Beka sorunu konusunu yanlış tartışmışız. Meğer kast edilen şey farklıymış…

58
Reklam

Bir süredir iktidar partileri sözcülerinin dillerinden düşmeyen ‘beka’ sözcüğü ile ilgili yazılmadık pek bir şey kalmadı. Tartışanlardan kimi, görevi gereği, ülkemizin başbaşa kaldığı bir dizi iç ve dış sorunu birbiri ardına sıralayıp neden ‘Cumhur İttifakı’ tarafından belirlenmiş adaylara oy vermemiz gerektiğini büyük bir itinayla gündeme taşıdı. Kimi de, bencileyin, ‘beka sorunu’ gibi ancak gerçek anlamda tehdit altına düşüldüğünde kullanılabilecek ciddiyette bir kavramı seçime gidilen bir ortamda uluorta kullanmanın yanlışlığına vurgu yaptı.

Sonuçta, yanında veya karşısında yer tutarak ele alanlar, konuyu ciddi ciddi tartıştılar.

Tartıştık.

Beka sorunu HDP ile ilgiliymiş

Galiba yanlış yapmışız. Daha doğrusu, konuyu yanlış anlamış, o yüzden de yanlış yönlere çekmişiz.

Meğer ‘beka sorunu’ denilen şey HDP’nin varlığı imiş… “Beka sorunu var” diyenler, “İster CHP’ye, ister İYİ Parti’ye, isterseniz Saadet Partisi’ne oy verin, bizim adaylarımızdan başkasına vereceğiniz oylar HDP’nin kâr hanesine yazılır, HDP’nin kârlı çıkması ise teröre destek anlamı taşır” demek isterlemiş…

Bunu neden ilk ifadelerinde açık etmediler bilemiyorum, ama son zamanlarda AK Parti tarafından itibar edilen köşelerde yazılanlar tam tamına bu denklemi kurmamıza imkan tanımaktalar. [Bir örnek yazı bugünün tarihini taşıyor.]

HDP’nin cumhurbaşkanı olarak çıkardığı ve halktan hiç de azımsanmayacak bir oy almış Selahattin Demirtaş’ın uzun süredir cezaevinde misafir edilmesi, HDP’den seçilmiş bazı milletvekillerinin mahkeme mahkeme dolaşmaları ve tutuklu yargılanmaları da herhalde aynı sebepten… HDP’li belediyelerin çoğunun ‘kayyım’ eliyle yönetildiğini de unutmuş değilim.

Reklam

‘Beka sorunu’ yüzünden oluyormuş bütün bu olanlar…

Türkiye’nin ‘terör’ diye bir sorunu bulunduğu ve bunun binlerce cana mal olduğu bir gerçek. Terörle mücadeleye ayrılan enerji ve imkanların ülkenin kalkınmasını baltalayacak boyutlarda olduğuna da hiç kuşku yok. Türk Silahlı Kuvvetleri ile güvenlik güçlerinin neredeyse bütün mesaisi terörle mücadeleye ayrılıyor. Sınır ötesi askeri harekatlar bile yine teröre yönelik tedbirlerle ilgili.

Bu tabloyu tersine çevirebilsek, terörü bir çırpıda kökünden yok edebilsek ve ülkenin bütün enerjisi ile imkanlarını çok daha verimli alanlarda değerlendirebilsek herhalde bu yüzyılın en büyük kalkınma mucizesini Türkiye gerçekleştirebilir.

Olabilir bir şey midir bu?

Dünyada Türkiye’nin neredeyse 40 yıldır baş etmeye çalıştığı türden etnik kökenli teröre muhatap olmuş başka ülkeler de var. Geçmişte de vardı, bugün de öyle ülkeler bulunuyor.

Etnik kökenli teröre geçmişte muhatap olmuş ve kanlı olaylar yaşanmış bazı ülkeler sonunda bu işin üstesinden geldiler. Halen aynı türden teröre maruz kalanlar arasında da yine benzeri bir başarıyı yakalamak için gayret gösteren ülkeler olduğu da biliniyor.

Terör gerçekten de buna maruz kalan ve can-mal-itibar kaybına uğrayan ülkeler için bir ‘beka sorunu’ teşkil ediyor.

Ülkenin adı İngiltere olsa da ediyor, Sri Lanka olsa da…

Reklam

HDP’ye veya onun gibi bir partiye olan ihtiyaç

Acaba terör belasına müptela ülkelerden sorunu çözmüş olanlar bunu nasıl sağladılar? Halen terörü yok etmek için gayret eden ülkeler hangi yöntem/ler ile bu beladan kurtulmayı umuyorlar?

Çok yolu-yöntemi var da terörden kurtulmanın, hemen hepsinin reçetesinde bizdeki HDP türü bir partiden yararlanmak mutlaka bulunuyor.

Öyle partilere siyasi sistem içerisinde yer aldıkları ülkelerde de kızılıyor, kitleler varlıklarından rahatsızlık duyuyorlar, ancak siyaset onlardan yararlanmanın yollarını arıyor ve bulanlar çözüme de yaklaşıyorlar.

Türkiye de o yolu denedi. Denedi, ama beceremedi. İlk denemelerin başarısızlıkla sonuçlandığı başka ülkeler de var; yeniden denediler ve bir çoğu başarıyı öyle buldu. Bizde de terörün bütünüyle ortadan kaldırıldığı günler mutlaka gelecek.

O günlerde HDP gibi bir partiye belki ihtiyaç olmaz, ama belki de esas ihtiyacın o sırada duyulması da mümkündür. Sırf böyle bir ihtimal düşünülerek bile, siyasetin kanalını açık tutmak gerekir.

Kızabiliriz. Rahatsızlık duyabilir ve tahammül sınırlarımız zorlanabilir. Ancak siyaset bunu normal kuralları içerisinde yumuşatıp uygun bir hale sokmanın da sanatıdır. Esas HDP’lilerin işinin zor olduğunu, onların iki taraflı baskılar altında bulunduğunu görmeliyiz.

“Ülkemizin beka sorunu var” görüşünü sıklıkla tekrarlayan ve bunu HDP ile ilgili dile getirenlerin de bu gerçeği bilmesinde yarar var.

Siyaset ortamı nefessiz kaldığında ülkede ‘beka sorunu’ kendini daha güçlü hissettirir; bunu da asla unutmayalım.

ΩΩΩΩ

Reklam

58 YORUMLAR

  1. Bu ulkenin beka sorunu yok.
    Adalet sorunu var.
    Egitim sorunu var.
    Mehalefet sorunu var.
    Yonetici sorunu var.
    En onemlisi adam sorunu var.
    Yazari yazar değil pısırık yazamaz.
    Universitesi universite değil çözüm sunamaz.
    Hiç kimse işinin gereğini yapmaz ancak habire sallar sadece karşısındakini ķötüler .
    Bu mu adamlik ? Bir tane iktidar partisinden biri çikip ya biz bir yerlerde yanlış yaptık diyebiliyor mu ?Bir tane muhalefet partisinden biri çikip 17 senede bir seçim kazanamadik acaba nerede yanlis yaptik diyebiliyor mu.
    Memlekete cesur adam lazim .
    Ama ADAM GIBI ADAM LAZIM.

  2. Sadede Gelirsek ; İnancımız samimi Sağlam olsun, İşlerimiz Düzgün olsun,Ahlakımız Güzel olsun .Gerisi Kolay Eğer bunlar yoksa ,Nemiz var,

  3. Sayın Bernar,Sayın Gayret Abi Allah hayrınızı versin sizde hiçmi insaf Yok yaz babam yaz,yaz babam yaz .Valla. Böyle olmaz ,Bir aylık yazı bir güne Sığdırılmazki .Bak işte gördünüzmü biz siyasilerimiz çok konuşuyor bıktık derken, Fehmi korunun Sitesini seçim meydanına çevirdiniz ,Ne diyim Abi. Allah hayrınızı versin

  4. Yeniden merhaba, Günay Bey,
    Hayır, cevabım “Ama onlar özgür değiller ki. . .” ya da bu anlama gelecek, sorumsuzluğu mazur göstermeye yönelik bir karşılık olmayacak. HDP içindeki demokrat, parti üzerindeki PKK ve Türk Solu vesayetini kırmak isteyen, Kürt sorununun çözümünü tüm Türkiye’nin demokratikleşmesi sorunu olarak gören damar, bence üzerine düşen tarihsel sorumuluğu yerine getirmeye, HDP’ten ayrışmaya hazır ya da buna çok yakın. Ancak, bunu ayrı bir parti kurmak şeklinde gerçekleştireceklerine pek ihtimal vermiyorum, böyle bir adımı pek akılcı da bulmam doğrusu. Bu barış yanlısı, PKK karşıtı damar, tıpkı AK Parti’nin vesayet rejimini gerileterek dizginleri ele geçirdiği dönemde yaptığı gibi, Türk/Batı coğrafyasından gelecek bir ele şiddetle ihtiyaç duyuyor -samimi, ilkeli, güvenilir bir el. Söz konusu el, ancak ve ancak müteyeddin yığınların kendi içerisinden çıkaracağı demokratik kitle partisi olabilir. Böylesi bir partinin ortaya çıkması durumunda, HDP’yi terk edecek olanlar yalnızca sözünü ettiğim Kürtler olmayacak, AK Parti’ye yabancılaşmış olduğu için bir süredir HDP’ye yaklaşmış ve HDP’nin seçmeni olmuş yüzbinlerce müteyeddin Kürt de kütlesel olarak HDP’den kopacak ve olanca ağırlığıyla müteyeddinlerin yeni, demokratik siyasal partisine/hareketine omuz verecekler. Demokrat Kürtleriyle, sayısı milyonları aşan müteyeddin Kürtleriyle geniş bir tabana yayılmayı şaşırtıcı denecek kadar kısa bir sürede başaracak böyle bir müteyeddin Türkiye partisi, Kürt yığınlarının PKK şiddetine karşı da muazzam bir korunma sağlayacak. Mesele, tanımlama çalıştığım türden bir kitle partisinin doğuşu ve bunun zamanı. Ben Saadet Partisi’nin tek başına böyle bir partiye evrilebileceğini düşünmüyorum. Benzer şekilde, Davutoğlu tarafından kurulcağı söylenen parti de bu işlevi görmez. Bütün bu kadroların yanlarına ilkeli seküler demokratları da katarak tekbir potada erimesi gerekiyor bana kalırsa. Böyle bir partinin inşası durumunda Kürtlerin HDP’nin içini boşaltarak onu ancak yüzde 4-5’lerde oy alabilen, bir yıldan diğerine daha da güç yitiren bir parti durumuna düşüreceklerinden kuşkum yok. Bu tarihsel görev ve sorumluluktan kaçmayacaktır Kürt yığınlar. Çünkü, çok az kişinin görebildiği, oysa çok yalın ortada olan bir gerçek var: Kürtler ne bölünmek, ne ölmek ve öldürmek istemiyor. Onların ezici çoğunluğu da tıpkı pek çoğumuz gibi huzurlu ve özgür bir gündelik yaşam, aş ve iş, eğitim ve sağlık sorunlarının giderek tatmnikar ölçülerde giderildiği bir hayat istiyorlar kendileri ve çocukları için. Ve, nasıl Türkler kendilerini Türk olarak hissediyor ve bunda ısrar ediyorlarsa, bu ülkede bizlerle birlikte kendilerini Kürt hissederek yaşamak istiyorlar. PKK’nın altını oyarak onu tarihe gömmenin yolu da buradan geçiyor bence. . .

  5. Yeniparti geliyormuş. Çiftlikbank reklamları gibi. Kimlerin kurduğu belli ama seçimlerde beklediği sonucu alamayınca sıvışacak bi ekibe benziyor… Demek ki neymiş bu seçim belediye seçimi görünümlü beka meselesiymiş..İyi oldu ortaya çıkmaları veya çıkamamaları…emperyalist unsurlar bu iklimin kader beraberliğindeki unsurlardan küçük olanları ana gövdeye saldırtmaktadır. Bu saldıranlarla politik kansere yakalanmış olanlar, iktidara ulaşma adına iş birliği hâlinde olabiliyorlar. Onlar, bu gaflet kör dumanı altındaki iş birliğinin, millî bekamızda hangi onmaz yaralar açacağından habersizdir….31 Mart 2019, ne bir seçim, ne mahallî seçim, ne belediye hadisesidir. 31 Mart; 27 Mayıs, 28 Şubat, 15 Temmuz neyse odur…Ortada bir parti, iktidar, seçim yarışı yoktur. Emperyalistlerin kullandıkları, onlarla iş birliği zaafına kapılmış gündelikçi politikacılar ve elde kalan son vatan bütünlüğünü muhafaza için canhıraş bir şekilde koşturanlar vardır….

  6. Türkiye de Beka sorunu olduğunu gösteren bas bas bağıran örnek dolu
    Yazar ise bunlardan birinin su üstündeki küçük kısmını alarak Beka meselesi yoka getirmiş.
    Şimdi bunları önemlilerine bakalım isterseniz.
    1-İlk kez bir ABD darbesi başarısızlığa uğratılmış ve ABD de “Başaramadık bıraktık” mı diyor sayın yazara göre
    her gün bir şekilde Türk devletini tehdit edip gereğini yerine getirmiyor mu?
    2-FETÖ denen örgüt tüm kılcal damarlarda ve hala aktif bukelemun gibi her kılıkta gezmiyor mu? Sizce darbe den sonra vazgeçip bıraktılar mı?
    Yazarın FETÖ mensuplarına ABD ve Almanya nın siper olmasına bir yorumu var mı hiç duyamadık.
    3-PKK ve HDP için “batı bunlara yardım ediyor” diye efsane vardı şimdi ise açıkça müttefiğim diyor dokunursanız sizi de ekonomomizinize de mahvederim diyor.
    Suriye nin kuzeyinde resmen devlet kurdular ve 80 bin kişilk orduları var.
    Sizce artık HDP ve PKK ya eskiden baktığımız gibi mi bakmalıyız.Sayın yazara göre evet eskiden de pkk vardı.
    Ama ABD açıktan müttefik değildi.Güneyde devlet kurup 80 bin kişilik donatılmış ordusu yoktu.
    4-Türkiye Rusya dan Nato boyunduruğundan çıkararak silahlar alıyor ve ABD bunun olması durumunda Nato diye birşey kalmayacağını bilerek tehditler ediyor.
    Sizce bu tehditler kuru sıkı mı?
    Cambaza bak cambaza..
    Dert sadece HDP ye verilen oy öyle mi?
    Hedef her taraftan ABD dümeninden çıkmış Türkiye yi sıkıştırmak.Güçsüz hükümetler haline getirip indirmek.
    Bu HDP aracılığı ile de deniyor.
    PKK aracılığı ile de.
    FETÖ aracılığı ile de.
    Direk kameralar karşında ekonominizi bitirim diyerek de tehdit ediyor.
    Ama yazar bu tehdidleri “HDP ye oy vermek” olarak basitleştirip, hedef şaşırtıyor.
    Evet Beka sorunlarından biri ABD müttefiği haline gelmiş PKK (Siyasi kanadı HDP)
    ama maşalar HDPKK ile sınırlı değil.
    Yazarımız da ısrarla bu maşalar hakkında en küçük bir yazı yazmamakta ısrarlı.

  7. Öyle yerleşeceğiz ki bizi jiletle kazıyamayacaklar.” sözünü hatırlarsınız. FETÖ’nün ini, ne dershanesi, ne bankası, ne de gazetesidir, FETÖ’cülerin ini mankurtlaştırılmış beyinleridir. Oralara girilmeden beka meselesi bitmez… Doğudaki Hdp li belediye başkanlarının emriyle açılan hendekleri unutmadı bu millet…Beka meselesi bitmez….(hdp ye destek vermeyen çoğunluktaki kürt kardeşlerimizi ayırıyoruz tabiki.. pkk hdp eşittir kürt milleti diyen yok… ne kadar oy alırlarsa alsınlar pkk zoruyla hdp baskısıyla oy veren 6 milyon insanın hepsine hdp lidir diyemeyiz)…Derdi demokrasi, özgürlük olanın HDP ile, FETÖ ile işi ne?..Millete açıklamakta zorlandıkları işbirliğini “demokrasi” diye izah ederek dalga geçiyorlar….Dertleri seçim kazanmak olmadığı için gerçeğe saygı, millete saygı gibi bir dertleri de yok. Gündemleri, ajandaları başka. “Muhalefet” makamını elde tutmaya çalışıyorlar. Her telden çalmaları, her kesimle işbirliğine girmeleri, bunu yaparken ahlaki bir kaygı taşımamaları, siyasi bir sorumluluk duymamaları bu yüzden…Millet ittifakı adını verdikleri işbirliğinin amacı “demokrasiyi” kurtarmak değil, ülkeyi daha fazla yıkıma sürüklemektir…“Çöpten ekmek toplayan kadın”ın fotoğrafı birisisinin bütün siyasi macerasını özetleyen o fotoğraf, baştan sona yalana dayalı bir siyaseti benimsediğini de gözler önüne serdi…Gerçekleri sonsuza kadar inkar edemez, yok sayamazsınız. Hayat, gerçekleri bir yerde muhakkak insanın suratına çarpar….Beka meselesini belediye seçimine indirgemek mi…sulandırmayın. O fetönün taktiği..

    • Muharrem ince ve ekibine başarılar dilerim. Muharrem abi yeni parti de eski bakanlar mı falan olacak veya eski cumhurbaşkanı. Gerçi o pek ön planda olmaz arkadan işler çevirir… Bak yüzde 50 si yeniyse desteklerim ona göre

    • Hem bu mesajın kendisindeki, hem de linki verilen sitedeki metinlerdeki “gizemli” hava itici geldi bana. Bu mesajın arkasındaki kişi ve kişiler neden saklanma ihtiyacı duyuyorlar? Merakımı gidermek için, sitede ne kadar yazı metni varsa okudum. Merakımı giderecek pek bir şey yok. Belki bu gizemli sitenin sırrına erebilirim beklentisiyle Karar ve Cumhuriyet gazetelerinin Internet sitelerine baktım. CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel’in AK Partiliere yönelik uzun, imalı, kısmen de alaycı tek bir cümlesi dışında orada da bir bahis yok. Özel’in sözüne baklırsa, bu bir Davutoğlu, Babacan, A. Gül girişimi. Ne kadar doğru, ne kadar inandırıcı? Erdoğan’ın Yozgat konuşmasında da üstü kapalı olarak bahsi geçiyor bu girişimin, ama o da açık etmiyor bunun kimlerin girişimi olduğunu.
      Sözü ve iddiası olan çıksın ortaya açıkça, sözünü ve iddiasını ortaya koysun, destek beklesin eğer alabileceği dikkate değer bir destek olacaksa -olacağını düşünüyorlarsa. Bu “stratejik” saklanma kararı ve tavrı hayli tuhaf ve çocuksu geldi bana. Hem yeni parti kurma süreci başlatacaksınız, hem de girişiminizin başını çekenlerin Türkiye gibi bir yerde umduğunuz süre boyunca saklı kalabileceğini varsayacaksınız. Üç beşe güne değil, bence üç beş saat içinde bu parti girişiminin arkasında kimler olduğu açığa çıkar. Hiç doğru görünmedi bu tavır bana.

  8. Mahallede yangın varken ……pu aynada saçını tararmış:) var mıydı yok muydu; beka mıydı zeka mıydı derken yine kürt memette kaldı mı nöbet:) yani aramaya gerek yok; sevene dert çook… Hayatın kendisi bir risktir..! Ama sayın yazarın da işaret ettiği gibi siyaset sahnesindeki tıkanmışlık (özellikle de muhalefet takozu:) oldukça hayati ve güncel bir sorunsal. Öyle ki iktidardaki akp/mhp blokuna karşı ne kadar terör örgütü ve destekçisi partiler varsa hepsi de aynı yatakta işbirliği halinde basılmıştır! Onların iplerini elinde tutan dışgüçlerin kimler olduğunu da heralde hepimiz biliyoruzdur? Şimdi içimizdeki bu piyonların (siz truva atı deyin) ülkeyi götürüp imf kapılarına bağlamaktan başka bir önerisi olmadığına göre; milletimiz seçimlerde onları deliğe süpürmekten başka ne yapabilir ki?

  9. Bernar’ın tesbitlerine bakın, Trump’ın konuşmalırına bakın. Müslüman teyzeli OBAMA’yı hatırlayın.
    Venezzüella’da olup, bitenlere, fakir (!) in ekmeğine göz dikenlere bakın, Irak ve Suudi halkına yapılanlara varlıkları üstüne lök gibi oturanlara bakın, Afrikada Batılıların yaptıklarına bakın ne dediğim daha iyi anlaşılacaktır. Mesele, insanlık meselesi ise, Batılılar İnsan DEĞİL mi ? Onlar ve özenenler, yoksa, KONUŞAN hayvan mıdır ? Boşuna değil, en fazla özgürlük de onlara

  10. Eğer beka meselesi dediğiniz gibi hdp ise bilmediğimiz başka şeyler var olmalı aksi halde hdp bir beka meselesi görülüyorsa yandık demektir. Bugün Türkiye’de hdp yi uzun süreli makul görecek kendi seçmeninin dışında olsa olsa aşırı sol terör grupları olabilir. Örneğin Diyarbakır’da hdp adayı seçilirse ne olur ? Şu bilinenler ile ciddi hiç bir şey olmayacağını olamayacağını düşünenlerdenim. Dün ne idi ise bu gün de o. Görünen o ki hdp Diyarbakır’ı yine kazanacak. Yapacağın şey millete silah dağıtıp o güzel şehrin, güzel insanların yaşadığı akrabamız,canımız Diyarbakır’ın üzerine mi yürüyeceksin. Elbette hayır. Sadece 2015 te çözüm iyi niyetiyle gösterdiğin hoşgörüden yararlanarak devlet imkanlarını Pkk ya peşkeş çekenler, tüneller kazanlar, bölgede terör estirenler, sonrasında kuyruklarını arkadan zor toplayıp kaçacakları zafer çığlığı atanlar, sözde eyalet kuranlar bu kez aynı fırsatı bulamayacak ve bulmamalı. Nasıl ki maliye şüpheli mükellefini sıkı takibe alıyor sen de onların ( hdp li belediyeler) bütçe harcamalarını sıkı takibe alacaksın.Bunlar elbette bilinen şeyler. Bilinmeyen şey bu parti bahane edilip milletin oyu mu çağrılıyor yoksa kamuoyunun bilmemesi gereken şeyler mi var. Şayet bilmememiz gereken ülkenin ali menfaatleri var ise biz bu filmleri bir daha seyretmek istemiyoruz. Biz her şeyi bilmek istiyoruz.
    Aynı görüşteyim günü geldiğinde ( inşaallah gelmeyecek ve bir daha istiklal marşı yazmayacağız tıpkı 15 Temmuz’da gelemediği gibi) beka çağrısının vereceği heyecanı şimdiden bu kadar rahat heba etmemeliyiz.

  11. Bizim nesil dijital ve bilgisayar nesli olmamakla birlikte, ucundan kuyruğundan bir nebze
    yakalıyanlarımız var. Bunu neden söyledim. TARTIŞTIĞINIZ konu TAMAMEN bu saha ile ilişkili de ondan.
    Bu konu KADER bahsini de anlamamıza YARDIMCI olabilir ve onu açıklamıya da. Nereden ÇIKTI demeyin.
    Anlatayım :
    II. Dünya Harbi göçmenlerinden, ALMAN ZULMÜnden kaçan ve bir müddet Türk Üniversitelerinde de ders veren – fakat, Başkan İsmet’ce himaye edilemeyip, kafesten kaçırılan – ünlü Yahudi Prof. NEUMARK
    diyor ki ; ” Osmanlı YIKILDIKtan sonra kurulan yeni TÜRKİYE CUMHURİYETİ, ASLA Türk ve İslam Devleti olmadı. evet OLMADI. Çünkü, Yeni Devleti ve Resmi ideolojiyi TESİS EDENLER, hep, kripto (GİZLİ) YAHUDİLER ve gizli ERMENİLER idi “.
    Yani ilim ve gerçekcilik haysiyetine sahip olduğu anlaşılan Prof. Neumark AHMAK ve KOLAYCI Osmanlı kalıntılarına demek istiyor ki ; bu Cumhuriyetin YAZILIMı ve Yazılım PROGRAMLARI kripto YAHUDİ ve ERMENİLERce BATILI (MÜSTEVLİ) Devletlerin GÜDÜMÜNDE ZORBALIKLA yazılmıştır. Bu yazılım ve Programlar var olduğu müddetçe, siz Bilgisayarınıza (DEVLETİNİZE) Türklük ve Müslümanlıkla ilgili ÖZDE birşey YAPTIRAMAZSINIZ. Bu böyle biline. Laiklik, Bölücülük, demokrasi hikayesi, Beka-meka bu Programlanan YAZILIMDA gizlidir. Yani, bu yazılımı değiştiremediğiniz sürece, bütün bu cereyan edecek olaylar mukadder (KADERİNİZ)dir.
    Biraz açarsak – kıt bilgilerimle – YAZILIM, bilgisayar programımızı kullanmayı sağlıyan program (veya programlama dilleri) dir. PROGRAM ise, bilgisayarı, belirtilen bir İŞLEVİ yerine getirmek üzere, YÖNETENLERİN (gizli Devlet ! BATI) bilgisayara, NE YAPACAĞINI Söyliyen KOMUTLAR (ki gizlice kodlanmış)
    dizisidir.
    Değişik amaca yönelik Uygulama programları (paket program) vardır, imar palan ve programı gibi
    Programlama (dili) Bilgisayara (HALKA ve eşkiyaya) NEYİ, NE ZAMAN ve NASIL yapacağını belirten KOMUT(emir)LER ve ” deyim”ler İÇERİR. Aynı zamanda kullanıcının işlerini de yapar; aynı zamanda, ONU da HOŞ (bağlı) TUTMAK iÇİN.
    YAZILIM (kader !) ,Program’dan daha geniş anlam içerir. Yazılım olmadıkça, bilgisayar çalışmaz,
    içi boş davul gibidir. Mühim olan onun içini KİMİN dolduracağı ve doldurduğudur.
    Dolayısıyla, Milletlerin hayat çizgilerini (talihlerini) DEĞİŞTİRMEK, öyle, pek kolay bir iş değildir. Büyük fedakarlık ister. Sıradan kadroların yapacağı iş değildir.
    Yazılım ve Programı dilediğin bir anda, ilimsiz, emeksiz, ucuz ve kolaycı (politika gibi) yaklaşımlarla, çabalarla DEĞİŞTİREMEZSİN, değiştirtmezler. Nitekim, Tayyip bey, esiyor, tozuyor, fakat, bir türlü YAĞMUR indiremiyor. Zira, “oyun bilmiyen gelin, yerim dar” dermiş. Sana, YAZILIM’ı kolay kolay
    değiştittirirler mi ? İMANIN, VATAN SEVGİN sonsuz, sınırsız, akılsız ! olacak. GAYB’a ve Sünnete TAM İNANACAKSIN. Selçuklu, Ertuğrul, Osmanlı gibi. Senin bir irade-i cüz’iyen varsa da, bir de büyük ve daha şumüllü İrade var. Bileceksin.
    T.C.nin “Yazılım Programı” İSTİKLAL Harbinin akabinde, MASADA, Kripto YAZILIMLARLA yazılmıştır, Batılı eski ! DÜŞMANLARCA. BEKA meselesi bu programda gizlidir. Yeni ve ciddi bir yazılımı Bilgisayara (VATAN EVLATLARINA) yazdıramadıkça Beka sorunu hepten baki kalacaktır.
    Anlaşılan o ki, (neumark’ın söylediklerine ve tarihi hatıralara bakılırsa) YAZILIMI Bilgisayara
    (VATAN Toprağına) yerleştirenler İSTİKLAL Harbini YAPANLAR DEĞİL, TÜRK ve KÜRT (müslüman) olmıyan
    ve onlarla cephede ÇARPIŞANLARDIR.
    Sakat kafaya sakat fikir yerleştirmiyelim ; HDP (adaylarına ve hempalarına, sloganlarına bakın)
    ETNİK (KÜRT) parti değil, onları hamakatla kullanan BATI YAZILIMLI-programlı) bir İDEOLOJİ Partisidir.
    Resmi İdeolojiyi tesis edenler ve devam ettirenler belli bir ideolojiyi HALKA giydirmiştir ; Tayyip Erdoğan da
    BU GÖMLEĞİ giymek zorunluluğunu her daim hissetmektedir.
    BEKAYI temin için yapılacak olan, 50’yi aşkın yıldan beri mücadele veren MORO Müslümanları gibi UYANARAK, İLME ve SÜNNETE sarılmak, hAKİKİ ve samimi ULEMA YETİŞTİRMEKTİR. Kurk’a yatan tavuk gibi, KAZ YUMURTALARI üstüne yatarak SUYUN karşı tarafına geçen YAVRULAR peyda ETMEMEKtir.
    1920 deki gibi, yazılımı (particiliği-bölücülüğü) değiştirip, TBMM Hükufmeti kurdurarak birlik
    beraberliğe hizmet etmektir.

  12. Sayın koru yorum yapan arkadaşlar yazılarınızı okumadan yorum yapıyorlar gibi geliyor bana bence siz yazı yazmayın arkadaşlar burada birbirlerine yorum yazıp mutlu olsunlar bence hele hiçbir fikir beyen etmeden yazılarınızı okumadan bir siyasi partiye kalemşörlük yaparak geçinen H.Gayret rumuzlu arkadaş bırak yorumculara yorum yetiştirmeyide sayın korunun yazılarını okuda bir fikir sahibi ol dünyayı tanı bir bilgin olsun dünyadan daha öncede sana yazmıştım fikrin varsa çözüm önerin varsa yaz okuyalım gereksiz yorumlar yazarak bu sayfaları kirletme arkadasım.Okuduğun bu yazıda bir meslek hayatının tecrübeleri birikimleri yaşanmışlıkları var biraz istifade edersen sen kazanırsın diye düşünüyorum.Sayın Koru o kadar güzel izah etmiş siyaset ortamı nefessiz kalırsa neler olacağını düşünmemizi istiyor.Düşündük mü acaba.

  13. 15 Temmuz’un üniformalı hainlerinden Erkan Öktem, dönemin TEM Daire Başkanı Aslan’ı başından vurmuş, koruması Gülhan’ı şehit etmiş, silahı tutukluluk yaptığı için Jandarma Alb. Güven Şağban’ı öldürememişti, mahkemede “masumum, o gün odamdan çıkmadım” diyor, niye, çünkü Amerika hepsine emir vermiş: Sonuna kadar inkar ile direnin, az kaldı, sizi kurtaracağız.
    Nasıl kurtaracak? Bu millet FETÖ markalı yeni bir saldırıda eline geçirdiğine mahkeme salonu göstermeyeceğine göre, demek, farklı bir plan var… Beka meselemiz yok mu dediniz….Chp mi bunları savuşturacak…güldürmeyim adamı

  14. İsabetli
    Sermaye iktidarda olanlara zulüm yaptırır, halkı da isyana sürükler. 40 senelik bela budur. Dolar’ın arkasından koşan bürokrat ile eşkıya birbirleri ile kavga eder. Ülke parçalanır. Biz CHP ile koalisyon yaptığımızda bu oyunu bitirdik sandık, PKK belası çıktı. AK Parti çözüm süreci üreterek bu sorunu çözmek istedi.
    O zaman yazdığım makalede “AK Parti yanlış yapıyor. Önce dağdaki eşkıya yenilmeli. Ondan sonra onlarla uzlaşmaya gidilebilir. Yoksa eşkıya ile uzlaşma demek teslim olma demektir.” demiştim. Yine o zaman yazdığım yazımda “Legal olarak kurulmuş partiler ne kadar anormal konuşurlarsa konuşsunlar hatta PKK’yı savunurlarsa savunsunlar dokunulmamalıdır. Onları hapse atmak demek halkın meşru yoldan haklarını alamayacakları kanaati oluşturur, halk da PKK’lılarla bir olmaya başlar. HDP, PKK’yı savunmalıdır. Yoksa PKK onu dışlar, illegal örgütlerin arkasından gider.” demiştim.
    Koru’nun bu yazısını Bahçeli ve Türk Ordusu bir kaç defa okumalıdır. Beka sorununun en büyük tehlikesi legal bir partiyi eşkıyaların kucağına itmedir. Türk devletinin bekasını dinamitleyen en büyük tehlikedir. Akevler’İn Türkeş’le görüşmesinde ilk şartı, Kürt düşmanlığı yapılmaması olmuştur. Bahçeli ve Ordu HDP’lileri hapishanede tutmakla devletin bekasını dinamitlemektedirler.
    Bugün ordumuz PKK’yı yenmiştir. Tam barış zamanı, tam uzlaşma zamanı, tam genel af zamanı. Aynı şey Gülen Cemaati için de söylenir. Devletimiz galip gelmiştir. Uzlaşma zamanı, af zamanı. Yoksa yeniden toplanırlar sonra yenme imkânımız da olmayabilir.

    • PKK Sınırımızda 80 000 kışılık ab-abd destekli ordu kurup devlet olmuş, sen de çıkıp PKK-FETÖ ye affedelim diyorsun.Ordu içinde 25000 fetö mensubu olduğu uzmanlarca söyleniyor, sen aftan bahsediyorsun.
      Kimden yanasın ?

      • Sapla samanı karıştırmayın 80.000 kişilik ordunun komutanını kırmızı halı ile karşıladık.Ogün terörist değilmiydi müslüm gunduz. Sn hocamın yaptığı yorumun altına imzamı atarım . İçeri tık tık nereye kadar. Dünya nasıl çözmüş bu işleri kaç tane nazi
        yargılandı. Tepe yöneticilerini yargılarsın yoksa her sempatizanı tutuklamaya kalkarsan
        türkiye de adam kalmaz içeri tıkılmadık. HDP terörist partı mi ozaman neden yargılayıp kapatmıyorsun .
        Bu ülke düşman yaratmakla biryere varamaz . Önemli olan düşmanlıkları dostluğa çevirmektir.

  15. Yazarın yazısından da uzun yorumlar var.
    Halbuki denklem gayet basit.
    Bu ülkede beka sorunu değil cukka sorunu vardır.
    Bütün mesele cukkayı kim götürecek meselesidir.

    • Adamım cukkalama meselesine bişey diyemiyorum ama bu uzun yorum yazmaya karışmasan iyi olur! Bernar beyin daha ilk günü zaten, bikaç gün idare edelim derim… Yalnız diğer bazı kıdemli yorumcularımızın satır sayısına ve cümle boyuna bulaşmayın yoksa ortam geriliyor, benden söylemesi…

  16. Türkiye bir bütündür. Bütünü tehdit eden her konu beka sorunu haline gelebilir, getirilebilir. Hele hele coğrafi ve stratejik konumu göz önüne alınırsa. Etnik ayrılıkçı PKK, bütüne bir tehditti ve hala tehdittir. Zamanında tedbir alınmadığı için ülke ekonomisine tahribatı giderek arttı. Kürtlerle veya hiç bir etnik grupla insan/vatandaş bazında bir sorun yoktur. Akrabalarım arasında kürt dahil 5-6 etnik kökenden insan vardir. Bunlar insanlıkta birleşen, hiç bir etnisitenin insanlığın önüne geçemeyeceğine inanan temiz insan örnekleri. Ülkenin muhtemelen yarısından fazlası akraba ilişkileri ile dallanmış budaklanmıştır. Bunlar bütüne kan ve can veren, ülkenin adeta damarlarını teşkil eder. Nüfusun 1920-30 lardaki kürt oranı %10-11 civarında. Bugün bu rakam kabaca % 25. Bu dengesiz ve orantısız bir gidiştir, çünkü bütünü hiç düşünmeyenlerce devamlı istismar edilen bir konudur. Kuran’a göre de adil değildir. Kuru kalabalıktan ziyade, toplumun bütününe, kalitesiyle katkıda bulunan insanlara ihtiyaç vardır. Kur’an dan çıkan sonuç budur (toplum kalitesinin anne-baba ve hatta çocukların öneminden daha da önemli olduğuna dair ayetler vardır-bir ara ayrıca tartışılır).
    Yabancılar hürriyet savaşçısı diyebilir, ancak PKK ortaya çıktı çıkalı kan döken bir terör örgütüdür. Kürtleri temsiliyet iddiasinda ne yazık ki hala aktif. Üstüne üstlük yine temsiliyet için, HDP türü bir parti de hep olageldi. Temsiliyette yarış halindeler ve organik ilişkileri var deniyor. İşin içinde etnisiteye hizmet gibi bir amaç varsa, HDP türü bir parti ortaya çıktığında, PKKnin kendini feshetmesi gerekir(di). Bu olmadığı gibi tehdit büyüyerek devam etmektedir. Buna yeryüzünde hiçbir ülke tolerans göstermez, hele bu stratejik coğrafyada.
    Güneydoğu, etnik kökene dayalı HDP gibi bir partiyi siyaset sahnesine çıkarmamalı(lıydı). Çıkmışsa da oy vermemeli(liydi). Kürtler, PKKya kesin tavır koyup bu örgüt kendi kendini feshetmeden aralarından etnik kesafette bir parti çıkarmamali. PKKyi bitirirse ancak kürtler bitirir ve bitirmelidir. Ancak bu aşamadan sonra layıkıyla temsiliyet için siyasi bir parti kurulabilir. Bu parti ülkenin ve özellikle kürtlerin durumuyla ilgili komşu müslüman ülkelerin ortak katılımiyla neler yapilabilir. Bu konuya odaklanır ve önderlik edebilir.
    Makul siyasi çözümler mutlaka bulunabilir. Bu güne kadar hiç bir güven vermeyen yabancıların (yahudi ve hristiyanların) bu konuda yardımına ihtiyaç yoktur. Birçok tanıdıklarım da var. Kürtlerin çoğu dindardır. Dolayısıyla bu konuda Kur’an da rehber olmalıdır. Sn Karagülle hocamız bir düşünür olarak bu konuda daha detayli bilgi ve fikirler verebilir (umarım). “Akıl*İman Sentezi”e göre çözümü olmayan hiçbir sorun yoktur. Kan dökmek Akıl*İman endeksi “SIFIR” (hatta sıfır altı) olan, çok kötü bir ameldir.

  17. Neden ülke siyasetinde var olmak zorunda kalanlar, danışıldığında hiçbir fikri olmayanları danışman olarak alırlarda, -sevmesem de ülke menfaatleri için farklı olanları da yanımda bulundurmalı onların görüşlerini de bilip alternatif fikirler oluşturabilirim- i düşünmezler. Ya da en azından farklı fikre sahip insanları da okumazlar kiiiiiiiiii

  18. SİYASİLERİN İKİ YÜZÜ VARDIR.
    Seçim öncesi.
    Seçim sonrası.
    Seçim öncesi en çok oy alacak bütün argümanları kullanırlar.
    BÜTÜN MESELE SEÇİM KAZANMAKTIR.
    Seçimden sonra söyledikleri ve yaptıkları ise gerçek niyetlerini gösterir.
    Bunu da devletin uzun yıllar da oluşturduğu stratejiye aykırı düşmemek şartıyla yerine getirmeye çalışırlar.
    Yerel seçimlerde B.başkanları seçilecek.
    O zaman neden B.Başkan adayları şehrin sorunlarını eldeki kısıtlı imkanlarla nasıl çözeceklerini tartışmaz.
    BU SADECE BİR YEREL SEÇİM GÖRÜLMEZ Mİ?
    Parti başkanları adayları belirleyince oy vekaleten parti başkanına verilmiş oluyor.
    O sebeple seçilmiş B.Başkanları görevden alınırken ve ilerde muhtemel alınacağı zaman görevden alan irade ;benim için benim aday gösterdiğim adaya oy vermiştiniz diyecektir.
    Başka birini de aday gösterseydim o seçilecekti der.
    Şimdi bu gösterdiğim aday istediklerimi yapmadı,yapamadı yerine başkasını atıyorum diyecek geçmişte gördüğümüz gibi.
    Onun için her seçim ülkemizde bir güven oylamasıdır.
    Halkımız sadece lider için adaylara oy verir.
    Ön seçim olmadığı sürece bu böyle olacaktır.
    Siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır.
    Bizim siyasi partilerin yönetim iç tüzüğünde demokrasi var mı?
    Siyasi parti topal da olsa demokrasiyi içselleştirmedi ise iktidara gelince mi daha demokrat olacak.
    Partilerle bizi avutuyorlar.
    Devlet her zaman perde arkasında hükmünü icra ediyor.
    Perde önünde ,sahnede görünen figüranlar sadece verilen rolü oynuyorlar.
    Rolü istendiği gibi oynamayanlar sahneden alınır.
    Peki devletin ne istediğini nasıl anlarız.
    Bence bunun çok kolay bir yöntemi var.
    Birbirine söylenmeyecek sözler söyleyenlerin asla bunları bir arada göremeyiz dediklerimiz; bir sihirli el tarafından ayni şarkıyı söyleyip aynı dansı yaptıklarını görünce işte bu devletin isteği şeydir diye anlarız.
    Devlet beka sorunu var diyorsa var demektir.
    Devlette devamlılık esastır.
    Yüz yıllar hatta bin yıl ayakta kalmak başka nasıl olabilir.
    Millette ve onun özeti olan devlette yüzyıllar boyu değişir ve gelişir.
    Yıkılmadığı sürece böyle devam eder; biz kısacık ömrümüzde bu değişimi kolay fark edemeyiz.
    Devletler de Bazen rejim değişikliği olsa da halkını kısa sürede dönüştüremez.
    Sonunda rejimin ismi değişir devlet geleneği değişmez.
    Sadece yöneticiler değişir.
    Devlet ilkeleri asla değişmez.Dünyada devletlere çeşitli nedenlerle ihtiyaç duyuldukça onları ayakta tutan temel ilkeler de değişmez;sadece günün şartlarına göre seleksiyon geçirir.

  19. Ülkemiz dünya üzerinde iki kıta arasında önemli ve stratejik bir noktadayız.
    Büyük bir devletin devamıyız.
    Şu anda dünyayı idare eden devletlerin yüz yıllık ileriye dönük senaryoları think thank çalışmaları mevcut.
    Biz ise sadece günü kurtarmak üzerine politika yapıyoruz.
    Rusya çarlık döneminden yüz yıllik sıcak denizlere inme politikasını ve boğazlar üzerindeki niyetlerini hep masada tutuyor.
    Osmanlı için hasta adam tabiri rus çarı 2.nikolanın deyimi.
    Yumuşak karnımız terör.
    Peki biz ne yapıyoruz.
    Bir belediye seçiminde bile insanları hain vatansever olarak siniflandiriyoruz.
    İngiltere ira terörünü nasıl bitirdi.
    İra nın başındaki garry adams ile siyasi kanadı sin fenn ile ilişkiler nasıl kuruldu.
    İra ile pkk yı karşilaştırmak biraz abes.
    İranın genellikle bir yere bomba koyduğunu patlamadan bildirmek gibi bir centilmenlik anlaşmasi vardı.
    Pkk ise çoluk çocuk demeden katleden eli kanlı katiller sürüsü.
    Dünya savaşlarında devletler milyonlarca insanı katletti ama sonunda mükemmel olmasada bir görüşme ortamı oluştu.
    Yemen ortadoğu ırak suriye kanın aktıği ülkeler.
    İspanya filipinler ingilizler italyanlar hepsi bir şekilde sorunu çözdüler.
    Bizim işimizin zor olmasının nedeni çevredeki ülke faktörleri ve istihbarar örgütleri.
    Ha birde derin devletimiz mevcut.
    Siyasilerimiz bu sorunu çözmeye odaklanmalı ayrıştırmadan birleştirmeli insanları nefret kindar hale getirmemeli.
    Hele bunu bir kaç oy için hiç yapmamalı.
    Neticede 50 yıl sonra bu ülkede yaşayanların yarısı olmayacak bugün doğanlarda 50 yaşında olacak.
    Gelecek nesiller tarafından rahmetle anılmak güzel bir şey değilmi.
    Rabbimizin bizleri ayrı ırklarda ayrı dillerde ayrı renklerde neden yarattığını düşünmek lazım.
    Hiçbir ırkın hiç bir rengin birbirine üstünlüğü yoktur.üstünlük sadece takva iledir.
    Bu hale gelen dünya da ülkemizin söyleyeceği bir söz yokmu.
    Olmazmı hemde çok söyleyeceği var.
    Sadece koltukta bir kaç sene daha kalma hesabı değilde ülkenin yılları düşünülürse.

    • Femdamat, latif abi akp den ayrılırken sayın güle demişti ki “bunlar 100yılı planlamış” diye; etti mi sana 100+15yıllık plan! Neyine yetmiyor? “bunlardan” kastının kimler olduğunu da sen bul artık:) tinktankmış…

      • Dünyadaki terörizm ve ayrılıkçılık tarihi hakkında dağarcığımdaki bilgileri yazdım.
        Siz thinke takılmışsınız.
        Evet thiktank ya.senin hiç bilmediğin.
        Yaşınız kaç bilmiyorum ama 1970 lerin abd uzay dizileride think tank çalışmalarıdır.
        Siz şarabın tadından başka herşeyini bilen abdüllatif şenere takılmışsınız.
        Evet yorumum bilgiye dayandığı için size ağır gelmiş olabilir.ne yapalım laf ebeliği yapmıyoruz.

  20. Geçenlerde Atilla Yayla,”Hiç bir Avrupa demokrasisi HDP gibi bir partinin varlğına
    izin vermez”demişti.Gerçekten de örneğin
    ABD,El-Kaide hesabına çalışan bir partinin
    varlığına müsade eder mi?Ya da bir Avrupa ülkesi,IŞİD’in siyasi kolu olarak
    faaliyet gösteren bir partinin varlığına
    tahammül eder mi?Bu soruların cevabı kesinlikle olumsuzdur.
    Bir parti seçimlere girecek,tehditle sindirdiği bölge halkının oylarını alarak
    belediyenin yönetimine geçecek ve belediyenin kaynaklarını terör örgütüne aktaracak.Bu olacak şey midir?Buna kim
    müsade eder?
    Öte yandan her ülkenin bir beka meselesi vardır.Bütün ülkeler bekalarını temin için
    ordu bulundururlar ve bunun için çok büyük harcamalar yaparlar.Beka sadece bir kuvvet bulundurmakla da ilgili değildir.
    Beceriksiz iktidarlar ülkelerini geri bırakarak,ekonomilerini zayıf düşürerek
    beka sorununa yol açarlar.Beka sorunumuz var diyen kişi ülkemiz gitti
    gidiyor demiş olmaz.Ülkemizin gelişmesi,
    güçlenmesi,başkalarının oyuncağı olmaması için yönetimi ehil ellere
    verin demiş olur.Uyanık olalım,müteyakkız
    olalım demiş olur.Kaldı ki 15 Temmuz’da
    yakın bir tehlike de yaşadık.
    Venezuela’yı görmüyor muyuz? Elin oğlu
    oraya devlet başkanı tayin ediyor.Suud
    Kralı’na,biz olmasak bir hafta yönetimde kalamazsınız diyor.İşte bütün bunlar beka meselesidir.Türkiye’nin böyle bir meselesi var mı?Yok.Ama beceriksiz iktidarlar ülkemizi zayıf düşürürlerse dışarıdan talimat vermeye yeltenenler olabilir.Nitekim yakın bir zamana kadar
    dışarının yönlendirmesine çok açıktık.
    Fehmi Bey’in,linkini verdiği bir köşe yazısına dayanarak ” Beka meselesi
    demek ki buymuş” şeklindeki yaklaşımını
    da isabetli bulmuyorum.Çünkü ilgili köşe yazarı Cumhur İttifakı’nın bir sözcüsü,
    temsilcisi değil.Kendi kişisel görüşlerini
    açıklamış.Tıpkı burada benim de kendi görüşlerimi açıkladığım gibi.

  21. Sayın Koru bizim anladığımız ; ‘beka sorunu’ Türkiye’de belediye seçimlerinde herhangi bir adayın kazanıp kazanmamasıyla ilgili değil, Cumhur İttifakının temsil ettiği bağımsızlık ve var olma iradesine karşı; Türkiye’yi güçsüzleştirmek, kontrol altına almak, bölmek isteyenler karşısında siyasal bir tavrın başarılı olmasıyla ilgilidir..FETÖ’nün mahrem imamlarının”, TSK’daki kripto üyeleri ile irtibat için kullandığı Türkiye çapındaki 4 bine yakın sabit hat ve bunlar üzerinden görüşen 15 bin TSK mensubunun belirlenmiş olması beka sorunudur….Tekirdağ, Edirne ve Kırklareli’nin yanı sıra Trakya’daki 72 ayrı ilçede HDP’li isimler, CHP listelerine yazılmış..HDP, İstanbul, Ankara, İzmir gibi bölgelerde aday çıkarmayarak CHP’ye çalışacağını gösterdi.
    CHP de bunun karşılığında kazanma ihtimali olan her ilde HDP’li isimleri belediye meclis üyeliği için üst sıralara yazdı.Bu benim ve ülkem için beka sorunudur…. Sizi de anlıyoruz tabi, arkadaşlarınızın kurduğu partiye zemin hazırlamak için iktidarın biraz tökezlemesi işinize gelir….

    • Madem terör örgütünün partisi niye bizim vergilerinden kendilerine seçim yardımı altında para veriliyor ,niye gereği yapılmıyor en üst perdeden her şey bilindiğine göre?Yoksa tekrar Oslo görüşmeleri için emin mi hazırlanıyor İngiltere’de bu örgüyün temsilcileriyle eski milletvekillerinin görüşmeleri sağlanarak(Taner Yıldız,Efkan Ala ve Mehdi Eker görüşmeleri mesela)

  22. Göz göre göre Kandil’in siyasi uzantısı olan bir partiyle işbirliğine giriyor, ülkemize darbe yapmaya kalkışan FETÖ şebekesiyle el altından ortaklık kuruyor ama sıra bu işbirliğini açıklamaya geldiğinde “demokrasi için işbirliği yaptık” diyerek kendisini temize çekmeye çalışıyor.
    Türk siyasetinde gerçeğin bu kadar eğilip büküldüğü, çarpıtıldığı doğrusu görülmüş değil. Millete açıklamakta zorlandıkları işbirliğini “demokrasi” diye izah ederek dalga geçiyorlar. Gözünü ve gönlünü gerçeklere kapatan dar bir kesim dışında bu sözlere inanan, itibar eden çıkmaz

  23. Türkiye’de gençler var mıdır? Hiç kuşkusuz vardır. Peki bu gençlerin hayata uyarlanışları, idealleri, şu ya da bu konudaki tercihleri anne-babalarının, dedelerinin hayata uyarlanışlarından, ideallerinden, tercihlerinden kısmen farklılaşmış ve çeşitlenmiş midir? Kuşkusuz öyledir. Peki günümüz gençlerinin tercihlerini, ideallerini, amaçlarını, beğenilerini, ilgi alanlarını vb. salt ait olduğumuz kuşakla örtüşmüyor diyerek yok sayabilir miyiz? Yok sayarsak, bu yok sayma eylemimiz gerçek dünyada ve gerçek gençler üzerinde caydırıcı bir sonuç üretir, bizim arzumuzun gerçekleşmesini sağlar mı? Nasıl önü alınabilir gençlerin bizce arzu edilmez tercihlerinin, amaçlarının, ideallerinin, ilgi alanlarının, beğendikleri müzik ya da giysi türlerinin? Onları, anne-babaları, amcaları-teyzeleri, nineleri ya da ,[retmenleri vb. olmaktan aldığımız otoriteye yasalanarak uygulamaya koyacağımız yasaklarla, tehditlerle sınırlamaya ve kontrol etmeye kalkarak gençlere yönelik beklentilerimizin gerçekleşmesini sağlayabilir miyiz? Onları korkutarak, harçlıklarını ya da eğitim giderlerini kısmakla tehdit ederek, itaat etmemesi halinde evden çekip gitmesini talep ederek bizlerden farklı olan tercihlerini, ideallerini değiştirmelerini sağlayabilir miyiz? Gençlerle, sağduyu ve bilgece bir diyalog içinde olmak, onları GERÇEKTEN anlamaya çalışmak, onları üzücü ya da arzu edilmez yönelimlerden sakınmaları açısından daha işlevsel, daha ahlaki, daha sonuç alıcı, daha adil olmaz mı? Yoksamak, ciddiye almamak, dinlememek, otoriter, yasakçı tavırlarla, korku ve tehditle (ve şiddete baş vurarak) onları sindirmeye çabalamak, gençleri kendi kuşağımızın otoritesine baş kaldırmaya kışkırtmaz mı?
    Türkiye’de Kürtler var mıdır? Hiç kuşkusuz vardır. Milyonlarca.
    Türkiye’de çok haklı, çok insani nedenlerle ülkelerinden kaçmış, gelip ülkemize sığınmış Suriyeliler var mıdır? Hiç kuşkusuz vardir. Milyonlarca.
    Türkiye’de, kısa bir zaman öncesine kadar, onyıllar boyunca hayata ilişkin anlam dünyaları, gelenekleri, inançları yok sayılmış, aşağılanmış, “ülkenin bekası açısından iç tehdit” olarak görülmüş, olmadık akıl dışı baskılara maruz bırakımış dindarlarımız var mıdır? Hiç kuşkusuz vardır. Milyonlarca ve milyonlarca.
    Dindarlarımız, kendilerini hiçleştiren, saygısız ve buyurgan egemen vesayet güçlerinden korkup sindiler, onların arzuladıkları ve dayattıkları modernist dil, hayat görüşü ve yaşam tarzına mı razı oldular? Elbette ki hayır! Çok acılar çektiler, utanç verici, ahlak yoksunu aşağılamalara, gaddarlıklara muhattap edildiler; amma ve lakin, anlam dünyalarından, hayatı bildikeri gibi yaşama arzularından, ısrarlarından, direngenliklerinden vaz geçmediler.
    Kürtleri ve Suriyeli göçmenleri yok saymak, onları aşağılamak hiç kimseyi ve bu ülkeyi bir adım ileri taşımaz.
    Devlet gücünü ele geçirmiş buyurganların “İÇ TEHDİT”, “İHANET”, “HAİNLİK”, “DIŞ GÜÇLERİN MAŞASI” söylemleri hiçbir zaman son bulmaz. Zaman olur dindarlarımızdır iç tehdit (ve “bunları Iran’a yollamak gerekir”) zaman olur Erdoğan’dır “hain” (bkz. üç beş yıl öncesinin Devlet Bahçelisi), zaman olur Devlet Bahçeli’dir (bkz. üç beş yıl öncesinin Recep Tayyip Erdoğan’ı), zaman olur Saadet Partisi’dir, zaman olur ülkücü gençlerdir (ve devrimci gençler gibi beslenmeyip asılmalıdırlar), zaman olur aslında sıradan, tutarsız, megaloman bir yaşlı din vaizine her nasılsa sempati duymuş ve onun cemaatine gönül vermiş insanlardır, hemen her zaman Kürtlerdir, beş altı yıldır (sanki daha önce hiç işsizlik, suç işleme, beş para etmez emeklilk maaşı, düşük işçi ücretleri, yüksek kira bedelleri vb. sorunumuz yokmuş gibi) işsizlikten hırsızlığa, düşük ücretlerden tıka basa dolu geçen metrobüslere kadar her şeyin sorumlusu ilan edilen talhsiz Suriyeli göçmenlerdir.
    Nefret dili ya da yoksama, anlamaya çalışmayıp baskıyla sindirmeye yeltenme, bütünleştirici değildir, herkesi, hepimizi güçten düşürür, ahlaki olarak tutarsızlaştırır, yüzeyselleştirir, adalet ve vicdan duygusunu örseleyip aşındırır. İnsani olan yanımızı köreltir ve kirletir.
    Nefreti kışkırtan bir dile destek vermek, insanı ne vatan haini yapar, ne işbirlikçi, ne de buna benzer bir şey. Sadece hiç akıllıca değildir. Umulan ve varsayılan sonucu değil, çoğu zaman tam tersi sonuçları doğurur.
    Mutsuz insanlar, çoğu kez, birilerini kafaya takmadan, birilerine öfkelenmeden, birilerini düşman ilan etmeden yapamaz. Anlamaya çalışma arzusu ve iradesi örselenmiştir çok. Adalet, vicdan, hakkaniyet gibi insanı insan yapan değer ve prensiplere hiç aldırmadan hemen herkesten kendisi gibi düşünmesini ve öyle davranmasını talep eder (doğru olanı kendisinin bildiğini, vatanını en çok kendisinin sevdiğini, kimselerin farkına varmadığı kötülükleri daha o kötülükler ortaya çıkmadan kendisinin görüp sezdiğini düşünür).
    Mutsuz insanlar, aklını kullanAmadıkları, vicdanın ve adalet duygusunun sesine kulak verEmedikleri için, gerçekten koparlar ve tutarsızlaşırlar.
    Bir yandan toplam ülke nüfusunun yaklaşık dörtte birini terörist ilan ederler, ülke nüfusunun en az yarısını bölücü güçlerin bilnçli ya da aptal destekçileri ilan ederler, diğer taraftan ve eşzamanlı olarak bir dünya liderinin önderliğinde güçlü Türkiye’nin on yıla kalmadan dünyanın en güçlü, en gelişmiş on ülkesinden biri olacağını iddia ederler.
    Yazık ve üzücü.
    Düşman aramaktan ve keşftemekten vaz geçin derim. Erdemli yaşayan iyi birer Müslüman olalım. Halkının dinsel inançlarına kem gözle bakmayan, dine ve dindara yönelik küfürbazlığı bilgelik ya da çağdaşlık sanma soytarılığından kendisini sakınabilmiş mütevazi, herkese değer veren ve herkese saygı duyan birer tanrıtanımaz olalım eğer inancımız yok ise. Siyasetten nemalanan üç beş bin siyaset profesyoneli dışında, sağ partilere oy veren seçmenlerin de, gerçekte sol ile ilgisi olmayan sözde-sol partilere oy veren seçmenlerin de bu ülkenin iyi olmasını, iyiye gitmesini arzulayan iyi niyetli, ülkesini gerçekten seven vatandaşlar olduğu basit gerçeğini görmede ve kabullenmede zorlanmayalım.
    İnanın hepimize iyi gelecek bu.

    • “Düşman aramaktan ve keşftemekten vaz geçin derim. Erdemli yaşayan iyi birer Müslüman olalım.” sn.bernar arkadaş sen bu temennilerini hemen aşağıdaki nusret arkadaşa da bi anlat; kendisi şeriat dedemizin elemanlarındandır, suriyeli garibanlara karşı nefret söyleminin dibine vuruyor, hem de dörtbaşı mamur bir mümindir:) iyi gelecek filan derken bu seçimlerde madamın partisini parlatalım anlamındaysa ben yokum abi; tekrar hoşgeldiniz:)

      • Ben hiçbir zaman Suriyelileri dışlamadım haddim değildir; sadece onlara yapılan toleranslar bizim esnaf kardeşlerimize verilmedi. Bu yüzden yüzlerce esnaf kardeşlerimiz kepenk kapattı.Benim sosyal medya hesabımda onlarca Suriyeli kardeşlerim var.
        H gayret bey! iftiralar konusunda iktidarı geçti sanırım. Nasıl ki iktidar Milli görüş partisi olan Saadet partimizi çete ilan ediyorsa H Gayret de beni ırkçılık olarak ilan ediyor.
        Saygılar

      • Hoşbulduk, H. Gayret Bey,
        Ülkemizdeki siyasal kültürün kışkırttığı “Lidere bak taraf ol!” tavrından uzak bir insanım. İyi Parti ve lideri Meral Hanım’a saygısızlık etmem, ama siyasi açıdan ülkenin yakın ve uzak geleceğinde dişe dokunur bir rol oynayamacağını düşünürüm -aynı şeyi CHP için, üzerindeki PKK vesayetini kırmayı bir türlü beceremeyen HDP için de düşündüğümü biliyorsunuz.
        Sizin geleneksel olarak “Şeriat dede” yakıştırmasıyla andığınız parti liderinin bana samimiyet, erdem, sağduyu, birleştirici bir dil konusunda inandırıcı ve saygı duymayı hak eden yegane lider olduğunu düşündüğümü, dolayısıyla kendisinden Temel Bey ya da Bilge Başkan olarak söz etmekte ısrarlı olduğumu zaten biliyorsunuz. Tarihsel olarak, Saadet Partisi, bu ülkede seküler-otoriter vesayet düzenine de, milliyetçiliği/ulusalcılığı oy devşirmenin en kestirme yolu olan içi boş bir hamsete dönüştürülmüş istismarcı CHP-MHP geleneğine de, Gülen Cemaati’ne de hiç pirim vermemiş, gerçekten sivil yegane siyasal gelenek.
        AK Parti güç yitiriyor, güç kaybı hızlanarak devam edecek. Bundan MHP dışında ne CHP, ne İyi Parti, ne Saadet Partisi beslenebilecek. Yani, olmasını kişisel olarak arzu etsem de, Saadet Partisi yerel seçilerden öyle hatırı sayılır bir oy yükselmesiyle çıkmayacak, AK Parti’nin alternatifi olarak görülmeyecek geniş halk yığınlarının indinde. Ama, ülkenin içine sürüklendiği çok boyutlu açmazlardan çıkarak yeniden kendini toparlayarak ileri doğru adım atması umudunun yegane POTANSİYEL siyasal taşıyıcısı, yegane sivil siyasal geleneği Saadet Partisi. Eğer dindar demokratların ve erdemli dindarların etkin olarak beslediği, geleneksel tabanını aşan bir partiye dönüştürürse kendisini, bundan mutluluk duyacağım. Temel Karamollaoğlu ve Saadet Partisi bana heyecan ve umut verici bir istikrar sergileyerek sağduyulu siyaset çizgisini sürdürüyor, iyimserliğimi günden güne artırıyor, bahtiyarım. . .
        Ülkenin içine sürklendiği keşmekeşlikten çıkabilmesinin yegane gerçekçi potansiyel umudu dindar demokratlar ve erdemli dindarlar. Onların sayıca çok az ama ülke siyasetinde yine de dişe dokunur bir yere sahip Yıldıray Oğur, Etyen Mahçupyan gibi tutarlı ve inandırıcı demokratları da çeperlerine alabildiği partisine ihtiyacımız var. Onca yaşanmışlıktan sonra ben halk yığınlarının ve Kürtlerin yüzlerini CHP, İyi Parti ve bugünkü haliyle HDP’ye döneceklerine inanmıyorum doğrusu. Böyle olursa da üzülür, düş kırıklığına uğrarım. Ya Saadet Partisi, ya da dindarların içinde Saadet Partisi’ni de eritecekleri kitlesel adaletçi ve özgürlükçü partisi. Umut burada. Değilse, vesayetin geleneksel aktörleriyle elele seçkinci devlet partisi haline dönüşmüş AK Parti’nin, PKK vesayetinin boyunduruğunu kıramayan HDP’nin, iktidara gelerek kendi kadrolarını nemalandırmaktan başka bir derdi olduğu kuşkulu CHP,İyi Parti’nin ellerinde daha çok sorun yaşarız, zaman kaybederiz.

      • Neslihan hanım, Bernar bey sadece ocakmedyada yazar; ve yazdıklarını geçmişe yönelik olarak tamamını okuyup anlamadan öyle ilk günden ekleyelim, beğelim falan da yok:) Son bikaç yılın özetini bi çıkarın görelim; eğer entelektüel kapasiteniz uygunsa değerlendiririz şekerim…

        • :)))). Ben Fehmi KORU’nun yazılarını okurum(okuduğum bir kaç yazardan biridir.) Fakat düzenli günlük takip etmiyorum. Dönem dönem okuyorum genelde buda seçim zamanlarına denk geliyor. Bernar Bey yada Hanım hiç fark etmez uzun zamandır düşüncelerinden ve kendini ifade ediş tarzından etkilendiğim bir kişi. ama tabi ki bir yılın özetini çıkaracak kadar okumadım. Gene de yazdığı yorumlarla bir takipçi guruhu oluşturabilecek biri. Bence bir blog açmalı yada twitter hesabı.

        • Aman kürşat bey şimdi bi de cinsiyet sorunsalı yaşamayalım allaaşkına; bernar bey bizim eski yorumcularımızdandır ve adı konusunda da hassastır, lütfen kaşımayalım..:)

      • Merhaba Neslihan Hanım,
        İnanın bir sosyal medya hesabım hiç olmadı. Zaman zaman kendimi tutamayıp uzun yorum metinleriyle dile getirmeye çalıştığım düşüncelerim çoğu zaman kendi yaşam deneyimlerim, bireysel gözlemlerim. Ülkenin yaşadığı siyasal-kültürel süreçlere bakarken öğrendiğim, ilham aldığım, duygudaşlık hissettiğim gazeteci ve yazarlar var -Fehmi Koru, Etyen Mahçupyan, Ahmet Taşgetiren, İbrahim Kiras, Yıldıray Oğur, Taha Akyol gibi. Ve elbette ki Cihangir İslam, Ömer Faruk Gergerlioğlu, Ahmet Altan gibi sevgiyle kucaklanası, erdem abidesi bireyler.

  24. Her seçimde olduğu gibi yine bir günah keçisi aranmaktadır. Çok güzel bir taktik! CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisine giden her oy meğer Kandile gidiyormuş! tabi yersen.
    İktidar rolünü iyi oynuyor ama anketler ilk defa öyle aksini söylüyor. Çözüm sürecinde neredeyse Öcalan masumdur diyebilecek bir iktidar vardı. Bugün neden bu hale geldi. Oy kaybına uğradığı için sürekli karşı taraf partileri Feto/pkk olarak halka sunuyor.
    Demek ki seçimde her yol mubahmış; önceki dönemlerde hatırlarsınız ismini vermek istemiyorum bir Ak patili demişti: Gerekirse Suriye’ye geçip 4 tane füze Hatay’a atarız savaş rolü veririz demişti.
    Muharrem incenin dediği gibi eğer elinizde belgeler varsa yargı elinizde gereğini yaparsınız. İftira ile karalama ile halkı galeyana getirmeyin.
    HDP etnik bir parti zaten tabanı da hepsi etnik kökenlidir. Her seçimde 6 milyon oy alan bir partidir. O zaman ülkede 6 milyon terörist var! demektir.
    SAYGILAR SEVGİLER

  25. Türkiyenin beka sorununun kaynağı ABD dir ve akp nin ona karşı etkin biçimde dik duramamasıdır.Zamanında abd nin her istediğini yapıp şimdi nazlanmaya başlıyorsanız size beka sorunu yaşatırlar.Fetö ve abd ile anlaşarak ülkeyi ele geçiren akp bu ülkeye hırsı nedeni ile beka sorunu yaşatmaktadır.Terör kolay çözülür.pkk nın arkasından abd yi çekilmek zorunda bırakırsan pkk kalmaz.Barış sürecide,éğit donat sürecide,güvenli bölge sürecide,sözde arap baharlari sürecide abd projeleridir.Sen iktidara gelirken bob eş bşk.olmayı kabul etmişsen tabiki beka sorunu yaşayacaksın.bob projesi Türkiyeninde bölünmesi projesidir.Kısaca beka sorunu akp dir.Ondan kurtulduğumuzda,bağımsız kararlar alabildiğimizde,ülke çikarlarını öne aldığımızda beka sorunu kalmayacaktır.

  26. Sayin koru Evet siyaşı kanalları açık tutalım da zaten tutluyor da Meclisteler ama onlara hak etmedikleri destekleri verirsek sırf ak parti kaybetsin diye onları azdirmis oluruz Nitekim geçmiş seçimlerde bazı partiler secmenlerini oy vermeleri konusunda teşvik ettiler sırf ak parti kaybetsinde ne oluRSA olsun basta feto culer olmak üzere oy verdiler zaten feto vatan düşmanı

  27. En yetkili ağızların bas bas bağırdığı “ülkemizin beka sorunu var” söylemine karşılık, yine en az onlar kadar yetkili ve etkili biri, Binali Yıldırım, şunu demiş:
    “Ülkemizde beka sorunu ile ilgili bir endişe taşımıyorum. Bu seçimler sadece yerel seçimlerdir, o kadar!
    Koru’da bunu farklı bir şekilde izah ediyor; şimdi vatandaş ayıklasın pirincin taşını.
    Seçmen pirincin içindeki taşın çoğunu ayıkladı ayıklamasına da, ama şimdi de sahte pirinç üretildi ya; sahtesiyle gerceğini ayırt etmede zorlanacağa benziyor.
    Koru’ ‘nun mezkur beka sorununu HDP, zımni olarak ta PKK üzerinden yorumlaması, beka sorunu ile ilgili hangisi sahte hangisi gerçek sorusunu akıllara enjekte edeceğe benziyor ..tabi çok karşılık bulursa.
    Koru, yok ama; meğer beka sorununu dillendirenler, bunu HDP üzerinden ifade ediyorlar açıklaması getiriyor getirmesine de; PKK gibi bir örgütün varlığı, ülkenin bütünlüğünü tehdit etmiyor diyebileceklerin de aklına şaşarım.
    Sahi, bizler daha çok bu PKK denen illetin üzerinde kafa yormalı, onun hala neden bunca zaman devam etti(rildiği)ne beyin patlatmalı deil miyiz?
    Sonrasında “halkların kardeşliği” demokrasi gibi kavramlar üzerinde kafa yorabiliriz. Hı, ne dersiniz?

    • Sayın Günay,
      Pek çok yorumunda sağduyunun, siyasi tercihini belle etse bile partizanca ve yüzeysel bir dilden sakınan, serinkanlı ve çözüm odaklı yaklaşımı öne çıkaran bir okur olarak takip ediyorum yorumlarınızı. Bu yorumunuz bende düş kırıklığı yarattı doğrusu.
      PKK’nın bir illet olduğu tespitinize duraksamadan katılıyorum. Evet, berbat bir illet. Peki ama “demokrasi” gibi kavramlar üzerine ŞİMDİ kafa yormayacaksak, o illetten ne zaman kurtulacağız? Türküsünü öyküsünü yasaklamaktan etnik kimliğini yasaklamaya kadar, dışkı yedirmekten asit kuyularında eritmeye kadar, her seferinde “en akıllısı” ve “en tahrip edici” olduğu söylenen, ‘yer altında bile iz süren’ bombalardan akıllı karakollara kadar 40 yılı aşkın zamandır denenmemiş ne kaldı?
      PKK’nın oyununu bozmanın en etkili yolunun ilkin şu yorumunuza sinmiş üstten bakan, şu ya da bu hakkı ne zaman ve ne kadar vereceğinin tek otoritesi olarak kendisini gören buyurgan yanılsamadan kurtulmak için daha kaç onyıla ihtiyacınız var?
      “Sen şu kenarda otur bekle Kürt vatandaş. Şu an dönüp sana bakacak zaman değil. Biz PKK’nın hakkından gelinceye kadar öyle demokrasi, seçilmiş belediye başkanı, örgütlenme özgürlüğü gibi abidik gübidik laflarla kaybedecek zamanımız yok. Merak etme sen, biz topla tüfekle PKK’nın hakkından geleceğiz yakında, sonra döner bakarız sana, derdin nedir sorarız. Canımız isterse ve hak ettiğini düşünürsek eğer, seni kardeşleşmeye değer buluruz!”
      Bu kafayla daha çok yıllar ne ibibikler öter, ne sütler kaymak tutar, ne PKK illetinden kurtulabiliriz. . .

      • Sn.bernar, valla görüyorsunuz işte; en akıllısının hali bu:) ne dediğini bilmez, kendini bilmez bi yığın barzo… Hasan bey ve benzeri arkadaşlarımızın (şair h.k.nın kulakları çınlasın:) sırtını sıvazlayıp ortaya bırakıyorsunuz, sonra da kendin bilmem hangi uzak asya ülkesine sıvışıp gidiyorsun..! Şimdi de işte böyle Ayteacher ın bile alkışlamaya lüzum görmediği hezeyanlar ve muzahrafatla aylardır boğuşup duruyoruz biz burda! Sen de artık bilmem hangi egzotik meyveleri ve acılı thai yemeklerini tadımlamışsındır rikşa ya binmediğin zamanlarda:)))

        • Vallahi de bu anlattığınız egzotik meyvelerden bilmem ne yemeklerinden bihaber, aha sayenizde çıkamadığım bu küçücük dağ köyünde kedicik köpekçikle bir başıma bir hayat sürüyorum (yalan yok, havada teyyare helikopter gördüğümde tası tarağı toplayıp bahçeden içeri sıvışıyorum -derin devleti ve derin devletçileri hafife almaya gelmediğini bilirim!) O meyvelere yiyeceklere bu kadar imreniyorsanız ve bunlar klavyenizle kurulduğunuz Fransa’da mevcut değil iseler, bence bir yolunu bulun kendinizi yerli-ve de-milli Saray’ın misafir listesine yazdırın, olmadı, günde bilmem kaç yüz çeşit yemeğin çıktığı Meclis mutfağına doğru bir uzanın 🙂

      • Bernar Bey; farklı sulara yelken açmışsınız!
        Öncelikle, şu ”Sonrasında “halkların kardeşliği” demokrasi gibi kavramlar üzerinde kafa yorabiliriz. Hı, ne dersiniz?” soru cümlem üzerinde gelişen yorumunuza ”Sonrasısında…” dediğim zamanı ”sonraki uzun vadeli zaman” diye anlamamalısınız diye cevap vereyim..yani ülkemizde var olan Kürt sorununu, Kürtler, yasadışı örgütü yok ettikten sonra haklarını kullansınlar deme gibi bir düşünce içerisinde asla ve kat’a değilim. Yasadışı olan ve ülkenin 40 yılına, 40 bin canına ve Trilyon Dolarına sebep olan bu yapıyı gerçekten! bitirme kararlılığı içerisinde olunurken eş zamanlı olarak ta demokrasi içerisinde siyasi faaliyetler sürdürülsün derim.
        En son Demirtaş’ın Türkiye partisi olma ve bir çok kesimden destek (oy) alan çıkışı nasıl inkıtaya uğratıldı, bunu bir düşünelim. Hem kendi (HDP) içerisinden ”…tükürüğümüzde boğarız- sırtımızı örgüte yaslamışız” söylemiyle beraber, evlerinde kalleşce şehit edilen iki gencecik polisi katleden örgüt, bununla kimin ekmeğine yağ sürmüştür dersiniz?
        Bir de 1978’de PKK kurulurken, örgüt liderinin/üst kadrosunun MİT ile olan ilişkisini değişik basın/medya kuruluşlarının yayınlarından hep beraber takip ettik, bilgilendik…Bunu, yaşı yarım asrı devirenler daha komplike değerlendirme geçmişine sahip olduklarından, meseleye biraz daha objektif bakabilir diye tanımlarım..acizane.

        • Yorumunuzu peşin hüküm vererek okumadım, Sayın Günay. PKK’nın kuruluşundan günümüze faşizan Stalinist-Maocu şeflerin, Kürtlerin (özellikle de yoksul Kürt gençlerinin) kanından beslenen sefil bir çete olduğundan, Kürtlerin demokratik kazanımlarından ve görece iyileşen yaşam standartlarından en az derin devlet kadar korkup ürken bir yapı olduğundan kuşkum yok. Yine, bu bencil ve sefil güruhun Kürtlerin sefaletinden beslendiğini söylemekte de tereddüt etmem, tıpkı, derin devlet de dahil olmak üzere, şu ya da bu ülkenin gizli servisleriyle ortak iş koştuğundan şüphem olmadığı gibi. Buralarda hemfikir görünüyoruz.
          Sorun, asıl olarak vesayet rejiminin besleyip büyüttüğü (ve her seferinde kendisinden fazlasıyla nemalandığı) bu canavarın nasıl ve hangi yolla alt edilebileceği tartışmasında yaşanıyor.
          Sol’dan gelen bir insan olduğumu biliyorsunuz. Onyıllar öncesinde bugün HDP’nin parti sözcülüğünü üstlenmiş köhne marjinal Türk sosyalist solunun (siz bunu ceberrut ve şiddet tapınıcısı Türk solu olarak da okuyabilirsiniz ve hiç de yanlış olmaz bu) temsilcilerinden Saruhan Oluç ile birlikte dergi çıkarmış bir insanım. O cenaha da, Kürt siyaset mahallesine de hayli aşinayım. Sizlerin göremediği şey şu: HDP içinde CHP’de olandan bin kere daha güçlü yaşanan bir iç mücadele var. Bu mücadele, marjinal Türk solundan tiplerin de fişdikledikleri PKK vesayeti yanlıları ile partiyi bu vesayetten kurtarmak isteyen Kürt demokratları arasında yaşanıyor. Allah aşkına biraz yakın tarihsel süreç içinde gözleyerek bakın HDP’ye ve Kürt siyasetine. Bir zamanların en önde gelen Kürt idollerinden biri olan Lela Zana ismini hiç duydunuz mu son 7-8 yıl içinde, örneğin? Hiç istemediği halde, hem deneyimsizliği, hem de tehditler karşısında dik duramayışı sonucu çok vahim yanlışlar yaparak Hendekçileri destekler bir dil geliştiren, ardından yaptığı yanlışın vehametini anlamış görünen Demirtaş’ın yaşadığı yalnızlığın hiç mi farkında değilsiniz? Siz, HDP içinde siyaset yapan kimi Kürt milletvekillerinin, Demirtaş’ın özgür olduklarına inanıyor musunuz gerçekten? Bunların her birinin ardında onları knotrol eden, gerektiğinde cezalandıran ve adına “komiser” denen Kandil militanları var, hiç işittiniz mi bunu?
          HDP ve Kürtler topyekün terörist ilan edildiğinde, seçtikleri milletvekilleri cezaevini boyladığında, belediyeleri kayyuma devredildiğinde bütün bunlar parti üzerindeki PKK vesayetçilerinin işine mi yarıyor, yoksa akıl almaz güç koşullarda çabalayan PKK vesayeti karşıtlarına mı?
          Hiçbir toplumsal küme zaman içinde değişmeden, dondurlmuş bir şekilde kalmıyor. Tüm toplumsal kümeler gibi, Kürt mahallesi de bir on yıldan diğerine değişim, dönüşüm yaşıyor. PKK’nın Kürtler üzerindeki vesayetinden çok çok derin rahatsızlık duyan ve buna karşı koymayaca çalışan yüzbinlerce Kürt var (ve, Evet, bunlar da hala HDP’ye oy veriyorlar).Kürtler, PKKnın altını oymaya, bir yıldan diğerine onu marjinalleştirmeye hazır. Yazık ki bu yalın gerçek görülemiyor.
          Ülkücü ve devrimci diyerek yıllarca birbirimizin kanını dökmedik mi biz Türk mahallesinde yaşayanlar olarak? Hayattan ve kendi deneyimlerimizden dersler çıkarmamız öyle bir yılda mı gerçekleşti? Hayatın akışıyla, zaman içinde farkına vardık vahim yanlışlarımızın -öyle değil mi?
          Onca hak ihlalinden, onca mazlumiyet ve aşağılamadan, yitip giden onbinlerce gencecik insandan sonra, topumsal farkındalık, yaraları sarma bilgeliği öyle bugünden yarına gerçekleşmez. Niye bu denli tahammülsüzüz Kürtlere karşı?
          Olanca heyecanı ile ve iyimseriliğyle topyekün Barış fikrinin ve girişiminin arkasında durmadı mı Kürtlerimiz? PKK’nın soysuz şeflerini ürküntüye boğan Türk ordusunun İHA’ları, gece görüş dürbünleri, yandaş medyada parlatılan askeri operasyonlar değil. Onları ölesiye korkutan, Kürtlerin PKK’ya sırt dönerek yüzlerini barışa, şiddetten arınmış özgür demokratik siyasete dönmeleri.
          AKP ilk dönemlerinde boşuna mı milyonlarca Kürt seçmenin oyunu aldı? Ben boşuna mı bir Erdoğan ve AK Parti destekçisi oldum, bu yaşta tokatlanıp aşağılandım sosyalist güruh tarafından Amsterdam sokaklarında açtığımız EVET standlarında? Bizim soldan gelen insanlar olarak gençlik yıllarında dindarlara karşı yaptıklarımızdan içten içe utanç ve mahcubiyet duyarak cesaretle ve heyecanla arkasında durduğumuz, uğruna ana-baba dahil ailemizden, eski “yoldaş”(!)ımızdan reddedildiğimiz AK Parti ve Erdoğan ile bugünkü Erdoğan ve AK Parti arasında ne ilinti var?
          Bunları da dikkate almadan bir Kürt sorunu tartışması ne kadar zihin açıcı ve serinkanlı olabilir?

          • ”Sorun, asıl olarak vesayet rejiminin besleyip büyüttüğü (ve her seferinde kendisinden fazlasıyla nemalandığı) bu canavarın nasıl ve hangi yolla alt edilebileceği tartışmasında yaşanıyor.” cümlenizden hareketle bir çok cümlenizde hemfikiriz. Galiba kelimelerin ”ağırlığından olsa” gerek yek diğerimizi anlamadan (H. Gayret’in ne dediğine takılmadan!:))) hedefe farklı yollardan yaklaşıyoruz.
            ”…PKK vesayeti yanlıları ile partiyi bu vesayetten kurtarmak isteyen Kürt demokratları arasında yaşanıyor.” cümlenizden olarak da; artık adı kamuoyunda PKK ile özdeşleşen HDP’yi örgüt vesayetinden kurtarmak isteyen siyasetçi ile Kürt halkı, yeni ve demokrat bir parti etrafında neden buluşmuyorlar? soruma vereceğiniz cevap; ”ama onlar özgür değiller ki” olacaksa, bundan şunu dediğinizi anlarım: ”Ülkemizde eskiden var olan vesayet odakları hala iş başındalar”.
            Doğru mu? Doğruysa vah ki ne vah!
            Yani 17 yıllık zaman diliminde demokrasi açısından bir arpa boyu yol dahi katetmemişiz.

    • Hasan bey, bu “beyin patlatma” konusunda haklısınız ama böyle giderse hakkaten birinin beyni de patliicak yani:) Halkların kardeşliği ya da dayanışmasından size ne zarar var da bırakalım, hele bi onu anlat da… Hııı?

Yoruma kapalı.