Başbakan kilise saldırısıyla yaralı ABD’ye gidiyor. Keşke ilk durağı Teksas olsa…

3
Reklam

Başbakan Binali Yıldırım yarın bir dizi görüşmeler yapmak üzere ABD başkenti Washington’a gidiyor.

İki ülke arasında hayli yüklü bir müzakere dosyası var; Başbakan Yıldırım bütün birikmiş konuları ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence ile görüşecek.

Konuların çoğunluğunun “ABD’den talepler” başlığı altına girebilecek maddelerden oluşması bizim için talihsizlik.

Roma İmparatorluğu tarihte kaldı, ama…

Türkiye’nin ABD ile arası açık ve Washington’daki yeni kadro nezdinde fazla önemli ülkeler arasında da yer almıyoruz artık.

Aramızdaki en önemli sorun, cezaevinde bulunan “FETÖ’cü papaz” ve diğer Amerikalı tutuklular ile irtibatlı görünse bile, Rusya ve İran ile ilişkilerini güçlendirmesi, Türkiye’yi, ‘stratejik ortak’ statüsünden çıkardı, onların gözünde halkına vize kısıtlaması uygulanabilecek sıradan bir ülke konumuna getirdi.

Washington’da ABD’yi çağımızın ‘Roma İmparatorluğu’ olarak gören bir hava hakim ve aynen Roma gibi, Trump ile birlikte Washington’un da, kendisine meydan okunmasına tahammülü yok.

Bugünler geçecek ve ayaklar yere basacaktır elbette, ancak şimdiki durum bu.

Donald Trump’la ve Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’la görüşemeyecek Başbakan Yıldırım; çünkü Trump, savaşla dize getirmeyi kafaya koyduğu Kuzey Kore karşısındaki safları sıklaştırmak için çıktığı Uzak Doğu gezisinde şu günlerde; Tillerson da gezisinde ona refakat ediyor.

Reklam
Jestler önemli

Yıldırım’ın ziyareti Türkiye-ABD ilişkileri açısından sonuçları itibariyle bir dönüm noktası olabilir.

İpler yeniden birbirine bağlanabileceği gibi tamamen kopabilir de…

Kopuşun Türkiye ve bölgemiz için istenilir bir şey olmadığı belli.

Yıldırım’ın müzakere dosyasının farklı bir sonuç doğurmasını getirecek akılcılıkta hazırlanmış olduğunu umarım.

Devin Patrick Kelley.. Kiliseye saldıran kişi..

ABD dün korkunç bir olay yaşadı: Teksas eyaletinin Sutherland Springs kasabasında, pazar ayini için biraraya gelmiş kilise cemaatinin üzerine ateş açıldı ve saldırıda 26 kişi hayatını kaybetti.

Saldırgan 26 yaşında ve yerel biri; adı, Devin Patrick Kelley.

Kiliselere saldırılar hayatın bir parçası olmaya başladı ABD’de.

Matthew Murray adlı biri Kolorado’da iki ayrı kiliseye saldırmıştı, 2007 yılında.

Reklam

Bir yıl sonra, 2008’de, Tennessee’de kilisede oyun sahneleyen bir grubun üzerine ateş açan biri 2 kişiyi öldürmüştü. 2015’te ise, bu defa Güney Karolina’nın Charleston kasabasında Dylann Roof adlı biri kilise bastı, cemaatin üzerine ölüm yağdırdı.

Arada (2012) Sikh mabedi basıp 8 kişinin öldürülmesi gibi farklı din mensuplarına saldırılar da var.

Müslümanların yoğun olduğu yerlerde camiler gözü dönmüş fanatiklerin sürekli hedefi zaten. ABD’de müslümanlara yönelik saldırıların kaydını tutan da pek yok.

Keşke Başbakan Yıldırım gezisini biraz erkene alıp yolunu “Geçmiş olsun” demek için Teksas’a düşürse…

İkili ilişkileri bir üst düzeye çıkarmak için bazı jestlere ihtiyaç var ve 26 kişinin canını alan bu beklenmedik kilise saldırısı o amaçla kullanılabilir.

New York’tayken de, kalabalığın üzerine kamyon sürerek 8 kişinin hayatını kaybetmesine yol açan Özbek teröristin saldırısını gerçekleştirdiği yere giderek ‘terör karşıtı’ mesaj vermek düşünülmelidir.

Terörün canını en fazla yaktığı ülkeler listesinin başlarında yer alan Türkiye’nin, ‘terör karşıtlığı’nda ABD’nin yanında yer aldığı görüntüsü, aradaki sorunları hafifletici bir etki yapabilir.

ABD’den en büyük şikâyetimiz ülkemizin teröre karşı verdiği mücadeleyi anlamaz görünmesi değil mi? Mücadelenin gereğini en iyi anlayabilecekleri bir zaman dilimi içerisinde bulunuyor Amerikalılar ve bunu onlara jestlerle hatırlatmak daha akılcı bir yöntem olabilir.

Trump seçildi, ortalık karışıyor

Ülkemiz her bakımdan sorunlu bir bölgede. ABD’de Trump’ın başkan seçilmesiyle birlikte başlayan yeni dönem bölgenin sorunlarını daha da azdıracak gibi. Eski ittifaklar çözülüyor, yeni ittifaklar oluşuyor ve her ülkenin kurulu düzeni sarsılıyor. Sarsıntıların artçı şokları olması da kaçınılmaz.

Oluyor da.

Lübnan Başbakanı Hariri.. İstifa etti..

Suudi Arabistan’daki tutuklamalar.. Lübnan Başbakanı Saad Hariri’nin “Hayatım tehlikede” diyerek ve güvenliğinin tehdit altında bulunduğunu hatırlatarak Suudi Arabistan’da istifasını duyurması.. Yemen’den Riyad’a ulaşan balistik füzeden dolayı Suudi Arabistan’ın İran’ı sorumlu tuttuğunu açıklaması.. İçinde önemli isimlerin bulunduğu bir helikopterin Suudi Arabistan’da düşmesi ve içindekilerin ölümü..

Bunlar bir güne –düne– yansıyan gelişmeler…

Türkiye bölgenin saygın bir ülkesi olarak önemli işlevleri rahatlıkla üstlenebilecek konumda.

Başbakan Binali Yıldırım’ın Washington ve New York’taki temaslarında bu yolda somut öneriler içeren mesajlar da herhalde yer alacaktır.

Vize sorununu çözerek dönmesini bekleyeceğiz Başbakan Yıldırım’ın; gezinin ‘başarılı’ geçtiğinin emaresi o olacak çünkü.

ΩΩΩΩ

Reklam

3 YORUMLAR

  1. Araplarda bir atasözü var: “Men dakka dukka” derler. Kapıyı çalanın kapısını çalarlar. Batılılar yıllardır terör olaylarını tertipler faturayı da Müslümanlara keserlerdi. Sermaye ile kilise birlikte idi. Bugün birliktelik kalkmıştır, terör olayları olmaktadır. Stalin hasmını öldürür onun tabutuna girer ağlarmış. Terörü lanetleyenler terörün tertipçileridir. Başbakan’ın terörü lanetlemesi değil, insanlığa terörün durdurulması için çözümler götürmesi gerekir.

    Terörün ortadan kalkması için devletlerin gizli istihbarat örgüterinin olmaması gerekir. Gümrüklerin ve vizelerin kalkması ve esrar bulundurmanın değil esrar kullanmanın yasak olması gerekir. Tespiti son derece kolaydır ve cezası da kesinlik kazanır.

    Adil yargı sistemi yani hakemlik sistemi getirilmelidir. İpek Yolu insanlık vakfına ait olmalıdır. Devletlerin birbirleri ile çatışmaları değil insanlığın refahı için anlaşmaları olmalıdır. Türkiye bunlarla işe başlamalıdır.

  2. rusya ve iranla yakınlaşmak bizi stratejik ortaklıktan çıkarmış. sıradan ülke konumuna düşmüşüz. onlar ortadoğuda ve 40 yıldır sınırlarımızda başımıza terör çorapları ve nice kötülükleri örerken bunu memnuniyetle karşılamadığımız için vize yasağı geliyor başımıza…düşmanlık bazen dostluk kadar zarar verici olmayabilir zira düşmana karşı daha bi uyanık olursunuz.. içinizdeyse çıkarmaya değilse içeri sokmamaya çalışırsınız…tetikte olursunuz. şaşırmazsınız.
    arayı düzeltmek ne kadar izafi bir mesele. abd hükümetinin anladığıyla tc nin anladığı arasında ortak bir nokta var mı acaba…bulunabilir mi…belki bulunmuş gibi yapılabilir. stratejik ortakmışız gibi yapılabiliniyordu belki arayı düzelttik gibi de yapılabilir. onların düşmanlık yapmak bizim de b planları geliştirmek için zamana ihtiyacımız vardır belki…

  3. O kadar güçlü ekonomiye, Kanun, emniyet ve istihbarat gücüne rağmen, ABD’nin, bu kadar, kitlesel ölümle sonuçlanan terör olaylarını yaşaması, çok da meth edilen Yönetim tarzlarının pek de başarılı olmadığı, pek-çok mutsuz ve beklentisi karşılanmıyan insan bulunduğunu gösteriyor, olmasın, bu olaylar !
    Ayrıca, dine, Kiliseye bağlı bir Devlet görünümüne rağmen, sık sık Kiliselerin basılması, Kilisenin ve Hristiyanlığın kitleler üzerinde etkisini de yitirdiği, sapık ideolojilere temayülün arttığı anlamına mı geliyor, dersiniz ? ‘….

Yoruma kapalı.