Fenerbahçe bu yıl ligden çekilmeyi ciddi ciddi tartışıyor. Sebep, özellikle hakemlerin, ama ayrıca futbol camiasının da bütünüyle kendisine karşı tavır aldığı, şampiyonluğunu engellemek için ellerinden geleni yaptıkları…
Haklarının yendiği yolundaki iddialı açıklamalar her maçtan sonra FB yöneticileri tarafından yapılıyor.
Geçen hafta Trabzonspor‘a 2-1 yenilmişti Fenerbahçe, dün de Alanyaspor’la 1-1 berabere kaldı; şampiyonluk yolunda iki maçta beş puan kayboldu.
İyi oynuyor, fakat rakiplerini yenemiyor.
Hakem ‘taraflar arasında taraf tutmayacağı düşünülerek ihtilaflarda son kararı vermesi kendisine bırakılmış kişi’ demek. Futbolda sahaya birbirini yenmek için çıkmış olan iki takım arasında lehte veya aleyhte bir tavır almaması gerekiyor hakemin; kendisinin sempati beslediği, tuttuğu bir takımın maçı bile olsa…
Tanımı gereği tarafsız davranması gerektiği halde, herhangi bir sebeple, bir tarafın lehine veya aleyhine düdük çalabilir mi hakem?
FB’nin iddiası çaldığı… Hatta bir hakem değil, maçlarına hakem olarak verilmiş olanların neredeyse hepsinin böyle davrandığı… Maçlara hakem tahsisini yapan kurulun da, sırf öyle davransın diye kendi maçlarına taraf tutacak hakemleri atadığı iddiasını seslendiren Fenerbahçeliler de var.
Doğru olabilir mi bu iddialar?
Hakemler mi yalnızca hatalı, toplum mu?
Bizim lig kadar belki ondan da fazla ilgilendiğim Avrupa liglerinde -İngiltere ve İspanya’da- hakemlerle ilgili benzer söylentilere pek rastlamıyorum. O liglerin maçlarını sunan Türk anlatıcılar, çoğunlukla, her hakem için söyleyecek övücü bir şeyler bulabiliyor.
Oyuncuların maç içindeki tavırları da hakemlere tam bir itaat görüntüsü veriyor. Çok nadir de olsa top karşı takım oyuncusuna çarpıp dışarıya çıktığı halde atışı yine aynı takıma yaptırdıkları zaman bile, bakıyorum, hatalı karara karşı hırçınlaşan pek çıkmıyor.
Taraf tutmam gerekirse FB’den yana tavır almam gerekir; küçüklüğümden beri tuttuğum takım o çünkü. Ancak, yine de futbolda yanlışlıkların bütününün faturasını hakemlere çıkarmak bana pek makul gelmiyor.
Acaba futbolda yaşanan, ülkenin genelinde de örneklerini gördüğümüz, hepimizle teker teker ve içinde yer aldığımız camialarla bir bütün olarak fark edilebilecek daha büyük bir yanlışlığın oraya yansıması olabilir mi?
Üzerinde düşünmeye değer buluyorum bu soruyu.
Bulunduğumuz yerlerde, özellikle bizden tarafsızlık beklendiğinde, acaba bizler beklendiği gibi davranabiliyor muyuz?
“Gerçeği, yalnızca gerçeği” yazması beklenen yazarlar ve gazete yöneticileri olarak sözgelimi, tarafsız olabiliyor muyuz?
Yöneticisi olduğu toplumun fertleri arasında ayrımcılık yapmaması gereken siyasiler olarak?
Hakemler bir tarafa, tamamen bağımsız ve tarafsız olması gereken hakimlerimiz önlerine gelen her davaya, “Kızım Fatıma bile olsa” keskinliğinde yaklaşabiliyorlar mı?
Soruları ortaya atıyorum, ama sizler cevaplarını düşünedururken lütfen bildiğiniz başka ülkelerdeki benzer meslek erbabının davranışlarıyla da benzerlikler kurarak konuya yaklaşınız.
Çuvaldızı kendimize
Kendim düşündüğümde, körü körüne tarafgirlik bizde her alana sirayet etmiş bir özellikmiş gibime geliyor.
Siyasetçi siyaset gereği siyasi rakibini siyaseten sıkıştırmak için kantarın topuzunu biraz kaçırabilir; ama kabul edilebilirin ötesine geçip gücünü sevmediklerine zarar vermek için kullanabilir mi, kullanmalı mı?
Yazarsınız, ne kadar sakınırsanız sakının, sevdiklerinizi kollayabilirsiniz; peki de sevmediklerinizi yerin dibine geçirmek için fırsat kollar mısınız?
Fenerbahçe’nin şikayeti toplumsal bir hastalığımızla ilgili; benim teşhisim bu. Hakemler taraf tutuyorsa, herkesin kendi tarafını tuttuğu, bunun için haksızlıklar yapmayı normal gördüğü bir toplumun hakemleri oldukları için bunu yapıyordur.
Tabii cehaletleri veya cesaretsizlikleri verdikleri kararlarda rol oynamıyorsa…
Futbolu tartışılmaz hale getirmenin yolu, öyleyse, haksızlığa uğrayan takımın alandan çekilmesi olmamalı; toplumun bütünündeki bir yanlışlığı değiştiremeyeceğine göre, futbol camiası, kendi alışkanlıklarını değiştirmenin yollarını aramalı.
Vaktiyle kendilerine kıyak yapılması için yanlışlıklar komedyasına gönüllü yazılmış olanların açtığı yol futbolu bu hale getirdi; bugün ise geçmişte kayırılanlara -muhtemelen- haksızlık yapıldığı için gürültü kopuyor.
Camiayı kimsenin kimseye haksızlık yapmadığı, bunu yapmayı aklından bile geçirmediği bir hale getirmenin yolları aranmalı. Bunu da bağırıp çağırarak değil, daha uygun yöntemler bularak, ikna çabasıyla yapmalı.
Emin olun, toplumun erkek-kadın önemli bir kesiminin ilgilendiği tribün manzaralarından hemen fark edilen futbolu haksızlık yapılmayan hale getirebilirse camia, orada gerçekleşecek düzen, ülkenin öteki alanlarındaki yanlışlıkların da ilacı olabilecektir.
Medyada da, siyasette de, ticarette de, iş hayatında da insanlar karşılarındakilere haksızlık yapmaktan çekinmeli.
Zor mu?
Kolay değil.
Futbolda çare olarak ligden çekilmek akla geliyor, diğer alanlarda yer alanlar oralarda karşılaşılabilen taraf tutma yüzünden yanlışlıklar karşısında ne yapabilirler?
ΩΩΩΩ