Fenerbahçelilik askıya alınabilir mi?

5
Reklam

Alınabiliyormuş, demek ki…

Damarını kessen kanı sarı-lâcivert akacak türden Fenerbahçe taraftarı bir dostumun, İran’ın Tebriz takımıyla yapılan maç öncesi sohbet ederken ilgisizliğini fark ettim; ”Bu yıl Fenerbahçeliliğimi askıya aldım” dediğini işittiğimde ise kulaklarıma inanamadım.

Başka ülkelerde de üç aşağı beş yukarı aynıdır da, bizde ve özellikle FB câmiasında, bırakın ilişki kesmeyi, bağlılığını askıya almayı… Takımla ilişkiyi sorgulamak bile pek âdetten değildir.

Hükümete kızılır ülke değiştirilir… Anne-babaya öfkelenilir ev terk edilir… Erkekler karılarını, kadınlar kocalarını boşar…

Ancak sıra Fenerbahçe’ye gelince…

Durum değişir…

Evet, ‘hükümete kızılır, ülke değiştirilir’ tespitini yaptım; çünkü dostumun alışılmadık tepkisiyle karşılaştığım sırada elimde olan yabancı gazetede, ”Yarım milyon Yunanlı genç beyin göçüne katılarak ülkesini terk etti” haberi vardı.

2013’ten bugüne 100 bin kişi –2008’e kadar gidersek bu rakam yarım milyona çıkıyor– Yunanistan’ı terk edip Almanya’ya, İngiltere’ye, ABD’ye göç etmiş… Hepsi de iyi okumuş, nerede olsa mesleğini icra edebilecek, tuttuğunu koparan cinsinden genç insanlarmış bunlar; Yunanistan Merkez Bankası’nın yayımladığı son rapora göre…

Reklam

Kafası bozulan, Yunanistan’da yaşandığı gibi, ülkesini bizde de terk edebiliyor; ama FB’li ise, gittiği yerde, kendisi gibileri bulup hemen bir ‘Fenerbahçeliler Derneği’ oluşturuyor…

Fenerbahçelilik böyle bir şey…

Galiba artık ”Böyle bir şeydi” demek gerekiyor, özellikle koyunun koyusu Fenerbahçeli dostumu dinledikten sonra…
”Gönül ve Caner’i gönderdik, savunma çökecek, neyi seyredeyim?”

Öfkelenmesinin birden fazla sebebi olduğu anlaşılıyor; ama bardağı taşıran son damla, takıma gerektiğinde kanını akıtacak kadar hizmet etmiş Gökhan Gönül’e reva görülen muamele… ”Kaptanlık pazubandı teslim ettikleri çocuğu göz göre göre Beşiktaş’a itti bizimkiler; üstelik taraftarı ona düşman, onu takıma buruk hale getirerek” dedi.

FB savunmasının kilit adamının FB Müzesi’nin en mutena köşesini süsleyen Benfica maçından hatıra kanlı forması da sergilendiği yerden kaldırılıp atılmış…

Emre Belözoğlu da, iki mevsim önce, kaptan pazubandı görmezden gelinerek, bir çırpıda aslanların ağzına bırakılmıştı.

Dostum bu hatırlatmamı gözleriyle onayladı, ama ismin üzerine gitmedi.

Caner’e yapılan da hoş görülür bir muamele değil ona göre; hocasıyla yaşadığı sorunlar, istendiği taktirde, büyüklerin araya girmesiyle çözülebilecek cinstenmiş Caner’in; ama araya girmek bir yana, âkıbeti meçhul biçimde sokağa bırakılmış…

Reklam

”Yine de Gökhan Gönül başka” demeyi ihmal etmedi dostum.
Ya Alex’e reva görülen?

Alex’i de yine ben hatırlattım.

Takımın gittiği her yerde Brezilyalı golcü için tribünleri tıka basa dolduran taraftarın şaşkın bakışları altında, Alex, hem de tam emekliliğini Türkiye’de ve yine –bu defa teknil adam olarak– Fenerbahçe’de geçirmeyi planladığı günlerde, basit bahanelerle takımdan uzaklaştırılıverdi. Takımın müzesinin her tarafı Alex’li FB’nin başarılarıyla dolu olduğu, taraftar heykelini dikecek kadar Alex’i sevdiği ve bu da yöneticiler tarafından bilindiği halde…

”O da kalbimde bir başka yaradır” dedi dostum.

 

Yeni bir Messi bulun, ciğerimi vereyim…

Sonra da şunları dinledim onun ağzından:

”Gökhan’ı da Alex gibi ‘paracı’ ilân ederek gönderdiler. Ülkemizin en kalabalık taraftara sahip takımının yöneticileri uğraştıkları alanın özelliklerini bilmiyormuş gibi…

‘Futbolcu’ dediğiniz gençler kendilerine özgü bir dünyada yaşar. İçinde yaşayanların egolarının olağanüstü kabarık olduğu, rekabetin, çekememezliğin ilişkileri belirlediği ve başarının saha dışındaki tek ölçüsünün ‘para’ cinsinden tanımlandığı bir dünyadır bu.

Sporcu sevildiğini, takdir edildiğini, mukavele zamanı geldiğinde altına imza atacağı kâğıt parçasında takımının kendisine biçtiği değerle anlar.

Yüksek maaşlara takılanlar, o maaşları alanların, benzerine Türkiye’de rastlanmadığı için ancak başka ülkelerden transferlerle yerleri doldurulabilen istisnai insanlar olduğunu neden görmezler?

İçimizden bir Messi bulun, bizden 1 milyar dolar istesin, o parayı bulmak için dilenmezsem şerefsizim…”

Yukarıda okuduklarınızı damarını kessen kanı sarı-lâcivert akacak dostumdan dinledim.

En başta ”Askıya aldım” dediği için ”Ne zamana kadar?” diye sordum. ”Yönetimde varlığı artık iyice fark edilen bu anlayış, yerini, daha uygun bir anlayışa terk edene kadar” dedi.

Kadir kıymet bilen, sporcuyu, taraftarı kulu-kölesi görmeyen yeni bir anlayış arayışındaymış…

Raf ömrü uzun sürebilir gibi geldi bana.

Acaba bir tek benim dostum mu bu durumda?
ΩΩΩΩ

Reklam

5 YORUMLAR

  1. YAZI HAYATINIZIN 50.YILINI KUTLAR;ÖMRÜNÜZÜN GERİ KLAN KISMINDA HUZURLU SAĞLIKLI BAŞARILI YAZILARINIZIN DEVAMINA MEVLAMDAN NİYAZ EDERİM..!

  2. Birileri hem federasyonu hem futbolu yönetirse bunlar hep istanbuldan çıkıyorsa Şampiyon önceden belliyse..
    Anadolu takımları aşağı itiliyorsa
    Cüneyt çakır gibi bir hoca bunlara alet olup maç bağlıyorsa….
    Futbol konuşmanın ne anlamı var

  3. futbolcu maaşları kapitalizmin ne kadar raydan çıktığı hakkında fikir veriyor bize. Sadece futbolla ilgilenen ahalide kültürel ve sosyal olarak ne kadar çölleştiğimizi.

  4. Fehmi Bey, aynı hisleri paylaşan bir Fenerbahçeliyim. Sadece fenerbahçeliliğim değil, Türk sporuna olan sevgim örselendi. Bunda şike süreci ve kötü futbol etkili oldu. Bu günlerde benimgibi MHP ve Fenerbahçeye gönülverenlere Allah ecir sabır versin. Vitrinimizi nasıl edip de başımızdan atacağız bilemiyorum. Dostunuz umarım tek sevgiden muzdariptir. Ya benimgibiler napsın?

  5. Dostunuz tek değil, hatta eksiği var. 3 Temmuz sürecinde takımın başında Aykut Kocaman olmasa idi, FB ne halde olurdu, hiç düşündünüz mü? Koca kulübü bir nasıl ayakta tuttuğunu, önderlik yaptığını, bütün zor şartlara rağmen ilk şampiyonluğu kılpayı play-off ta kaçırdığını hatırlatırım. Halbuki o da, şampiyon olduktan sonra kovuldu. Ondan önce Zico, daha sonra Ersun Yanal aynı akibete düçar oldu. Ama bana göre hiç tevili olmayan Aykut Kocaman gibi bir adam gibi adama yapılan davranışlardı. (..)

Yoruma kapalı.