Her sabah olduğu gibi bu sabah da güne gazetelere ve haber sitelerine göz atma mesaimle başladım. En dikkat çekici haber karşıma T24 sitesinde çıktı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın açılışlar için gittiği ve önemsenen bir konuşma yaptığı Diyarbakır’da, bir süredir gündemden düşmeyen bir bakan da vardı. Hem de konuşma yapılan podyumda ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hemen arkasında.
‘‘Demek arada birilerinin ileri sürdüğü gibi soğukluk yokmuş’’ yorumlarına sebep oldu bu görüntü.
T24 haberi ise daha başlığıyla başka telden çalıyor: ‘‘Kulis: Süleyman Soylu kimseye haber vermeden Diyarbakır’a gitti, Diyarbakır annelerine ‘Beni Erdoğan’a övün’ dedi.’’
İlginç değil mi?
Ben de ilginç buldum ve habere ulaşmak için ‘tık’ladım…
Karşıma şöyle bir uyarı çıktı:

Haberin başlığı sitenin birinci sayfasında duruyor, ama gövdesi artık yok.
Neden acaba?
Soruma cevap teşkil edecek bilgiyle sitenin yazarı Hasan Cemal’in yazısında karşılaştım.
Okuyalım:
‘‘T24’ün 95 haberine Sulh Ceza Hakimlikleri tarafından erişim engelleme kararı verildi. Erişim engeli getirilen haberler içerisinde milletvekillerinin yaptığı açıklamalar, HSYK kararnamesi, kamu ihalesi, FETÖ operasyon haberleri de yer alıyor.’’
Galiba benim okumayı arzuladığım ‘kulis’ haberinin başına da benzer bir işlem gelmiş.
İlk aklıma gelen, bugüne kadarki hemen bütün Türkiye Cumhuriyeti anayasalarında korunmuş bulunan, en açık ifadelerle yazıldığını ezberimde olmasıyla bildiğim ‘‘Basın hürdür, sansür edilemez’’ maddesinin (m. 28) ben farkına varmadan anayasa metninden kaldırılmış olabileceği düşüncesi oldu.
TBMM’nin internet sitesinde son değişiklikleriyle halen yürürlükte olan anayasa metni var, derhal oraya baktım. O madde yerli yerinde duruyor.
Anayasada kesin ifadelerle sansür edilemeyeceği bildirildiği halde, nasıl oluyor da bir kulis haberi veya Hasan Cemal’in yazısında belirttiği ‘milletvekillerinin yaptığı açıklamalar, HSYK kararnamesi, kamu ihalesi, FETÖ operasyon haberleri’ mahkeme tarafından engelleniyor.
Haber ve yazılarına engel getirilen tek medya kuruluşu T24 değil tabii.
‘Sansür’ sözcüğüne yeni bir tanım mı verildi yoksa?
Konunun beni yakından ilgilendiren bir yönü de var.
Her yıl gazeteciler cemiyetleri tarafından ‘basından sansürün kaldırılmasının yıldönümü’ olduğu için ‘gazeteciler bayramı’ olarak kutlanılan 24 Temmuz aynı zamanda benim doğum günüm.
İki hafta sonra hem ‘gazeteciler bayramı’ hem de benim doğum günüm kutlanacak.
Herhalde buruk bir bayram ve buruk bir doğum günü olarak…
Bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle talimat haline getirilen tasarruf tedbirleri arasında en fazla göze çarpan madde, devletin çeşitli kurumlarına kendilerini ilgilendiren konularda çıkan haberler ve yorumlardan habersiz kalınmaması için satın alınan gazetelere getirilen kısıtlamaydı.
Zaten satışları iyice azalmış durumdaydı gazetelerin, satışların çoğu da kamu kuruluşlarının alımları sayesindeydi. Getirilen kısıtlamayla her gün basılan fakat pek satılmayan gazetelerimiz var artık.
Kötü.
Ayrıca gazetelere kamu kuruluşları tarafından verilen ilanlar ile özellikle kamu bankaları tarafından verilen reklamların dağılımı da, muhalefetin tespitlerine göre, adaletli yapılmıyor.
İsmini benim bile bilmediğim gazeteler kollanır ve ilan/reklam pastasından en büyük payı alırlarken, her gün bakma ve yazılarını okuma ihtiyacı duyduğum pek çok gazete bütünüyle mahrum bırakılıyor.
‘‘Sözcü, Cumhuriyet’’ diye başlıyor mahrum bırakılanlar listesi, onları ‘‘Karar, Milli Gazete, Yeniçağ, Yeni Asya’’ izliyor…
Mahrumiyet yaşayan gazetelerin bir başka şikayeti de, kendilerine reklam verebilecek durumda olan, okurlarına ürünlerini, etkinliklerini duyurmak isteyen firmalara, daha ilk reklamları yayınlanır yayınlanmaz birileri tarafından uyarı gitmesi…
Televizyonlar arasında da ayrımcılık yapıldığını gazeteci kökenli milletvekili Utku Çakırözer’in TBMM’de yaptığı konuşmadan öğrendim.
Benim aklım yine Diyarbakır’da ve son haftalarda ismi sürekli işitilen bakanın oraya gidişinde takılı kaldı. Oraya Cumhurbaşkanı Erdoğan‘la birlikte mi gitti bakan, yoksa davet edilmeden mi? T24’ün ‘kulis’ olarak duyurduğu haberin içeriğini okuyamadığım için, işin doğrusunu öğrenmekten mahrum bırakılmış oldum.
2021 yılındayız ve böyle bir durum bizim ülkemizde yaşanıyor.
Üzülmekten başka elimden bir şey gelmiyor.
Bari yazayım da rahatlıyayım dedim.
ΩΩΩΩ