Cumhurbaşkanı bugün Rusya’ya gidiyor… Gezisi bana neler hatırlattı, neler…

8
Reklam

 

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bugün St Petersburg’da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşecek.

İki ülke arasında Türkiye sınırlarını tecavüzü sırasında bir Rus jetinin düşürülmesi ile başlayan gerilimin sona ermesi, buzların bütünüyle erimesi anlamına da geliyor bu gezi.

Burada ilk ben yazmıştım: Bir süredir Rusya’da işler yapan DYP dönemi bakanlarından Cavit Çağlar, yakın dostu Dağıstan Cumhurbaşkanı Ramazan Abdülatipov’un da yardımıyla, arabuluculuğa soyunmuş ve Erdoğan-Putin mektup teatisiyle sorun büyük çapta çözülmüştü.

15 Temmuz ‘darbe girişimi’ yüzünden Türkiye’de Amerika’yla ilgili yaşanan hayal kırıklıkları sonrasına denk gelmesi bakımından da ayrı bir önem taşıyor Erdoğan’ın Rusya ziyareti…

 
Moskova Erdoğan ziyaretine hazırlanıyor...
Moskova Erdoğan ziyaretine hazırlanıyor…
Benzerlikler var, ama…

Birileri, arka arkaya birkaç olayı sıralayıp Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bugün başlayan ziyareti ile Adnan Menderes’in planlanmış ancak 27 Mayıs darbesi yüzünden gerçekleşememiş Moskova ziyareti arasında benzerlikler kurmaya kalkışacaktır.

Ya da, İsmet İnönü’nün 1960 darbesi sonrası yeniden başbakan olduğunda, Kıbrıs yüzünden ABD ile ara açıldığında sarf ettiği, “Yeni bir dünya kurulur, Türkiye orada yerini alır” sözünü sarf etmesinden kısa süre sonra düşürüldüğünü…

Veya, Süleyman Demirel’in 12 Mart (1971) öncesinde Washington tarafından terslenince Sovyetler Birliği’ne döndüğünü, temel birkaç sanayi tesisini Ruslar’a ihale ettiğini…

Ruslar ile ‘Mavi Akım’, Amerikalılar ile ‘Bakü-Ceyhan hattı’ projeleri (1999-2000) arasına sıkışan Bülent Ecevit’in başında bulunduğu hükümetin sonunun iyi gelmediğini…

Reklam

Hemen söyleyeyim: Bunlar, Türkiye’nin bugünü ve Tayyip Erdoğan’ın kişisel karizması ile elde edilmiş halk desteğini hesaba katmayan değerlendirmeler…

Unutulmaması gereken bir gerçek de şu: Menderes’ten Demirel’e uzanan olumsuzluklar ‘Soğuk Savaş’ günlerine aitti; bugün dünya zaten bambaşka bir dünya…

Yine de uyanık olmakta yarar var.

Hepsi bir dönem ABD ile sorun yaşadı
Hepsi bir dönem ABD ile sorun yaşadı
Darbelerde ABD parmağı iddiası buradan çıkıyor işte

Menderes 27 Mayıs 1960 darbesiyle iktidardan düşürülmeseydi 2 Temmuz 1960 tarihinde Moskova’da olacaktı.

Darbeciler 1960’ta Türkiye’nin ‘çok yönlü dış politika’ izlemesine izin vermemiş oldular…

Allah korusun, 15 Temmuz günü girişilen darbe başarılı olsaydı, muhtemelen arkasından, yine, “Darbeciler Türkiye ile Rusya ilişkilerinin iyileşmesine müsaade etmediler” diye yazılacaktı.

Başarısız 15 Temmuz darbesinde ‘ABD parmağı’ bulunduğuna inananlar, kamuoyu yoklamalarına göre, hayli yüksek.

Araştırmaya katılanların yüzde 72,6’sı, darbe girişimini yapan rütbeli askerlerin arkasında başka devletler olduğuna inandığını ifade etmiş andy-ar şirketinin araştırmacılarına…

Reklam

Sizler ‘başka devletler’ ile hangi ülkenin kast edildiğini tahmin edebilirsiniz.

Amerikalılar çoğu kez bir liderden rahatsızlık duyduklarını onun da anlayacağı bir dille ifade ederler.

En son Muhammed Ali’nin cenaze törenine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gidişinde ABD’de bazı tuhaflıklarla karşılaşılmıştı; ancak o ziyaret hem resmi değildi, hem de Washington’a gidilmemişti.

Mart ayının sonunda, Washington’da, ‘Nükleer Zirvesi’ ile 44 ülkeden üst düzey konuğa evsahipliği yaparken, Barack Obama, hiçbiriyle görüşmediği halde, bir tek Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, hem de Beyaz Saray’da, ağırlamıştı.

Üstelik ‘kırmızı oda’da…

Oysa Menderes…

Menderes, TIME dergisi kapağında: Arkasına konulan tüfek ve kılıç ihtar mıydı dersiniz?
Menderes, TIME dergisi kapağında: Arkasına konulan tüfek ve kılıç ihtar mıydı dersiniz?

Menderes’in ABD öyküsü

Rahmetli Adnan Menderes ABD’ye, 1959 yılı Ekim ayında uzunca sayılacak bir ziyaret yapmıştı.

Türkiye NATO ittifakı içerisinde yakın olduğu ABD’den ekonomisini rahatlatacak bir jest bekliyordu; birkaç yüz milyon dolarlık kredi veya borcun silinmesi jesti…

Milyar dolar değil, milyon dolar…

Amerikalılar ayaklarına kadar gelen Menderes’i oyaladıkları gibi, birkaç ay sonra (6 Aralık 1959) Türkiye’ye gelen ABD Başkanı Eisenhower da, Ankara’da, Menderes’e, “Kusura bakmayın” diyecekti.

Menderes ne yapsın, Moskova ziyaretini programa aldı ve askeri darbeyle devrildi.

Türkiye’yi temsil eden Başbakan Menderes’e Washington’da uygun görülen muameleyi, gezisini izleyen gazetecilerden Orhan Karaveli’nin anlatımından aktarayım:

9 Ekim günü öğleden önce Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ile birlikte Beyaz Ev’e gitmiş ve ‘önemli ziyaretçiler’ geldiğinde kapılara çıkan Eisenhower, yani bu tarihten kısa bir süre sonra Türkiye’ye geldiğinde, bizim abartılı ‘I love Ike’ pankartlarıyla sokaklara döküldüğümüz Amerika başkanı, Menderes’i giriş katındaki çalışma odalarından birinde kabul etmişti.

“Kolumdaki saate göre üç devlet adamı toputopu 25 dakika kadar konuşmuşlar ve biz, az sayıda gazeteci, resim çekmek üzere içeri alındığımızda Menderes’i, kolunun altında parlak bir kâğıda sarılmış imzalı ve kocaman bir Eisenhower fotoğrafıyla gülümsemeye çalışır durumda bulmuştuk. Hiç mutlu olmadığı yüzünden okunuyor ve resmen açıklamasa da gezisinin asıl amacı olduğu bilinen, güç durumdaki Türk ekonomisini düzlüğe çıkarmak için, hedeflediği 500-600 milyon dolarlık yeni bir yardım talebini başbakanın gündeme bile getiremediği anlaşılıyordu. (..)  

“Beyaz Ev çıkışında Cadillac’ına binerken bana, ‘Sadece bir nezaket ziyareti idi!..’ demekle yetindi.”

Orhan Karaveli 60 küsur yıldır elinden kalemi bırakmamış kıdemli bir meslekdaşımız; tanığı olduğu dönemleri son yıllarda kitaplaştırdı.

Yukardaki tanıklığını onun ‘Görgü Tanığı: Bir Gazetecinin Sıradışı Anıları’ adlı kitabından aktardım.

Orhan Karaveli’nin “Bir şeyler oluyor” hissine kapılmasını, Türkiye’nin Washington büyükelçisi Suat Hayri Ürgüplü sağlamış….

ABD dışişleri bakanının özel kaleminde bekledikleri sırada sürekli ipek mendiliyle terini silen Başbakan Menderes’e bakarken bir anormallik olduğunu sezmiş Karaveli.

Ürgüplü ‘yazılmaması kaydı ile’ şunları söylemiş:

“Amerikalılar Menderes’i çoktan sildiler. Gözden çıkardılar onu! Değil 500-600 milyon dolarlık yeni bir yardım, 1 dolar bile vermemekte kararlılar. Biz bunu ‘hissettiğimizi’ kendisine ilettik. Belki o da her şeyin farkında, ama şansını deniyor. Ümidini büsbütün kestiği an Türkiye’nin dış politikasını değiştireceğinden hiç kuşkun olmasın.”

Menderes, ABD’den döner dönmez, dış politika önceliklerini yeniden dizayn etmek üzere çalışmalar başlatmıştı.

Gitmeye karar verdiği ilk ülke Sovyetler Birliği değildi; Yunanistan idi…

Yunanistan ile aramız Kıbrıs yüzünden şekerrenkti ve Menderes bu durumu ikili görüşmelerle geride bırakmayı planlıyordu.

Planına göre, 1960 Mayıs ayında Atina’ya gidilecekti. 23 Mayıs’ta…

Atina’ya gitmesine müsaade edilmeyecekmiş…

Ziyaret bir gün ertelendi… Sonra bir gün daha… Orhan Karaveli ziyareti izleyecek gazeteciler olarak hazır valizleriyle birkaç gün bekleştiklerini yazıyor. Sonra da şunu:

“Bırakın Temmuz’da Moskova’ya gitmeyi, Mayıs’ta Atina’ya bile gidemedik. 25 veya 26 Mayıs’ta, özel olarak hazırlanan THY ‘Viscount’ıyla planlandığı gibi yola çıksaydık, Ege Denizi üzerinde Türk jetlerinin bizi yarı yoldan çevireceklerini sonradan öğrendik.”

Neymiş?

Türk jetleri, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın Atina’ya gitmekte olan uçağını, Ege Denizi üzerinde geri çevirecekmiş…

Öyle günlerdi o günler…

Artık ‘Soğuk Savaş’ bitti… Artık Sovyetler Birliği de yok… ABD de geçmiş yanlışlarından herhalde ders almıştır… Kaldı ki, karşısında halk desteği bulunmayan, sümmettedarik bir politikacı da bulunmuyor…

ΩΩΩΩ

Reklam

8 YORUMLAR

  1. Yazılarınızla kafamdaki soru işaretleri dağılıyor, hiç bir siyasi hesabı olmadığını bildiğim sizin gibi gazetecilerin analizleri bu yüzden çok önemli. Ancak lütfen özellikle darbe ve planlayıcıları hakkında daha çok yazın. Soru işaretleri havada kalmasın Üstad…

    • Selim bey düşüncelerinize aynn katılıyorum halk olarak kafalarımız gerçekten çok karışık sayın koru beyden benimde isteğim objektif yorumlarıyla bizleri bu konuda biraz aydınlatması, kafamızdaki soru işaretlerinin giderilmesine yardımcı olmasıdır. Tüm iyi insanlara saygı ve selamlar.

  2. Sayın Koru
    Sizin de zaman zaman referans verdiğiniz rahmetli Mahir Kaynak’ın analizlerinden kısaca derleme yapıyorum.
    2. dünya savaşı sonrasında ABD ve “müttefiki” SSCB anlaşma yaptılar. Batı Avrupa ve Türkiye ABD’nin, Doğu Avrupa SSCB’nin nüfuzuna girdi. İki müttefik devlet 1970 lerin ortasına kadar (Kennedy dönemi istisna) adına ‘soğuk savaş’ denilen dönemde dünyayı yönettiler. Menderes ve Demirel ABD yanlısı “devletçiydiler” o yüzden ABD’nin müttefiki SSCB ile işbirliği yaptılar. 1970 lerin ortalarından itibaren ABD, İngiltere; Avrupa ve Çin’de “küreselciler” hakim oldular. Soğuk savaş sıcak savaşa dönüştü (yeşil kuşak projesi, İran Devrimi, SSCB nin Afganistan’ı işgali, Türkiye’de 12 eylül 1980 darbesi v.s). SSCB dünyadaki değişimle başa çıkamayınca kendi kendini fesh etti, dağılan eski SSCB devletlerinde de küreselciler hakim oldular. 1990 ların sonlarına kadar küreselciler dünyada egemen oldular. 90 ların sonlarına doğru devletlerinin elden gittiğini gören eski müttefikler ABD ve Rusya’daki devletçiler anlaşma yaptılar. Kendi ülkelerindeki küreselcilere,İngiltere ve Çine karşı harekete geçtiler. Putin küreselcileri çok sert şekilde kovdu. ABD de ise devletçiler ile küreselciler arasındaki mücadele devam ediyor.
    Türkiye de ve dünya da olup bitenlere bir de bu yönden bakmak ister misiniz. selamlar

  3. Fehmi bey geçenlerde yazdığınız bir yazınızda Türkiye ile Rusya’nın arasının düzelmesinde Cavit Çağlar’ın etkisinin olabileceğini, devletin ikili görüşmelerde bu ismi görevlendirebileceğini yazmıştınız. Sizleri tebrik ediyorum. İki devletin arasının düzelmesinde Cavit ÇAĞLAR ismi etkili olmuş.

  4. 15 Temmuz öncesinde yapılan “Rusya ile ittifak” söylemlerinin ve planlanan Putin görüşmesinin Türkiye’nin ABD/Batı’ya karşı bir blöfü olduğunu düşünüyorum. ABD/NATO/Batı bu blöfü yedi ve Cemaat/FETÖ’yü tafiyeye muvafakat etti. Türkiye-Rusya görüşmesi bir blöften ibaretti ve Türkiye ABD/Batı/NATO’dan istediğini aldı ve Dış Politikada eksen kayması (Rusya ile İttifak) yaşanmadan, eski müttefikleri ile yola devam kararı aldı. Hal böyle olunca da, Erdoğan-Putin görüşmesi sonrası Putin yine “Arkadan hançerlenmiş” hissedecek ve Putin-Erdoğan görüşmesi sadece bir fotoğraf karesinden ibaret kalacak.

  5. Engin tarih bilgilerinizle bizim havzalamıza yeni bilgiler eklediğiniz içiçn teşekkür ederiz Sayın Taha KIVANÇ Bey…!

  6. Menderes Türkiye’yi ekonomik yönden güçlendirmek istedi ancak ABD petrol bölgesine komşu bir ülkenin ekonomik olarak gelişmiş olmasını kendi çıkarları için uygun görmüyordu bu nedenle Menderes’in çabalarını engelledi. Bugünkü duruma gelince petrol devri bitmek üzere ve ABD’nin Menderes dönemindeki tavrının petrol devrinin bitmesiyle değiştiğini söyleyebiliriz.

Yoruma kapalı.