CHP mitingsiz kampanya yürütüyor.. İktidarın ‘beka sorunu’ kaygısını anlamaya başladım galiba…

83
Reklam

CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu derdini anlatmak için sonunda bir TV kanalında kendisine yer bulabildi. Bu önemli bir olay. Seçime gidilen ülkemizde insanlar medyamız tarafından tek yönlü bilgilendiriliyor ve muhalefet partileri kendilerine dertlerini anlatabilecekleri bir platform bulmakta zorlanıyorlar.

Habertürk CHP’ye ve liderine bu imkanı sağlamış oldu.

Neden meydanlarda olmadıklarını da bu sayede öğrenebildik. Bugüne kadar seçim kampanyalarının ana gövdesini teşkil eden meydan mitinglerini tercih etmiyormuş CHP; onun yerine daha çok CHP’li olmayanların ilgi duyduğu toplantılar düzenliyorlarmış…

Dediği şu Kılıçdaroğlu‘nun:

“O toplantıların şöyle bir yararı var. O toplantılara Cumhuriyet Halk Partililer gelmiyor. Bize biraz daha mesafeli olan, diyelim ki oyunun rengini değiştirmek durumunda olan (öyleleri toplantılara geliyor ve) bize sorular sormak istiyor. Biz de onların sorularını alıyoruz. Biz de onlara samimi olarak düşüncelerimizi aktarıyoruz. Böylece karşılıklı bir güven ilişkisi de oluşturuyoruz.”

Bir de kanaat önderleriyle birlikte oluyorlarmış…

İlginç.

Mitingler vazgeçilmez değil ama…

Reklam

Konunun ilginçliği şurada: Muhalefet kendisine medyada fazla yer bulamıyor. Televizyon ekranları muhalefete büyük çapta kapalı, gazetelerde CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi’nin haberlerini ara ki bulasın… Böyle bir durumda halka erişmek nasıl olabilir?

Mitinglerle…

Ayrıca, devlet, seçim kampanyalarında rahat hareket edebilsinler diye partilere önceki seçimlerde elde ettiği oy oranlarına göre hayli yüklü Hazine yardımında da bulunuyor.

CHP ise, iktidar cephesinin (AK Parti ile MHP’nin) kampanyalarını ‘beka sorunu’ üzerine oturttuğu, ciddi sonuçlar doğurması beklenen seçime olağanüstü mütevazı bir yöntemle gidiyor…

Yanlış anlaşılmasın, şahsen miting sevdalısı değilim. Günümüzün şartlarında çok daha verimli yöntemlerle seçmene yaklaşmanın mümkün olduğunu biliyorum. Dünyanın dört bir tarafında, partiler, daha az miting daha çok teknoloji destekli kampanyalar yürütüyorlar.

Mitingler azaldı, ancak bütünüyle ortadan kalkmadı.

Halk hala, kendisinden oy isteyen partilerin liderlerinin karşılarına gelip bu taleplerini yüz yüze yapmalarını arzuluyor. Her partinin teşkilat mensubu da, görev yaptığı seçim bölgesinde, partisinin görkemli bir mitingle gövde gösterisi yapmasını bekliyor.

Gövde gösterisi anlamına mitingler, partilerin teşkilatları için hayati önemde.

Reklam

Partili olmanın anlam taşıdığı neredeyse tek etkinlik mitinglerdir.

Onu kaldırdığınızda yerine ne koyarsanız koyun aynı sonucu alamazsınız.

Bu durumda şu soruyu sormamı herhalde makul karşılarsınız: Muhalefet neden acaba böyle davranıyor?

Devlet kampanyada sarf edilmek üzere Hazine yardımı yapıyor, ancak muhalefetin ana gövdesini teşkil eden CHP hayati önemde olduğunu kendisinin de duyurduğu bir seçim öncesinde mitinglerle halkın karşısına çıkmaktan kaçıyor. Hem de, bütün göstergeler, iktidar cephesi için işlerin pek de iyi gitmediğine işaret ettiği halde…

Neden acaba?

Seçim-sonrası döneme hazırlık

Aklıma gelen tek bir cevap var: Muhalefet, özellikle de CHP, seçimin bu defa kendi istediklerine yakın bir sonuç getireceği kanaatiyle hareket ediyor. Kaynaklarını nasıl olsa geleceği anlaşılan oylarını biraz daha artırmak amacıyla kullanmak yerine, lehlerine sonuçlanacağını öngördükleri yerel seçim sonrası için ayırmayı daha doğru buluyorlar.

Kılıçdaroğlu, dün akşam, “Nabız çok iyi, daha önceki dönemlerde gördüğümüzden çok daha güzel bir ilgi var” diye özetledi durumu.

İktidarın yıpranmışlığı, ekonomik sıkıntıların vatandaşı bezdirdiği gerçeği üzerinden bir kampanyanın yeterli görüldüğü anlaşılıyor. İktidarın kendini anlatmada zorlandığı, hatta yürüttüğü kampanyanın ters tepki toplayacağı düşüncesi muhalefetin mitingsiz kampanya hesabında önemli bir yer tutuyor olmalı.

Bu sadece bir tahmin değil, gelen bilgiler ve duyumlar da ana muhalefet saflarında bu yolda tahliller yapıldığına işaret ediyor.

Tutar mı?

Bu soruya şimdi cevap verebilmek zor. Tutarsa bundan sonraki seçimlerde kampanyalar bu durumdan etkilenecektir.

Kaynakların yerel seçim-sonrası dönem için saklandığı tezi doğruysa bu ne anlam taşıyor?

Seçim-sonrası için ne planlanıyor olabilir?

‘Beka sorunu’ ile olayın ilişkisi

Hayati soru ise şu: Yoksa iktidar cephesinin (AK Parti ve MHP’nin), alt tarafı muhtar, ilçe ve il belediye başkanı ile belediye meclis üyelerinin seçileceği bir yerel seçimi ‘beka sorunu’ ile ilintilendirmesinin sebebi, onların da tabloya bakıp aynı sonuca varması olabilir mi?

İktidar partileri iktidarlarının sonunu getirmeye dönük kapsamlı bir planın varlığını sezip de mi yerel seçimi genel seçim havasında götürüyor?

Ne yazık ki, soru çok, ancak o soruların bugün cevabı yok.

İzleyip göreceğiz.

ΩΩΩΩ

Reklam

83 YORUMLAR

  1. Gün geçmiyor kİ, yaş meyvenin tazesi arkadaşlarımızdan yalan yanlış, abuk sabuk yorumsular, zırvalar, teraneler sadır olmasın. Kimileri mercimek kadar beyniyle memleketin yöneticilerini eleştirip akıl öğretirken kimileri de doğrudan küfür ve hakaretler ederek saldırıyor. Yapılmış veya yapılmakta olan hiçbir mega projeden bahsetmeksizin sürekli bir karın ağrısı şeklinde sayıklayıp duran bu mutemetler; muhalefet partilerinin bize ne gibi güzellikler vaadettiğinden de pek bahsetmiyorlar. Sadece yapılan kimi yatırımları durduracaklarını veya yapılmış olanları da yıkacaklarını biliyoruz. Ah bi televizyona çıkabilseler; bize daha neler edeceklerini öğreniceez ama yok ki… Yakında istanbul banliyö hattı açılıyor, çamlıca camisi ve anten kulesi geliyor; akparti karşıtı ama yine de birazcık haysiyeti olanlar varsa, bu hizmetleri kullanmasınlar! İnsanda biraz utanma olur…

  2. Muhalefet sesini duyuracak mecra arıyor aramasına da bir noktayı idrak edemiyor:Ekonomik sıkıntılar yaşayan bir toplum, neden oyunu kendisini 17 senedir yöneten bir iktidara verir ki? Öyle ya, mantıken izahı yok.Seçim dediğin değiştirme fırsatı verir millete ancak bizim milletin çoğu, mevcuttan yana.Öyleyse sorun nerede? Neden bu insanları ikna edemiyor muhalefet? Sosyal yardımlara mahkum oluşları mı yoksa korkuları mı sebep? Yoksa iktidarın arkasının,önünün,sağının,solunun düşmanlarla kaplı oluşuna inandıkları için mi? Hepsi bu soruyu izahta kullanılabilecek şeyler.Muhalefetin dönüp aynaya bakması ise asıl olması gereken.Evet muhalefet bu işin hakkını verebilse iktidar şimdiye dek değişmişti.Erdoğan’ın şahsına sallanan sağlı sollu kroşelerin faturasını Kılıçdaroğlu ödemekte zorlanıyor.Sadece tazminat ödemiyor yanında Ak Parti seçmeninin safları sıklaştırması gibi bir bedel de ödüyor.Ekonomi bu haldeyken niye bu acemilik diyesi geliyor insanın.17 sene dile kolay,çok şey değişirdi 17 senede.Bir bizim muhalefet değişemedi

    • AK Parti’nin hala iktidarda kalabiliyor oluşunun temel nedeni, pek çok insanımızın hala bu partinin ve lideri Erdoğan’ın dindar muhafazaklarları temsil ettiği yanlısamasında olmaları, Sayın Hattat. Demokratlar koptular, zaten demokratlarla yolları ayrıcaklarını seneler önce kendileri ilan etmişlerdi. Dindar demokratlar da koptular. Ahlakı, adaleti, hakkaniyeti ve vicdanı, bir siyasal partinin iktidarının devamından daha değerli sayan dindarlarımız da koptular. Sıra, geniş dindar muhafazakar yığınlarla muhafazakar Kürtlerde. Ya Saadet’te toplanacaklar, ya da MHP’lileşmiş, kendisinin ve kendi yarattığı zengin azınlığın bekasından başka bir kaygısı kalmamış görünen bu devlet partisinden koparak yeni bir parti kuracaklar. Erdoğan da, Soylu’yu, jöleli ulusalcı çakma ekonomisti, bilmem kimi yanına alsın, arta kalanlarla MHP’ye katılsın. Yakışır da.

      • Herkes koptu ise bu oylar nereden ?
        Çok basit düşnanın oklarına bakıyoruz ABD ,PKK ,FETÖ …. ne kadar halk düşmanı varsa Erdoğan’a saldırıyor.Bu durumda yemişimi patlıcanın fiyatını
        Biz vatanı patlıcan İçin sevmedik

        • SİZ kimsiniz, bilemiyorum. Vatanı patlıcanı için değil biberi için mi, yoksa devlet arsalarını parsel parsel satmak için mi sevdiniz, orasını da bilemiyorum.

          Bildiğim, halkın bu türden cıvıklıklara karnının tok olduğu, patlıcanın fiyatını da, eğtimin kalitesini de, insanca yaşayabileceği bir emeklilik ve asgari ücret gibi konuları hayli önemsediği 🙂

      • Mhp çatısı altında ya da milli blok tarzı bir partide birleşilse ne de güzel olurdu! Bernar arkadaş şerden vakit bulsa hayırla da meşgul olabiliyor sanki? Ha gayret:)

        • Benim idealist, parti işlerini bir belediyeye kapağı atmanın ya da ihale kapmanın kestirme yolu olarak görmeyen ülkücülere -kem gözle bakmak şöyle dursun- muhabbetimi biliyorsunuz. Bu açıdan MHP’den hiç mi hiç haz etmediğimi de. Ne var ki, MHP Türk milliyetçiliğinin kurumsal kalesi ve bu durum değişmez. Öyle milli blok tarzı şeylere hiç gerek yok. Yakında içi boşalacak AK Parti’nin gidebileceği tek adres MHP. Aslı orada -ve güçlenerek- duruyor.

          Zaten AK Parti bürokrasisinde de dindar falan kalmadı. Yakında doluşurlar üçer beşer MHP çatısına.

      • SAYIN BERNAR bu hususta pek katılmıyorum, siyaset ile iç içe olmuş ve şu an için kenarda duran küçük bir azınlığı kast ediyorsanız onlar evet, Ak Parti’ye şu an için biraz mesafeliler. Ancak seçmen tabanı taban halen demokrat, muhafazar demokrat , milliyetçi kesim büyük oranda halen Ak Parti’ye oy verecektir. Kopuş bu kriz derinleşir ve yönetilmez bir hal alır ise ( dolar 10 Lira, enflasyon % 30 – 50 bandı ) o zaman kopuş gerçekleşir.

        Muhalefetin olmadığı bir yerde , bu şartlarda Ak parti her zaman kazanır.

        • Demokratların sayısı, hem seküler hem muhafazakar dünyada çok az yazık ki, Sayın Polat. Seküler demokratların ‘aydın’ dediğimiz yazar çizerleri (bunların sayısı bir elin parmaklarını geçmez ülkede, ama bunların söylediklerine kulak kabartan birkaç yüz bin insan var) hayli uzun zamandır AK Parti’nin çok çok uzağında. Muhafazakar demokratlar AK Parti’ye oy vermiyorlar. Yönelim Saadet Partisi’ne doğru -önemlice bir kısmı da yeni parti beklentisinde hayli zamandır.

          AK Parti, kemikleşmiş Erdoğan hayranlarından (yüzde 15 kadar bunlar, Reisçi diyebiliriz bunlara), dindarlığı ikinci plana atıp milliyetçileştirilmiş muhafazakarlardan, devletin sosyal yardım ödenekleri olmasa hali harap kent yoksullarından, muhafazakar Kürt seçmenlerin önemlice bir bölümünden oy alıyor. AK Parti’nin bugünkü toplam oy oranı, en iyi ihtimalle, yüzde 35 civarında. Seküler Türk milliyetçisi MHP, tarlası tekrar tekrar sürülmüş BBP’nin koltuk değneği ile başakan olabildi Erdoğan, ve onların dümen suyunda gittiği sürece iktidarını sürdürebilir. Bence gözünüzde büyütüyorsunuz Erdoğan’ın gücünü ve karizmatik liderliğini. AK Parti ve Erdoğan şimdiden gidici.

          Ama, bu gidicilik, tek başına iyi bir haber değil. AK Parti ve Erdoğan’ın iktidarını yitirişinden sonraki tabloyu kestiremiyoruz. Dindar muhafazakarlar (özellikle orta sınıf muhafazakarlar) inisiyatifi ele alıp adalet bekleyen toplum kesimlerini de arkalarına alarak bir siyasal seçenek üretmezlerse, tasarlanmış olduğu üzere, seküler vesayetin yeniden restorasyonuna tanık olabiliriz yakın gelecekte.

          Erdoğan’ın iktidarını kaybetmesi, etkili bir muhaleti gerektirmiyor. CHP+İyi Parti hiç, ama hiçbir şey yapmasa (zaten pek bir şey yaptıkları yok) bile AK Parti zaten siyasi varlığının sonlarına yaklaşıyor. Yerel seçimleri geçin, sanıldığınca önemli değil o seçimlerin sonuçları.

          Türkiye, Erdoğan sonrasının 2020’sini konuşup tartışacağına, yerel seçimlere kilitlenmiş, anketlerden ne çıkıp çıkmadığını tartışıyor. Üzücü. . .

  3. yorum yazmışken konu ile ilgili düşüncemi de yazayım: bence chp çok doğru bir strateji oluşturmuş. Kim düşündüyse “beynine sağlık” demek lazım. Bu strateji sayesinde, seçmenler birebir akpnin yaptıkları ve söylemleri ile başbaşa bırakılmış. akpyi değerlendirmesi için seçmene fırsat verilmiş. Tartışmaya girselerdi burdan akp karlı çıkardı. çünkü akpnin stratejisi düşmanlık üzerine. yani akpnin hamlesini boşa çıkarmışlar.

  4. Ekrana çıkmış da ne olmuş, soyunmuş mu; kuş mu kondurmuş kılıçdarov? Hangi firma böyle bir suratı reklam yüzü yapar ki? Neyi satabilmek için böyle bir tip gerekli olabilir? Klasör veya boş cd; ya da ülkeyi mi? Hayatında yumurtadan başka şey kaldırmamış elleriyle sürekli ayıp bir işareti yaparaktan aynı lafları geveleyip duran bir müdür eskisi işte. 15 temmuz gecesi sabahlara kadar darbeci haşhaşilerin yurtta sulh konseyi bildirisini döndüre döndüre yayınlayıp duran parti kanalı halktv ye çıkmasına bir engel mi varmış? Chp nin başkan adaylarının belirlendiği parti meclisi toplantılarını canlı yayınlatmak istemişler de medya yüzlerine bakmamış mı? Girdiği tüm seçimleri kaybetmiş bir lideri her seferinde tekrar tekrar seçip aynı koltuğa oturtan sivri zekalıların partisini 24 saat canlı yayınlasak acaba bişey değişir mi?

  5. Ülkenin beka sorunu yoktur. İktidar ve saltanatımız tehlikede diyemiyorlar “beka sorunu” var diyorlar. 1923’ten beri Türkiye’nin beka sorunu olmamıştır. Ülkenin yegane sorunu kalkınma ve gelişme olmuştur. İktidarın da 2023’e kadar yasal olarak beka sorunu yok. Bu kadar atarlanmaya gerek yok yani.

  6. Dileyen arşive baksın: Son başkanlık seçimleri öncesinde de benzeri bir hararetle tartışıyorduk buradaki AK Parti ve Erdoğan taraftarı arkadaşlarla. Her seferinde, Erdoğan’ın daha ilk turda başkan seçileceğini, İnce mitinglerindeki kalabalıkların gazına gelmiş CHP’lileri derin bir düş kırıklığı beklediğini yazdım ve ekledim: Erdoğan, birinci turda başkan seçilir, 2 yıl geçmeden erken seçimler kaçınılmaz olur, AK Parti iktidardan düşer ve çoktan kitle partisi olma niteliğini yitirmiş, bir lider ve çıkar partisine dönüşmüş olduğu için ANAP gibi dağılır gider.

    Üretmiyoruz, dışarıdan gelen sıcak parayı har vurup harman savuruyoruz, bu ülkenin üretime ihtiyacı var, bir inşaat sektörüyle yürümez işler, dedik. Dinlemediniz. Bugün olduğu gibi, gizli FETÖcü, yeminli Erdoğan düşmanı, vs. olmakla suçladınız.

    Dinlemediğiniz için, beceriksizliğinizin ve vurdumduymazlığınızın sonuçlarını vergilerle halkın omuzlarına yüklediğiniz için, zengininizin zenginliğine yeni zenginlikler katarken çiftçiyi yoksullaştırdığınız için, muhalefete değil, halka yenilecek ve gideceksiniz. Yerel seçimlerin sonucu her ne olursa olsun, gideceksiniz, çünkü halk gitmenizi isteyecek. Tuzu kuru olanlar, burunlarının dibindeki halkın ne hissettiğinin farkında değil, ben binlerce kilometreden görüyorum. Görmek isteyen herkes görüyor aslında.

    • Sn.bernar arkadaş yabanellerde envai çeşit deniz meyvesi salatalarını, bilmem ne meyvesuları eşliğinde mideye indirirken biyandan da ulusumuzun yoksulluğunu başlarına vurmaktan da geri durmuyor ve bundan dolayı hiç de utanmıyor bakıyorum! Afiyet olsun, ne diyelim ki..?

      • Valla ne diyeyim, H. Gayret Bey: Benim utanmak bilmezliğim “ulusumuzun yoksulluğu”nu başlarına vurmak olsun. Benim şımarıklığım ya da yüzsüzlüğümden bu memlekete bir zarar gelmez -dangalağın biri almış eline klavyeyi, saçmalayıp duruyor der geçersiniz. Halkı yoksullaştırdıkları yetmezmiş gibi bir de oturdukları saraylardan “Bolluk içindesiniz ey Millet, buyurun size bir hizmet daha: Varlık kuyrukları!” deyu biçare duruma dşürdükleri insanların aklıyla dalga geçen yüzsüzlere ne diyeceğiz?

        Ben utanamak bilmezlik sergileyerek saray takımının ‘zinde güçleri’nin radarına girip dertsiz başıma dert alıyorum, yüzsüzler utanmak bilmezlik sergileyerek gemiciklerine gemicikler ekleyip daha da zenginleşiyorlar. Hani nerde adalet? ; )

        Bizimkisi boş laf. Elbet yoksullaşan insanlarımızın da başlarına vuracakları birileri vardır -bekleyip görelim : )

  7. chp de para çoktan bitmiştir chp li belediyeler borç batağında miting yapacak ne paraları var nede yüzleri bunların derdi teröristleri dışarı çıkarmak abd ne derse o allah fırsat vermesin pkk ya ağız dolusu bir eleştiri dahi yapamayanlar bu güzelim ülkemizimi yönetecekler fırsat veririsek yazıklar olsun bize

  8. RT nin yandaşlari! O kadar paniklemenize gerek yok çünkü reisiniz ve dünya lideriniz ne eder eder seçimileri kazanır….. ÇÜNKÜ sizin gibi 30 miliyon kayitsiz şartsiz ona biyat etmektedır.

    Fehmi bey! Muhalefet PARTILERININ miting yapmaları eski Türkiye Cumhuriyetin de vardı.
    Şimdi Tayyib Cumhuriyeti buna musade etmiyor….!!!!!!
    Aşağı-ya iki ayrı habarden kopilediğim, habarlerde doğruluyor.

    “Özhaseki rakibi Mahsur Yavaş’la aralarında ciddi oy farkı olduğu ve AK Parti’nin Ankara’yı kaybedebileceği yönündeki haberlere gülen Cumhur İttifakı’nın Ankara Büyükşehir Adayı Mehmet Özhaseki “Mansur Yavaş’la bir televizyon programına çıkar mısınız?” sorumuza, “Tayyip Bey izin verirse çıkmak, tartışmak isterim” yanıtını verdi.”

    CHP miting dahi yapmazken! T Cumuhuriyeti nin medyası neden bu kadar korkuyor.
    Korkmalarınin sebebi Bülent Arinçın o meşhur lafi olmasınmi?
    “Birileri altını islattımi yerinden kalkmak istemez”

    “31 Mart seçimleri yaklaşırken CNN Türk’e konuk olmak isteyen CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu’na kapıların kapatıldığı ileri sürüldü.

    CNN Türk’ün Buket Aydın’la 40 adlı programına 3 büyükşehirin adayları katıldı. İzmir’de Nihat Zeybekci ve Tunç Soyer, Ankara’da Mehmet Özhaseki ve Mansur Yavaş programa konuk olurken, İstanbul’da ise sadece Binali Yıldırım programa davet edildi.”

    • Yahu arada iki doğru birşey yaz anladık nefret yüklüsünde bu kadar tutarsız olunca tümden inandırıcılığını kaybediyorsun
      Geçen seçimde bir sürü miting yapıp bu seçimde 3 miting yapmaları kimin zorlaması
      Az önce İmamoğlu NTV de idi tüm tv ler tüm adayları sırası ile çıkarıyor
      Ha deki birbirlerini yemekten miting organizasyonuna zaman bulamadılar
      Rastgele sallıyorlar
      Miting yapsalar 10000 kişi Nil’e toplayamazlar bu savrulmuş halleri ile
      Tayyip günde 3 miting yapıyor CHP toplam 3 miting yapacakmış
      Aklımızla alay etmeyin bari
      İşinşz gücünüz trolluk bahar gelecek dayanın

  9. Beklentileri muhtemel CHP-İYİ Parti-HDP ittifakı.
    Bu konuda dışarıdakiler vasıtasıyla cezaevindekileri hâlâ domine etmeyi başaran Pensilvanya’daki elebaşı umut dağıtmayı sürdürmekte:
    “Mart’ın sonu bahar.”
    Gerçi bu lafı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da söylüyor ama kendisi FETÖ elebaşının ortaya attığı “kontrollü darbe” pespayeliğinin de takipçisi olduğu için artık şaşırmıyoruz.
    Müthiş planları şöyle:
    31 Mart yerel seçimleriyle Cumhur İttifakı geriletilecek, sonra onlara “Millet sizden desteğini çekti, bir an önce seçimlere gidin” denecek, eğer gitmezlerse Gezi benzeri olaylar tetiklenecek ve kaos planları devreye sokulacak, seçime giderlerse de Cumhur İttifakı ve Tayyip Erdoğan seçimi kaybedeceği için (çok eminler) gelecek CHP-İYİ Parti-HDP ittifakının adayı olan Başkan hepsini cezaevlerinden tahliye ettirecek, KHK ile ihraç edilenler geri alınacak ve eski “güzel günlerine” kavuşacaklar.
    Hoca Nasreddin fıkrası gibi.
    Kuzular büyüyüp koyun olacak, çalılara tüyleri takılacak, o tüyler yün yapılıp satılacak, parasıyla da borçlar ödenecek…
    Cezaevindekiler, dışarıdakiler, ihraç edilenler buna inandırılmak isteniyor.
    Mart’ın sonu bahar!..
    Soruyorum o vakit:
    “Aşk her şeyi affeder mi?”

  10. Değerli yazarımızın dediği gibi devlet veye özel televizyon kanalları sanki hükümetin basın yayın kuruluşu gibi çalışırken adaletten eşitlikten demokrasiden bahseden burada yorum yapan değerli hükümet kalemşörleri arkadaşlar ne çabuk unuttunuz Ak partinin kuruluş aşamasında yapılan basın sansürlerini kısıtlamalarını engellemelerini,şimdi ne farkı kaldı o zihniyetten şuanki hükümetin biraz dürüst adaletli hakkaniyetli olalım.Güneş balçıkla sıvanmaz,haktan adaletten merhametten,kısacası değerlerimizden uzaklaştıkça ismi ne kadar Adaletle başlasada içiboş bir parti olur,içi boşaldıkçada yok olmaya mahkümolur vessalam.

    • Sözde ekrana çıkamamaları(ki gördüğün gibi yukardaki resimde ekranda konuşuyor) miting yapmalarını nasıl engelliyor.
      Toplam 3 miting yapacak.Erdoğan ise günde 3 miting.
      Ha keşke sayın yazar dahi sizde o akşam konuştuklarını yazabileseydiniz.
      Örnek mi?
      -Muherrem İnce nin başarısı yok ondan aday yapmadım(ama bize cumhurbaşkanı adayı yaptı).
      -Mhp ABD ye tepki verdi mi ?.Kendinden emin “vermedi” .(Bugüğn Bahçeli konuşmasınının metnini verip yalancısın dedi ama kim takar).

      Bir taraftan CHP ye çalışan sizler ise vaktinde çok şevkat ve adalet gördünüz galiba yazık.
      Gelsinler size bol bol ikna odalarında şefkat gösterecekler.

  11. Halka anlatabilecek doğru düzgün projeleri olmadığı gibi,
    Kendi içlerindeki ayak oyunlarının yaratığı utançlarından
    Halkın karşısına çıkabilecek yüzleri de kalmadı,
    Sayın yazar mesele bu kadar basit.

  12. Chp,hazineden aldığı yardımı kemal beyin kaybettiği davaların tazminatı için faize yatırmış olmasın.

  13. Algılar üzerinden kitleler yönetilir.

    Ak Parti 2002 yılında Ekonomik Krizden kurtaracak yeni ve yıpranmamış, LİDERİ kendini yerelde kanıtlamış bir parti olarak seçime girdi. İnsanlar ” UMUTLA” sandığa gitti. 2007 ve 2011 seçimlerinde ise İnsan Hakları ,Demokrasi ve Askeri vesayetin sonlandırılması algısı ile sandığa gidildi. Ana motivasyon sandığa giderken seçmenin daha güzel günlere ilişkin “UMUDUYDU” ;

    Umut azalınca seçmeni sandığa taşımak için Beka sorunu üzerinden siyaset yapmak, elde fazla malzeme kalmadığının açık göstergesidir.

    Aslında bu söylem tarzı ortağının siyaset yapma anlayışıyla daha fazla örtüşüyor.

    Ak parti bu seçimi kazansa bile yada mevcudu korusa bile acilen 2002 yılında olduğu gibi seçmenin umudu olmanın yollarını aramalıdır.

    Seçmeni sandığa taşımak açısından UMUT , KORKUDAN daha güçlü bir motivasyon aracıdır.

    Günü kurtaracağımıza, geleceği inşaa edelim.

    • Söylediklerinize katılıyorum; ama, seçmene umut vermek için elde pek bir şey kalmış görünmüyor, Sayın Polat.

      Yanısıra, Erdoğan’ın bugün düşmüş olduğu hal, bana, Demirel’in son yıllarındaki bir roportaj sırasında geçmiş siyasi anılarından söz ederken konu Rauf Denktaş’a geldiği sıra söylediklerini anımsatıyor. Demirel
      Denktaş’a istinaden, “Burnundan bir kapmaya görsün, çeke çeke istediği yere götürür. . .” demişti. : )

  14. Türkiyede siyasi manevraların, çabaların tek bir gayesi varıdr bana göre, çoğu kişi kabul etmeyebilir ama bu klasik bir Türkiye gerçeğidir. Siyasi partilerin ideolojileri toplu nemalanmaktır, milliyetçilik, vatan millet edebiyatı hep başta kendileri sonra taraftarlarını memnun etmeye yönelik kullanılan araçlardır. Tüm devlet kurumlarında, iktidar değiştiğinde idari kadro beklentileri ile kulis ve hamilleri havada uçuşur, ne liyakat ne hakkaniyet göz önüne alınmaz, referanslar havada uçuşur. Adamı olana işlemez ne dsiplin ne mevzuat..Bu partilere verilen paralara ne kadar yazık, kaynaklarımız, emeklerimiz hep israf ediliyor, peşkeş çekiliyor. .. Dışişleri bakanımız ne diyor; “gittiğimde ilk o işaretleri yapacağım ki o yasanın uygulanamayacağını anlasınlar” Bu ne cesarettir, ferasettir, basirettir, kendisiyle gurur duyuyorum hakkaten, hakkımızı yedirmez, bizi ezdirmez sayesinde başımız her daim diktir. Trump Türkiyenin gelişmekte olan ülkeler sınıfından çıkarılmasını, gelişmiş ülkeler sınıfına sokulmasını istemiş, ne büyük bir gurur bizim için. Bu başarı tabii ki başta reisimizn, sonra Amerika yüksek lisanslı ekonomi bakanımız sayın Berat Albayrak ve pek tabii dış işleri bakanımız sayın Mevlüt Çavuşoğlunundur. Kutluyorum kendilerini:)

    • Arkadas trunp ne zaman demis?o søzu ve sen buna inaniyorsun mitinklerde tanzim satis reklami yaparakmi bu gune kadar hangi markayi urettin dunyaya pazarladin?varmi ulkemizin marka sayesinde tum dunyaya tanitildigi ?

  15. CHP LiLER NE YAPAR Çok Güzel ,Siyaset ve Siyasetçi taklidi yapar.Süslü,kelimelerle konuşmalar yapar,Sabah kalkar yürüyüş yapar ,sonra kahvaltı yapar ,Parti binasına. Gider ,orada gündemi takib eder,Dergi Gazete okur, TV izler ,Sonra demeç verir, Bazen Pek beceremezler ya kavga yaparlar, ülkenin onlarca sorunu vardır ama dile getiremezler kendilerine yapılanhakaret ve suçlamalara dahi doğru dürüst cevap veremezler ,yani CHP nin İktidar olmak gibi bir hayali yoktur aslında onlar Muhalefet bile olamamakla yyetinirler ve bunu büyük nimet sayarlar ,Ak Parti CHP için ,,CHP de Ak Parti İçin “..Allah Başımızdan Eksik Etmesin “ diye dua ederler ,yenile yenile olgunlaşırlar

  16. bbc türkçenin bir haberi; güneydeki otoriteyi dert edinenlerin gözlerinden kaçmiş olabilir, inşaallah gerekli tepkiyi verirler… “İsrail’de hukuk alanında çalışan bir sivil toplum kuruluşu (STK), Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne 2016’da imzalanan İsrail-Türkiye anlaşmasının tam metni olduğunu iddia ettiği bir belge gönderdi. Metnin ekinde Gazze’ye yapılacak yardımlar ve karşılıklı “terörist saldırıların engellenmesi” maddeleri var.

    İsrail Hukuk Merkezi (Israel Law Center – ILC) adlı Tel Aviv merkezli bir sivil toplum örgütü, Mavi Marmara davasının görüldüğü Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne, 28 Haziran 2016’da İsrail ve Türkiye arasında imzalanan anlaşmanın tam metni olduğunu iddia ettiği bir belge gönderdi.

    Metinde, daha önce ne İsrail ne de Türkiye tarafından kamuya açıklanan ek maddeler de yer alıyor. ILC’nin resmi anlaşma metni olarak Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) sunduğu belgede, kamuoyuna açıklanan 6 maddenin yanı sıra, şu 5 madde var:

    1-Türk hükümeti, anayasadaki güçler ayrılığı sınırları içinde, filo olayıyla alakalı olarak Türkiye’de süren tüm ulusal yasal işlemlerin hızlı şekilde sonlandırılması için çalışacak. Her şekilde, anlaşmanın yürürlüğe girmesiyle birlikte, filo olayıyla ilgili Türkiye’de süren her yasal işlem, ulusal yetkili mahkemelerde sonlandırılacak.

    2-İsrail ve Türkiye, anlaşmanın yürürlüğe girmesinin ardından her bir ülkenin, vatandaşları yaptığı olayla alakalı suç duyurularını incelemek ve uygun olduğunda dava açmak için özel yargı yetkislerine sahip olması konusunda anlaşmıştır.

    null
    Bunlar da ilginizi çekebilir
    Beyaz Saray’da Trump’la 2 yıl: Vaatlerinin ne kadarını yerine getirdi?
    ABD’de 16 eyaletten Trump’a acil durum ilanı davası: ‘Yetkilerini kötüye kullanıyor’
    İran’da devrimden 40 yıl sonra reform ihtimali var mı?
    ABD siyasetinin yüzünü değiştiren üç kadın Kongre üyesi
    null.
    3-Türkiye ve İsrail, kendilerine ait topraklardan birbirlerine karşı herhangi bir terörist ya da askeri faaliyete izin vermeyeceğini ya da yurt dışındaki bu tarz faaliyetleri desteklemeyeceğini beyan eder. Bu maksatla, Türkiye ve İsrail, kendi topraklarında herhangi bir örgüt ya da kuruluşun karşı tarafa karşı bu tarz faaliyetlere girişmemesi, planlamaması, yürütmemesi, yönetmemesi ya da finanse etmemesi için gereken tüm önlemleri alacağını garanti eder.

    4-İsrail, Türkiye ile Gazze şeridindeki nüfusun yararlanacağı projelerde işbirliği yapmaktan memnuniyet duyacaktır. Bu maksatla, aşağıdakiler üzerinde anlaşmışlardır:

    -Türkiye’den ithal edilen sivil malların Gazze şeridine İsrail’den açılan kara sınırları üzerinden geçmesi, Filistin yönetiminin yerel temsilcileriyle koordinasyon da dahil olmak üzere, yürürlükte olan prosedür ve protokollere ve güvenlik kaygılarına bağlıdır. Türkiye’den gelen inşaat malzemelerinin Gazze şeridine girişi, Gazze Yeniden İnşa Mekanizması koşullarına uygun şekilde yapılacaktır.

    -Türkiye, Gazze şeridine, İsrail ve Filistin Yönetimi’nin Gazze’de çalışmasına onay verdiği bankalar üzerinden para gönderebilecektir, bu da İsrail’in güvenlik kaygılarına bağlıdır.

    -İsrail, Türkiye’nin Gazze şeridinde bir deniz suyu arıtma tesisi açma niyetini memnuniyetle karşılar. Türkiye, bu tesisi, tek başına ya da ilgilenen diğer ülkelerle işbirliği halinde inşa etme niyetini beyan etmiştir, bu da İsrail’in önceden vereceği onaya, güvenlik kaygılarına bağlıdır.

    -Gazze şeridiyle ilgili uzlaşmaya varılan yukarıdaki tüm maddelerin, bölgede sükûnet sağlandığı sürece uygulanması kabul edilmiştir.

    5-İsrail ve Türkiye, 22 Mart 2013’de varılan uzlaşmanın, 28 Haziran 2016’da imzalanan anlaşmanın ve bu ekte belirtilen düzenlemelerin, filo olayı ve sonrasında ortaya çıkan gelişmeler ve sonuçlarıyla alakalı süren tüm sorunları kapsadığı ve hepsini sonlandırdığı kabul edilir.

    Telif hakkıICC
    Image caption
    ICC’nin resmi internet sitesinde yayımlanan belge
    Bu metnin ve ek maddelerin doğruluğunu teyit amaçlı ulaştığımız Türkiye ve İsrail Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, sorulara yanıt vermemeyi ve yorum yapmamayı tercih etti.”

  17. Aslına bakarsanız, iktidarın mitingleri, çıtayı bir tık daha yükseltseler, resmen muhalefet mitinglerine dönüşecek.

    “Siz verin oylarınızı bize, Allah sizden hesap sormayacak” (Urfa milletvekili M. Kasım Gülpınar) diyen milletvekili mi ararsınız, kendi eliyle getirip koyduğu, yıllarca terörle mücadele etsin diye işçişleri bakanı yaptığı, şimdi kendisinden “taklacı” diye söz ettiği adamın “paçasını terör örgüterine kaptırmış” biri olduğunu anlatan dünya lideri mi? (“Madem paçasını terör örgütlerine kaptırmış birisi olduğunu söylüyorsun, neden bugüne kadar hakkında soruşturma açmadın? Üstelik neden seçime girmesine izin veriyorsun?” diye düşünmek aklına gelmez mi seçmenin?)

    Cumhurbaşkanı, “beka sorunu!” diye diye o şehir bu kasaba dolaşıyor, İzmir ve İstanbul adayları “Ne bekası yahu! Ahanda şurada şehre belediye başkanı seçeceğiz” demeğe getiren sözler söylüyorlar.

    Halk, seçimlerden sonra ekonominin toparlanacağı, işsizlik sorununa el atılacağı konusunda küçük de olsa kendisine umut verecek üç beş söz duyma beklentisinde. Hal bu iken, tanzim çadırı kuyruklarından varlık kuyruğu” diye söz edliyor; ekonomiden sorumlu olduğu söylenen zat, sanki 17 yıldır iktidarda oturanlar kendileri değilmiş gibi, 2019 yılında 2,5 milyon yeni iş yaratarak işsizlik oranını yüzde 4’e indireceklerini söylüyor (üç beş ay önce TV kanallarında Yeni Ekonomik Program’ı açıklarken, aynı zat 2019 yılı işsizlik oranı hedefini 12,1 olarak vermşti!)

    Bence muhalif partilerin seçim kampanyası stratejisi çok açık: “Verin topu sayın Erdoğan ve takımının ayağına, gönüllerince topu oraya buraya koştursunlar! 🙂 “

    • SAYIN Bernar genel olarak aynı düşünüyoruz. ancak bu siyasetçiler de bu toplumun bir parçası , toplum ne kadar kaliteli ise siyasetçilerimizde o kadar kaliteli oluyor. Maalesef günlük yaşayan bir toplumuz, küçük çıkarlar uğruna çok çabuk kandırılıyoruz. ( çiftlikbank vs. )

      Siyasetçilerde toplumun bu yapısını bence çok iyi çözmüşler. Ben emekliye şunu veriyorum, işçiye bunu, öğrenciye de bunları veriyorum şeklide başlayıp diğer partinin ben iki katını veriyorum ile biten seçim kampanyalarından bu ülkeye ve millete bir hayır gelmez.

      Ancak seçmen profilimiz maalesef bu söylemleri duymak istiyor. denk bütçe, tasarruf, geleceğe yatırım önemli değil…

      Cumhuriyet Halk Partisi yerelde kazanmış olduğu belediyelerde proje üreten bir parti görüntüsü vermiş olsaydı Ak Parti bu seçimde kaybeder derdim. Ancak çevremde bulunan CHP Belediyeleri maalesef bir proje geliştiremedikleri gibi kısa sürede de belediyeyi borç batağına sürüklediler. İktidara gelmek isteyen önce yerelde kendini ispat etmeli…

      Bu hususları bir CHP li yetkili bir kaç arkadaş ile istişare ettiğimde onlarda bu görüşüme hak verdiler.

      Toplumun bu yapısını kısa vadede çözmek imkansız gibi, o zaman yapılması gereken ön çözüm olarak kamu yönetiminde performans kriteri getirmek lazım. kimse babasının çiftliği olarak buraları görmemeli, belli bir borcun üstüne çıkıldığı zaman seçimle gelen görevi bırakacağı bir mekanizmayı devreye sokmak lazım.

      Yoksa demirel dediği gibi olur.

      — “Dün dündür ; bugün bugündür”.nakaratı ile çok aldanırız.Saygı ile ;

      • Türk milleti 15 yıldır nerde duruyorsa hala aynı yerde duruyor; sen de çıkmış “günlük yaşayan bi toplumdan” falan bahsediyorsun sayın polat! Kaç yıldır milletimizin ak dediğine kara diyen ama her seçimde boyunun ölçüsünü alan muhalefet ileri zekalı oluyor da biz mi kolay kandırılıyoruz yani? Sen onu sürekli balık eti tüketen, mastırını doktorasını yapmış chp seçmenine ya da bi yankesici telefon etti diye bankadaki tüm parasını çekip çöp bidonlarına bırakıp kaçan proflarımıza anlat:) eğer bir “ön çözüm” arıyorsan; imf borçlarını kim yapmış ama kim ödemiş ona bakalım istersen!!! Belki bu konuda da bernar arkadaşla aynı düşünüyorsunuzdur:)

        • Yorumun okunmuş olması güzelde , anlaşılmamak kötü bir duygu. Bir gün gelir “gayret”li arkadaşlar sayesinde anlaşılırız İnşaallah.

  18. Son seçime ilişkin katıldığım yorumlardan birinde, halk AKP’yi cezalandıracakken, yapılan milyonluk CHP mitinglerinden sonra korkup, tekrar, kızsalar da AKP’ye oy vermeye devam ettiler. Bence düşük profilli gidip korkutmama kaygısı olabilir

  19. Sermaye’nin deneme tahtası
    CHP mitingler yapmıyor. Sermaye öyle buyurdu. AK Parti intihar ediyor, Sermaye öyle buyurdu. Marketlerin kazançları için soruşturma başlatıldı. Seçimin kızıştığı gün Sermaye marketlere emir veriyor. “Fiyatları daha çok yükseltin yoksa canınızı yakarım.” diyor.
    Şimdi Sermaye deniyor. Meydanlar ve bürokratik baskı, bakalım sonuç ne olacak. Halkın işi yok, canı sıkılan meydanlara gidiyor. İşsizlik, ihtiyacın olmasa bile hapishaneden beterdir.
    Ben de merakla sonucu bekliyorum. Bu millet nasıl oyunu isabetli olarak kullanacak?

  20. Yazının konusuyla ilgisi olmamasına karşın önemli bulduğum bu haberi paylaşmak istedim. YSK’daki CHP temsilcisi Av. Mehmet Hadimi Yakupoğlu’nun Milliyetten Tunca Bengin’e söyledikleri:
    -Sayımda bir problem yok.
    -Sistemde manipülasyon iddiaları söz konusu?
    Bunu söyleyen adam gelsin önüme koysun. Yok bir sorun.
    -Fazla oy pusulası sorun değil,
    -Bir şey yok, milleti paranoyak hale getirdiler böyle ileri geri konuşmalarla.
    -Şu ana kadar sürecin işlemesinde bir sıkıntı yok ki. 24 Haziran’da da bir şey yoktu. 16 Nisan dışında 7 tane seçim geçirdim YSK’da kalan 6 seçimde hiçbir sıkıntı yaşamadım. 24 Haziran’da ben CHP olarak itiraz bile etmedim YSK’ya. Neredeymiş şaibe… SEÇSİS denilen şey büyük bir hesap makinesi zaten alt alta oraya giren sonuçları topluyor. Sen o sonuçlar girilene kadar sandığın başındaysan zaten SEÇSİS’e girilecek sonuçlara hakimsin demektir.
    -Hepsi kontrolümüz altında sahte seçmen yok, mükerrer seçmen yok, ölü seçmen yok ama son 10 gün ölecek olan seçmen var.23 Mart’tan 31 Mart’a kadar ölecek olanlar Allah rahmet eylesin seçmen listesinde ölü seçmen olarak görünecekler. Ona da yapacak bir şey yok zaten. Yazının tamamının linki: http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/tunca-bengin/oy-atma-oy-sayma-denklemi-2836690/

  21. Keşke, belediyeçiliğin halka hizmetin “ana konu” olduğu bir seçim kampanyası olabilseydi. Ancak, ana-akım gazetelerinde, seçimle ilgili beyanatlardan görüldüğü kadarıyla taktik “ekonomi dahil, hiçbir sorun ‘beka’ sorunu kadar önemli olamaz. Gerisi teferruat” taktiği! Seçmenin ekonomik-gelecek endişesi, “beka” korkusu ve endişesiyle unutturulmağa çalışılıyor (esir alınmağa çalışılıyor dense de olur).

    Sanki, şöyle bir durum var. Ülkeye “ölü’mü” gösterip, hükümet yanlısı potansiyel seçmeni “sıtma”ya razı ediyorlar. Sıtmayı kabul etmeyen muhalefet seçmeni “yaşam” mücadelesi verirken başka bir hastalıktan “can çekişiyor”… Bu başka hastalık çokçası “siroz” gibi bir şey olabilir! Her iki kesim iyi bir beslenmeyle, yani ekonomiyle kurtulabilir ve hayatta kalabilir ama, rotayı elinde bulunduran Kaptan siyasi gemisini fırtınalı sularda dolaştırarak kurtaracağına inanmış. Eh, Aklı-İman Sentezi zafiyetinde ancak bu kadar olabiliyor!

    *******
    Olay hep aynı, her zamanki devir,
    Kaptan! gemisini kurtaran kaptan!
    Sıtma-siroz yolcusu, perişan revir!
    Kader! Müslüm baba kaderi, toptan!
    *******

    • Türkiyedeki hastaneler ve konforu hiçbir ab ülkesinde yok sayın h.k.; gene de allah düşürmesin tabii:) sıtmaymış…

      • *******
        Hasta olduktan sonra,
        Sıtma olsan n’olur, siroz olsan…
        Muhtaç bir canlı olduktan sonra,
        Tavuk olsan n’olur, horoz olsan
        *******

        Bir yerde “konfor” varsa, “israf” var demektir. Hastane olsa n’olur postane olsa n’olur. İnsan hasta olduktan sonra, hastane “yapma” (yerli) olsa n’olur, “avrupa” olsa n’olur… En iyisi, proaktif olmak; sağlığın kıymetini bilmek “hayat-ı canı” veya “can-ı-hayatı” ziyan etmeden Allah bilinciyle yaşamak (ve yaşatmak tabii). En güzeli, en anlamlısı bu.

        • Son model şehir hastanelerinde lüks ve şatafat içersinde şifa arayan vatandaşlarımızın halini bi görsen bu kadar karşıt olmazsın sayın h.k.

          • Manisa’nın Soma ilçesindeki 300 yataklı şehir hastanesinde personel yokluğundan daha kalp anjiyosu yapılamıyor. Hastamızı özel hastaneye götürmek zorunda kaldık.Dev binalar ile lüks konfor ile hastane olunmuyor, zira içleri boş sadece bina…

          • Pek hastahaneyle işim olmadığı için bilmiyorum. Şu “son model şehir hastanelerini ve lüks-şatafat içersinde şifa arayan vatandaşların halini” sen anlat.

            Ben bildiğim gerçekleri aktarayım, bilgi olsun. Bir arkadaş şöyle anlatmıştı. Türkiye’de izindeyken çocuğunu önce bir sağlık ocağına götürüyor. Bir ayagında tabanına yakın bir yerde siğil türü bir şey çıkmış. (internetten iyice araştırmış). Basıldığı için acıma var, biraz kızarma ve şişme de var. Ayyakbıdan kaynaklanan mantar komplikasyonu da olabilir. Doktor beye yurtdışından olduklarını falan bahsetmiyor. “Bence, bu ‘siğil’ diyor. O da “bu işten sen mi anlayacaksın, yoksa ben mi” deyip hafif yollu tersliyor. Hap ilaç yazıyor. İki hafta sonra tekrar gel diyor. Çocuk istirahat etsin fazla ayakta kalmasın, vs. Arkadaş, üç hafta sonra izni bittiği için yurtdışına dönecek. Bir hafta sonra, bir de devlet (şehir) hastenesine gidiyor. Gördüğü manzarayı anlatıyor:
            Koridorlar genellikle dar, sağlı-sollu yığılmış, aksıran-öksüren beti-benzi kaçmış sırasını bekleyen insanlar… (not: Belki bu manzara şimdilerde değişmiş olabilir), biz de oturduk bekliyoruz… Derken sıra bize geldi. içeri girdik çocukla. Doktora daha önceki teşhisten tavsiye edilen ilaçtan bahsediyor. Kendisinin “siğil, bu”, teşhisini tekrar ediyor. Bu doktor da otoritesini kullanıyor “size öyle görünebilir, fazla kafayı yormayın” deyip saglık oçağındaki doktor gibi konuşuyor. Farklı olarak, çocuğun ayak tabanına acıya karşı lokal bir halka tavsiye ediyor. Yolluyor. Arkadaş devam ediyor: Azizim, yurtdışına döndük. Çocuğun ayağında pek bir değişiklik yok. İki gün içinde şehir hastanesine gittik… Türkiyedeki hastane ve doktora gidildiğini falan kesinlikle bahsetmedik. Doktor geldi baktı, ayağa lokal bir temizlik çekti ve hemşire ile “sıvı azot”la basit bir muameleye tabi tuttu. Bu tipik “siğil” tedavisiydi. “Bir hafta içinde ayakta bu sorundan eser kalmadı” diyor.

            Bu olay genelleme yapılamaz, ancak doktorlarımızda da bir profesyonellik sorunu olduğuna bir işarettir. Burnundan kıl aldırmıyor beyler, ama bu işi ben bilirim havalarında sınıfta kalanlar var…..

  22. Parti içi kan davalarından kafayı kaldırabildiler mi ki miting yapabilsinler.?
    Miting yapmak organizasyon ister.Motivasyon ister.
    Bu partiye oy verecekler Kılıçdaroğlu ve ekibinin daha iyi iş yapacağından değil ,Tayyip karşıtlığından odunu koysan ona verecekler.(Bu sınıf çok çeşitli)
    Tayyip erdoğan şimdiden ülkeninin yarsını gezip günde 3 miting yaparken CHP toplam 3 miting planlıyor.
    Bu kadar küskünle ,kavga ile miting yapıp rezil mi olsunlar.
    Meydana toplayacakları 1000 kişi ile pek güldüreceklerinin farkındalar tabii ki.
    Yapsalar öncelikle kendi parti teşkilatları boykot edecek.
    Salonlar ve önceden planlanmış toplantılar ile yetiniyorlar.
    Bunu Kılıçdaroğlı ustaca gizliyor da Fehmi Bey in bu CHP sevgisi nerden geliyor.Nasıl oluştu.
    Kim bilir…

    • Madem muhalefet miting yapamıyormuş bari bisiklet turu düzenlesinler:) m.ince sanki bi ara denediydi…

    • sayın Serdar katılıyorum, CHP nin en büyük handikapı, gemideki kürek çekenlerin aynı yöne değilde farklı farklı yönlere kürek çekmeleridir.Birlik Yok.

      En önemlisi de CHP liderlik sorununu çözememiş bir partidir. Parti içindeki seçimlerden başlarını kaldıramıyorlar. Bir dönem Sarıgül, arkasından Muharrem İnce, vs.

      CHP parti içinde liderlik sorununu aşarsa o zaman muhalefet yapmaya başlar , kanaatindeyim.

  23. Fehmi Bey,bilinçli olarak “iktidar partileri” diyor.Buradan
    iktidara bir zaaf payı çıkarmak istiyor.Halbuki Türkiye başkanlık sistemine geçti.
    Kim başkan seçildiyse hükümeti o kuruyor.Ve şu anda Başkan Ak Parti’li.
    Hükümet kurulurken pazarlık falan da yaşanmadı.Dolayısı
    ile iktidarda olan,içinden başkanı çıkaran partidir.

    Öte yandan Türkiye’de CHP’nin %20-30 aralığında bir seçmen kitlesi var.Tabii %30
    üst sınır,oylarını olağanüstü
    yükselttiği takdirde bu orana ulaşabilir.Fazladan gelen oylar da sağ seçmenden değil; diğer marjinal sol partilerden
    gelir.Kılıçdaroğlu seçim kanpanyası boyunca evinden dışarı çıkmasa,hiç miting yapmasa,televizyonlarda
    da hiç görünmese alacağı oy gene değişmez.Bence de CHP miting yaparak hiç masrafa girmezse akıllı hareket etmiş olur.

    Dün de ifade ettiğim gibi beka
    sözcüğünü Cumhur İttifakının adaylarından çok Fehmi Bey
    kullanıyor.

  24. Bahar gelecek bu sefer siz kazanacaksınız.Safları sıklaştırın çözülme olmasın aman ha.
    Sakın itirafçı olmayın kirazlarda açacak.

  25. Bence CHP lilerin miting yapmamalarının sebebı ınsanlari daha fazla germemek.
    Zaten Ihtidar yeterinden fazla geriyor.
    MHP başkani olsun AKP başkani olsun Kullandiklari dil dil değılde sanki zehır.
    Şımdiye kadar gelmiş geçmik hükümetlerin içınde bir tek Erdogan hükümeti muhalefet gibi davraniyor.
    Sankı Türkiyeyi onlar değilde Muhalefet liderleri! Karamollaoğlu, ve Kılıçdaroğlu yönetiyorl.
    Durmadan kaga eden bir aile düşünün! O ailenin huzurlu olmasi mümkünmü? şu an Türk halkınin pisikolojisi aynen sürekli kavga eden kari kocanin çocuklarinin pisikolojisi gibı.
    Koltuk için, insanlari huzursuz etmekten zevk aliyorlar.

    Pahalilik, işsizlik, sefaletlik yetmezmiş gibi birde kendilerinden olmayanlari tehdit edip meydan okuyorlar.
    “PATLASANIZDA ÇATLASANIZDA YAPTIK İŞTE”
    Bu sözler TC Başkani tarafindan kendi halkina söylenmiş en yumuşak hakaretlerden birisi.

    Bir an için, bugünkü ihtidar muhalefette, muhalefet de ihtidarda olsaidi, Allah muafaza Erdoğan Turkiyeyi 1980 öncesinden daha beter ederdı.

    • AK Parti ilçe Bşk.-Dilekçede Fransız siyaset bilimci Defarges’in, Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında televizyon kanalında, “O zaman geriye ya iç savaş ya da bunu söylemek zor ama onun öldürülmesi kalır” sözlerini sarf ettiği belirtildi. Defarges’in bu ifadesiyle sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan’a değil, “Verdikleri oylarla onu bu makama layık gören bizlere ve milyonlarca vatandaşa da yapılmış açık bir tehdit ve hakarettir” denildi. Dilekçede, Fransız siyaset bilimci Philippe Moreau Defarges hakkında, “Cumhurbaşkanı’na suikaste azmettirmek”, “Tehdit ve, “Hakaret” suçlarından dava açılması talep edildi.EVET ülkeyi kaoSa götürmek isteyenler ortada ve alenen açıklıyor.15 TEMMUZ GİBİ.

      • Sayin H Gundogan! Sizinde dediğiniz gibi! Türkiyenin Polisi, Jandarmasi, savicisi, hakimi ve halkin yarisi sadece erdoğani savunmak ve korumak için çalisiyorlar….. baksaniz ya o kadar korkuyorlaki taa elin Firansasinin bir vatandaşi soylemişmi yoksa okuyan tersindenmi anlamis veya çakma bir habermi oda belli değil, ona dahi dava açacak kadar KORKAK olmasinin nedenleride iftira ile milleti soyanlari temize çıkarmak olsa gerek.
        Bu kadar korkmalarinin sebebi! oturduklari koltuklardan kalktiklari zaman kokusunun dunyaya yayilacak olmasi.

    • İktidarın yükü yetmiyormuş gibi bir de muhalefetin işini de yapıverse ne güzel olurdu değil mi nurdan abla? Devekuşu gibi bunlar: uç desen ben deveyim, koş desen ben kuşum derler..:)

    • En azından miting meydanına gelen chp seçmeni dinlemiş olurdu sayın ahmetboran:)

  26. Herkesin vergi verdiği fakat sadece iktidarı haber yapan bir kanalımız var. TRT…
    Bazen insanlar ölmeden önce kendini muhasebeye çekmeye fayda vardır. Vebali büyüktür. Kul hakkı yemek domuz eti yemekten daha kötüdür.
    Muhalefet daha çok toplantılar ve teknoloji kullanıyor. Bu durum muhalefeti daha çok ileri götürüyor. Mitinglerde hakaretler çığ gibi büyüyor, özellikle iktidar tarafından. Halkın çoğu Erdoğanı seviyor bu inkar edilmez. Belki de muhalefet bu seçim öncesi iktidarı hedef almaması onlar için daha faydalı olacaktır. Muhalefet sadece halkın istekleri doğrultusunda hareket ederse, seçimi kazanmaları hiç de sürpriz olmaz. Karalamalarla hakaretlerle ve iftiralarla seçim kazanılmaz.
    SAYGILAR SEVGİLER

    • Ne varmis domuzda? Yahudi kardeşlerimizin, fazla irdelemeden aldigimiz kurallarından biri. Mubareklerden sarap icmeyi almamisiz da, domuz yememeyi almisiz. Hayir sarapin cok matah bir şey olmasında dolayı demiyorum. Hikmetine vakif olamadigimdan.

      • Sen zaten almışsın isim olarak şarap markasını.bi de yavaş yavaş ona da alışırsın. İlk önce özentiyle başlıyor heral

      • O halde “şarapçılığa devam et” mi diyelim!

        “Hikmet” işine kafamız basmıyorsa sebep arayalım: Misal, “genel anlamda, insanları hayattaki “tercihlerine göre decerelendirme” işi var ya, bunun özel anlamda, insanların, Allah’ı ciddiye alıp almama konusunu tayinde bir metod teşkil ettiğini görebilme işi de var. Dolayısıyla, “şarap zafiyeti” de bu işe yarıyor olabilir” dense, sebeplerden biri bu olabilir mi? Dini gözlüklerini takıp bu işe bakanlar, sebep olarak başka şeyler de görebilirler….

        *******
        Harikulade bir üzüm varken…,
        İlle de şarap!
        Besmele çeken de var, içerken…,
        Neler var, Yarap!
        *******

        • domuz eti yemek, eski mısırda da kötü görülürmüş. eski mısırlılar, domuzla kaza ile bile temas etseler yıkanırlarmış. Fakat senede bir gün bayramlarında domuz eti yerlermiş. onun için domuz beslerlermiş. Tabii ki, domuzların bakımını yapanlar kendilerine göre daha alt kademeden olan başka bir halkmış. bunlar isadan önceki dönem mısırın durumu.

          • Hamza beyciğim, DiNi gözlüklerle bakıldığında olayı şöyle görebilmek de mümkün. Devasa bir zaman sürecinde bilinen değişik mekanlarda, misal, dünyamızdaki eski Mısır, Çin, Türk… bütün uygarlıklarda var olanagelen din ve ilgili ritüellerde bazı ortak noktalar, sembolik ögeler olmasına şaşmamak lazımö ama farklılıklar da vardır. Etki alanı olduğu için ilaveler-çıkarmalar olmuş, zamanla original hali kaybolmuş-unutulmuş. Harabeye dönmüş. Tekrardan ortaya konmuş değişime uğramış. Bütün bu sembolik ögeleri “DiN”in kalıntıları arasındaki ortak noktalar olarak değerlendirmek mümkün (“DiN” evrenseldir, her zaman vardı. Kuran’a göre tarihçesi kainatın tarihçesidir).

          • Sayın H.K. söylediklerinizde haklısınız. dini ritüeller nerdeyse her dinde benzerdir. mesela, hac: putperestlik döneminde de olan bir uygulama idi. Ayrıca pekçok dinde “kıyam, rüku ve secde) yani namaz da vardır. oruç da vardır. kurban da vardır. bunlar dini ritüeldir. dini kimlik oluşturmaya, insanların dinle bağlantı kurmasına yarar. fakat domuz ve içki konusu bir miktar farklı diye düşünüyorum. mesela budizmde de içki hoş görülmez. ben domuz konusundaki duyarlılığın daha çok arabistanın sıcak olması ile bağlantısı olduğunu düşünüyorum. Ancak yine de, pek çok din, örtünme, içki ve yenilmesi yasak olanlar ve yenilecekler konusunda birtakım söylemlere sahip. demekki bu konular toplumlar açısından öneme sahip olmuş.
            – mesela geçmişte, ölen anne-babasının cesedini yiyen (dini nedenle) toplum bile varmış.

          • Hamza bey: Yahudiler de domuz eti yemez. Ancak, “Geceyarısı Ekspresi” filminde “Siz domuz eti yemezsiniz” şeklinde dünyaya haykırarak Türkleri küçük düşürmeğe çalıştılar. Yahudiler, Ortadoğudan kuzey ülkelerine-soğuk ilkimlere göç ettiler. Orada da domuz eti yemiyorlardı. Çünkü Ortadoğudayken inandıkları Tanrı’yı orada da hissediyorlardı. İçgörüde dinen ikna olunmuşluk varsa, izafi rehber budur değişen zaman-mekan şartları bunu ikame edemez (bizim kemalistler bunu anlamadı, çünkü kendilerince yarattıkları laiklik dini adeta gözlerini bağlıyordu-neyse). Tanrının nimetleri kıt olsaydı domuzdan başka alternatif bulunmasaydı durum belki farklı olabilirdi. Ancak, Allah (Al İlah=The God=Tanrı) hiçbir zaman alternatifsiz bırakmamış. Misal, işin taa en başında «Şu ağaca (elma veya neyse) yaklaşmayın demiş». (Sembol olmuş olsa da) başka ağaç mı yok, yani! Et meraklılarına domuz yerine başka birçok alternatif de var. İşin dahası da var, büyük ihtimal. Gayb kapsamında bu tür işlerin bilmediğimiz yanları da olabilir. Vakti geldiğinde öbür tarafta bunları da öğreniriz. Allah’a güvenmemezlik olmaz! Allahı bir nebze layıkıyla tanımak en lezzetli tadlara (misal, şarap!, domuz eti vs) yeter artar! (Akıl*İman Sentezi!).

          • Son paragrafta demek istediğimi iyi ifade edememişim. Bu bazen acele etmekten de kaynaklanıyor. Neyse, şöyle bir revizyon yeterli olur, sanırım:

            Allah’ı bir nebze layıkıyla tanımak, bazılarına dayanılmaz ve vazgeçilmez gelen bir takım nefsi lezzetlere (misal, şarap!) bol bol yeter de artar! Bir lezzetse, vazgeçilen domuz eti de olabilir. Yani, kişi burada da “gayrimeşruluk”tan vazgeçerek nefsinden fedakarlıkla Allah’ı ciddiye aldığını kendi kendine kanıtlamış olur. Yani, bu noktada kişide Allah’a «inanç» seviyesi, artık «iman» seviyesine yükselmiştir denebilir. Akıl*İman Sentezi herhangi bir amel konusunda aklın ve imanın ortak mutabakatına dayanır. Gayrimeşruluk kolaylıkla farkedilir ve bu bilinç amele kumanda eder…

    • Olmamış! “Kul hakkı yemek-domuz eti yemek!” hiçbir şekilde mukayese kabul etmez. O halde, daha farklı mukayeseler yapmak lazım, cancağzım (Akıl-İman Sentezi!).

  27. Sayin koru yedi duvel bize saldiriyor her alanda ülkemize diz coktumreye calisiyorlar siz halen beka sorunu mu var diye anlamaya calisiyorsunuz

  28. İktidar partileri iktidarlarının sonunu getirmeye dönük kapsamlı bir planı kim/ler yapıyor dersiniz Sn.Koru?

    Pimi çekilmiş bir bombayı ortaya koydunuz ve çekildiniz. Bu sorunuza kim/ler şimdi nasıl cevap versin?

    Rakibini nakavt etmek üzere olan boksör son (ölüm vuruşunu) vurur da; ama size göre Kılıçdaroğlu bunu yapmaktan imtina edip bunu bir sonraki müsabakaya saklıyor öyle mi? Kılıçdaroğlu aklını peynir ekmekle yemiş mi ki, bunu yapsın ya da başka bir misyonunu var onu mu icra ediyor?

    Hani CHP ve onun son dönem liderleri, yaptıkları muhalefet şekli ile istisnasız bütün seçimlerde hep AK Partinin değirmenine su taşımış ve bunu da Erdoğan her seferinde ikrar etmişti ya, işte bunun gibi bir misyon…

    Baykal’da Erdoğan ‘ın milletvekili olmasının yolunu açmıştı vakti zamanında..ve bütün seçimleri de Erdoğan kazanmış oldu.

    Kılıçdaroğlu’nun başına taş mı düştü, çok yakın olduğu fırsatı öteliyor da bunu yerel seçim sonrasına saklıyor..demek neticede bu vizyona ulaşmış oldu. Şahsen buna gülerim.

    Tuşa getiremese de rakibini alt edeceği bir sonraki raunttan kaçıyor Kılıçdaroğlu..bu onun ve partisinin misyonu. Ortağı Akşener’de 24 Haziran’a giderken Gül’e kota koyup siyasi arenadan çekildiği gibi o da bu aralar pek ortalıkta pek gözükmüyor.

    Hem de finale çok yakın oldukları ve şartların olgunlanştığı (!) bu konjonktürde…

    Nasıl bir (millet) ittifakı ki, liderleri bir arada görünmekten imtina ediyorlar.

    Yok babam yok; onca yıpranmışlığa ve kötüye giden göstergeler gözümüze gözümüze dururken! Millet ittifakı Cumhur ittifakının degirmenine su taşıyor

    • Hasan bey maşallah bugün ağzınızdan bal damlıyor; hayırlısı inşallah! Sabah sabah h.k.nın yorumları biraz keyfimi kaçırmıştı ama sizin yorumunuzun ayağı nasılsa yere basmış bugün..:)

    • Hasan abi üstadın yazdığını yabana atma bir düşün derim. Herkes ahvalin uzun süre böyle devam edemeyeceğini söylüyor. Yeni parti, erken seçim beklentileri falan..

      • Günün yazısına binaen mevcudu değerlendirdim kendimce Sn. Baran.
        Evet, mevcut durumda iktidariyle muhalefetiyle mevcut partiler halka umut vermiyor artık.
        Belki zamanında toplumun ekseriyetince hüsnü kabul görecek (yep)yeni bir parti kurulmuş olsaydı bu yerel seçimlerde muhalefetin mızmızlığına rağmen iktidarı sallardı.

        Kim bilir; cumhuriitfakın bu seçimde önemli oranda oy kaybına uğraması Bahçeli’nin 2001’de olduğu gibi masayı devirmesine sebep olur ”ben artık oynamıyorum” da diyebilir. Ha olur ya; bir de bakarsın Bahçeli CHP ile ittifak görüşmeleri yap(tırıl)ıyor!

        Günümüz siyasetinin elzem ihtiyacı, H. Gayret’in tabiriyle ”ayakları yere basan” ardından kitleleri sürükleyecek yeni bir partidir Baran bey.

        • hasan bey dahil, sorum bütün yorumculara! muhalefetin umut olması için ne yapması lazım? ne söylerse, nasıl söylerse, ne yaparsa umut olur?
          – Muhalefetin yetersizliğini belirten arkadaşların mutlaka bunun altını dolduracak gerekçeleri vardır.

          • (1) Tarih ile, bu toprakların insanlarıyla yüzleşecek. “Üzülerek itiraf etmek zorundayız ki” diye başlayacak, “Cumhuriyet’in kurucuları dindarlarımıza ve Kürtlerimize hiç, ama hiç güvenmediler. Millet Meclisi kürsüsünün arkasına Hakimiyet milletindir diye yazdılar, ama hakimiyet hep dar bir seküler azınlığın ve ordunun oldu. Şeriat ve Bölünme korkusunu tepe tepe kullandık. İşler kontrolden çıkar göründüğünde, ‘zinde güçlerimiz’ Maraş, Çorum katliamları gibi, U. Mumcu suikastleri gibi onlarca tezgahla ‘şeriat’korkusunu canlı tuttu. Bölünme korkusunu inandırıcı ve her daim işlevsel kılmak için, PKK gibi bir musibetin önünü açtık, kontrol altında tutabileceğimizi düşündüğümüz musibet bir canavara dönüştü, ne yapacağımızı bilemez hale geldik.

            (2) Kendi seçmenimizi aldatmak, becerebildiğimiz yegane iş. Bizim iktidara gelmek diye bir derdimiz hiç olmadı. Biz, Demirel dönemleri de dahil olmak üzere, zaten her daim iktidardaydık. Medya düzeninden sanata, üniversitelerinden TÜSİAD’a, orduya varıncaya kadar gerçek devlet iktidarı bizim elimizdeydi. Yerel seçimler öncesinde, milletvekili seçimleri öncesinde özellikle patlak veren hizip kapışmaları, yerel belediye iktidarlarından kimin nemalanacağı kapışmalarıydı, ideolojik, düşünsel hiçbir yanı yoktu bunların.

            (3) Kendimizi, insanlara demokrat ve solcu olarak yutturduk. Gerçekte ne demokrat olabildik, ne solcu. Aşağılayıp kamusal alanın, siyaset arenasının hep dışında tuttuğumuz dindarlar ve muhafazakar yığınlar kontrol edilemez hale gelip ikitdarımızı tehdit ettiğinde, AK Parti’ye karşı kapatma davaları, 28 Şubat dahil akla gelebilecek her kirli ve ahlaksız oyuna arka çıktık.

            (4) Çok geç de olsa, onyıllarca üstü örtük kalsın istediğimiz bu gerçekleri ve günahları bugün itiraf etmek durumundayız. Özür diliyoruz, gerekli dersleri çıkardığımızı düşünüyoruz. Bütün bir tarihimiz boyunca, şimdi ilk defa gerçekten ve samimi olarak halkın oylarıyla iktidara gelmek isitiyoruz. Oylarınıza talibiz. Eğer bağışlayıcı olur ve bize teveccüh gösterirseniz, bu güzel ülkenin aydınlık yarınlara doğru yol alması için elimizden geleni yapmaya hazırız.

            Çöp yığınları, İSKİ rüşvet skandalı, tüp, şeker, yağ kuyrukları.. . Bunlar sorun değil, halkımız bağışlar bunları. Ama, aşağılanmış olmayı, ezilmiş olmayı, yoksanmış olmayı bağışlamaz. Kuşaktan kuşağa aktarır.

            Bunları söyler mi CHP?

          • Akdeniz’de sondaja karşı çıkmazsa umut olabilir mesela.
            Ama bu uzun bir liste.
            Ne yazmaya değer, ne tartışmaya.

          • İktidariyle muhalefetiyle mevcut partiler halka umut vermiyorsa, umut verecek yeni partide herşeyden evvel genç liderler olmalı (taze-kan). Belki de bu partinin adı «milli gençlik» veya «yeni nesil» olmalı. Ekseriyeti genç, dünyayı iyi bilen, dinini iyi bilen, bilim ve teknolojinin kıymetini iyi bilen, ülkenin önceliklerini iyi bilen, üretimin kıymetini bilen-işi ehline veren, ağzı laf yapan-akıllı konuşan bir lideri olsun istenir. Bu parti gençlik partisi olmakla, ruhu genç yaşlıca siyasetçilere ve tecrübelerine de açıktır.

            Bunların gayesi hemen iktidar olmak değildir. Önce, değerlerini millete isbat edip güven duygusu aşılamalılar. Bunlar, mevcut bütün partilerin genç üyelerinden tesbit edilebilir. Diger önemli bir kaynak ta yurdışındakı nesildir. Bunların Türkiye’ye aidiyet hissi sağlam ailelerden yetişmiş, kültüründen kopmamış, hem Avrupayı-Dünyayı iyi bilen, hem de teknik okullarda bilim-teknoloji-ekonomi-yönetim sektöründe çalışmış donanımlı genç nesil kesimi (misal: 25-35 yaş arası). Aslında, böyle bir parti mevcut partilerin partiler-üstü düşünebilen üyelerince karma bir parti olarak da kurulabilir. Her halukarda, yurtdışı çok önemli kaynaktır. İşinin-ehli olması nedeniyle ekmeğini bileğinin hakkıyla kazanan özgüvenü yerinde yeteneklerden istifade edilebilirse, Türkiye daha kaliteli, iş-yapan bir yönetime sahip olur.

            Gerçekçi olmak lazım mevcut liderler, uzatmaları oynuyorlar. 3-5 sene sonra tek tek “Kabristan” ülkesine tek yönlü yolculukları başlayacak. Desinler ki: “Ya ömrümüz kavga etmekle geçti. Hiç değilse işbaşına geriden gelenler aralarında bizim gibi kavga etmeyecek yeni nesiller olsun. İşler kötü gittikçe bize küfür-beddua edilmesin… kemiklerimiz sızlamasın!”…

          • Hamza bey! benim herhangi bir siyasi partiye yakınlığım da bilgim de yok, ama genel olarak şöyle düşünüyorum:
            Muhalefeti eleştirmenin zamanı değil zannımca, hatta ana muhalefetin olgunluk gösterip en aşırı, sertlikte son nokta olarak gördüğüm illet-zillet, terör destekçisi, ihanet, beka sorunu gibi söylemlere aynı sertlikte cevap vermemesinin takdire şayan olduğuna inanıyorum (Gandi Kemal yakıştırmasını hatırlamış olabilir). Bu söylemler muhtemel komplolarla beraber düşünüldüğünde ne kadar ürkütücü sonuçlara götürebileceği izahtan vareste. Bu ağır tahrik içeren suçlamalara rağmen yumuşak kampanya yürütmeyi sanırım herkes takdir eder.
            İktidar açısından bir seçim kampanyasında ne kadar kozu varsa sonuna kadar kullandığını düşünüyorum, hemde bir yerel seçimde. Sebeplerini gene komplolarla izah etmek çok kolay gerçi ama artık iktidarın yolun sonuna geldiğini gösteriyor bana göre. Seçimler kimin lehine sonuçlanırsa sonuçlansın sonrasında başka konular konusacagimiz kesin. konusacagimiz konuların başında sistem yanlışlığı geliyor. Bir süredir genel konularda yapılan durum tespitlerinden sonra çözüm yollarının konuşulacağına da inanıyorum.
            Türk siyasetinde, özellikle büyük meselelerde hep ilk akla gelen ile hareket edildiği hissinden de kurtulamadim.

          • Hamza bey merhaba! CHP nin ne yapmasi lazim? Sorunuza nacizane cevabim şunlar.
            1-Türkiye’de her seçim dönemi Tayyip Erdoğan’ın başvurduğu taktiklerden birini yani İsrail düşmanlığını tseçmenlerine sürekli vurgulamalari lazim
            2-İsrail’in bir terör ve işgal devleti olduğunu söyleyip Erdoğani.. İsrail ajanı ollmakla suclayip israil ve Amerika ile işbirliği yapip muhalefeti yok etmekle suçlamalari lazim.

            Şimdi Türkiye 31 Mart 2019 günü belediye seçimlerine gidiyor erdoğandan evvel davranarak “İsrail ve Amerika’ya karşı duran olduklarini göstermeleri gerek.
            Mesale, erdoğan bir ay kadar önce partisine bağlı gençlere İstanbul’da hitap ederken onlara şöyle nasihat etmisti:“Yere yıktığın düşmanını tekmeleme, sen Yahudi değilsin…”

            Erdoğan: “2013’te İstanbul’daki protesto olaylarında (Gezi parkı gösterileri) teröristleri finanse edenlerin arkasında kim var? Meşhur Macar yahudisi Soros…” var demişti muhalefete aynisini söylemeli, veya yapmali.

            4- Burasini de Mavi Marmara olayinin perde arkasini anlatan, 2009-2013 tarihleri arasında İsrail’in Washington Büyükelçisi olarak görev yapan Michael Oren, 2015’te yayınladığı “İttifak” (Alla) isimli kitabından bir bölümünde şunu anlatiyor
            2010 yılı mayıs ayında Türkiye ile İsrail arasında yaşanan Mavi Marmara gemisi krizinde, perde gerisinde neler yaşandı? O dönemde Türkiye’nin Washington Büyükelçisi olarak görev yapan Namık Tan, Büyükelçi Oren’i arayarak şöyle der:
            Bundan sonrasini ben tercüme etmedim! Turkce çevriden yazdim.
            ×××××
            (“İsrail hükümeti, geminin İsrail’in Ashdod limanına yanaşması ve Türkiye’nin yardım kuruluşu Kızılay görevlilerinin yardım kargolarını buradan Gazze’ye ulaştırmasına izin verir mi? Acilen cevap bekliyorum.”

            Büyükelçi Oren bu görüşme sonrasında yaşananları şöyle anlatıyor:

            “Çünkü Erdoğan İran’a gidiyordu ve Türkiye’nin Büyükelçisi bunun için acilen cevap bekliyordu. İsrail hükümeti bu talepleri kabul etti. Büyükelçi Namık Tan çok memnun görünüyordu ve rahatlamıştı. Fakat iki gün içinde beni tekrar aradı. Erdoğan’ın bu anlaşmayı iptal ettiğini söyledi. Gemi planlandığı gibi yoluna devam edecekti…” )

            Erdoğan bu olayi neden engellediğini varin siz siz analiz edin.
            2011 seçimlerinde yüzde 50 oy aldiğinida unutmadan.

            Erdoğan, 2002’de iktidara gelmesinden itibaren, seçim konuşmalarında terör devleti dediği İsrail ile ticareti durdurup durdurmadiginida araştirirsaniz iyi olur.
            Bir hatirlatma daha! ABD başkani Kudusu Israilin baş kenti ilan ettiginde İslam zirve toplantisinda Ingilizce olan bir menti Turkcesinde neden olmadiğinide araştirmakta fayda var.
            Bunlari yapacak bir muhalefet çıkarsa o zaman kazanir,, yoksa hayatta kazanamaz.
            Esenlikle kalin

          • Hamza bey, bence muhalefet dükkanı kapatıp topyekün cumhur ittifakına katılsın:)

          • Yorumu cevapla butonu en son benim yorumumda olduğu için yorumu buraya yazıyorum. en son nurdan hanımın yorumunu okudum.
            – Öncelikle bu konuda görüş bildirenlere teşekkür ederim. Bu soruyu şunun için sordum, özellikle akp kanadından tekrarlanan, “başka alternatif yok” propagandasının ezber olarak pekçok kişi tarafından benimsendiğini düşünüyorum. Bana bunu söylediklerinde, “herhalde Akpliler harward veya oxford mezunu, aynı zamanda saf (yani karışımsız) bir oğuz türkü ve seyyid (yani peygamber sülalesinden. gerçi peygamber arap ama o kısmı unutalım yine de saf, katışıksız oğuz türkü ve seyyid olarak kabul edelim). bu nedenle alternatifleri yok” diye düşünmüştüm.
            – Ülkeyi batırma konusunda hakikaten alternatifleri yok. hiçkimse 17 senede ülkeyi bunlar kadar batıramaz. Amerikada yönetime gelseler, koskoca emperyalist ülkeyi sömürge durumuna düşürürler. yani, bizim eskilerin deyimi ile, tam bir “düşman başına” denilecek yetenekteler.
            – durum böyle iken, ülke yönetiminde muhalefetin yetersizliğini iddia etmek bana garip geldi.
            – kuşkusuz muhalefetin eleştirilecek yönleri var. Ancak “projeleri yok” vb. söylemlerin düşünülmeden söylenmiş gerekçeler olduğunu düşünüyorum. doğru mu düşünüyorum bilemiyorum. bu nedenle “muhalefet yetersiz” diyenlerin gerekçelerini merak ettim.
            – Konu muhalefete gelmişken, (aslında iktidar da dahil), söylenmesi gereken (ya da benim öyle düşündüğüm) bazı şeyler var. Onları da bu arada belirtmek istiyorum.
            1- Din, ırk temelli partilerin miadı doldu. artık din ve ırk temelli olmayan, çağdaş değerleri temel alan partilerin olması gerekiyor.
            2- -izmlerin de sonuna gelindi. zaten gelinmek de zorunda. çünkü demokrasi -ci, – cu olan bireylerden oluşan toplulukla olabilecek bir yönetim şekli değil. demokrasinin olabilmesi için birey olabilmiş kişilerin olması gerekiyor. siyasi partilerin bir -izme yaslanmaması, -ist’lerden oluşmaması gerekiyor. Siz bunu özellikle chpye yönelik bir eleştiri olarak da alabilirsiniz. yani chpnin artık atatürkçülükten, devletcilikten vb. sıyrılması lazım. kuşkusuz sadece chpnin değil, diğer partiler için de bunlar geçerli.
            3- siyasi partilerin, evrensel değer yargılarını, evrensel normları benimsemesi lazım. hukukun üstünlüğü, insan hakları, azınlıkların çoğunluk olma hakkı, kuvvetler ayrılığı, laiklik vb. temel prensipler üzerinde politika oluşturmaları lazım.
            4- Günümüzde, artık sağ-sol ayrımının bir önemi kalmadı. hem ülke sorunları hakkında düşünürken, hem de ülke sorunlarına çözümler geliştirilirken bu ayrımdan değil, çağın getirdiği sorunları ve sorunların çözümüne yönelik çağın verdiği imkanlar üzerinden politika oluşturmak gerekir.
            – sonuç olarak: türkiyede muhalefet yetersiz değil, türkiyede siyaset çağdışı ve yetersiz.
            – fakat burda en büyük sorumluluk muhalefete ait olduğu için, bu nitelemeyi “türkiyede muhalefet çağdışı ve yetersiz” diye de ifade edebiliriz.
            – Benim muhalefete yönelik düşüncelerim bunlar ve bunları daha önceki yorumlarımda da parça parça dile getirmiştim.

  29. Ben onu bunu bilmem.AKP nin ekonomiyi,adaleti ve de toplumsal barışı ,güveni kötüye götürdüğü ve de yolsuzluk ,yalan ,iftira ve kayırmacılığı artık tiksinilecek seviyeye çıkarttığı bir gerçek.Bunu CHP mi düzeltecek orada duruyorum ve bu güzelim ülkede sadece CHP mi var diyorum.

    • Saadet Partisi var, sayın Giresinli. Bu partinin de çözüm olamayacağı kanısındaysanız, Saadet’i neden çözüm olarak görmediğinizi yazın, bizler de samimi bir merakla okuyalım. Hiç olmadı, yeni bir partinin kuruluş çalışmalarına omuz verin.

Yoruma kapalı.