Atatürk toplumu bölmeye devam etseydi daha mı iyiydi?

6
Reklam

Geçenlerde bir vesile ile “Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan birkaç gün sussa ve hiç görüş açıklamasa, her gün okur veya izleyici karşısına çıkan siyasi yorumcular konusuz kalır” anlamına gelen bir cümle yazmıştım da olumlu-olumsuz hayli tartışılmıştı.

Şu son bir haftanın hangi tartışma konusuna el atsanız o tespitimin bir kez daha doğrulandığını görürsünüz.

Cumhurbaşkanı, en son, futbola da el attı ve takımların ‘yabancı kotası’ ile ilgili görüşlerini açıkladı. Meraklıysanız, spor programlarına kulak verin, tartışılan tek konunun bu olduğunu fark edeceksiniz.

Esas tartışma konumuz: Atatürk…

Esas tartışma konumuz ise yine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eseri. ‘10 Kasım’ vesilesiyle bütün Türkiye Atatürk’ü anma havasına girmişken, birdenbire, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanını adlı adınca öven ve kurucusu olduğu CHP ile arasına mesafe koyan bir dili benimsediği görüldü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın…

Daha önce ‘Atatürk’ ismi yerine ‘Gazi’ veya ‘Mustafa Kemal’ demeyi tercih edermiş, bu defa ‘Mustafa Kemal Atatürk’ demekte tereddüt etmemiş…

Bu durumu da tartışmalar sırasında öğrenmiş oldum.

Gülerek izlediğim tartışmalarda, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ‘Atatürkçü’, onun açıklamaları istikametinde davranan AK Parti’ye de ‘Kemalist’ sıfatlarını yakıştıranlar da çıktı.

Tartışmaları bitirecek görüş de yine Tayyip Erdoğan’dan geldi.

Reklam

Okuyalım:

“Birileri çıkmış, biz Atatürk’e Atatürk dedik diye bir sürü senaryolar yazıyor. Adı ‘Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ ise bizim bunu ifade etmemizden daha doğal ne olabilir. Ruhu faşist, söylemi Marksist çevrelerin tekeline mi bırakacağız. CHP gibi amorf bir partinin Atatürk’ü milletimizden kaçırmasına rıza göstermeyeceğiz.

Milletimizin Gazi’ye hürmeti sonsuzdur. Milletimizin Mustafa’ya saygısında en küçük bir tereddüt yoktur. Milletimizin Kemal’le de en küçük bir sorunu bulunmuyordur. Milletimizin soyadı olarak kendisine verdiği Atatürk konusunda da hiçbir sıkıntısı olmadığını gayet iyi biliyoruz. Peki, buna rağmen ne için böyle bir tartışma hep süregelmiştir. Bunun cevabı, darbecilerin, cuntacıların, vesayet odaklarının, ülkenin tarihine, milletin değerlerine düşmanlık eden kesimlerin kendilerini ‘Atatürkçülük’ kılıfı altında gizlemeye çalışmış olmasıdır.”

Konuyla ilgili ben ne düşünüyorum?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği doğrudur; kısaca ‘muhafazakâr’ diye adlandırılan kesimin genelinin Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusuyla herhangi bir sorunu bulunduğunu ben de sanmıyorum. Sıradan insanlarımız, hele bir de devletin okullarında temel eğitim almışlarsa, Mustafa Kemal Atatürk’le ilgili hep olumlu görüşlere sahip olmuş ve ona saygısızca davranışları da hoş karşılamamışlardır.

Atatürk’le sorunu olan yok mudur?

Vardır elbette. ‘Devrimler’ konusunda farklı düşünen, tek parti döneminde başlatılan bazı uygulamaları gereksiz bulan, bu sebeple de bazen saygı sınırlarını zorlayan kişiler bulunduğunu biliyoruz.

Yalnızca ‘muhafazakar’ bilinenler mi? Hayır. Başka eğilimlerden bazı yazarların da, zaman zaman, Atatürk’e hayli eleştirel yaklaşımları olmuştur.

Muhafazakar bazı isimlerin bu alanda başı çekmesi daha çok Atatürk’e atfedilen ‘din’ anlayışı sebebiyledir.

Reklam

Oysa, Atatürk’ün kendisini pekala ‘dindar’ sınıfına kaydetmemizi gerektirecek İslam ile ilgili olağanüstü müspet görüşleri de vardır.

Siyasi çıkar mı, bir yanlışlığa son verme niyeti mi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 10 Kasım vesilesiyle Atatürk’e sahip çıkışını siyasi çıkarcılığa bağlayanlar çok.

Olabilir; neden olmasın? Siyasi yönden kendisine veya partisine çıkar sağlayacak tavırlar almak, politikalar belirlemek her liderin görevidir. CHP de son yıllarda daha önce ihmal ettiği alanlara girip kendisini geniş kitlelere şirin gösterme çabası sergilemiyor mu?

Gözlerden kaçan bir noktayı muhafazakar kesimi bütünüyle Atatürk-karşıtı gösterme çabası içerisindeki yorumculara hatırlatayım: Eğer her muhafazakarı ‘Atatürk-karşıtı’ cephesine yazan tespitleri doğru olsaydı.. kendisine ve partisine zarar vereceği için.. Cumhurbaşkanı Erdoğan.. herhalde bu son çıkışı yapmaz.. ya da o yapsa bile parti tabanını bu yöne sevk edemezdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çıkışının siyasi çıkar hesabından çok daha ileri bir anlamı bulunuyor.

Tartışma açmıyor Cumhurbaşkanı Erdoğan bu çıkışıyla, bir büyük tartışmayı sona erdiriyor; Atatürk’ün bazı mahfillerde tartışılan yönlerini artık tartışma gündemi dışına çıkarıyor.

Amacı bu muydu bilemem elbette, ancak çıkışının bu sonucu vereceğini tahmin etmekte zorlanmıyorum.

Ve bunu da ülkemiz açısından sağlıklı buluyorum.

Zihinsel açıdan milleti bölmeye yarayan tartışma konularından birinin daha geride bırakılması gözüyle bakabiliriz şu son tartışmaya. Cumhuriyet’in 100. yılını kutlamaya az kalmışken, Cumhuriyet’in simge ismiyle sorunu olanları yeniden düşünmeye davet etmiş oldu Cumhurbaşkanı Erdoğan

İyi de yaptı.

Atatürk’ü milleti bölmeyle sonuçlanacak bir unsur olmaktan çıkaran yeni dil ülke için yararlıdır.

Onun bu sözlerinden rahatsız olanların varlığı da kimseyi rahatsız etmemeli.

Bundan sonraki her eleştiri, inanıyorum ki, daha insaflı olacaktır.

Sevinmeliyiz.

ΩΩΩΩ

Reklam

6 YORUMLAR

  1. aynı dönemin devlet başkanları birini methedene bir yıl hapis birini övmeyene bir yıl hapis. Biri milletin bedenini öldürmüş biri ruhunu öldürmüş. Ruh görünmediği için olsa gerek……

  2. Sayın Koru ,

    Bilmiyorum seyrettiniz mi Operasyon Valkyrie isimli filmi? İlginç bir sahne vardı dkkatinizden kaçmayacak . Haber merkezine hem Hitler e suikast düzenleyen taraftan hem de Hitler yandaşlarından emir gelir. Haber merkezi muallakta kalır. Hangisini dağıtacaklardır hangisini bloke edeceklerdir. Netice de bir tarafı seçmeleri gerekir. Kim muzaffer olursa diğer tarafı harcayacaktır. Emir komuta zinciri mi canı sağlama alma çabası mı ? Acaba 15 Temmuz gecesi de böyle bir durum yaşanmışmıdır ?

  3. Sayın Koru, C Başkanı sadece Türkiyede sözleri ile gündem oluştursa neyise, “DÜNYADA da” sivri çıkışlari ve sözleri ile gündemden düşmüyor. Bu çıkışlar ve sözler Türkiye’ye tamir edilmez zararlar veriyor.
    Siz ne dersiniz? Birde bu konuda da yazi yazarmısınız? Bir ülkede politikacılar sırf seçim kazanmak için çalişıyorlasa, o ülke ne kadar başarılı olur? Günübirlik yaşam böl parçala yönet.
    Şu an bizim sayemizden dünyadaki karikatörcular bayağı yoğun çalişiyor.

  4. Doğru oturup, doğru konuşmalı. Artık, gerçekleri inkar etmek yerine, gerçekleri kabul
    edip, onların – varsa – haklılığını savunmalıyız ve o günlerin şartlarında böyle yapılmalıydı,
    yahut, böyle yapmaktan başka çare yoktu, deme erdemliğini götermeliyiz, hele müstevli Devletlerin baskı ve hileleleri göz önüne alınırsa. “Tüfek icad oldu, mertlik bozuldu”, demenin hiçbir anlamı yoktur. Atatürk’ün yaptıkları icraatıyla, canlı şahidlerle ortada duruyor, zira.
    Kendi tabiri ile o da bir insandır “bir fani”dir. Hatıralarını yazmaya ömrü yetseydi, o günün imkanları elverseydi, kim bilir, neler söyliyecekti. Nitekim, Kenan Evren sonradan bazı
    yanlışlarını dile getirmiştir. Hatta, İsmet Paşa hakkında da bu hususta çeşitli spekülasyonlar
    hala yapılmaktadır. Herkes tarihe ve ALLAH’a hesabını verecektir.

    Nasıl ki, şu hükumetin – dikdatör suçlamalarıyla birlikte – Suriye-Irak ve benzeri politikaları tenkid ediliyorsa ; Nasıl ki, İsmet Paşanın Lozan’da ve ikinci Cihan Harbinde ve sonrasında takip ettiği politikaları tenkid ediliyorsa ; haklı veya haksız Atatürk’ün İzlediği politikaları ve icraatları doğru bulanlar veya bulmıyanlar çikabilir. Yeterki, moral hatırasına ve kişiliğine, gerçeklerin dışında iftira ve hakaretler olmasın.
    Nitekim, gerek İsmet Paşa ve gerekse Atatürk, kendi sağlıklarında, en yakın silah arkadaşlarınca, pekçok tenkide muhatap olmuştur. Nitekim, o günün şartlarında, bu kişilerden
    bir kısmı hapis, bir kısmı idam edilmiş – bir kısmı da – 1960 ihtilalinde – 14’ler hadisesinde
    olduğu gibi – kendiliklerinden yurt dışına gitmiştir. Nitekim, CHP Milletvekili Ekmeleddin İhsanoğlu’nun Babası yurt dışına gittiği gibi, Kazım Karabekir Paşa da idamdan zor – kıl payı – kurtulmuştu. İstiklal harbinde Canhıraş mücadele vermiş ve Cumhuriyeti, “İslam Cumhuriyeti” olarak kurmuş, Meclisi Hacı Bayram’da dualarla açmış, bazı alimler, bilahare bu sıfat Cumhuriyetten esirgenince, elbette, bir burukluk duymuş ve reaksiyon göstermiş olabilir. Bu
    insanların hemen hepsi toprak olmuş bulunmaktadır.
    Gel gelelim, Can DÜNDAR ve Abdurrahman DİLİPAK’ın ATATÜRK hakkında yazdıkları
    – gerçeklerle uyumlu olsa gerek ki – bir takım takibata uğrasalar bile takipsizlikle sonuçlanmıştır
    Atatürk ve Cumhuriyet ise, sağ-salim yerinde duruyor.
    Atatürkün de, her Devlet adamı gibi kişisel zaafları olabilir. Fakat, Cumhuriyetin ve demokrasi’nin hüküm sürdüğü günümüzde, gençlerimizi, gerçekleri bilme hakkından da artık mahrum etmemeliyiz. Hatta, şunu da diyebiliriz. Bir Ulu önderi ” Özel Kanunlarla korumak” hem,
    demokrasimiz, , hem önderimiz, hem de gençliğimiz, Hem de (AB) önünde ayıp olmuyor mu, artık ? Mahkemelerimiz, zaten, bu husustaki iftiraları yakın takibe almaktadır. Menderes’in
    yaptığı bu ayıbı, artık yok etmenin zamanı gelmedi mi ?
    Ataturkü artık siyasi, hatta şahsi bir malzeme olmaktan çıkarmalıyız.

  5. Mustafa Kemal, Türkiye Cumhuriyeti devletinin İstiklal Savaşı başkomutanıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu başkanıdır. Ona saygısızlık devletimize saygısızlıktır. Ona karşı olmak İstiklal Savaşı’na karşı olmaktır. İnkılaplara gelinirse iki bakımdan tartışılabilir. Birincisi, inkılaplar batının isteklerine uyulmak suretiyle gerçekleştirildi. O gün nüfus 12 milyon iken bugün seksen milyondur. Dünya değişmiştir. O gün yapılanlarda bugün ısrar etmek inkılapçılığa aykırıdır. Milliyetçiyiz. Milletimizin sahip olduğu değerleri koruruz ama aynı zamanda inkılapçıyız da. Eskiyen, bugün işe yaramayanları atarız. Altı okun biri inkılapçılıktır. İnkılapları koruruz denmiyor, gerektiğinde bu inkılapları da bırakırız deniyor.
    Mustafa Kemal’e tapmak, cumhuriyete ve inkılaplara sahip çıkmak değildir. Atatürk kelimesinde Mustafa Kemal’i ulusun üstünde görmek kokusu olduğu için kullanmıyoruz ama Kemalizm’i koruyoruz. Hakimiyeti Milliye, Kuvayı Milliye, Vahdeti kuvva diyor, vahdeti halk demiyor. Orduda vahdet var halk ise özgür. Üniter devlet değil üniter kuvvet. Laik ve cumhuriyetçiyiz, inkılapçı ve milliyetçiyiz, devletçi ve halkçıyız.
    Mustafa Kemal’e saygı demek bu değerlere sahip çıkmaktır. Anma törenleri, saygı duruşu yapmak Mustafa Kemal’in yaptığı inkılaplara ihanet edip onu tanrılaştırarak yanlışlarını örtmek için Demokrat Parti’nin (Celal Bayar’ın) Sermaye’nin isteklerine uyarak yapılanlardır.
    Cumhurbaşkanımızın Mustafa Kemal’e sahip çıkması çok isabetli bir davranıştır. Atatürk kelimesindeki ısrarını uygun bulmuyorum. Mustafa Kemal’e saygı tamam ama Mustafa Kemal’e tapma asla. Biz bunları yarım asır önce yazdık. Biz Kuran’ın hükümlerine göre konuşuyoruz. Yarım asırdır değişmedi.

  6. Kesinlikle size katılmıyorum.C.baskaninin Atatürk söylemlerinin de sizin iddia ettiğiniz gibi toplumsal barış amacıyla yaptığı bir çıkış olduğuna inanmiyorum ve kendisine inanmıyorum.Sebebi yine kendisinin her seçim öncesi yaptığı ve seçimler bitince tam tersi söylemler içine girmesidir.C.baskani hiçbir konuyu toplumsal yarar bağlamında ele almamakta sadece daha fazla oy sağlama bağlamında görmektedir.Bu konudaki yaklaşımı da aynıdır.Kendisinin siyasi de olsa bu konuda bu sekilde açıklama yapmış olmasının kabul edilebilir olduğu fikrini de doğru bulmuyorum.Bu yaklaşım nedeniyle istismar edilmeyen bir tane bile değer birakmayanlara bu değeri de istismar etme meşruiyeti tanınması esasen bir acziyetin ifadesidir.Bu yaklaşıma karşı sergilenecek tavrın,değerleri istismar etmekten vazgeçin demek olduğunu düşünüyorum.Cunku istismar edilen her değer toplumsal barışa daha fazla zarar vermektedir.Cunku istismar edilen ve bu şekilde içi boşaltılan her değer toplumu bir arada tutan bağları çürütmekte ve toplumun birbirine olan güvenini ortadan kaldırmakta,sosyal zemini kaydirmaktadir.Birilerinin kendi hesaplari ugruna her türlü manipulasyon tekniklerini kullanıp değerleri çürüterek pozisyonunu korumasına anlayışla yaklaşılması toplumu yıkıma götürmektedir.Neden buna katlanmak
    zorundayız anlayamıyorum.

Yoruma kapalı.