Son haftalarda önemli futbol takımlarımızın halleri pek iç açıcı değil. Dışarıda ismi işitildiğinde “Hangi ülkenin takımı?” sorusunu sorduran rakiplerle karşılaştıklarında bile yeniliyorlar. İçeride de işler iyi gitmiyor; Fenerbahçe dün Adana’daki maçta gol atamadı.
Neden acaba?
Elbette kötüye gidişi tek bir sebebe bağlamak kolaya kaçmak olabilir ama ben yine de en önemli gördüğüm sebebi paylaşma yanlısıyım: Rakipler derslerini iyi çalışıyor ve kendilerini yenmek üzere gelen takımların oyun sistemine göre bir karşı sistem belirleyip sahaya öyle çıkıyorlar.
Golcülere gol attırmıyor, savunmanın zayıf noktalarından yararlanmaya bakıyorlar.
Takımlar zaten sahaya hep aynı sistemle çıktıkları için rakipleri karşı sistem bulmakta zorlanmıyor.
Siyasette de futbolda yaşanana benzer bir durum var; o alanda da rakibini iyi okuyan istediği sonucu elde edebiliyor.
İç politikada bu karşı sistemi en iyi uygulayan hiç kuşkusuz AK Parti lideri de olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan…
AK Parti’nin kurulmasından çok önce başlayan siyasi hayatında Tayyip Erdoğan yenile yenile yenmeyi öğrendi. 2002 genel seçiminden 2023 genel ve cumhurbaşkanı seçimlerine kadar girdiği her seçimden rakiplerinin zaafları üzerine kurduğu planı uygulayarak hep üstte kalmayı başardı.
Yeni partisiyle girdiği ilk seçimde -2002’de- yüzde 35 oyla Meclis’teki milletvekili sandalyelerinin üçte ikisini kazanarak işe koyuldu, 2023’te yine hemen hemen ay oranda oy alabileceğini gördü, kendi getirdiği ittifak sistemi sayesinde partisini iktidarda tutmayı bildi.
Kendisini üçüncü kez cumhurbaşkanı seçtirmesini de karşısındakilerin zaaflarından yararlanarak başardı Tayyip Erdoğan…
Böyle giderse bundan sonraki seçimlere de yine aynı yolu izleyerek hazırlanacaktır AK Parti; gerekiyorsa liderini dördüncü kez cumhurbaşkanı seçtirmenin yöntemini de bulacaktır.
Rakipler, yöntem/sistem değiştirseler bile, iktidar cephesinin kurduğu oyunu bozacak biçimde davranamıyorlar.
‘Hançer’ edebiyatı bu durumun dışa vurumu.
Şikayet konusu yapılan ‘hançer’ de iktidarın oyun planı içerisinde var çünkü.
Neyse.
Bu yazıya başlarken aklımda, futbol ile ülkemizin iç siyaseti arasında gördüğüm benzerlikten ziyade dışımızda meydana gelen gelişmelerle futbol arasında benzerlikten söz etmek vardı.
Özellikle de Gazze’de yaşananları bu anlamda değerlendirebiliyorum.
Netanyahu yönetimi Gazze’de günü geldiğinde müthiş bir patlamayla gündemin merkezine oturacak bir hazırlığın sürdürüldüğünü fark etmemiş olamaz. Öyle bir oldu-bitti ile karşılaşıldığında nasıl bir tepki verileceği de bütün kademeleriyle önceden hesaplanıp bir plana dönüştürülmüştür.
İsrail’in siyasi liderleri değişse bile temel planı değişmiyor zaten. ‘Arap-İsrail sorunu’ olarak başlamış olan ihtilafın bir süre sonra ‘Filistin-İsrail sorunu’ haline dönüşmesi, yakın zamanlarda da ‘Hamas-İsrail sorunu’ halini almasını 75 yıllık bir plan olarak görebiliriz.
Savaşla ihtilafın karşı tarafını teşkil eden ‘Hamas’ bitirildiğinde ortada sözü edilmeye değer bir sorun kalmayacağı o temel planın ana savı olmalı.
Dikkat edilirse, İsrail’i durduracak bir karşı çıkış görülmüyor.
Daha önce çıkmış savaşların, devreye uluslararası camianın girmesiyle, daha fazla uzamaları durdurulmuştu. Bu defa uluslararası camianın büyük bölümü İsrail’in yanında. Dünyanın dört bir tarafındaki protestolar ya o ülkelerin yönetimleri eliyle işlevsiz bıraktırılıyor ya da ne kadar kalabalık olursa olsun, protestocular anti-Semitik olmakla itham edilip potansiyel suçlu ilan ettiriliyor.
Plan, karşı çıkacakların neler yapabilecekleri de hesaplanarak hazırlanmış besbelli.
Şiddetle kınayanlar, ateşkes ilan edilmesi yolunda telkinde bulunanlar, bunu sağlamak üzere zirveler düzenlemeler…
Bunların hiçbiri Netanyahu’yu durdurmak için yeterli değil.
Gazze’de ve İsrail’in işgali altında bulunan Filistin topraklarında Hamas’ın varlığı sona erdirilmeden savaş herhalde sona ermeyecek. Netanyahu baştan beri bunu söylüyor zaten.
Karşısına çıkacakların neleri ne kadar yapabilecekleri düşünülerek hazırlanmış bir plan söz konusuysa, ki bana öyle geliyor, bu planı doğru okuyup onun nasıl bozulabileceği yönünde bir çalışma yapılmadan, İsrail’in nihai amacının gerçekleşmesini önlemek mümkün gözükmüyor.
Protesto gösterileri mi? Her birine karşı İsrail yanlısı gösteri yapılacaktır…
Malları ve işletmeleri boykot etmek mi? İsrail zaten esas desteğini yanında bulduğu devletlerden alıyor…
Futbolda rakipler onların oyun sistemini çözerek eski sonuçları almalarının önüne geçseler bile, önde giden kulüplerin şimdiye kadar aldıkları puanlar onların ilk sıralarda yer almalarına yetebilir.
İç ve dış politikada ise yanlış adımların telafisi o kadar kolay değil.
Orada şanstan çok akıla ihtiyaç var.
ΩΩΩΩ
İşi bilen captan gemisini batmadan man adasına demirleyen dir😂😂.
Natan yahu arap sözde liderlerine çıkarın için SUS mesajı atıyormuş.
Ben işimi bitirinceye kadaarrr!… (yine gemi varacak limana!)
Muktedirler yükleniyor habire muhalefete: pkk demek hadep demek!
Eee.. hadeple görüşmüşsünüz! Biz Hedep le görüştük!😯☹️
Bir parti ortaya oynuyor! ortada oyunun kuralı krkese selam çakmak🤗!..
Amma fekat, bunlar ha bire amip gibi bölünüyor🤔
Koltuğuna göz diktikleri yerde oturanlar da hamas humustur😂😂, öyleyse ninettir!!🤣🤣🤣. Deyip nerdeyse boğazda ağırlayacaklar!!
Selocan orda arkasından hançerlenmekten!!!
Brutüs te brutüs türküsü çığırıyor kimsen çık ortaya diyor garibim☹️.
Hesap yapmak denince piskevit hesabı anlayan bir siyasetçi sınıfı doğmuş🙂.
Benim annadığım: piskevit yedikçe tükenir! Paketi açıp dolaba koydunmu kokar! Bu tarçınlıymış, öbürü hainmiş!..
Bak bi de şu formül var:
Un şeker süt çukulata sos vanilya irmik yağ yumurta su karbonat !…
Bir de kabartma tozu kattınmıııı!..🤗
Yeme de yanında yat😂
(Yan gel yat anlamış olanlar için değil bu helaye🤣🤣🤣).
“Ender
12 Kasım 2023 De 07:45
Küçük partiler demokrasiyi bir kakafoniye dönüştürüyorlar.”
Tatlı su demokratı, bir karar verin artık, çokseslilik kötü bir şey midir, ortak akıl neyim boş laf mıdır?
günün konusuna geleceğim lakin önce anlaşılmayan şeyler varmış,
bizimde anlamadığımız şeyler olduğu gibi.
bi bakalım;
ddn 13 Kasım 2023 De 09:18
sayın ddn muhaliflik nası bir şey ya diyor,
insanların birbirini anlamaması normal ama kendini anlamaması ne kadar normal.
“Türkiyede gazze gösterileri yapılıyor, Hatta bazı günler birden fazla etkinlik olduğu için hepsine katılamıyoruz.” diyor, yapılan gösterilerden muhatabının haberi olsa gerek. gösterilerden hepimizin haberi vardır herhalde. 2001’den bu yana yapılan sayısız miting gibi. kollektif alanda bir etki yaratmalı ve bunun fizik dünyada bir karşılığı olmalıydı
lakin harita her geçen gün israil lehine büyümeye devam etti değil mi?
ne eksik acaba?
ihlas falan mı?
mütedeyyin bir arkadaşım en azından kendini tanımlaması ya da iddiası diyelim böyle olan bir arkadaşım bir sohbetimizde filistinlilerin önemli gelir kaynağının alışveriş eden turistler olduğunu söylemişti, o yıl 2018 bir arkadaşımla kudüse gittik. giderken neredeyse tanıdığım herkesten alışveriş için, hediye için para topladım. bir hafta kadar kaldık. nasıl büyük bir yoksunluk, çaresizlik anlatamam. şimdi yaşanan acılarla kıyaslanmasa da. kimle konuşsam tek ihtiyacımız olan şey ziyaret ve ticaret dediler. bende bu muhalif olmayan kafanın tamamı olmasa belli bir kısmını anlayamıyorum işte, nasıl bir şey ya diyor insan. 3-5-7 umresi birden çok haccı olan binler hatta milyonlar var ve bir kere bile kudüse gitmemiş. mekke ve medinenin getirisi ya da sevapmetresi diyelim daha fazla diye düşünüyor zannedersem.
öyle mi acaba?
“Hayrun Nas Men Yenfeûn Nas” bir yasa değil mi yani?
filistin dostu partiler, tarikatlar, cemaatler ileri gelenleri özendiremez miydi kitlelerini yıllardır ziyaret ve ticarete? toplanıp toplanıp umreye gidiyorlar daha çok.
yine muhalif olmayan kafa tabi bir kısmı diyelim ne kadar çoğu önemli değil, durum ortada zaten, her krizde yahudi malları kullanmayın diye bas bas bağırır. pratikte itiraz edeceğimiz bir şey değil doğal olarak. dünyanın bütün büyük şirketlerinin çoğu yahudilere aittir ve gelirlerinin bir kısmı hep israil ve davası içindir. bu çark parayla dönüyor elbette. ama kriz zamanlarının dışında bu malların talebi azalmıyor, türkiye bazı ürünlerde dünya satış sıralamasında, marka isimleri verip yorumumu sorunlu hale getirmek istemiyorum. israil deterjanı kullanma tamam, cafeni değiştir tamam, ya bilgisayarın, telefonun, sosyal medya hesapların, buzdolabın, televizyonun, spor ayakkabın, gözlüğün, eşarbın…
öte yandan bizde böyle şirketlerden davaya akan paralar var mı? mesela şu anda hiç yaşamadığımız ölçüde büyük bir döviz krizi yaşarken, yurtdışı turlarında bile taksit imkanı kaldırılacak kadar mesela bir cente ihtiyaç varken bırakalım dünyada türk şirketlerinden para gelmesini, ülkede dövize endeksli mega projelere ödenen yabancı paralar bile ülkede kalmıyor ama varsan baksan iktidara yakın şirketler muhafazakar, mütedeyyin, dindar, yerli, milli…..
milyon/milyar dolarlar vergi kaçırmak için değil tabii vergiden kaçınmak karıştırmayalım lüffen, adalara-modalara gidiyor, para çıkarmayı zorlaştıracak yasası mecliste 15 yıldır bekliyor.
ve tabii bir grafik çıkarırsak göreceğiz ki israil ile ekonomik ilişkilerimiz hiç olmadığı kadar iyi. 2002 yılında 1,41 milyar dolar olan ticaret hacmimiz 2022’de 8,91 milyar dolara kadar çıktı. kuşkusuz ticari ilişkilerin gelişmesi bir eleştiri konusu olamaz ama filistinle olan ticari ilişkilerimizin neden desteklenmediği insanların seyahate-ticarete yaptıkları ürünleri satın almaya neden özendirilmediği “nasıl bir şey ya” diye bir zihniyeti sorgulatmıyor değil. filistin kardeşimizle dayanışma, o miting senin bu miting benim gezelim anlayışı ve her geçen gün değişen bir harita gerçeği.
sloganlarla yürümüyor sanki değil mi?
bir şeyler eksik,
bir şeyler yanlış
hissi yok mu sizde?
belki muhalif kafayı anlamadan önce insanın kendi kafasını anlaması gerekiyordur,
belki de ülkemizin ve coğrafyamızın hali kader değildir.
neysem uzun oldu, bugünün konusunu kısa tutabilirim aslında,
ülkemizin ve coğrafyamızın hali hesapların ne kadar iyi yapılıp, yapılmadığını hepimizin önüne koyuyor zaten.
hesapların kesiştiği bir nokta var. ortak bir nokta.
her geçen gün yoksullaşıyoruz.
neden acaba?
Ortadoğu dan diğer ülke ve bölgelere borularla kaynaklar milli servetler akıyor; kimisinin rengi yeşil, kimisi kapkara, birsonraki havagazı olacak galiba☹️.
Borular görünmeden toprak altından gittiği için o ülke ve insanına yol su elektrik olarak dömüyor maalesef 😡😡😡.
Görünür olsa takometre olacak ucunda!
Ne kaa köfte o kaa ekmek diyecek vatandaş 🤗. Ama lakin..
O taraftan bu tarafa borunun devamı alışkanlığı olsa gerek,
Hortuma dönüşüyor borular bu tarfta🤔!
Eeeeee….!!!???? No’lcek bından sonra?
El-cevvap: tapularınız var yaaaa!!!!😂😂😂
Onlar ne güne duruyor? Kırpıp kırpıp para boyutunda satsana!
(Yada kolaylık sağlayayım ben sana: sen ver tapuları toptan bana, ben vereyim bastıkça paraları leylaya pardon iskambil kağıdı gibi savuran makinayla🤣🤣🤣.).
hasır altı pardon toprak altı neler gidiyor ve dönmüyor kimbilir,
hortumseverler oldukça.
cidden komik haliyle😏
KRİZ SİSTEMİ
En son skandal dahil olmak üzere “rejim krizi, devlet krizi” gibi vasıflandırmalar yapıldı.
Öyle bir sistem kuruldu ki, sistemin gıdası ve enerjisi kriz.
Kriz olmadan sistem ayakta kalamaz.
Sistemi kuranlar kendi kendileriyle çatışarak hayatta ve ayakta kalabiliyor.
Biz saglıklı değerlendirme yapamadığımız için onları “yalancılıkla” itham ediyoruz.
“Çelişki” hayatlarının en büyük dinamiği.
“Yalan” dediğimiz şey sadece “iç çatışmalarının” dışa vurumu.
İçlerinde “fırtınalar kopuyor”
İsviçre’de atom çarpıştırıcısı CERN laboratuvarında atom çarpışmalarını kontrol için milyarlarca Euro’luk masraf edildi.
Bunlarda da binlerce koruma-saray duvarlarına rağmen illa ki dışarıya yansıyor.
Sayın KORU hesaptan bahsediyor.
Kazanmak isteyen hesabını şuna göre yapsın:
–Sistem dayanışma değil, çatışmadan ve ayrışmadan besleniyor.
– Ayrışanları uzlaştırmaya çalışırsanız kaybedersiniz.
– Ayrışmaları ve çatışmaları körüklerseniz kesin ve net bir şekilde kazanırsınız.
– Diğer insanlar için Dünyayı cennette çevirmeye çalışırsanız kesinlikle kaybedersiniz.
– Kaybetme ihtimalini sıfıra indirip, kesinlikle kazanmayı garanti etmenin tek ve yegane yolu Dünyayı diğer insanlar için “cehenneme” çevirmektir.
Ruhlarında cehennemi yaşayanlardan başka ne beklenebilir ki?
Üçüncü bir ihtimal daha var onu kullanabilirsin demişler bazı muhalefete,
Sen aslında çookk güçlüsün de..
Tek başına çıksan bir meydanee..
Aslında sen aslansın zayıf ses çıktığına bakma..
Bir haykırsan dağları delersin nefesinle.
Demiş birileri gene……
Partilerini var olanı da dağıtacaklar bu gidişle!
Bir deyişte ben şöyle diyeyim hele:
Çark yaptın yaptın,
Ergen çocuk gibi diretme!
Aklını kullan!
Masayı sen kur bu seferde🤗🤗🤗
Sadece senin istediklerinle!…
Sadece senin kontrolünde….
Sadece senin şartlarınla;
İstiyen buyursun gelsin DE👂!
(Cebinde listeyle gelen olursa da,
Önce listeyi iste!!! Sonra uyarsa otur mukavele yap hepsiyle🙂).
Görünen o ki reisi kimse yenemiyor bu görev sana düşüyor sayın yazar. Meydanlara inmelisin.
Ümmet’in bir kısmı Batı vahşetinin altında onur savaşı verirken, büyük kısmı Batı kültürünün anestezik etkisi altında kem küm ediyor. Bu duygu ve düşünce hercümercinin böyle devam etmesini sağlamak isteyen medya-sosyal medya, etki ajanları, kilise ajanları, finans piyasaları soyguncuları birgün bütün hesaplarının bozulduğunu görecekler. Mutlaka görecekler. Onlar için bu kâbus günü Ümmet’in ve insanlığın izzet günü olacaktır. İslâm arşın yüceliğindedir ve Müslümanlar mutlaka galip geleceklerdir. Bugün bu inanç bayrağını sadece Erdoğan taşıyor. Yarınlarda Erdoğan’lar çoğalacak. İman duygu seline dönüşecek ve kuduz haydutlar arkasına saklanacakları çalı dipleri arayacaklar. Şimdi cephe dışındakilerin ceplerini kullanmaları gerekiyor.
Oyunu ancak başka bir oyun bozar!
Onların oynadığı sahada değil ama,
Amatör kümede mesela!…
Neredemi o küme?
Tam da sınırımızın dibinde! (Diye biliyoruz, çünkü elebaşları gelip dibimizde eğitim neyin veriyorşarmış hemde beleşe😯!)
Yaa öğretmenler burda 25 %ekders parası alabilmek için ter döktüler dillerinde tüy bitti!!!😡😡
Bunlar eğitim beleş! Denkleminde!…
Babasının hayrına yapıyor herhalde☹️.
Türkiye ve Diplomasi
7 Ekim’den bu yana artışa geçen İsrail saldırılarını sonlandırmak için çeşitli diplomatik adımlar atıldı. İlk etapta Rusya’nın BM’deki insani ateşkes çağrısı ve sivil ölümleri kınayan tasarısı ABD, İngiltere, Fransa’nın başını çektiği ülkeler tarafından reddedildi. Sorun çözme noktasında hiçbir inisiyatif almayan Batılı devletler, İsrail’in saldırılarını durdurabilecek mekanizmaları da işlevsiz hale getirdi. Son süreçte çözüm üretme noktasında bütün kanalları çalıştırmaya çalışan Türkiye’nin pozisyonu kendisini pozitif ayrıştırmaktadır. Türkiye’nin ilk günden bu yana diplomatik ilişkiler üzerinden ortaya koyduğu performans, sorunun çözümünü mümkün kılmasa da önemli tartışmaların yapılmasına vesile olmaktadır. Nitekim Bloomberg’de yayınlanan bir analizde, Gazze krizinin çözümü olarak Türkiye işaret edilmiş ve Biden’ın Erdoğan ile görüşmemesi eleştirilmiştir. Biden’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan ile daha fazla zaman kaybedilmeden görüşmesinin sorunun çözümünde önemli olacağının vurgulanması, Türkiye’nin önemini açık biçimde göstermektedir. Bu bağlamda Türkiye’nin hemen her platformda dile getirdiği garantörlük konusu, çatışmanın sonlandırılması ve tarafların bir masa etrafında toplanarak çözüm önerilerini dile getirebileceği bir düzlemin tesisi açısından hayati olacaktır.
Batının “İsrail den 👍 işareti gelmeden” parmağını soktuğu kendi kuyusundan çıkaracağını sanmıyorum!
Şimdilik Gazze nin yarısının temizleneceğini (haması güneye itme bahanesi), sonrada geri çekileceğini söyleyen varsa bu bizzat gizli ortaktır!
Dünya sesini çıkarmazsa güneye de girer!
Çünkü amacı tüm Filistin topraklarını KONTROL ETMEK! hatta Filistin ismini silmek!😡
Çözüm ne : İsrail i durdurmak!
Nassı: Ortadoğu daki ahtapot kollarını kızgın şişle dağlamak!! 😂😂😂😂😂
Sonra mı?: Gazzeye tam hakim olup!!!!
Kontrolü altına almak isteyen İsrail e,
Gel seninle beraber kardeş bir
“Filistin devleti kuralım”
demek🤗.!
Uluslar arası politika da sende oynayacaksın oyunu bu kurallarla:
Hançeri kalbine değil,
Şah damarının geçtiği yer ! neresi ise,
Fırattan mıı .. dicledenmi… yoksa kandilden mi? Orasını ben de kimsede bilemez, ordudan başka🤗.
Tahminin o ki, İsrail yeterince etnik temizlik yaptıktan, Gazze’nin kuzeyini boşaltıp Hayfa Limanı’nın güvenliğini sağladıktan, Gazze gazına çöktükten, yani taşeronu olduğu işi teslim ettikten sonra büyük bir “barış” masası kurulacak. “Tarihi barış”, büyük bir coşkuyla, havai fişekler eşliğinde, düğün-bayram havasında bütün dünyaya duyurulacak. O zaman ABD barışın mimarı olacak. O zaman Avrupa Birliği barış, insan hakları, basın, ifade, gösteri, protesto özgürlüğü rozetlerini yeniden takacak. İşte o zaman Ortadoğu’ya “bahar” gelecek. Hamas’ın olmadığı bir Ortadoğu’da diktatörler rahat nefes alacaklar. O zaman İsrail normale dönecek, Filistinleri yavaş yavaş öldürme, Filistin topraklarını sinsice işgal etme rutinini kimseyi kızdırmadan sürdürecek.
Bu korkunç planda iki açık var: Birincisi acaba İsrail’in aşırı sağı Müslümanlarla işbirliğine onay verecek mi?
İkincisi de, acaba bu kadar bebek, çocuk öldükten sonra, İslam dünyası bu sözde ve sahte barışa aldanacak mı?
Bazı Arap kabileleri, İngilizlerle işbirliği yaparak Osmanlı Devleti’ne ihanet etmiş, sonuçta İngiltere ve İsrail bir hançer gibi Ortadoğu’nun kalbine saplanmıştı. Şimdi yeni bir ihanet tasarlanıyor. Müslümanların da bu ihaneti hazmedeceği zannediliyor.
Herkes sussa, o masum bebeklerin ahı susar mı sandınız? Petrolünüz, gazınız, dolarlarınız uğruna hastanelerde katlettiğiniz, katline seyirci kaldığınız, hatta ellerinizi ovuşturarak izlediğiniz o bebeklerin ahı yakanıza öyle yapışır ki…
Bu büyük ve korkunç ihanet planı karşısında şahsen safım bellidir: Bu yaşananlardan sonra kim ki İsrail’le masaya oturur, kim ki İsrail’le el sıkışırsa, Allah onu kahr u perişan etsin.
Eli kanlı ,kan içici Israil yöneticileriyle , onlara her türlü desteği verip bu zulmü seyreden soysuzlara Allah en kısa zamanda misliyle belasını versin inşallah !
Ben insanlığın bu kadar haince ve bu kadar vahşice bu derecede
alçalabilecegini hayal bile edemezdim !
Tüm despot rejimlerde olduğu gibi demokrasiyi, özgür ifadeyi, protestoyu vs anayasa ile birlikte rafa kaldırdılar. Tüm özgür dünyanın başkentlerinde insanlar sokaklarda İsrail’i protesto ediyor, bayrağını yakıyor. Bizim gazı yiyen Gaza’cı Akp’liler ise oturdular evlerine sıcak çaylarını içip haberlerde yakından takip ediyorlar olayı. Ha bir de kola içmeyi bıraktılar. Protesto ediyorlarmış. Gaz yemek kolay değil tabii. Kolay geçmiyor acısı. Otursunlar paşa paşa. Onlara dokunmayan bin yıl yaşasın.
mustafa kemalin benzerini tik tok ta görüp para yağdıran chp li kafası. Dünyadan bi haber. Her gün Türkiyede gazze gösterileri yapılıyor, Hatta bazı günler birden fazla etkinlik olduğu için hepsine katılamıyoruz. En büyüğünüde tabiiki sayın Erdoğan himayesinde yapılandı. Bu muhaliflik nası bi şey ya.
Sağda solda bir kaç kişi yürüyünce bir şey denmiyor. Şöyle toplansın yüzbinlerce Akp’liler Kızılay’a Taksim’e de görelim. Eski Atatürk havalimanına gözlerden uzak insanları emirle toplayınca o gösteri ve protesto olmuyor. Toplama yığınlara propaganda oluyor. Kimse de ciddiye almıyor. Bu tür gösterileri “müslüman” ülkelerde göremezsiniz boşuna aramayın. Hepsi derin uykuda. Yürüyeceksiniz Londra’ya Washington’a gideceksiniz. Özgürlüğe. Zaten bu savaşı ve katliamı birisi durduracaksa yine onlar olacak. Bu taraflardan bir şey beklemeyin. Onlar kola içmeyi bırakacaklar sadece. O da şüpheli.
Ender bey “Onlar kola içmeyi bırakacaklar sadece.” diyorsunuz ama siz o kadarından da acizsiniz,
son seçimlerde iktidarın gidişini kutlamak için elinizde “kola kutusu ve patlamış mısırla” beklediğinizi söylüyordunuz,
şimdi de galiba elinizde kalan kola stokunu “Yürüyeceksiniz Londra’ya Washington’a gideceksiniz. Özgürlüğe.” diye gazladığınız ahaliye dağıtacaksınız:)
Le cola mı kolaturka mı?
Sana dokunan yılan binlerce yıl yaşasın.
Bir de insanların niye yürüdüğünü büyük protestolar yaptığını anlamak gerekiyor. Batıda insanlar kendi hükümetlerini protesto ediyorlar, bir şeyler yapmaları için harekete geçmeye zorluyorlar. Bizde zaten CB olan zat kalabalıkları toplayıp onlara bağırınca ne oluyor peki. Hiç bir şey olmuyor. O zaman boşuna niye toplanıyorsunuz ki.
ÖZEL, İMAMOĞLU’NU DÖVER!
‘Ekrem Başkan ile nasıl bir ilişkiniz var?’.. diye sormuşlar Özgür Özel’e…
Cevap çok aşina geldi…
“Bizim aramızdaki ilişki, kardeşlik ilişkisi, kardeşlik hukuku” demiş Özel…
Bu hiç hayra alamet değil!..
Bay bay Kemal; “İmamoğlu ile aramızda baba-oğul ilişkisi var” diyordu…
Kutsal koltuk uğruna babaya büyük kelek attı İmamoğlu…
Akşener’e ‘abla’ derdi. Akşener de ona kardeşim…
Adaylık için o kadar itelediği, uğruna masadan kalktığı kardeşi İmamoğlu, Kılıçdaroğlu’na bağlılığını bildirdi. Ablası çok üzüldü.
Şimdi de değişik genel başkan Özgür Özel; “İmamoğlu ile aramızda kardeşlik ilişkisi hukuku var” diyor.
İmamoğlu, Özel’i “emanetçi, tavşan, geçici, hülleci vesaireci başkan” falan zannediyorsa, çok geçmiş olsun…
CHP’de bu sefer de kardeş kavgası izleyeceğiz!
Bence Özel, İmamoğlu’nu döver!
İmamoğlu İstanbul’u kazanamaz. Dönüp CHP Genel Başkanı da olamaz.
Gördüğü her koltuğa talip olmanın bedelini öder.
Eko silinip gider.
Aramızda kalsın…
Yoruma kapalı.