FETÖ ile mücadelede sınırlar iyi belirlenmezse.. Ben yine uyarayım da…

15
Reklam

‘FETÖ’nün medya ayağı’ davasında dün savunma sırası gazeteci Ahmet Altan’daydı; bir kitap çapında uzun savunma hazırlamış, onu okudu Ahmet Altan. Savcının hazırladığı iddianamede yer alan iddiaları teker teker cevapladığı bir savunma.

Savunması babası Çetin Altan’ı hatırlattı.

Aynı davadan yargılanan kardeşi Prof. Mehmet Altan da, bir gün önce yaptığı savunmada, “Ben Çetin Altan’ın oğluyum” demişti, meydan okuyarak…

Çetin Altan’ın, yargılandığı bir davada, savcıya dönerek, “Sizin benden yüksekte oturmanız bir marangoz hatasıdır” dediği biliniyor.

O eda Ahmet Altan’ın savunmasında da kendini hissettiriyor.

Savunmasında ele alınmayı hak eden pek çok bölüm var da, Ahmet Altan’ın üzerinde durduğu iki nokta benim öncelikle dikkatimi çekti.

“Gidecekler.. yargılanacaklar..”

Kardeşi Mehmet Altan’la ahbaplığım da aynı gazetede yazmışlığım da vardır; bir ara babaları Çetin Altan’la TV programı yapmam da gündeme gelmişti; buna karşılık Ahmet Altan’ı şahsen pek tanımam.

Reklam

“Pek” dememin sebebi, özel televizyonların ilk tartışma programı ‘Dinamit’e katılmışlığım, onunla Neşe Düzel’in karşısına çıkıp konuklarıyla tartışmışlığım olduğu için…

Kendisine ait “İktidardan gidecekler, yargılanacaklar” cümlesi, diğer başka argümanlarıyla birlikte, darbe girişiminden haberdar olduğunun, dolayısıyla FETÖ örgütünün planlarını önceden bildiğinin kanıtı olarak iddianamede geçiyormuş…

Savunmasında, “Bunun için benim üç müebbet hapis cezasına çarptırılmam isteniyor, işte burada aynı cümleyi tekrarlıyorum, ‘İktidardan gidecekler, yargılanacaklar’ diyorum, isterseniz beni altı ayrı müebbet hapis cezasına çarptırabilirsiniz” diyor Ahmet Altan

Temennisi bu. Ancak temennisi Türkiye’deki siyasi tabloya hiç uymuyor.

Nedenini biliyorsunuz.

Anayasa değişikliği sonrasında ortaya çıkan yeni şartlarda iktidara gelmenin yolu yüzde 50’den fazla oy almaktan geçiyor. O çizgiye en yakın parti yine AK Parti. 7 Haziran (2015) seçiminde oyları yüzde 40’a düşmüş, milletvekili sayısı Meclis çoğunluğuna erişememişti; fakat karşısındaki partiler ne yapacaklarını bilemediler ve tekrarlanan seçimde oyunu tek başına hükümet olmaya yarayacak kadar yeniden yükseltmeyi başardı AK Parti…

“Gidecekler” beklentisi biraz havada kalıyor.

Türkiye’nin bugünkü şartlarında iktidardaki partiyi muhalefete düşürmek imkânsız sayılmasa bile o kadar kolay değildir.

Reklam

Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlattığı ‘adalet’ arayışı uzun yürüyüşü, CHP’nin de bu durumun farkında olduğunu gösteriyor.

Denge değişmeden tablo değişmez.

AK Parti’yi zora koşacak tek gelişme ‘FETÖ’ ile mücadelenin ters tepmesi olabilir.

Muhalefetin “FETÖ’nün siyasi ayağı” konusunu kaşıyıp durması boşuna değil.

Dün ilk kez, vaktiyle AK Parti’den milletvekilliği yapmış biri, ‘ByLock’ kullandığı gerekçesiyle gözaltına alınıp tutuklandı. Sıradan insanlara uygulanan ByLock, BankAsya hesabı, kendisi veya çocuklarının okuduğu okullar, himmet parası gibi ölçüler.. siyasi hayatta yer alanlar için de geçerli kabul edilirse..

Bu da bizi Ahmet Altan’ın savunmasındaki diğer önemli konuya götürüyor.

FETÖ ile hesaplaşma için milât

İkinci dikkat çekici nokta, Ahmet Altan’ın iddianameden aktardığı şu satırlara sinmiş durumda:

Bu şekilde Balyoz soruşturmasının başlatılarak Türk Silahlı Kuvvetleri içerisindeki terör örgütü mensubu olmayan subayların tasfiye edilerek yerlerine örgüt mensubu subayların getirildiği ve devam eden süreçte örgütün Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde bu sözde soruşturmalarla kritik öneme sahip yerlere kendi mensuplarını yerleştirdiği ve 15/7/2016 tarihli darbe girişimi için örgütün kendi zeminini hazırladığı…”

İddianame 15 Temmuz’a (2016) giden yolu ‘Balyoz davası’ ile başlatıyor. Balyoz davasının tarihi 2010. İddia şu: 2010 ile 2016 yılları arasında TSK içerisinde tasfiyeler yaşanmış, atılanlar yerine FETÖ mensubu subaylar atanmış, onlar kritik öneme sahip yerlerde darbenin zeminini hazırlamışlar…

“Atamaları ve görevlendirmeleri ben yapmadığıma göre, iddianame ithamını başka kişi veya kişilere yöneltiyor” diyor Ahmet Altan

Kime veya kimlere?

Milat konusu neden önemli şimdi anlaşıldı mı?

Farklı biçimde tanınan bir yapılaşmanın devleti hedef alan bir örgüte dönüşmesinin tarihi doğru belirlenmez.. 15 Temmuz 2016 veya 17-25 Aralık 2013 gibi tarihlerden birine sabitlenmez ise.. siyaseti sıkıntıya düşürecek olumsuzluklara kapı aralanır.

Tasfiye, ama bu denli mi?

Ben bu konuyu ilk kez ele alıyor değilim; kimbilir kaç kez mücadelenin aldığı biçimin yol açabileceği sıkıntıları dillendirdim. Yüzbinlerce insanın hayatına müdahaleye dönüşen bir mücadelenin sakıncalarını belirttim.

Almanya’da 60 milyon insanın öldüğü 2. Dünya Savaşı’nın sorumlusu Naziler ile hesaplaşmada bile bir sınır çizme ihtiyacı duyulmuştur.

Türkiye’nin ilk askeri müdahalesi 27 Mayıs (1960) sonrasında, subay tasfiyesi 275 general ve amiral, 7 bin kadar albay, yarbay ve binbaşı ile üniversitelerle ilişkisi kesilen 147 öğretim üyesi ile sınırlı kalmıştı.

1960 sonrasında Harp Okulu öğrencilerini iki kez cepheye süren Talat Aydemir’in darbe girişimlerinde.. siyaset.. ilkinde herhangi bir tasfiyeye gitmemiş.. ikincisinde de sadece esas sorumluları yargı önüne çıkartmıştır..

Terör yüzünden OHAL ilan edilmiş Fransa’da bugün geniş kitleleri tedirgin edecek tedbirlere başvurulmuyor.

Ahmet Altan’ın savunmasını siyasiler de dikkatle okumalı.

ΩΩΩΩ

Reklam

15 YORUMLAR

  1. BankAsya’ya para yatıran biri olarak asla bugün artık örgüt denilen bu Fetö ile işim olmamıştır. Fakat ‘batan bankaya’ para yatırmış gibi duruyorum şimdilerde! Öğrencilere burs vermem ise ‘himmet’ olabilir ihtimalini çağrıştırıyor! Şimdi söyleyin bana, ben ne diyeyim bu duruma! BankAsya benim için her hangi bir bankadır, denk geldi bu bankadan hizmet aldım. Suç değildi ki! Şimdi bırakın suç olmasını, şüphe bile uyandırması ayıp! Aynı şekilde yardımlaşma duygum sağ olsunlar sıfırlandı. Devletin okutamadığı çocuklara az çok parasal katkıda bulunduğum takdir edilmediği gibi bir de himmet olabilirmiiş diye listeye alınıyor. Yuh diyorum yuh yuh yuh! Vatan millet bayrak devlet sevgimizi ne diye bu kadar ayaklar altına alıyorsunuz OHAL saçmalığı ile. Vallahi billahi ne olur normalleşin artık yahu.

  2. Öncelikle Fehmi beyin yazılarında özellikle son zamanlarda sanki başka cümleler yazıcakmış da son anda daha ılımlı, orta yollu cümleler kurmuş izlenimi oluştu bende. Yani çok şey biliyor ama bunun yanısıra da susmak gerekiyor. Bu günkü yazı yerine Ahmet Altanın savunmasını okumak daha heyecan verici.
    Bazı yorumcular ya fransa yı o kadar yakın tanıyorlar, ya da müneccimlik gibi bir yetenekleri var. Fransa da darbe olsaydı şöyle sıkıyönetim olurdu, şu kadar sürerdi filan. Nerden biliyorsunuz?! Ahmet Altanın savunmasını incelediğimizde tek taraflı bir kanaate hakim oluruz. Yani görünen %100 Ahmet Altan haklıdır. Ama Bu işin mesuliyeti, bu konuyla ilgili görevlendirilen hukukçulardadır,davada, savcının iddianamesine koyduğu deliller,dava dosyası işin erbabları tarafından incelenir ve nihai karar verilir. Yani burdan hakimlik yapmak kimsenin harcı değildir. Allah o hakimlerin yardımcısı olsun, işleri kolay değildir. Demem o ki bilmediğimiz hususlar da olabilir. Bu arada savunmada bir çok yerde tekrarlar var en sık tekrarlardan biride savcıyı aşağılayıcı , hakarete varan ithamlar.Adalet herkese lazım.

  3. Ergenekon davalarında kendilerini yargılayan hakim ve savcıların kendi yattıkları hücrede hapis yatacağını söylemişti Doğu Perinçek hapiste iken. O sözler de o günkü “siyasi tabloya uymuyor”du. Veya bin yıl sürecek denen 28 Şubat’ı hatırlayın. Türkiye için 2-3 yıl çok uzun süreler. Erdoğan da, AK Parti de biliyor bunu. Siyasi tablo hiçbir şeyin garantisi değil. Katar’a yapılan ambargonun benzeri bize yapılsa bir sene sonra iktidar o alkış tutan yığınları kendilerine yuh çekerken bulabilir. İktidarın elindeki gücün kaynağı hizmet değil para. Hazinenin dibi görünüp paylaşacak bir rant kalmayınca iktidarın etrafına kümelenen sihirbaz çetesi medya üzerinden yaptığı büyüyü tersine çevirince çıplak gerçek görünecek ve o gün rüzgarın ne kadar hızlı yön değiştirdiğini göreceğiz belki de.

    Ama belki de öyle olmaz. Daha önce cemaatin yelkenlerini şişiren rüzgarın birkaç sene sonra onu alabora etmesi gibi bugün yelkenleri şişmiş tam gaz ilerleyen AK Parti gemisini fırtınalı günler bekliyor olabilir pek ala. Bütün bunlar temenni mi? Belki de…

    Benim asıl merak ettiğim kendi aralarındaki kavgaya ara verip ‘darbeci hain’ sırtlana karşı birlikte savaş veren AK koyun ile, Ergenekon’dan çıkan kurt birlikte sırtlanı parçaladıktan sonra ne olacak dersiniz? AK koyunun bu konuda bir fikri var herhalde ki “her eve bir otomatik lazım” gibi kampanyalar duyuyoruz.

    Allah kendi çıkarlarına bu milletin malını ve canını gözünü kırpmadan kurban edenlerden milletimizi muhafaza buyursun.

  4. Allah’a inanan insanlar vardır, Allah’a inanmayan insanlar vardır. Kimsenin kalbini yaramayız. AK Partililer de Allah’a inanan kimselerdir. Sermaye aileyi belki yarım asırdır kendi yanında taşımaktadır. İslamiyet’e yapmadıkları saldırı kalmamıştır. Şimdi Sermaye onları hapse atmıştır.
    AK Parti neye güveniyor da Sermaye’nin merkezinde zulüm yapmaya devam ediyor. Bunu anlamak zordur. Bir taraftan İslam muhaliflerini hapse atarken diğer taraftan İslamiyet’i tüm dünyada temsil edenleri da baş düşman ilan ediyor.
    Balyoz ve Ergenekon operasyonları ile 17-25 Aralık ve 15 Temmuz hareketleri hep aynı kaynak tarafından tezgâhlanmıştır. Gayesi çok açıktır. Önce Türk Ordusu’nu çökertmek, sonra Müslümanları birbirine düşürmek.
    Allah neden bu fırsatı Sermaye’ye veriyor. AK Parti’yi iktidara getiren halk onu Allah’a inananlardan oluşan parti olduğu için iktidara getirmiştir. O hala Sermaye’ye inanmaktadır. Aynı şeyi o zaman da yaptılar. Halk Allah’tan korkup Allah’a inanacağına CHP’den korktu ve DP’ye inandı. Akıbeti ne oldu? On sene sonra ne oldu?
    AK Parti Sermaye’nin oyununa gelerek, 15 Temmuz’dan sonra CHP’nin yaptığını yapmaya başladı. Allah’a inananları hapse doldurdular. Daha doğrusu hapis olmalarına ses çıkaramıyor. DP’ye kıyas edilirse daha 9 senesi vardır.
    Biz “Allah’a inandım” diyenlerin yanındayız. AK Parti yanlış yapıyor. Uyarıyoruz. Allah’ın dediği doğrudur. Gidecekler ve yargılanacaklar. Farkımız şu o bunu söylerken öyle olmasını istediği için söylüyor. Biz de diyoruz ki “gidecekler ve yargılanacaklar”. Farkımız şu ki biz öyle olmamasını istiyoruz. Onun için tekrar hatırlatıyoruz.
    1- OHAL zaman kaybetmeden durdurulmalıdır.
    2- 2019’a kadar uzlaşma içinde Adil Düzen anayasası hazırlamalı ve ‘Evet’li malul anayasa uygulama imkanı bumamalıdır.
    3- Tük Ordusu biat usulü ile düzenlenmeli, güçlendirilmeli.
    4- Semt kooperatifleri kurularak işsizlik önlenmeli ve güven sağlanmalıdır.

  5. “gidecekler”diyen adamın başka güvendiği dallar olmalı.Biliyoruz ki, Türkiyede “olmaz, olmaz.
    “Denge değişmeden tablo değişmez” ama, CHP değişmedikçe, ( tarihe gömülmedikçe ) de, DENGE değişmez.
    Şunu da iyi bilmeli ki, FETÖ’nün halk yığınları arasında bir ağırlığı yoktur,denebilir. Mensubları, “iktidara dayalı” güçlerini, kendi güçleri zannettiler, pekçok ikaza rağmen. Başta Ekrem Dumanlı, kendini birşey zannetti
    , Fetö ile mücadelede, sınırları, Cemhurbaşkanı apaçık ve doğru bir şekilde ortaya koydu. Fakat o şartlara riayet edilmiyor ;
    – HIYANETTEKİLER (en üstlerde) , bulunup, en ağır cezayı almalı. bunlara merhamet çalışmaz.
    – Ticarettekiler ; den, sadece, o devirde Fetö’cülük prim yaptığı için iltisaklı olanlarla, sırf islami hayır gayreti ile harcıyanlar ayıklanıp, affa mazhar kılınmalı.
    – İbadettekiler ; tamamen masum olup, halka hizmet gayesi güdenlerdir. Her muhitin halkı, bunları çok iyi tanır ki, bunlar, islam olan, hizmet olan, hak olan herşeye el uzatırlar, samimiyetle.
    Bank-Asya veya tahsil yapılan okul, sadece karine olabilir, bir ihtimal belirtir, delil olamaz. Fakat, by-lock daha sağlam bir emaredir. Himmet parası hiç ölçü olamaz, ilk müşevvikler hariç.
    Sorgulamalar sırasında, her turlü ayak oyunlarıyla , her yönden esen fısıltıları çok iyi tahlil etmek gerekir.
    Milli Birlik icraatın sonucudur ; lafla, haramdan beslenen ağızların yaptığı dualarla tesis edilemez.

  6. Sayın Koru, Fransa örneğiniz yanlış. Fransa’nın başında FETÖ, PKK gibi dert yok. Bir kaç münferit olayla OHAL ilan edildi. Türkiye’nin durumunda olsalardı Sıkıyönetim ebediyen kalkmazdı.

    KHK ile ülke yönetimine gelince, acil, derhal bazı kararlar alınıp hemen uygulamaya sokulmazsa darbe atlatmış ve terörün cirit attığı ülkeyi yönetmek imkansız olur. “Siyasi Cumhurbaşkanlığı” da tabanın dağıtılmasına yönelik hamleydi. Hani “ABD’de yeni normal” demiştiniz ya , sular durulana kadar” Türkiye’deki yeni normal”den sıradan vatandaşın korkmasına gerek yok. Zaten farkında bile değiller.

  7. Sayın koru hükümet şu anki gücün verdiği güvenle öyle hatalar yapıyor ki..Fetö ile mücadele et , darbecileri en ağır biçimde Cezalandır ama hukuktan ayrılma ,bugün yaş kuru demeden herkese fetöcü yaftası yapıştırma iyi incele, inanın halk akp den nefret ediyor ve inanın en yakın seçimde milli irade, milli irade diye söyledikleri bu halk onları sandığa gömecek..

  8. Sayın Koru yazınızda; “1960 sonrasında Harp Okulu öğrencilerini iki kez cepheye süren Talat Aydemir’in darbe girişimlerinde.. siyaset.. ilkinde herhangi bir tasfiyeye gitmemiş.. ikincisinde de sadece esas sorumluları yargı önüne çıkartmıştır..” demişsiniz

    Talat Aydemir darbesi sonucu 1.468 kara harp okulu öğrencisinin kara harp okulu ile ilişiği kesilmiştir. (Not:1)
    Yazınızda; “Terör yüzünden OHAL ilan edilmiş Fransa’da bugün geniş kitleleri tedirgin edecek tedbirlere başvurulmuyor.” demişsiniz bu konuda haklısınız Fransa’da “terör” nedeniyle OHAL uygulanıyor bizde ise “darbe” nedeniyle OHAL uygulanıyor. Fransa’da terörü darbeci generaller ve darbeci üst düzey kamu görevlileri yapsaydı OHAL bu günkü gibi değil bizdekinden de daha ağır şekilde uygulardı.

    15 temmuz sonrası alınan tedbirler tabiki eleştirilmeli önceki uygulamalar ile karşılaştırılmalı ve FETÖ ile mücadele sınırı tavsiyesinde de bulunulmalı ama tarihi gerçekler çarpıtılarak orantısız bir şekilde eleştiri yapılarak FETÖ ile mücadele sınırı tavsiyesinde bulunmak iyi niyet sınırlarını zorlamak olduğu kanaatindeyim. Saygılar.

    Kaynak (Not:1) https://www.haberler.com/harp-okulundan-1963-te-atilan-ogrenciler-4386087-haberi/

    Harp Okulundan 1963’te Atılan Öğrenciler, İtibarlarının İadesini İstedi
    Esin Işık – Talat Aydemir’in 1963’de başarısız darbe girişiminin ardından Kara Harp Okulu’nun ilişiği kesilen öğrencilerinden bazıları mağduriyetlerinin giderilmesi için TBMM’ye başvurdu.
    Esin Işık – Talat Aydemir’in 1963’de başarısız darbe girişiminin ardından Kara Harp Okulu’nun ilişiği kesilen öğrencilerinden bazıları mağduriyetlerinin giderilmesi için TBMM’ye başvurdu.

    Orhan (Kökrüklü) Yarapsanlı, Yücel Sevinç, Hilmi Eryıldız ve İzzet Ülker adlı vatandaşlar, olaydan 50 yıl sonra TBMM Dilekçe Komisyonu’na yaptıkları yazılı başvuruda, Kara Harp Okulu Komutanlığı Yüksek Disiplin Kurulu’nun 26 Eylül 1963 tarihli “usul ve yasaya aykırı” kararıyla, “20-21 Mayıs 1963 olaylarına karıştıkları” iddiasıyla Kara Harp Okulu’ndan ilişiklerinin kesilmesi sonucu uğradıkları maddi ve manevi mağduriyetlerin giderilmesini talep etti.

    Dilekçede, bu durumun bugüne kadar hiç ele alınmadığı ifade edilerek, Meclis’ten geçte olsa uğranılan bu haksızlığa son verilmesi istendi.

    -Talepler-

    Yüksek Disiplin Kurulu’nun karar alırken öğrencilere savunma haklarını kullandırmadığı iddia edilen dilekçede talepler, “yok hükmünde olan bu kararın kaldırılarak itibarımızın iadesi, özel durumumuz gözönünde bulundurularak askerlik hizmetimizi yedek subay olarak yapmış olmamızın kabulü, bir asker için paha biçilmez manevi değere haiz kılıç ve meçlerimizin verilmesi, isteyenler için silah bulundurma veya taşıma hakkının verilmesi ve ruhsat harcı alınmaması ile sosyal haklardan istifa ettirilmemize karar verilmesi” şeklinde sıralandı.

    Dilekçede, 20-21 Mayıs 1963 olayının ardından bin 468 Kara Harp Okulu öğrencisinin okulla ilişiğinin kesildiği de hatırlatıldı.

    -“Hakkımız yenmiştir” denilmiş

  9. Savunmalar mutlaka okunmalı.
    Suçlamalar, savunma mantığı; kişisel kalibrasyon; mahkeme koşuları; özel tarihsel laboratuvar kaydı niteliğinde; niceliğin belirgin aşamaları değerinde.
    İkinci dünya savaşı Nünberg duruşması filmi yapıldı. Savaşa, hırsa, pişmanlığa, acizliğe dair her şey görülüyor.
    Doğu Perinçek ‘in Ergenokan davalarındaki savunmaları videolardaydı; ibretlik, ilginç. Yine 1971 TİİKP davası savunma isimli kitabı basılı ;piyasada var mı bilmiyorum. O dönemki gençliğin dvelete bakışı, direniş ruhları.İnsana dair neler neler var. Ahmet Altan’ın savunması da sürecin derzlerini gösterir cinsten olmalı. Öğrenmenin bakış açısının sonuna varılmıyor. Yapı Kredi yayınlarında Talat Aydemir’in anılarında savunmaları da var; aman aman ne cesaret okuyup görün. Yanlış, doğru; insana dair uç şeyler meraklılara; derin yeraltı mağralarına girer gibi medeniyetimizin bizansmağraları için metinler. İnşaallah milli adalet birikimimize olumlu katkıları olsun.

  10. “İktidardan gidecekler, yargılanacaklar” gibi bir cümle bir bilgi cümlesi olabilir ama bir temenni cümlesi de olabilir. tek başına anlamlı değil. anlamlandıracak deliller olması gerekir elbette. hukuki kısmı hukukçulara bırakırsak bazı yerlerdeki insanların 70 milyona konuşurken daha dikkatli olmaları gerekmez mi…temenni sahibi olmak yanlış değil tabii kimin yok ama en azından yargılanmaları gerekir demek bile bilgi cümlesi şüphesinden kişiyi koruyabilir. tabii hayatını okuyarak yazarak kelimelere hükmederek kazanan kişilere akıl verecek değiliz…ne haddimize…
    bu fetö mücadelesinin sıkıntıları konusunda hepimiz çok yazdık. siz de önemli noktaları çok dile getirdiniz. ilişkilendirdiğiniz nazi örneği işin vehametini anlamak açısından çok başarılı. sonuçları itibarıyla da çok acı. hala fetöye açıktan gizliden sahip çıkmaya çalışanlar var. iktidar sorumluluğunu çoktan kabullenmiş durumda. bu işe bulaşmış kişiler işlerin nereye kadar uzandığını görüp iktidarı sorumlu tutmakla kendilrini daha iyi daha temiz bulabiliyorlar mı…bu işin milad noktası herkesin ortadaki 40 yıllık meseleyi tanıması anlamasıdır. anlamamış kişiye istediğin kadar bylock de himmet parası de 17/25 de mit tırları de 15 temmuz de vatan de ortada hiç bir sorun yok. askeri derece de gizli şifreleme programı ayet hadis paylaşmak için, himmet yoksula yardım, 17/25 hükümete mesaj, mit tırları teröre darbe, 15 temmuz ??? hükümete sormak lazım çünkü öncesinde sıkıntı yokk ki 15 temmuz da ne sıkıntı olabilir…
    işte bu noktalarda da chp nin yaklaşımına çok dikkat etmek gerekir. nerde durduğuna dikkatli bakmak gerekir. iktidarı suçlama hakkını tepe tepe kullanıp mücadeleye katkı sağlasaydı iyi olurdu ama tarihi iyi okumak lazım çünkü hem değişmiyor hem yanılmıyor değil mi…chp chp işte…

  11. Yargısal haksızlıklar çoğalıp alır başını giderse,bu arada doğru düzgün yeni bir parti kurulursa,2019 da Tayyip Bey cumhurbaşkanı yine olur ama, partisi iktidar olur mu? soru işareti.

  12. Zaten darbeyi baklavacılar, mobilyacılar, öğretmenler, doktor ve hemşireler,kısacası sıradan vatandaşlar yaptı.Darbe başarılı olsaydı Hakkaride görevli Mehmet öğretmen M.Eğt. Bakanı , Siirt Eruhta görevli polis Yasin, İçişleri bakanı, Zonguldakta görevli orman muhafaza memuru Fehmi, Orman bakanı Mersinde oturan emekli işçi Abdullah, Çalışma bakanı filan olacaklardı v.s. v.s.. Yatsın keratalar içeride…
    Darbenin siyasi ayağımı….?
    O da ne?
    ÖYLE AYAK MI OLURMUŞ….?

  13. Ahmet Altanin savunmasına cevap verecek bir baba yiğit çıkarmi? Çıkacağını zanetmiyorum.
    Çuvalar dolusu içi boş idanameyi nasıl yerden yere vurdu heleki Ekrem Dumanli ile ilgili bölümü ne diyordu “Ekrem Dumanli ile görüşmek suç iseidi o zaman benden çok CB üçağinda her an yanındidi esas suçulu o” bu sözu bile tek kelime ile yeterli.
    Türkiyenin durumi günden güne 1940 lara doğru hızla yol aliyor.
    Paradan Atatürk’ün resmide kaldırılısa hiç şaşmamak gerek.

Yoruma kapalı.