AK Partililer ‘’Çıkardığımız yasa bize uygulanırsa ne olur?’’ diye düşünmeli… İktidar ebedi değil çünkü…

77
Reklam

Demokrasi neden beşeri sistemlerin en mükemmeli olmadığı halde dünyada yaygın bir kabul görüyor?
Başka sebepleri de var, ancak benim değerli saydığım bir özelliği bunu hak ettiriyor: İktidarların el değiştirmesine imkan sağlaması…
Yöneticinin asil kanlı olduğu için veya kendisinde böyle bir hak vehmettiği için ipleri sürekli elinde tutabildiği krallık, emirlik, diktatörlük gibi yönetim biçimlerinde, yönetici/ler, hiç değişmeyeceklerini bildikleri için kural-dışılıklara sapabiliyorlar; oysa iktidarın el değiştirebildiği demokrasilerde kuralcılık ağır basıyor.
Devletlerin yönetim kademesinde yer alanlar bir gün oradan gideceklerini hesap ettikleri için iktidarda bulundukları sürece daha itidalli davranıyor, yarın kendi aleyhlerine de kullanılabilecek ağır ve aşırı kurallar getirmekten kaçınıyorlar.

Komisyonda görüşülen yasa

AK Parti iktidarının OHAL’i kaldırırken onun yerini alması için hazırdığı yasa teklifi bu açıdan hayli şaşırtıcı. Getirilmek istenen sıkıca yönetim, eğer iktidarda başka bir parti bulunsaydı en fazla AK Partili siyasetçilerden tepki çekecek maddeler içeriyor.
24 maddelik yasa adı konulmamış bir OHAL -hatta sıkıyönetim- anlayışıyla hazırlanmış görünüyor.
Kamu çalışanlarını, akademik personeli sorgusuz sualsiz görevlerinden uzaklaştırmak, işten çıkarmak, yakınlarının pasaportlarına el koymak, yanlış muameleye maruz bırakıldığı anlaşılanların tazminat haklarını ellerinden almak anayasaya aykırı tasarruflar…

[Burada araya girmekte yarar görüyorum: Osmanlı’ya biraz özlemle, biraz ilham kaynağı olarak bakılan bir dönemde mahzurlu görülenlere yurtdışı yasağı getirmeyi anlamakta zorlanıyorum. Bugün pek çok genç bilim insanının, haklarında ‘kuşku’ duyulduğu için, pasaportları ellerinden alınıyor; yurtdışında iş buluyor, ancak bu sebeple çaresiz kalıyorlar. Oysa Osmanlı bunun tam tersini yapar, ‘kuşku’ duyduğu kişilerin içeride kalmasını sakıncalı bulurdu. ‘Menfa’ (yurtdışına gönderme) cezası yaygın biçimde uygulanır, Sultan II. Abdülhamid, üstelik, kendisine karşı çıkanların cebine para da koyarak, başka ülkelere gitmelerini kolaylaştırırdı da.]

Demokrasilerde siyasilerin ‘‘Ya muhalefete düşersek ve çıkardığımız yasalar bizler ve bizim çizgimizdeki kişiler, gruplar, örgütler hakkında da uygulanırsa’’ endişesiyle hareket etmesi beklenir.
AK Parti öyle davranmıyor, tam tersine sanki hiç iktidardan gitmeyecekmiş gibi kendi aleyhine kullanıldığında büyük mağduriyetler yaşatabilecek yasalar çıkarmakta tereddüt etmiyor.
Oysa, biliyoruz, AK Parti son beş yıl içerisinde tam iki kez Meclis çoğunluğunu kaybetti. Önce 7 Haziran 2015 seçiminde oyları yüzde 40’a yaklaştı ve kendisinin iktidarda devamını sağlayacak sayıda milletvekili çıkaramadı; son olarak da 24 Haziran seçiminde 600 üyeli Meclis’te ancak 295 milletvekiline sahip olabildi. (Bakan olarak atandıkları için istifa eden 4 milletvekili ile TBMM başkanı çıkarıldığında, AK Parti mevcudu 291’e düşmekte.)
İlk kazayı derhal erken seçime giderek, ikincisini de ‘MHP ile ittifak’ oluşturma yoluyla atlatabildi AK Parti. (İttifak MHP’ye ayak uydurma zorunluluğu getirdi AK Parti’ye.)
Bir sonraki seçimde ne olacağını bugünden görmek mümkün değil. AK Partililer ‘‘Ya iktidar elden giderse?’’ sorusunu akıllarının bir köşesinde tutsalar daha doğru bir iş yapmış olurlar.
‘‘Ya iktidar elden giderse?’’ diye düşünmeli ve ona göre davranmalı AK Partililer…

AK Parti’nin de sahip çıktığı gelenek

Takrir-i Sükûn Kanunu’ndan (1925) Anayasa Nizamını Koruma Kanunu’na (1969) kadar ülkeye getirilmek istenmiş pek çok ‘sıkıcı’ yasaya, AK Parti ile süren geleneğin öncüleri şiddetle karşı çıkmışlar, aynı geleneğin temsilcilerinden Turgut Özal eline geçen ilk fırsatta Türk Ceza Kanunu’nun 163. maddesini (141 ve 142. maddelerle birlikte) kaldırmış, Terörle Mücadele Kanunu’na eklenmek istenen her yeni ‘sıkı’ maddeye Refah-Saadet çizgisi derhal itiraz etmişti.
Şimdi getirilmek istenen yasalı OHAL yönetimine CHP itiraz eder gözüküyor, ama CHP’liler yasanın çıkmasını içten içe istiyorlarsa hiç şaşırmam. Yasalı OHAL ekonomiyi zora düşürür ve iktidarı zayıflatır, bu bir; bir de iktidar değişikliğinde yeni yönetime bir süreliğine de olsa temizlik yapma imkanı sağlar. Ayrıca iktidara gelindiğinde o yasayı kaldırmakla kazanılacak prestij de cabası…
Demokrasilerin takdir edilecek yönüyle bu yazıya başladım, ama demokrasinin bir de kötü yönü var: İktidar uzadıkça hiç sona ermeyecekmiş hissi hakim hale gelebiliyor ve bu da sağlıklı düşünmeyi zorlaştırıyor.
ΩΩΩΩ

Reklam

77 YORUMLAR

  1. Fehmi Koru, dindar bir entellektuel olarak AKP iktidarini riskli ve tehlikeli olabilecek politikalari nedeniyle yakin ve uzak tarihten orneklerle cok guzel uyariyor. Soz anlayana soylenir. Her seyi en dogru bildigini ve yaptigini zannedelenlere ne denilebilir ki? Fehmi bey, uyarici ve yol gosterici yazilariniza devam etmeniz biz okurlarinizi sevindiriyor. Umarim iktidar sahiplerince de onemsenip dikkate alinir.

  2. BEN BİR AKADEMİSYENİM
    İftiralarla, mesleki çekememezlik ve husumetle işinden gücünden olan ve “sosyal ölü” haline getirilen kurbanlardan biriyim. Bu anlamda yazdığınız yazıyı gerçekten AK Partililerin okuması lazım, ama “devleti ebed müddet” anlayışı gibi “hükümeti ebed müddet” anlayışına inanmışlar. Bilmiyorum, kader bu belki de öyle olur. Ama ya tersi olursa? Aynı mağduriyetleri AK Parti kitlesi de yaşarsa, mazlumların ahı tutarsa ne olacak? İki senedir bir suç bulunamadı. “O dedi, bu dedi” suçlamaları. Somut bir bilgi ve belge yok. Hiçbir kanıt ve tanık yok. Emekliliğim de dolmamış. İki senedir eş dost yardımıyla yaşamaya çalışıyorum. Bu mu? Bu mirası mı bırakacak tarihe AK Parti? Allah var, inanıyorum ve hakkımı hiç olmazsa ahirette alacağıma inanıyorum. Bunun vebalini bu mağduriyetleri üretenler düşünsün. Darbeci hain çeteyle, masum insanları ayıramayan, iftiralara kurban gidenlerin sesini duymayan bir adaletsizlik, bir milletin felaketidir.

    • Koray Bey, selamlar. Adaletsizlik kalıcı değil. Bunu, sizi yatıştırmak, dayanağı olmayan bir iyimserlik aşılamak için söylemiyorum. Ekonomik adaletsizlik de dahil, adaletsizlik ve körelmiş vicdanlar üzerinde kimse uzun yol alamaz. Bu ülkeyi sokakta bulmadı insanlar. Buna inanmanızı isterim. Seçimle geldiler, seçimle gidecekler. Dahası, seçimle gitmeliler. Bir yandan her türlü gayr-ı meşru müdahale ve oyun konusunda uyanık olurken, diğer yandan adaletsizliğin son bulacağı günleri daha da yakınlaştırmak için dayanışmalıyız. Kişisel olarak da, çok zor görünse de, ayakta kalmalı, umutsuzluğun kışkırtıcı sesine kulak kapamalı, kendimizi yakın geleceğe hazırlamalıyız. Ben de bir akademisyenim. Yaşadığınız şey benim başıma da gelebilirdi.
      Dünyanın en büyük uluslararası dil merkezleri zinciri Berlitz’de çalıştım; Meksika devlet üniversitesinde çalıştım, aralarında HSBC ve Bayer’in de olduğu şirketlerin satış müdürlerine bire bir Business English ve Cambridge CPE özel dil dersleri verdim. Bu alanda mütevazi olamam. Yabancı dil konusunda bir yararım dokunabilirse size, ya da çevrenizde benzeri bir mazlumiyet yaşayan bir başka insanımıza, yardımcı olmak için fazlasıyla ve içtenlikle gönüllüyüm. Kaynak konusunda da yardımcı olabilirim. Elimde Almanca, İspanyolca, İngilizce konusunda muazzam bir kaynak deposu var PDF ve MP3 formatlarında. Karamsarlığa kapılmayın.

      • İlginize çok teşekkür. Şu anda bir motivasyonum yok herhangi birşey yazmak için. Elbette umutsuz değilim. Kaderimiz neyse yaşayacağız. Buna da şükür. En azından zindanlarda değiliz.

  3. MAHKEME KADIYA MÜLK DEĞİLDİR.
    Bakiyorsun en çok dünya malı fani diyenler.
    Eylemlerinde fani şeyler için göze alamayacaği şey yoktur.
    Adeta ebedi kalıcılar gibi.
    Herşeyı asla başkasina devretmeyecekler.
    Belki aile ve yakınlarına devretmek zorunda kalayım başka kimseye yar olmasın isterler.
    Sanki öbür taraftan seyrederken biraktiğim ne varsa bizimkilerin elinde deyip ebedi mutlu olacaklarını mı sanıyorlar bilmiyorum.
    Yaptıkları ve yapacakları yasalar sanki gitmemek üzere yapılıyor.
    Bu ülkede geçmişte çok şey ters yüz olmuştur.
    Herşey çabuk değişir bizim ülkemizde.
    Propegonda araçlarını eline geçiren, halkı her konuda çabuk ikna eder.
    Ne yazikki biz çoğumuz her şeyi akıl ve mantik süzgecinden geçirip tatmin olmayı düşünmeyiz.
    Belkide güçlüden yana olma gibi meylimiz, işimize geliyor galiba.
    Günun sonunda gelen ağam,giden paşam mantığı devreye girer.
    İktidarini ebedi sananlar ve kendini öyle programlamaya çalişanlar ülkesine faydalı olduğunu sanarken çok zarar verebilir.
    Benden başka kimse başaramaz mantığının sonu vahim olaylara neden olur.
    Biliyorsunuz mezarlar vazgeçilmez insanlarla doludur.
    Bu denemede ülkenin hafizasında yeni bir tecrübe kazanılmasına yol açar belki.
    TARİH, GEÇMİŞTEN DERS ALINSA TEKERRÜR ETMEZ,KALICI HASARLARDA OLUŞMAZDI ;Derler.

  4. 411 el kaosa kalktı dendiğinde ;Beraber çikardiklari parti: iktidari tuzağa düşürdük denmişti.
    Sonunda meclisten anayasa çıkarma yetkisini AYM tarafından engellendı.
    Ozaman müktedirler öyle buyurmuştu.
    Yakın tarihte siyasi tahminim.
    İktidar devlet partisine mahkum görünüyor.
    Yarın halkın cebi yandiğinda (babasını tanımaz) iktidarin sorumluluğunu almayacaktır.
    İktıdar; elzem isteklerimizi yapmıyor diyecektir.
    Bu durumda iktidar İYİ parti ile ilk günden başlamiştir .Onu yedekte bulundurmanın çabasi içinde olacaktır.
    Zorlaşan hayat şartları memnuyetsizleri artıracaktır.500 milyar dolar borçla refahı yükselttik.
    Bunun geri ödemesindede refah düşecektir.
    Her borçla alinan bir varlik gibi önce kişi mülk sahibi olur.mutlu olur.ödeme zamanı gelınce birde gelirleri umduğu gibi artmazsa mutsuz olduğu gibi.
    Yönetim önünde iki yol kalır.
    Ya seçime gibi en az bir dönem istırahate çekilmeyi düşünür.
    Yada her yola başvurup,ben beş yıllığına seçildim.güven oyuna ihtiyacim yok kim ne derse desin der.
    İkinci durum en tehlıkelı olanı bence.
    Artan homurtulara kulak tıkar.
    Halkı zaptu-rap altında tutmak için cebri yasaların şiddetini daha da artırır.
    Ekonomık krız bu durumda daha da derinleşir.yasalar dahada sertleşir.
    Yabancilar veya gitme imkani olanlar ülkeyı bir bir veya topluca terk eder.
    Zayıflayan yönetim dış baskılara daha da maruz kalır.Ülke izole edilir.
    Tek adam yönetimi göründüğünden diş güçler için daha elverişli ortam doğmuştur.
    Ülkede bu kadar iş çeşitli alanlar bir tek kişinin bilgisi ve yönetimi ile başarılamaz hale gelir.
    DIŞ Büyük oyuncuların işine gelen bu durum, sorunlardan bunalmış tek adam baskıyı çeşitli yollarla artıracakdır.
    Tek adam nihai karar verici olduğundan topu taça asla atamayacaktır.
    Meclis ime danişmam lazim diyemeyecektir.yabancı güç odakları için bu altın fırsattır.
    Bu durumda tek adam sahnede esip gürleyecek perde arkasındada tamam efendım iktidarıma halel gelmesin birde halkım beni büyük devletlere meydan okuyan korkusuz lider bilsin demekten başka çaresi olmayacaktır.
    Bunu nerden anlıyoruz.Şimdiye kadar söylenenlerlr yapılanların zıtlığından……….
    HERKES İÇİN OLMASI GEREKEN OLACAKTIR.

    • Söylediklerinizin fazlası var eksiği yok….Ama insanlar şimdilik kendilerine dokunmayan yılana karışmıyorlar…yapılan haksızlıklar karşısında 3 maymunu oynuyorlar,ancak Allah adili mutlaktır diyoruz ve havale ediyoruz…

  5. DEVLET MERKEZLİ YÖNETİMLER………
    Devlet mekanizmamiz her daim gelişmelere hakim olmuş,hep sonunda gücünü tahkim ederek yoluna devam etmiştir.
    Devletimizin ne yaptiği,ne yapacaği veya yapmak istediğinin emarelerini bazı işaretlerden okuyabiliriz.
    En başta bazı kişiler,bazı yazarlar,bazı partiler,bazi medya organları ve kurumlar vardirki;bunlar devletin izleyeceği yolun ne olacağını açık, gizli veya ima ile açığa vururlar.
    İzlenecek metodun halkta destek bulması için kamuoyu hazırlanır;bunu için devletin elinde çok geniş estrümanlar mevcüttür.
    Ortam hazır hale getirilir ve düğmeye basılır.
    Bu mekanizma öyle güçlüdürki ;Her daim icraati, savunduğu ilkeleri yok ettirircesine, günün yetki sahiplerine yaptırır.
    Bunun nedenı tabanına zit icraatları yapan icraci lar, tabanını en iyi ikna etme kabiliyeti olduklarındandır.
    (Sendikal hakları kırpmak sol iktidarlara,ayrılıkçi liderleri için var olan idam kararını kaldırmak milliyetçilere,
    cemaatlerin üstüne beton dökme işi de bugünki müktedir görünenlere yaptırılacak)
    Etrafimizdaki işaretler bunu gösteriyor.
    Şuana kadar gördüğüm devlet aklının her olaydan zaferle çiktiğidir.Bazan bu tehlikeli oyun daha büyük global oyuncular sahneye çikinca ters teptiği de oluyor.
    PKK olayı biraz böyle oldu sanırım.Büyük oyuncular olaya mudahil olunca iş sarpa sardı.
    Şimdi sahnelenen son oyunda daha önce gördüklerimizden farklı birşey çıkarmı bilmiyorum.
    Herzaman herşey değişiyor.yavaşda olsa devletin öncelikleri de değişiyor.
    Dünyada seçimli demokrasilerde ikdidarlar ülkenin kritik eşiklerinde yüzyıllarca zamanda oluşmuş devletin diliyle konuşmaya başlarlar.
    İktidarlar tabanlarını bu devlet dilini benimsemeye ikna edilir.Tabanın büyük çoğunluğuda buna teşnedir zaten.
    Bir yerde bir oluşum varsa veya devletçe de oluşturulmuş olabilir orada mutlaka devletin adamları vardır.
    O oluşumun büyüklüğüne göre sayı ve oran artabilir.
    Zamanı geldığınde o oluşum içindeki hücreler aktif hale gelır.Oluşum adına halkta tepki çekecek eylem ve beyanlarda bulunmaya başlarlar.Bütün geniş imkanlarla o oluşum aleyhinde olacak ,halkta tepkı çekecek eylem ve beyanlar öne çikarılır.Oluşum şeytanlaştirilir ve vakit tamamdir.İktidardaki icracilara hedef gösterilmiştir.İcracilar ta yolun başında bu yetkileri almadan devletlerine verdikleri sözleri yerine getirme zamanı gelmiştir.
    Birer detay olan ilerde kendilerini çok zora sokacak kanunları çıkaracak kadar akılsız olablır mı insanlar?
    Hayır kimse akılsız değil ama zor oyunu bozuyor eli mahkum oluyor.
    Sizi muktedır yapanlar bunun için yapıyor olamaz mı?
    Yakın zamanda kendi öngörümüzü sınamak için söylüyorum.(aslında isim vermeyı hiç sevmem ,anlayan anlasın derim)
    Tek bir makbul cemaat kalana kadar bu iş müktedirlerin ve müktedir görünenlerin ortak amacı gibi duruyor.
    Sırada y.asyacılar,süleymancilar ve sirasiyla küçükten büyüğe diğerleri gelecek gibi görünüyor.
    Sadece sonun da diyanet kalmasi veya onunlara işbirliğini kabul edenler.
    Diyanette bildiğiniz gibi kuruluş amacına uygun eskiden beri devletin uygulamalarını halk ta meşrulaştırmak için kullandığı etklılı saydığı bir kurumdur.Devlet o kadar elamanı boşuna mı istihdam ediyor acaba.
    Yönetenler hangi yasayı çıkarırsa çikarsin ,bu yasalar evrensel hukuk kurallarına uygun olmadığı ölçüde kısa bir süre sonra BUMERANG etkisi yapacaktir.
    Bunu yasayı çıkaranlarda bilir aslında ama elleri mahküm.
    Belkı ilerde bir firsatını bulur bu hukuksuzluklardan yırtarız diye umut ederler .
    Tarihte çoğunlukla yırtamadiklari görülmüştür.
    İnananlar için yapılan bir adaletsizlik burada belki yırtabılır ama öbür tarafta asla.

  6. Trumpa seçim kazandıran adamın konuşmasının bizi ilgilendiren bōlümünün Tükçeeye çevrilmiş kopi metni ve ektede de bir paragraf olan başka bir haber.
    Trump’un eski danışmanı: Bana göre Erdoğan dünyanın en tehlikeli adamı
    Trump’ın görevden aldığı eski başdanışmanı, ABD Başkanı’nın liderlerle olan ilişkisini değerlendirirken ‘Erdoğan bana göre dünyanın en tehlikeli adamı’ dedi
    ABD Başkanı Donald Trump’a seçim kampanyasında önemli rol oynaması nedeniyle “Trump’a seçimi kazandıran adam” olarak bilinen Steve Bannon, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik dikkat çekici açıklamalar yaptı.
    Bannon, geçtiğimiz çarşamba günü “CNBC Kurumsal Yatırımcı Alfa Konferansı”nda katıldığı sohbette, Trump’ın dış politikası ile ticaret politikalarını savunurken konu Cumhurbaşkanı Erdoğan’a geldi. CNBC muhabiri Michelle Caruso-Cabrera’nın, Trump’ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’den hoşlanan bir görüntü çizdiğini söylemesi üzerine Bannon, Trump’ın kendi ülkelerini başka her şeyin önüne koyan, güçlü kişiliklere sahip liderlerin çekimine kapıldığını belirtti.
    ABD Başkanı’nın eski üst düzey strateji danışmanı Bannon, soruyu yanıtlarken güçlü tabir ettiği kişiliklerin Trump üzerine bıraktığı etkiye değindi ve ardından Erdoğan’ı da anarak şunları söyledi:
    ‘Sanırım güçlü kişilikleri beğeniyor. Çin Devlet Başkanı Şi’yi beğeniyor… Erdoğan’ı beğeniyor… Ki Erdoğan bana göre dünyanın en tehlikeli adamı… Ve Putin’i de beğeniyor. Çünkü güçlü liderleri beğeniyor. Önceliği kendi ülkelerine veren, bu yolda devam eden, milliyetçi, başkalarının ne dediğini umursamayan liderleri…”
    Seçimlerin ardından üst düzey strateji danışmanı olarak Beyaz Saray’a giren Bannon, kısa sürede en etkili kişilerden biri oldu. Akabinde önce yakın çevresiyle, sonrasında ise Trump’la ters düşünce 2017’de Trump tarafından görevinden alındı. 
    20 Temmuz 2018 18:21
    DİĞER HABERLER
    Fitch’den dev Türk şirketlerine kötü haberİstanbul’da satılamayan 220 bin ev var’Ekonomide ilk gerçek sınav 24 Temmuz’da’AKP tetikçisini panikleten operasyonFitch Ratings, Tüpraş’ın notunu düşürdü’Su seviyesi aynı ama biz boğuluyoruz’

    • Sanırım okumadan yapıştırdınız.
      Adam Erdoğanı şöyle nitelemiş; ”Önceliği kendi ülkelerine veren, bu yolda devam eden, milliyetçi, başkalarının ne dediğini umursamayan”
      Sanırım bunlar sizin için kötü özellikler ama bunlar milletimiz için iyi lider özellikleri!

  7. *******
    ….
    Hapisler dolup taşmış, mağdurlar şok halinde,
    Parti yolundan şaşmış, derûn rehber elinde!..
    Şoka girmişse insan, şoka tedavi şoktur,
    Bir türü kültür şoku, bundan iyisi yoktur!
    Yapılacak iş belli, salın şu mağdurları,
    Uçaklara doldurun, aşsınlar sınırları….
    Sam amca bir lutfetsin, alsın şu mağdurları,
    Mesuliyet hissetsin, darbenin baronları!…
    Üçyüz milyon içinde, kurtulur bu insanlar,
    Seksenbin mağdur ne ki? devede kulak bunlar!
    ……
    *******

  8. h.gayret gibi yorumcular buraya hiç bir “şey” katmıyorlar. lütfen yorumlarda biraz daha kalite unsurunu gözardı etmeyiniz. Yoksa böyle bir siteye yakışmıyor.

  9. *******
    …..
    Nicesini kurtardık; Ege’de, Akdeniz’de,
    -öcü demiştiniz ya, halk ürktü sayenizde!…
    O yaşta olsa olsa, çocuklar birer masum,
    Ana baba yüzünden, bunlar ölüme mahkum…
    Ahmet, Mesut Bekir’ler! n’olur affedin bizi!
    Bu milletin vicdanı, kurtaramadı sizi….
    İnancım o ki sorsak, herhangi bir alime..
    Çocukların günahı, yeter artar zalime …..
    Madalyon bir poligon, birden fazla yüzü var,
    Her yüzü teker taker, gösterecek aynalar…
    Şüphe yok ki Allah, hakem, herşeye şahit
    Gitti çocuklar, ülke geleceğine ait…
    Sebep olanlar var ya, birgün hüsran olacak,
    Günah büyük elbette, hesabı sorulacak!….
    ……
    *******

  10. Yakın korumalar harıç 3,500 koruma ile korunma gereği duyan bir insan gerçekten
    yüzde 52+ oy almadığını kendisi herkesten daha iyi bildiği için,3 yillik OHALdan daha beter kanun çıkarmasının sebebini araştırmak gerek.
    Ben buraya 3,500 korumayı yazdığım da birileri nasıl olur öğleşey olurmu o kadar koruma nasıl gider falan gibi mantık hesapları yaparak olayın vahametini araştırmak yerine seyrini değiştirdiler. Halbuki neden bu kadar korunmaya ihtiyaç duyuyor diye sormak yerine savunma ve olayı saptırmak yolunu tercih ettiler
    3 yılık bir kanun çıkartılmasının sebebi Ülkede ona karşi olan cılız sesleride susturup başka bir kanunla resmen kirallık rejimini refarandumla getirerip ilanihayet Erdoğan ailesi sultanlığı kurarak babadan oğula veya kayin babadan damatlara ve öğullara TC ortadan kaldırarak, RTE imparatorluğu kurmanin alt yapisi hazırlığından başka bir şey değil.
    Zaten Gülen cemaati ile aralarının açılmasının bir numarali nedenide bu.
    Benim propagandami okullarınızda yapın dediği zaman kbul görmeyince onları bahane ederek çocukları zindanlara ve Meriç negrinin birer kurbanlar yaptı.
    Hiç sıkılmada sadece 3 yıllığına diyerek iki yılda ülkede eli kalem tutan kalmadı 3 yıl sonrada ortalıkta trollerden başka kimse kalmaz.

  11. 12 Eylül’de vatansever ülkücü gençleri asan güç ,
    APO’nun idamını ertelemeyi katakulliye getirip kararı Sn. Devlet Bahçeli’ye imzalatan güç ,
    28 şubatta rahmetli Erbakan’a 28 şubat kararlarını imzalatan güç ,
    Günümüzde de AKP’ ye istediği herşeyi yaptıran güç , herhalde başka bir taşeronun eliyle AKP’ye de
    raconu kesecek . Sadece uygun zaman ve zemin oluşması gerekiyor. Nedir bu uygun zaman ? AKP nin
    ANAP gibi yokolup yerine merkez sağ bir iktidar gelene kadar olan zaman. Eyyyt TROLLER , dua edin o
    gün olabildiğince geç gelsin.

    • Aynen dediğiniz gibi osmanlı bile nihayete erdi,O ki adaleti ile yeryüzüne nam salmış bir imparatorluk idi…Ya bunlar adalet sadece isimlerinde var, Sn.Bahçeli asın apoyu diyerek ip atarken meydanlardan,Hiç kimse soramadımı seninde imzan vardı diye;biz millet olarak nekadar balık hafızalı olmuşuz…Sadece geçmiş ile övünmekten başka bir şey yaptığımız yok ver mehteri bunlara…..

  12. Milleti aldatanlar yetmiyor. bir de siz…. Hangi demokrasilerde iktidar değişiyor. Batılı birkaç Devlette, onlar da krallık ! Değişim yaşanan demokrasiler, sosyal ve dini yaşantıda homojen halka sahip denebilecek devletler.
    Diğerleri ise, iktidarı askeri ihtilal ve darbelerle sıkça değişen (Türkiye, Afrika ülkeleri), yahut savaşların yol açtığı değişim (Irak, Kuveyt, Mısır, Afrika ülkeleri), yahut yalanlarla (Demirel’li AP dönemi), dış güçlerin geriden kumandası ile ( Yunanistan, Afrika ülkeleri) ….. iktidarı değişen devletler
    Demokrasi, Batı dışındaki halkları kümes’e sokmak için Batılıların kullandığı mekanizmalardan biri….. Hele, Asya Ülkeleri… dost beni demokrat görsün, misali…
    Esasen, krallık, despotluk, Başkanlık, Sultanlık ….. idareleri. Hepsi hikaye. Önemli olan yönetim
    adil mi, hukuk hakimiyeti var mı, dürüst mü, rahim mi, müşvik mi, halkına hizmet anlayışına sahip mi ? … Önemli olan bunlar.
    Burada, önemli olan ; rejim dürüst, hırsız olmıyan, merhametli insan yetiştirebiliyor mu ?
    Biz, Ülke olarak, yanlış bir DÜZENİ ( despotik anayasa sistemini) ve insan yetiştiremiyen bir ezberci ÖĞRETİM Bakanlığını geçemeyip, nitelikli DİN ALİMİ ve ÖĞRETMEN yetiştirme aşkını yitirmenin, bir gecede – en az bin yıllık tarihi ve dili olan – bir milletin tamamını cahil bırakmanın ve üç ayda Edebiyat ve Türkçe öğretmeni yetiştirmenin, alimleri SAVURMANIN sıkıntısını çekiyoruz, devam da edecek.
    Bol miktarda, ” SAHTE İSLAM, MASKARA Müslüman” yetiştirmenin cezasını çekiyoruz. Hep, merdiven
    altı (baskılanmış) din gönüllüsü yetiştirmenin cezasını çekiyoruz. (herkese tavsiye ediyorum ; şu Mezhep İmamlarımızın hayatını bir okuyun, lütfen. Sorumluluk, merhamet, vicdan, suç işleme endişesi, EMEĞİNin ucuzluğu (yani hizmetkar), yalanın uğramadığı insanlar…..Amerika : love it, or live it. İslam : love it or live
    ! it.
    Biraz da, halkının% 80’inin aslında reddettiği, fakat, aksi bir değerleme ile kabul ettiği zannedilen bir anayasanın cezasını çekiyoruz, hala. Tapınma neye denir ?!. ” Halka rağmen Halk için ” yönetim anlayışı terk edilmeli, ettirilmeli.
    Halkın tam cahil kalmasını engelliyen “TEKKE ve Zaviyeler” yenilenerek, REFERANDUM yapılarak AÇILMALIDIR.
    Evet, şimdiye kadar her iktidar partisine, en fazla 3 dönem mehil verilmiş. Ak Partiye 4. dönem hakkı da tanınıyor. Hikmetini, yaşarsak göreceğiz. Ancak, bilinmeli ki, Tayyip bey Ak Partiniin başından ayrıldığı anda, Ak Parti biter en az 10-15 puan daha kaybeder. Şu anda bile, Anavatan Partisine doğru gidiş var. Mesela, diğer partilerden sistem gereği – bedava gelen oylar olmasa idi – Gaziantepten 8 yerine 6 M.Vekili çıkaracaktı (M.Vekili oranlaması yapılırsa, 12 M.Vekilinin 9’unu çıkaran Parti, 14 M.Vekilinin 11’ini
    çıkarması gerekirken 8 adedini, bedava destekle, ancak çıkarmış oluyor.

  13. Sayın koru istibdat nostaljisi de yaparak sultan hamit usulü balla/kaymakla ‘besleme muhalefet’ geleneğimize de atıfta bulunmuş. Gerçekten de ne istedilerse verilmiş bir haşhaşi çetesinin giderayak hala gözü yol harçlığında olabilir mi? Önlerine her konulanı yutmaya alışmış kümes hayvanları gibi en sonunda kafeslendiler işte; şimdi de ceplerine harçlık koyup salıverelim mi diyorsunuz? Sadece ihraç edilen f16 pilotlarıyla ab/d veya yunan ordusunda yüzlerce filo kurulması demektir bu! 15 temmuzda başaramadıklarını egenin karşı tarafından ya da akdenizdeki amerikan uçak gemilerinden üzerimize sortiler yaparak mı denesinler bir de? Doğrudur, osmanlıdaki cömertlik bugün de vardır bizde; sonuçta dünyanın en fazla insani yardım organizasyonu yapan ülkesiyiz:) sultan hamide karşı gelmiş yarı-aydınların balla/kaymakla beslemesinde bi sorun yok, lakin milletin sırtına hançer saplamış bu zombilere ağaç kökü bile çok! Ne diyordu o deprem profesörü: hem de organik gıda… not: demek memleketin kaymağını yiyenlerin ortadan sıvışmadan önce milleti de sırtından hançerlemesi eski adetmiş:(

    • Sn Gayret unutmayinki bundan 10 yil once mevcut kanunlarin uygulanmasiyla duzmece
      Delillerle iceri tikilanlar vardi.Bugun de binlerce masum icerde olup devranin gecmesini beklemektedir.Ya bu bylock lar bu deliller de sahte ise bu masumlarin vebalini kim cekecek.ilahi adalet tecelli ettiginde gorecegiz bakalim kim agac koku yiyecek?.

      • Allah’ın Rezzak sıfatına muhalif bir zavallı H.Gayret . Tuzağa düşme. Allah rezzaktır.Kimin ne yiyeceğine Allah karar verir . O , bu trol değil.

      • H. Gayret şunu bir kenara yazsın: Eğer bu halkın korkup sinme zaafı üzerine çok giderseniz, eğer bu halkın 54 yaşına gelmiş ve artık devletten bela görmek istemeyen, yeterince cezaevi görmüş bir bireyinin (yani benim) tedirginliğini ve başa bela almama konusundaki haklı temkinliliğini ve vicdanını, muhtemelen Gülencilerle bağı ya da sempatisi dolayısıyla işten çıkarılmış 36 yaşındaki bir öğretmenin biri 7, biri 5, biri 1 yaşındaki çocuklarıyla Meriç nehrinin sularında yitip gitmiş olmasının arkasından “Su testisi su yolunda kırılırmış. . .” gibi utanç ve ahlak yoksunu bir zihniyet ve alaycılıkla sınamaya kalkışırsanız, “Yeter artık!” haykırışıyla daha çabuk ve daha gür karşılaşırsınız. Bunu önce bir kenara yazın, hepiniz!
        Şunu da yazın: Hem evrensel hukuk, hem İslam ahlakı ve İslam adaleti gereğince, suç bireyseldir. Darbe planı yapmak, darbe girişiminde bulunmak, darbe girişimi sırasında öldürücü silah kullanıp asker-sivil yurttaş öldürmek, çok ağır suçtur, bunu yapan ve yapanlar o ağır suçun bedelini öderler. Ama, bir cemaat liderine inanmak, bir cemaate üye olmak, bir cemaate yakınlık duymak, ne suçtur, ne yargılama, ne tutuklama, ne de işten atma nedeni olabilir. Üç cocuğu ile yaşamını yitirmiş görünen Hatice Akçabay öğretmen, bir cemaat sempatizanı da olsa, benim vatandaşımdır, benim kardeşimdir. Onu bu şekilde ve üç masum çocuğu ile birlikte yitirmiş olmamızın utanç ve sorumluluğu, bu ülke vatandaşı olarak benim de omuzlarımdadır. Susarak o utanca, o sefil ahlaksızlığa, o karanlık vicdansızlığa teslim olup ömrümün geri kalan kısmını o korkaklık ve utançla yaşayacağıma, zalimin çirkin sesine lanet okumayı yeğlerim. Darbe girişiminde rol mu aldı bu insan? Öyle ise, neden cezaevinde tutuklu değil de işi elinden alınmış bir öğretmen? Lanet olsun sizin milyonlarca insanı birbirine düşman eden siyasetinize! Avrupa’da klavyesine kurulmuş insan hayatları üzerine edepsiz laflar edenler sizlere sesleniyorum: İsmim BERNAR KUTLUĞ. Elinizden geleni ardınıza koymayın. . .

        • Sn KUTLUĞ bu zihniyet için islami bir zihniyet,ne evrensel hukuk zihniyeti nede örfi bir gelenek tamamen çıkarcı,bencil,sadece bana dokunmayan yılan bin yaşasında başaksı umrumda değil düşüncesi; O yüzden bunların ”kulakalrı sağır işitmezle,gözleri kör göremezler…”bunlara meydanlardan eyyyy diyecek sin ne güzel nara attı diye goy goyculuk yapacaklar…Sn.Gülü seçtirmeme edına uydurulan 363 garabetini ne çabuk unuttular,O zaman anayasya göre haksızlığa uğrayanlar şimdi aynı yöntemlerle haksızlığa uğratır oldular….Bunlara ver mehteri…ancak bundan anlarlar..

        • Sn.bernar: Halkımızda öyle korkup sinme gibi bi zaafiyet mi görüyorsun? Bana sanki türk halkı kendisine dayılık taslanmasından hiç hoşlanmıyor gibi geliyor! Bi de sen bilirsin; tapioka vb. ağaç kökleri gerçekten faydalı yiiceklerdir…

    • Bu zihniyet bu milletin yıllarca geri kalmasını sağlamadı mı? Onlara her istediğini bilerek,kasten veren zihniyet ile pkk’ya bilerek destek veren zihinyet aynı amaca hizmet etmiştir. Yıllardır pkk ile mücadele edilidi de ne oldu kurtulabildik mi? milleti oyalamadan başka ne var elimizde…Bir millet celladına aşık olmuşsa yapacak bir şey yok fehmi Koru bile gazetelerde yazamıyor,TV proğramlarına çıkamıyorsa daha sizin zihniyetinize birşey anlatılabilirmi? 4 dönemdir Eğitim kasten mi bilemem ama sistematik olarak içi boşaltıldı,eğitmemek için uğraşıldı.Siz daha neden bahsediyorsunuz.

  14. fehmi beyin akplilere birşeyler anlatma çabasını nasıl değerlendireceğimi bilemiyorum.
    Ben birkaç ayda bunlara birşey anlatmanın, aya 4 şeritli yol yapmaktan daha imkansız olduğunu kavradım. fehmi bey bunu nasıl kavramaz anlamıyorum. yoksa kavradı da onlara anlatıyormuş gibi yapıp, normal insanlara mı anlatmaya uğraşıyor?
    – yani imkansızlar arasında birinciliği akplilere birşey anlatmanın imkansızlığı almış. hani bütün renkler aynı hızla kirleniyor örneğinde olduğu gibi.
    – bütün imkansızlar imkansız ama imkansızlar arasında birinciliği akplilere birşeyler anlatmak alıyor. kirlenme konusunda birinciliği birileri beyaza veriyor ama imkansızlar arasında birinciliği akpliler söke söke alıyor. bu konudaki birincilik öyle birileri tarafından verilmiyor.
    – hani sınırı geçmek diye bir deyim vardır. mesela utanma konusunda sınırı geçen insanlar vardır hayatta. bunlara ar damarı çatlamış derler. artık ona yapacak birşey yoktur ya….
    işte bunlar öyle. her tıynet var bunlarda. her tıynet olan insana birşey anlatamazsın.
    Ölen çocuklara “su testisi su yolunda kırılır” diyecek kadar olmuş bunlar. “bir kereden birşey olmaz” diyecek kadar sınırı geçmiş bunlar.
    onun için fehmi beye çağrım: bırakın akplilerden birşeyler beklemeyi, bırakın akplilere birşeyler anlatmaya çalışmayı.

    • bugün 3 cocuktan birinin cesedine ulasilmis. diger iki sabi kayip. anne babasi yetiskin velevki suclu. ya bu cocuklar icin ici sizlamayanlarda vicdan aramak mümkün mü

  15. Reisçi Yeni Şafak Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İ. Karagül yazısında cemaatleri ve tarikatları uyarıyor:
    “Siz siz olun, cemaatlerinizin ve İslâmcılığınızın bu dönemde “yabancı”laşabileceğini aklınızdan çıkarmayın. Siz siz olun, eski alışkanlıklarınızla kendinizde merkezi güç vehmedip hayal dünyasına kapılmayın.”
    Tahmin edilebileceği gibi, yazısı “yerlileşme” ve “millileşme” çağrı ve güzellemeleriyle dolu. . .
    Oktar Ve Kedicikler çetesi kolay lokmaydı, kimse itiraz etmezdi. İyi de Karagül’ün hepsi Erdoğan arkasında sıralanmış gerçek cemaatlerle alıp veremediği ne? Gayr-ı milli CHP’den, gayr-ı milli Saadet’ten geldik haddini bilmeye davet edilen, “yabancılaşabilecek” potansiyel gayr-ı milli cemaat uyarılarına. . .
    Hayırdır inşallah diyelim, olacakları izleyelim.

  16. “AK Parti öyle davranmıyor” diyorsunuz, AK parti diye bir parti varmi ki, oyle bir davranisi olsun?

  17. Eskimiş dünya
    Bir araba alırsınız. 100 bin kilometreye kadar rahatça sürersiniz. Sonra 200 bin kilometreye kadar tamirhanelerde eksiklikler giderilir ve yine kullanılır. 300 bin kilometreden sonra o araba tamirle de yürümez hale gelir.
    İnsanlığın faizli sistemi, bu arabayı 500 senedir çeşitli tamirlerle yürüttü. Artık tamir edilemez hale geldi. Bugün yürümüyor. Faiz bunun örneğidir. Enflasyon oldu. Dolar yükselmeye başladı. Ekonomistler, faizin yükselmesi gerektiğini söylediler. Doğru söylediler. Enflasyon yükselince faizi yükseltmezseniz ekonomi çarkı durur. Ne var ki bu, enflasyonu yükseltir. Buna faiz enflasyon sarmalı diyoruz. Faizli ekonomik sistemler bu sebeple krize girerler. Krizi atlatmanın yolu, işgal edilmemiş yerleri işgaldir, savaştır. Bombalarla kentleri yıkarsınız, sonra faizli kredi ile dünyayı yeniden imar edersiniz.
    Bunun da sonu geldi. İşgal edilecek ülke kalmadı. Savaş çıkaracak, dolduruşa gelen halk da kalmadı. Dolar aşkına eşkıyalık yapanlar da devletlerin gücü ile susturuldu. Dört bin tır silah verdiler Suriye’deki eşkıyalara, Türk Ordusu ile savaşacaklardı. Hepsi bırakıp kaçtı. Artık devletle savaşacak terörist de oluşturulamıyor.
    Kanunu çıkarmasa terör azacak, çıkarırsa yarın kendisi terörist ilan edilip yok edilecek. Gülen Cemaati’nin başına gelen bu değil miydi? Sermaye aynı oyunu AK Parti’ye oynuyor. Hareket Partisi hükümete katılmadı. Meclis yönetiminde yer almadı. AK Parti’nin başına ne gelmekte olduğunu görüyor. Onu ateşe atıyor. Çıkarcıların ele geçirdikleri AK Parti’ye artık ağlamıyorum. Erdoğan’ın da o ateşte yanmasını görmek bu milleti ve bizleri üzecektir.
    Bunları yazıyoruz ki kurtulsun. Milli Görüş’e, Adil Düzen’e dönmelisiniz. Parti Başkanlığını bırakmalısınız. Ulusun başkanı olmalısınız. Sizin için bütün partiler bir olmalıdır. Batan gemide gereksiz boğulmanın manası yoktur. AK Parti faiz sorununu çözemiyor, güvenlik sorununu çözemiyor. OHAL’i kaldırıp yerine olağanüstü hükümleri olağanlaştırma Sermaye’nin kurduğu tuzaktır.
    AK Parti’den ayrılınız. Kendinizi ve devletimizi uçuruma yuvarlanmaktan kurtarınız. Belki de AK Parti bile akıllanır o da kurtulur.

  18. Yıllar önce bir toplantı sonrası eski adalet bakanına bir soru sordum.
    Meclis iktidarın %kaçında var?
    Okudu kağıdı katladı cebine koydu
    İki yıl sonra başka bir söyleşide aynısını ve ikinci soru olarakta üniversiteler neden reel sektörle iletişimi yok? Sorularını sordum. Maalesef aynı şekilde sorum cevapsız kaldı.Ayrılırken sohbet etme ve sorularımı özel olarak sorma fırsatım oldu.
    Meclis’in iktidarın hiçbiryerinde olmadığını sadece varmış gibi yaptığını, üniversitelerinde bu meyanda işlevsiz bırakıldığını söyledi!…
    OHAL de olduğu gibi bu kanunda AK Parti tabanına yöneliktir diye düşünüyorum.Ellerinde başka yapacak bir şeylerinin olduğunu zannetmiyorum.
    1980 ihtilali dahil birçok şeyi yaşayarak gördüm.28 şubatı yaşadım. Vitrinde F Şahinler Kalkancılar ve madur edilen binlerce vatan evladı
    Bu alçak ve hain kalkışma… elebaşları yurt dışında sefada,aldatılmış psikolojisiyle altüst olmuş yüzbinler ve bunların çocukları.
    Bu yapıyı bu güne kadar kullananlar ipini çektiler olay bundan ibaret
    Oyunu iyi görüp oyuncu olmamak lazım

    • Aynen öyle oldu Sami Bey. Kullandılar ve ipini çektiler, olan bunların tabanındaki onbinlerce insana oldu. Bazıları, yüzde 52,5 seçim oyuyla devlete sahip olduklarını sanıyorlar. Yegane potensiyel rakibin CHP olabileceğine inandırılıp pek bir huzurlu ve güvende hissediyorlar kendilerini. Ben iki yılı bile zor görürken, bunlar 2030’lara kadar gidecekerine, o arada ümmeti de ayağa kaldıracaklarına gerçekten inanıyorlar. Bir odasını da OdaTV’nin işgal ettiği Derin Mutfak’ta nelerin pişiriliyor olabileceği merakından uzak, her cenahta vatan haini keşfetmekle meşguller. Dün, ellerinde çomaklarla Ankara caddelerini arşınlayan Aczimendiler’in boy boy resimleri kaplardı boyalı gazeteleri; şimdilerde “ana haber” ya da “flaş haber” diye bize sunulan haberlerin yarısı Oktar sefilinin garabet teşkilatının sansasyonel ifşaatları. Diğer yarısı sevgilisine sarıldı diye dayak yiyen kadının morarmış gözü, bedeninde dövme var diye çocuk parkında bacağından bıçaklanan gencin ürkütücü resimleri, otobüste mini etekli bayan var diye bağırıp söylenen yaşlı adama karşı otobüsü polis karakoluna çekmek zorunda kalan şoför, vb. Arada kalan karelerde de kendi kızına tecavüz eden ahlaksız iş adamı gibi bir dizi yine sansasyonel tecavüz ya da cinayet haberleri -sorsanız olanları okuma becerisinden yoksunlara, Sabah’ından Akşam’ına bunların hepsi Erdoğan’ın arkasında duran milli duruşlu gazeteler! Bu tür sansasyonel yayınlarla, içinde “Ne oluyor bu topluma?” duygusunun günden güne yayıldığı halk yığınları, önümüzdeki sonbahardan itibaren ekonomik darboğazın acı reçetesiyle iyimserliğini ve geleceğe inancını hepten yitirecek. Belki de ipi D. Bahçeli’ye çektirirler, ve bir de bakmışız önümüz erken seçim!

      • Ve bunların hepsi başkanlık sistemini oturmak İçin ve insan standardımızı erozyona uğratmak için yapılıyor

  19. Demokrasilerin dünyada çok yaygın olduğunu sanmıyorum. Demokratik ülkelerde de yöneticilerin hiç değişmediği -en azından uzunca bi süre- örneklere de sıkça rastlanabiliyor. Adlı adınca şahsa özel kanun çıkarmış bir ülkenin aydını olarak bize 2. bir ‘atatürkü koruma kanunu’ mu öneriyorsunuz? Okurları tarafından batılılar gibi yazmak ve düşünmekle itham edilen bi yazar için öneriniz oldukça alaturka duruyor. Ne yani, hini hacette bize de lazım olur ya da bize de uygulanırsa diyerek mi hazırlanmalı yeni yasalar? Askeri yönetimlerin ileriye yönelik olarak kendilerini korumak için çıkarttığı yasalar gibi. Ancak eski türkiyenin geçen yüzyılda kalmış sözde yöneticilerinde görülebilecek türden bir şark kurnazlığı bu!

    • Evet, demokrasiler dünyada çok yaygın değil, ama eskiden olduğundan daha çok. Latin Amerika ve Güney Amerika ülkeleri, kısa bir süre öncesine kadar, Şili ve Arjantin gibi durumu karşılaştırmalı olarak iyi görünen askeri diktatörlükler altındaydı. Meksika’da, bizdeki CHP’nin hık demiş burnundan düşmüş 40 yıllık PRI (Anayasal Devrimci Parti -bunlar da hep böyle sol isimler bulurlar gerici partilerine!) saltanatı, geçtiğimiz haftalarda son buldu, solcu bir başkan seçti kendisine. Hepsi, ABD destekli uzun diktatörlük yıllarının yaralarını sarmaya çalışıyorlar genç ve deneyimsiz demokratik rejimleriyle. İslam ülkelerinin durumu bildiğiniz gibi. Orta Doğu değil sadece kast ettiğim. Kardeş ülke Paksitan’da eski başbakan Navaz Şerif geçen ayın ilk haftasında yolsuzluktan yargılandı, 10 yıla hüküm giydi. Yine geçen ay, Malezya’da, eski başbakanın evine düzenlenen operasyonda 284 kutu içinde istiflenmiş 28,6 milyar dolar para ile karısına ait 400’den fazla lüks çanta, mücevher ve saate el kondu. Yargılama süreci henüz devam ediyor. Venezüella’da, Ümmetin Lideri’nin kankası Maduro diktatörlüğünde neler yaşadığını medyadan biliyoruz az çok. Diktatör Fidel Kastro’nun tahtını kardeşi Raul’a devretmiş olduğu Küba’yı hiç saymıyorum. Velhasılı kelam, Ümmet’in de, Ümmetin Lideri’nin de işi kolay değil. Demokratik ülkelerde de yöneticilerin hiç değişmediğine gelince. Bunun koskoca bir yalan olduğunu ikimiz de biliyoruz 🙂

  20. Bir yasa çıkarılırken “Bu yasa ileride bize yakın kişiler hakkında da uygulanabilir, öyleyse bu yasayı çıkarmayalım” diye düşünülür ve çıkarmaktan vazgeçilirse
    o yasanın düzgün ve hakkaniyete uygun
    bir yasa olmadığını peşinen söyleyebiliriz.
    Aksine “Bu yasayı çıkarmamız gerekir;
    isterse babamızın oğluna uygulansın”
    denir ve çıkarılırsa o yasanın haklılığı
    ve meşruluğu daha tartışmasız olur
    bence.
    Öte yandan şu anda Ak Parti tek başına
    yasa çıkarma imkanını kaybetmiş durumda.Dolayısı ile iktidardan hiç gitmeyecekmiş gibi hareket ettiği söylenemez böyle bir yasa çıkarmakla.

    • Peki, “Tedirgin olmayın beyler! Biz bu yasayı sadece 3 yıl için çıkarıyoruz!” dendiğinde biz ne düşüneceğiz Bekir Bey? Madem dediğiniz gibi “düzgün ve hakkaniyete uygun bir yasa”, o ‘tuhaf’ (!) 3 yılla sınırlama niye? Bırakın “düzgün ve hakkaniyete uygun yasamız” ilelebet payidar olsun -niye cimrilik yapıyor 3 yılla sınırlıyorsunuz?

      • Pekiyi,Fehmi Bey’in aşağıdaki sözlerini nereye koyacaksınız Bernar
        bey;şayet benim söylediklerim anlamsızsa?Ayrıca sizin gibi düşündüğümüz takdirde
        bu yazı anlamını yitirmiş olmuyor mu?
        İşte Fehmi beyin söyledikleri:
        “Bir sonraki seçimde ne olacağını bugünden görmek mümkün değil. AK Partililer ‘‘Ya iktidar elden giderse?’’ sorusunu akıllarının bir köşesinde tutsalar daha doğru bir iş yapmış olurlar.
        ‘‘Ya iktidar elden giderse?’’ diye düşünmeli ve ona göre davranmalı AK Partililer…”
        Benim kısa yorumumda ifade
        ettiğim husus,Fehmi beyin bu endişesine cevaptır.

        • Bekir Bey, merhaba,
          Ben yazara itiraz içeren metninizi anlamsız bulmadım, böyle bir şeyi ima etmedim. Kimi zaman bir gerilim yaşar görünsek de, yorumlarınızı dikkate alıp izlediğimin farkında olmalısınız. Elbette emin değilim, ama, sanıyorum, F. Koru’nun yazarlığı ve yazılarıyla yeni tanışıyor değilsiniz. Sayın Koru’nun AK Parti’ye, herhangi bir yasama faaliyetinde bulunurken veya yeni bir yasa çıkarırken “Aman iktidarın bir gün elden gideceğini düşnüp ona göre yasa çıkaralım” önerisinde bulunmayacağını sanıyorum siz de kabul edersiniz.
          Koru’nun bugünkü yazısının üzerine inşa edilmiş olduğu konu çok açık, üstüne basa basa söylüyor da: “AK Parti iktidarının OHAL’i kaldırırken onun yerini alması için hazırdığı yasa teklifi .” Yani, şu ya da bu yasama faaliyetinden söz etmiyor yazar. Teklif edilen yasanın anti-demokratik niteliğine, evresel hukuk prensiplerine aykırı yönlerine atıfta bulunduktan, bunun kolayca istismar edilebilir düzenlemeler içerdiğini söylüyor.
          Hal bu iken, siz, yazının tüm sarihliğine rağmen, meselenin AK Parti’nin genel yasama faaliyetlerine yönelik bir uyarı meselesi gibi görüyor ve böyle tartışıyorusunuz. Yani, “Bir yasa çıkarılırken. . .” diye başlayan yorum metinizde, Koru’nun tek ve özgül bir yasa teklifinden söz ettiğini gözden kaçırıyor, sanki yazarın niyeti, AK Parti iktidarının herhangi bir yasal düzenlemeye girşirken kendi geleceğini de dikkate almasını önermekmiş gibi gösteriyorsunuz. Benim yorumunuza itirazım bu. Değilse, herhalde bir iktidarın doğruluğuna inandığı gibi yasal düzenlemeler yapması hem hakkıdır, hem de makul ve doğru yaklaşımdır. Bu bağlamıyla, elbette sizinle hemfikirim.

      • Bernar hocam,
        Bazi yorumcular meseleyi tam anlamıyor. Kötü niyetle yazmiyorlar o yazdiklarini. Esas sasirtici olan husus, meseleyi anlamamalarina ragmen bu kadar ozguvenle yaziyor olmalari.
        Esas mesele de bu bence.
        Peki nasil oluyor da bu tur seyler yuksek bir ozguvenle yazilabiliyor?
        Bence;
        Kibir ve inkar’in bir araya gelererek bir kisiye yazdirdigi seyler olarak dusunebiliriz, o yazilanlari.
        Yani;
        Guce sirtini dayamanin getirdigi konformize dayali bir kibir. Bu kibir kismen gucunu dini ve yerel ogelerden de alabiliyor.
        Gercekleri gormemenin/gormek istememenin sagladigi bir inkarci ruh hali. Inkar’in insan psikolojisini rahatlatici ve dolayisiyla aldatici etkisi var. Gulenistlerin isledigi suclarla ilgili hala inkarci davranmalari da bu yuzden, ama sadece onlara ozgu bir ruh hali degildir.
        Ve hem kibrin hem de inkarin aslinda cehatlet kaynakli oldugunu soylemeye sanirim gerek yok…

        • Yani şunu demek istiyorsunuz:Bir yasa ileride bizim de aleyhimize olacaksa onu çıkarmayalım!Bizim aleyhimizde olmayacaksa çıkarmakta bir sakınca yok!
          Ben ne demiştim yorumumda?Şunu:
          Bir yasa gerekliyse isterse babamızın oğluna dokunsun;gene de çıkarılmalı.
          Yorumcu Mantık,”Bir yasa ileride babamızın oğluna dokunacaksa
          çıkarılmasın”demiş oluyor bana itiraz etmekle.

          • Bekir bey,
            Kant gibi akli hakem alirsak,
            Yasalarin akilci bir perspektifle duzenlenmesi esastir. Mesela hirsizlik kotudur. Size karsi yapilsa da kotu, baskasina karsi yapilsa da kotu.
            O zaman hirsizliga karsi bir yasal duzenleme yapilmasi gerekir ve akil da bunu gerektirir. Boyle bir yasa babamizin oglu icin de olsa gereklidir. Buna karsi cikan da olmaz zaten.
            Burada tartisilan husus cok baska. Ongorulen ohal devami duzenlenmeler suistimale cok acik. O yuzden Fehmi bey de bu hususa dikkat cekiyor.
            Cumhuriyetin bir cok doneminde yapilan benzeri duzenlemelerden dindarlar da cok cekti.
            Iktidar dindarlarin elinde iken, oncekilerin yaptigi duzenlemelere benzer duzenlemelerin yapilmasidir yadirgayici bulunan.
            Unutmayin, Kemalistler dogru duzgun yonetselerdi ulkeyi, bugun maruz kaldiklari seylere maruz kalmazlardi. Gulenizmin olusmasina olanak saglayan da onlarin yasalari ve ulkeyi yonetme kulturleriydi..
            Dolayisiyla Fehmi beyin de dedigi gibi, yasa cikarirken bin kere dusunmek gerek. Tarafgirlikle bakmayiniz derim.

        • Beni hem şaşırtan, hem üzen, hem de kızdıran, iki yorumcunun her itiraz sesine yeminli AK Parti düşmanı gibi davranmaları, ve artık gerçekten bıkkınlık veren FETÖcü silahına sarılmaları. Ben sol radikalizmden geliyorum, öyle bir yıl beş yıl değil, onyıllarca sürdü. Fanatizmi, gerçekten kopukluğu, sorgusuz inancın muazzam körleştirici gücünü kendimden ve kendi yaşantımdan biliyorum.
          Benim yadırgadığım tam da sizin işaret ettiğiniz KİBİR unsuru. Bir müteyeddinde bununla karşılaşmak gerçekten beni şaşırtıyor ve sarsıyor. Benim dindar insanlarımıza ve onların siyasi geleneklerine, mücadelelerine muhabbetim ve yakınlığım yapmacık veya yeni değil. Pek çok çevreden arkadaşım oldu, aralıksız ve saatlerce süren sohbetlerim oldu o hayli değişik çevre ve geleneklerden. İçtenliğime inanın, bu KİBİR unsurunun ve tehditkar-ithamcı dilin binde birine rastlamadım.
          Hak ve hürriyet, adalet diyorum, hemen bir FETÖcü iması. Yahu çocuklar ölüyor o nehrin sularında, bizim çocuklarımız onlar demeğe getiriyorum, dehşet verici karşılıklar. . . Adaletli bir düzen diyorum, sanki demokrasi benim için yüceltilecek bir şeymiş, sanki bunun ardındaki sayısız aldatmaca ve perdelenen sömürüyü göremeyen bir cahilmişim gibi, tek bir öneri içermeyen hamaset dolu bir demokrasi düşmanlığı. Hakikaten zor anlaşılır, zaman zaman sarsıcı benim için.

          • “Çıkarılacak bir yasa,şayet gerekli ise babamızın oğluna dokunacak olsa bile çıkarılmalıdır” ifadesinin neresinde,ne gibi bir kibir var acaba?
            Anlayan ve alaka kurabilen varsa beri
            gelsin.

          • Sn. Bernar bey sizin yukarıda bahsettiğiniz fetöcü yaftalaması,klasik ve körükörüne iktidarı savunanların bir HASTALIĞI maalesef kendileri gibi düşünmeyen herkes ya vatan haini ya fetöcü,ya siyonist ama illa bir ötekileştirme sıfatına sahip onlara göre H.gayret gibiler….ve daha niceleri,bunlara birşey anlatılmaz….bunlarla birşey paylaşılamz….sadece ver mehteri….

  21. Sayın Yazarın dile getirdiği durumu epeydir ben de dillendiriyordum.
    Eğer bu yetkiler laikçi bir adamın eline geçerse neler olabileceğini bir düşünün.
    28 Şubatı mumla ararsınız artık.
    Olmaz olmaz demeyin.
    İnsanlar ölümlüdür.(Mezarlıklarda kimler yatıyor sanıyorsunuz)
    Partiler ölümlüdür(Siyasi Tarihimiz partiler çöplüğüdür)
    Ne demiş atalarımız: Ağaca yaslanma kurur, insana yaslanma ölür.

    • Milletin gönlüne kim girebilirse onun eline geçecek değil mi bu yetkiler? Laikçiyi balla besle, ya bi kripto haşhaşinin eline geçse? Hadi bakalım, ben partiler üstüyüm deyip onun bunun gönlüne girmeyi bırakın da bi parti kurup (iyi partiyle de olur) milletin gönlüne girmeye çalışın bakalım: neden olmasın:)

    • S Vatandaş laikci birinin eline geçerse nemi olur?
      Çocuklar nehirlerde ve zindanlarda yok olmaz.
      En ōnemliside millet Müslüman kılığına giren zalimler tarafından mafiyaya rahmet okutack sokak ortasından insanları kaçırıp yok etmez.
      EN Önemli olan birşeyde geleceğin büyükleri dinden uzaklaşmazlar.
      Ne yazıkki Tahtları saklandığıni çok iyi bildikleri için yeniden seçim kazanma pilanlarını uygulamaya koyma yasası 3 yıllığına çikariyorlar.

  22. Tutuklu Furkan Vakfı lideri A. Kuytul, henüz daha 2014 yılı Kasım ayında, hayli şaşırtıcı bir uyarıda bulunuyordu AK Parti yöneticilerine. Dinleyelim: “AKP tüm cemaatleri bitirecek, bu büyük bir proje. AK Parti eliyle bütün cemaatleri bitirme projesi. Ve sonra da AK Parti’yi bitirme projesi. AK Parti yöneticileri uyanık olmalı.”
    29 Ocak 2016’da cemaatlere şu uyarıda bulundu: “AKP çatısı altına girmiş cemaatlere sesleniyorum. Yakında AKP çatısı çökecek, altında kalacaksınız. O parti gibi darmadağın olacaksınız. Aklınız varsa o çatının altından çıkın. (. . .) Hükümet olmak başka, devlet olmak başkadır. Bunlar hala bunu anlamamışlar. Cemaatler devlette köşe kapma işlerine boş versinler. Şimdi hep beraber aleyhinde konuştuğunuz cemaat, daha evvel sizin bugün yaptığınız bu işin alasını yapmıştı. Bütün devlet ona teslim edilmişti. Emniyetinden adliyesine, üniversitesinden bilmem nesine kadar. Hepsi onlara teslim edilmişti –yurt içinde ve yurt dışında. Peki sonuçta ne oldu?”
    Aynı yılın Ağustos ayı ortasında, “Cemaatler susmamalı, yoksa bitecekler” başlıklı konuşmasında uyarısını yineledi, gördüğü oyunu tanımladı: “Hepsi susuyor. ‘Ortam biraz gergin, aman konuşmayalım’ diyorlar. Ortamı gerenler zaten bunu bilerek yapıyorlar. Gergin bir ortam meydana getiriyorlar kimse konuşamasın diye. O arada tüm cemaatleri bitirecekler. Konuştuğun zaman, “Sen de mi onlardansın!” denilir, bu korkuyla kimse konuşamasın istenir. Bu korku ortamında cemaatler bitirilecek.”
    Kuytul, tam da yakın gelecek öngörüsüne uygun olarak, 2017 yılı Ocak ayı sonunda düzenlenen operasyon sonucu 28 arkadaşıyla birlikte gözaltına alındı. On gün kadar sonra, 8 Şubat 2018’de, dört arkadaşıyla birlikte tutuklandı ve hala cezaevinde. Savcının, 1994 yılından beri kesintisiz eğitim faaliyetleri sürdüren Furkan Vakfı ve yöneticilerine isnat ettiği suç aynen şuydu: “FETÖ/PDY, PKK/KCK, El Kaide, IŞİD silahlı terör örgütlerine bilerek ve isteyerek yardım etme, suç örgütü kurmak ve yönetmek, örgüt faaliyeti çerçevesinde nitelikli dolandırıcılık ve özel belgede sahtecilik”. Savcı, bir kişiye de ‘müstehcenlik’ suçlaması yöneltti.
    Ben, 3 haftaya yakın bir süre boyunca, vakıflarına yönelik tacizleri kınamak için bir basın açıklamasında bulunmak üzere Adana’da şehir parkında kitlesel olarak toplanan Furkan Vakfı üye ve sempatizanlarının nasıl biber gazıyla, TOMA’larla, kadınları da içine alan şiddet görünütleriyle darmadağın edildiklerinin video görüntülerini paylaştım. Kafası yarılmış, yüzü kanlar içinde kalmış genç, kendisine uzatılan mikrofona, “Bilmiyorum. . . Hanımları kollamaya çalışıyordum. . .” diye fısıldıyordu şaşkınlık içinde. Az ötede, kadın polislerden biri, başörtülü bir kadının yüzüne yarım metreden biber gazını boşaltıyordu.
    Bu görünütleri de paylaştığım en az 6-7 farklı yorum mesajımda, başta H. Gayret ve Ahmet Hamdi adıyla yazan Reisçiler gelmek üzere, iktidar yanlısı yorumculara defalarca Furkan Vakfı ve A. Kuytul’un suçlarının ne olduğunu bizlere anlatmaları çağrısında bulundum. Her yazı altına onlarca yorum döşenen bu insanların bir tanesi olsun bir cümle yazı yazmadı. Niye?
    Yorumlara da göz atan sevgili F. Koru okuru, hiç dikkatinizi çekti mi bu ‘tuhaf’ ve ‘derin’ suskunluk?
    Dün Meriç Nehri’nde 7, 5, 1 yaşlarında üç çocuğu ile birlikte sulara gömülen, işten atılmış öğretmen Hatice Akçabay üzerine yazdığım yoruma alaycı tek bir cümleyle “Su testis su yolunda kırılırmış. . .” diye karşılık veren H. Gayret Bey, NEDEN konu Furkan Vakfı olduğunda, tüm çağrılarıma rağmen, tek bir cümle yazı yazmadı?
    Sözlerimi, AK Parti’nin medyaki yüzlerinden biri olan, eski danışman, köşe yazarı Nevza Çiçek’in Habertürk’den Kübra Par’a verdiği röportajın sözleriyle tamamlamış olayım, sonra da bir eklemede bulunayım:
    Gazeteci Nevzat Çiçek ile Adnan Oktar grubuna yönelik operasyonun anlamını konuştuk. Çiçek bu operasyonun 15 Temmuz sonrasında devletin değişen güvenlik paradigmasıyla ilgili olduğunu ve bu tür yapılanmalara dönük operasyonların bununla sınırlı kalmayacağını, diğer cemaat ve tarikatlara da operasyon yapılabileceğini söylüyor. “Devletin istihbarat birimleri tarikatlar üzerine çalışıyor, bazıları tasfiye edilecek” diyor…
    Bu da Reisçilerin tetikiçi seküler gazetesi Sabah’ta önceki gün İMZASIZ olarak “Kripto FETÖ’cü gazete Yeni Asya’nın yayın yönetmeni Güleçyüz’den skandal ifadeler” başlığıyla yayımlanan, okurun gözüne batsın diye sansasyonel resimlerle bezenmiş bir gün önceki “Flaş”(!) haberinden:
    “17/25 Aralık FETÖ yargı darbesinden bu yana örgütün tetikçiliğini üstlenen Yeni Asya gazetesinin genel yayın yönetmeni Kazım Güleçyüz’ün skandal tweetleri ortaya çıktı. 15 Temmuz ihanetinin öncesinde ve sonrasında örgüte tam destek veren Kazım Güleçyüz, şimdi de HDP’lilerle birlikte cezaevindeki bebek katillerini çıkarmak için algı operasyonu yapıyor…”
    Yanlış anlaşılmasın. Olan biteni anlamak için arada bir Sabah Gazetesi’ne göz atılmasını önerdiğim yok. Ama, illa bir yerlere göz atmak gerekiyorsa, hiç kuşkunuz olmasın ki bu Sabah ya da diğer seküler yalaka gazeteler değil, Oda TV ve Sözcü Gazetesi -bunu da en iyi H. Gayret Bey bilir bence!
    F. Koru’nun bugünkü yazısının konusunun, yaşadığı konu darlığından ileri geldiğini düşünmüyorsunuzdur herhalde. Yoksa, daha Başkanlık sisteminin birinci ayı dolmadan böyle bir yazıyı neden kaleme alsın ki? Bilemem, belki o da şu sıralar arada bir Oda TV’ye göz atıyordur. . .

    • Bernat bey nurdana gibi kopi çekmiyosun, daha emek yoğun yazıp çiziyosun diye biraz okuyup dişe dokunur kısımlar için bi cevap veriyoruz. Hisseyi alabilirsen ne mutlu. Yalnız ipesapa gelmez bi yığın hezeyanı ordan burdan toparlayıp çöpdağı gibi önümüze atarsanız olmaz. Zaten bi çöpev sakinimiz var, o kadro dolu:) Hadi saadet propagandasını biyere kadar tükettik diyelim seçim sathımailinde:) sizden daha rafine daha kalifiye paylaşımlar bekliyoruz! Yoksa, armudun sapı üzümün çöpü uğraşamayız yani… Bi daha da uyarmam ona göre:)

      • Mesaj alınmıştır 🙂
        Sorun sadece benim uzun paragraflar yazmadan derdimi anlatabilme beceriksizliğim değil. Sizin de payınız var burada. Bazan bir cümlelik, en fazla bir paragraflık kısa bir metni atıyorsunuz kuyuya hiçbir destek fikir ileri sürmeden, ondan sonra çıkar çıkarabilirsen kuyuya atılmış olanı bir paragraflık kısa bir yazıyla -vallahi de billahi de haksızlık oluyor! Teessüflerimi ifade etmek isterim 🙂

    • Bernar bey bu fetö memlekette milletin en saf duygu ve inançlarını kötüye kullanıp kirlettikten sonra, bu ülkede insanların uzaktan görme veya duymayla birileri hakkında iyi niyet beyanı yapabilme imkanı kaldı mı acaba? Adnan Oktarcılar gibi bir çete bile fetö ile ilişkili çıkabiliyorsa kimlerin kimlerle birlikte olabileceğine artık vatandaş görünen resme göre yorum yapamaz. At izinin iti izine karıştığı bir dönemden geçmekteyiz.
      Üzerimize her yerden her cenahtan her ortamdan farklı farklı algılar adeta boca edilmekte. Kimseye sebepsiz güven duyma lüksümüz kalmadı.
      Bu durumda tek çare devlete ve yöneticilere, güvenlik güçlerine güvenmek ve yargının olayı inceleyip haklı-haksız, suçlu-suçsuz diye ayırmasını beklemek.
      Bu yüzden Kuytul olayı hakkında fazla görüş belirtilmediğini düşünmekteyim.

  23. Yazarımız çıkarılmak için mecliste görüşülen yasadaki bazı yetkileri eleştirmiş ama bu yetkilerin 3 yıl süre ile sınırlandığını söylemeyi unutmuş. Bu husus söylenmeyince bu yetkilerin sonsuza kadar kullanılacağını düşünebilir ve eleştirebiliriz ama değil ve bu yetkiler fetö ile mücadele amacına yönelik.
    Yüzbinlerce kişiyi devlet ve toplum içinde yuvalandıran bir örgütü ve yaptığı kalkışmayı göremeyenler için evet bu yetkiler normal değil.
    Ama bir devlet içinde böyle bir örgüt olması ve buna bir devletin göz yumması da hiç normal değil..

    • Bu FETÖ ne menem bir şeyse artık…
      Hep AKP ye çalışıyor.
      17-25 Aralıktan önce emirerleri olarak AKP için çalışırlardı.
      17-25 Aralıktan sonra da AKP nin sopası olarak çalışıyorlar.

      • Herzaman birilerinin piyonu ve maşası olanlar akılsızlıklarına yansınlar o zaman, Sadece Vatandaş olan arkadaş..

        • Ülkemiz hakiki bir demokratik hukuk devleti olsa ne piyon olur,ne maşa, ne sopa, ne şah ne de padişah.
          Sadece hukuk işlerse kimse kimsenin pis işlerini yapamaz.
          Kimse kimseye de pis işlerini yaptıramaz.

    • Necip Bey, sakın birileri AK Parti’nin yeni döneminin ömrü için 3 yıldan daha kısa bir süre biçmiş olmasınlar?
      Hemen “Sen düş dünyasında yaşamaya devam et!” diye terslemeyin lutfen. Bence, F. Koru haklı görünüyor. Gerekli asgari yeter koşul yüzde 50’nin bir oy üzeri. Alınan yüzde 52,5 ve bu da Devlet Bahçeli sayesinde -zihninin nasıl çalıştığı hemen herkesçe bir sır olan, sürprizleri sever görünen bir siyasetçi D. Bahçeli. Ve, kim ne derse desin, sizin benim gibi tutkulu siyaset erbabı dışında, milyonlarca sıradan seçmen iş aş eğitim meselelerini hayli önemsiyor -bakmayın siz H. Gayret Bey’in yatıştırıcı iddialarına, mesele elbette ki ekonomi, mehter ve kefen nümayişleri değil. Bunu, dün kankanız Tansu Çiller’in geleceğini ilan ettiği ekonomik krizle birlikte düşünün. Beklenmedik bir erken seçim halinde artık elde ne bedelli askerlik, ne imar affı, ne emekliye iki kez cep harçlığı, ne de seçimin ertesi sabahı birden şıp diye kesilen ve unutulan Afrin ya da Kandile Bayrak operasyonları olmayacak. Tarafsız ekonomi uzmanları, sosyal yardımları devam ettirmenin belki mümkün olabileceğini, ama bunlarda bir artışa gitmenin olanaksıza yakın olduğunu söylüyorlar.
      Ben hala AK Partili olsam, bu kadar huzurlu olmazdım. İnanmanız çok güç olabilir, ama A. Şener, Oda TV ve Halk TV’de “siyaset analizcisi” olarak zuhur edenlerin söyledikleri, inanın beni mutlu etmiyor. Saadet’in olmadığı her türlü seküler iktidar senaryosu beni üzer -ve çok derinden kaygılandırır.
      Keşke beklenmedik refleksler göstermek D. Bahçeli’den ibaret olsa. . Ben 12 Eylül darbesinin hemen sonrasını da hatırlıyorum örneğin. Darbeci generaller, yazdıkları anayasayı yüzde 90’ın üzerinde bir oranla kabul eden halkın, parlamenter sisteme geçişte iktidarı kurdurdukları partinin eline vereceğinden emin görünüyorlardı. Ama, halk onları şaşırttı, o parti bırakın iktidarı, üçüncü parti olarak çıktı sandıktan ve Özal devri başladı. Çoktur bizim yakın siyasal tarihimizde böyle sürprizler. Kimin aklına gelirdi hem CHP hem de MHP’nin baraj altı kalacak kadar oy kaybına uğrayıp parlamentoya giremeyecekleri? Özal, en popüler olduğu zamanda, halkın siyaset yasaklarının sürmesini isteyeceğini sanmış, feci biçimde yanılmıştı. Yine, CHP her zamanki gibi “yok” hükmünde iken, ortada İyi Parti gibi bir sağ seçenek yokken, Saadet’in adı bile işitilmezken, Erdoağan Haziran 2015 seçimlerinden tek başına iktidar olanağını yitirerek çıkmıştı.
      Daha iktidarın birinci ayı dolmadı, şu konuştuklarımıza bakın siz! Birileri “düş dünyası”nda gördüklerini sıralıyor, iktidar ve iktidar yanlıları onların öngörülerinin yanlış çıkacağını söyleyerek savunmacı bir konumdan itiraz ediyorlar söylenenlere. Ve daha önümüzde 5 yıl var. . .

      • Mösyö bernar, çok şükür devlet başkanımız ekonomi profesörü değil:) türkiyeyi imf ye muhtaç edenlerin devrini kapattık! 15 yıldır aynı terraaneler, bıkmamadınız mı bilader?

        • Ayetullah H. Gayret Bey’ciğim, devlet başkanınız IMF’nin dayatabileceğinden de berbat bir programın hazırlığı içinde. Erkenden konuşup sonra mahçup olmayın derim. “Mesele ekonomi değil, sen anlamadın mı daha?” demiştiniz dün. Bunu da sonbahara girerken konuşmaya başlayalım sizinle, erken seçimlere gitmek zorunda kalarak sandığa gömüldüğünüzde de zaten istesek de konuşmayı sürdüremez halde olacağız 🙂

          • Sn. Bernar bey 15 yıldır aynı terane diyenler kendileride aynı ımf teranesini söyleyip duruyorlar.Ancak dış boç batağında hiiiiç söz etmiyorlar. Bir tutturulmuş dış güçler bizi kıskanıyor….

          • Kenan Bey, inanın hepsi gerçeklerin üzerini örtmek için kullanılan hamsetten ibaret. Bunu AK Parti karşıtı olduğum için söylemiyorum. Önceki gün ismini şu an çıkaramadığım bir arkadaş tek bir cümlelik çok çarpıcı bir ifade kullanmıştı burda. Bir soru cümlesiydi. “AK Parti’nin şöyle veya böyle davrandığını söylüyorsunuz, ortada AK Parti var mı ki öyle veya böyle davranıyor denilebilsin?” demeğe getiriyordu. Ben de aynen öyle düşünüyorum. Ortada bizim bildiğimiz ve bir süre desteklediğimiz AK Parti yok artık.
            Önceki gün, Saadet Partisi Konya milletvekili A. Karaduman, ilk başörtülü bayan uçak pilotu adayı olan genç bayan vesilesiyle kısa bir mesaj paylaşmıştı. pilot adayı Fatma Durmuş ile ilgili sosyal medya hesabından dikkat çeken açıklamada bulundu. Ülkemizdeki adaletsizliğin üzerini örtecek büyüklükte bir başörtüsünün henüz icat edilmediğini söylüyordu.
            Hamaset, hakikatten güçlü değil. Halkımızın bunu yakın gelecekte tartışmaya yer vermeyecek açıklıkta ve İBRETLE gözler önüne sereceğine inanıyorum ben. . . Halkın gerçek dertlerine sırtlarını dönüp gemilerini paşa gönüllerine göre yürütebileceklerini düşünenler derslerini alacaklar. Bu ülke insanlarının vicdanı ve ahlakı, adalet ve hakikat talebi yok sanıyorlar. Oysa VAR. . .

      • Bernar beyiyi günler. 3 yıl olayı yetkilerin olağanüstü olduğunun bilinciyle ve muhtemelen bu süre içinde fetöyle ilgili mücadelenin oldukça yol alacağı ve yeterli olacağı varsayımıyla yapılmıştır. Gerekirse de uzatmak ve kısaltmak yine meslisin yetkisindedir.
        Süre biçme konusuna gelince şunu söyleyebilirim ki bu iktidara süre biçme konusu yeni birşey değil. Malumunuz bu iktidara 16 yıldır hep süre biçiliyor, hep gideceğine dair bir gerekçeler üretiliyor ama Erdoğan halkı ikna edip oyunu almanın bir yolunu bulduğu gibi önüne çıkartılan engelleri de aşmanın bir yolunu buluyor.
        Önümüzdeki 5 yılda da halka fayda sağlayacak icraatler yapıp, devlette istikrar sağlayacak yeni bir düzen kurmasını becerecektir. Beceremez de halkın isteğiyle seçimde giderse yine kimse üzülmeyecektir. Yeter ki demokrasi haricinde yöntemler uygulanmasın, halkın isteğinin tersine girişimler yapılmasın.
        Bütün senaryolarda artık halkın hem oy gücünü hem de fiili gücünü hesaba almak gerektiğini herkes anladıysa zaten sorun olacak bir durum ortaya çıkmayacaktır. Selamlar.

        • Bu söylediklerinizin hepsine itirazsız, ama’sız katılıyorum. Ne halkın ve ülkenin durumuna aldırmadan Erdoğan’ın başarısız kalmasını dileme ahlaksızlığına düşerim, ne de Mısır’da olduğuna benzer çirkefçe bir gayr-ı meşru girişimle iktidardan edilmesinde susup kenara çekilirim. Erdoğan hükümetlerine süre biçme oyunu çok öncelerde başladı; bunların seküler akvayrumdaki hazımsızlıktan, ayağı yere basmayan düşlerden ileri geldiğini söyledim yazdım geçmişte. Aynı oyuna katılmış göründüğüm doğru. Tutarsızlık gibi görünebilir. Fakat bunun nedeni Erdoğan nefreti veya halkın iradesine saygı duymamak vb. değil. AK Parti kurumsal yapısını yitirdiğinden beri çok zorlanıyor çözümler üretmede. Ben sadece bu haliyle iktidarda fazla kalamayacağını, halkın buna olur vermeyeceğini söylüyorum. Peşisıra yaptığı kritik yanlışlarla, derdini ve acısısını bireysel olarak hayli yakından yaşamış olduğum seküler-otoriter odaklara kapı araladığı kaygısını yaşıyorum. İnanın hepsi bu. Selamlar

          • Ben sizi anlıyorum, kısaca Akp nin ve Erdoğanın modasının geçtiğini ve eskidiğini düşünüyor, ilk seçimde hatta bir erken seçimde gideceğini düşünüyorsunuz.
            Ama ben de tam bu noktadan böyle bir ihtimalin çok düşük olacağını düşündüğümü anlatmaya çalışıyorum.
            Erdoğan metal yorgunluğu söylemiyle bu eskiyen ve modası geçen dönemi kendisi kapadı. Şu anda yeni dönemi aynı tabiri kullanırsam yeni modayı oluşturuyor.
            Farkındaysanız başkanlık sisteminde ofisler, kurullar, başkanlıklar, bakan yardımcılıkları, bakanlıklar ve üst düzey bürokratik kadrolar tamamen siyasi olmayan yani isimlendirirsek Akp li olmayan kişilerden oluşabilecek. Birkaç temel bakanlık haricinde bakanların şahsında bunun uygulandığını gördük. Erdoğan artık Akp nin kısıtlı kadrolarına mecbur değil, tüm ülkenin alanında uzman isimleriyle çalışma fırsatı var ve bunu yapacaktır. Müzmin muhalif kişiler dışında konusunda deneyimli ülkeye yararı olacağını düşündüğü her insana görev verebileceğini düşünüyorum. Erdoğan bence başkanlıkta bir gömlek daha değiştirecek yaradılışa sahip bir kişi. Nasıl %15-20 lik bir partiden gömlek değiştirerek ayrılıp %50 lik bir oy kapasitesine ulaştı ve koruduysa, şimdi de bir gömlek daha değiştirip, ülke liderliğine oynayacak bir konuma gelmeyi ve tarihe bu şekilde geçmeyi istediğini zannediyorum. Başkanlık icraatleri ve kadrosuyla bunu yapmaya imkan verecek bir yönetim sistemidir. Kendisi artık kendisinin hiçbir bahane üretemeyeceğini ilk konuşmasında açıkça belirtti. Bunun farkında olarak davrandığını hep beraber göreceğiz. Dikkat ederseniz eskisi kadar ortada değil, ekranlarda değil. Bu bile alıştığımız Erdoğan figürüne çok aykırı bir durum değil mi? Artık siyasetçi yönünden daha çok devlet adamı yönünü öne çıkaracağı bir döneme girdiğimiz kanısındayım. Türk devleti de halkı arkasında sürükleme kapasitesinden dolayı ortak amaçlarda Erdoğana tam destek vermiş görünüyor.
            Kısaca Erdoğan modayı ve yeniyi kendi oluşturma gücünü de, millete ve devlete hizmet etme gücünü de önümüzdeki dönemde koruyacak hatta artıracak bana göre. İyi akşamlar..

          • Mösyö bernar, metal aksamda bazı değişiklikler yapılırken aynı zamanda milli mukavemeti artırmak için yeni paydaşlara kucak açılıyor olması beklentinizin tersi bi sonuç da verebilir? Nihayet dinci mafyalaşmanın kökü kazınana kadar durmak yok, yola devam!

    • Üç yıl sonra türlü gerekçelerle yeniden bir yasa paketi çıkmayacağını garanti edebiliyorsunuz sanırım.

  24. İhdidari vermemek için her yol mubahtır fetvasi alıp açık oy gizli sayım kanunu çıkardılarmı o zaman Saray velahiyetleri
    kimseyi Saraya yaklaştırmazlar.
    Başkanlik sisteminde aile olarak Turump ailesini örnek aliyorlar ama başkanlik sitemini pek beyenmışe benzemiyorlar.
    O da ne seçimmiş oyummuş buyumeşlarlami uğraşacaklar.
    En iyisi İnhgilterenin Kírallığínı alip Aynen başkanlıta olduğu gibi Türk usulu Kıraliğa çevirdilermi, artık karada õlüm yok onlara.
    zaten suda ölümelerinede Meriç kurbanlari kesinlikle yaklaştirmazlar.
    Türk usulü kiralığí garantlayip Saraya selam Kırallığa devam kararı aldíktan sonra, Korkma sõnmezi kaldırıp, şõyle bir Saray marşı yazarlar.
    Saraya Selaam,Tahda Devam çok kahraman kıral troller.
    Bu marşi ben beceremem en iyisi ehline havale etmek gerek.
    Şu an devletullh Meriçte cesed ariyanları gõz altína almakla meşgulller öncelikle kalan sağlaride beş yıldızlı zindsnlarda õldürsünler, nasıl olsa eskisi gibi oy derdi olmadığı içinde onlar birdaha diriltlmezler.
    Saddam ve Kaddafi yaşasalardı, yeni moda diktatörlere ne derlerdiler acaba?

  25. Yorumsuz
    Bu yazı kopileme.
    Köprü davasında çarpıcı ifade: Darbe girişimi önceden Yandaşlara duyurulmuş
    15 Temmuz Darbe Girişimi’nin üzerindeki sis perdesi hala kalkmadı.
    15 Temmuz Darbe Girişimi’nin üzerindeki sis perdesi hala kalkmadı. AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan darbe girişiminin 15 Temmuz günü eniştesinden öğrendiğini söyledi. Erdoğan öğrenme ile ilgili 5 farklı saat verdi. Aynı şekilde darbeden MİT’in ve Genelkurmay’ın da 15 Temmuz günü gelen ihbarla haberleri olduğu iddiaları gündeme geldi.
    Diğer yandan darbe girişiminin birçok kişi tarafından bilindiği fakat bilerek engellenmediği her geçen gün daha da netleşiyor. 15 Temmuz gecesi Boğaziçi Köprüsü’nde yaşananlarla ilgili görülen davadaki bir ifade ise dikkat çekiyor.
    34 kişinin hayatını kaybettiği köprü davasında müşteki olan Berat Kulunyarab ifadesinde, “İstihbaratçı tanıdığım olduğu için 15 Temmuz 2016 tarihinde darbe kalkışmasınının olacağını biliyordum. Bu nedenle 14 Temmuz 2016 günü otobüsle İstanbul’a geldim. Ümraniye ilçesinde beklemeye başladım. Kalkışmanın başladığına ilişkin haberler gelince Boğaziçi Köprüsüne doğru harekete geçtim.” diyor. Bu ifadesi ile  Kulunyarab darbeden günler öncesinde haberinin olduğunu ifşa ediyor.
    Erdoğan, darbe girişimini ne zaman öğrendiğine dair 5 farklı açıklama yaptı
    Darbe girişiminin ilk hedefi olduğu iddia edilen AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, kalkışmayı ne zaman öğrendiğine dair farklı tarihlerde yaptığı açıklamalarda tam beş kez değişik saatler verdi. Her açıklamasıyla birlikte kuşkular da artmıştı. Kalkışma sürerken Marmaris’ten geldiği Atatürk Havaalanı’nda 16 Temmuz 2016 saat 04.22’de yaptığı açıklamada Erdoğan, “Öğleden sonra bir hareketlilik ne yazık ki silahlı kuvvetlerimizin içinde mevcuttu” dedi.
    İlk çelişkili saat ise 18 Temmuz 2016’da CNN International kanalında katıldığı televizyon yayınında ortaya çıktı. Erdoğan, “O gece saat 20.00 civarında bir haber aldım, bazı bölgelerde gelişmeler olduğunu öğrendim. Biz de harekete geçmeye karar verdik” dedi. 20 Temmuz 2016’da El Cezire televizyonunun yayınına katılan Erdoğan, bu kez de TSK içindeki hareketliliği “eniştesinden” öğrendiğini söyledi.
    21 Temmuz 2016’da Reuters’a yaptığı açıklamada ise bambaşka bir ifade kullanan Erdoğan, Saat 16.00-16.30 civarı kendisini arayan eniştesinin, Beylerbeyi civarında hareketlilik olduğunu, köprüye girişlerin engellendiğini söylediğini aktardı. En son 30 Temmuz’da ATV-A Haber Ortak yayınında konuşan Erdoğan, “O gün 21.15 civarında falan bir şeyin başladığını duyuyoruz. 21.30’da eniştem beni aradı” dedi.
    19 Temmuz 2018 16:34
    DİĞER HABERLER
    Meriç’teki kurtarma çalışmalarına katılan çocukların amcası da gözaltına alındı

    • Nurdan mı Fetodan mı anlayamadım ama nafile uğraşıyorsunuz. Millet tank eksozlarını tıkarken bilmeden başka yerleri de tıkamış görünen. Sn editör makul muhalefet ve eleştirileri bu gibi organize örgüt sözcüleri değersizleştirir.

Yoruma kapalı.