Büyük fotoğrafa baktığımızda: Darbe girişimi… Bombalı saldırılar… Kılıçdaroğlu’na suikast…

10
Kılıçdaroğlu saldırı sırasında, Artvin
Reklam

 

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve kafilesi Karadeniz turu sırasında saldırıya uğradı. Öncü Jandarma aracında bulunan üç askerden biri şehit oldu, iki de yaralı var.

Yanındaki korumalar zamanında tertibat alıp belâyı savuşturmasalardı, saldırı için mevzilenen/ler, füze atışıyla Kılıçdaroğlu’nun içinde bulunduğu aracı hedef alacaklardı. Niyetleri besbelli suikasttı.

Kemal Kılıçdaroğlu’na geçmiş olsun dileklerimi buradan iletmek isterim.

Saldırı sırası ve sonrasında sergilediği serinkanlı ve sorumlu tavrı takdire şâyandı gerçekten…

Yorumcuların yorumları

İçişleri Bakanı Efkan Ala saldırıyı PKK’nın düzenlediğini açıkladı.

Yorumcular CHP’nin ve lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun hedef alınmasını, 15 Temmuz uğursuz darbesine şiddetle karşı çıkmasına, Yenikapı Mitingi’ne katılmasına ve muhalefetini yumuşatmasına bağlıyor.

PKK’nın eylemi için de, TSK’nın Cerablus’a girmesi sebep gösteriliyor.

Hepsinde doğruluk payı olabilir.

Reklam

Ancak kendimizi biraz daha geriye çekip Türkiye tablosuna öyle bakmamızda yarar var.

Böyle yapar, yapabilirsek, ülkemizin bu tür girişimlere ne kadar açık hale geldiğini ve dikkatli olunmazsa –Allah korusun– daha büyük bâdirelerle karşılaşabileceğimizi net olarak görebiliriz.

Çünkü ülkemiz, şu sıralarda, üzerinde hesabı olan her odak tarafından dize getirilmek istenen bir hedef durumundadır. İçinden geçtiğimiz sıkıntılı dönemi daha önce çekindikleri her türlü mel’aneti hayata geçirmenin fırsatı olarak kullanmak isteyecek çok çevre var.

Geriye çekilip baktığımda Türkiye tablosu

Türkiye 21. yüzyıla siyaseten ve ekonomik olarak hayli dibe vurduğu bir ortamda, ama umutlarla girdi. 2002 seçimi tek başına bir iktidar çıkardı ve kurulan hükümet kendinden önceki dönemde alınan ekonomik tedbirleri sürdürerek umudu besledi.

Siyasi hayatta ve ekonomide alınan tedbirler sayesinde, Türkiye, 1 Mart tezkeresi ile ABD’ye kafa tutabildi; bunu yapabildiği için de Avrupa Birliği’nden tam üyelik sözü almayı, İslâm Dünyası için de gıpta edilecek ülke statüsüne kavuşmayı başardı.

Bunun anlamı şudur: Türkiye 2000 yılı sonrasında attığı adımlarla, halkıyla ve siyasi düzeniyle, ‘süper lig takımı’ ayarında bir ülke olduğunu dünya âleme göstermiş oldu.

Yaptı mı bunu? Yaptı, yapabildi.

Türkiye gibi klasını göstermiş olan bir ülkenin kaderi artık bir daha o durumdan geriye düşmemesidir.

Reklam

Düşme eğilimine girerse, onun kısa sürede kazandığı itibarı çekemeyenler, üzerinde hesabı olduğu halde zenginleşmesi, güçlenmesi ve halkını memnun etmesi karşısında elleri kolları bağlananlar, o ülkeyi aşağıya çekmek için ellerinden geleni yaparlar…

Çok değil 10-15 yıl öncesinde, bazı bakımlardan ‘örnek’ gösterilen Arjantin gibi, Venezuela gibi ülkeler, bugün, hem siyaseten hem de ekonomik olarak büyük sıkıntılara düçar durumdalar.

Petrol zenginliği de var Venezuela’nın; ancak petrol fiyatlarında yaşanan inişle birlikte, halkı “Açız” diye sokaklarda bugün…

Şâkül yukarıya doğru gittiği gibi aşağıya da çabucak düşebiliyor ülkeler skalasında…

Ülkemizin durumu bu anlamda daha da nâzik.

Biz bize benzeriz de…

Nâzik, çünkü ekonomik başarısı yalnızca halkının olağanüstü gayreti ve siyasilerin hep akıllı politikalar izlemesine dayalı; petrolü veya para eden doğal kaynakları yok çünkü.

İmparatorluk bakiyesi olduğundan, içerisinde farklı etnik ve dinsel grupları barındırıyor ülkemiz; o tür gruplar da, günümüzde, kendileri için biçilmiş dar sınırlarla yetinmek istemiyorlar.

Herhangi bir sebeple denge bozulduğunda ciddi sıkıntılara düşebilecek bir ülke bizimki.

Darbe girişimi dengeyi bozdu

15 Haziran gecesi yaşanan ‘uğursuz’ darbe girişimi maalesef dengemizi bozdu.

Gerçi öncesinde de dengeyi zedeleme eşiğine getiren bazı gelişmeler yaşanmıştı, ancak ‘darbe’ var olana bir anlamda tüy dikti.

Yaşanan küçümsenmeyecek bir olaydır.

Ülkenin güvenlik mekanizması içerisinde bulunan kurumlar –ordu, polis ve istihbarat– içine sızan bir grup, bu özelliği sayesinde kazandığı gücü, siyasete müdahale amacıyla kullanmaya kalkıştı.

Ana hedefin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan olduğu, darbecilerin onun canına kast ettiği anlaşıldı.

Olacak şey değil… Ama oldu.

Bu bile tek başına denge bozucu bir durumdur.

Ancak, darbe girişimini daha da ‘uğursuz’ yapan, buna kalkışan grubun toplumun bütün hücrelerine sinmesine izin veren ‘dini’ özelliğine ek olarak ‘kendini gizleme’ alışkanlığı yüzünden başvurulmak zorunda kalınan tedbirlerdir.

Geniş çaplı görevden uzaklaştırmalar… Gözaltına almalar… Tutuklamalar… Ticari şirketlere kayyım atamalar… Mallara-mülklere el koymalar…

Yapılanlar ne kadar gerekli ve ne kadar isabetli olursa olsun, tedbirlerin bu denli geniş tutulması ve toplumun bütün katmanlarını ve eğilimlerini içine alması fazla kaçıyor.

Bu tedbirlerin, ayrılıkçı bir örgütün (PKK) iç-savaşa çevirmeye niyetli olduğu bir başka mücadelenin sürdürüldüğü bir ortamda alınıp uygulandığını da unutmayalım.

Sadece PKK değil, sınırımızın hemen karşısında büyük bir alanı hâkimiyeti altında tutan IŞİD de Türkiye’yi hedef seçmiş durumda ve onun da derdi, bozulmaya yüz tutmuş dengeyi daha da bozmak…

Büyük devlet, büyük devletler gibi davranır

Türkiye, yüzyılın başında, ‘süper lig takımı’ özelliğine sahip bir ülke olduğunu gösterdiği için kendisinden beklenen de, karşısına çıkan sorunları o ligteki diğer ülkelerin vereceği türden tepkilerle karşılamasıdır.

‘Büyük devlet’ iddiası veya görüntüsü ‘büyük devlet’ gibi davranmayı gerektiriyor.

Geçen yılın haziran ayına kadar yürütülen ‘barış süreci’ sözgelimi; Türkiye’nin o zamanki iddiasına uygun bir uygulamaydı. Silâhlar yerine ağızların konuşmasını önceliyordu ve sonuç alacak gibiydi de…

‘Komşularla sıfır sorun ilkesine dayalı dış politika’ da bir büyük devlet hassasiyetini yansıtmaktaydı.

Faydasını gördü de ülkemiz o uygulamaların…

Ülkemizi yönetenler, alacakları her kararı, “Bu kararımız, bizi, kendi halkımız, İslâm Dünyası ve genel olarak dünya gözünde küçültür mü?” sorusunu zihinlerinde taşıyarak almak zorundalar.

Sorumlulukları bunu gerektiriyor.

Dahası, “Küçültürse küçültsün” tepkisiyle alacakları her karar, yalnız itibarı azaltmakla kalmaz, ülkemizi ‘darbe girişimi’ gibi, bombalı IŞİD eylemleri gibi, Kılıçdaroğlu’nun da içinde yer aldığı CHP kafilesine füzeli saldırı gibi olumsuz ve uğursuz eylemlere açık hale de getirir.

Öyle eylemlerin rahatlıkla sahneye konulabildiği bir ülkede denge yok olur ve bu durum hem toplumsal gerilimi artırır, hem de ekonomiyi baltalar.

Zoru başardık, bunu da başarmalıyız…

ΩΩΩΩ

Revolutionary Armed Forces of Colombia (FARC) militanları. Ne kadar da...
Revolutionary Armed Forces of Colombia (FARC) militanları. Ne kadar da…

Yazıya ek (Saat: 10.45)

Yukarıdaki yazıyı siteme koydum, ardından ajanslar yeni bir bombalama eylemi haberi geçmeye başladı. Cizre’de Emniyet Müdürlüğü binası yakınlarına kadar sokulan bir araçta bomba patlatılmış. 8 şehit, 45 yaralı…

PKK eylemi…

Dün Artvin’de, bugün Cizre’de…

‘Büyük devlet’ refleksiyle mukabele etmekten başka ne yapılırsa boşa gidecektir, emin olun.

Küçük bir devlet sayılan Kolombiya ‘büyük devlet’ gibi düşündü ve dün, Türkiye CHP kafilesine yönelik PKK eylemiyle sarsılırken, Kolombiyalılar Farc örgütüyle 52 yıldır süregelen terör dönemini sona erdirmeyi kutluyorlardı.

ΩΩΩΩ

Reklam

10 YORUMLAR

  1. 15 Haziran gecesi yaşanan ‘uğursuz’ darbe girişimi maalesef dengemizi bozdu fehmi bey 15 temmuz olacak uğursuz darbe girisimi siz 15 haziran demişsiniz yazınızı kendiniz okumuyormusunuz okuyupda düzelmemeniz enteresan

  2. Bu büyük devlet barış yapar küçük devlet savaş yapar şablonu biraz boş ve slagonik. Doğru olan ülkeniz için gerekli olanı yapma iradesini başkalarının telkinlerinden etkilenmeden gösterebilmenizdir. Sanırım amerika pkk ile barışmak için bize telkinde bulunuyor. Bu noktada bu çaba pek doğru olmayabilir. Bu barışma suriyedeki PKK-YPG yi konsolide etme amaçlı bir istek. Türkiye PKK yı göstererek YPG yi sinirlandirmalidir.

  3. Gerçi diğer ülkeler bizim öğretmenimiz değil, ama Fransa gibi mi mesala? 6 ay daha uzatılan ohal, plajlarda haşemalı avı yada nerden bileyim, ABD veya İngiltere gibi yalan bilgilerle bir ülkeyi harabeye çevirip bir milyondan fazla insanı öldürdükten sonra yanlış yapmışız kusura bakmayın demek mi büyük ülke olmak. Derdiniz ne Allah aşkına? Kıstasınız ne? Bu pislik içine batmış ülkelerin hangisini örnek alalım? Son olarak, amacınız bir işe yaramaksa eğer, lütfen ufuk açıcı bir şeyler yazmayı deneyin. Hayırlı günler diliyorum.

  4. Sahi butun bunlar, bir kadermi? Yoksa sansmi? Butun bu olanlara aklim ermiyor. Acaba bu kotu gidise ne Zaman dur diye bilcegiz. Miletimiizn basi sagolsun yine cok sehit var, biz oyle bir Zaman dilimi icinde yasiyoruzki! Aci bize dokunmadan hisedemiyoruz..

  5. Günbegün artan kanlı terör,Onbinlerle ifade edilmeyerek,yüzbini çoktan aşan ve devam eden kitlesel
    “Fetö” damgalı hedeflere yönelik amansız takip ve tecziye..İçerde bu hengame sürerken dıştaki düşmanlarla savaş..”süperlig”jargonuyla küme düşmekte var Allahü teala(cc) Vatanı ve milleti korusun (amin) “Eyvah bu baziçede bizler
    yine yandık
    Zira ziyan ortada,bilmemki ne kazandık?.”
    -ZİYA PAŞA-

  6. Sayın Fehmi Koru

    10 temmuza kadar 23 yıllık akademisyen bir doçentin eşi ve bir engelli çocuk annesi bir ev hanımıydım. 23 yıllık birikimimiz banka kredisi ile alınmış hala 24 ay ödemesi olan bir ev ve banka kredisi ile alınmış ve hala 16 ay ödemesi olan bir arabamız vardı. Huzurlu ve mutlu bir yuvamız. Eşim çok çalıştım proferesorlüğüm yaklaştı artık rahat edeceğiz derdi.

    15 Temmuz menfur darbe girişiminden sonra önce eşim açığa alındı.
    Sonra ev ve arabamıza el kondu.
    Sonra maaşımız bloke edildi.
    Sonra eşim hakkında gözaltı kararı çıktı.
    Şimdi eşim kayıp
    Engelli oğlum mağdur
    Yaşamak için hiç bir gelirimiz yok.
    Hayat bize zindan oldu.

    Soru
    Her bir kuruşu banka kredisi ile maaşımızdan otomatik çekilen para ile ödenmiş ev ve arabamız nasıl şüpheli mal olur
    Soru
    Maaşımızın tamamının bloke edilmesi ve yaşamak için bize imkan verilmemesi temel yaşam hakkı ihlali değilmidir..

    Son Söz: Amacım halimizi milletin vekilleri olarak size duyurmak. Cumhurbaşkanımız kurunun yanında yaşta yanabilir demişti. Ancak ben eşim çocuğum hergün bana gözyaşı döken annem babam bir kurunun yanında çok yaşlar yanıyor.

    Saygılarımla Çiğdem Tamer

  7. Dindarların kendi aralarında Erdoğan’cı Gülen’ci diye bölündüğü, Kemalistlerin kendi aralarında Atlantikçi-Avrasyacı diye bölündüğü, milli dünyamızın Türk-Kürt diye, manevi dünyamızın Sünni-Alevi diye bölündüğü, futbol dünyamızın Fenerbahçe ve Diğerleri diye bölündüğü … bir Türkiye’de yaşıyoruz. Sosyalistlerin ve tarikatların kaç parçaya bölündüğü ise tam olarak bilinmemektedir.

    Benzeri her ülkede görülebilen bu bölünmeler gelişmiş ülkelerde kayda değer bir sorun yaratmaz iken az gelişmiş ülkelerde hayati sorunlara yol açmaktadır. Bu kadar bölünmüş ve bazı tarafların birbirinden nefret ettiği bir Türkiye’de güvenliği nasıl sağlayacağız ?

    Mevcut siyasal yönetimler (muhalefet dahil) yorulmuş ve yıpranmışlardır. Yıllarca birbirlerine hakaret etmiş, birbirlerini anlamaya çalışmamış, ötekileştirme ve kutuplaşmaya yol açmış, uzlaşmayı bilmeyen bu siyasal yönetimler artık miadını doldurmuştur. Son uzlaşma görüntülerinin gerçek olmadığını hepimiz biliyoruz, milletten çekindikleri için böyle bir görüntü veriyorlar.

    Türkiye en kısa zamanda ; sağ-sol siyasal ve sünni-alevi dini ideolojik yobazlıklardan uzak duran, ötekileştirme ve kutuplaştırma yapmayan, akılcılık ve bilgiyi esas alan siyasi kadrolar ile yönetilmelidir. Ancak böyle bir yönetim raydan çıkan Devlet trenini tekrar rayına sokup ilerlemesini sağlayabilir. İktidarın gerçek sahibi olan Millet’in sağduyusu ve basireti bunu başaracaktır.

    • 15 Temmuz silahlı darbesi bu yazdıkların gerekçe gösterilerek haki renkli sohbet elbisesi ile işaret verilmişti

    • Çözüm süreci; zamanlama iyiydi, çünkü örgüt tarihinin en zayıf dönemini yaşıyordu!…fakat uygulama yanlıştı. Silahı bırakmayan örgüt ile masaya oturup bütün yollar serbest bırakılarak, örgütün tarihinin en güçlü zamanını yaşamasına sebep olundu..bölge halkı örgütün kucağına bırakıldı.
      Sonuç; HERYERE RAHATCA YERLEŞEN, YENİ YOLLAR, YENİ TAKTİKLER GELİŞTİREN(BOMBALI ARAÇLAR gibi), bölge halkının tek hakimi olan, hemen hemen her yolun altını EYP ile rahatça tuzaklayan, 12-13 yaşında bomba uzmanı yetiştiren bir örgüt.

Yoruma kapalı.