Adil Öksüz konusu önemli; ancak ortalığı sirke döndürmemek şartıyla…

13
Adil Öksüz, Kışla Jandarma Karakolu'nda..
Reklam

 

Adil Öksüz konusuna daha ilk günden merakla eğilen benim. Görünenin arkasında bambaşka bir tablo olduğundan ilk kuşkulanan ve bunu kayda geçiren de… Herkes arkasını bıraksa sonuna kadar takipçisiyim de konunun…

Yine de okur tatmin olmuyor. Dün bir dostum, “Her türlü ihtimali akla getiriyorsunuz, sen ve diğerleri, iyi de, sana göre durum ne?” diye sorma ihtiyacı duydu.

‘Her türlü’ demese itiraz etmeyecektim; ama ettim. Benim aklıma gelmeyen ihtimalleri dillendirenler de var. Dün bir gazete (Cumhuriyet), CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Elimde belge olmadığı için söyleyemem” demesini, Öksüz’ün daha ilk günden devletin elinde bulunduğu teziyle açıkladı.

Kemal Bey’e göre ‘Pensilvanya’nın 2 numarası’ diye bilinen kişi, şimdilerde devletin konuğuymuş…

Bu ihtimal aklıma gelmemişti doğrusu…

Dostum temel tespitinde haklı: İhtimalleri birbiri ardına sıralasam da kendi tezimi şimdiye kadar açık etmedim. Hayır elimde belge olmadığı için değil; sonuçta adam ortaya çıkana kadar bu konuda söylenen ve yazılan her şey ‘spekülasyon’ sınırları içerisinde kalır.

‘Spekülasyon’ ise belge gerektirmez.

Benim endişem daha profesyonel: İki gün sonra yanlış çıkmayı göze alamıyorum…

Reklam
Saddam saklanıyordu, hatırlıyor musunuz?

Irak’ın ABD tarafından işgali sonrasında yaşanan en büyük muammalardan biri Saddam Hüseyin’in durumuydu. Unuttunuz mu yoksa: ABD ülkeyi işgal etti etmesine, ama Saddam Hüseyin’i ele geçiremedi. Ortadan toz olmuştu Saddam. Öyle günler, haftalar değil, neredeyse bir yıla yakın bir süre onunla ilgili ‘spekülasyonlar’ okuduk gazetelerde, TV ekranlarından uzmanların görüşlerini dinledik…

Neler, neler demediler…

Sonuçta, adam, bir kuyuda saçı sakalı birbirine karışmış bir vaziyette, tek başına, günlerini geçirirken ve tesadüfen bulundu.

Saddam böyle bulunmuştu
Saddam böyle bulunmuştu

O kadar zaman boyunca hep o kuyuda mıydı? Aslında bir yerlerde tutuluyordu da, tam o sırada bulunması uygun görüldüğü için mi, kuyuya konulup yakalanması sağlanmıştı?

Ardından bu yönde ‘spekülasyonlar’ okuyup dinledik…

Ben o tür zihin karıştırıcı senaryoları başkalarına bırakıyorum.

Suçlanan Jandarma hassasiyet gösterdi

CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun “Öksüz’ün hâkime sunulan dosyasının içini kimler boşalttı?” sorusuna ilk cevap dün Cumhuriyet’ten gelmişti; bugün de Hürriyet konuya girdi.

İki versiyon arasında farklar var ama.

Reklam

“Dosyayı boşaltan Jandarma” diyordu manşet haberinde Cumhuriyet‘Kazan Akıncılar Jandarma Karakolu görevlileri’ imiş dosyayı boşaltarak hâkime sunanlar…

‘Ankara Batı (Sincan) Cumhuriyet Başsavcılığı kaynakları’ söylemiş bunu Cumhuriyet’e: “Jandarma ne bu kişinin geçmişini araştırmış, ne ifadesini almış, ne de üst arama ve yakalama tutanağı düzenlemiş… Deliller savcıdan ve hâkimden gizlenmiş…” demişler…

Jandarma’nın dili yok mu? Oradan alınan haber de ‘Öksüz tutanağı: Muammalar’ başlığıyla bugün Hürriyet’in manşetindeydi. Bir değil, tam üç tutanak tutmuş Jandarma.

Okuyalım:

Dosyadaki belgelere göre, Ankara Organize Şube Müdürlüğü’nde görevli Emniyet Amiri H.K, aralarında Öksüz’ün de bulunduğu şüphelileri teslim almak için Jandarma Karakolu’na gitti. Burada iki tane ‘Teslim Tesellüm Belgesi’ hazırlandı. 16 Temmuz saat 14.30’da hazırlanan ve Adil Öksüz, 3 Jandarma personeli ile Emniyet Amiri H.K’nın imzasının bulunduğu ‘Teslim Tesellüm’ belgelerinin birinde, Öksüz’ün üzerinde çıkan para ve telefonlar yazıldı. Aynı gün ve aynı saatte tutulan Adil Öksüz ile Emniyet Amiri H.K ve 3 Jandarma görevlisinin imzasının yer aldığı ikinci tutanakta ise ilk tutanaktaki ifadeler yazıldıktan sonra ‘Markası ZTE 4G LTE olan GPS yer koordinat belirleme cihazı’ ifadesi yer aldı. Her iki tutanakta da Emniyet Amiri H.K’nın ‘teslim alan’ bölümünün karşısında imzası yer aldı.”

Üçüncü bir tutanak daha varmış dosyada; orada ise GPS cihazının bulunamadığı bilgisi yer alıyormuş…

[Cihaz bulunamadıysa nasıl oluyor da markası biliniyor?]

İsmi gizlenen Emniyet Âmiri H.K. da zaten imza atmamış üçüncü tutanağa ve Öksüz’ü karakoldan almadan “Başka bir işim var” deyip oradan sıvışmış…

MİT mi, Jandarma mı, yerli mi, yabancı mı?

Kusura bakılmasın, ama ‘gereksiz bilgiler’ değil ihtiyacımız olan; gerekli bilgilerin peşine düşülmeli…

Böyle bir ortamda, hele yerli veya yabancı bir devletle irtibat ihtimali söz konusu ise, Adil Öksüz ile ilgili spekülasyonlar yapmak akıl kârı mı?

“Hiç bulunamayacak” dersiniz, “Bir yabancı ülkeyle irtibatlıydı, kaçırmışlardır” veya “MİT ajanıydı” ya da “İki taraflıydı” gibi şeyler yazar veya söylersiniz, hele bazılarının yaptığı gibi “Bu tür adamları hemen ortadan kaldırırlar” diye bilgiç bilgiç konuşursunuz… Bir de bakarsınız, ertesi gün bir yerlerde ortaya çıkıverir adam…

Yeniden ortadan kaybolmak üzere…

Fakat o arada bu tür spekülasyonları yapanları, yüzü mosmor bırakarak, ilelebet mahçubiyete sürüklemeyi ihmal etmeden…

Neme lâzım…

Kim Philby 1955 basın toplantısında inkâr etmişti, 8 yıl sonra Rusya'ya kaçtı
Kim Philby 1955 basın toplantısında ilişkisini inkâr etmişti, 8 yıl sonra Rusya’ya kaçtı
İngiltere’de hâlâ çözülemeyen muammalar var

Bu tür olaylardan bazısı ilelebet üstü kapalı kalmaya da mahkûmdur…

Geçen gün, İngiliz Daily Mail gazetesinde fazla büyütülmemeye çalışılmış ilginç bir haberle karşılaştım…

Soğuk Savaş’ın en soğuk günlerini, İngiltere, ‘Cambridge Spy Network’ diye anılan bir casus şebekesi şokuyla yaşamıştı. Hepsi önemli ailelerin çocukları olan bir grup genç, Cambridge Üniversitesi’nde okurken ‘komünizme’ ilgi duymuş, onların bu ilgisi Sovyetler Birliği hesabına casusluğa dönüşmüştü.

MI6 istihbarat örgütüne girdi o gençlerin üçü, biri (Kim Philby) neredeyse teşkilâtın başına geliyordu.

Sonradan casusların 3 kişiyle sınırlı olmadığı ortaya çıktı. Kaç kişiydiler? En son bildiğimiz 6 kişiydiler…

Habere göre, 7. biri daha varmış…

Konuyu ele alan mahkeme devlette arşivinde bulunan bir mektuptan hareketle o kişinin de ‘casus’ olduğunu tespit etmiş, ama isminin açıklanmamasına karar vermiş…

Adam hâlâ sağ imiş çünkü ve ‘kişisel ilişkileri zarar görebilirmiş’, ayrıca Soğuk Savaş’ın şartlarında gerçekleşmiş bir olaya karışmış birini bugün afişe etmenin bir yararı da yokmuş…

Dünyanın en aptalca mahkeme kararı…

Öyle, ama kendi içerisinde tutarlı.

Casusluk, ajanlık gibi karanlık alanda ifa edilen görevleri yerine getiren kişilerin sadakatlerinin hangi tarafa olduğunu bilemezsiniz…

Kimin elinin kimin cebinde olduğu belli olmayan bir alandır o alan…

‘MİT’ dersiniz, adam ‘Jandarma ile irtibatlı’ çıkar; kendi ülkenize çalıştığını sandığınız bir kişi yabancı bir devletin menfaatlerini kolluyor olabilir…

En iyisi, sağlıklı olduğuna inandığınız bilgileri –sağlıksızlarını ayıklayarak– okurlarınızla paylaşmakla yetinmektir.

Benim burada yapmaya çalıştığım gibi…

ΩΩΩΩ

Reklam

13 YORUMLAR

  1. Bu Adil Öksüzün işi zor be abi. Devlet yakalasa darbe koordinatörlüğünden yakacak. Fetö ye gitse darbe koordinatörlüğünü becerememekten.

  2. ne devlet(hükümet) herşeyi çözemedi diye suçlanabilir?
    ne de her muamma çözülmedi diye yolumuzdan dönebiliriz.
    yeni bir Türkiye kurulması için büyük bir fırsat var
    değerlendirelim.

  3. Yazının ana konusu Adil Öksüz iken satırların sonunda gelinen nokta okuru hayal kırıklığına uğratıyor. Ayrıca Adil Öksüz isminin önemini hala anlayamadık.

  4. Adil oksuz diyelimki mit ajani. Degisen ne olacak? Diyelim ki mitci ama fetocu. Degisen ne? Diyelimki american ve mit yata kgb etc ne degisir
    Polise te devlette askeriyede mitte fetocular yokmu ? Amac ne?
    Sonuc ne Fehmi bey?

    Haticeyi birakalim neticeye bakalim. Nihayetnde bu isi yapanlar bir avuc erdogan ve turkiye dusmanlari. Adil bunlara gidin kendinizi bigazdan atin deseydi atacaklarmiydi? Kullanilmaya musait olma ve kullanilma. Nihayetinde bu insanlar kendi vatanlatini sattilar. Adilin sucu yada bucu olmasi HICBIRSEYI DEGISTIRRRMEZZZZZZ. sizce amerikadaki baskaptan amerikan mitinin insanlari yonlendiiren ilacini icmismidir icmemismidir? Asil soru bu .

    Cecen katdesler icmisse jerseydeki afhganli sapik icmisse (icirilmisse demek daha yerinde olur). Feto neden icirilmesin daha buyuk bir dusmani( diktatoru) ortadan kaldirmak icin. Eger bu konuda bir yazi kaleme alirsaniz emin olun trajiniz 3 kat artar vede gercek anlamda gazetecilik yapmis olursunuz. Hodri meydan deyin eger tarafsiz gazeteciyseniz Sizin 2014 teki yazilarinizada gozattim dun. O zamanlar daha tarafsiz oldugunuzu ve iyi gazetecilik yaptiginizi soyleyebilirim.

    Selametle

  5. Cumhurbaşkanımız “Şaşıracaksınız ama darbeyi bana ilk enişten verdi,” sözü yönlendirmelerin derinliğini, katmanlığını doğruluyor.

    Hani “tek adam, diktatör…” yakıştırmaları var ya; açıklamayı ve muhalif yakıştırmaları yan yana koymamız mümkün mü? Bu nasıl “diktatör” ki kendisi hedef olan darbeyi bunca bağlı kurum, kişi, yetkiliye rağmen ilk olarak bu kurumlarla alakası olmadığını bilinen eniştesinden haber alıyor?!

    Sonuç olarak, darbe gerçek, yakıştırmalar yalan oluyor.

    • Gerçekten eniştesinden haber aldığına ve buna rağmen MİT başkanı’nı görevde tuttuğuna inanıyor musunuz peki?

      • Asla inanmıyorum, sade bu mu, inanılmayacak daha neler var, konuyla ilgi olarak yetkili ve sorumlularnı kapatma maksatlı “açıklama” larındaki çelişkiler ve açıklanmayan onca soru varken
        nasıl inanalım..

  6. 28 şubatta bagnaz laik düşünceye reflex olarak çevremdeki bir çok kişi gibi bende Kuran kursuna gittim, o dönemde okuduğum yeri söylemeye utanırdım,oluşturulan hava bana burası gerçekten müslüman ülkesimi dedirtirdi. Kurs kapandı ve çevremdeki herkes gibi benimde eğitim Hayatım neticelendi hepimiz esnaf olduk. Semtimizde kursa gidip eğitimini devam ettiren kalmadı. Belediye bşk döneminden 2005 lere kadar Sarıyer’den Fatih’e afişini – resmini asmadığım yer kalmadı. Bir anektod paylaşayım aski ye kongreye gittiğimizde Kayseri bölgesinden 10 yakın ismin delegeliği düşürülmüştü bizim Şişli teşkilatı hırçın davranınca Arınç o tarihi konuşmayı yapmıştı. Ayak oyunları – hile mahallemizde hep vardı. Hayalimiz dinimize hizmet etmek ülkemizde yaşanır kılmaktı siyasal islam bir nesli hayalleri ve umutları ile harcadı harcanan sadece nesil değil, değerler ve mukaddesat oldu 10 yıla yakındır yurt dışındayım hali ile mukayese ediyor insan üzülüyorum ülkeme ve insanına… mağdurlar ve beyin göçü konusunada umarım dikkat çekersiniz….

  7. Zaten; insanlar arasında her şeyin en doğrusunu en iyisini siz bilirsiniz Taha KIVANÇ Bey (!)

  8. Usta gazeteci, “neme lazım”diyerek, samimi itirafta bulunuyor, bir bakıma okuyucunun kanaatiyle birleşiyor. Yazar gibi değil de, muhabir gibi, bilinenleri aktarmakla yetinip, kendisini kıyıya ustaca çekiyor.

    Şahsen, derin tahlillerle değer verdiğim yorumlarını okumak zevk ve yararından mahrum kalmak istemem .Belki de, “bulanık suda balık avlanmayacağı” kuralını uyguluyor. Ne var ki suların durulacağı yok gibi..

  9. Hükümet yetkilileri bunca temizliğe rağmen TSK’da Fethullahçı subayların en az %60 olduğunu iddia ediyorlar, generallerin de yarısı tutuklu veya ihraç edildi malum. Darbe girişimine Kemalist bazı subayların da katıldığı ise yalanlansa da çok açık. O zaman 15 Temmuz günü orduda Fethullahçı subaylar ve birlikte hareket edebileceği bazı Kemalist subaylar çoğunluktaydı. Peki neden darbe girişimi son derece zayıf kaldı ?

    Türkiye’deki bu iktidar savaşında kimler daha iyi tezgah kurmuşsa onları tebrik ederim, ancak bir şartla. Sizin iktidar olmanız sizi ilgilendirir, bizi Türkiye’yi ne kadar doğru yöneteceğiniz ilgilendirir.

    15 Temmuz olayı tam benzemese de tarihteki 31 Mart vakasını hatırlatıyor. O zaman da gerici bir kalkışma olduğu ve bunu bastırmak gerekçesiyle İttihat Terakki koalisyonu Devlete el koymuştu. Sonrasında Osmanlı İmparatorluğu Almanya’nın yanında savaşa girmiş ve kaybederek malum sona varılmıştı … Dediğim gibi olaylar tamamen benzemiyor ancak Türklerin siyasi iktidar uğruna birbirlerine girmeleri ve yabancı devletlerin bundan yararlanması kısmında tarih tekerrür ediyor.

    Kim ajandı değildi diye merak etmemiz normal. Ancak bu tartışmalar esas resmi görmemize engel olmamalı. Geçmişteki her türlü melaneti ‘FETÖ’ye mal ederek kendilerine meşruiyet kazanmaya çalışan bir ‘iktidar koalisyonu’ size ne kadar güven veriyor ?

    • Şükrü beye şükran.. tesbit ve tepkisine katılıyorum. çok bileşenli bir kalkışmayı sadece” Feto”ya bağlamak kolaycılıktan öte fırsatçılıktır. Bu fırsat halihazırda tepe tepe kullanılıyor ve kullanılacak gibi..

      Bileşkenin bileşenleri arasında, Revanşist kemalist subaylar, emekli edileceklerinden kuşku duyanlar var diye düşünüyorum. Yabancı güçlerin muhtemel etkilerini en iyi Fehmi Koru bey bilir. “Neme lazım” demezse, öğrenme şansımız olabilir.

  10. Abd başkani KENDY öldürüldü, kim yapti hala bilmiyoruz. Kod adı Yeşil hala muamma, bu darbeyi de kimler planladi kimleri taşeron yapti? Adil Köse MİT mi, Jitem mi? ABD mi, Rusya mı? öğrenemeyeceğiz.

Yoruma kapalı.