Adil Öksüz… Mahir Kaynak… Yeni darbe… Ve bu site ile ben…

36
Reklam

Dostum, ”Hangi konuya el atsan, etraflıca inceliyor, eski-yeni örneklerle destekliyorsun… Sıra hüküm cümlesine geldiğinde… Ara ki bulasın…” dedi şikâyetçi bir edayla…

Hiç kuşku yok, doğru bir tespit bu.

‘Fehmi Koru’nun Günlüğü’ iki hafta sonra dördüncü ayını dolduracak. Hiç aksatmadan her gün burada karşınıza genişçe bir yazıyla çıkıyorum. Gazetelerde yazarken bana ayrılan yerin bir misline yakın bir genişlikte…

Sağolun sizler de okuyorsunuz.

Aksatmadan siteye girenleriniz yanında, müdavimlerin üçte biri ‘yeni ziyaretçi’

Ne kadar önemli bu özellik, bilemezsiniz…

Reklâmlarımız, her ‘tık’ önemli…

‘Google’ tarafından sayfalarımıza yerleştirilen reklâmlar ilk günlerde bazılarınızın canını sıkıyordu; belki hâlâ ‘olmasa daha iyi olur’ diyenleriniz vardır. Ortalama okurunun, iş-güç sahibi, iyi eğitim almış, 35-45 yaş arası olduğu bilinen bir site bu; ‘reklâmverenler’ açısından ideal bir mecrayız.

Reklam

‘Google’un bilgisayarları da bu profilin ilgi duyduğu alanlarda herkese ayrı reklâm sunma çabasında; bu sitenin tek gelir kaynağı tıklanmaya değer görülen reklâmlar… Gıdım gıdım da olsa her ay bir öncekinden biraz daha artan gelirimiz bu yolda mesafe alınabileceğine işaret ediyor…

Yazacak yeri kalmayan meslektaşları ‘Ben de kendi sitemi kurarım’ iştahına sürükleyecek bir başarıyı amaçlıyoruz bu siteyle…

Bilgisayar çağında internet üzerinden kurulan iletişim, sizler farkında olmasanız bile, hakkınızda makinalara bilgi sunuyor. O sayede okuyucularımızın nasıl insanlar olduğunu bilebiliyoruz. Okurlarımızın iyi eğitimli, iş-güç sahibi, durmuş-oturmuş olması bu site için bir imtiyaz…

‘Hüküm cümlesi’ eksikliği şikâyeti de bu özellikten kaynaklanıyor.

Seçenekler içerisinden en makulü seçebilecek insanlarsınız

Dünyada ve çevresiyle birlikte Türkiye’de her gün yeni bir şeyler oluyor. Hızlı değişimler yaşanıyor. Yarınla ilgili beklentileri büyüten değişimler… Ben de burada her gün farklı bir konuda neler biliyorsam onları sizlerle paylaşıyorum.

Sizlerle… Yani aklı-başında bir okur kitlesiyle…

Ve… ”Adil Öksüz çift taraflı ajandır, MİT elemanıdır, yurtiçinde saklanmaktadır, çoktan yurtdışına kaçmıştır” gibi kesin ifadeler yerine, geçmişte veya günümüzde benzeri olayların içerisinde yer almış kişilerden örnekler vermeyi ve orada durup susmayı yeğliyorum…

Reklam

Her okur kendi sonucunu kendisi çıkarsın beklentisiyle…

Adil Öksüz, Akıncı Üssü'nde...
Adil Öksüz, Akıncı Üssü’nde…
Adil Öksüz ve Mahir Kaynak…

En son dün, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ‘ın ”Ona ‘MİT ajanı’ diyenin kendisi FETÖ’dür” sözünü sarf ettiği Adil Öksüz konusu var…

MİT ajanı… Çift taraflı ajan… Yukarıdan birileri tarafından korunan kişi…

Adil Öksüz kim Allah aşkına?

Aslında her okur Mahir Kaynak adını bilir. 1971 askeri müdahalesi öncesinde oluşmuş cuntasal bir faaliyetin içerisinde ‘MİT ajanı’ olarak bulunmuştur Mahir Kaynak… Cunta mahkeme önüne çıkartıldığında yargılananlar arasında o da vardır; cuntanın lideri Cemal Madanoğlu‘nun en güvendiği genç bilim adamı olarak…

MİT o zamana kadar ve sonradan hiç yapmadığı bir şeyi yapmış ve mahkemeye ”Mahir Kaynak bizim adamımızdır” yazısı göndermiştir…

İstihbarat örgütleri ajanlarını ve elemanlarını deşifre etmezler…

Mahir Hoca, ”Beni deşifre etmeselerlerdi, muhtemelen şimdi bir sol partinin lideriydim” diye hep hayıflanmıştır.

Peki MİT Mahir Kaynak konusunda neden onu deşifre etme yoluna gitmiştir?

2007’de çıkan bir kitapta (Uğur Yıldırım, ‘Misliyle Mukabele, Direnen Bir Devletin Öyküsü’, Truva Yayınları, İstanbul, s. 256) bu sorunun cevabını buluyoruz:

”Aslını ararsanız, 9 Mart Hareketi’ne sızan, ‘Esas Oğlan’ Mahir Kaynak değil, bir subaydı. Onu korumak için Mahir Kaynak’ın kimliği deşifre edildi.”

Kulağıma makul geliyor, ama bu cevabın doğruluğundan nasıl emin olabilirim ki?

Ben de burada bu tür örnekleri sizlerle paylaşmayla yetiniyorum işte…

Bir 'darbe' günü...
Bir ‘darbe’ günü…
İkinci darbe konusu: FETÖ mü, ‘Balyoz tarzı’ mı?

En başta ”Hangi konuya el atsan etraflıca inceliyor, eski-yeni örneklerle destekliyorsun… Sıra hüküm cümlesine geldiğinde… Ara ki bulasın…” şikâyetini aktardığım dostum ‘2. darbe’ konusuna değindiğim dünkü yazıma atıfta bulunuyordu.

Orada da ”Evet, ikinci bir darbe kaçınılmaz” veya ”Aptalca bir iddia bu” gibi keskin ifadelerle hüküm vermiyordum.

Nasıl verebilirim ki…

Şimdilerde ‘FETÖ’ diye adlandırılan örgütün sivil-asker devlet bürokrasisi içerisine fena halde sızmış olduğu ortada. ‘FETÖ’ ile irtibatlandırılarak, son açıklamaya göre, tam 32 bin kişi tutuklandı; o rakamın en az üç misli kişinin devletle ilişkisi kesildi. Kolu-bacağının kırılmış olması gerekir bu tedbirlerden sonra FETÖ’nün…

Acaba?

FETÖ ile mücadele hükümet tarafından —Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan‘ın önderliğinde– büyük bir ciddiyetle sürdürülüyor. Daha önce yaşanılan darbeler sonrasında askerlerin cesaret edemediği çapta tedbirlerle…

Uzun yılların bürokratlarının devletle ilişkisi bir günde kesiliyor, özlük haklarından da mahrum bırakılıyorlar… Genç bürokratlar bir daha devlet memuru olamayacak biçimde sokağa terk ediliyor… İşadamlarının mallarına-mülklerine el konuluyor, işyerlerine kayyım atanıyor… Arananlardan bazılarının aile fertleri tutuklanıyor; sırf esas aranan gelip teslim olsun diye…

Bu arada, daha önce ‘Ergenekon’ adlı derin devlet örgütüne üye oldukları, AK Parti hükümetine karşı biri ‘Balyoz’ olmak üzere çeşitli isimler taşıyan darbe planları yaptıkları gerekçesiyle yargılanmış bir kadro içerisinde yer alanlara, ”İsterseniz, eski görevlerinize dönebilirsiniz” çağrısında bulunuluyor…

Anladığım kadarıyla ilişiği kesilmiş subaylardan yoğun dönüşler oldu.

Evet, yargılandılar, bazısının mahkûmiyeti Yargıtay tarafından bile onandıktan sonra ”Meğer kumpasmış” denilerek mahkûmiyetleri bozuldu… Ama işte…

Sonuçta ‘darbe yapabilirler’ endişesi taşımayı gerektirebilecek bir damar olarak varlar ordu içerisinde…

Bir yandan FETÖ denilen örgüt, bir yandan ülkemizin ‘darbeci’ geçmişi…

İkilem içerisinde kalmayayım da ne yapayım? Nasıl olur da ”Darbe mi, güldürmeyin beni” diyebilirim…

Gerçek tek yönlü değil; bir de 15 Temmuz gerçeği var. ‘Darbe’ girişimini haber alır almaz sokaklara dökülen, tankların önüne yatmayı, kurşunlara hedef olacağını bile bile direnmeyi seçmiş, 250’ye yakın insanın şehit olduğu gerçeği…

Böyle bir ortamda ”Darbe ihtimali her zaman var” kesinliğinde konuşulabilir mi?

Hüküm sizin

Ne yaptım bugün burada ben? Bütün ihtimalleri birbiri ardına sıraladım. Hükmü kendiniz verebilesiniz diye…

Verdiğinizi de sanıyorum.

Dostum haklı olmasına haklı, ama galiba ben de haksız değilim.
ΩΩΩΩ

Reklam

36 YORUMLAR

  1. Hatırlarsanız bir hükümet yetkilimiz Ergenekon davasıyla ordumuza kumpas kurulmuş demişti.
    İnsan kuşkulanmadan edemiyor. Acaba FETÖ davası dolayısıyla da devletimize kumpas kuruluyor olamazmı?

  2. Dunku yorumumu yayinlamamanizi esefle kiniyorum. “Bir sitede yazmak zorunda birakilan insanlar” elestiriyi de kabul edebilmeli. Yazi olarak tekrar yaziyorum. Kemal Sunal’in “Ben buraya neden ciktim” videosunu okurlara tavsiye ediyorum. Ozellikle FKoru’nun yukaridaki yazisini okuyup soyle Kemal Sunal’i tekrar edebilirler: “Ben bu yaziyi neden yazdim? Nicin yazdim? Nasil yazdim? Bunu izaha gerek yok…”

    • Ramazan Bey,

      Dünkü yorumunuz sadece youtube linki içeriyordu. Vermeye çalıştığınız mesajı anlamadığım için yayınlamamıştım.. Burada daha detaylı açıklamışsınız.

      Saygılar

  3. Sayın Koru
    Bu siteyi açmakla doğru yaptınız. Senelerce yazılarınızı okudum. Fakat sizi tam anlamı ile çözememiştim. Bu herhalde benim eksikliğim. Şimdi yazılarınızı okuyarak bana sizi anlayabilmek fırsatını vermeniz ;beni tekrar harekete geçirdi. Tekrardan anlamağa çalışıyorum. Benim için ülkem ve insanları çok önemli. Sizlerinde, işinizde doğrularla uğraştığınıza inanmak için , bir sürü yazar yazarı okuyorum. Ben! Kesin ;sizi günün birinde anlayacağım.

  4. Sessiz devrimin sesini hiç bir zaman tam duyamazsınız. Her zaman parazitlidir. 15 temmuz sonrası yaşananlar gösteriyor ki ülke köklü bir değişimin eşiğinde , bu eşik geçilince belkide FETÖ ‘nün bu eşiği geçmede kullanılıp atılan bir araç olduğunu göreceğiz. Tıpkı bir Plasenta gibi… Beni esas endişelendiren plasentanın içinden çıkacak olan… Örneğin : Yarınların Türkiye’sinde evrensel normlarda bir hukuk düzeni olacak mı ? Sanırım cevabı şu örnekte gizli…: Fetö kapsamında 672 KHK ile memuriyetime son verildi. Bende İç işleri Bakanlığına “Bilgi edinme Kanunu” Kapsamında bir dilekçe yazdım. Hangi fiil veya davranışımla FETÖ mensubuyum efendim.Kamusal anlamda açılmış herhangi bir davada yok. Lütfen suçumu söylermisiniz ? , dedim. Gelen cevap..: Size bu konuda bilgi veremeyiz.. Kayseri OHAL bürosuna müracaat edin oldu… Not : OHAL büroları ,672 KHK neden sonra oluşturuldu. Oraya zaten gitmiştim. Sadece dilekçe alıyorlar… Yani suçunuzu söylemiyorlar…

  5. selam fehmi bey yazılarınız keyifli bilgi dolu ve düşündürücü buluyorum.
    ben konu hakkında degilde dün gazetelerde gördügüm bir haber için yorum yapmak istedim .
    mke kurum müdürü rüşvet aldıgı gerekçesi ile yargılanıyor ve ifadesinde kendine kumpas kuruldugunu belirtiyor .kumpasın nedeni olarak da karlılıgı az oldugu gerekçesi ile RPT 76 adı verilen silahın abd ye satışını istemedigini silahı azerbaycana falan % 20 % 30 kar ile abd %10 kar ile SOMALİ YE İSE % 80 KAR İLE SATILDIGINI belirtiyor .
    somali yani açlıktan insanların öldügü ülkeye biz TÜRKİYE silah satıyor ve % 70%80 kar ediyoruz .
    fehmi beyin zihin dünyasından bu konu da yazı beklemek HAKKIMIZ diye düşünüyor saygılar sunuyorum
    SON OLARAK GEMİ BULAMIYORSAN SANDALI YAPACAKSIN SİTENİZ ÇOK GÜZEL EMEGİNİZE SAGLIK

  6. ADIL OKSUZ konusu hic ama hiiiic onmeli degildir kimoldugu ve kime calistigi
    Kimse asil bilinenle ve “”:ben geliyorum”””die darbeyi haber verenlerle ve onlarin nereye ait olduklariyla ilgilenmiyor.
    “Kim kimin inine girecek cok kisa zamanda goreceksiniz ” neredeki komusmada oldu kime karsi oldu
    Kac kisi ayakta dakikalarca alkisladi
    Kimler tarafindan nicin yapildi
    Bu grup tami mitci? Adilmi buyuk bumlarmi ?
    Tv lerde bangir bangir bagiran kimlerdi “tayyip milleti sokaga dokeemez, bizim millet askerligi parali yapti silah kullanamaz diyen prof?” Bunlar da amerikalimiydi
    Ne kadar da turkceleri duzgundu
    Darbe oncesi keske su an subay olsaydim diyen diger sahis kimdi o da uzaylimiydi acaba
    Neden bunlari saklamaya calisiyoruz da hep adili konusuyoruz
    Adil hedef saptirmacadir ve kesinlikle darbenin sonucuyla alalasi yoktur
    Darbe yapilmistir
    Basarisiz olmustur
    Adili arastirmak basarisizligin nedenini arastirmak gibidir
    Adil eger mitse yada baska gruba ait istihbaratsa feto da mitdir yada baska gruba aiitttir
    Aksi takdirde bu kadar takipcisinin heba olmasina yolacacak bir darbe girisimine bulasmazdi yada takipcilerini bulastirmazdi
    Bulasanlarada cok sert bir tepki gosterirdi
    Bunlar sadece benim analizlerim degil olaya dogru bakan ve konustugum bir suru farkli gorusteki insanlarinda hemfikir olduklari konulardir
    Selamlar
    Hersey buyuk Turkiye icin

  7. Yazar çizer, siyaset, kültür adamı hemen herkesin alkışladığı, doğru bulduğu milletin sokaklara çıkma hadisesi haddinden fazla gelecek için endişe veriyor. Bile bile kendinizi tehlikeye atmayın ikazından tutunda ülkenin emniyet ve asayişin temini silahlı gücü olan birimler tarafından sağlanır kanun maddesi. Geçmişte yapılan darbelerde millet sokaklara dökülse idi binler can kaybı olurdu. Milletin bu basiretini görmeyen sözde akil insanlar milleti pasiflikle suçluyorlar. Darbe yapacak olanların planları milletin sokaklara çıkmazı üzerine olacaktır. Hatta bir örgüt kendi takımını sürekli sokağa çağırıyor.Biz millet olarak kendimizi yönetecekleri vekil olarak meclise meclis devleti kurduğu hükumetle teslim almış ve bizi yönetmekte. Devlete sahip çıkmayan hükumet milletten devlete fiili sahip çıkma istemesi her zaman 250 şehitle kalmayabilir.

  8. Giriş-Gelişme… Düğüm, sonuca gelince Kandıralı duuur! Eğlenceli bir tarz, fakat sıkıntılı.. Fikir çilesine pek alışık olmayan bizler için zor dostum zor. Ne olaydı, becerebilseydik. Kimbilir belki de öğrenebiliriz.

  9. Darbe ihtimali olsa da olmasa da içimden geçenleri aşağıda yazdım.

    Laiklik ve Batıcılık, Siyasi İslamcılık, Milliyetçilik, Avrasyacılık … v.b. Bunların hiçbiri ile bir araba motoru, akıllı telefon, entegre devre (chip), antibiyotik, nano teknoloji veya asma köprü yapılamaz. İster seçilerek isterse darbeyle gelmiş olsun isterse paralel yapılanma olsun öncelikle ülkeyi yönetenlerin haddini bilmesi gerekiyor. Sizler ancak Türkiye’nin en iyi yetişmiş insanlarının yani üst aklının yetenekleri kadar ve şehit-gazi’lerimiz ile asgari ücretle çalışanların fedakarlıkları kadar hizmet üretebilirsiniz.

    Boğazdaki asma köprünün parasını biz ödüyoruz, Japonlar yapıyor size de havasını atmak düşüyor. Tabi ki bunu yaptırabilmek de bir beceridir, tebrik ederiz. Ancak biiiiiz şunu yaptık, biiiiz bunu yaptık lafları artık gına getirdi, bilesiniz.

  10. Küresel Sermaye ile Ulus Devlet ikili final maçları ülkemizde Ankara ve İstanbul şehirlerinde 2 maç olarak oynandı. Birinci maçta “Ergenekon ve Balyoz davaları” ile Küresel Sermaye maça önde başladı ama sonunu getiremedi. İkinci maçta 15 Temmuz’da yine Küresel Sermayeciler maça hızlı başladı ama nakavt oldular. Küreselciler Clinton rüzgarını da arkalarına alıp 15 Temmuz’da başarı elde edeceklerini düşünürken 15 Temmuz’dan sonra hay Allah kadıncağız birden güneş altında yıkılıverdi ve rakibi Trump ile arasındaki puan farkı kapandı. ABD’den esen Clinton rüzgarı 8 Kasım’dan sonra durursa Avrupa’nın üfürmesiyle burada darbe olmaz. Siz asıl darbeyi AB’de bekleyin. Avrupa Birliği’ni oluşturan ülkelerde Milliyetçilik akımlarının yükseldiği ve her birinin birer Ulus Devlet’e dönüştüğüne önümüzdeki dönemde tanık oluruz. İngiltere yol yakınken trenden atladı zaten.

  11. Ortalama okurunun, iş-güç sahibi, iyi eğitim almış, 35-45 yaş arası olduğunu ifade etmissiniz Fehmi bey ama artik is guc sahibi kismi gecersiz oldu. Benim gibi sizi okuyan bircok arkadasim meslekten ihrac edildi. Artik okurlariniz arasinda iyi egitim almis ama issiz gucsuz olanlar da bir hayli fazla.

  12. “Her yoğurdun yiğit yiyişi farklıdır” demiş bizim atalarımız.

    Kimisi – ya kapasitesi ya da karakteri gereği- anlatmak istediğini açıkça söyler. Böyleleri Türkçe’de önüne MERT sıfatı eklenerek zikredilir: “Mert dost”, “mert düşman” gibi…

    Biz çoğunluk olarak okumaya, düşünmeye ve kendi kararlarımızı kendimiz vererek sorumluluk almaya pek alışkın olmadığımızdan dostlarımızın/düşmanlarımızın/muhataplarımızın böylesi mert olmalarını bekleriz ya da öyle olduklarını var sayarak “bizim adımıza kararlar vermelerini” bekleriz.

    Kimisi de; – edebi yetenekleri/niyetleri/farklı gündemleri/korkuları vs. gereği – ya kendi fikrini HİÇ SÖYLEMEDEN yorumu okuyucuya bırakır; ya da kendi fikrini bilinçaltı tekniklerini – bilerek/bilmeyerek – kullanarak farkettirmeden; – niyete uygun misaller verip HÜKÜM vermeyi okuyucuya bırakıyormuş gibi yaparak -; Türkçe’deki tabiriyle “sinsice” empoze etmeyi seçer. Çünki bu yolun çok daha etkili ve güvenli olduğu kanıtlanmıştır.

    Kafamız karışır böyle durumlarda…

    Zaten hedeflenen de bu “KAFA KARIŞIKLIĞI”dır ya çoğu zaman…

    İnanıyorum ki biz de öğreneceğiz birgün öğrenmeyi/düşünmeyi ve başkalarından bizim adımıza karar ve hüküm vermesini beklemekten vazgeçip kendi kararlarını kendi veren sorumluluk sahibi kişiler olmayı…

    Tabii bu bazılarının en hazetmeyeceği bir ihtimaldir bu….

  13. Fehmi Bey, kesinlikle siz dogrusunu yapiyorsunuz. Belki kulturumuze uygun dusmuyor onun icin elestriliyor olabilirsiniz. Ama yaptiginiz profesyonel bir davranis. Onun yaninda bakan beyin yaptigi tam tersi, acik sorulara cevap vermek yerine ”Ona ‘MİT ajanı’ diyenin kendisi FETÖ’dür” gibi karalama sozu kendisine yakismamis.
    Oncelikle FETO tanimi yok. “Hacc yine kurban bayramina denk geldi”, “muslumanlar grup halinde toplu namaz kildi” cumleleri ne kadar tuaf ise onune gelene FETO demek o kadar tuaf. Olay cok karisik, masum muslumanlar ile gercek teror orgutunu ayirmak gerek oncelikle. Birde 250 kisinin sehit edilme durumu var. Ne kadar da sehit olanlar icin bu bir sefer olsada yine insan kaybi, dost kaybi uzucu oluyor. Fakat bu cok kullanilan argumana su acidan bakalim eger 12 Eylul de halk sokaga cikma yasagina uymasaydi ne olurdu, asker insan oldururmuydu.
    Hizli hukum vermek yerine dusunmek ve arastirmak daha dogru gibi geliyor.

  14. Fehmi bey
    Su hukme de varmaniz sizin gibi biri tarafindan kacinilmaz olmaliydi
    Feto da mit e calisiyormu
    Feto american mitinin kullandigi beyin yonlendirici ilaci aldimi
    Neden mbu darbeyle kayebedilen cokkkkk buyuk
    Ama bir sekilde fetonun onu kesilmeliydi
    Henfikir im diyebilirmisiniz

    Nedenleriyle birlikte

  15. Fehmi koru inan sizi severdim seviyenizi yazmayi birak cok ittifa kaybi size yakismiyor malesef okunacak yazar yok.ne kadar verimsiz olduk gercek turkiye bumu a caba cok uzgunum

    • Halil Bey merhaba, “ittifa kaybı” ne demek Allah aşkına? Siz iki cümlelik yazınızda yaptığınız imla hatalarının belki farkında bile değilken Fehmi Koru gibi bir yazara nasıl “yazmayı bırak” dersiniz?

      Fehmi Koru’nun yazılarını lise yıllarımdan beri merak ve keyifle takip ederim. Ona “çok fazla ‘uydurukça’ dil kullanıyor”, “çırak yetiştirmiyor”, “bilgi ve tecrübelerini paylaşmada cimri davranıyor” gibi eleştiriler yöneltildiğine geçmiş yıllarda farklı mecra ve ortamlarda şahit oldum. Önceki yorumlarımda da görülebilir, ben de Fehmi Bey’in onyıllardır basında teknolojiyi en iyi bilen ve takip edenlerden biri olduğu halde, internet gibi bir mecraya bunca yıl uzak durmasını, yıllardır ortada olan sosyal medya olanaklarını yeni keşfetmiş gibi davranmasını eleştiriyor, hatta tuhaf buluyorum.

      Herkes eleştirebilir ve eleştiri özgürlüğü önemlidir. Ancak izninizle, sizin eleştiriniz bence yakışıksız olduğu kadar dayanaksız da. Bırakınız, herkes fikrini söylesin. Bırakınız, meydan sadece her cenahta mebzul miktarda var olan ve adlarına “trol” dediğimiz küfürbaz klavye cengâverlerine kalmasın. Gelin, farklı görüşlerde olsak da sakin bir şekilde “aklı selim” ile tartışabilmenin, ortak zihinsel aramalar yapabilmenin aslında ne kadar değerli bir nimet olduğunu fark edelim. Size “Yorum yapmayı bırakın” demiyorum, lütfen ölçüp tartarak yapın eleştirilerinizi.

      Bu da benden size, bir “okurdan okura” eleştiri olsun. Eleştirinizin eleştirisi olarak kabul edin. Selam ve saygılar,

  16. KOMPLOLARIN NİTELİĞİ NE KADAR KATMANLI, BİRBİRİNDEN BAĞIMSIZ HATTA KARŞIT OLABİLDİĞİYLE İLGİLİDİR.

    ÜST AKIL DEDİKLERİ DÜNYAYI YÖNETEN ONÜÇ KLAN ÖYLE SANIYORUM Kİ BİLGİ KAYNAKLARI DÜNYA İLE SINIRLI DEĞİL. BUNU BİLİM ADAMLARI, UĞRAŞILARI; E SİSTEMDEKİ SIÇRAMALAR; YENİ NESİL ÇOCUKLARDAKİ YETENEK FARKLILIKLARI “YANINDA”, İNSANLIĞIN SOSYAL DÜZENİNDEKİ SABİTLİK AÇIKÇA ORTAYA KOYUYOR.

    GÖREVİMİZ TEHLİKE FİLMLERİNİN BAŞINDA GÖREVİ VEREN SIRLI KİŞİ HEP ŞÖYLE DER: “EĞER YAKALANIRSANIZ, SİZİ TANIMAYACAĞIMIZI HATIRLATIYORUZ.”

    öNCEKİ KOMPLOLAR; ORADAKİ DALGALANMALAR; 15 TEMMUZU ; BUGÜNKÜ DALGALANMALAR NELERİ GÜNYÜZÜNE ÇIKARIYOR? SANIRIM BUNU BALIKÇILAR DEĞİL, BALIKLAR BİLİYORDUR.

  17. BİR TAVSİYE BİR HÜKÜM
    TAVSİYE: Google tarafından biz okurlarınıza sunulan reklamlar bizlerin dünya görüşlerini de dikkate alan tıklanmaya değer firmalar, markalar olmalı…
    HÜKÜM: Bir Müslümanın -direkt veya dolaylı olarak- seküler düşüncesiyle meşhur firmalara destek vermesini beklemek doğru değildir.

  18. Benim anladığım bir darbe girişimi olsa dahi bunun bertaraf edileceği. Ama üstü kapalı bir darbe ya da gizli darbe tabirleriyle bir darbe olabilir mi sorusu sadece 15 Temmuz’dan sonra değil cumhuriyetin her döneminde etkin bir risk faktörü olduğu gerçeğidir. Hemen hemen her dönem gizli operasyonlar olmuş. Bu sitedeki yazıları okuyanlar operasyonların-girişimlerin sadece Türkiye’de değil dünyanın gelişmekte olan diğer ülkelerinde de meydana gelmiş olduğu hükmüne varmışlardır tahminim. Bu operasyonları anlamak ve sezmek asıl maharet. Allah 15 Temmuzları yaşatmasın bir daha. (Çok mu komplocu oldum?)

  19. Geçmişine bakarak “Türkiye’de her an her şey olabilir” ihtimali, memleketimizin güvenilir ve huzurlu bir ülke olma özelliğini yitirmiş olduğunun somut bir kanıtıdır. Böyle bir ülkede insanın akıl sağlığı kolayca bozulabileceği gibi, toplumsal dayanışma ruhu da zedelenebilir. İhtimallere karşı zamanında alınmayan tedbirler de ihtimallerin gerçekleşmesine sebebiyet vermektedir. Arzu etmediğimiz ve/fakat gerçekleşmiş olan (Örn. darbe teşebbüsü) ve her gün gerçekleşen olumsuzluklar (örn. her alanda toplumsal şiddet olayları) da sosyal sermayemizi eritmektedir. Hukuk güvencesi içinde sosyal sermayesini güçlendiremeyen bir ülke, ne refahını artırabilir, ne de sosyal barışı sağlayabilir.

    • Adaletin adavete(dümanlık) dönüştürülüp, kin, öfke, öç alma gibi ilkel duygu ve düşünce manivelasıyla başta hukuk olmak üzere modern devletin temel değer ve dinamiklerin altüst edilmesi sosyal sivil darbedir.

  20. Yıllarca cemaatin içinde kalıp çocuklarının (sanırım 5 çocuk) hiç birini cemaat okullarına göndermeyen bir zekanın yazdıklarını ilgiyle takip etmekteyiz saygılar…

  21. Sayın Koru,
    “Uzun yılların bürokratlarının devletle ilişkisi bir günde kesiliyor, özlük haklarından da mahrum bırakılıyorlar… Genç bürokratlar bir daha devlet memuru olamayacak biçimde sokağa terk ediliyor… İşadamlarının mallarına-mülklerine el konuluyor, işyerlerine kayyım atanıyor… Arananlardan bazılarının aile fertleri tutuklanıyor; sırf esas aranan gelip teslim olsun diye…”

    Bu paragraf hükmünüzü açıklıyor galiba! FETÖ ile olan mücadeleye bakışınızı sergilediğini düşünüyorum. Toplumda her gün yayılmaya çalışılan bu algının darbe kadar tehlikeli olduğunu düşünüyorum. Mücadele itibarsızlaştırılırsa mücadele zayıflar. Darbeden sonra ilk şoku atlatan FETÖ üyeleri şu an işi sulandırma taktiğini uyguluyor. Satır aralarında FETÖ soruşturmalarını eleştirdiğinizi hissediyorum. Eğer kanaatim doğruysa lütfen mücadelenin nasıl olması gerektiğini de yazın. Tabi ki “Hukuka bağlı kalmak kaydıyla” gibi genel, kimsenin itiraz etmeyeceği ifadelerle değil. Selamlar,…

  22. Mevzu bence bizim hüküm verip veremeyeceğimiz değil, sizin ne şiş yansın ne kebap duruşunuz. Rahatsız etmeye başlıyor bir süre sonra..

  23. Adil Öksüz hakkında üretilen dedikoduları FETÖ’ün yaydığı açıklandı. Bu dedikoduyu ilk dile getirenlerden biri de sizsiniz.

    “Bu durumda en azından siz de bu işe alet olmuş oluyorsunuz” desek haksızlık etmiş olmayız herhalde.

    • Bekir Bey merhabalar,

      Sık yorum yapan okuyucularımızdansınız. Anladığım kadarıyla, tartışmayı, fikir alış-verişinde bulunmayı seven birisiniz. Bu mesajınıza anlam veremedim.

      15 Temmuz 2016 günü Türkiye çok büyük bir felaket atlatıyor. Darbenin sivil ayağı, 1 numaralı ismi olduğu iddia edilen bir kişi mahkemede 21 dakikada serbest bırakılıyor. Ve bu konuyu gazeteciler tartışmamalı mı sizce? Yapmayın Allah aşkına.

      Bu konuyu tartışmayacaklarsa, neyi tartışmalılar? Açıkçası sayın bakanın açıklamasını yanlış buldum. Dedikoduların önünü kesmenin yolu, olayı aydınlatmaktır. İnsanları susturmak değil.

      Saygılarımla.

      • Fehmi Koru, Adil Öksüz hakkında hiç bir bilgiye sahip değil mi acaba? O yapıyı, o kadar tanımasına rağmen? Bu konuda O’nun bilgisi de biz sade okurlar
        kadar mı?

        Ben Fehmi Koru’nun, Adil Öksüz’ün ne olup, ne olmadığını bilebilecek durumda olduğunu düşünüyorum. Böyle düşünmemde bir sakınca var mı?

        • Bekir bey ülkenin cumhurbaşkani Başbakanı ordusun komutanı istihbarat Teşkilatı tüm kurumlari bu oruya cevap veremiyor siz bir yazardanmı cevap bekliyorsunuz

    • Zaten algı oluşturmaya çalışan hep Fetö.. İktidarın medyası bunu hiç yapmıyor değil mi?

  24. Merhaba,

    Benim de aklımda şöyle bir site vardı…

    Yazı yazmak isteyen herkes gelip istediği kategorilerde yazı yazsın yayınlasın…
    Okurlar bu yazıları takip etsin, oylasın, yorumlasın…
    Günün haftanın ayın enleri çıksın ortaya…
    Reklam gelirleri bu yazarlarla paylaşılsın…
    Okurlar isterse üye olup, kendine özgü sayfasını oluştursun, istediği kategori istediği yazarları seçsin, yeni haber geldiğinde mesaj alsın…

    Tarafsız ve bağımsız olsun, korkusuz cesur olsun, ipleri kimsenin elinde olmasın…
    isteyen nick kullansın gerçek adını vermesin…

    Böyle bir siteyi hazırlamak istiyorum… Kaynak bulabilir miyiz? Yazar sıkıntısı olur mu?

    Ne dersiniz?

    Teşekkürler…

  25. nasıl bir güç ise, tek varoluş gayesi apo olan MHP imzasıyla apo hayatta hayatını siyonizmle mücadele etmekle geçirmiş rahmetli ERBAKAN hocanın imzasıyla israille askeri anlaşma
    ve günümüzde zarar gören islamiyet

  26. Siz zaten belli bir fikri okuyucularına empoze etmeyip, bildiklerinizi olabildiğince tarafsız aktardığınız için bu kadar seviliyorsunuz. Öbür türlüsü propagandaya giriyor.

Yoruma kapalı.