Akıncı Ankara’ya kadar gelip uyardı: “Demokratik hukuk devleti ilkeleri çiğnenmemeli”

19
Erdoğan ve Akıncı: 'Demokratik hukuk devleti ilkeleri...
Reklam

 

KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı dün Türkiye’deydi.

Hem Kıbrıs konusunu üst düzeyde görüşmek için… Hem de FETÖ konusunda Kıbrıs’ın da hassas olduğunu iletmek için…

Başbakan Binali Yıldırım ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile görüştü Akıncı

Özellikle Erdoğan görüşmesi sonrasında karşılarına çıktığında basın mensuplarına söyleyeceklerini geç saatlere kadar merakla bekledim.

Evet, öğleyin Meclis ziyareti sonrasında ağzından işittiğim sözleri yine tekrarladı.

“Kıbrıs” dedi, “Bir demokratik hukuk devletidir; bilgi, belge ve istihbarat iletilirse gereği yerine getirilir; ancak böyle ortamlarda hep yaşandığı üzere araya gammazların girdiğini ve suçsuz-günahsız insanların lekelenmeye çalışıldığını da unutmayalım. Kurunun yanında yaş da yanmamalı.”

Namık Kemal Magosa’da yaşarken, “Kıbrıs’ın dedikodusuyla sivri sineğri meşhurdur” diye yazdığını da bu vesileyle öğrendik.

Demokratik hukuk devleti ilkeleri

Önemli olan, ‘demokratik hukuk devleti’ iddiasına sahip ülkelerin terör dahil tehdit ve tehlikelerle nasıl baş edeceğidir.

Reklam

Elbette, 250 kadar insanımızın şehit olduğu bir uğursuz olaya bizim verdiğimiz tepki başkalarından farklı olacak. Ölen bizim insanlarımız… Üzerine bomba yağdırılan TBMM bizim Meclis’imiz… Devrilmek istenen hükümet bizim seçtiğimiz iktidar…

O sebeple, ABD’den, AB ülkelerinden gelen “Hani kanıt?” türü yaklaşımlara hepimiz kızıyor ve kimimiz içinden kimimiz kamuoyuyla da paylaşarak, “Ne kanıtı be, işte darbe girişimi, işte şehitler, işte üzerine bombalar yağdırılan mekânlar; daha ne kanıtı arıyorsun” diye homurdanıyoruz.

Mustafa Akıncı o anlamda ‘yabancı’ sayılmaz. Eminim, 15 Temmuz gecesi yaşananlara, onun tepkisi de, biz verdiğimizden hiç farklı olmamıştır.

Bu sebeple, ‘kurunun yanında yaşın da yanmaması’ ve ‘demokratik hukuk devleti’ ilkelerinden sapılmaması tavsiyesi yerindedir.

Yerindedir, çünkü ‘terörle mücadele’ pek çok ülkeyi kuruluş felsefesinden sapmayla ve sonraları özüne dönme noktasına gelindiğinde büyük sıkıntılar yaşanmasına yol açmıştır.

Bir eşin feryadı

Anadolu Ajansı 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında görevden alınan devlet memurlarının listesini yayımladı. Yalnız abonesi olan medya kuruluşlarıyla da yetinmedi, internet sitesine girenlerle ve ‘Twitter’ hesabından ulaştığı yüzbinlerle de paylaştı o listeyi.

Onbinlerce isme göz gezdirirken, bir gün önce bir tanıdık vasıtasıyla elime ulaştırılan bir mesajı hatırladım.

Mesajı sizlerle de paylaşacağım.

Reklam

Gerçek bir mesaj bu; mesajda başına gelenin ayrıntılarını veren kadın ile eşinin adlarını, görev yerlerini ve geçmişleriyle ilgili bazı ayrıntıları –yaşadıkları travma eş-dost çevreleri dışında da bilinmesin diye– ben gizledim.

“Tıp Fakültesinden binbir zorluklarla mezun oldum. Başörtülüydüm ve 28 Şubatçılar bizi bir anda terörist ilân etmiş, gencecik, tek amacı doktor olup vatana millete hizmet etme aşkında olan bizleri türlü çeşitli zulümlere maruz bırakmıştı. Uyarı, kınama ve uzaklaştırma derken, son sınıfta olduğumdan okulu bitirebilmek nasip olmuştu.  

“Uzmanlık sınavını kazandım; başörtülü olduğumdan, gittiğim hastanede çekmediğim çile kalmadı. Baktım yaşanacak gibi değil, tekrar TUS’a girdim. Bu defa kadın hastalıkları bölümünü kazandım.

“Başörtülüyüm diye yine her türlü aşağılanma ve hor görülmeyi yaşadım. Bütün asistanlar 4 yılda, bir tek ben hoca imzalamadığı için, ihtisası 5 yılda bitirebildim. Tek sebep başörtülü olmamdı (hastane içinde örtülü çalışamamama rağmen).

“Neyse. Hamile kalınca doğum iznine ayrıldım. Yavrum şu anda 1 yaşında ve ben ücretsiz izindeyim. Eşimin tek maaşıyla idare etmeye çalışıyorduk. Eşim çalışma arkadaşlarının pırlanta olarak isimlendirdikleri bir karakter. Derken bu illet darbe oldu. hepimiz bir kâbus yaşadık. Sanıyorum BankAsya’da çok ufak bir hesabımız var diye, ki önemli kısmını zaten çekmiştik, eşimi açığa aldılar.

“Şok olduk, 16 yıl sonra, bu sefer kendi elimizle seçtiğimiz ve güvendiğimiz hükümetimiz tarafından…”

Mesajın devamı da var ve gönlü kırık bir kadının feryadı olduğu için hayli dokunaklı. Şu günlerde hassasiyeti artırmaya gerek yok.

Gerekli olan sağduyuyu elden bırakmamak…

“14 Ağustos değil, 15 Ağustos önemli”

Hafta başında bir dostumla konuşurken, “Herkes ne hikmetse 14 Ağustos’a kilitlendi, oysa esas patlama yarın, 15 Ağustos’ta” uyarısıyla karşılaştım.

Neden 15 Ağustos?

“Devlet memurları son maaşlarını 15 Temmuz’da almışlardı; görevden alınan 50 bine yakın insan yarın maaşlarını çekemeyecekler de ondan…”

Maaş çekmek bir yana, Temmuz ayı maaşlarının yarısı da kendilerinden geri istendi.

50 bine yakın memur… Herbiri Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tavsiyesine uyup 3 çocuk sahibi olmuşsa, evde en azından 5 boğaz var demek… Biz buna 4 diyelim. 50 bin çarpı 4 ne yapıyor? Evet, 200 bin kişi…

Ev kirası… Kredi kartı borcu… Krediyle ev veya araba almışlarsa taksidi…

Peki ne yapacak bu insanlar?

Ne yapacak bana o mesajı ileten doktor hanımla eşi ve çocukları?

Devlet izniyle faaliyete geçmiş, kapılarını açtığı gün için düzenlenen törende bugün devleti yönetenlerin de kurdela kestiği bir finans kurumunun müşterileri, bugünün farklı ortamında,‘terörist’ ilân edilirse, kurunun yanında yaşlar da yanmaz mı?

Hani, “Bizim insanlarımız o yola sapmaz” demeyelim, çaresiz kalan insanlar alınan tedbirlerin amaçladığından tam ters istikametlere bile savrulabilir.

Şimdilerde cevabını en fazla merak ettiğim soru şu: “Devleti yöneten kadro siyaset yaparken binlerce –hatta onbinlerce– insanla karşılaşmış, tanışmış olmalı… 15 Temmuz sonrasında alınan tedbirler yüzünden kendilerini ‘mağdur’ sayan insanlar dert ve şikâyetlerini bana bile ulaştırabildiğine göre, onlara dert ve şikâyet yağmur gibi yağıyor olmalı… Ne yapıyorlardır acaba”

Mehmet Akif, böyle durumlarda “Ya hamiyetsiz olaydım, ya param olsa idi” diyor…

Ben de bu günlerde öyle diyorum.

Dert ve şikâyetlere maruz kalan siyasiler ne diyor acaba?

KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı’nın Ankara’ya kadar gelerek kameralar karşısında gün boyu birkaç kez yaptığı ‘demokratik hukuk devleti ilkeleri’ hatırlatması yerinde.

Türkiye’yi de bulunduğu coğrafyada eşsiz yapan da o ilkelerin varlığı…

ΩΩΩΩ

Reklam

19 YORUMLAR

  1. Sevgili fehmi ağabey oğlum ve eşi (gelinimiz).. kurdelesini devletin kestiği bir kurumda çalışan kızım.. Birer öğretim görevlisi olan damadım ve onun eşi olan kızım Tam beş kişi artık ailem diyeyim… ben hariç çalışan herkes açığa alındı damadım şu an hapis.. Allah şahit istemez. Rabbim biliyor birçok seçimde destek olduğumuz hükümetimizin haşrine uğradık. . Çocuklarımın suçu aktif sen üyeliği madem bu sendika sakıncalıydı devlet 15 Temmuz darbesine kadar niye bu kuruluşu açık tutmAya devam etti? Vallahi öyle zor durumdayız ki.. Rabbim bize acısın. Rabbim ümmeti Muhammedi çaresiz sahipsiz bırakmasın. Yazılarınızın müdavimi biri olarak mesajımı yayınlar sesimizi duyurursanız çok seviniriz. Rabbim Amerikan sopasıyla memlekete nizam vermeye kalkışan Darbeci beyinsizlerde akıl fikir versin.. Asla bunların bu kadar azgınlaşacağını bilemezdik.. Slm.

  2. Fehmi Bey ağzınıza sağlık
    ben de fakir ve köylü bir ailenin çocuğu olarak 28 şubat illetini IHL li oldugum için iliklerime kadar yaşadım
    şimdi bu feto belasını da yaşıyorum
    Düğün hediyelerini yatırdık sonra kapattık hesabı lakin 2015 2. Ay e sebeb niye 2014 değil miş
    Çaresiz bir hastalık başımda( gerçi çare Allah tan) kapattirdik derken ha bugün ha yarın
    Ya kim verecek bu ahlarimizin hesabını çektiğimiz sıkıntılar yazilacak çok şey var ama Allah a havale etmekle yetiniyoruz

  3. Çok abartmayalım devlet tedbir alıyor, memuriyetten atılmak dünyanın sonu değil. Nereden bilelim doğru söylediğinizi, gerçek niyetinizi? 28 şubat sürecinde yapılan adaletsizlikler ve zulümler bugün yapılandan çok daha şiddetli idi. Başı örtülü bir bayan devlet memuru olmayı bırakın bazı kamu binalarına alınmıyordu bile. O dönemde yaşanan mağduriyetler bu kadar dillendirilmemişti.

  4. Sevgili Fehmi abi. Kendimi bildim bileli çalıştığınız tüm gazetelerde sizin yazılarınızı takip ettim ve ediyorum. Samimiyetinize ve iyi niyetinize sonuna kadar inanıyorum.
    Yazınızı sabah okuduktan saatlerce yazıp yazmamakta kararsız kaldım.
    İnşallah okursunuz. Kısa ve öz yazacağım inşallah…
    35 yaşında 10 yıllık Matematik öğretmeniyim. Evliyim, eşim “atanamayan bir coğrafya öğretmeni”.
    Allah’ın bir lütfü olarak kabul ettiğimiz bizim bakımımıza muhtaç otizmli 4 yaşında bir oğlumuz var. Eşim hem artık atanma umudu olmadığı için hem de çocuğumuza bakmak durumunda olduğu için artık yüksek lisans mezunu bir ev hanımı.

    Kaderin bir cilvesi olarak cemaat ile yollarım kısmen de olsa kesişti. Bu nedenle 19 Temmuz’da maalesef açığa alındım.
    Açığa alınma nedenim “Bank Asya’da” hesabım olması (çocuğumuz olunca açtığımız altın hesabıydı, sadece 4 bin lira vardı ve şuan ihtiyacımız olduğu halde o paraya da ulaşamıyoruz) ve cemaatin sendikası olan Aktif-sen’e üye olmam. Aktif-sen’e üye olma nedenimde cemaatçi olan müdür yardımcımızın bitmek tükenmek bilmeyen ısrarıydı üstelik…
    Özet olarak FETÖ’ye bulaşmayan kendi halinde sadece öğretmenlik yapan cemaate 15 Temmuza kadar sadece sempati duyan benim gibi binlerce insan açığa alındı. Benim başka bir iş yapmam bu saatten sonra mümkün değil. Kendim için değil çocuğum için, eşim için onların kimseye muhtaç olmaması için gece gündüz dua ediyorum…
    Suça bulaşmayan benim gibi binlerce insan “aç kalarak” suçun kucağına itilmesin lütfen…
    Bu konuda da sağ duyunun sesi olarak bir yazı yazarsınız inşallah…

  5. her doğru dediğimizin hızla değiştiği bu zamandan beş yıl sonraki doğruları şimdiden ömrüm olsa çok merak ediyorum, ama en merak ettiğim Levh-i Mahfuz kayıtlarıdır ki umuma yayın yasağına tabi olmayacak!

  6. Saygıdeğer büyüğümüz bu günkü yazınızdan etkilendim ve halımızı size arzetmeye karar verdim eşimle yirmi sekiz yıllık evliyim ve ellerinizden öper iki kızım var küçüğü yirmi uç yasında zihinsel engelli tam yirmi uç yıldır hastanelerde dolaşıyoruz özellikle son uç yıldır sürekli hasta ve çaresi yok biz buçocukla zaten bütün sağlığımızı kaybetmişiz bizden başka bakacak ve ilgilenecek kimse yok . eşim çevresinde sevilen ve sayılan erzincan imam hatip mezunu son derece ahlaklı ve dürüst devletine bağlı kanunlara saygılı bir insan . Milli eğitimde okul müdürlüğü yaparken 15 temmuz daki menfur olaydan sonra görevden uzaklaştırıldı sebebini sorduğunda sadece uç yıl önce fetöye yakın sendikaya üye olmuş ve birbuçuk yıl önce ayrılmış yani bir yıl malum sendikaya üyelikmiş tek suç bunu ilgili müdürden öğrenmiş bunun yanında ondört yıldır hükümete yakın olan memursen üyesi olduğu dikkatebile alınmamış bildiğim kadarıyla eşim sizi otuz yıldır takip ediyor ve sürekliyazılarınızıokur biz sadece eşimin maaşıyla hem diğer kızmızı okuttum hem de hasta çocuğumuza sürekli özel hastanelerde dolaştık şimdi devletimiz sağolsun ne birkuruş bakım parası nede yüzde doksan raporu olduğu halde engelli maaşını bile çok gördü vermedi .sizden bir büyük olarak isteğimiz eşimin emekli dilekçesini bile kabul etmiyorlar bu konuyu gündeme taşımanız Aalah şimdiden yar ve yardımcnız olsun

  7. Aciga alma ile ihrac surec ve sonuc bakimlarjndan farkli idari islemlerdir. Aciga alinanlar aktif memuriyetten beri tutulurlar, yani pasifize edlilrler; lakin maaslarinin bildigim kadariyla 2/3’sini almaya ve taninmis sosyal haklardan istifade etmeye devam ederler. Haklarinda inceleme ve gerekirse sorusturma yapilir ve ona gore bir karar verilir. Binaenaleyh, her aciga alinan ihrac edilecek/edilir denilemez. Ihrac ise, baska bir islemdir. Ve ihracta da farklilkklar sozkonusu olabilir, verilen kararin sumulu ve istikbale muteveccih yonleri bakimindan, yine bildigim kadariyla. Esasen yetkililerimiz aciklamalarinda durumlara uygun terimleri kullaniyorlar, ama kimileri kasten kimileri -genellikle muhabir taifesi- bilgisizlikten aciklamalardaki ayrintilari atlayip meseleyi tek kategoriye irca ederek sunuyorlar. Ozellikle uluslararasi basinda ve bence tamemen kasten karistirilan ve yine tek kaleme irca ile sunulan benzeri bir ikili ayrim gozalti ile tutuklama islemleridir.

  8. Evet,söylediklerinize aynen katılıyoruz; ve insaf diyoruz,lütfen biraz adalet,biraz hak hukuk ,biraz vicdan!Allah onlara yardım etsin!

  9. ileride çok büyük sorunlarımız olacak!
    onbinlerce fetö’cü tutuklanıyor, paralarına ve mallarına el konuluyor. peki dünyada kaybedecek hiç bir şeyi olmayan onbinlerce “haşhaşi” hapisten çıktıktan sonra ne olacak? (1984 te diyarbakır cezaevinden tahliyeler başladıktan sonra pkk’nın güçlenip büyüdüğünü hatırlayın)
    (sayın koru dilerseniz benim bu naçizane tesbitim üzerine bir makale yazın)
    selamlar

  10. Öncelikle şuna bakmak lazım. Bunlar sabah akşam Tayyip Erdoğana hırsız dediler mi? Cemaat devlete başkaldırırken Fethullah Gülene gönül bağlılıkları devam etti mi? öyle veya böyle devlet cemaati örgüt kategorisine koyduktan sonra cemaatin Tayyibi bitireceğine inandılar mı ve destek verdiler mi? Sabah akşam Tayyibe göstereceğiz gününü dediler mi? Şu anda kurunun yanında yaş yanıyor öyle mi ? O Halde En önemlisi Fethullah Gülen milletin yedi sülalesine beddua ederken bunlar amin dediler mi? Yani kurunun yanındaki yaşın da (hatta yedisülalesinin) Allah Belasını versin duasına amin dedilerse eyvahlar olsun.

  11. Fehmi Bey;
    Aklına, şuur ve kalemine sağlık. Çok güzel yazmışsın. Tam bir Mümin duyarlılığı…
    ” Fırat kenarında, bir kurt kapsa bir koyunu;
    Gelir adli İlahi,Ömer den sorar onu…”
    Şuur ve anlayışında bireylerden oluşan bir ümmet olabilirsek;bu sorunları yaşamayız.
    Yaşayan Ömerlere ne kadar ihtiyacımız olduğunu ah bir anlayabilsek….

  12. 17-25 Aralık’tan sonra bunlarla ilişkilerini, özellikle finansal olarak, kesmeyenlerin nazarımda hiçbir mazereti olmadığı gibi, başına gelenler kendileri tarafından yapılmıştır.

  13. 50 bin demissiniz amaa Siz bu yazıyı yazdığınızda açığa alınan memur sayısı 80 bindi. Lisansı iptal edilen özel öğretmenleri buna ilave ederseniz sayı 100 binin üzerinde.

  14. 30 yıldır hizmet diye peşinden koşan çok iyi tanıdığım biri geçmiş olsun diyince, benim ne işim var o alçaklarla diyor.Halbuki düne kadar ilçedeki bir md yardımcısı bile referansı olmadan atanamıyordu. Bu insanlar yalancı, hocalarına sövecek kadar…

  15. Alma mazlumun ahini cikar aheste aheste…..

    Benim gibi bir cok kisi akp yi mazlumlara sahip ciksin, zulum dursun ve ozgurlukler ilersin diye destek verdi. Butun bu insanlarin icersinde bir burukluk var. Ama merak etmeyin bu sandikda sadece %10 dur. 12 Eylul de idalism öldü, simdi onemli olan ekonomi. Sandikdaki oy oranida Türkiyenin demokrasi anlayisi olmusdur. Insallah bir gun dogrular ve adalet onemli olur.

  16. Sayın Fehmi Koru bey..O gözü yaşlı gönlü kırık bayanlardan biri de benim..Tek suçumuz en son 2012 yılında işlem yapılmış hesabımız.İnanın bu kadar.. Tek kuruş da paramız yok hesapta..Eşim 28 yıllık memur. Şimdiye kadar hiç bir zaman soruşturma geçirmiş ,hakkın da şikayette bulunmuş biri değil. En çok korktuğum evlatlarımın bulundukları mevkilere devletimizin eliyle zarar gelmesi. Bir bayan ,anne ve eş olarak uğradığım bu gönül dünyamda ki tahribatı asla unutmayacağım. En son şöyle söyleyebilirim: Ülke olarak denizi geçtik ama maalesef mazlumun ahında boğuluyoruz. Rabbim vatanımız selamete çıkarsın devletimizi yönetenlere de basiret ve insaf nasip etsin.

  17. Fehmi bey, cesur kaleminize saglik… Hep zor zamanlarda cesurca yazilarinizdan ötürü sizi yaklasik 25 yildir Almanyadan okuyucunuz olarak takip ediyorum… Sizin gibi cesur yazarlara su an cok ihtiyac var. Siz ZAMAN Gazetesinde bile “dogrulari” yazdiginiz icin, ZAMAN’nin ozamanki yayin cizgisine uymadiginiz icin uzaklastirilmistiniz.
    Yillik iznimi kullanmak icin darbeden bir gün sonra araba ile Almanyadan ülkemize gitmistim. Bir ay boyunca tüm televizyonlarda darbe haberleri ile birlikte “FETÖ” denilen bir örgütü öne sürerek, yasmi kurumu demeden malesef öfke yagiyordu. Halk bu yayinlari görerek öfkeleniyor, ve kurunan yaninda yanan “yasi” da görmezden gelerek “oh olsun” diyebiliyordu. Ölen Sehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum… Fakat bu sehitlerin üzerinden “duygusal yayinlar yaparak” “sucu olmayan” insanlarida, aynen 28 Subat’da oldugu gibi, magdur etmek hic bir adalete sigmaz. Elbette su anki öfke ile bunu belki görebilmek zordur… Fakat hükümet biran önce bu öfkesini dindirmeli ve olaylara sogukkanli bakarak sucsuz insanlarida magdur etmemeli… Rabbim yar ve yardimcimiz olsun. Allah hükümetimize, cumhurbaskanimiza, adaletimize yanlis yaptirmasin…

Yoruma kapalı.