En ciddi sorunun ne olduğunu bir kez daha hatırlatıyorum…

41
Reklam

Bugün karşı karşıya olunan en ciddi sorun nedir?

Ülkemizin ve içinde yer aldığımız coğrafyanın pek çok ciddi sorunu var. Yukarıdaki soruya cevap aramak üzere yola çıktığımızda sorunların arasından birini seçmekte epey zorlanacağımız açık.

Hangisini ele alayım bilemiyorum.

Siyasilerin ağzında ‘beka soru’ diye vurgulanan Fırat’ın doğusundan ülkeye yönelik tehdidin ortadan kaldırılması ciddi bir sorun. Bu konuda Türkiye kendi başına hareket edecek görüntüsünü verse de, hepimiz bugünün dünyasında bunun pek mümkün olamayacağını biliyoruz. ABD’nin, Rusya’nın, hatta İran’ın belli bir çözüm formülüne ısındırılması gerekiyor.

Ciddi bir sorun bu.

Ekonomi hala sıcaklığını koruyor. Devlet adına yapılan açıklamalarla çarşı-pazar rakamları birbirine uymuyor. Dar gelirliler ay sonunu getirmekte zorlanıyorlar. Doların bir çırpıda değer kazanmasıyla insanların birikimleri olumsuz etkilendi; iş dünyası önünü görememe belirsizliği ile ciddi sarsıntılar geçiriyor.

Bu da bir başka ciddi sorun.

Eğitimde, adalet dağıtımında, güvenlik alanında da dikkatle yaklaşıldığında ‘ciddi’ sayılacak sıkıntılar yaşanıyor. İyi yetişmiş nitelikli işgücünün gözü dışarıda; yetişmelerinde hiçbir katkısı olmayan ülkeler kendilerine yönelen bu genç insanları kapmak için birbirleriyle yarış ediyorlar. Sermaye de kanatlanıp başka ülkelere doğru yol alıyor.

Reklam

Medyadaki tek sesliliği ve okuduklarının okurlara yavan gelmesini de bu tabloya ekleyebiliriz. Toplum dertlerini dile getirmesini, umutlarını sürekli güncel tutmasını beklediği medyanın bugünkü durumunu bir sorun olarak görüyor insanlar; medyamız kendisini öyle görmese de…

Herhalde bu satır başlıklarının her birini ‘ciddi’ saymamız gerekiyor.

Ancak benim ‘en ciddi sorun’ arayışına cevabım, varlığını pek çok alanda belli ettiği ve özel sohbetlerde gündem teşkil ettiği halde nedense toplum önünde tartışılmayan bir başka konu…

Gazeteler ve televizyonların kapılarını bana kapatması sonrasında, düşüncelerimi aktarabileceğim, görüşlerimi ve kaygılarımı paylaşabileceğim bir zemin olarak -sağolun- bugün de uğradığınız bu internet sitesi yoluna başvurdum.

Tek bir gün bile boş bırakmamaya çalışarak 2016 yılı ortalarından itibaren düşüncelerimi sizlerle burada paylaşıyorum.

İlk günün yazısını bazılarınız hatırlayabilir. Başlığı şuydu: ‘İslâm’ diye diye, İslâm elden gidiyor…

Dünyamızın gidişini farklı bir istikamete yönlendiren en büyük olay, 11 Eylül 2001 tarihinde, içindeki yolcularla birlikte ‘bomba’ gibi kullanılarak New York’taki ikiz kuleler ile Pentagon’un üzerine yollanan uçaklardır. O uçakları birer terör silahı haline getiren İslam Dünyası içerisinden kişilerdi.

O ve ardından önce el-Kaide, şu yakınlarda IŞİD (DAEŞ de deniliyor) adıyla varlıklarını duyuran örgütler dünyayı o günlere kadar bilinenlerden farklı bir ‘İslam’ versiyonuyla tanıştırdılar.

Reklam

İslam denildiğinde ilgi ve merakla kulak kabartan bizim dünyamız dışındaki coğrafyaların insanları, bu defa İslam denildiğinde, o örgütlerin temsil ettiği anlayışı algılamaya başladı.

Sonuç ortada.

Batı’nın çok önceki yüzyıllarda yaşadığı kendi inanç halkası içerisinde yer alanlarla uzun yıllar süren iç-savaşlarının benzerini önceki yüzyıllarda pek yaşamamış İslam Dünyası, bitmez tükenmez iç-savaşlar üretmeye başladı.

Bir türlü sona ereceğe benzemeyen savaşlar…

Türkiye’nin ‘beka sorunu’ olarak algıladığı sınır-ötesi tehditleri doğuran da, bölge ülkelerinin -bu arada Türkiye’nin de- ekonomilerini zora düşüren de, aslında 11 Eylül uğursuz eylemlerinin gündeme taşıdığı bu gelişmedir.

İslam Dünyası insanlarını mutlu edemiyor. İç-savaş çarkı içerisine giren ülkeler başta olmak üzere bu dünyadan insanlar kitleler halinde yerlerini terk edip kapağı müreffeh olarak gördükleri ülkelere atmanın yollarını arıyorlar.

Hem Batı’ya ‘mülteci’ olarak kabul edilenler, hem de ‘kaçak statüsü’ ndekiler gittikleri ülkeler ve içerisinde yer almaya çalıştıkları toplumlarda kabul edilebilme gayretinin de eşliğinde inanç konusunda bunalımlar yaşayabiliyor.

Sadece onlar mı?

Geride kalanlar da, kendilerini tatmin etmeyen, sürekli sorun üreten ülkelerinde bir varoluşsal sorgulama içerisine giriyorlar.

İslam tarihinin hiçbir döneminde topluca dinden uzaklaşma olayıyla karşılaşılmamışken, bugün, pek çok ülkede sureta bir İslami görüntü var.

Bu sitedeki ilk yazımda (9 Haziran 2016) şunları yazmışım:

“11 Eylül uğursuz eylemlerinin ‘İslâm’ ile terörü eş-değerde görmeyi kolaylaştırması üzerinden geçen 15 yıl içerisinde, Müslümanlar, dünyanın çeşitli köşelerinde terör eylemleriyle gündeme geldiler. Bugün bölgemizdeki bir çok ülkede Müslüman kimlikli insanlar kan döküyor; hem de yine Müslümanların kanını…

IŞİD’i ve yaptıklarını düşünün…

Beğenilecek bir nokta yok bugünkü tabloda; ancak mevcut tabloyu başkalarını suçlamakta da kullanamayız. Terörü yöntem olarak benimseyenleri kınamakla yetinemeyiz; onların böyle bir yola başvurmalarını sağlayan zemini oluşturmak, çok daha farklı yöntemlerle çözülebilecek iç ve dış ihtilâfların sona erdirilmesinde silâhlı çatışma seçeneğini tercih etmek, tercihin yanlışlığı iyice ortaya çıktığında bile bunda ısrarcı olmak…

Kimin kabahati?

Hep teröristi suçlayarak bir yere varamayız, terörü üreten şartlarda pek çok kişi ve kesimin payı var.

Suriye bugün tek başına terör üreten bir ülke durumunda; iyi de bu durum sadece Suriyelilerin mi eseri?

Ülkemizi de vuruyor terör, bizim insanlarımız da hem bölgedeki başıbozukluktan hem de şiddetle sonuç alınabileceği yanlışlığını sürdüren içimizdeki örgütlerin eylemlerinden etkileniyor. Yetkililer terörü lânetlemede, teröristleri kınamada lâflarını hiç esirgemiyorlar; ne deseler haklılar da. (…)

Türkiye’yi ve bölgeyi terör sarmalından çıkarmak şart.

Aksi halde, 11 Eylül uğursuz eylemleriyle açılmış olan çığır, AK Parti iktidarı döneminde, siyasilerimizin en fazla değer verdiklerini kendi ağızlarından duyduğumuz İslâm dininin imajının onulmaz yaralar almasıyla devam edebilir.

Bunun vebalini hepimiz düşünelim.”

Aradan iki yıldan fazla zaman geçti, o yazıda dikkat çektiğim tehlike giderek daha fazla büyümeye ve herkesi içine çekmeye başladı.

Günümüzün en ciddi sorunu olarak işte ben bunu görüyorum.

ΩΩΩΩ

Reklam

41 YORUMLAR

  1. Din, gücü ele geçirmek ve hükmet için araç olarak kullanıldığı sürece İslam dünyası sorunlarından kurtulamaz. Bahsettiğiniz “müreffeh ülkeler” din işleri ile dünya işlerini ayırmayı başarmışlar ve bu sayede sorunlarından kurtulmuşlardır. Atatürk de bunu başarmış ya da başarmanın yolunu açmıştı. Ama O’ndan sonra gelenler O’nun izinden gidip halka önderlik etmek yerine güç ve iktidar için popülizm yolunu seçtiler. Bunları anlayamazsak çözüm de getiremeyiz.

  2. Günahkâr biri olarak böyle bir yorum bana düşmez ama ne zamandır aklımda olan ve en büyük sorunumuza da derinlik katabilecek husus şu ki, biz dini kitaplarda yazan metinler olarak gördük, Allah’ın ayetlerini de Kur’an da yazan metinlerden ibaret zannettik. Halbuki gerek ülkemizde yaşananlar gerekse dünyada yaşananlar Kur’an’ın yaşayan ayetleri degilmi. Henüz Allah tamamen elimizden almadan, fırsat varken ezberlercesine okuyup-anlamaya çalışarak hayatımıza gecirmeliyiz. Yoksa bir daha bu fırsatı bulabileceğimiz kuskuluyum.

  3. Önce düşen sonra kalkmasını iyi bilir. Son 150 yılda islam sanki düşüyor gibi görünüyor ama bir yere kadar düşüp geri kalkacağından hiç şüpem yok çünkü niye derseniz bu gün dünyada ekmek var su var insanların geliştirdiği bir sürü teknoloji var bu sayede birçok şey elde ediyorlar insanlar ama bir şey bulamıyorlar oda MUTLULUK ve HUZUR Erbakan hocanın hani bir sözü vardı kafanızı taşlara vursanızda sığınacak başka bir liman yok başka bir liman arayanlar açık denizlerde savrulur durur.
    İYİ AKŞAMLAR

  4. Ulkemiz ve tabi oldugumuz cemiyetler için enbüyuk sorun islamin adinin yanlis değerlendirilesidir.islam alemi basta el kaide sonra isid sonrasinda da fetodan dolayi cok yara aldi.islam ile terör eşdeğer görülür oldu.
    Bunda da en büyük suçlu islam alimleridir.hiç duydunuz mu cuma hutbelerinde diyanet dişında bir hocanin bu konuda fetva verip açiklama yaptiğini .veya islam alimlerinin teröru lanetlemek ve yanliş oldugunu belirtmek için toplandiğina şahit olduk mu. Hayir.
    Yapilmasi gereken acilen islam anlayişini toplumlara guzel ornekleriyle anlatabilmek.
    Duşunun amcasinin yuregini cikarip yiyen vahşi affediliyor da masumane bir cemaate sirf allah rizasi için katilan insanlar tepeleniyor .( eline silah alanlari kastetmiyorum ).Yoneticilerimiz : adaletten ayrilmayin kendinize Resulullahin adaletini , hoşgorusunu, kul hakkina verdiği değeri örnek alin .ve tum topluma bunu gosterin.Toplumda arkanizdan gelsin

  5. h. gayret kim.
    trol mü?
    her yazana yorum birakmis.
    Evde gaynana problemi mi var?
    hashasi deyip durun. gözüyle görmüs mü hashas icerken?
    ortada suc yok karalamak kolay galiba…

    • Burada H gayret rumuzunu! kullanarak
      yazan bir kaç trol var.
      Yalniz esas H gayret rumuzli kişi baska rumuzlardada yaziyor.
      Genelde ona cevap vermeyince acaip rumuzlar kullaniyor.

  6. Sayın H.Gayret sizde Mustafa BALBAY Ruhu görüyorum devam et başaracaksın sadece her söze karışmak iyi bir şey değildir ,ona dikkat et

  7. Ayının bildiği kırk türkü; kırkı da armut üstüneymiş:) sayın koru “dini terör” söylemlerine dikkat çekiyor, uyarmaya çalışıyor; uyanık yorumcu da terör suçundan ceza almış haşhaşileri hemen salıverelim o zaman diyor! Dini duyguların sömürülmesine dayalı olarak kurulmuş bir terör örgütünün eylemleri de elbette dinci terör olarak nitelendirilebilir. (Nitekim 15temmuz gecesi sabahlara kadar evlerinde fetih suresi okuyarak darbecilere yiğidim aslanım tebrikleri yollayanlar da aynı oranda suçludur…) ancak buradan hareketle; yazarın bahsettiği dini terör söylemlerinin önüne geçebilmek adına mapus damındaki dinci teröristleri salıverelim gitsin gibi bi sonuca varmış olmak nasıl bir zekanın zekanın ürünüdür arkadaş? Sevabına bi kere daha hatırlatmış olayım: otoriteye saygılı olunsun! Güneydeki sevdiğimiz ülkeninki otorite de türk yargısı bostan korkuluğu mu? Hangi ağaç kökü, kendi vatanını 1dolara satmış olmaktan daha acıdır ki? Giden bir memur kadrosu olsun! Zaten iyi yetişmiş beyin göçü ve sakatat ithalatı için kollarını açmış bekleşip duran yığınla ülke var önünüzde:)

  8. Yorumlarda çok sayıda „en büyük sorun“ dile getirildi. Bir tane de ben ilave edeyim. Islam dünyasında en büyük sorun inanç özgürlüğüne yeterince saygı gösterilmemesi. En küçük dini eleştiriye tahammül yok. Yarım yüz yıla yakın bir zamandır yaşadığım batı ülkelerinin ekonomik ve kültürel başarılarının temelinde inanç özgürlüğü olsa gerek. İnanç özgürlüğü olmayan yerde ifade özgürlüğüde olmuyor.

  9. En büyük sorun müslümanların eleştirisel düşünce sistemine göre dizayn edilen bir eğitim sistemine sahip olmamasıdır. Akıl etmezler mi? Tefekkür etmezler mi? Ayetleri buna zorluyor. Fakat müslüman coğrafya yöneticileri itaat ayetlerini ve hadislerini daha çok kullanıyor. Yönetimlerini berdevam etsinler diye. Hiç kimse la Yüsel değil!

    • Yıllarca gıybet(!) dediğiniz şey şimdi de “eleştirisel” mi oldu mübarek:) tövbe tövbe…

  10. BU konu CEMİYETİN esas BEKA Meselesi olduğu için bir kere yazayım, dedim.
    SORU’yu doğru ve sağlıklı, samimi bir gözle bakarak elini vicdanına koyarak cevablamak gerek.
    Gerçeği görmek lazım. İyi beslenen, sağlıklı büyüyen vücut, kolay kolay hastalığa yakalanmaz
    Müstevli (sömürgeci) lerin dışardan tecavüzleri ve fesatları yanında, “bugünün kendini müslüman sanan kişileri – bizler – hep birlikte, İSLAMI kırpılmış kuşa benzettik. İslamı ehlileştirelim, derken, İNSANI VAHŞİLEŞTİRDİK, Canavara döndürdük. İşin kötüsü farkında bile olamayışımız.
    SORUNUN temel kaynağı bu : DEJENERE EDİLMİŞ (bozulmuş) İslam, hala da derdimizi anlıyamadık.
    Bir zamanların Milli Eğitim Bakanı V. Dinçerler, ” Etiket değiştirmekle malın vasfı DEĞİŞMEZ “, diyordu. Ne kadar da doğru bir tesbit. Kötüler hep ambalajlanıyor.
    İhtilalcilerce yaka-paça edilen, SUSTURULAN mütefekkir insan ANAYASA Hukkukcusu Prof. ALİ
    Fuat BAŞGİL, ” Dinen günahkar olmak, dini sevmiye – önünde eğilmiye – DİNDARIN bitmez-tükenmez SAADETİNE (mutluluğuna) İMRENMİYE mani değildir ” İKAZINI yapıyordu.
    Büyük İslam ALİMLERİ ise, İSLAMI, ” Allaha KULLUK, Mahlukuna (yaratılana) ŞEFKAT “, diye tanımlıyor. Zira, Allaha kul olan kişi, onun önünde eğilen başka hiçbirşeye, kimseye KUL-köle OLMAZ, önünde eğilmez, aşağılık, uşaklık yapmaz. Allah’a gerçekten Kul olan kişi, şefkat ve merhamet meleği olur.
    Bir büyüğümüz de, ” müslüman, kendisine imrenilen, gıbta edilen kimsedir ” diyordu. Bulabilirsen.
    Mümin, BEŞ şeyi – her yerde – KORUMAYI vazife bilir : Dini, canı,aklı, nesli (aileyi), ırzı. Buradan yola çıkarak, her türlü fuhşiyattan, kötülükten, HARAM ve GÜNAH işlerden nefsini, neslini alıkor ve cemiyeti korumaya ÇALIŞIR. Çünkü, Allah, yeryüzüne gönderdiği KURAN-I KERİMinde – NAMAZ Kılmayı EMREDEREK- bunu, böyle BİLDİRİYOR, namaz kılan kişilere.. (Cüz 20, son ayet,45 ve niceleri).
    Onun RESULU Muhammed Mustafa (s.a.v) ise, Sahabenin, ” Acaba, namazlarımız kabul oluyor mu, ? Sualine, ” Namaz sizi Günahlardan ALIKOYUYOR ise, bilinki, kabul olur “, diye cevablıyor. Aksi halde…
    bugünkü karşılaştığımız VAHŞETLE yüzyüze kalırsınız. (Allaha borç ; yat-kalk, kabul eden ! HAK).
    Günümüz AF ve Din BEZİRGANLARI, ne yazık ki – Allah’ın rahmetini, mağfiretini sui istimal ederek – dünyevi ve uhrevi AF’larla ve İDAM cezasını da Allah’tan korkmadan kaldırarak – İnsanı, Mutluluk ve Saadet DERYASINDAN mahrum ediyor ve cani ve canavara kalb ettiriyor (döndürüyor).
    Fazla söze hacet YOK. Herkes, Hepimiz – laf ebeliğini bırakıp – kendi iman ve amelini, bir seher vakti Hesaba Çekmeli, derinden bir tevbe ederek, YENİDEN İMAN TAZELEMELİDİR.
    DEVLET ve Hümumete gelince, buna ilaveten, TÜM Okullara ve sınıflara, ANA DERS olarak ;
    Din, Vatan, Millet sevgisi, insan ve hayvan sevgisi, aile ve çocuk sevgisi,
    çalışkanlık, dürüstlük,karı-kocanın birbirine elbise olması (desteklemesi),
    edep, haya, şefkat, merhamet, ana-baba hakkı, KUL Hakkı, Akraba ve Komşu hakkı,
    Zayıf, fakir ve güçsüzleri koruma, yardımlaşma,
    mide fesadı ve OBEZ’liği önliyen ana ÇARE Hz. Peygamberin tavsiyeleri ve uygulamaları,
    kötülüğü iyilikle savma, iyilik yap, iyilik bul, sabır ve tahammül …….
    kurallarını havi, KAPSAMLI bir YÜRTTAŞLIK DERSİnin ihdas edilmesi ve uygulamalı örnekleri ile Öğretilmesinin ELZEMİYETİ APAÇIK ortaya çıkmıştır.
    Bu ders, Kur’an ve siyer derslerinden de öncelik arz etmektedir ve toplumun BÜTÜNÜNÜ kucaklıyacak mahiyettedir. Milletimizin TÜMÜ ile böyle bir derse sahip çıkacağına İnanıyorum.
    Bizden hatırlatması. Görüyoruz ki, kanun çıkarmak şiddeti ve kavgaları durdurmuyor, caniyi
    yıldırmıyor. (İdama karşı çıkanların mantığı da bu değil mi ? ). O halde….. ? Ne ! bekliyoruz.

  11. KATILIYORUM. ŞU AN EN BÜYÜK PROBLEM İSLAM İLE TERÖRÜN BİRLİKTE ANILMASI …

  12. EN CİDDİ SORUN: GECİKEN ADALET
    Ülkemizin şu anda en ciddi sorunu Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile sorgusuz, sualsiz işinden, aşından edilen, eften püften bahanelerle yargısız infaza tabi tutulan insanların varlığıdır. Bir kaç gün önce yayınlanan raporda (Mağdurlar İçin Adalet Topluluğu, 3 bin 776 katılımcı ile görüşerek hazırladığı 2’nci Yılında OHAL’in Toplumsal Maliyetleri Raporu) görüldüğü gibi yalnızlık, çaresizlik içerisindeki yetişmiş 150 bin civarındaki insanın tek beklentisi adaletin bir an önce tecelli etmesi.
    Suçun şahsîliğinin yanı sıra, “Kimse başkasının günahını yüklenmez” İlahî fermanı gayet açık ve net iken mağdur olan bu insanlar soruyorlar : “Suç başkasınındır da niçin başkası mahkûm?” (M. Akif ERSOY)

    • Selami bey altta hüseyin şahin beyin imza kampanyası var, daha yeni onu imzaladım; bi dahakine işallah… Şahsi ya da örgütlü; her suçun cezası verilir.

      • “Şahsi ya da örgütlü; her suçun cezası verilir.” demişsiniz ya. Meselenin aslı da bu zaten. Suç cezasız kalmamalı. Eyvallah! Ama suç olmayan şey de suç gibi gösterilmemeli. Ya da sana suç olan bana da suç olmalı. Ali’ye ayrı kriter, Veli’ye ayrı kriter… Bu da mülkün temeli olan adaletin köküne kibrit suyu dökmektir.

  13. Gazeteci Marzieh Hashemi’ye Amerikada yapılanları dün burada okuduk. Kendisi için açılan imza kampanyasına katılarak ona destek olabiliriz. Marzieh Hashemi’ye destek konusunda herpimiz aynı fikirde olabiliriz diye düşünüyorum.
    https://www.change.org/p/department-of-justice-homeland-security-free-marzieh-hashemi-american-citizen-journalist?recruiter=70861423&utm_source=share_petition&utm_medium=copylink&utm_campaign=psf_combo_share_initial.pacific_post_sap_share_gmail_abi.gmail_abi.lightning_2primary_share_options_more.control&utm_term=triggered&utm_content=okt_psf_tw_clinks%3Acontrol

  14. İster isen sulhü salah; hazır ol cenge sen! Yani barışla bi halt olmuyor:) İranda ayetullah devri bitemedi ama türkiyede gayretullah devri bitmiştir. O yüzden mürşit mürit öneriniz boşunadır…

  15. y.akitten yazara cevap yazmanızı istiyoruz..cok ciddi eleştiriler yapmış ,kendince…

  16. Uzun yıllardır takip ediyorum. Fazla derine dalmadan yine güzel yazmışsınız. Ama sizden daha net yazılar beklediğimi bilmenizi isterim. saygılar

    • Her işi sayın koru halledemez ama; yorumcular da derinleştirmeli biraz yazıları! Bak nurdan hanıma; nasıl derinlikli, ufuk açıcı yorumlarıyla bizleri de sürüklüyor.

  17. Terörün kaynağı
    Önce terör askeri bakımdan yenilmelidir. Bugün bu başarılmıştır. Türkiye’de ve Ortadoğu’da Türk ordusu hakim durumdadır. Bu sorun çözülmüştür.
    Askeri metotlarla terör geçici olarak eksisiz hale getirilebilir ama biraz sonra belki de daha çok örgütlenmiş olarak ortaya çıkar. Önce kaynağını tespit etmek gerekir. Terörün sebepleri:
    1) İşsizlik ve geçim sıkıntısı
    2) Tahsil yapamama ve boşlukta olma
    3) Olağanüstü hal (baskı rejim)
    4) Dostların bize kurduğu tuzaklar
    Çare:
    1-Yüz lojmanlı apartmanlar, semt kooperatifleri
    2- Beşikten mezara kadar okuma, imtihana girme, derece alma imkanı
    3- Hakemlerden oluşan adil yargı sistemi
    4- Yerinden yönetim sistemi
    Bunların uygulanması ile terörün kökünü kurutabiliriz.

  18. De ki Rabbim adaleti emretti. (Araf 29). Herşey adaletli olmakla başlar adaletle yasar. Bunu anlayan toplumlar dünyada daha iyi hayat sürer bana göre ahirete de daha iyi hazırlanırlar. Bunun olması için yöneticiler ve toplumun kendisinin bunu istemesi gerekir. O zaman hayat daha yaşanır olacaktır. Aksi takdirde müslümanların derdi bitmez…

    • Gene mi bi adalet sarayına saldırı mı olmuş bilader; hakim savcı mı vurulmuş, neler oluyor? Ayakkabının altındaki sakız gibi adalet adalet diye çiğneyip duruyorsunuz… Yorumcu avam da aynı sakızın yalan aromalısını çiğniyor:)

  19. Bugün özellikle İslam ülkelerinin bana göre en büyük sorunu özgüven sorunudur. Kendine ve toplumuna inancı olmayan kişinin dini inancı da inandıklarına güveni de tam olmaz yüzeysel kalır. Bu yüzden ben ülkemizde yerleşmeye ve yükselmeye başlayan özgüvenin çok önemli olduğunu ve somut sonuçları alındıkça da diğer İslam ülkelerinin halkları nezdinde örnek olma niteliğinin artacağını düşünüyorum. Özgüvenimiz arttıkça inancımız da daha halis hale gelecek, inandığımıza göre ve inancımıza uygun yaşama oranımız artacaktır.

  20. Türkiye’de en önemli sorun: Tarımdır. Türkiye Tarımı üretimi bıraktı. bıraktırdı. Mazot, gübre ve zirai ilaçlar tavan yaptı. Bulunduğum yerde kimse tarımla uğraşmıyor. sorduğumda ” masrafları karşılayamıyor” diyorlar. Bence haklılar. Soğan ekiyorlar kilosu 50 kuruşa alıcı bulamıyor. Patates ekiyor kilosu 35 kuruşa alıcı bulamıyor. işte bu yüzden patates ve soğan fiyatları bugün tavan yapmıştır. Çiftçilik diye bir meslek vardı bitmek üzeredir. Türkiye tarım ülkesidir. Tarım biterse Türkiye savaş yapmadan biter.
    SAYGILAR SEVGİLER

    • Kenevir tarımı yapılıyor artık nasılsa nusret bey; asıl maddenin yokluğunu çekmedikten sonra boşverin patates soğanı:) biz de tam iha siha yapıyoruz, artık karada ölüm yok bize derken ister misin lahana marul yüzünden kırılıp gidelim yeryüzünden?

      • sana göre hayat güzel ben yine de organik tarım diyorum. Tarım karın doyurur; siha iha ve kenevir değil…..
        SAYGILAR SEVGİLER

  21. Biz islamın kılıfına takılmış, özünden ve ruhundan uzaklaşmışız. Kılıf tozlanır onu ruh temizler. İslam düşmanları da kılıftaki tozlanmayı öze ve ruha atfetmişler.
    Durum ortada; herkes kendini hesaba çekip gerçek islam prensiplerine ne kadar uyduğunu sorgulasa, kendini samimi olarak yargılasa topyekun sorun çözülür gibime geliyor vesselam.

    • Ebuzer; hiç durmadan iha, siha ve lazer güdümlü atış sistemleri geliştirmeye ne dersin?

  22. Hz.Muhammed (s.a.v) son nebi son peygamber amenna ve saddekna.
    Onun yaşantısı devlet yönetimi bütün ayrıntıları ile bilgimize sunulmuş durumda.
    Peki onu ağzından düşürmeyenler onun getirdiği ve uyguladıklarina ne kadar riayet ediyorlar.
    Hz.meryem diye bir dizi vardı.
    Bu dizide çok çarpıcı bir sahne vardı.
    Bu sahnede mescidi aksayı elinde tutan hahamların lideri gökten musa bile gelse beni yaptıklarımdan döndüremez demekteydi.
    Yaptıkları ise dine uymak değil dini kendi yaşantısına ve dünyevi çıkarlarına göre uydurmakdı.
    Peki bugün efendimiz (s.a.v) günümüze teşrif etse bugün müslüman ülkeleri yönetenler nasıl bir tavır gösterirlerdi.
    Haham gibimi yoksa efendimiz amenna ve saddekna mı derlerdi.

    • Laiklik diye diye tüyümüzde tüy bitti, hala dinci devlet özlemi de ne oluyor ki bilader? Dini değerleri sömürmeye doyamadınız mı?

  23. Biz Müslümanlar önce cahaletten kurtarmalıyız…Cahaletten kurtarmanin yoluda en azından ALLAHIN bizlere verdiği AKLIMIZI kullanabilmemizden geçer! işte O zaman, Herşey yoluna gider…..
    Çocuğu yetiştiren Annesidır. Anne cahil olursa baba ne kadar bılgili olursa olsun, o Ailenin çocuklari cahil kalir.
    Yalniş anlaşılmasın OKUL BITIRMEK demekle Ahil olunmaz. Sadece hangi dalda okumuşsa o meslği bilir. Sosyal yaşam uyum sağlayamaz ve yalniz kalır.
    Fehmi beyin, 21 Ağustos 2018 tarihli şu yaziyi kaleme almistı “Bir bayram sabahı hatıraların izine takıldım…”
    Ayni yazıda! birde aile fotoğrafı paylaşmişti, ben o fotoğraf karesinde annesinin resmini görünce, Fehmi beyin mesleğınde neden bu kadar başarili ve dürüst olduğünu daha iyi anlamiştım.
    Cünkü bana öyle geldiki Rahmetlli Annesinin , kendine güvenen ve ne yapacağini bilen kuvvetli bir kişiliğer sahip bir haniefendiimiş.
    Eğer Kadinlar örgutlenip bir araya gelbilseler. Ayni zamandada kendilerine güvenseler. Dünyada TERÖR diy birşey birakmazlar ve belini kırarlar.
    Ban şahsen bu konuda pek ümitli değilim.
    Muslüman ANALAR çocuklarinin kanlari ile beslenenlere kul köle oliyorlar.

  24. Aaah fehmi bey aah bir dokun bin aah işit.Dert bir değil elvan elvan tabii derdi olana derdi olmayan her şey yolunda Maalesef islam Alemide Ülkemizde nerden tutsan elinde kalıyor bin bir türlü sıkıntı çözümde görünmüyor. Başta insanlar ümidini kaybetti ,inanç zayıfladı ,her türlü kötülük normalleşti ve insanlar bundan rahatsız değil yani artık yaşadığımız gibi inanıyoruz .İnsanların İmanın şartlarının gereği konusunda ciddi problemleri var mesela Türkiye Müslümanları Ahirete gerçekten inanıyormu? İnanıyorsa şu yaşananlar ne? DİN anlaşılması bu kadar zor bir şeymiki herkes yıllarca tartışıp dururda Dinin çok kolay isteklerini yerine getirmez. Hep Laf Ebeliği hep başkasına vaaz din bu değil yahu Din İnanmak inandığın şeyi uygulamaktır Bu lafta kalıyorsa din buna münafıklık diyor.İşte herkes konuşup çok az kişi yaşadığı İçin maalesef güzel örneklerde çok az ,bunlarda görülmüyor bilinmiyor çare eşsiz örnek Allah’ın Elçisinden:”Size iki şey bırakıyorum ona uyrsanız yolunuzu şaşırmassınız,Biri,Allahın kitabı biride Sünnetimdir.” Buyurur demekki yolumuz şaşmış çünkü kılavuza uymuyoruz nefsimiz heva ve heveslerin götürdüğü yerde şu anda durduğumuz yerdir .Gidişat hayra alamet değil.Allah sonumuzu hayr eylesin

    • Leküm diniküm veliyedin! Turan dursunun din bu1-2 kitaplarını andıran tarifinize uyacak ve inandıklarımızı uygulamaya kalkacak olursak bu sizin için de pek iyi olmaz gibime geliyor:) moro müslümanları dün özerkliğini kazandı cümlemize mübarek olsun! Artık kim gelip bilmem neyimize ilişir mi ilişmez mi dertleri kalmadı! Gönenmek hakkımız değil mi?

  25. İSLAM…
    YANİ BARIŞ…
    SORUNLARI ÇÖZER…
    Üçüncü binyılın başlarındayız…
    Her binyılın başlarında bir peygamber var…
    Hz. Nuh, İbrahim, Musa, İsa ve Son Peygamber…
    Artık yeni peygamber yok, iş başa kaldı yani biz insanlara…
    Peygamber vârisi ÂLİM olmalı sorunları çözüme kavuşturmak için…
    Adil Düzen Çalışanları 53 yıldır KUR’AN VE İLİM üzere çalışıyorlar bunun için…
    Daha başka detaylar da var ama uzatırsam kısa yorum değil de uzun yazı olur; olmamalı!

    Çalışmak bizden, başarı Allah’tan…
    Herkese selam ve dua…
    RNE

Yoruma kapalı.