“Bu Cennet, bu Cehennem bizim” diyoruz.. Robert Redford’un filmi ne diyor?

6
Reklam

Film daha en başta çarpıcı sahnelerle insanın merak duygusunu gıdıklıyor…

Bir kadın gazeteci, uzun çabalar sonucu Robert Redford’un canlandırdığı kişiyi (Dr. Thomas Harbor) karşısına oturtmayı başarıyor. Dr. Harbor bütün semavi dinlerin zaten öngördüğü “Ölümden sonra hayat vardır” tezini dini tarafını bir tarafa bırakarak bilimsel yöntemlerle ispatladığı iddiasındaki bir bilim adamıdır.

İki yıl önce, tezini laboratuvarında yaptığı kapsamlı deneylerle ispatladığını kesin sözlerle açıklamıştır Redford ve ardından dünyada bir fırtına esmeye başlamıştır: Esas mutluluğa erişme garantisi olduğu için kendini öldürenler fırtınası…

Charlie McDowell‘ın yönettiği filme göre, “Öte dünya var ve esas mutluluk orada” tezinin bilimsel olarak ispatlandığını işiten milyonlarca kişi.. bir an önce o hayata kavuşmak için.. hiç tereddütsüz intihar yolunu seçmiş oluyor…

Gazeteci, “Bu sizin eseriniz, kendinizi o insanların ölümünden sorumlu hissediyor musunuz?” diye sorar filmin girişinde… Redford’un canlandırdığı doktor “Hayır, asla” cevabını verir.

Onun bu sözünü duyan TV programı çekim ekibinden biri, hemen oracıkta, cebinden çıkardığı tabancayla intihar eder.

“Baştan sona bu konu etrafında geçen bir film ilginizi çeker miydi?” diye sizlere soruyorum ben de.

Ne yalan söyleyeyim, benim ilgimi çekti ve 2017 yapımı filmi sonuna kadar izledim.

Reklam

Dindarlık araştırması

Hürriyet yazarı Ahmet Hakan konusunu önceden bilse ‘Discovery’ (Keşif) filmini izlemezdi herhalde.

Kanaatimin sebebi, bugün çıkan yazısının ilk bölümü…

Okuyalım:

GÜYA dindarlık araştırması yapıyorlar.

Sordukları soru şu:

Cennete gideceğinizden emin olsanız, cennete gitmek için şu an ölmeyi düşünür müsünüz?”

*

Reklam

Ne kadar da saçma bir soru!

Ne kadar da sapan bir soru!

Ne cevap versin kendini dindar olarak nitelendiren kişi, bu saçma sapan soruya?”

Evet, bir araştırma şirketi bir dindarlık araştırması yapmış; ne derece ciddi bir araştırma olduğunu bilmiyorum, ama insanlarımızın düşünce dünyalarına ışık tutucu yönleri olduğu muhakkak sorular sorulmuş araştırmada.

Sorulardan biri de bu: “Cennete gideceğiniz kesin olsa; şu an Cennete gitmek için ölmeyi düşünür müsünüz?”

Şirketin araştırma raporuna göre, bu soruya ‘Evet’ cevabını verenlerin oranı yüzde 15, ‘Hayır’ diyenler ise yüzde 65; geri kalan yüzde 20 soruyu cevapsız bırakmış…

Daha önce de deneklere şöyle bir soru yöneltmiş araştırma şirketi: “Öldükten sonra dirileceğinize ve bu dünyada yaptıklarınızdan hesaba çekileceğinize inanıyor musunuz?”

Bu soruya deneklerin yüzde 9’u “Hayır, Öldükten sonra dirileceğime ve bu dünyada yaptıklarımdan hesaba çekileceğime inanmıyorum” cevabını vermiş. “İnanıyorum” diyenlerin oranı yüzde 73…

“Araştırma ciddi ise” ihtiyatımın bir sebebi bu soru ve o yüzde 9’luk cevap. Çünkü, aynı ankette, kendisini ‘ateist’ olarak tanımlamış olanların oranı yüzde 4 görülüyor.

Tezat değil mi bu?

Ahiret inancı olan insanların Cennet beklentisi yok mudur? Vardır. Araştırma gerçekten ciddi ise, Ahmet Hakan’ın saçma sapan bulduğu soruya verilen cevaplar inançlı insanların rasyonel olduklarını öğrenmemize yarıyor.

Araştırmayı yapan şirketin bu sorudan sonra yaptığı yorum ise yanlış.

O yorum şu:

“Allah’ın istediği, Peygamber’in gösterdiği istikamette, düzgün bir yaşayışın ödülü olmanın ötesinde Allah’ın lütfu olan cennet hayatı her Müslüman’ın hedefidir. Ancak dünya cezp ediciliği ile insanı kendine meftun eder.”

Soruyu kendime sorulmuş saydım, ben de bedavadan gitme düşüncesini benimsemedim, ama bunu yaparken ‘dünya hayatının cazibesi’ gerekçesi aklımın ucundan bile geçmedi.

Konu neden önemli?

Şundan: İnsanoğlu bu dünyada yaptıkları ve söylediklerinden hesaba çekileceğine inanırsa, yaptığına ve söylediğine dikkat eder, başkalarına karşı davranışlarında hep bu inancın etkisiyle hareket eder.

Doğru olur.. dürüst olur.. insaflı olur.. merhametli olur.. cömert olur..

İyi insan ve iyi vatandaş olmanın bir yolu büyük çapta o inançtan geçtiği kadar, toplum içerisinden sorumlu makamlara gelmiş olanların yönettikleri kitlelerle ilişkileri de bu inançtan olumlu etkilenir.

Avrupa’nın bazı ülkeleriyle aramızın açılmasına sebep olmuş ‘Hitler polemiği’ni düşünün… Alman ve Hollandalı politikacılar, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kendilerini “Adolf Hitler gibi olmak” ile suçlamasından ne kadar rahatsız olmuşlardı.

Basit sorum şu: Hitler öte dünya inancına gerçekten sahip biri olsa.. yaptıklarından hesaba çekileceğine inansa.. temerküz kampları kurar ve o kadar insanı ölüme gönderir miydi?

Devletleri yönetenler.. sorumluluk içerisinde davranıyorlarsa.. bu bir yönüyle öte dünya inancıyla da yakından ilgilidir…

Aynı zamanda devlet başkanı olan Hz. Ömer’in Dicle nehri kenarında bir koyunu kurt kapsa ondan da kendisini sorumlu tutması bu yüzden değil midir?

Filmle başlamıştım, yine onunla bitireyim: Robert Redford’un canlandırdığı bilim adamı, yeni icadı makinasında, ölmüş insanların zihinlerini okumaya çalışır ve bulduğu, insanların o son anlarında hayattayken yanlış yaptıkları şeylerden pişmanlık duydukları gerçeğidir.

En büyük ‘Discovery’, keşif, budur işte.

ΩΩΩΩ

Reklam

6 YORUMLAR

  1. “yeryüzünü fesada uğratmayın dendiğinde biz ıslah edicileriz derler” ayetini ihmal etmişsiniz.

  2. İnsanda geçmiş bilinci vardır. Bir zamanlar yoktu var edildi. Biraz sonra da ölecektir. Bunu bütün insanlar kabullenmişlerdir. “Ben ölmeyeceğim, ben sonradan var olmadım” diyen kimse yoktur. Her insan ne kadar sıkıntı çekse de, ne kadar zor durumda olsa da hayatını sonuna kadar korumak ister. Cennete inansın inanmasın kimse ölmeye razı olmaz. Arada intihar eden kişileri görüyoruz. Bunların çoğu yaşama sorunlarını çözemedikleri için intihar ediyor. Bütün dinler intiharı çok büyük günah saydığı için bu şekilde düşünen insanlar yok gibidir. Nasıl başkasını öldürmek en büyük günah sayılmışsa, kimse kendi kendisini var etmedi. O halde kimsenin intihar etmeye hakkı yoktur.
    Kişi, “Ben suç işlersem dünyada cezamı çekerim. Sigara içersem kanser olurum.” diyebilir ama yine de o suçu işler. Önce dünyada doğal cezalar vardır. Buna inanmayan kimse yoktur. Bir de dünyada yargılama vardır. Birini öldürürsem yargı beni mahkûm eder. Buna da inanmayan yoktur. Birini öldürdüm ama suçu Gülen’e yükleyip bu dünyanın cezasından kurtuldum. Acaba öldükten sonra ben sorguya çekilecek miyim, ceza alacak mıyım? sorusuna insanlar ‘hayır’ cevabını vermezler ama fiilen kimse böyle bir korku için girmemektedir. Allah’a inanan AK Partililerin hepsi biliyorlar ki 15 Temmuz’u Sermaye yaptı ama hiçbiri bunu söylemiyor. Gülen yaptı diyor. Gülen’i değil de bir telefon numarasını kullandı diye bir üniversite öğrencisini hapse gönderiyor ve bunu yapan OHAL için ‘evet’ derken hiçbirinin aklına ahiret gelmiyor.
    Ahiretin varlığı ilmen ispatlanmıştır.
    1- Dört ve beş boyutlu uzayların varlığı ilmen biliyoruz. Doğmak ve ölmek bu uzaya gelmek ve gitmekten ibarettir. Hiçbir şey yok olmuyor, yeniden var olmuyor. Öyleyse “Ahiret var mıdır?” sorusu abestir. Bizim durumumuz sorunun konusudur.
    2- Doğal bir kanun vardır. Hiçbir şey varken yok olmaz, yokken var olmaz. Ruhumuz en çok bildiğimiz varlıktır. O halde ölümle yok olmayacağına göre öldükten sonra var olmaya devam edecektir.
    3- Evrim kanunlardır. Ölüm da ha yüksek bir hayatın var olması içindir. Yapraklar sonbaharda dökülür ki ilkbaharda yeni hayat başlasın. O halde biz ölüyoruz ki daha ileri bir hayata başlayabilelim.
    4-İnsanlar yaşamak istiyorlar. Öldükten sonra da var olmak istiyorlar. Doğada yalancılık yoktur. Acıkmışsan besine ihtiyacın var demektir. Araz varsa ağrı duyarsın. O halde insanlar tekrar dirilme arzusu ve tüm insanların ahirete iman meyli yalan olamaz. Kaldı ki peygamberler mucize gösterdiler ve ahireti haber verdiler. Kuran Allah’ın sözüdür. Müspet ilim metotları ile ispatlanmıştır. Ahiretten haber veriyor.
    İlmi araştırma yapabilmek için Matematik ve Kuran Arapçasını bilmek gerekir. Bunları bilmeyenler bildiklerini anlamazlar. Filmler çevirirler. İnkarcı film de çevirebilirdi ve o da bunun kadar etkili olabilirdi. İnsanları hidayete götüren yalnız müspet ilimdir. Seziler ilimle ispatlanırsa işe yarar.

  3. Cennet garanti bile olsa bilinçli olarak intihar ettinMi cehennemlik olma ihtimaline binaen insanlarımız Allah’ın verdiği ömrün tamama ermesini bekliyor olamazlar mı ?

  4. sayın yazar makalenizde iki tema işlemişsiniz birincisi insanoğlu elindeki hazır zamanda lezzet alır sonunu düşünemez (düşünmez) makaleniz ispat ediyor %delik olarak . ikinci olan ise insanoğlu yapmış olduğu fiillerini bir misyon adamı farz ederek yapar .bazen bu milliyetçilik adı altında bazen ilahlık adı altında en tehlikelisi ise din adı altında yapar yaparken de haz ve zevk alır dediğiniz gibi tarih de hitler kuranı kerim de firavun,nemrut ,islam tarihi ise süfyan,yezit olarak görüyoruz.
    son tahlilde Biz emaneti göklere, yere ve dağlara sunduk, onu taşımaktan kaçındılar, ondan korktular. Onu insanoğlu yüklendi. O, zalim ve cahil oldu.

  5. ”Evet söz odur ve ona derler: Hak olup, Hakk’tan gelip, hak diyen ve hakīkati gösteren ve nûrânî hikmeti neşreden odur ”
    O zaman Kuran-ı Azimüşşan pişmanlık konusunda ne diyor bakalım.

    ”كَلَّا إِنَّهُمْ عَن رَّبِّهِمْ يَوْمَئِذٍ لَّمَحْجُوبُونَ” Mutaffifin 15,
    Hayır; doğrusu onlar o gün, Rablerinden yoksun kalacaklardır.

    ”وَلَوْ تَرَى إِذِ الْمُجْرِمُونَ نَاكِسُو رُؤُوسِهِمْ عِندَ رَبِّهِمْ رَبَّنَا أَبْصَرْنَا وَسَمِعْنَا فَارْجِعْنَا نَعْمَلْ صَالِحًاإِنَّا مُوقِنُونَ” Secde 12,
    Suçluları Rablerinin huzurunda, başları öne eğilmiş olarak: ”Rabbimiz! Gördük, dinledik, artık bizi dünyaya geri çevir de iyi iş işleyelim; doğrusu kesin olarak inandık ” derlerken bir görsen!

  6. Anket sonucu bence sunu gosteriyor, Turk halki felsefi konulara ve sorulara alisik degil, dini ogreti ne ise o sekilde cevap veriyor. Cennet kesin olmadigini dusundugu icin ilk soruya cogu kisi bence hayir demis, eger cennet kesin olduguna tam inansa bu dunyada kalmaz.

    Hitler sorusuna gelince bence Hitler son ana kadar dogruyu yaptigini dusunuyor idi, belki tanri tarafindan gorevlendirildigini bile dusunuyor olabilir. Ona gore Almanya ya yardim ediyordu bu yolda duranlar zaten dusman idi ve yok edilmesinde sakinca yok idi. Hatta bu inanc toplumada yayilmis ve Alman toplumuda cinayet ve iskencelere sesiz kalmisdir. Bu dusunceyi su ifade iyi tanimlar, “for the greater good, sacrifices must be made”. Bu gunumuzde de gecerlidir. Bizden sonraki nesle biz FETO mahkemelerindeki adaletsizligi anlatamacagiz.

Yoruma kapalı.