Dindarlık artıyor, solculuk azalıyor; bugünün tablosu bu… Anlamı ne peki?

19
Reklam

İlginç bir ülkeyiz ve bu ülkede yaşayan insanlarımız –bizler– ülkemizin bu özelliğini daha da ilginçleştiriyoruz.

Kendimizi tanımlamayla başlıyor ilginçliğimiz. Kendimizin ne olduğuyla ilgili olarak bile çabucak kanaat ve eğilim değiştiriyoruz.

Araştırmanın en ilginç sonucu

Üç yıl önce (2015’te) kendisini ‘dindar’ olarak tanımlayanlarımızın genel nüfus içerisindeki oranı yüzde 14.7, ‘Cumhuriyetçi-Kemalist’ olduğunu söyleyenlerin oranı yüzde 25.4 iken, şimdilerde “Ben dindarım” diyenler yüzde 27.6’ya yükselirken, “Cumhuriyetçiyim, Kemalistim” diyenler yüzde 15.5’e gerilemiş…

Sosyalistlerimiz 7.3’ten 2.0’a, ulusalcılarımız da 2.9’dan 2.1’e gerileyerek azalmış…

Bu sonuca Kadir Has Üniversitesi’nin her yıl yaptığı ve bu zamanlarda kamuoyuyla paylaştığı Türkiye Sosyal-Siyasal Eğilimler Araştırmasına bakarak vardım.

Elimde başka ülkelerle ilgili aynı konuda yapılmış bir araştırma yok; ancak sadece sezgilerimle bile bu alanda rekorun bizlerde olduğunu söyleyebilirim.

Önemli mi bu kadar çabuk kanaat değiştirmek?

Elbette önemli. Bir yönüyle, saplantılı olmayan, önüne getirilen tartışma konularına kulak veren ve haklı ile haksızı ayırırken kendi tarafını da haklı gördüğünden yana belirleyebilen, durduğu yerde sabit kalmak yerine her seferinde kendini yeniden tanımlayabilen cevval bir halk olduğumuzu ortaya koyuyor bu araştırma.

Reklam

Bir başka yönüyle de, ele avuca sığmayan ve bu sebeple de politikacıları politika belirlemede zora düşüren bir toplum olduğumuzu.

Kendimizi etkilenmeye açık tutuyoruz.

En ciddi tehdit ABD’den, AB yanlısıyız

Aynı araştırmadan bir başka sonuç: Geçen yıl Türkiye’ye tehdit oluşturan ülkeler listesinde ilk sırada yüzde 73.3’lük oranla İsrail bulunuyordu; son araştırmaya göre en büyük tehdit (yüzde 64.3 ile) ABD’den geliyor… (İsrail yüzde 61.4 ile ABD’den sonra.)

Hiç vakit kaybetmeden araştırmanın Avrupa Birliği (AB) ile ilgili sorusuna verilen cevaplara göz attım.

O da şaşırtıcı bir sonuç olarak karşıma çıktı: Avrupa ülkeleriyle bu kadar kavga-gürültüye rağmen, AB’ye destek bir önceki yıla göre son yıl artmış ve yüzde 59.2’ye çıkmış…

Şaşırtıcı değil mi her 10 kişiden 6’ımızın AB yanlısı olması?


Araştırmadan siyasi partilere bir başka mesaj da ekonomi konusunda. “Türkiye’nin en önemli sorunu nedir?” sorusuna verilen cevaplarda “Terör” (yüzde 29.0) ve “FETÖ” (yüzde 18.1) hala en önde görünseler de, “İşsizlik” veya “Hayat pahalılığı” cevaplarını verenlerin oranında ciddi artışlar hemen fark ediliyor: İşsizlik yüzde 10.5’tan 17.0’a, hayat pahalılığı ise yüzde 9.8’den 13.2’ye yükselmiş görünüyor.

[Dikkatle üzerinde durulması gereken bir tablo da şu: ‘Hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması’ konusunu önemsemiyor halkımız; bir yıl önce yüzde 4.8 imiş bu konuda hassas olanlarımızın oranı, bu yıl yalnızca yüzde 3.9.]

Reklam

Ekonomi algılamasındaki değişim günlük gerçeklere uyuşuyor, peki ya kimlikle ilgili radikal değişiklik?

Bana göre, kendini tanımlamada yaşanan değişiklik de yine güncel kaygılar ve umutlarla yakından ilişkili.

Araştırmanın geçen yılın son 20 günü ile bu yılın ilk haftasında (11 Aralık ile 7 Ocak arasında) yapılmış olduğunu hatırlatayım. Afrin’e askeri müdahalenin gündemi işgal ettiği günümüzde yapılmış olsaydı, daha da radikal bir değişme tablosuyla bile karşılaşılabilirdi.

Politikacıların çıkaracağı ders

Değişimde en büyük payın halkın güvendiği kurumlar arasında en düşük puanı alan medyaya ait olduğu kanaatindeyim.

En çok polise (62.3), jandarmaya (60.8), orduya (60.0) ve Cumhurbaşkanlığına (56.5) güvenilirken, medyaya güven yüzde 35.0’da kalıyor. (Bir önceki yıl daha da kötüydü bu oran: 15.1).

Güvenmiyor medyaya halkımız, ancak yine de, başkaca öğrenme vasıtası bulunmadığı için, gelişen olaylarla ilgili bilgileri aldığı medyanın kendisine sunduklarından etkileniyor.

İktidar ve muhalefetin bu araştırmadan çıkaracakları en önemli ders bence şu: Halkımız tuttuğunu sonuna kadar tutma derdinde değil; günlük olaylar (ekonomi, terör, yurt içi ve yurt dışı gelişmeler) ile yakından ilgili olarak kanaatlerini, eğilimlerini ve doğal olarak tarafını belirlemekte hiç zorlanmıyor.

Bugünkü eğilimler bugünkü gelişmelerle ilgili; yarın bu gelişmelerde taraf değiştirmeyi gerektirecek çapta ciddi değişmeler yaşanırsa, halkın kanaati de onunla birlikte değişebilecek demektir bu.

Oylar hiçbir partinin cebinde değil sizin anlayacağınız.

ΩΩΩΩ

Reklam

19 YORUMLAR

  1. Dindarlık artıyorsa buna paralel olarak niye ahlaklı bir toplum olamıyoruz.Yoksa dindarlıkla ahlaklı olmak arasında bir ilişki mi yok?

    • Artan içi boş bir dindarlık olunca ahlak solda sıfır kalıyor da ondan…
      Halkımız çabuk adapte oluyor. İktidarda dindar geçinen birileri olunca herkes dindar görünüyor.
      İktidara solcular gelsin de sen milletimizi o zaman gör.
      28 Şubatta yaşadık.
      Asker muhtırayı verince bir anda herkes Atatürkçü laik kesilmişti.

    • Hocam ben sorduğun haklı soruyu hayatımdan örnekle sana açıklayayım. Değişik işyerlerinde çalıştım . Dindar patronumda dinsiz ve solcu patronum da oldu. Dindar patronum kullanılması gereken sac kalınlığını çalarak daha ince sac kullanırken , solcu ateist dediğimiz patronum ise teknik ne gerekiyorsa onu yap derdi. Kul hakkı yemezdi. Şimdi Allah rahmet eylesin ikisi de rahmetli oldu . Birisi dindar ve ahlaksızdı , diğeri ise dinsiz ve ahlaklıydı.

      • dine göre, rahmetli olanlardan dindar ve ahlaksız olan ahlaksızlığı ölçüsünde zarar görecek dinsiz ve ahlaklı olanda dinsizliği ölçüsünde zarar görecek…dindar ve ahlaklı olanlarla dinsiz ve ahlaksız olanlara rast gelmediğiniz için ben de mevzu etmiyorum.

      • kardeşim eğer her dindar dürüst ahlaklı yalan söylemeyen v.s. olsa idi yüce Allah insanları hesaba çekmesine gerek varmıydı imanlısın geç cennete imansızsın geç cehenneme doğrumu ? halbuki Allah MUTLAK adildir. boynuzsuz koç boynuzlu olandan hakkını alacaktır

    • sevgili kardeşim 80 yıldır unutturulmaya çalışılan değerler (ahlak dürüstlük empati gibii)bir günde oluşmaz dimi 5 yaşındaki çoçuğun otomobille ıstanbula gideriken daha gelmedikmi demesı gibi b i ş e y olmuyormu şakamsı idi. Buraya kadar : milletin imanı taklididir tafsili ve tahkiki imana geçtikçe zamanla oluşur parantezin içindekiler

  2. Fehmi Bey, siz bu anketin AKP genel merkezinde yapılmadığından emin misiniz?
    Bu anket “Türk” insanının iradesi ve aklı ile alay edercesine birilerinin önceden hazırlayıp (tıpkı tek kalemden çıkan yazılar gibı) bunları eline verilmiş bir ankete benziyor.
    Bizde Vatanseverlik, dindarlık ve hayırseverlik yer değiştirdiği gibi anketler de yer değiştirdi.
    Hayırsever iş adamı uğruna notalar verdiğimiz, cari açığımızı kapatan baş tacımız gibiler dururken, kalkıp da insanlara Kur-an ayetlerini açıklayan, dini ve ilmi tahsil yapip insanlara Allah’ın adeletini ve emirlerini öğretenler, Furkan Vakfı gibileri de kim oluyor?
    Üsdelik de hücrelerinde tam tamına 3’600 Türk Lirası bulunup (TC Devleti tarafından el konulmuştur.)
    Başkanın da ne oluyor da bu ülkenin en son teknoloji ile donatılmış zindanlardaki konuklara yapılan hizmetleri eleştiriyor ve yanlış deme cesaretini kendinde görüyor.
    Gerçi, konuşurken kendisinin de oraya gönderileceğini hatırlatarak o konuşmasını tamamlamıştı.
    Birileri milletin aklı ile alay etmeyi biraksın da, biraz da İran ve Rusya’nın Türkiye için hazırladığı tuzaklardan bahsetsin.

      • Kullandığıniz kod isim vatansever değilde hükümet sever olursa yorumlarinizla daha uyumlu olur.

  3. Dindarlık artıyor, deniliyor. Doğru. Kapalı kadınların ve sakallı erkeklerin fazlalığı buna işaret ediyor. Fakat suç oranında aynı oranda bir azalma var mı? Gerçek dindar toplumlar Allah korkusundan dolayı daha salim bir ortamda hayat sürerler. Bizde de durum aynı paralelde mi? Anketteki bu sonuca insanın inanası gelmiyor.

  4. Didem hm sonucu çok güzel bağlamış. Fakat, bu adamlar, imrendikleri Batılılar gibi, hak arayıcıları değil, GENİŞ KİTLELERE ÇALIM SATAN, Yaşadığı ile söylediği bir olmıyan münafıklardır. Suallerinizin hesabını versinler. Meslekdaşlarından ilaç firmalarına satılmış olan var mı ? Varsa kaç kişiye işlem yapmışlar ? ? Hep Devlet takip edecek değil ya. Disiplin Kurulları ne işe yarıyor ? Kaç meslekdaşları hakkında yanlış ve yersiz kürtaj ve sezeryan sorgusu yapmışlar ? İtin biri – galiba polislere karşı – ameliyatınızı yapmam diye hem terbiyesizlik yapmış, hem de SÖZ verdiği Meslek ilkelerini ihlal ve görevini yapan memuru tehdid etmiş. Cumhuriyet Aydınları ‘ nın çoğu böyle, eskiden daha çoklardı. Bunlar eski ” Yunan asilzadeleri”ne benzerler….

  5. Solun azalması hiç mantıklı gelmedi, ohal donemindeyiz sol nasil azaliyor? Sol bu tip devirlerde artar asıl, insanlar elestirdikce sola kayarlar, mutsuzlastikca sola yönelirler. Iktidarda kendini sağ dindar milliyetci muhafazakar ataturkcu olarak tanimlayan bir parti var, partinin her başarisizliği solu artirmasi lazim. Ama türkiyede sol diyince millet ulusalci kemalistleri ve beyaz türkleri anliyor.

  6. Ahmet Kemal beyi isabetli tesbitinden dolayı tebrik ederim. Evvelki dönemlerde, “YÖNETİM KURULLARINI YÜKSEK Maaş ve rüşvetlerle işgal eden Paşaların DIPÇİK desteği ile halk üzerinde baskı kuran ” Solculuk ve Atatürkçülük azalıyor, fakat dindarlık artMIyor.Ama şurası da bir gerçek, “siyasal İslamcılar (nam-ı diğer), dini ve siyaseti kişisel menfaatine alet edenler, dini bir aksesuar, garnitür kabul eden İSTİSMARCILAR ve din CAHİLLERİ artıyor, fakat, HAKİKİ İslam geriliyor, Allahın beğendiği Müslüman azalıyor. SAHTE İslam ve MASKARA Müslüman ÇOĞALIYOR.
    Bu yüzden de CEMİYETTE HUZUR git-gide YOK oluyor. Cemiyet Hayatına yön veren, farkında bile olunmadan huzuru ve SUKÜNU temin eden, NAMUSU ve kadını KORUYAN Hz. Peygamberin SÜNNET ve Hadisleri – SİNSİ İSLAMSEVMEZLERCE TÖRPÜLENDİKÇE – Cemiyetin ahlak ve Birlik-beraberliği kayboluyor.
    Sünnetsiz-Hadissiz bir İslam topluluğu düşünülemez. Bir eski Bakanımız, ” ETİKET değiştirmekle malın VASFI (kalitesi) değişmez” diyordu. Öyle de, lafla, isim taşımakla Müslüman olunmaz, kripto (sahteci)
    olunur. Eskiler HELAL PARA ile YAĞLI kuyruk YENMEZ (pahalı,lüx harcama) derlerdi.
    Eğitim :
    Milli Eğitim BAKANLIĞI ya adının sahibi olmalı, yahut da adı, “öğretim Bakanlığı” olarak değiştirilmeli. Öğretimi becerdiği de şüpheli ya. Herkese okuma zorunluluğu da kalkmalı. Memleketin çırak, kalfa ve ustaya da ihtiyacı var. Sanayi elemen sıkıntısı çekip duruyor. Kabiliyetler farklıdır.
    El kesesinden, BİRden fazla -BEDAVA- Okuma Özgürlüğü ! de kaldırılmalıdır. Benim vergim (kıt kaynaklar) kimsenin keyfine zevkine alet edilmemeli

    GERÇEK İslam ;
    – Kapkaççılığı,
    – Göz boyamayı,
    – Fırsatçılığı,
    – Fesatçılığı,
    – Kolaycılığı !
    – BELEŞCİLİĞİ,
    – KULa kul olmayı,
    – Sahteciliği,
    – Haksız zenginleşmeği,
    – HARAMIN her türlüsünü
    – Bencilliği
    kesinlikle RED eder.

    GELEİLİM ARAŞTIRMA ve İSTATİSTİKLERE :

    İSTATİSTİKLER de yalan söyler !
    İşsizlik İstatistikleri, Ülkemizde gerçeği YAKALIYAMIYOR. İşsizliğin bu kadar yüksek olduğunu sanmıyorum. Biz Halkın içinde insanlarız. İstatistiklerde işsiz görünen kişi ;
    – ya bir yerde fiilen – belki kaçak olarak – çalışıyor, kayıtlarda işsiz görünüyor,
    – veya bir yerde ortaktır, resmiyette görünmüyor,
    – veya kendi şişinde, köyünde çalışıyor, kayıtlarda işsiz görünüyor,
    – olabilir ki, iş var, işi, yahut ücreti beğenmiyor,
    – veyahut da bir yerde okuyor, gene işsiz görünüyor,
    – ………
    olabilir.

    Avrupa Biriği (AB) ve ABD Yanlısı mıyız ?
    Memleketimizde, oyların % 30-35’i daima oynaktır. Bu kişiler takım tutmaz, saplantısı yoktur. Doğruyu, Haklıyı, dürüstü, hizmet ehlini araştırır, tanıyabildiği ölçüde. Bahsettiğiniz araştırma belli muhitlerde yanlı yapılmadı ise, bugünlerde yapılsa AB de, ABD de güme gider. O sinsi “haçlı zihniyetini bu aziz Millet, son hadiselerle, daha yakından tanıma fırsatı buldu.
    Buna rağmen, görülüyor ki, “hak ve özgürlükler” konusunu ŞAMATA haline getiren ve halkın iyi duygularını sömürenler, ÇOK AZ ! sayıda “aydın”!- ile hayvanlar kadar- sınırsız Özgürlük istiyenlerdir.
    Bu kişiler Eski İtalyan Başbakanı Berlisconi’nin deyimi ile – Batı rüzgarlarına yelken açan – Feministlerle komünistlerdir. Bu asalak kesimin MİLLİ MÜCADELEYİ veren MİLLET nezdinde yeri ve İTİBARI YOK hükmündedir,zaten. Sermayeyi de Milletin ÖZ EVLATLARINA KAYDIRMAK lazım.

    MEDYA ve politikacıların çıkaracağı Ders :

    Bu türlü anketlerde bile, en düşük puanı alan MEDYAnın, ne kadar tabansız, Milletten kopuk, Batı
    beslemesi ve temsilcisi olduğu (Can Dündar gibi) ayan-beyan görünüyor. Millet de feraseti güçlüdür. Bu Medyanın kirli işleri ortaya dökülmeli, milli eğerleri, HAYA ve Namusu, genel alhlakı ifsat eden (bozan)
    yayınları yasaklanmalıdır ; bilerek kasıtla yapılan bu yayınlar kalkı BİLEREK ve ŞUURLA yanlış YÖNLENDİRİYOR. Bakılırsa, ortada, apaçık bir Anayasa ihlali vardır. Mevcut Hükumetin EN ÇOK ihmal ettiği bu nevi Anayasal Görevlerdir.

  7. Tayyip rejiminin korkusundan millet dindarım demiş. Bizim millet asla araştımacılara gerçek düşüncesini söylemez. Bu araştırmanın sonucuna güvenilmez.

  8. Cumhurbaşkanlığına %57 güveniyorsa halk sn.c.başkanı niye mhp ile ittihad derdine düştü; ona verilen anket sonuçları daha mı farklı acaba?

  9. rusya üzerinden türkiye yi putin üzerinden erdoğanı okumak zor oluyordu ama anketler üzerinden okumak ta kolay değil…
    mesela dindarlık artıyor mu. emin değilim. suç oranları, öldürmeler, kadın cinayetleri, çek senet dolandırıcılıkları, kavga vs oranları aynı şeyi söylemiyor…kemalizmin azalması dindarlığın artışından daha anlaşılır zira öfkeli olmak gibi bir anlamaya taşıdılar. sosyalizm ve ulusalcılık keza. herşeye öfkeli olanlara Kemalist ya da ulusalcı diyorlar öfkeli olmadıkları kısa zaman aralıklarında da alaycı olanlara…
    fikir değiştirmenin pek erdemli olmadığını değişen anket oranları üzerinden okuyarak dile getiriyor sayın koru ama değişen parametrelerin kanaatleri değiştirmesi bir erdem meselesi olmasa gerek. burumuzun dibine terör örgütünü yerleştiren, binlerce tır gelişmiş silahla silahlandıran bunlara devletçik vereceğiz diyen fetöyü kurgulayan, davalar hazırlayan abd yi en büyük ulusal tehlike görme oranımızın artması şaşırtıcı olmasa gerek…ab ye olan bağlılık ise bunca kavga gürültüye rağmen değişmiyorsa türk halkı sanıldığı kadar kolay fikir değiştirmiyor demektir.
    türkiyenin en önemli sorularına gelince gerçekten terörden fetöden başımızı kaldıramıyoruz ki bazı sorularımıza değinelim. bana sorarsanız öncelikli sorun tarım ve hayvancılık derim. acil bir seferberlik ilan edilmesi gerekir. işsizlik ve hayat pahallılığı bu konuya endeksli diye düşünüyorum. en büyük sorun üretim zaafiyeti getiren politikalarımız.
    insan hakları ve fikir özgürlüğü meselesi…
    bu konuyu TTB i bildirisi üzerinde yorumlamak isterim. yayınladıkları bildiri nedeniyle gözaltına alınmalarını doğru bulmadığımı net söylemek isterim. Ne amaca hizmet ettiğini anlamakta zorluk çekmekle beraber. yine de bu bildiri hoş görülmelidir AMA yine TTB nin bize bu bildiriden önce neden dünyada en çok antibiyotik kullanan ülke olduğumuza dair bir bildiri daha okuması gerektiğini düşünürüm. bizdeki kullanım oranı % 40 ları geçerken en yakın oran % 30 lar seviyesinde. üstelik halkın kendi başına içmeye karar verdiği antibiyotikten söz etmiyorum doğuda reçeteye neredeyse % 50 oranında giren antibiyotikten söz ediyorum. ilaç firmalarıyla olan hoşbeş konulu bildiriler de bekliyoruz. önce herkes kendi evinin önünü süpürsün sonra hep beraber insan hakları hasta hakları ifade özgürlüğü konularına sahip çıkalım…

  10. Benim anladığım şu: halkımız aynı mahalle içinde kolayca semt değiştirebilir, ama kolay kolay karşı mahalleye geçmez. Yâni birbirine yakın ideolojiler ve siyasî görüşler arasında geçişkenlik bir hayli fazla iken, zıt fikirler arasında bu pek mümkün gözükmüyor.

  11. solculuk ve kemalizim azalıyor fakat dindarlık artmıyor.. fetö dahil diğer tüm cemaatler dine en büyük zararı verdiler.. bu nedenle 40 yıldır dindar olanların bir kısmı bile artık dinden soğudular. deizm hatta ateizm artıyor.. türkiyede mahalle baskısı nedeniyle çoğu kimse çıkıp açıkca ben deistim ya da ateistim diyemediği için anketlere yanlış yansımaktadır

Yoruma kapalı.