AK Parti milletvekillerinden beklediğine.. CHP, kendisi izin veriyor mu?

18
Reklam

AK Partililer ne kadar heyecanlı; son zamanlarda görmeye hasret kaldığımız kadar büyük bir heyecanla anayasa değişikliğini gerçekleştirmeye çalışıyorlar…

Biri, “Atatürk anayasasını getiriyoruz!” demiş, ajans onun bu sözünü geçiyor; bir diğeri sadece ‘cumhurbaşkanlığı’ ile ilgili maddelerini değiştirmeyle sınırlı tuttukları halde, yaptıklarının adını ‘milli anayasa’ koymuş, onu duyuruyor…

Meclis’te görüşmeler bitip maddelerin oylanmasına sıra geldiğinde heyecan cengâverlik derecesine varıyor…

Deniz Baykal kürsüden yıllar öncesinin (2003) 1 Mart Tezkeresi görüşmelerini hatırlattı; ama ne çare, şartlar o günden çok farklı bugün, her şeyden önce AK Parti grubu farklı…

Nitekim.. maddelere geçilmesi oylaması 338 oyla kabul ediliyor…

Kızabilir misiniz? ‘Milli anayasa’ yapılıyor ve ‘Atatürk anayasası’ getiriliyor, nasıl kızabilirsiniz?

CHP’liler kızıyor, ama onların da anayasayı bir sistem değişikliğini sağlayacak biçimde değiştirme girişiminde bulunan AK Partililer’den fazla bir farkları yok…

Merak etmeyin, nedenini açıklayacağım.

Reklam
Yok birbirlerinden farkları

Bizde parlamento çalışmaları partiler ağırlıklı olarak yürüyor; tek tek milletvekillerinin önemi fazla belli olmuyor.

Muhalefet partilerinin yasalaşmasını istediği bir konu.. neredeyse otomatik olarak.. iktidar partisi milletvekilleri tarafından reddediliyor..

Tersi de doğru bunun: AK Parti tarafından sunulmuş da CHP milletvekillerinin benimseyip yasalaşması için çaba sarf ettiği bir konuyu ara da bulasın…

Hadi, yasamada bu normaldir diyelim…

Anayasanın hakkında grup kararı alınamayacağını öngördüğü ve ‘gizli oy’ ile gerçekleşmesini şart koştuğu tezkereler ve anayasa değişikliklerine yaklaşım sanki farklı mı?

Yurtdışına asker gönderme konulu tezkere Meclis’e geliyor, CHP aslanlar gibi onun karşısına dikiliyor; iktidar partisinin fire vermesi bekleniyor…

Partiler arası bir çekişmeye döndüğü için, tezkerelerin ve anayasa değişikliklerinin görüşülmesi ve oylanması iktidar ve muhalefetin cepheleşmesine yol açıyor…

İktidardan tek bir aykırı oy gelmediği gibi, muhalefetten de tek bir olumlu oy kullanılmıyor…

Reklam

Tabii nadiren de olsa istisnalar yaşanabiliyor.

1 Mart Tezkeresi (2003) o istisnalardan biriydi. MHP o Meclis’te yoktu; CHP tam kadro aleyhte oy kullanırken, AK Parti içerisinden de 100’e yakın milletvekili ülke topraklarını yabancı (Amerikalı) askerlere açma konusuna geçit vermeye yanaşmadı.

Geçmedi 1 Mart Tezkeresi

Bugün olsa yine aynı sonuç alınabilir mi?

Çok kuşkuluyum.

Üzerindeki ‘10 yıl’ yasağı bir 10 yıl daha uzatıldığı için kimlerin aleyhte oy kullandığını bugün de bilmiyoruz 1 Mart Tezkeresi ile ilgili; ancak aleyhte oy kullananların, öngörüsü güçlü insanlar olduğu belli…

Cepheler oluşunca, bugünkü gibi, milletvekillerini ikna çabalarının sonuç vermeyeceği açık.

Herbirinin oyunu nasıl kullandığını anlamak için gruplar tedbirler almasa bile, bugünün ortamında, partilerin isteği dışında oy kullanacakların sayısı fazla olmaz.

‘Parti’ denildiğinde de genel başkanı anlayacaksınız; ya da bir sonraki seçimde milletvekillerini belirleyecek kişiyi…

Meclis’in iradesi budanıyormuş.. Sahi mi?

“Anayasa değişikliği ile yeni bir sistem getiriliyor ve bu sistemde TBMM’nin dolayısıyla da milletvekillerinin yetkileri budanıyor” gerekçesi aslında hayli güçlü bir gerekçe; milletvekillerinin böyle bir girişime hemen itiraz etmesi ve gerçekleşmesini engellemesi gerekir…

İtiraz gelmiyor iktidar partisinden; maddelere geçilebilecek kadar oy da çıkıyor…

Şu ana kadarki uygulamada, milletvekili, mevcut sistem içerisinde de, kendisinin ve içinde yer aldığı Meclis’in ağırlık taşıdığını hissetmediği için olabilir mi bu?

‘Parti disiplini’ kavramının milletvekili iradesini zedelemesi yüzünden?

Kritik oylamalarda parti tercihlerine karşı oy kullananlar Meclis’teki varlıklarını sürdüremiyor.. bir sonraki Meclis’e yeniden gelemiyorlarsa.. geride kalanlar onlar gibi davranmayacaklardır…

Davranmıyorlar da zaten…

Meclis’in iradesinin yeni sistemde bütünüyle kırılacağı gerekçesini ileri süren her argüman bu yüzden sonuç alamayacaktır.

Hangi iradeden söz ediyoruz ki?

Şu sıralarda yürütülen tartışmalar bu bakımdan yararlı; mevcut sistemin yumuşak karnını gösterdiği için… Yumuşak karın, partilerin iktidar-muhalefet ayrımında ağırlığı iktidara veren mevcut sistemin, parti-milletvekili ayrımında da partiyi milletvekili iradesini yok edecek kadar üstte tutmasından kaynaklanıyor.

Anayasa yenilenirken işe o noktadan başlanması gerekirdi.

Milletvekillerini partileri karşısında güçlendirmek gerekiyor…

Zorunlu ön seçim bunun için şart… Dar seçim bölgesi de yerinde olur…

Halkı yanınıza almaya çalışın

Bugünkü sistem içerisinde, Meclis’te anayasa değiştirecek çoğunluğa (367) tek başına sahip olan bir partinin, milletvekillerinin partilerine rağmen farklı oy kullanamama mazeretleri yüzünden, istediği sistem değişikliğine gitmesinin önü açıktır.

AK Parti bugünkü sistemin bu özelliğini kullanıyor…

Tek başına 367’yi bulmayacağı için.. MHP’yi yanına destek alarak.. halkoylaması riskini de aşacağı umuduyla.. sistem değişikliğini zorluyor işte…

“Yapmasın” diyenler ve değiştiğinde içereceği maddelerle konuyu sınırlı olarak ele alanlar.. biraz da kendilerine bakıp bu tavırdan vazgeçmeliler…

AK Parti’ye yönelik eleştirdikleri her şey kendilerinde de aynen var çünkü…

Anayasa paketini ve sistem değişikliğini beğenmeyenler.. Meclis’ten medet ummak yerine.. halkı ikna etme çalışmasına erkenden başlasalar daha akıllıca davranmış olurlar…

ΩΩΩΩ

Reklam

18 YORUMLAR

  1. 15 yıl sonra Ak parti hayal kırıklığı maalesef. Demokrasi, hukuk, adalet, kalkınma derken gelinen noktada elde var sıfır. Anayasa aynı köhne anayasa, liyakat yine yok, sadakatliler ise artık pek çok, gelecek umutları da pek parlak değil. Ülke çok karamsar ve çok bulutlu.

    Sistem değişikliği tek kişi için yapılıyor maalesef. Bu sebeple anayasa değişikliği bu haliyle kabul edilemez. Aklı selim millet de buna evet demeyecektir zannederim. 2010 da yapılan anayasa değişikliğini biliyoruz. Yetmez ama evetle geldiğimiz nokta yargının FETÖ’ye teslimi ile sonuçlandı, sonrası darbe. Bu değişiklikler de benzer felaketleri getirecek görünüyor. Dikta, parti devleti, kutuplaşma, yönetilemezlik, vb. Çünkü geniş kesimleri ikna etmeden, salt çoğunlukla bütün bir sistemin değiştirilmesi planlanıyor. Sakat bir sistem doğacağı çok açık.

    Asıl problem, yürütmeyi çok güçlü kılan bir sistem getirilmek isteniyor. Zaten zayıf olan kuvvetler ayrılığı da rafa kalkıyor. Sayın Cumhurbaşkanı, kuvvetler ayrılığı fikrinden hazzetmediğini, kuvvetler birliğinin gerekliliğini açık şekilde savundu defalarca ve yakın zamanlarda. Halbuki “kuvvetler ayrılığı” demokrasi için bir ön şart. Olmazsa demokrasi olmaz. Bu sebeple anayasa değişikliği kabul edilemez.

    Ayrıca tartışmalar demokratik bir ortamda yapılamıyor. Basın, üniversiteler, aydınlar üzerinde baskılar malum. OHAL var. Bu ortamda değişiklik yapılması yine kabul edilmez.

    Bu sefer millet dur demeli. Koru’ya katılıyorum. CHP acil olarak halka inmeli. Meclisteki tartışmalar gereksiz ve sonuç alınamayacağı açık. Kaderinin lidere bağlı olduğunu düşünen milletvekillerinden bir şey çıkmayacağı, serbest iradelerini ortaya koyamayacakları da belli. Ayrıca tüm kurallar (gizli oy gibi) ihlal ediliyor açık açık (Sağlık Bakanının ‘suç işliyorum sana ne’ demesi gibi). Bu şartlarda tek seçenek CHP’nin ve HDP’nin meclisi terketmesi. Zaten meclisin fazla bir önemi kalmıyor yeni sistemde. Vaktiyle terkedin ve bu felakete ortak olmayın bari. Halka dönün ve orada muhatap arayın.

  2. Bu anayasa paketinin, meclisten çoğunluk oy verdiği için geçmesini anlayamayanları anlayamıyorum. Hem sistemin değişmesine gerek yok diyeceksin, hem de bu sistemin ürettiği sonucu beğenmeyeceksin.
    Sistem değişsin ama böyle değil diyenlerde halkı ikna edip çok vekil seçtirsin kendi dünya görüşüne göre anayasalar yapsın. Seçim herşey değil diyenlere de burdan yalnızca selam söyleyebiliyorum.
    Bu sistem onyıllardır var ve cumhuriyetin ilk yıllarında meclisten geçirilmesi gereken kanunlara itiraz edenlerin bir yerlerde ölü bulunmasının yaşandığı zamanlar oldu. Önemli oylamalarda kimi muhalif vekiller meclise gelemesin diye ev hapsinde tutuldu. Şimdiki sözde sol partilerin temsilcilerinin, kendi geçmişleriyle yüzleşmeden akpartiye ve mhpye parlementer demokrasi dersi vermeleri inandırıcı olmuyor.
    Milletvekillerin çevresinde olabilecek üç-beş bin kişinin verdiği oyları hesaba katmazsak, insanlar partilerin politikalarına oy veriyor. Partilerinin politikalarını ve söylemlerini uygulamaya çalışan vekillerimizin, “beynini kiraya vermiş insanlar” olarak görülmelerini, onlara yapılan haksızlık olduğunu düşünüyorum.

  3. paradoks; yakıcı soruna karşı birliği artırmak mı, geleceği şüphesiz, yetki aşımı suçlamalarına karşı , yürütmenin acil irade ihtiyacını giderecek pundunda olan zamanı değerlendirmek için harekete geçmek mi?

  4. Abdullah Gül parti kurmak için ne bekliyor anlamıyorum. Mıymıntılığı bırakmalı ve derhal bir parti kurmalı. Şantaj yapılıyor, tehdit ediliyorsa bile boyun eğmemeli. Dik durmalı. Kendisine, milletine ve ülkesine saygısı varsa parti kurar.

  5. Evet; sistem değişikliğini beğenmeyenler, mevcut Meclis’ten medet ummasınlar. Yani MHP hariç muhalefet partileri veya her kimse, referandumda tersi sonuç almak için halkı ikna etmenin yolunu arasınlar. Bu da demokratik-yasal bir hak kullanımı. Sayın Koru, mevcut tablodan referanduma gidileceğini öngördüğü için, son yol olarak bunu öneriyor. Tabi sonunda hain ilan edilmezse!
    Ne garip! Yeni bir şey değil, sadece AKP dönemi de değil; milletvekillerinin Millet’in iradesini sisteme yansıtamaması.. Hoş kendileri de bunun farkındalar ya, önce parti lideri seçmiştir onları, sonra lider seçtiğini halka teyit ettirmiştir. Aday adaylarının aday olabilmeleri için, çalmadık kapı bırakmadıkları, iltimaslar, iltisaklar, mal varlığım partime armağan olsun kabilinden tahviller… Siyasetin çarkı bu. Sistem de bundan memnun.
    Bir keresinde, teklif edildiğimiz ilçe örgütündeki kademeye Genel Başkan yarımcısınca mülakata alınmıştık. Gn.Bşk. yardımcısı, ”bu işi yapmaya vaktin ve nakdin! var mı” diye bana sordu. Ben, ”Vaktim var ama nakidim yok” deyince direkten döndüm. Direkten döndüğüme sevinmiştim.

    Adayı halkın tespit edip ve TBMM’ne gönderdiği bir sistem gerçek olur mu ülkemde bilmem ama bu defa halkın zemini çok kaygan! Bu ne demek?… Bir yerel seçimde bile seçmen, adaydan o denli isteklerde bulunuyor ki evlere şenlik!. Çocuğuma iş, düğünümüzde bilezik:), inşaatımıza demir, bedava su, v.s. v.s.. Bir milletvekili adayından neler neler istemez ki. İşte hal bu.

    Toplum da sistemde eşgüdüm yürüyecek bu yolda. Ne kadar irtifa o kadar mertebe.

  6. En gereksiz zamanda en gereksiz yazı olmuş. meşhur deyimle ifade edecek olursak; “zamanlaması manidar”. biraz daha değişik anlatmak gerekirse, cenazede çay konuşmak gibi. Şu an türkiyenin uçuruma yuvarlanma süreci var. tabii ki konu önemli. ancak şu an, bu konuda daha da önemli bir sorunumuz var. böyle bir konunun gündeme gelmesi, sadece gündem değiştirmeye yarar. ne chplilerin daha demokratik olmasına, ne chpde parti tüzüğünün değişmesine, ne de milletvekillerinin belirlenmesinin daha demokratik olmasına hizmet eder. sadece ve sadece gündemi değiştirir.

  7. “İrade” ferdi ve milli planda bizim için artık işlevsiz bir lüks,hatta süs..
    Anayasanın kesin hükmüne ve halka saygının gereği olan “gizli oy” bile İnadına, milletin gözüne sokarcasına, fütursuzca; “kahramanca(!),bayrak gösterir kullanılabiliyorsa, buyrun milli iradenin cenaze namazına!..
    Milletvekilinden, Bakanına kadar beyaz oy şovu yapanlar, aslında birçok unsur bağlamında enseyi karartıyor.
    Bir de söylem oportünizmi var ki, duyunca insanın kulaklarını kapaması geliyor.
    Vidiolardan bangır bangır yansıyan önceki sözlerin bu gün tam tersini dinlemeğe tahammül etmek mümkün mü? Bir de, “Atatürk”ün anayasasını yapıyoruz” demegojisi var ki, işitince, merhum Barış Manço gibi,”tütütütü maaşallah” diyesi geliyor insanın!!…
    Ne yani, Atatürk”e tanınmayan,”meclisi feshetme yetkisi”şimdi kabul edildi diye, özdeşlik bozulmuş mu sayılacak?…Burada bir sıkıntı var,yetki ve tasarrufları bağlamında, “Atatürk diktatördü” sözü,diktatörlüğü kabul etmeden nasıl tevil edilecek?..
    Ne diyordu Erzurum MHP. Milletvekili Oktay bey: “İçimize sinmese de, evet demek zaruret oldu”.
    Bunu bir milletvekili söylüyor. Başka söze lüzum var mı?
    Bu ifade vahim bir zımmi (ima) ifşaat, itiraftır.
    Bylock kullanmadığı halde, işinden, hürriyetinden edilerek yargısız infaz diye nitelendirilebilecek biçimde yargılanmadan 5-6 aydır hukuksuzluğa mahkum olanlar ve dışarda mağduriyetten öte medder onbinler var.
    Ve öte de, Bylock kullandığı söylenen milletvekilleri özgür.. Sözümü geri alıyorum, onlar da amellerinin rehini olarak Mecliste mahkum.. Demoklesin kılıcı gibi başları üstünde duran “kılıç” (By-lock) varken, oyun rengi, veriliş biçimi tartışılır mı?

    • Sayın Eskicioğlu, uzun bir zamandır yoktunuz ya da ben kaçırıyordum. Sayın Koru’nun yazıları kadar sizin yorumları okumaktanda keyif alıyorum. Tabi bir de Nurdan Hanım var. :))
      (Sitenin genç bir takipçisiyim)

  8. AKP li milletvekillerine şunları sormak isterdim:
    Hep AKP mi iktidarda olacak.
    Tayyip Erdoğan ölümsüz mü?
    Başkan hep Tayyip Erdoğan benzeri AKP li birisi mi olacak?
    Ezkaza CHP li ya da başka partili birisi başkan seçilirse ne olacağını hiç düşündünüz mü?
    Farkındamısınız dolar 4 TL ye dayandı?
    Eğer 3-4 ay içinde 5 TL yi geçerse ortada ne AKP kalır ne de iktidarınız.
    Bu anayasa değişikliği süreci zaten oratdan ikiye bölünmüş olan olan halkımızın arasındaki fay hattını daha da derinleştirmekten başka bir işe yaramayacaktır.
    Allah sonumuzu hayreylesin.

  9. Türkiye’de ön seçim, seçim bölgelerinin daraltılması ve barajın düşürülmesi konuşulmalıdır. Bunlar konuşulmaz çünkü meclisteki partilerin istediği bir şey değildir.

  10. Türkiye Hukuk devleti değildir. Yasalar yapılır. Sermaye iki cepheye ayırdığı ulusu birbirine çatıştırır. Halkı inada getirir. Sermaye fırsat kollar, kendi istediğini kabul eden cephe güçlü olunca yasalar yaptırır. Yasalar kenarda durur güçlü olan bildiğini okur. Yasa yönetimi yerine başkan yönetimi vardır.
    Bununla fazla meşgul olunmamalıdır. Türkiye hala devlet aşamasından önceki kabile yönetimi ile yönetiliyor. Daha devlet aşamasına şeriat aşamasına gelmiş değiliz. Nuh devrine varamadık yani beş bin sene öncesini yaşatılıyoruz. Yasalar uygulamak için yapılmıyor. Oynayan iki takımın topu durumunda, birbirine atıyorlar. Seyirciler heyecanlanıyor, takımları finans edenler halkı bu yolla sömürüyor.
    Bu cumhuriyetin kuruluşunda başlamıştır. Mustafa kemal Milli İradeye dayanarak İstiklal Savaşı kazandı. Ama cumhuriyeti başları kesme tehdidi ile ilan etti. İnönü mareşalin askerleri sayesinde cumhurbaşkanı oldu. Demokrasi Süngülerle geldi Bugün hala Evrenin sopası ile yaşıyoruz. Şimdi de AK parti benzerini yapıyor. Bu gidiş ikinci İstiklal savaşına ve ikinci cumhuriyete doğru atılan adımlardır.
    Sonunda Kur’an’ın dediği olacak, kanlı veya kansız adil düzen gelecektir. Bu kanı adil düzenciler akıtmayacak. Adil düzene karşı olanlar, birbirini yiyecekler. Mustafa Kemal kendi iradesini milletin iradesi diye ilan ediyordu. Bunlar da %51’i milletin iradesi olarak kabul ediyorlar. Millete gidelim diyorlar. Asıl hastalık ekseriyet sistemindedir. Bizim yapacağımız bir şey yoktur.

    • Türkiye Hukuk devleti değildir…
      ŞAŞIRDINIZ MI?!.
      EVET…
      TÜRKİYE HUKUK DEVLETİ DEĞİLDİR!
      *
      NEDEN?
      *
      Yasalar yapılır.
      Sermaye iki cepheye ayırdığı ulusu birbirine çatıştırır. Halkı inada getirir…
      Sermaye fırsat kollar, kendi istediğini kabul eden cephe güçlü olunca yasalar yaptırır.
      Yasalar kenarda durur, güçlü olan bildiğini okur.
      Yasa yönetimi yerine başkan yönetimi vardır.
      *
      Bununla YANİ BU DURUMLA fazla meşgul olunmamalıdır…
      Türkiye hala “devlet aşaması”ndan önceki “kabile yönetimi” ile yönetiliyor. Daha “devlet aşamasına, şeriat/hukuk aşamasına gelmiş değiliz. Hazreti Nuh devrine varamadık yani beş bin sene öncesinin yönetim sistemi/düzeni ile yaşatılıyoruz. Yasalar uygulamak için yapılmıyor. Yasalar oynayan iki takımın oyun topu durumunda, oyuncular topu birbirlerine atıyorlar, seyirciler heyecanlanıyor, takımları finans edenler halkı bu yolla sömürüyor…
      *
      Bu durum cumhuriyetin kuruluşunda başlamıştır.
      Mustafa kemal “Milli İrade”ye dayanarak “İstiklal Savaşı”nı kazandı ama cumhuriyeti başları kesme tehdidi ile ilan etti.
      İsmet İnönü, Mareşal Fevzi Çakmak’ın askerleri sayesinde cumhurbaşkanı oldu.
      Demokrasi süngülerle geldi…
      Bugün hala Kenan Evren’in sopası (1982 Anayasası) ile yaşıyoruz…
      *
      Şimdi de AK parti benzerini yapıyor…
      Bu gidiş ikinci İstiklal Savaşına ve ikinci cumhuriyete doğru atılan adımlardır…
      *
      Sonunda Kur’an’ın dediği olacak, kanlı veya kansız “Adil Düzen” gelecektir…
      Bu kanı Adil Düzenciler akıtmayacak…
      “Adil düzen”e karşı olanlar birbirini yiyecekler…
      *
      Mustafa Kemal kendi iradesini milletin iradesi diye ilan ediyordu…
      Bunlar da %51’i milletin iradesi olarak kabul ediyorlar…
      Millete gidelim diyorlar…
      Asıl hastalık “ekseriyet sistemi”ndedir…
      Bizim yapacağımız bir şey yoktur…

      ***

      ÜSTAD’IN YORUMUNU
      BİR DAHA VE BU ŞEKLİYLE OKUYUN… DERİM!
      HER ÜÇ NOKTADAN SONRA DERİNCE DÜŞÜNÜVERİN…
      HER ANLATIMIN TAM ANLAŞILMADIĞININ FARKINDAYIZ;
      ÜZERİNDE DURUP ÇALIŞMAK VE DÜŞÜNMEK GEREKİYOR…
      NİTEKİM
      ÜSTAD AZ ÖNCE
      BU KONULARLA İLGİLİ
      “İKİ ÖNEMLİ YAZI” GÖNDERDİ
      DERHAL ÜZERİNDE ÇALIŞMAYA BAŞLADIM…
      YAZILARA HAFTA SONU http://www.akevler.org DAN ULAŞABİLİRSİNİZ.
      SELAM VE DUA İLE…
      RNE

    • Şeriat dediğiniz Adil Düzen mi oluyor. Yazılanlardan Kuran’nın yani şeriatın hakim olduğu bir düzene gidiyoruz diye okudum.

  11. önce ahlak demek gerekir. milletvekilini partisine göre güçlendirmek çok doğru ama otel odalarındaki pazarlıklar unutulmasın. asıl işbaşı doğru adamları meclise seçerken olmalı..doğru adam oldu mu zaten bir daha seçilmeme endişesi taşımaz o işiyle meşgul olur . hizmet eder ve gider….sistem değişikliği için insanlar bilgilendirilsin sonucu zaten kararsızlar belirleyecek. chp insanları sokağa dökmeye çalışacağına etkin bilgilendirme yaparsa daha iyi olur. pek çok akademisyen hukukçu kadrosu var, çıksınlar insanlara neden hayır demeleri gerektiğini anlatsınlar. aksi halde durmadan bağırıp çağırmasının karışıklık huzursuzluk çıkarmasının bedelini hem referandumda hem sandıkta çok ağır ödeyecek…her ne kadar ideolojisini paylaşmasamda bu ülkenin bir değerinin böyle hoyratça kullanılıyor olmasına üzülüyorum. hdp mitinglere çıkıp hayır derse bu evet diyenlerin oyunu artırır sadece. akp nin miting düzenlemesinin yanısıra bir de Erdoğan meydanlara inerse chp nin ne kadar akıllıca haraket etmesi gerektiği ortaya çıkar…oysa tek beklentisi ya da umudu diyelim, kaos gibi görünüyor.

  12. Şu günler beni hep çocukluk yıllarım olan 1966 tlara geri götürüyor. O zamanlar radiyolar ve pilaklar vardi öğle şimdiki gibi CD veya TV falan yoktu. Maçlar radiyodan naklen yayınlanırdı. Benim sevdiğim bir maç naklen yayınını plak yapmiştilar bu maçı komediyenler anlatiyordu ve öğle gerçek futbol maçi falan değıldı Meclisin kavgalarını anlatan bir komediyenin pilaki idi. Aklimda kaldiğ kadari ile Karadeniz şivesinde şöyle başliyordu.
    “Sevcili dinliyiciler burasi Ankaranin bin bir bin stadiyomu karşınızda Trabzonun of kazasinin hamsibalar köyünden Temelibey İlyaskakavan ha ha haa. Şimdi sizlere ihtidar spor ve muhalefet spor futbol takimlarini maçini nakledecem.” O zamanki hükumet üyelerinin ve muhalefet kadrolarini tek tek tanittiktan sonra devam ediyor ” sevcilli dinliyeciler haçem Pozbeyli başlama düdüğünü çaldı maç başladi topi kapti İsmet paşa sağa cidi ismet paşa sağa cidi İsmet paşa! Saği sevmed ismet paşa sola kaydi İsmet paşa sola cidi ismet Paşa sola cidi ismet paşa orayida sevmedi ismet paşa ortaya celdi ismete paşa burayada bakti iş yok ortanin solunu celdi ismet paşa ortanin solunu sevdi ismet paşa oraya yerleşti ismet paşa ortanin solundan cidi ismet paşa,sevcili dinliyiciler haçem Bozbeyli düdüyü çaldi maçi durdurdu.Aaa uşağin birisinin kulağıni isirmişlar haçem pozbeyli soriyor haçan bu uşağın kulağini çim isirdi öbür uşaklarda diyiyorçi bu işi yapsa yapsa Hamido yapmiş olabilir. haçem hamidoyu yanina çağırdı haçan sen bu uşağin kulağini niye isirdin? Hamido ben isirmadim o uşak kendi kulağini kendisi ısırdı. sevcili dinliyiciler, haçem düdüğü çaldi uşaklar oyuna başlamiyor saha karişti muhalefet ve ihdidar uşaklari bağiriyor seçim seçem seçiiim seçim 35 miliyon seyircide bağiriyor geçiiiim geçim geçiiim geçim geçiiiim geçim.” Aradan 40 sene geçmiş meclisin simalari değişmiş fakat kendisi değişmemiş.Muhalefet ve ihtidar millet vekillerinin kendi menfaatleri söz konusu olunca hemen birleşiyorlar ve iki üç dakikada kanun çıkariyorlar örnek kendi maaşlari, bunu için MHP veya AKP millet vekilleri neden çikipta biz HDP ile birlikde haraket emayiz demiyorlar? Şimdiye kadar hiç duyan oldumu bir millet vekilide çikip Allah rızası için desinki bu senede bizim maaşlarımıza zam verilmesin.Milletin ve Devletin menfaatlari onları ilgilendirmiyor onlari ilgilendiren makam mevki ve kendi cepleri bunu içinde mecliste ettikleri yemini rahatlıka yok sayiyorlar.

  13. Sosyal olayların fizik kuralları gibi yasaları yok, Seçim sistemleri de dahil bu kurala. İstikrar veya katılım özlemi ile koyduğunuz kurallar tam tersi istikamette sonuçlar doğurabiliyor. Burhan Kuzu ve bazı konu ile ilgili konuşanlara göre dar bölge sistemi parlementer sistemi güçlendirecek yegane (veya en önemli) formül oysa bu öneri içersinde ne denli tehlikeler barındıryor hiç konuşulmuyor. Derebeyliklere, istirmara açık bir alan dar bölge. Örneğin ağalığın ağır bastığı yörelerde bu feodal kalıntıyı 100 yıl daha yaşatacak cansuyu vermiş olursunuz bu sistemle. Ben muhtarlıklardan biliyorum insan kalitesini de aşağı çeken bir sistem bu..

  14. Koca koca adamlar bir de ”bu değişiklikle parlamento güçleniyor demezler mi !”. Sadece tek tek milletvekilleri değil, parlamento da gitti gider. Artık hiç bir hükmü kalmayacak olan TBMM’de üye sayısını 600’e çıkarsan ne olur 6 bine çıkarsan ne ? Bir süre sonra en çok Ak Partililerin şikayetci olacağı bu değişiklikle 1876 yılına geri dönmüş olacağız. Bu kadar enayi yerine konulmaya mı yanalım, yoksa buna cüret edilebilmiş olmasına mı ? Koskoca, tarih yapmış ve yazmış bir milletin düşürüldüğü duruma bakın. Hep birlikte mukadder akibetimizi bekliyor olacak kadar çaresiz miyiz ?

Yoruma kapalı.