Darbe girişimi 10 ay önceydi.. artık normalleşme zamanı gelmedi mi?

24
Reklam

Türkiye’de ilk yüz nakli ameliyatını gerçekleştiren Akdeniz Üniversitesi’nden tabip hocaların başına geleni duydunuz mu?

Benden duyun öyleyse…

Eş durumunda iki öğretim üyesi, ikisi de profesör, üniversiteden tam 14 hocanın ‘FETÖ üyesi’ olduğuna dair Antalya Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunmuş; 40 hocanın adını da ‘tanık’ olarak ekleyerek..

İhbarda bulunan karı-koca çift, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile meslekten ihraç edilen öğretim üyelerindenmiş…

Doğrusu ben bu olayın haberini gazetede okuyunca.. ne diyeceğimi bilemedim…

Bir başka üniversitede de, kendi kadrosunu elinden almak istediğini ileri sürdüğü iki öğretim üyesini, önce ‘Alevi’, sonra ‘PKK’lı’ diye ihbar eden biri, bu iki ihbarından sonuç alamayınca, bu defa ‘FETÖ’cü’ yakıştırmasıyla ihbarını tazelemiş…

Her ikisiyle ilgili değilse bile, biri hakkında dava açılmasını bu yolla sağlamış…

İki gazete haberi size…

Reklam
Mücadelenin bilançosu

Türkiye 15 Temmuz 2016 gecesi siyasi tarihinin en hain saldırılarından birine muhatap edildi. Darbe girişimine katılan askeri kadro ile onları teşvik ettiğine ve yönlendirdiğine inanılan sivil uzantıları ile kıyasıya mücadele ediliyor.

Mücadelenin bilançosu çok ağır: Aralarında çok sayıda generalin de bulunduğu asker yargılanmak üzere cezaevinde. Bürokrasi kadrolarında büyük bir temizliğe gidildi; 100 binden fazla memur tasfiye edildi. En büyük tasfiyeler ise Emniyet ve yargı kadrolarında yaşandı, yaşanıyor. Öğretmenler ve öğretim üyelerinden açığa alınan, görevine son verilenlerin gerçek sayısı bilinmiyor.

Son bir hafta içerisinde, önce 10 bine yakın, ikinci hamlede de 4 bin yeni isim tasfiyeye uğradı.

Mücadelenin hiç eksilmeyen bir yoğunlukla yürütülmesi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın tercihi; irtibatlı olduğumuz Avrupalı kurumlardan, NATO’dan ve ABD’den gelen eleştirilere rağmen, Cumhurbaşkanı Erdoğan, insanlara, FETÖ ile irtibatları varsa, kendi yakınlarını bile ihbar etmelerini istemekten geri durmuyor.

Darbe girişimi üzerinden 10 ay geçtiği halde her düzeydeki insanı tedirgin eden hava devam ediyor. Yüzbinin üzerinde yeni ismin bulunduğu kapsamlı bir listenin daha olduğu.. Sıranın siyasilere de geleceği.. gibi iddialar ortada dolaşıyor..

Tabii böyle ortamları seven ‘sayın muhbir vatandaşlar’ da boş durmuyor; onlar da Antalya ve Mersin’de üniversitelerde yaşandığı türden ihbarlarıyla kargaşayı daha da büyütüyorlar.

“Acımak yok” denildiği için de her ihbara kulak veriliyor, “Öyle olmadığını kendisi ispat etsin” anlayışıyla konuya yaklaşılıyor…

Boğucu bir hava var

Darbeciler ve onları arkadan yönlendirenlerin başarılı olsalardı ülkeyi etkisi altına alacakları türden bir hava bu. Oysa darbe girişiminin bastırılmış olması ve demokrasinin ayakta kalması daha farklı bir havayla karşılanabilirdi.:

Reklam

Operasyonda yer almış olanlar ile destekçilerine hesap sorulurken, onların bağlı oldukları düşünülen örgüte ‘meşru’ gözüyle bakıldığı dönemlerde, biraz da sevdikleri kadroların iyi gözle bakmalarından aldıkları cesaretle arka çıkmış, yardımcı olmuş kişilerle uğraşmayarak…

Merhamet gibi kutsal bir duyguyu göz ardı etmeyerek…

Evrensel hukuk kurallarından vazgeçmeyerek…

‘Kazan-kazan’ esası ölçüleri uygulanarak…

Hala bu yol tercih edilebilir; özellikle de referandumdan ‘Evet’ oylarının önde çıkması ve önümüzdeki dönemin yeni sisteme geçiş gibi hassas bir dönem olması sebebiyle…

Avrupa’dan gelmekte olan eleştirileri daha rahat göğüsleyebilmek için kurulacağı vaadinde bulunulmuş, haksızlığa uğradığına inananların durumlarını görüşüp karara bağlayacak komisyon bir an önce kurulup faaliyetine başlatılabilir sözgelimi.

Üniversitelerle ilişiği kesilmiş akademisyenler ve öğretmenler ile gazetecilerin durumlarına öncelik verilebilir…

Kaçmayacağı ve delil karartmayacağı belli olmuş kişilerin tutuksuz yargılanmasının önü açılabilir…

Ülkenin şu sırada en fazla ihtiyacı olan huzurdur ve bunu sağlamak da siyasetin görevidir. Huzurlu bir ülkenin siyasi kadroları önlerine çıkan iç ve dış sorunlarla daha iyi baş edebilir, sıkıntıların üstesinden gelebilir.

Hiç vakit kaybetmeden normalleşmenin yolları aranmalıdır.

Aksi halde, zaten zor yetişmiş değerlerimizin heveslerini kursaklarında bırakacak olumsuz gelişmeler yaşanmaya devam eder.

ΩΩΩΩ

Reklam

24 YORUMLAR

  1. Kim ne diyor bilmiyorum ama bu cemaatle irtibatlı ya da iltisaklı olanlar tek başına bunlar mı suçlu? Bu insanları oralara iten irtibat kurduran ya da iltisak saglatan bu ülkenin şartları değil mi? Sen devlet olarak yapılanmasına izin ver, yayılmasına izin ver, yaptıklarını alkışla, adına para bastır, gel diye serenat yap. Sonra sendikaya üye olmus diye ihrac et, bankaya para yatırmış ihraç et, derneğe üye olmuş ihraç et. Bu ihraç olanlarin %99.9 una vatana ihanet ettiremezsiniz. Ama bir günde herkes terör örgütü üyesi oldu. Ohh ne alaa memleket. Olimpiyatlarda ağlayanlar, mecliste savunanlar gel diyenler işinin başında devlet yönetecek ben üye olup sonra istifa ettiğim sendikadan dolayı ihraç olayım…( onun da tam sebebini bilmiyorum) Bana da ahmak olma şansı tanınsın. Zat-ı muhterem 15 temmuz dan sonra çıkıp öyle demedi mi? Isterseniz bana ahmak deyin ama ben şimdi anladim dedi. Ben neden kendime ahmak deyip de hayatıma bugüne kadar emeklerime zayi olmadan devam.etmek istiyorum…

  2. İnanın artık dertlerimi yazmaya bile elim gitmiyor. Ülkeye hiç bir inancım ve umudum kalmadı. Bir kurumda çalışıyordum, kurum içinde başarılı bir personel olarak çalışıyordum. Kuruma yeni başlayan personelin eğitimlerinde sürekli görevlendiriliyordum. 10 mesleki kitap ve onlarca mesleki makale çalışmalarım oldu. Kurum amirlerim tarafından sürekli takdir gördüm. 18 temmuz tarihli yazı işe açığa alındım herhangi bir soruşturma yürütülmedi ve 1 Eylül tarihinde ihraç oldum. Basında bahse konu herhangi bir kriter yok. Nerden geldiği belirsiz listelerce hukukta yeri olmayan iltisak ifadesi ile mesleğimden edildim. Hakkımda ne idari ne adli bir tahkikat yapılmadı. Ama maalesef hala suçumun ne olduğunu bilmiyorum. Özel sektörden çalışırken çok iyi teklifler almama rağmen maalesef şimdi her kapı korkudan kapanıyor. Toplum içinde bir yerde oturduğunuzda insanlar sizden korkuyor. Yan yana olmaktan veya görülmekten. Ayrıca SGK kayıtlarında khk ile ihraç yazıldı ölmeden canlı toprağa gömmek gibi. Derdimi anlatacak kapı yok. Tek inancım kaldı Allah. Allah başkasına muhtaç bırakmasın. Umarım Allah’ın huzunda kurulan mahkeme de hak hukuk yerini bulur.

  3. Maalesef ülkemize büyük bir tuzak kuruldu ve biz de bu tuzağa düştük.
    Çanakkale savaşında yüksek eğitim görmüş insanlarımızı, hatta lisede eğitim görmekte olan; deyim yerindeyse henüz bıyığı terlememiş gencecik çocuklarımızı cephelerde kaybetmiştik. Bunlar şehit olup ahirete göçtüler. Şimdi ise yüksek eğitim görmüş kalifiye elemanlarımızı işinden mesleğinden ederek diri diri mezara koymaya çalışıyoruz. İşin acı olan tarafı ise bu olayın perde arkasını herkes görmezden gelmeye devam ediyor. Bir zamanlar, akademik ünvana sahip olabilmek için bir yerlere yakın olmak gerekiyordu. Oraya yakın değilseniz kolay kolay akademik ünvan sahibi olamıyordunuz. Eğer potansiyeliniz yüksekse ve sizin mevcudiyetiniz iltisaklı birilerinin önünü kesecekse, yani rakip olma ihtimaliniz varsa hakkınızda olmadık işler çevriliyordu. Alnınız secdeden kalkmıyor bile olsa, yok hizb-ül islam, yok hizb-ül tahrir üyesi olduğunuz iddia edilerek hakkınızda polis takibatı başlatılıyor ve hayat size zindan ediliyordu. Ne yazık ki kimse işin bu noktaya geleceğini hesap edememişti. Bir ülkenin en önemli kaynağı olan yetişmiş insan gücü; ülkenin kalkınması için kullanılacakken hizipleşme ön plana çıkarılarak birbirlerini yok etmek için kullanılıyor.

  4. Ey cemaat mensubu kardeşlerim. Cemaatleşmenin temelinde, belirlenmiş bir hedefe varmak düşüncesi olduğunu elbette biliyorsunuz. Cemaatin patronu olan şahsın kutsallaştırılması, tayin edilen hedeflere varmak için seçilen yol ve yöntemlerin bağlılarca peşinen benimsenmesi, aksi davranışta olanların bir çeşit afaroza tabi tutulması, davaya ihanetle tecrit edilmesi, zamanla hareketin hedefe ulaşmak için meşru yol ve yöntemlerden uzaklaşılması, tevazu arkasına gizlenmiş şeytani bir kibire evrilmesi, müstevlilerle çıkar işbirliğine gidilmesi, demokrasi savunuculuğuna soyunurken cemaatleşmede katı bir hiyerarşiyi içselleştirmişim, darbeli yada darbesiz devleti ele geçirmeye odaklanması, bunu gerçekleştirmek için hak gasbını meşru kabul etmesi, örgütlenmeyi şeffaf yapmak yerine gizliliği esas alması, mensuplarının kurtuluşta katılmayanların dalalette olduklarına inanılması gibi bir çok yanlışın içerisinde olduklarını belirtmeliyim. TUSKON başkanının Başbakan’a meydan okuduğunda pervasızlığın zirveye, söylemlerin giderek zırvaya dönüştüğünü kimse görmek istemiyordu. Amerika’daki darbe goygoycuları darbenin çocuk oyuncağı olduğunu söylerken mensupların göğsü kabarıyordu. Halk yeni vesayet odağına izin vermedi. Daha doğrusunu söylemek gerekirse Allah bu ülkeyi Cemaat despotizminde korudu. Şimdi mağdur durumdaki pasif cemaatçilerin serzenişleri insan olarak hepimizi üzmektedir. Unutmamamız gereken bir Ayet mealini paylaşarak bitirmek istiyorum. “Başınıza gelenler ellerinizle yaptıklarınız yüzündendir”.

  5. Sikayetin detayina bakin bu kisiler kendi cikarlari icin herseyi kullanan kisilerdir. Bilimsel olarak yapilan isler ciddi elestiri alan ve haklarinda nitelikli dolandırıcılı iddalari yoğun olan kisiler. Yapilan nakillerdeki usulsuzlukler ve maddi cikarlar zaten ortaliga saçılmış durumdadır. Asıl sayın Koru şikayet içeriğine bakın. başka bir hastanede yapılmış işlemleri Üniversitede yapılmış gibi gösterip sayın Cb ve mülki erkanı halkımızı ve bilimsel camiayı yanıltmışlardır. Tabiki değerleri harcamıyalım ama sahte veriler ve reklamlarıda desteklemiyelim. Fetö veya değil bu arkadaşlar hakkında ciddi bilimsel ve maddi sahtekarlık iddaları yönetim tarafından kapatılmış ve ortalığa saçılmıştır. Maalesef Bu amaçları uğruna Fetö, pkk pyd ıra asala hersey olurlar. Antalya KOM şubede haklarında ciddi dolandırıcılık iddaları ile soruşturma açılmış ve meslekten ahlaksızlık nedeni ile atılan rektör tarafından soruşturmalar kapatılmıştır. Bu arkadaşlar yurtdışına ancak kaçıp usulsüz kazandıkları paraları harcarlar. Hastanelerin kapısından geçemezler. Adil ama objektif olun reklama kanmayın. Bırakın adalet mekanizmaları işlesin. Şikayet asılsızsa şikayet edenler bu arkadaşlar tarafından şikayet edilirler. Ama öyle bir eylemde bulunacaklarına dair bir işaret olmadığı gibi bulunamyacaklardır. İsterseniz arayın sorun. Yinede bu konuyu acil gündeme getirmeniz de cok ilgi çekici.

  6. Masum insanları linç edenleri de bilip bilmeden genelleme yapanları da bir mağdur olarak Allah’a havale ediyorum .Onlar da yaşattıklarının bin mislini yaşamadan gitmesinler.Allah ne güzel hüküm verendir.Allah ‘a şükür zulmeden değil zulme uğrayanız.Bundan güzel gönül rahatlığı yok.

  7. Bence Türkiye’nin başına gelen en büyük felaket 10 ay önce 15 Temmuz faciasını yaşamış olmamız değildir. Felaketin bundan daha büyüğü Fetö örgütünün kurulmuş olması ve bunun farkına geç varılmasıdır.

    Yaşanan gelişmelere ve yapılan mücadeleye ben bu perspektiften bakıyorum.

    Her hal ü karda adaletten ayrılınmaması ve suçsuz insanların mağdur edilmemesi vicdanı olan her insan gibi benim de dileğimdir.

    Ancak söz konusu örgütün topyekun Türk halkını mağdur ettiği de gözden uzak tutulmamalıdır.

  8. yazacak kelime bulamıyorum. acınacak bir durumdayız. bir ulke yetiştirdiği bilim adamı, teknik personeli, savunma ekipmanları ve insanlarıyla adalet sistemiyle vardır ama maalesef şu an hiçbirinden sözedemeyız. şu an devleti yönetmeye aday olan insanlar 3-10 yıl içinde aynı şekilde yargılanacak ve magdur olduklarını dile getireceklerdir. ve ben asla ama asla acımayacağım. nasıl ki referandumda gerçekte yuzde 35 evet çıkmışsa bir sonraki seçimde bu oranın yüzde 20 yi geçmeyeceğine adım gibi eminim. devlet yonetmek şahsi kararlar almayı gerektirmez. devlet adamı asla taraflı olmaz ve devlet adamı asla ama asla önyargılı davranmaz. devlet adamı taraf tutucu değil adaleti sağlamaya çalışmalı. kulaktan dolma bilgileri kimse kulağa asmıyor ama devlet kademesi şu an fısıltılarla yonetilliyor. bu kadar fetö sempatizanı olsaydı akp nin bir önceki oy oranıda yüzde 20 yi geçmezdi eminim. şu an tarafımca ve insanların büyük bir kısmınında benım gibi düşündüğünü biliyorum. bu yapılan yanlışların bilerek veya bilmeyerek 20 yıl sonra acısı hissdilecek belkide herkesin deyimiyle 40 yıl sonra. ama bilinçli politika uygulandığına eminim. su an karşı duranda taraf duranda aynı yere hizmet ediyor . amerika elinde olan 2 kozu oynadı birini güclü birini güsüz ilan etti. tam terside olabilirdi. allah herkese akıl fikir versin. içimizdeki zübükleri temizlemeden ülke düzelmeyecektir. yine görev vatandaşa düşüyor. zübükler temizlenmeli. bir kemal sunal hayranı olarak zübük kelimesini kullanıyorum

  9. “Koyun,can derdinde,kasapier derdine.””Sürü elden gitti,sen alaca danayı arıyorsun.” “Değirmeni sel bastı,sen çıkrığı arıyorsun.” anlayana.alana!

  10. Size gelip ağlayanlara acımayın acırsanız acınacak hale gelirsiniz. Bu nasıl bir ruh hali böyle düşünce tarzı sağlıklı bir düşünce değil Allah hepimizin yardımcısı olsun Ümidimiz sıfır.

  11. İki ay daha beklemek öngörülmüş olabilir: 12 ay sonrası, yani sene-i devriyesi… önemli olaylarda bu tarih bilindiği gibi kilometre taşıdır. Bir de fantezi yapayım; “devriye” kelimesi korumacı anlamıyle düşünülünce, varsayımım, anlamca zenginleşebilir. Bu girizgahtan sonra,size dönerek ben de zat-ı alinize müsaadenizle sormak isterim: Siz, neyi bekleyip de, kaleminizi serbest bırakmadınız, frenlediniz ?.. Yoksa, “devriye”lik hesabı mı yaptınız?.. Böyle ise, bu, zor bir tercihti. Hyde parkta ki “üç silahşörden, biri Cumhurbaşkanı,ikincisi C.Başkanı danışmanı olmuşken, yalnız kalan üçüncüsü(!)nün tek başına kahramanlığa soyunamayacağı söylenebilir. Yapılabilseydi, asıl kahramanlık olurdu şüphesiz…
    “İtirazım var” diyerek belalı 15 Temmuz gecesini sorgulamağı cesur yürek işi sayıp, ayrı tutarsak yine de sorulacak sakıncasız pek çok soru vardı, hala da var. Sayın
    Koru, mustağrib, muzdarip, mağdurlar kitlesi olarak kendimize yakın isimlerden kabul ettiğimiz KORU; bizlerin şahsında hukuku adaleti beklentimizi karşılayacak ölçüde maalesef karşılamadı, korumadı! İnşaAllah, bundan sonra gerçekleşir. Sürç-ü lisan eyledimse affola der selam ve saygılar sunarım.

    NOT:”Gönül dostundan küser” özlü sözü mazeretimdir.

    • Izdırap çeken muzdarip,ihtiyar kafamın azizliğine uğrayarak,batı hayranı “mustağrip olmuş.halbu ki tam tersidir..
      Düzeltir,özür dilerim.

    • Kıymetli Orhan bey,üslubunuzdaki nezaket ve nezahet için teşekkür ederim.Bu günlerde ağzı misk kokan insana hasret kaldık.meramınızı bir buket çiçek gibi muhatabınıza sunmanız pek bir güzel olmuş.
      korkunç bir travmayı toplum olarak yaşıyoruz.Bir çok mefhumun zıddına nasıl inkılab ettiğini gözyaşlarıyla müşahede ediyoruz.hak ve batılın seçilemediği bu günlerde hakkın sesi olan yürekli kalemlere şiddetle muhtacız.Sn koru’nun daha cesur daha sadra şifa yazılarını sabırla bekliyoruz.Beklentileri karşılamadığı fikrinize katılıyorum.Israrla beklemeye devam edeceğiz.

  12. Akil var mantik var, 150 bin kisiden bahsediyoruz, devletin icinde cesitli kademelerde. Bu kadar insan gercekten “cani gonulden” bu olusuma bagli olsa hic darbenin basarisiz olma ihtimali olur muydu? Hatta darbeye gelene kadar simdiye kadar ne hukumet, ne iktidar ne AKP kalirdi. Bu tutarsizligi kimse gormuyor mu?

    Enteresan bir not: Dun Ersoy Dede’nin kose fotografindaki ceketine nukteli bir gonderme yapmistim. Bugun de kendisi Sayin Fehmi Koru’ya aklinca laf yetistirmeye calismis, cok haksiz, mantiksiz, tutulacak tarafi olmayan bir bicimde. Kendisi tan bir “ornek” “yandas ve cop adam”. Ne gunlere kaldik, boyle turunun “kusursuz ornekleri” eskiden sadece komedi dizilerinde olurdu.

  13. Fehmi bey bu yazınız için çok teşekkür ederim. Darbeyle en ufak bir ilgim yokken hatta darbe girişimi gecesi sabaha kadar başarısız olması için dua etmişken ve Fetöcü de değilken ihraç edildim. Hakkımı arayacağım bir merci de yok. Geçen yıla kadar çeşitli ödüller alan bir akademisyen iken şimdi twit atarak hak mücadelesi vermeye çalışıyorum. Yazık değil mi bu kadar eğitimli insan gücünün heba edilmesi? Çaresizlik o kadar ağır bir duyguymuş ki…Belki sizin gibi duyarlı gazeteciler kamuoyu oluşturabilir. Çok sağolun ve lütfen bu meselenin peşini bırakmayın.

  14. Çekmemiştir İslam, İslamcıların elinden cektigı kadar. Bu kadar insanın ekmeğini elinden alanlar,acırsanız acınacak hale gelirsiniz diyenler bu yapılanları İslam hukukuna göre mi yapmaktadır merak ediyorum.Savasın bile bir hukuku vardır ama bu yapılanlar sanki kan davasına dönüştü.Bu uygulamaları gören batılılar eminim bize gülüyorlardır.İslam coğrafyası uygulamalarını görenler İslam hakkında ne düşünüyorlardır çok merak ediyorum.

  15. ilk kez fetö konulu bir yazınıza tamamen katılıyorum özellikle son paragraflara belirtilen maddelerin acilen hayata geçirilmesini temenni ederim ama elbette Avrupa dan gelen eleştirileri rahat karşılamak için değil bu ülkenin masum olan insanları bunu hak etmediği için.
    çok büyük bir tehlike karşısında olduğumuz unutulmasın 40 yıllık bir yapılanmanın bilançosunun zaten hafif olma şansı yok sayı meselesine takılmak doğru değil ama akla karanın karışmasına razı olmak ta mümkün değil….

  16. Maalesef gelmis oldugumuz bu durum insanlarin vicdanlarini sizlatmiyorsa toplum olarak bitmis durumda sayilabiliriz.cok yazik ki bizlere bu olup biteni sukunetle karsilayip hicbir sey yapmiyoruz.vicdanlarin kor oldugu bu durumu kabullenmek icimizi sizlatmali.ilahi adaletin gerceklesecegi gun bu adaletsizlikleri yapanlarin yuzunu gormek isterim.

  17. Başta şu hain darbe girişiminde bulunanların haberi olanların yardım edenlerin en ağır cezaya çarptırılması gerektiğini söylemeliyim aksi halde şehitlerimizin kemikleri sızlar bunu dedikten sonra gelelim uygulamalara o kadar büyük haksızlıklar var ki ak parti kendi tabanını bitiriyor ne yapılmaya çalışılıyor anlamış değilim somut delil olmadan ihbarlarla insanların aç bırakılması dahası çoluk çocuğuyla bunu herkes görüyor ama maalesef sizin gibi ehli vicdan sahibi az..

  18. Sayın Koru’nun dünkü yazısıyla alakalı yorumu ve bekir beye cevabı bugün vermek istiyorum.

    Ak Parti ortak akıl olarak kuruldu. Bu akılın temelini Refah partisinin kapatılmasıyla kurulan Fazilet partisinden ayrılanlar oluşturdu. Bunlardanda 3 kişi önplana çıktı.

    1. Erdoğan
    2. Gül
    3. Arınç

    Bu demek değil Beşir Atalaylar vs. figurandı. Onlarda çok etkili isimlerdi sadece bu isimlerden 1 adım gerideydi.

    Eğer Ak Partiyi vücuda benzetcek olursak Sayın Erdoğan bu partinin kalbi , sayın Gül beyni (cuma günü bir kez daha gösterdi bunu) ve Arınç da vicdanı olurdu.

    Kalpsiz vücud yaşamaz, beyinsiz organlar hareket etmez, vicdansızda doğruyu yanlışı ayırmakta zorlanır.

    Büyük bir kısım Arınç için fetöcüden vicdanmı olur der. Aldatılanların en büyüğünün ve dünyası yıkılanın Arınç olduğunu düşünüyorum. (Tabi kalpleri ancak Allah bilir)

    1960 da tarafsız Cumhurbaşkanlığı geldiğinden beri bu görevi yerine getirenlerden sadece Gül taraf olmasına rağmen her kesimi rahatlıkla kucaklamıştır. Tarafsız oldum demesi bu sebepledir. Hükümetle farklı düşündüğünde bunu belirtmiş fakat idarenin hükümette olduğu bilinciyle diğer cumhurbaşkanlarında olduğu gibi sorun çıkarmamıştır.

    Bekir bey “Birilerine kırılmış olabilirsiniz,birileri sizi üzmüş olabilir.Ama sizi,bakanlık,başbakanlık,
    cumhurbaşkanlığı makamlarına taşıyan partinize karşı bir teşekkür borcunuz yok mudur?” diyor.

    Acaba Akpartimi sayın Gül’ü bir yerlere getirdi yoksa Sayın Gül mü Akpartiyi. Acaba Sayın Erdoğan için Akparti Erdoğanı başbakan, cumhurbaşkanı yaptı denebilirmi. Erdoğanda Gülde kendi birikimlerini kullanarak Akpartiyi bir yerlere getirdiler ve aynı birikimler onları başbakan cumhurbaşkanı yaptı.

    ” Şayet sayın Gül’ün Ak Partiye
    mensubiyeti devam ediyorsa ve partisine
    karşı bir görev sorumluluğu var idiyse ,bu görev,1Kasım seçimlerinde ve referandumda yerine getirilmemiştir. ” demiş bekir bey.

    Referandumla ilgili hem ülke hemde Akparti için zararlı olduğunu düşünüyor olamazmı. Bu zihniyet kendimiz gibi düşünmeyen insanları yok saymak değilmi. Fehmi beyin dediği gibi paketin faydasına inanmayan insanların suskun kalması partinin yararına olmuştur. Zira insanlar aptal değil karşısındakinin bir şeyi yürekten savunup savunmadığını anlamasın.

    Akparti tek başına girdiği referandumlarda karşısında MHP, CHP ve hdp olmasina rağmen %60 civarinda oylar aldi. Bunda %51 çıktıysa demekki bizim getirdiğimiz taslakta ve söylemlerimizde sorun vardı diye hiçmi düşünülmez. Akparti bu zamana kadar aldığı oyların hepsinde söylemleri demokrasi, özgürlük ve ekonomi üzerineydi. Ya şimdiki…

    Bekir bey ” Ak Parti küskünlerinden birileri yeni bir parti kurabilir.Ama sayın Gül’ün böyle bir girişim içerisinde yer alması yakışık almaz, vefa duygusunu zedeler.Zira partisi Gül’ü, bir faninin gelebileceği her makama getirmiştir.Bundan daha ötesi yoktur. ” demiş.

    Sayın Gülün parti duygusu nasıl vefa duygusunu zedeliyor. Acaba Fazilet partisi Akparti kurucularını bir yere getirmemişmiydiki vefasızlık yaptılar sizin deyiminizle. Neden partilerinin içinde kalıp davalarını yürütmediler de ayrılıkçı fikirlerle yeni parti kurdular.

    Sayın Gül yaptığı açıklamalarıyla büyük bir devlet adamı olduğunu göstermiştir. Buda onun neden o makama geldiğinin göstergesidir.

    • Önce şunu ifade edeyim: Gül’ü severim, sayarım,başarılı bir devlet adamı olduğunu kabul ederim. Ak Partinin başarısında önrmli bir payı olduğunu da kabul ederim.Ama,Ak Partinin Gül’ü bazı makamlara değil de,Gül’ün Ak Partiyi bir yerlere getirdiği tezini kabul etmem.

      1 Kasım seçimlerinde Ak Parti %50 civarında oy aldı. Sayın Gül’ün 1 Kasım başarısına bir katkısı olmadı.

      “Ak Partiyi bir yerlere getirdi” ifadesi sadece Erdoğan için doğrudur. Karizmatik bir lider olması dolayısı ile. Ancak Ak Partinin başarısı ortak aklın başarısıdır. Erdoğan karizmatik şahsiyeti ile kitleleri arkasından yürütmüş, Ak Partinin yüksek oranda oy almasını sağlamıştır.Ama Ak Partinin parti olarak başardığı icraatları tek başına O da başaramazdı. Hizmet bir ekip işidir.

      Öte yandan Fazilet Partisi sayın Gül’ü sadece bakanlık makamına getirebilmiştir. Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı çok özel makamlardır.Dünyevi bir makam olarak her faniye nasip olmaz.Özellikle Cumhurbaşkanlığından öte bir makam yoktur.Abdullah Gül,Türkiye Cumhuriyeti kurulalı beri o makama gelen 11 kişiden biri olmuştur. Bu büyük bir şereftir. Ve bunu partisine borçludur.

    • Çok güzel ve açıklayıcı bir yorum Sayın Abdullah GÜL’ü anlatmak için kitap yazmak lazım. Bekir bey gibi düşüneneler AKP nin gerçek değerlerinin farkında değiller.Tarafsız düşünemiyorlar.Sizi bu güzel yorumunuzdan dolayı tebrik ediyorum.

      • Ben meramımı anlattığım kanaatindeyim.Sizin söyledikleriniz
        (aslında söylediğiniz bir şey yok)
        benim söylediklerimin bir cevabı
        olmuyor.

Yoruma kapalı.