlarındaki beynimle cemaatin samimiyetsizliğini görebildim. Devleti yıllardır yöneten insanlar mı bugün terör örgütü dedikleri, o zamanlar ise Ergenekon ve Balyoz gibi pek çok alanda “dahili bedhahları” alaşağı etmek için maşa olarak kullandığı cemaatin samimiyetsizliğini göremedi?

    Hiçbir AB ülkesinde böyle bir duruma göz yumulmaz, izin verilmezdi. O yüzden sorun ne OHAL ne KHK ne de din farklılığı. Avrupa ile Türkiye arasında Tunca ve Meriç nehirlerinden çok daha derin bir hendek var. Bu hendeği aşabilmek için de Türkiye halkının (politikacısından sade vatandaşına, esnafından işçisine, sanatçısından köylüsüne) toplumsal düşünce mekanizmasını kökten değiştirmesi gerek. Bu mümkün mü? Kısa vadede hayır. Değiştirmeli mi? Emin değilim. Türkiye halkının önce kendi kimliğini kabullenmesi “biz buyuz ve bunları bunları yapar, bunları bunları düşünür, böyle hareket ederiz” diyebilmesi lazım. Yıllarca Avrupa’ya kök söktüren bir imparatorluğun varisi olmak çok renkliliği ve çok sesliliği getirdiği gibi, yine Avrupa karşısında da üye olmak pahasına bile olsa boyun eğmek istememe gururunu beraberinde getiriyor.

    Seneye AB’ye başvurumuzun üzerinden 30 yıl geçmiş olacak. 30 yılda hala üye olamamak ve üyelik sürecimizle alakalı AB’nin artık alaycılığa varan yorumlarına maruz kalmak ülkemiz için yeterince büyük bir utanç kaynağıdır. İstenmediğimiz bir birliğe “kapak atmaya” çalışmaktansa artık kendi ayaklarımızın üzerinde durabilen tam bağımsız ve kendi kimliğiyle barışık bir ülke olmamızın zamanı çoktan geldi.

  15. Sayın Koru; siz gerçekten AB’nin Türkiye’yi birliğe dahil edeceğine inanacak kadar saf olamayacağınıza göre bu ne perhiz bu ne lahana turşusu demek zorunda kalıyorum. AB’nin geleceği tartışmalı zaten ve Türkiye’ye de “özel statü” diye uyduruk birşey vermek istedikleri açık olduğuna göre başka birlik arayışları içerisinde olmanın ne sakıncası olabilir ki? Eğer gerçekten Türkiye’nin iyi çalışıp birliğe dahil olabileceğine inanıyorsanız size sadece gülmek gelir içimden.

  16. Eğer niyet , temel özgürlüklerin kısıtlanmasıysa, ki sanmam bu toplumda ve antipati uyandırır. Sanmam savundukları siyasi değerlere ter düşmüş olur. şu olabilir.. hazır bu ohal olmuşken khk` lerle devleti hantalal yapısını hızlandırmak, bir takım düzenlemeleri yapmak olabilir.. umarım toplumun tüm kesimlerini kapsayan eşit, adil, ekonomik girişimcilerin işini kolaylaştıran düzenlemeler de hayata geçer.. her alanda bir teferruat söz konusu.. ab den kopmak ta sizin ifadelerinizle o kolay değil.. cumhurbaşkanı bülöf yapıyor.. ab yi hareketlendirmek istiyor. kendileri de durumun farkında.. bakalım bu taktik nasıl dönecek.. saygılarımla..

  17. Ekonomik , insan hakları , demokrasi ,yatırım yapılabilir ülke olma açısından bu günler daha iyi günlerimiz. Bir iktidar düşünün ki vatandaşına özgürce düşünmeyi, yaşamayı kısıtlasın yargılamadan mahkum etsin , seçilmiş meclisi saf dışı bırakarak KHK ile ülke yönetsin ve bu ülke yatırım yapılabilir ülke olsun.. Bu mümkün değil… Terörü ( FETÖ /PDY ,PKK , DEAŞ ) yani ölümü gösterip sıtmaya (OHAL) mahkum ettiler. En basitinden ekonomiden anlayan biri bile önümüzdeki yıllar için Türk vatandaşına temel tavsiyesi mümkün oldukça likitide durumunuzu koruyun , krediyle- borçla araba , telefon , ev almayın diyor… Neden acep ? Yoksa onlarda mı FETÖ’cü ? Ekonomi berbat , ülkede temel hak ve özgürlükler kısıtlanmış , FETÖ yüzünden milyonu aşkın insan mağdur , Terör yüzünden her gün şehit veriyoruz … Aaaa bir de bakıyoruz ki lozan bir hezimetmiş….Yeni gündemimiz lozan…. kolay gelsin sevgili ülkem…..

Yoruma kapalı.