Adalet bakanı Bekir Bozdağ’ın “Adayımız Erdoğan ve adaylığı da yasal” görüşünde ısrar eden yeni açıklamasını dünkü yazıma cevap olarak algıladım. Tartışmaya yol açan 2017 anayasa değişikliğinin mimarı bir siyasetçi de aradı ve neden o görüşte olduklarını anlattı.
O konuya yeniden gireceğim fakat bugün pazar ve biraz kafa dinlemeye ihtiyacımız var.
Sizlerin de var, benim de var.
Dün sayfalarını karıştırdığım uluslararası gazetelerde eğlenceli oluşuyla dikkatimi en fazla çeken haberi kendime saklayamadım.
Hayır, dünyanın en zengin medya patronu Rupert Murdoch’un daha önce dünyaca ünlü bir rock-starın eşiyken ondan ayrılınca kendisiyle evlenmiş eski manken Jerry Hall’i boşamasıyla ilgili haberden söz etmeyeceğim.
O da eğlenceli olsa bile.
Hafif gazeteler “Acaba medya patronunun gönlü yeni birine mi kaydı?” sorusuna cevap arıyor.
Murdoch 91 yaşında. [Hall 65 yaşındaymış.] Çift 2016 yılında evlenmiş; Murdoch o zaman 85 yaşında olmalı.
İnsanoğlu erkeği ve kadınıyla ilginç bir varlık.
Bir diğer ilginç haber de İngiltere’den…
Orada siyasi hayat hayli karışık. Ali Kemal’in torunun oğlu Boris Johnson’un başbakanlığı epey zamandır tehlikede. Fırtınaları atlatma becerisi yüksek bir politikacı Johnson; eskiden ekmeğini gazetecilikten kazanıyor olmasının da bunda etkisi bulunduğuna eminim.
Önceki gün yapılan ara seçimde uzun yıllardır Johnson’un partisinden birini milletvekili seçen iki yerde rakip partili adaylar kazandı.
Muhafazakar Parti bu son olayla iyice karıştı. Partinin ileri gelenleri “Boris istifa” kampanyası başlatmış bulunuyor.
Tarzan zorda.
Onun tahammül etmek ve vartaları atlatmak için yaptıklarını okurken, politikacıların kaybettikçe veya kaybetmeye az kaldığında daha da güçlendiği bir ülke gazetecisi olarak, keyif alıyorum.
Ancak İngiltere’den daha fazla keyif veren haber Londra’daki restoranlarla ilgili.
Dünyanın en gürültülü restoranları ABD’nin San Fransisco kentindedir. Londra şimdi ondan sonraki sıraya yükselmiş.
Haberi yazan, metnin girişine, “Motosiklet ve çim makinası gürültüsü düzeyinde sesler eşliğinde yemek yemeyi göze alanlar için Londra ideal kent” cümlesini yerleştirmiş.
Londra’da 1.350 restoran varmış, bunların %80’i müşterilerine sohbet imkanını vermeyecek kadar gürültülüymüş.
Gürültü 80 desibel derecesindeymiş. “Kulağa zarar verecek kadar” diyor o düzey için muhabir.
Muhabir haberinin sonuna gürültünün en yüksek ve en az olduğu restoranların isim ve adreslerini de eklemiş…
Eğlenceli, değil mi?
Fakat benim en çok dikkatimi çeken haber Yunanistan’dan…
Yunanistan’ın TRT’si diyebileceğimiz devlete ait TV kanalı ERT’de, sabah programında, izleyicilere artan petrol fiyatlarıyla nasıl mücadele edebilecekleri konusunda yöntemler aktarılmaktaymış.
Programı sunan, en kestirme yöntem olarak, sokakta park edilmiş araçların deposundan benzin çalma yolunu tavsiye etmiş…
Tavsiyesini görüntülü olarak göstermiş de.
Dakikalar boyunca fazla gürültü yapmadan bir araçtan eldeki bidona benzinin nasıl çalınacağı izletilmiş…
Ülkede yıllık enflasyon 29 yılın rekoru olan %11.3 olarak kaydedilmiş mayıs ayında; 1 litre benzin de 2.37 Euro’ya erişmiş… Yani 40 TL’nin üzeri.
Biri, “Madem bu yolu açtı, bir sonraki programda da evlerden ve ceplerden hırsızlık yapma yöntemlerini göstermesini ERT’den bekliyorum” diye Twit atmış…
Pazartesi sabahı Syndeseis programı beklenecek Yunanistan’da…
Şakası bile kötü.
Bütün bunlar enflasyon yüzünden oluyor.
Enflasyonun kendisi bir hırsızlık yöntemi. Artan fiyatlarla insanların cebinden sürekli para çalınıyor çünkü. Bugün karşılayabildiğiniz bir ihtiyacı, enflasyon yüzünden, yarın alamaz hale geliyorsunuz.
İnsanların gelirleri enflasyonla yarışamıyor. Tam tersine, enflasyon yüzünden insanların alım gücü düşüyor.
OECD hesaplamış: Almanya’da %2.5, İngiltere’de %3, İspanya’da ise %4.5 azalmış o ülke vatandaşlarının alım güçleri…
Batı ülkelerinde sendikalar çalışan kesimin enflasyondan az etkilenmesini sağlamak için aşırı çaba gösteriyor. Almanya’da en kalabalık kesimi temsil eden IG Metal sendikası demir-çelik işçilerinin ücretlerinde %6.5 artış sağlamış.
Almanya’daki enflasyon oranına yakın bu artış.
Hükümet bizde de bir güzellik düşünüyor gibi.
Meclis’e sunulan ek bütçe içerisinde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın maaşına %40 artış getirildiği duyulunca beliren rahatsızlık politikacıları harekete geçirmişe benziyor. Temenni mahiyetinde “O sayede emeklilere ve memurlara da %40 maaş artışı gelebilir” demiş ve bu temennimi yazımın içine yerleştirmiştim de.
Evet, %40 artış düşünülüyormuş emeklilere… İçimden “Cumhurbaşkanı maaşına keşke %73.5 artış yapsalardı” düşüncesi geçmiyor değil.
Sonuçta ben de bir emekliyim ve konu beni de ilgilendiriyor.
Bir zamanlar kısa süreliğine yönetiminde bulunduğum bir gazetede, görevi devralmadan önce gözlemde bulunurken, dikkatimi birkaç gün arayla manşetten tekrarlanan pahalılık ve zam haberleri çekmişti.
“Nedir bu?” merakıma şu cevabı almıştım: “Birinci sayfayı hazırlayanlar patrona manşetten mesaj veriyorlar.”
Yunan TRT’si ERT çalışanları da benzin çalma haberiyle patronlarına mesaj veriyorlarsa şaşırmam.
Haberi eğlenceli bulmamın sebebini anlamışsınızdır umarım.
ΩΩΩΩ