You are currently viewing ‘Başörtüsü’ konusu konuşuluyor sanmayın, aslında olan çok daha önce olması gerekendir
Zeytin Ağaçları, Ressamı: Vincent Van Gogh (1889)

‘Başörtüsü’ konusu konuşuluyor sanmayın, aslında olan çok daha önce olması gerekendir

İnsanoğlunun en önemli özelliklerinden biri değişime açık olmasıdır.

Değişime direnenler her toplumda var; onlar için ‘bağnaz’ veya ‘yobaz’ gibi sıfatlar kullanılıyor.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun siyasi rakiplerini şaşırtmak için tasarladığı “Gelin, başörtüsü yasağını gündemden bütünüyle çıkartacak bir yasal düzenlemeyi birlikte yapalım” çıkışı, en büyük şaşkınlığı, kendisine destek çıktığı bilinen kesimden bazı kişilere yaşattı.

Günlerdir gazeteleri ve televizyon kanallarında en keskin suçlamaları düne kadar en sevimli sözleri kendisi için kullandıkları CHP liderine yöneltiyor o tipler. Onların gözünde Kılıçdaroğlu başında bulunduğu partinin çizgisine ‘ihanet’ içerisinde.

İçlerinden, Kılıçdaroğlu’nun partide grup başkan vekili olduğu dönemde başörtüsü yasağının kalkması girişimlerine karşı verdiği mücadeleyi hatırlatanlar de var.

‘6’lı masa’ birlikteliğinin böyle sürpriz bir çıkışla sonuçlanmasını tahammül edilmez bir gelişme olarak değerlendirdikleri belli oluyor.

Oysa, ‘6’lı masa’nın bizatihi varlığı, Türk siyasi tarihi açısından imkansızın başarılması anlamına geliyor ve bunun en fazla yararı da CHP’yi bekliyor. 

Türkiye son yıllarda daha artan biçimde ayrıştırıcı bir dilin siyasete hakim olduğu bir ülke. Geçmişimizde askeri darbelerle sonuçlanmış kanlı ‘sağ-sol’ olayları var. ‘Alevi-Sünni çatışmaları’ her seferinde çok sayıda can aldı. Hemen her dikenli konu toplumu hemen birbirine karşı saflarda yer almaya sevk edebiliyor bizim ülkemizde.

Son dönemde siyaset alanı kabaca “Bizden ve onlardan” diye iki safa ayrılmış bir görüntü veriyor.

Ayrışmacı ortamlar hiçbir toplumun hayrına değildir; netameli bir bölgede bulunmasından ve çok etnisiteli-çok dinli bir imparatorluğun varisi olduğundan, ayrışmacı ortamlar Türkiye için olağanüstü tehlikelidir.

Ülkemiz o tehlikeyi her gün yeniden keşfedip her an yeniden yaşıyor. 

Ne demek istediğimi en iyi anlatacak görüntü, siyasetin tabiatına aykırı olduğu halde ‘ittifaklar’ oluşmasıdır. AK Parti ile MHP ‘Cumhur İttifakı’, CHP, İYİ Parti, DEVA, Gelecek, Saadet partileri ile DP ‘Millet İttifakı’ içerisinde yer almaktalar. Ayrıca bir sol partiler ittifakı ile aşırı sağ diyebileceğimiz partiler arasında bir başka ittifak daha oluştu.

Siyaset farklı görüşte olanların değişik partilerde yer almasını gerektirir. Değişik partiler, tanımları gereği, birbirlerinin rakibi durumdadırlar. Oysa ‘ittifaklar’, birbirinden farklı özelliklere sahip değişik partileri bir arada tutmayı ve ortak hareket etmeyi amaçlıyor.

AK Parti ve MHP liderleri zaman zaman bir araya gelip ortaklık tazeledikleri gibi, Millet İttifakı içerisinde yer alan altı partinin liderleri de hem ayda bir buluşuyor, hem de ara sıra ikili görüşmeler gerçekleştiriyorlar.

Yeni bir durum bu Türk siyasi hayatı için…

Görüntüye bakılırsa her iki ittifakın partileri birbirlerinden etkilenmekteler de…

MHP ile AK Parti fazla eski olmayan bir dönemde birbirine en aşırı muhalefet eden partiler görünümündeydiler; ittifak içerisinde bulunmaya başladıktan sonra iki partiyi birbirinden ayırt etmeye yarayan çizgiler neredeyse kayboldu gibi…

Aynı görüntü ‘6’lı masa’da buluşan partiler için de bir dereceye kadar söz konusu. Aylık buluşmalar sonrasında altı parti liderinin altına imza attıkları ortak açıklama metinlerine bu gözle bakılabilir. Ortak metinleri bir tür ‘koalisyon protokolü’ olarak görenler var; doğru bir tespit bu.

Ortak açıklamalar erken bir koalisyon protokolü gibi.

Geçmişte CHP ile MSP bir araya gelip hükümet kurduklarında ne kadar gürültü kopmuştu. Aynı gürültü, Refah Partisi’nin seçimden birinci parti olarak çıktığı 1995 yılında, önce ANAP sonra DYP ile koalisyon kurma arayışına girdiğinde de duyulmuştu.

Sandıktan iktidar olma başarısıyla çıkarlarsa, ardından birlikte hükümet kurarlar veya kurmazlar, ancak ‘6’lı masa’ bileşenleri, daha şimdiden birbirlerini anlamaya ve geçmişteki yanlışlıklarından vazgeçmeye başlamış görünüyorlar.

Yalnız CHP değil farklılaşan, diğer beş parti de hem birbirlerine hem de CHP’ye karşı besledikleri önyargılarını -hiç değilse belli başlılarını- terk etmeye hazır durumdalar.

Kötü bir şey mi bu?

CHP’nin katı ideolojik tavrını yumuşatmasına iyi gözle bakmayan bağnaz ve yobaz tiplere göre elbette kötü.

Eminim, diğer beş partinin içerisinde ve onlara oy verebilecek kitlelerde de CHP’ye yeni bakış yüzünden rahatsızlık duyanlar mutlaka vardır.

Önemli olan liderlerin birbirlerine bakışları.

Başlangıçta iktidarın seçim sistemiyle oynamasıyla zorunlu olduğu için kurdukları ittifakı, samimi birlikteliğe dönüştürmeleri…   

Şaşırtıcı çıkışlarla geçmiş yanlışlıklarından partilerini uzaklaştırmaları…

Ezber bozucu bir gelişme bu. En şaşırtıcı etkisini de rakip ittifaka yaşattırıyor.

Kılıçdaroğlu’nun ‘başörtüsü yasağını geçersiz kılmak amaçlı yasa’ çıkarma önerisine bu gözle baktığımızda, çıkışın iktidarı özgürlükçü bir tavıra zorladığını görebiliyoruz. 

İktidar rakip ittifak karşısında çaresiz kalmamak için bir yandan ‘başörtüsü yasağı’ için anayasa değişikliği öneriyor, diğer yandan da ‘dezenformasyonu engelleme’ bahanesi ile fikir ve ifade özgürlüğünü kısıtlayıcı bir düzenlemeyi yasallaştırmanın peşinde.

Kendisiyle çeliştiğini iktidar cephesi fark etmese bile, kitleler çelişkiyi ilk kez bu açıklıkta görebiliyor.

Tek taraflı bir özgürlük peşinde iktidar cephesi.

Buna karşılık, kendisinin özgürlükçü yaklaşımına karşı çıkan yakın çevresinden bazı tiplerin de benzer bir çelişki içerisinde olduğunu, herhalde CHP lideri de bu vesileyle görmeye başlamıştır.

CHP öndegelenlerinden partilerinin makûs kaderini değiştirmenin gereğine inananlar da…

Bir bölümü “İnsanlar konuşa konuşa anlaşır” olan eskilere ait sözü hatırlamanın tam zamanı.

Konuşma başlamışsa anlaşmanın önü de açılmış demektir.

Bağnaz ve yobazlar değişmeye direnirse dirensin, aklı başında olanlar bu gidişten memnun.

ΩΩΩΩ