CHP kurultaya gidiyor da… CHP’lilerin kafası karışık…

11
Reklam

Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) bu hafta sonu kurultayı olduğunu biliyor muydunuz?

Parti kademelerinde yer alanlar mutlaka biliyordur, bazı isimlerin genel başkanlığa adaylıklarını koyduğunu işitenleriniz de herhalde olmuştur; ancak kamuoyunun genelinin bu önemli bilgiden mahrum olduğunu düşünmem için yine de pek çok sebep bulunuyor.

Sistem değişecek ve CHP daha da etkisizleşebilecek

Ülke açısından CHP’nin tam da bu zamanda yapacağı kurultayın hayati önemi var oysa.

Önümüzdeki 22 ay içerisinde Türkiye’de üç seçim yapılacak ve her şey iktidar partisinin beklentileri istikametinde gelişirse, bu durumdan en fazla CHP etkilenecek.

Sürecin sonunda muhalefet bütünüyle işlevsiz hale gelebilir ve CHP’nin varlığı ile yokluğu arasında bir fark kalmayabilir.

‘Başkanlık sistemi’ne tam anlamıyla geçilmesi böyle bir sonuç doğurma potansiyelini içinde barındırıyor.

Hep bilinen ve söyleneni bir kez daha tekrarlamakta yarar görüyorum: Rejimi ne olursa olsun her ülkede iktidar ve en azından bir iktidar partisi bulunur, yalnız demokrasilerde muhalefet partileri vardır.

Türkiye 2019’da yapılması beklenen seçimlerle başkanlık sistemine geçtiğinde muhalefete daha fazla ihtiyaç olacaktır.

Reklam

Daha güçlü ve gelecekle ilgili umut aşılayıcı bir muhalefete…

16 Nisan 2017 tarihinde yapılan referandumda geçerli oyu alan anayasa değişiklikleri, gelecek yılın Kasım ayında yapılması beklenen cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleriyle birlikte bütünüyle uygulamaya konulacak.

Meclis’in etkisinin daha da azalacağı, denge ve denetlemenin neredeyse imkânsız hale geleceği bir döneme girilecek.

AK Parti ile MHP arasında referandum öncesinde başlayan yakınlaşma güçlü bir seçim ittifakı doğuracağa benziyor; katılanların parti amblemlerini koruyarak girecekleri, ayrı ayrı oy aldıkları halde oylarının birlikte sayılarak Meclis’e yansıyacağı bir ittifak olacak bu.

Hiç değilse beklenti bu yönde.

İktidar partisinin son (1 Kasım 2015) seçimindeki oyu yüzde 50’ye yakındı (yüzde 49,5), MHP’den de gelecek oylarla tarihi bir rekoru yakalayabilir ittifak cephesi.

Bugün bile sesini duyuramayan CHP öyle bir ortamda bütünüyle gündem-dışı kalabilir.

DSP iktidar olabildi, CHP ise…

CHP’yi böyle bir gündem-dışılığa müstehak görebilirsiniz.

Reklam

Artık tarih olmuş geçmişiyle tam hesaplaşamamış, üzerindeki bagajları bugün bile iftiharla taşıyan bir parti olarak kendisini kısır bir döngüye ve asla iktidar olamayacağı bir oy oranına mahkum etmiş bir parti görüntüsünde CHP.

Vaktiyle genel başkanlığını yapmış, 1960’tan bugüne kadar CHP’ye en fazla oyu kazandırmış Bülent Ecevit’in, 12 Eylül (1980) darbesinden sonra CHP’yi diriltip “Nerede kalmıştık?” sorusu eşliğinde yola devam etmek yerine, yepyeni parti kurmasını bile değerlendirememiş insanları bağrında barındırıyor.

Ecevit yeni partisiyle (DSP) iktidar oldu, başbakanlık yaptı, CHP ise –kısa sürmüş bir dönem dışında– bir türlü iktidar olamıyor.. ve bunun sebebini de tam olarak değerlendiremiyor…

Sebep kişilerde aranıyor.

Deniz Baykal olarak görüldü sebep, şimdi de pek çoklarına göre sebep Kemal Kılıçdaroğlu

Olağan kurultayda, daha şimdiden, yeterli destek imzası bulabilirlerse Kılıçdaroğlu’nun karşısına en az üç rakip çıkacağı anlaşılıyor.

Genel başkanlığa adaylık koyabilmek için kurultay delegelerinin yüzde 10’nun imzasını almak, CHP tüzüğüne göre, bir zorunluluk…

Hayati önemdeki bir dönemde yapılacak kurultayına CHP dört genel başkan adayıyla girecek gibi.

Adaylar var, fakat CHP’nin makûs talihini değiştirme umudu verecek bir program henüz ortada yok.

“Partiyi daha sola yerleştirelim” veya “Halka daha şirin görünmeyi getirecek popüler bir dil benimseyelim” gibi genel-geçer yaklaşımlar CHP-içi tartışma gündemini belirliyor.

Ülkenin en büyük kentindeki parti örgütünün başına yeni seçilen kişinin kamuya açık mesajlarını, onu seçen taban da ona yol açan tavan da içselleştirip savunamıyor.

Dahası, o konuda ne yapacaklarını da bilemiyor CHP’liler…

Genel başkanlık hevesi taşıyanlar ve bunu duyurmak için çıkış yapanlar da olmasa ülkenin ikinci büyük partisinin bu hafta sonu kurultayı olduğunu kimsenin ruhu duymayacaktı.

Oysa CHP, bu kurultayını, daha geniş kitlelere ulaşmak için bir vesile olarak kullanabilir, ülkenin kısır tartışma ortamına global bir boyut taşıyarak umut tazeleyebilir ve kendi tabanından başlayarak ülkenin bütününe “İyi ki CHP var” dedirtecek bir çıkış yolu arayışına girebilirdi.

‘İktidarın muhalefeti’ görüntüsünde bugün CHP ve galiba kurultay sonrasında da öyle kalmayı sürdürecek.

AK Parti –MHP ile birlikte– iktidar olmaya, CHP de Meclis’te muhalefete ayrılan koltukları işgal etmeye devam edecek…

Kaderine razı bir parti CHP.

ΩΩΩΩ

Reklam

11 YORUMLAR

  1. Tek parti dönemi, bilhassa CHP’ye göre, SAADET DÖNEMİdir. Şimdi de ne kadar sevinsek yeridir, O döneme yeniden KAVUŞUYORUZ. Bilhassa standard Cumhuriyet yurttaşları bundan GOCUNMAMALI. M.Kemal Atatürk Batılı ve Doğulu müstevlilere karşı (müttefiki Almanya’ya rağmen) başarı sağlamamış mı idi ?
    Şimdi de, Tayyip Erdoğan Atanın yolunda AYNI sömürgecilere karşı savaş veriyor. Bundan niye endişe ediliyor ki. Tayyip Erdoğan’da, Kemal Paşa kadar yürek yok mu, akıl yok mu ? Belki, Psikolojik Harb Kuralları ve Hile, Takiyye yönü zayıf kalabilir. Gene de yürekleri serin tutmalı, yüreksiz kalmadansa.
    Aldatıcı, kavgacı , cahil ve hırsızların kol gezdiği koalisyonlardan kurtulduk, diye. He ne kadar.
    ” denenmiş denenmez”, denir ise de, Ülkede, daha önce denenen ve pekçok çevrede ÖZLEMİ ÇEKİLEN TEK PARTİ dönemini bir daha denemek, bu SEVİLİR yönüne bakılıp, denemeği değmez mi ? Kaldı ki, Tayyip Erdoğan, kimseyi ve ikzları dinlemeden nasıl ki, bir diktatör gibi, Hastahaneleri birleştirdi, halkın himetine açtı. Beklenmedik yollar, köprüler yaptı gelip, geçmeğe. Görelim, daha neler yapacak ? Uzun ince bir yoldayız, demiyor mu ? Sonra, meşhur söz, yollar yürümekle aşınmaz. Gün gelir, Karagülle de Ütopyasına kavuşabilir de.

    • “Utopyasını gerçekleştirmek”ten bahsederken
      Sn. Karagülle’nin şu meşhur “ARZ-ı MEV’UDU GERÇEKLEŞTİRME HAYALİ”nden bahsediyorsunuz herhalde değil mi?

  2. Sn. Koru’nun amarikan “nuru”yla parıldayan düşünce kaynağı yine yazmış yazacağını…

  3. Yorum yapan arkafaslar bu kadar uzun yazmak zorundamısınız bu iste maharet bir kaç paragraf veya cumle ile meramıni anlatmaktır.el cevap madem konu cehape sıkıntı bastan başlıyor tek parti doneminin sancıları buralara kadar gelmistir.halk ak partiden sıkılss bile benim gibi karşıda bir dirayet ve ulkenin bu sıkıntılı doneminde direksiyona gececek yeterlilik goremiyor.ne yaparsa yapsın

    • el cevap..sizin dediğiniz gibi ”…birkaç paragraf veya cümle ile” meramımızı anlatmaya çalışıyoruz…

  4. CHP’nin geçmişte yapmış olduğu yanlışlıklar halkı dinden anlamayan kendisini millete din adamı olarak kabul ettiren cahil ve sahte dindarlar türedi ve onlar tarafından insanlar kurulan çeşitli cemâat ve tarikatlar vasıtası ile dini okuyarak öğrenmek yerine din cahillerinden yalan yanlış ve parçalanmış biatcı dindar kesim haline getirildiler. Bu dindarlara hep CHP zülülmlerini anlatarak insanların içine kin ve nefret tohumları ektiler ve öyle bir din anlayışı ortaya çıktı ki misal Besmele ile banka soymak gibi affedilmeyen günahlari millet dine hizmet olarak zannederek hayata geçirdı. Bu bölünmüş dindarlari kandırıp bir araya getirmek AKP için çok kolay oldu Hoca efendiler şeyhler ve diğerlerine birçok vaatte bulunarak bunların vasıtası ile milletin oyunu almak çok kolay oldu.
    Sonrasını yazmaya gerek yok, Túrkiye’nin hali ortada.
    Tek partiden kurtaran millet, kendi oylari ile diktatörlüğe doğru hızla ilerliyor. Tam CHP’nin hayel ettiği laik millet tohumları atıldı ve CHP sayesinde Devletin laikliği gitti milletin laikliği geliyor.
    Bence yeni adaylardan her hangi birisi kazanırsa CHP oylari yarı yarıya düşer.
    Kılıçdaroğlu CHP için onlardan daha iyi bir genel başkan.
    Ne diyelim, CHP ve úlkemiz yararına hangisi hayırlı ise Allah onu nasip etsin.
    Kongrenin bariş ve kardeşlik içinde geçmesini temenni ederim.

  5. CHPnin iktidar derdi yok. Salla başını, al maaşını. Paralar nasil olsa geliyor. Mevkii ve caka da yerinde. Zahmete ne hacet.
    Kaldıki, CHPnin tarihi sicili taşlara – oyularak – yazılık, taa dedelerimizce, kolay kolay silinmez lekeler. 1920’lerde, İslam Devleti olarak, MİLLETE ÖYLECE SÖZ verilerek, kurulan CUMHURİYET, bir takım, hile, hud’a, tehdid, korku ve DÜZENBAZLIKLARLA bir yıl içinde İSLAM Dininden soyutlanmış, DİNSİZ bir DEVLET Haline getirilmiş, 1937 de de LAİKLİK kabul edilerek, bu husus TESCİLLENMİŞTİR.
    Din ve İslam düşmanlığı mı dersin, DERSİM Katliamı mı dersin, Masum hocaların idamı ve sürgünü mü dersin, Vergi zulmü mü dersün, cami satmaları, yıkmaları, İHTİLALlere ARKA çıkmaları mı sayarsın…… Say sayabildiğin kadar. Vaktiyle Sözüm ona, eşkiya ile mücadele eden CHP, günümüzde, TERRÖRİSTlerle, sayısı az kalan komünistlerle PKK ile işbirliği yapıyor, onlarla yarışıyor. Atalarımızın Vasiyeti : CHP’ye KARŞI olmak evladiyelik bir nasihat ve vasiyettir, bu. CHP mi ; markaı bozuk, imanı yarım. O CHP ki, “gökten indiği söylenen şeylere inanmaz”. Dine karşı KİNi, DİN edinmiş bir Partidir.
    Kılıçdaroğlu diyor ki Savaşı kazanan Ak Parti DEĞİL, Türk Ordusudur. Bunu Partiye MAL etmek AHLAKSIZLIKTIR. Halbuki, akıllı olsa, AFRİN’e Karagahı ile gelse de orada 1 gün sVAŞSA VE AKABİNDE, “SAVAŞI BİZ KAZANDIRDIK DE – SAHTE KAHRAMAN Ecevit GİBİ kahraman OLUR, GİDER. oRDUYA RAĞMEN BUNU DERSE, ZATEN ahlaksızlık YAPMIŞ OLMAZ. 28 şubat’I TAKİBEN 20’Yİ AŞKIN BANKAYI SOYDURAN SAHTE kIBRIS KAHRAMANI eCEVİT, “ahlaksızlık MI YAPMİŞTIR, yani, Kılıçdaroğluna göre.
    Ümit fakirin ekmeği, Yırtınmıya devam etsiin CHPliler, gene de

  6. Yalçın Küçük’e göre,devlet artık bir muhaberat(istihbarattan kinaye) devletidir.İktidarı ve muhalefeti ile…
    Kim idare etmekte ve kim kime muhalefet! etmekte görünmekte ise de aslında hepsi aynı kapıya çıkmaktadır.
    İnanın ya da inanmayın,ya da doğruyu bulun ya da bulmayın.
    Ama kapalı kapılar ardında halkı kandırarak yönetilen hicbir topluluğun,ki bu devlet bile olsa, halka faydası yoktur. Zannımca,daha da ötesi halka en büyük zarardır.Sonu felakettir.Söylemler ya da ulvi soslamalar bunu değistirmez,göz ve gönül aldatmacasıdır hepsi.
    Ve bir felakete sürükleniyoruz hep birlikte,inanin ya da inanmayin.
    Bu sebeple,Chp yi de,Mhp yi de ve hatta Akp ve başkanlık illuzyonunu da bu çerçeveden değerlendirmekte cok yarar vardır.

  7. konu chp olunca son derece romantikleşiyor sayın koru nedense.
    gerçi ana muhalefet partisi için kafası karışık tanımlaması abdnin mesajlarının kafası karışık olması ile son derece uyumlu. hatta onların açıktan bu millete yaptıkları ile bunları yaptıkları arasındaki derin ilişkiyi gösterecek kadar uyumlu…güncel bir konudan uyumlamalar:::::
    mesela genel başka kılınçdaroğlu şöyle dedi
    ypg terör örgütü değildir. utube da izlenebilir.
    abd de şöyle diyor
    biz ypg yi terör örgütü olarak tanımıyoruz…
    sonra bir grup genel başka yardımcısı düzeyinde chp li ingiltereye gidip dünyaya ypg yi terör örgütü olarak tanımadıklarını açıkladılar.
    fırat kalkanı olunca kıyametler koptu değil mi…el bab ta ne işimiz var diye de bas bas bağırdılar. hulusi akara yapmadıklarını bırakmadılar. şimdi milletin % 90 ı zeytin dalına onay verince tsk yı açıktan hedef alamadılar öso ya saldırıyorlar. el oğlu amerikanın bile yapamadığını şimdi chp yapıyor. tsk ile çarpışan omuz omuza savaşan öso yu terör örgütü pozisyonuna taşımaya çalışıyor. ve bu genel başkan ve başkan yardımcıları düzeyinde yapılıyor…fitne fitnedir. Nerden girdiğiniz önemli değil. Nasıl olsa alıcısı bulunur. sonra hainimiz çok dersiniz anlamayanınız çok olur…
    ypg nin adı değiştirilmiş pkk olduğunu tüm dünya kabul ederken ülkedeki anamuhalefetin durumu budur. şimdi başkanlık gelince etkisi azalacak diye endişe etmeli miyiz. takdiri türk halkına bırakıyorum.
    chpnin halk tabanı olarak ve parti tabanı olarak kaset kumpasından sonra getirilen yönetimi hak ettiğini düşünmüyorum. ama kurtulmak için gösterilen çabaların da yetersiz olduğunu kabul etmek gerekir. oysa iyi dengeli milli bir muhalefete hepimizin ihtiyacı var.
    hassas dönemlerde olduğumuza yapılan haklı vurgu birilerini suçlarken olduğumuz kadar savunurken de dikkatli olmamız gerektiği gösteriyor.
    bazı hassas eleştirileri yapmaktan çekinmememiz de gerekiyor sanırım…sapla samanı ayırmak hepimizi görevi…

  8. TEK PARTİYE GİDİŞ
    Ülkemizde dört siyasi görüş Osmanlı’nın döneminden bu yana belirginleşerek varlığını devam ettirmiştir. Zaman zaman bir kişide bile bu görüşleri farklı oranlarda bulmak mümkündür. Siyasi yelpazede dağılımları net gibi görünse de geçişgen bir yapıya sahip olduklarını unutmamak gerekir. Bu görüşler şunlardır:
    1. Ulusun sürekliliği görüşü: Osmanlı’lar hanedanı yaşatmak istiyordu. CHP güçlü bir Türkiye ideali içinde devamlılığın temsilcisi sayılabilir. (Geçmişte radikal yanlışlar yapılmışsa da genel çerçevede ulusun devamlılığı sürekli kabullenilmiştir. İslam ve hanedan karşıtı uygulamalar yapılırken kadim kökenlere yöneliş gözlenmiştir.
    2. Batılılaşarak uygarlaşma görüşü: farklı kesimlerde farklı oranlarda sahiplenilmiştir.
    3. Milliyetçi görüş: Türkiye Türkçülük ile varlığını sürdürecektir.
    4. İslamcı görüş
    Görüşler bir birine yakındır. İslam ise bunların hepsini ve daha fazlasını kapsayacak bir içeriğe ve toplumsal olarak hepsinden büyük bir temele sahiptir. CHP ve DP İslamcı görüşü seçimlerle yenemeyeceklerini anlayarak onu devre dışı bırakma yoluna gittiler. 60’lardan sonra askerlerin de müsaadesi ile İslamcı görüş yeniden ortaya çıkmış ve bugüne kadar büyüyerek gelmiştir. MHP ile birleşecek AK Parti diğer partileri meclis dışında bırakacak güce erişebilir.
    Sanıldığı gibi bu, İslamcıların lehine bir gelişme olmaz. AK Parti İslamcı hırkası giymiş bir parti olarak oy toplayacak ama İslam ile alakası olmayan bir partiye dönüşecektir. Müslümanların bir iş yapması o işi İslami kılmaz, İslam’a göre iş yapmak, yapılanı İslami kılar. Muhalefetsiz iktidar birdenbire dağılıp gider. Yerine ne geleceği ise bilinmemektedir.
    Bizim görüşümüz Adil Düzen partisi kurulacak. Bu parti mevcut partileri İslam dinine değil İslam düzenine çekecek ve Türkiye üçüncü bin yıl uygarlığının kurucusu olacaktır. Bizi şimdi ilgilendiren kimin, nasıl iktidar olduğu değil Adil Düzen’in Türk halkı tarafından benimsenip semt kooperatiflerinin kurulmasıdır. Gerisi bizim görevimiz ve yetkimiz dahilinde değil. Şahsen benim de oyumu AK Parti – MHP ittifakına vermekten başka yapacağım bir şey yok.

  9. CHP paçavraya döndü artık ve devlet, CHP’nin muktedir olduğu zamanların partisi niteliğinde yeni bir parti edindi..AK Parti’yi.

    CHP ve HDP’nin siyaset tarzını ve üzerine oturduğu ideolojiyi ne beğenirim ne de faydalı bulanlardanım. Ancak MHP’nİn AK Parti ile birleştiği ve HDP’li siyasetçilerin siyaset arenasının dışına itildiği bir düzlemde, geriye kalan CHP’den ”olumlu muhalefet” yapan bir parti olarak söz etmek mümkün mü?..ancak iktidar partisinin değirmenine su taşıyan ve seçmeni oraya taşıyan icraatlarının haricinde…Bu tavrını iktidar partisi sözcüleri neredeyse CHP’ye müteşekkir olacak şekilde açıklıyorlar zaten.

    İYİ Parti ve geriye kalan irili ufaklı! partilerin ise % 50+1’re etkileri dışında alternatif olacak özelliklerinden söz eden bile yok.

    Gidişat bana CHP’nin, devletin kudretli ve muktedir partisi olduğu 1950’li yılların öncesini hatırlatıyor..tek parti dönemini.

    Zaten ihdas edilmesi çabalarının verildiği Cumhurbaşkanlık/Başkanlık sisteminin neticelerinden biri iki partili sistemdir. ABD’de olduğu gibi Demokrat ve Cumhuriyet Partileri gibi..lakin oradaki yürütmeyi oluşturan seçim sistemi, bizim uygulamayı düşündüğümüz seçim sisteminden farklı.
    Hem yasama ve yargı erkleri de olanca şekli ile güçlü duruyorlar ve neredeyse Trump’ı koltuğundan edecek kuvvetli bir yargı erki mevcut.

    Biz de ise, meclisin ve yargının devre dışı kaldığı/kalacağı bir bir süreç yaşanıyor ve bunun olumsuzluğunu ortaya koyabilecek bir söylem ihanetle eşdeğer görülüyor.

    Eğer demokratik bir başkanlık sistemi düşünüyorsak yanında yasama ve yargının da güçlü olduğu bir sistemi gözetmeliyiz..değilse yaşadıklarımız ”mili şef” ve öncesi dönemi vaat ediyor..tek partili, gerekirse kendi içinden çıkarılan ”olsun diye” ve sonradan varlığından korkulduğu için kapatılan bir muhalefet partisinin olduğu dönemi…

    Muhafazakar, dindar kadroların yürüttüğü ”yeni bir sistem” kuruluş felsefesi üzerinden Cumhuriyetin yaşanmışlığını yeniden mi yaşatacak ülkemize; yoksa zamanı geldiğinde devlet kendine yeni bir parti mi bulacak?

Yoruma kapalı.