Bir ilin belediye başkanı seçiminden daha fazlası.. Siyaseti bir kez daha dönüştürebilir İstanbul…

32
Reklam

Alt tarafı bir ilin belediye başkanlığı için seçim yapılacak 23 Haziran günü; o ilin ülkenin en kalabalık nüfuslu kenti İstanbul olması olayın bu denli büyütülmesine yine de gerekçe teşkil etmiyor.

Sonuçta sandıktan önde çıkan başbakan veya cumhurbaşkanı olmayacak, partisi iktidarı teslim almayacak; kazanan belediye başkanlığı koltuğuna oturacak ve kentin dev sorunlarıyla uğraşacak.

Hatta, adaylardan biri ‘milletvekili’ sıfatını taşıdığına göre, seçilememe durumunda, o aday yeniden TBMM çalışmalarına katılabilecek. Diğer aday kaybederse, bu seçim sürecinde partisi tabanında kazandığı itibar sebebiyle, onun da önü açık…

Ortada bu kadar büyütülecek bir durum yok sizin anlayacağınız.

Gerçek bu, ancak beklenti yine de çok fazla.

Cumhurbaşkanı neden yarışa katılmıyor?

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan‘ın seçimin ilk turunda aktif olarak sahada yer aldığını, bütün reklamlarda aday yanında görüntü verdiğini, seçim tarihinden önceki bir hafta boyunca İstanbul’un ilçelerinde mitingler düzenlediğini biliyoruz; buna karşılık tekrarlanan seçimde genel başkanı olduğu partisinin adayını yalnız başına bırakmayı tercih etti Cumhurbaşkanı Erdoğan

Bunun tek sebebi yok; ancak benim önem verdiğim en önemli sebep, tekrarlanan İstanbul seçiminin, sonunda hangi aday kazanırsa kazansın, ülke genelinde değişikliklere yol açması ihtimalidir.

Reklam

O ihtimalin gerçekleşmesi en fazla AK Parti’yi zor duruma düşürecektir.

31 Mart günü yapılan seçimde sandığa yansıyan iradeyi kabul edip Yüksek Seçim Kurulu‘ndan (YSK) mazbatasını da almış olan başkanı tebrik edebilseydi AK Parti yönetimi, seçimin etkisi belediye sınırları içerisinde kalacaktı; ancak tekrarlama kararıyla birlikte başlayan yeni süreç, 23 Haziran günü yapılacak seçimle, siyaset ortamını ülke çapında etkilere açık hale getirdi.

Bu olmasın, seçimin etkisi İstanbul sınırları dışına taşmasın isteniyor ve Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu yüzden kendisini geriye çekti.

İstenen bu, ancak önümüzdeki Pazar günü yapılacak olan adaylar arası televizyon münazarasına gösterilen ilgi bile, ister istemez, ülke siyasetinde yeni bir sayfanın açılmasına sebep olacak gibi.

Pazar günkü TV programı için belirlenen çerçeve hemen her şeyiyle ABD’deki uygulamanın bize aktarımı. Orada da ikili tartışma programı 150 dakika sürüyor ve programı yöneten, her bir adaya sorduğu soru için üç dakika cevaplama süresi tanıyor. Bizde de bu kurallar uygulanacak.

Bu programın yapılmasını kabul etmekle, AK Parti, 17 yıldır sürdürdüğü rakiplerle aynı zeminde TV programlarına katılmama prensibinden vazgeçmiş oluyor. Bundan sonraki seçimlerde, kamuoyu, AK Parti’den lider düzeyinde de TV tartışmalarına katılma bekleyecektir.

Belki de daha fazlasını…

ABD’de pişen bize de düşüyor

Reklam
ABD’de Demokrat Parti aday adaylarından bir grup..

ABD’de gelecek yılın Kasım ayında başkanlık seçimi var. İki partiden o göreve kendisini layık gören isimler birbiri ardına adaylıklarını açıkladılar ve partilerinin delegelerine kendilerini beğendirmek için çalışmalarını sürdürüyorlar. Her partiden çok sayıda aday adayı var.

Demokrat Parti’den şimdiye kadar “Ben de adayım” diye ortaya atılan aday adayı sayısı 23’e ulaştı. Bizim İstanbul’da sandık başına gideceğimiz günden bir hafta sonra (26 ve 27 Haziran günleri), bunlardan şartları uyumlu bulunan 20 aday adayı, 10’ar kişilik gruplara bölünerek iki gün üst üste yapılacak münazaralarda kozlarını paylaşacaklar.

Çoğu bilinen isimler, deneyimli siyasiler olmakla birlikte, kamuoyu da onları bu programlarla daha yakından tanımış olacak.

Ne bileyim, bu Pazar günü yapılacak Binali Yıldırım ile Ekrem İmamoğlu atışması, ABD’de henüz aday adayı seviyesindeyken görülen benzer karşılaşmaların bizde de yapılması taleplerini gündeme getirebilir.

Günümüz ortamında, insanlar, araya medyanın ve yorumcuların girdiği bilgilenmeler yerine daha doğrudan bir tanımaya imkan sağlayan zemin arayışındalar.

Münazaralar işte bu arayışa cevap olarak yapılıyor.

Bu günlerde yaşananları ileride kaleme alacak siyasi tarihçiler, büyük ihtimalle, bir belediye başkanlığı için yapılan tekrar yerel seçimi ülkemiz demokrasisini çok fazla etkilemiş bir olay olarak kayda geçireceklerdir.

Daha doğrusu, 23 Haziran seçimi, şimdiye kadar yaşanan öncesi ve sandık başına gideceğimiz günün ertesinden itibaren yaşanacak sonrası ile köklü bir değişim ve dönüşüme geçit verebilir.

Şunun şurasında sayılı günler kaldı.

ΩΩΩΩ

Reklam

32 YORUMLAR

  1. Neymiş Binali Yıldırım icracıymış. Doğrudur, İstanbul’a çok yatırım yaptılar. Peki yaptıkları nedir ?

    Üçüncü boğaz köprüsü, alt geçitler, üst geçitler, metro, havalimanı v.b. Daha önce sanki 2 tane boğaz köprüsü yoktu, raylı ulaşım yoktu, metrobüs yoktu.

    İstanbul Havalimanı ise tam bir israf abidesi. Çalışan Atatürk Havalimanı kapatıldı 25 milyar dolar maliyetli yenisi yapıldı. Atatürk Havalimanı’nın dev arsasını yeşil alan yapacağız demelerine de bakmayın. Mega rantiye-inşaat projeleri üzerinde birileri gizlice çalışmaya başladı bile.

    Biz daha çok yaptık diyorlar. 17 yılda hangi iktidar olsa İstanbul’a birçok hizmeti getirirdi. Buna rağmen Ak Parti’nin herkesten fazla İstanbul’a (ve Türkiye’ye) hizmet verdiğini kabul edelim. Peki neyin pahasına ?

    2002’de toplam dış borç 130 milyar $’dı. 2019’da toplam dış borç YİD (yap-işlet-devret) borçları dâhil 500 milyar $ kadar. Demek ki bu hızlı yatırımlar dış borçla yapılmış, yani geleceği satmışsın. Bir de üstüne daha önceki Hükümetlerin yaptığı devlet fabrikalarını özelleştirerek elden çıkarmışsın, (62 milyar $).

    AKP’nin sürekli propagandasını yaptığı mega projelerinin maliyeti 64 milyar dolar. Fakat bunlar yap-işlet devret modeli ile yapıldığı için 140 milyar dolara mal olmuş. Bunların az bir kısmını ödedik, pek çoğunu ise birkaç on sene daha ödemeye devam edeceğiz.

    Mega proje müteahhitleri aldıkları kredileri ödeyemez ise, devlet garantili oldukları için onları da T.C. Devleti yani bizler ödeyeceğiz.

    Rantiye aşkına İstanbul’un nüfusunu anormal bir şekilde artırmasalardı bu yatırımların çoğuna gerek olmayacaktı zaten. (2000 yılında Birleşmiş Milletlerin ilgili kurumunun yaptığı bir araştırmaya göre İstanbul’un 2030 nüfusu 15,8 milyon olarak tahmin edilmiş).

    Ekonomi tıkandı, çözüm Erdoğan modelinde. Pek gerekli olmasa da yeni mega projeler üretirsin. KÖİ (Kamu Özel İşbirliği) yasası ile yap-işlet-devret ihalesine çıkarsın. Örneğin 10 milyar dolarlık işi 20 milyar dolara (belli müteahhitlere) yaptırırsın. Bu şekilde ülkeye döviz girer, iş sahaları açılır. Erdoğan Türkiye’yi ne güzel yönetiyor, büyük adam denir ve seçimler kazanılır.

    Fakat bir çeşit Banker Kastelli saadet zincirine benzeyen bu yöntem artık tıkandı. Uluslararası finans kuruluşları riskli deyip bu mega projelere kredi vermek istemedi. Çözüm olarak özelleştirmelerden elde kalan Kamu Kuruluşları ‘Varlık Fonu’ denilen gerçekte ise ‘İpotek Fonu’ olan bir havuzda toplandı. Yetmedi yabancılara konut satışı ve Türk Vatandaşı olmak kolaylaştırıldı. Yetmedi TCMB faizi %24’e çıkarıldı. Yetmedi paralı askerlik kalıcı hale getirildi. Yetmedi …

    Binali Yıldırım icracıymış ha ! Evet memleketi satıp satıp birçoğu pek de gerekli olmayan mega proje icraatları yaptılar. Yeter ki seçimleri kazansınlar. Fakat tabi ki bu saadet zinciri koptu. Millet anormal propaganda altında daha yeni yeni farkediyor bunu.

    Yeter artık söz Millet İttifakının. Herşey çok güzel olacak. Ekrem İmamoğlu da buna vesile olacak İnşallah.

  2. Ekrem İmamoğlu’nu CHP’yi çok beğendiğimizden desteklemiyoruz. AKP=Erdoğan eliyle Türk Devleti’ni fena halde zayıflattılar, milleti düşman kamplara böldüler ve Türkiye’yi bir bataklığa çekmeye çalışıyorlar görmüyor musunuz ? İHA, SİHA, S-400’ler iyi de bunlar Türkiye’yi kurtarmaz. İslamcı İttihat Terakki (Cumhur) İttifakı tabi ki vatan haini değil, fakat tabiri caizse vatan cahili.

    Rusya’ya yanaşmak Türkiye’yi kurtarmaz, Türki Cumhuriyetler ile Turan Birliği endişeleri nedeniyle Ruslar asla güçlü bir Türkiye istemez. ABD ile de kora kor savaşılamaz. ABD herhalde Suriye’de Kürtlere bir devlet kurmak meraklısı değil, amacı İsrail’in güvenliğini sağlamak. Yeni bir yol haritası lazım. Bunun için de bu iktidarın gönderilmesi acilen gereklidir. Zaten ulusalcı (milli) güçler de bunun çalışmalarını yapıyor. O yüzden ‘herşey çok güzel olacak’. Bilmem anlatabildim mi !

  3. İstanbul’a ihanet ettiklerini itiraf etmek zorunda kalanlara İstanbul bir daha neden teslim edilsin ki ? Akıl var yakın var !

    • Bir fikir vereyim, ama yorum sayfasını kişiselleştirmiş olmamı yanlış bulmazsanız! Acaba, bu ihaneti kabul durumu “hatamızı anladık artık” anlamına gelebilir mi? Hani derler ya; Sorunu anlamış olan, sorunu yarı yarıya çözmüş demektir! Yabancı bir dostum İstanbul’dan yeni geldi 11 yıl sonra gitmiş. “Şehri çok değişmiş ve gelişmiş buldum” dedi. Yatırım olsun diye bir ev almanın yollarını bana soruyordu. Dileyelim ki İstanbul hakkıyla ve güzel yönetilsin….

      • 1. Erdoğan’ın ‘hatamızı anladık artık’ demesi, böyle yapmaya devam edersem artık seçimleri kaybedebilirim, biraz gazdan ayağımı çekeyim demektir. Rantiye aşkı devam etmektedir.
        2. İstanbul’un ruhu kalmadı. Ama ruhsuz şehirlerde yaşamaktan rahatsız olmayan yatırımcılar da olacaktır elbette.

        Öncelik ‘Kanal İstanbul’ belasından İstanbul’u kurtarmak olmalıdır. Bunun için de ne yapmamız gerektiği açık.

        • Elin oğlu ruh peşinde değil, para peşinde! Bizimkilerin de gözü açıldı, n’tçen!

          İstanbul’un bir ruhu vardı, sağlıklı bir şehirdi eskiden… ama epey tenhaymış. CHP ülkeyi kalkındırmağa ilk günlerinde Doğu taraftan başlatmamakla iyi mi etti? Yan gelip yattılar, İstanbul’da keyif sürdüler! halbuki Batı’dan Doğu’ya göç olmalıydı. Ama tam tersini yaptılar, sonunda İstanbul’u hucuma uğrattılar. Nufusuna oranla ne kadar gelişse az!

          Geliştiyse de sağlıksız gelişti, bakımsız! dişlerini çürüttüler, şimdi de “KANAL” tedavisiyle kurtarmağa talipler!

          İmamoğlu gelirse “Herşey güzel olacakmış”, herkes için mi acaba? bu nokta şüpheli! CHPli laiçki tayfa için güzel olacağına şüphe yok. Bir kısır döngüdür gidecek korkarım…..

          • İstanbul’a göçle CHP’nin ne alakası var ? Tek parti döneminde kalkınma hızı ortalaması %8,1. Bu mu yan gelip yatmak ? Rivayetlere değil rakamlara bakın.

          • İzah edeyim Sn mim, yan gelip yattılar derken bu “kritik değerde pek bir şey yapılmadı” şeklinde hafif bir eleştiriydi. Aslında AB diyarından dans hocası getirtip elitlere “ileri kültür” atılımı yaptılar da denebilirdi (bir yerde okumuştum, bir zamanlar).

            Savaş yıllarından bir çok şehit vererek pejmurde bir şekilde çıkılmış. Ülke harap olarak sıfır noktasına gelmiş. Böyle bir durumdayken ufak tefek bazı şeyler yapıldı tabi. Ancak, sıfırın yanında ne yapsan izafi yüzde (%) değer olarak bir şeymiş gözükebilir. Bu rakam bugünlerle mukayese için bir “baz=temel” teşkil edemez.

            Öne sürdüğünüz rakamın pek bir önemi yok! % 8,1 lik rakam referans alınmış olsa bile bu bir ortalamadır. Önemine değindiğim nokta, Batı ve Doğu arasındaki farktır. Bölge olarak “Doğu” geri bırakılmamışsa neden adeta “bir sürgün yeri” konumunda muamele gördü? Son zamanlara kadar, belki halen daha “doğu hizmeti” ayrıcalıklı bir hizmet yeri değil mi? Bunlar, TC CHP tarihininin en büyük hataları arasında, 2*2 = 4!

  4. “Cumhur başkanı ve Devlet bahçeli’nin seçimden elini eteğini çekmesi, sağcısı solcusu bakılmaksızın memnun edici bir durumdur.”
    Nusret bey! Siz gerçekten onlarin ellerini ayaklarini çektiklerine inaniyormusunuz?

    Bence Erdoğan elini ayagini cekmez ve çekmedide.
    Ikiside haril haril İmamoğluna’da Deniz baykal benzeri videolar hazirlamkla meşgul olmasinlarmi?
    Isterseniz siz,Istanbuldaki lük otellerin son iki haftada vilayetlerden gelen AKP lilerle dolu olduğunu ve bunlarin Istanbullu akrabalarina verdikleri ziyafetleri araştirin o zaman.. ikisininde neler yaptiklarini ve neden ortalardan kayip olduklarini öğrenirsiniz.
    Su uyur misali.
    Erdoğan secimi normal yollardan kazanmayacağini bildiği için işini garantilemekle meşgul.
    Saglikla kalin

  5. İsrail’de Savcılığın hazırladığı iddianameye göre, Sara Netanyahu, 2010-2013 yıllarında başbakanlık rezidansında aşçı olması ve aşçı varken dışarıdan yemek satın alınması yasal olarak suç sayılmasına rağmen lüks restoranlardan yaklaşık 96 bin dolarlık yemek sipariş etti, yemek masraflarını da devlete ödetti. (Yılda 24 bin dolar)

    İsrail Başbakanı Netanyahu yolsuzluk soruşturması kapsamında “Bezeq” adlı medya şirketine kendisi lehinde yayın yapması karşılığında, şirkete mali imtiyaz sağladığı iddiasıyla geçen hafta savcılığa ifade vermişti.

    Eh Yahudiler domuz eti de yemezler, sünnet de olurlar. Acaba bu İsrailliler Araplar ve Türklerden daha fazla mı Müslüman ?

    Başka bir deyişle ya İsrail’de yada Türkiye’de bir yanlışlık var. Sizce hangisi ?

    • Netanyahular hakkında yanılmıyorsam bir de hediye/rüşvet-yolsuzluk meselesi vardı. Kendi gazetelerinde rastlamıştım. Ancak, onları bizimkiler kadar baştan çıkaran, aşağıdaki “aklı selim” bir yorumcunun örneklerini verdiği hadis marka kutsal öğretileri var mıydı acaba?

      Bizde ara sıra İslam’ın güncellenmesini dile getirip duruyorlar. İşin ilginç yanı, bu “İslamı güncelleme” işini Başkan RTE da söyledi (veya söyletilerek yoklama yapıldı) http://u0i.626.myftpupload.com/islam-ve-musluman-sozcukleri-yara-aliyor-uyaricilar-uyariyor-ama/ . Güncellenmesi gereken noktalar çok eskilerden kalmış, muhtemelen bazı hadislere dayandırılmış demode uygulamalar ve öğretiler olmalı (misal: geçen gün “mürtedin hakkı ölümdür” yazmış birisi “Karar”da). İncelesen daha kimbilir Kuran’a dayanmayan neler neler çıkar… “Alim” ve “Bilim İnsanı” niteliğinde kişilerden bir kurul oluşturulsa bu tür güncellemeler üzerinde mutabık kalacakları çok şeyler olur sanıyorum.

      • Batı’da hükümdarlar ve aydınlar, kilise (ruhban sınıfı) ile çatışarak ve sonunda galip gelerek modern devletleri kurmuşlardır. İslam dünyasında ise Muaviye ile birlikte hükümdar/ruhban sınıfı işbirliği oluşmuştur. Müslüman halkların da 1300 yıldır büyük ölçüde uydurulmuş bir ‘Din’ ile beyinleri/ruhları yozlaşmıştır.
        Yani Batı karşısındaki bir şeytan ile savaşmıştır. Doğuda ise şeytan bünyenin içine girdiğinden onunla savaşmak daha zor olmaktadır.

  6. Ist.seçimi,bir ilin seçimi olmaktan artık çıktı.Ayrıca ist. da sıradan bir il değil,böyük şehirlerin en böyüğü,en gözdesi,en birincisi,en güzeli,en cazibedar olanı,en …… olanı.Say say bitmez.Böyle olunca da,üzerine herkes titriyor.Bir de Türkiye’nin mozayiği,Ist.kaybeden,Türkiye’yi kaybeder denmiyor mu.Onun için hesap ince ve büyük.Kaybedenler(31 Mart),tekrar kaybetmemek için (çünkü burayı kaybeden,Türkiye’yi kaybetmiş olacak ve işleri sarpa saracak),her yola başvuracaklar,akla hayale gelmeyen dümenler çevirecekler ve bu da olmaz,bu da yapılmaz denilecek dolaplar çevirecekler.Belki de işler istedikleri gibi gitmezse(şu anda gitmiyor gibi),belki de seçimin yapılmaması veya ertelenmesi yoluna gidecekler.Olmaz olmaz demeyin,yok artık demeyin,var artık.Çünkü içinde bulunduğumuz süreç,normal bir süreç değil,anormalliklerin normal görüldüğü veya algılandığı bir zaman dilimi.Bu seçimi kim kazanırsa kazansın,bu seçim bir dönüm noktası olacak gibi geliyor bana.Bu seçim bir çok şeye gebe.Belki de milletin kader seçimi.Sanki kader(küll-i irade),bu seçimi zorladı( gibi),müsebbibül esbab,sanki bir şeylere bu seçimi sebeb kılacak (gibi).Çünkü ;hiç bir geçerli gerekçe olmamasına rağmen,seçimin iptali için ısrar edildi ve olacaklar için sanki yol verildi.Determinizme sapmadan,’her sonucun bir sebebi vardır’yanlışlığına ve bağnazlığına düşmeden,sebeblerin de bir vasıta olduğunu düşünerek,asıl sonucu belirleyenin,sikkeyi vuranın,tuğrayı basanın O olduğunu hiç ama hiç bir zaman aklımızdan çıkarmayalım.Bekleyip,sabredip ve dua edip görelim inşéallah.”Deme niçin bu böyle,Yerindedir o öyle,Bak sonunu seyreyle,Mevlâ görelim neyler,Neylerse güzel eyler”I.H.Hazretleri(Rahmetullahi aleyh).Güzel eylesin inşêallah .(Amin)

  7. Rivayete göre, Ebu’d-Derda ile Resulullah (a.s.m) arasında şöyle bir konuşma geçer:

    – Ebu’d-Derda: Yâ Resulallah! Mümin hırsızlık yapar mı?

    – Resulullah (a.s.m): Evet bazen olabilir.

    – Ebu’d-Derda: Peki, mümin zina edebilir mi?

    – Resulullah (a.s.m): Ebu’d-Derda hoşlanmazsa da “Evet!”.

    – Ebu’d-Derda: Peki, mümin yalan söyler mi?

    – Resulullah (a.s.m): Yalanı ancak iman etmeyen kimse uydurur.” (Kenzu’l-Ummal, h. No: 8994).

    • Yani şunu mu söylemek istiyorsunuz. Müminler (AKP’liler) hırsızlık yapabilir, zina da yapabilir fakat yalan söylemezler.

    • “Minareyi çalıp buna kılıf uydurmak için hadislerden hadis beğen, bak bunlar da var” diyorsunuz! “Onu biz indirdik koruyacak olan da Biziz” denen Kuran ayetleri varken, şu yazdıklarınız aklı selimlik değil, adı üstünde “rivayet”. Bu rivayetlere dayalı olarak ancak fırsatçılık ve kaos üretilir, sağlıklı bir toplum, asla! Herkes, hırsızlık yapmak için iktidara gelmeğe çalışır. Bunun için sırasını bekler (meğer ne kadar da bu tür hadislere uyan iktidarlar gelmiş geçmiş-CHPsinden AKPsine kadar! ne talihsiz bir ülkeyiz!). Böyle bir konuşma geçtiyse kimbilir nasıl cımbızla çekip hadis kitaplarına dahil etmişlerdir böyle ifadeleri. Bu tür hadisler nedeniyledir ki Dünya’da hadislerin genel rehberliğinin içine düştüğü durum İncil’in içine düştüğü durum gibidir.

  8. Bu aralar birileri Fehmi beyin sitesinede havuzun kirli suyunu taşiyorlar.

    AKP troller ile iş yürütemediğini anlayinca, bu sefer onlarin gorevlerini! AKP vasıtasi ile tepelere yerleştirdıkleri memurlarina havale ettiler.
    Onlarda havuzda ne kadar yalan ve uydurma haberler varsa buraya yapiştiriyorlar. Akillarinca burdaki yoorumculari etkileyecekler.

    Fehmi bey yorumculara cevap yazmadiği için, yorum yazmayi beceremiyorlarsa! Oğrenmek için Ocak yazarlarindan Veysi, Sinan beyler genelde yorumcularin yalnislari veya doğrularini bir sonraki yazlari ile bilgilendiriyorlar.
    Adelina hanımda! yorumcularin yorumlarina ayri ayri cevap yazıyor.
    En azindan,bu yazarlardan faydalanirlar özeliklede Adelina hanimdan.

    Hic değilse Ülkü ocakları ve havuza gerek kalmaz! biraz birşeyler öğrenirlerde, buraya kendi fikirlerini yazarlar.

  9. Cumhur başkanı Erdoğan’ın Yıldırım- İmamoğlu TV karşılaşması hakkında konuşmuş:
    “Görevlendirdiğimiz arkadaşlar ön hazırlıkları iyi bir şekilde yaptılar. Sadece Türkiye’de, İstanbul değil tüm Türkiye’nin bu tartışmayı izleme imkanı olacak. İstanbul sadece İstanbul’da yaşayanlara hitap eden bir yer değil. İstanbul adeta 81 vilayetin özeti olan bir ilimiz. O akşam burayı izleyenler, Sivaslı bile İstanbul’daki Sivaslı hemşerisini arayıp bu müzakerenin kendi arasında müzakeresini yapacak”

    Ben şimdi çok meraklandim acaba ‘”AKPCUMHURBAŞKANI”‘nın görevlendirdiği arkadaşlar izleyicilere ne hazırlamışlar?
    Eminim bu açıklama sn. Bahçeli’yi bile TV karşısına oturtacak kadar meraklandırmıştır.

  10. Oysa ki.. Basit bir şekilde sadece özür dileseydi Ordu Valisinden bu kadar büyütülmezdi…Biz de Basitlik derdik…Derin Çakma ve Sahte Videosu bu kadar büyütülmezdi…Kendi soyismini MÜDAFA edemeyen Sevgi pıtırcığı diye yutturulan yalan makinesini, Fox un mümtaz şahsiyeti Fatih Portakal bile Sevgi pıtırcığını müdafa etmiyor……Haber bülteninde Derin ve Çakma video için RTÜK ten uyarı veya ceza alabiliriz onun için yayınlamıyorum mazeretine sığındı…….sonuçta üniversiteden ev arkadaşı… Onu korumasını makul karşılayabiliriz…….

    Piyasada kasetlerle ünlü olan kaset işinden iyi anlayan fetö trolleri kaldı bu durumu savunan…..Kendileri de biliyorda adamın ne olduğunu olsun düşmanımın düşmanı dostumdur mantığını yürütüyorlar…..ne bilim sonra Fetöcü troller çirkinleşebilir ,saygısızlaşabilir veya bunlardan büyük bir haz alabilr. Kendi pisliklerini başkasına sıvamaya kalkmasınlar yeter….ama zor…….duramazlar…… onların karşısında tabiki durmaya devam………(İktidarıda hükümetide Erdoğanı da Bahçeli yide Kuluçtaroğlu nuda Gül üde eleştirebiliriz….savunuruz…..burda sorun yok……Fetöcü trollere karşı durmaya sonuna kadar devam….)

    Neyse fazla büyütmeye gerek yok…gerçeklerin ortaya çıkması gibi bir alışkanlığı var…. Bu yüzden gerçekleri suçlamamak lazım…..

    İstanbul seçimleri için karşı cenahın motivesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geri çekilmesi biraz ters köşe yapmışa benziyor…Bahçeli İstanbula mitili attı ama O da geri planda….. Anlaşılan Kaftancıoğlu ve Kulıçtaroğlunun taktiğini uyguluyorlar…..doğru seçim olmuş…. Vantilatör rüzgarına karşı Bahçelinin klimasız arabasının doğal rüzgarı 15 temmuz köprüsünden geçerken Ferdi Tayfur eşliğinde iyi esiyor….(Ruslar S400 ü 15 temmuzda teslim etseler bari Abd nin gönderdiği mektuba cevap olur)

    Artık sazlar İstanbul adaylarında…… Gerçi bu seçim belediye seçimlerini aştı… Dünyanın takip ettiği Barselona Real Madrid derbisine dönüştü….Sosyal medyada bu derbi kan davasına dönüşmüş durumda… Taktik savaşları…Enteresan herkes bir yerin yandaşı ama karşı tarafı küçümseme uğruna yandaşlıkla suçluyor…..Haklı da olsak haksız da olsak ortam bu duruma itiyor maslesef….Herkes( ben de dahil)kendi yandaşı olduğu çekinmeden savunuyor kendi eksikliği veya hatasını görmüyoruz….Tek derdimiz karşı tarafın eksikliği…..Sonuçta herkes bu durumdan nasibini alıyor…..Peki bitecek mi bu durum… zannetmem… dozu artarak devam eder…insanın doğası herzaman haklıyım, herzaman ben bilirim….

    Benim gönlüm herzaman Cumhur ittifakında… Binali Beye güveniyorum……İmamoğluna ve arkasındaki Kaftancıoğlu Chp zihniyetine hiç güvenmiyorum… haz da etmiyorum…. istediği kadar domuz eti yesinler sorun değil kendi tercihleri……reklamını yapmasınlar yeter…… istedikleri kadar eski yunanistan başbakanı yorgo papanderoya vefa ödülü versinler o da sorun değil……başka adam yokmuş gibi…. Bu arada Kılıçdaroğlu da pek piyasa da yok ortalıkta görünmeyerek baya sempati topladı doğrusu…
    Maç ortada duruyor……ufak tefek nüanslar maçın kaderini etkiler……..Neylerse mevlam güzel eyler…….

  11. EY AMERİKA DİYORUZ DA NEDEN EY ÇİN VEYA RUSYA DİYEMİYORUZ.
    Yoksa bunlar PKK yi terör örgütü kabul ettide biz mi duymadık.
    Çin de Uygurları helvayla mı besliyorlar.
    Suriye de Rusya tam da isteğimizi yapmakta.
    Basınımız aramızdan su sızmıyor havasında ,gerçekten öylemi.
    Yoksa vanamız ellerinde olduğundan mı?
    Birinden kurtulacağım derken ,sığındıkların ;eskiden Türk filmlerinde olduğu gibi kurtardığı kızla iyi geçinen durumları mı olacak.
    İBB seçimleri bir çok kırılmalara gebedir.
    İster sahneye çıkılsın ,isterse sıkışıldığında sahneden kaçıl sın durum değişmeyecektir.
    Eksen kayması hayra alamet değildir.
    Otoriter ülkeler ligine evrilmektir.
    Eski ortak istemedikçe bırakmaz.
    Bırakırsa etrafında ortağı kalmaz.
    İbreti alem olsun diye bütün barutunu kullanacaktır.
    Biz her konuda tam güçlenene kadar etliye sütlüye karışmamamız gerekir.
    En sonunda hesabımızı iyi yapıp sonuçlarına katlanmak şartıyla hesaplı kitaplı bir yol bulmamız gerekir.
    Anı çıkışlar devletleri felakete götürebilir.

  12. Ben bir Trabzonluyum. Trabzon Büyükşehir belediye başkanını ve ilçe başkanlarını arayanlar ancak İstanbul’da bulur. Trabzon’da tüm Ak parti Trabzon teşkilatı İstanbul’a kaydırıldı seçim çalışmaları için. Sen ne büyükmüşsün İstanbul ya. Trabzon’da her yer rezalet durumda adamlar kalkmış İstanbul’u kurtarmaya.

  13. Bloomberg, günde 24 saat yayın yapan uluslararası bir haber kanalı. Her türden habere yer vermekle birlikte, bilinirliğini, finansman, ekonomi konularındaki haberlere ve o alanlardaki analizlere borçlu. Pek çok dilde yayın yapıyor, ulusal öçlçekte yerel kanalları var. Türkiye de bunlar arasında. Bu alanda rakipsiz desek abartmış olmayız.

    Bloomberg haber ajansının Türkiye merkezli iki muhabiri hakkında “Türkiye ekonomisinin istikrarını zayıflatmaya çalıştıkları” gerekçesiyle dava açıldı. Yayımlanan bir haber sebebiyle 2 ila 5 yıl hapis cezası isteniyor muhabirler hakkında.

    Ben, Erdoğan “yargı reformu paketi”ni açıkladığında bunu çok ciddiye almamız, geleceğe iyimserlikle bakmamız gerektiğini söylemiştim.

    Cumhurbaşkanı bu konuda da beni haksız çıkarmadı.

    Geçen Salı günü, yakınlarını Çorlu tren ‘kazasında’ (pek çok insan için kaza değil, katliam) kaybeden anneleri, babaları, kardeşleri coplamıştı polis. Toplasanız 30-35 kiyi geçmiyordu aileler basın açıklaması yapmak istediklerinde. Coplandılar, yerlerde sürüklendiler, hayli yaşlı bir amcamız gelen ambülansla hastaneye kaldırıldı.

    Bugün de Bloomberg muhabirlerine karşı açılan, 2 ila 5 yıl arasında hapis cezası talep edilen davanın haberi geldi.

    İyi yolda olduğumuzun işaretleri bunlar.

    Durmakl yok, yola devam. . .

    (Ben diyeyim 2019 sonbaharına, siz deyin 2020 ilk baharına kadar!)

  14. Köşe yazarı Talat Atilla, iki dava adamının -üstelik de bayramda- telefonda nasıl kapıştıklarını anlatıyor ayrıntılarıyla. Çok kızıp, “Geç şimdi sen bu çevir kazı yanmasın muhabbetini!” demeğe getirerek diğerinin yüzüne telefonu kapatan bir cumhurbaşkanı. Dava’nın has adamı yani. Bayramlaşmak için arayan, fırça yemekle kalmayıp bir de yüzüne telefon kapatılan da yakın geçmişin başbakanı. Anlayacağınız, o da Dava adamı.

    Benim bu haberi paylaşmamın ardından H. Gayret evdeki kabak çekirdeği poşetini ateşlemek üzere üşenmeyip köşedeki kuruyemişciye uzarsa, gerçekten kızacağım, “Hiç mi insaf yok sende, H. Gayret biladerim. Biri -şimdilik- cumhurbaşkanı, diğeri eski başbakan. İkisi de Dava adamı. Ayıp valla. . .” diyeceğim.

    http://www.turktime.com/yazar/erdogan-davutoglu-telefonda-kavga-ettiler/14769

  15. Adayları daha yakından tanıma fırsatı.
    Bütün adaylar milletvekili adayları,belediye başkan adayları,cumhur başkanları adayları tv de tartışmalıdır.
    Bence İBB seçim yenileme işinin en hayırlı sonucu olacaktır.
    Her seçimde benim sayemde seçiliyorsunuz der gibi ortada fazlasıyla görülenler.
    Bir anda görünmez bir el vasıtasıyla tamamen bu İBB seçiminde ortadan çekildi.
    Hiç bir yerde yok.
    Söyleyecek söz kalmadı.
    Vaat üstüne vaat veriliyor.
    Elini tutan mı vardı şimdiye kadar yapmadın diye kimse sormuyor.
    Demek kandıracaksın.
    Bir seçileyim sonra bahane bulmak çok kolay,şimdiye kadar olduğu gibi.
    Ondan sonra gelsin dış güçler,kuşatma edebiyatı,beka sorunu,finans devleri gibi sebepler bulmak şimdiye kadar işe yaradı şimdiden sonrada işe yarar sanılıyor.
    Kaybedeceği yarışa girmeyenler hep kazanırmış.
    Oysa birinci raunda girilmişti.ikinci raund dan kaçılmış olmak.
    Siyasi başarı bu demek.istediğinde ortada görünmemek,gerektığınde susabilmek.

  16. Sayın Cumhurbaşkanımız belediye başkanlığına kendisi aday olduğunda şahsına yapılanhaksız iftira ve karalamaları devlet yetkilileri tarafından yapılan hakaret ve basın tarafından karalamaları bire bir devran dönmüş Sayın Ekrem İmamoğluna şahsı devlet baksnları vemedya patronları eliyle aynısını yaparak siyasi hayatında savunduğu tüm değerleri (islami değerler) dahil hepsini ayaklar altına alarak bence siyasi hayatını kendisi bir Dejavu yaşayarak bitirmiştir.Yazarımızında belirtiği gibi bu seçim sadece birbelefiye baßkanlığı seçimi değildir,bu seçiim ülkemizin yeni bir siyasi anlayışının onaylkanması ve halkın şu anki siyasi anlayışı oylama seçimidir ve burar zaten 31 Martta verilmiş ve cumhurbaşkanımız bu mesajı almıştı fakat uzatarak bu yeni anlayışın yani hizmetin bir avuç insana değil tüm Türkiyeye verilmesi gerektiğini anlaması oylamasıdır.Bence anladı fakat geriye dönemiyor ve bu seçimle zaten ne olduğu belli olmayan partili cumhurbaşkanlığı ve Ak parti serüveni bitmiştir.İşte bu yüzden ülkemizin yeni bir partiye ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.Sevgilerimle.

    • O işini bilir.
      Asla yenilgiye uğramayacağına inancı tamdır.
      Kaybetmeyi yaşamayanların psikolojisi.
      Bazen yenilgi olsa da halk a sonradan durum düzeltilmiştir.
      Öz güven tavan yapmıştır.
      Bunun sonu genelde büyük hüsranlarla biter.
      O her defasında bir çözüm bulur.
      Geçen yenilgide Baykal saraya koşmuş, B.bey milletvekillerini yarıya indirme pahasına ve parti başkanlığını
      tehlikeye sokarak destek vermişti.
      Sonunda iktidara ortağı oldu.
      Arkasından Parti başkanlığı tehlikeye girince iktidardan destek gecikmedi.
      Koalisyonları önlemek için geçilen başkanlık sistemi ,koalisyonların şahı oldu.
      Ülkemizde devlet yönetiminde veya devlette etkili olanlar her zaman aynı şeyi yapıyorlar.
      Öncekiler kırmızı idi, şimdikiler yeşil o kadar.
      Yok aslında birbirlerinden farkları(Özallikle adalet konusunda).
      Hepsi devlette söz sahibi olana kadar ağlarlar,sonra iktidar olunca ağlatırlar.
      Bu devran ;biz onları tam tanımadıkça devam edeceğe benziyor.
      Zayıflar istediklerini,gücü eline geçirdiğinde de istiyor ve yapıyorsa, hakkaniyetli deriz onlara.
      Bunun dışındakiler sahtekar,yalancı ,müsterih ve zalimdirler o kadar.
      Biz hak ettiğimizde , böyle mahluklardan kurtulacağız.

  17. Size göre; Marmaray’a, Avrasya’ya, İstanbul Havalimanı’na, Çanakkale Geçidi’ne, Kanal İstanbul’a, Yavuz Sultan Selim ve Osmangazi Köprüsü’ne lüzum yok.
    Size göre; hızlı trene, metroya, metrobüse, duble yollara, ucu bucağı görünmez tünellere ve şehir hastanelerine ihtiyaç yok.
    Size göre MİT’in şeffaf olması ve yaptığı her işi kamuoyu ile BBG evi gibi paylaşması gereklidir. Bunu yapmayan MİT’in kapısına kilit vurulmalıdır ya da en azından bütçesi sıfırlanmalıdır.
    Çünkü size göre, devletin kendine ait mahrem bilgileri olmamalıdır.
    Size göre TRT başta olmak üzere, ülkenin millî ve manevi değerlerini savunan bütün gazete ve televizyonlara el konulmalıdır.
    Çünkü size göre, sizi öven medya laik, bağımsız ve özgür medyadır. Sizden başkasını öven medya havuzdur, yandaştır, yalakadır.
    Size göre devletin mahrem bilgilerini FETÖ’ye ve Avrupa’ya sızdıran Can Dündar isimli hain, yazardır. Kalemiyle darbeye ve darbecilere zemin hazırlayan Ekrem Dumanlı, Nazlı Ilıcak, Ahmet Altan da yazardır. “Ben PKK’nın yerinde olsam ramazan ayında saldırırım” diyerek terör örgütüne yol yordam gösteren Emin Çölaşan zaten yazarların şahıdır!
    Ama bunu yapmayan gazeteler paçavradır, bunu yapmayan gazeteci ve yazarlar aklını kiraya vermiş, kalemini satmış hainlerdir.
    Aynı şekilde sizi öven sanatçılar demokrat ve aydındır. Sizin dışınızda birini öven sanatçılar saray yanaşması, yalamadır.
    Size göre FETÖ’ye MİT Tırları görüntülerini ulaştıran Enis Berberoğlu ‘milletin vekili’dir, “İran’la savaş olursa ben İran’ın saflarında yer alırım” diyen Eren Erdem ‘vatansever’dir, “Türkiye Rumları katletti” diyen Canan Kaftancıoğlu Atatürk’ün askeridir. Ama bunları söylemeyen vekiller ve siyasiler Saray’ın ‘emir kulu’dur!
    Size göre 15 Temmuz darbesi ‘tiyatro’dur.
    Darbe gecesi yüzlerce insanı gerek silahla gerekse bombayla katleden aşağılık FETÖ’cüler Mehmetçik’tir. Ama ülkesi için, bayrağı ve toprağı için darbeye karşı direnen insanlar Mehmetçik’in kafasını kesen barbarlardır.
    Size göre YPG terör örgütü değil, vatanını korumak için örgütlenmiş bir oluşumdur.
    Ve size göre, YPG’nin Türkiye’ye saldırma imkânı ve ihtimali olmadığı için Türkiye, sınırlarının hemen dibinde kurulmak istenen terör devletine göz yummalı ve askerî müdahalede bulunmamalıdır.
    Ama size göre Türkiye, Kürtleri acımasızca katleden bir mafya devletidir, Türk Silahlı Kuvvetleri ise Suriye topraklarını işgal eden işgalci bir ordudur.
    Size göre Avrupa Birliği’nin dayattığı “Terörle mücadele” yasasından hemen vazgeçilmeli ve aynı zamanda eskiden olduğu gibi IMF ile görüşmelere başlanmalıdır.
    Size göre Türkiye Akdeniz’de petrol aramaktan vazgeçmeli, o bölgeyi İsrail’e, Rumlara ve Yunanlılara bırakmalıdır.
    Size göre S-400 alımından derhâl ama derhâl vazgeçilmelidir ve Amerika’nın verdiği talimat harfiyyen uygulanmalıdır.
    Size göre din, “Gökten indirildiğine inanılan bir dogmadır.”
    Kurban kesmek vahşettir, oruç tutmak bedene zarardan başka bir şey değildir. Ama size göre yılbaşı gecesi kesilen hindilere pilav doldurmak, çam ağacı kesmek ve kafayı çekip Noel Baba’nın bacadan gelmesini beklemek çağdaşlıktır.
    Size göre İmam Hatip liselerinde yetişenler cumhuriyet düşmanlarıdır, başörtülüler ve çarşaflılar, beynine oksijen gitmeyen, kafası çalışmayan ucubelerdir.
    Size göre, ezan okuyan müezzine küfredilmeli, darbe gecesi sala okuyan müezzine dayak atılmalıdır. Ama darbe yapanlar, avuçlar patlayıncaya kadar alkışlanmalıdır.
    Size göre AK Parti ve MHP, ülkeyi bölüştüren, ötekileştiren ve ayrıştıran partilerdir. Ama HDP, ülkeye demokrasi getirmek için kurulmuş bir siyasi oluşumdur.
    Size göre, sizin gibi düşünen ve size militan yetiştiren bütün vakıf ve dernekler desteklenmelidir. Ama sizin gibi düşünmeyen, sizden uzak olan bütün vakıf, dernek ve cemaatler derhâl kapatılmalıdır.
    Size oy verenler ülkenin aydınlık yarınlarını isteyen pırıl pırıl, eğitimli, birikimli ve aydın insanlardır. Ama sizin karşınızdaki partiye oy verenler koyundur, göbeğini kaşıyan adamdır, bidon kafalıdır ve tabii ki cahildir.
    Size göre ülkenin seçilmiş Cumhurbaşkanı diktatördür.
    Hâkim ve savcılar, sarayın sözünden çıkmayan uşaklardır.
    Sizin istediğiniz gibi karar vermeyen YSK üyeleri çetedir.
    Millî Savunma Bakanı kukladır, İçişleri Bakanı zorbadır. Polis mensupları “Tayyip’in köpekleri”dir.
    Size göre, cumhuriyet tarihinin en başarılı Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, işe yaramazın tekidir. Ama tek ayak üstünde kırk yalan uydurmaktan ve önüne gelen herkese bir iftira yapıştırmaktan başka icraatı olmayan Ekrem İmamoğlu, belediye başkanlığı için biçilmiş kaftandır.
    E, zaten vali dediğin kimdir ki?
    Olsa olsa “ittir, basittir!”
    Ve biz, bütün bu söylediklerinizi kabul edip size oy verirsek, “Bahar gelecek”, “Yaz gelecek” ve “Her şey çok güzel olacak” öyle mi?!
    Hımmm…
    Pardon ama merak ettim şimdi!
    Gazozumuza ilaç atmayı da düşünüyor musunuz?(ALINTI.S.ÖZIŞIK)

    • Kopyala yapıştıra ne gerek vardı? “Ben bu yazıyı okunmaya değer buldum” dersin, iki kelimeyle neden okunmaya değer bulduğunu söylersin, linkini verirsin, dileyen tıklar, gider göz atar.

      Yazıda nerdeyse “yok yok”. Hemen herkesin hem adı geçiyor, hem de ne olduğu söyleniyor.

      Nedense Reis’e yeterince yer verilmemiş, kimilerinin aklına takılan bazı sorular cevapsız kalmış.

      Mesela, Erdoğan “alçak” bir insan mı?
      Ya da “şerefsiz” mi Erdoğan?
      Peki, “iblis” mi başımıza cumhurbaşkanı seçtiğimiz bu kişi?
      “Yolsuzluk batağına gömüldüğü” için mi “saltanat kurdu” ve “diktatör oldu”?

      Sözüne kulak verilir bir adam, Erdoğan’ın bunlardan birkaçı değil, hem bunların hepsi, hem da bunlardan daha fazlası olduğunu söylüyor. Döküm hayli ayrıntılı -ve hayli de coşkusal. Binlerce insan da canı gönülden ve heyecanla alkışlıyor onu. Özellikle, Erdoğan için “alçaksın, şerefsizsin!” dediği anlarda.

      Ne yapalım dersin? Kulak verelim mi bu sözlerine o adamın?

      Bence, kısacık da olsa yaz bir şeyler -en azından kendine ait bir iki söcük olur isminin karşısında, öyle değil mi ama?

      En azından bir cümle yaz. . . Ne bileyim, “Bence desteksiz atıyor, hiç Reis böyle bir insan olabilr mi Allah aşkına!” de, ya da, “Doğru söze ne denir?” de, biz onun aslında bir soru değil, bir olumlama olduğunu anlarız.

      Yoksa, senin kendine ait hiçbir fikrin yok mu?

      https://www.youtube.com/watch?v=pBMXWAolQJ8

    • Bu yazdığınız yorum değil, böyle olmaz. S.Özışık’ın makalesinden alıntılar yapıp kendi yorumunuz ile sonlandırmanız gerekirdi. Veya çok beğendiğiniz bu yazı için link verebilirdiniz.

      Özışık’ın makalesini pek beğenmenize gelince … Anlaşılan o ki sizin gazozunuza çok önceleri ilaç katılmış da haberiniz olmamış. Maksadım sizi incitmek değil, fakat bu kadar tek taraflı bir makaleyi ciddiye almanız nedeniyle böyle bir sonuca vardım.

  18. Ülke olarak ilerleyememe sebemimiz buradan da belli .Bir kent seçimi yapılacak 6 aydır ulke de tüm işler durmuş durumda .Oylesi buyuk sorunlarımız var ki 6 aydır biir arpa boyu yol alamadık. Bırakalım kim kimi
    seçerse seçsin .İstanbulu imamoğlu kazanınca Hakkarideki işsizlik sorunu mu çözülecek, yoksa Doğu akdenizde ki gaz arama faaliyetleri mi düzene girecek.Bizim derdimiz ekonomi , bizim derdimiz işsizlık, bizim derdimiz eğitim seviyesi .Bunlara kafa yoralım.
    Sn erdoğan ın son günlerde yaptığı en iyi şey seçime bulaşmamak . Yıldırım ile İmamolu kozlarını paylaşsın .Kim vatandaşı daha iyi kandırırsa seçimi o kazanacak .

  19. Cumhur başkanı ve Devlet bahçeli’nin seçimden elini eteğini çekmesi, sağcısı solcusu bakılmaksızın memnun edici bir durumdur. Zira bütün Ülke olarak İstanbul seçimine odaklanmak; Başta ABD ve Rusya olmak üzere bir çok Avrupa ülkelerinin ekmeğine yağ sürmek gibiydi. ABD hergün yeni bir Tehdit savuruyor. Rusya dost gibi görünüp Akdeniz sıcak sularına inmek için zemin hazırlıyor. Idlip saldırısı bunu kanıtlar niteliktedir. Turkiyenin S400 alması en çok Rusyaya fayda sağlıyor. Rusya, Türkiye’yi hem kendine çekiyor hem de ABD ile Türkiye arasını bir hayli açıyor. Rusyaya fazla güvenmemek lazım. Sağ gösterip sol vurabilen bir Ülke konumundadır. Demem o ki Türkiye İstanbul seçimleri sadece Adaylar arasında çalışmalar yapılması, dış güçlerin Türkiye üzerindeki emellerin azalmasına vesile olmaktadır. Tüm ülke olarak doğru bir adım atılmıştır.
    Selam ve dua ile…

Yoruma kapalı.