Halı gibi silkilmek istemiyorsak, eleştirilebilen bir ülke olmaktan uzaklaşmalıyız

11
Reklam

Beklentim fazla gecikmeden doğrulandı diye sevinmeli miyim, yoksa gelişmelerden hayır umanlar hayal kırıklığı yaşayacağı için üzülmeli miyim, bilemiyorum.

Son zamanlarda şimdikine benzer karmakarışık ruh hallerini sıkça yaşıyorum.

Pentagon Trump’ı zora soktu

ABD Başkanı Donald Trump iki ülke arasında varlığını fazlasıyla belli eden görüş farklılıklarını ortadan kaldırmayı amaçlayan bir telefon görüşmesi yaptı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile; o görüşme taraflarca ‘olumlu’ olarak yansıtıldı.

Türkiye görüşme sonrasında ‘‘ABD artık PYD/YPG güçleriyle işbirliğine son verecek’’ bilgisini paylaştı, Beyaz Saray da açıklamasında Türkiye’nin paylaştığı bilgiyi tekzip etmedi.

Vize kısıtlaması da yaşandığı için gelişme özellikle ülkemizde olumlu beklentilere yol açtı.

Dün ise o havayı bozan yeni bir durum ortaya çıktı: Pentagon, ABD’nin Suriye politikasında herhangi bir değişikliğin söz konusu olmadığını, Suriye’de kurulmuş ittifak ilişkilerinin sürdürüleceğini cümle âleme ilân ediverdi.

Beyaz Saray bu açıklamayı da tekzip etmedi.

Şaşırdım mı?

Reklam

Nasıl şaşırırım, ben de, henüz başkanlıkta bir yılını bile doldurmamışken, Trump’ın tek başına politika belirleme gücünü yitirdiği görüşünü okurlarla yine dün paylaşmıştım.

Yazdığımı bu yeni bilgi eşliğinde okumanızı isterim:

‘Trump’ın şu anki durumu Watergate sonrası Richard Nixon’ın durumundan fazla farklı değil çünkü.
Beyaz Saray’da henüz birinci yılını doldurmadan, Donald Trump, altındaki koltuk sallanan bir politik figür görüntüsünde. Kendisiyle birlikte Beyaz Saray’a getirdiği çekirdek kadrodan yanında tek kişi kalmadı; kimi kendiliğinden onu terk etti, çoğunun kellesini kamuoyu baskısıyla bizzat Trump aldı.
Hükümetinde yer alan bakanların başına buyruk davranışları, Başkan ile ters düşmekten çekinmeyen tavırları dikkat çekiyor.
Amerikan medyası Trump’a ‘Gidici’ muamelesi çekiyor.
Durum şu: Türkiye ile ABD temel politik hassasiyetler konusunda görüşürken, bir taraf (Türkiye) güçlü ve bu sebeple verdiği söz değer taşıyan bir yetkiliyle temsil ediliyor, diğer taraf (ABD) ise bugünden yarına yönetimde kalacağı kuşkulu zayıf biriyle…’’

Sorun yalnızca Trump ile Pentagon arasında baş gösteren görüş farklılığından ibaret olsa fazla sorun etmeye değmezdi; ancak eş-zamanlı olarak Rıza Sarraf olayında da Ankara’yı zora düşürecek bir gelişme yaşanıyor.

New York’ta jüri seçimi tamamlanmış görünen ve her an başlaması beklenen dava birdenbire ‘Sarraf davası’ olmaktan çıktı, doğrudan Halk Bankası’nı ve Türkiye’den siyasileri hedefe yerleştiren farklı bir zemine oturtuluverdi.

Amerikan ‘establishment’ı Trump yerine Türkiye’yi…

Görünen o ki, Amerikan yargısı, Sarraf’ın anlaşma sonucu sağladığı bilgiler eşliğinde, 12 kişiden oluşan jüriye, sayılarının 200’e yaklaştığı anlaşılan Türkiye’den isimleri gıyaplarında mahkum ettirmeye çalışacak…

Dört koldan sıkıştırılıyor ülkemiz.

Hem de kısa süre önce yine Trump tarafından, BM toplantısı vesilesiyle New York’a gelmiş Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile görüşmesi sonrasında ilân edilen ‘‘İki ülke arasındaki ilişkiler hiç bu kadar yakın olmamıştı’’ tespitine rağmen…

Reklam

Trump’ın ülkeye başkan olmasını hazmedememiş Amerikan yerleşik düzeni, hoşnutsuzluğunu, onunla iyi geçinmeyi politika haline getirmiş Türkiye üzerinden hesaplaşmaya döndürerek gösterme derdinde.

Kendi başkanlarına ‘çıkış’ yolunu göstermekte acele etmiyor, ancak onun iyi geçinmeye çalıştığı eski müttefiki köşeye sıkıştırarak Trump’ı zora düşürüyor ‘establishment’…

Garip, ama gerçek: Aynı yerleşik düzen unsurları ilk seçildiğinde Barack Obama’yı da fazla benimsememiş, onun İslam Dünyası’na açılma projesini beğenmemiş, Türkiye ile yakınlaşma istemesine de gizliden karşı çıkmıştı.

Obama’yı değiştirene kadar…

Türkiye, şimdi olduğu gibi o zaman da, —malesef— gelişmeleri doğru okuyamamış ve Obama’nın açılımlarından kendisine yararlı politikalar üretebilmeyi becerememişti.

İlk yurtdışı gezisini Türkiye’ye yapan ve onu geniş bir coğrafyanın demokrasi yoksunu ülkelerine ‘örnek’ olarak göstermeyi benimseyen Obama ile kavga gürültü yaşamamız akıl almaz bir tezattı ülkemiz için…

‘‘Gelin, elimizi yumruk halinde olmaktan çıkarıp tokalaşalım’’ diyen Obama ‘‘Bunlar uzlaşılacak insanlar değil’’ noktasına getirileceği ‘İslami’ kılıflı terörle tanıştırılmış, görevinin sonlarına doğru da Türkiye’ye eli sopalı mesajlar verir hale gelmiş, Türkiye ise en yetkili ağızlardan Obama’yı suçlayıcı açıklamalar yapmaya başlamıştı.

Şimdi ne olacak?

Ne olacağı belli: Yine hislerimizle davranacağız.

ABD ile ilişkilerde hiç düşmememiz gereken tuzağa bir kez daha düşeceğiz.

Hislerin değil aklın öne geçmesi gereken bir süreç var karşımızda oysa.

Çok acilen kendimizi anlamsız savunmalara mahkum olmaktan uzaklaştıracak bir zemine taşımamız, demokrasi, insan hakları, hukuk devleti konusundaki eleştirileri boşa çıkartacak tarzda davranmamız şart.

Dünya kamuoyunu arkamıza alacak bir ülke haline dönüşebilirsek, bizi yargılamaya soyunanları o çıplak halleriyle ortada bırakabiliriz.

Aksi halde bizi halı silker gibi dövecekler.

Görelim bunu artık.

ΩΩΩΩ

Reklam

11 YORUMLAR

  1. BİR DE BEN YORUMUN YORUMUNU YAPAYIM

    Bildiğim kadarıyla Trump PYD’ye silah verilmeyeceğini bildirmiş PYD ile ilişkiyi keseceğini bildirmemiş Pentagon PYD ile iş birliğini sürdüreceğini belirtmiş konunun anlaşılmayan tarafı yok. Anlamayanlar için konunun izahı ABD PYD’ye silah vermeyecek ama işbirliğine devam edecek. Konuyu anlamaz iseniz veya anlamak istemez iseniz Trump ile Pentagon arasında görüş ayrılığı var sanırsınız. Bir konuda yorum yapıyor iseniz yorum yaptığınız konuları anlamalı sonra yorum yapmalı. Yorum yapmak için mutlaka olayları çarpıtmak bir zorunluluk ise bilelim ki boşuna açıklama yapmayalım. Saygılar

  2. Kısacası Koru, teslim ol kurtul diyor,ABD ye 67 yıldır teslim olduk 4 darbe sayısız muhtura ve sömürge muamelesi gördük.Artık manda polıtıkalarıyla bir yere varamayız.Türk milleti olarak emperyalizme
    yaltaklanmak onurumuza dokunuyor.
    Milli mücadele yıllarında daha zayıf olduğumuz halde kurtuluş mücadelesini kazandık.İran halkı kadar bağımsız olamayacaksak yazıklar olsun diyorum…

  3. ABD tavşana kaç, tazıya tut , diyerek kurnaz, sinsi İngiliz siyaseti oynuyor.
    Trump’ınki göz boyama’dan ibaret.
    Trump Gidici, kampanyasını yürütenler, besleme basındır. Trump seçilirken de
    – bildiğim kadarıyla – basına bir şey koklatmamıştı. Basın’ın Uluma’sı için bu kadarı kafidir.
    Basın ve rüşvet odakları ile Fetocu çevreler ve bir kısım sosyete ile Demokratlar yırtınıyor,
    nedense. Trump nasıl bir şeyse.
    Genelde, Dünya halklarının birbirine düşmanlığı yok. Devletlerin başına çöreklenenler
    ile gizli Devlet ! ve sömürgenler…
    Demokrasi, insan hakları, hukuk devleti, özgürlük, müsavat…. bunlar yılmadan,
    usanmadan çiğnenen sakızlardır. Kendilerinden olmıyanların bol olduğu hangi ülkede bu
    haklar – fiiliyatta – .verilmiş. Bunlar samimiyetsiz, sığ, ifadelerdir. Gerçeklerle uyuşmamaktadır.
    Aslıda, bütün şamata ve şarmıtaliklar iki gerçeğin ve ona tahammülsüzlüğün SURATLARINA Yansımasıdır, sırıtmasıdır ;
    – BATInın ve Arabların yimek istediği İRAN’ın korunması ve zaman zaman işbirliği
    yapılması
    – Rusya’ya yanaşılması ve kendileri gibi nüklüer enerjiye sahip olma çabaları ( nerde
    kaldı insan hakkı ! ) Bunlar kendileri gibi AĞAlara mahsus teçhizattır. Size ne oluyor !
    Bunları duydukça ve gördükçe BATILI DOSTLAR ! ın DİZİnin bağı çözülüyor.
    İNSAN hakkı
    GERİSİ KURT-KUZU , Maraba-Kral HİKAYESİ.
    Başka dalları dolaşmaya lüzum yok. Uyan uykudan, uyan, ey MİLLETLER

  4. İki türlü anlayış vardır.  Birinci görüş başkalarının hoşuna gitme çabasıdır.  Kendini çevredekilere beğedirme çabası. Buna Kuran ‘heva’  diyor. Bu çabayı gösterenler, kendilerini küçük görenlerdir. Başkalarını üstün görenlerdir. Yani varlıklarını yok edenlerdir. Kimse bunlara önem vermez, başkaları nezdinde de yok olurlar. İkinci görüş ise kendisini üstün gören görüştür. Herkes bana uysun diyen ve ona göre topluluğun görüşlerine ve anlayışına hiç kulak vermeyen görüştür. Bunlar da kuruntu peşinde koşanlardır. Hiç kimse topluluğu yenemez ve halkı kendisine uyduramaz. Türkiye birinciler içinde yer alır. ABD ise ikinciler içinde yer alır.

    Doğrusu nedir? İnsanların müsbet ilmin tesbit ettiği adil görüşleri vardır. Hak anlayışı vardır. İnsan ne kendi heva ve hevesine uymalı, ne de başkalarının heva ve heveslerine uymalı. Müsbet ilmin gösterdiği hak yolda ilerlemeli. İnsanlar tabii kanunlara uymak zorunda olduğu içindir ki sonunda herkes nazarında itibar kazanırsın.  Gittiğin yolda seni selamete götürür.

    Demek ki Türkiye ne yapmalı? Kimseye kendini beğendirmenin peşinde olmamalıdır. Kimseye de hükmetmemelidir. Kendini Allah’a beğendirmelidir.Onun gösterdiği yoldan gitmelidir. Peygamberler bunu yaptılar. Bu sayede binlerce yıl insanlar onların gösterdiği yoldan gitmiştir.

    Sermaye ile Devletler arasında çatışma vardır. Sermaye’nin aşırı derecede dolarları var. Devletlerin de aşırı derecede silahları var. Atom bombası ile dolar çatışıyor. Farklı silahlarla savaş olmaz. Bir gün gelecek Sermaye ordusunu kuracak ve devletleri yenecek veya Devletler Altın Bonosu ile Sermaye’ye sahip olacak ve Sermaye’yi yenecektir. Şimdilik atlar tepiniyor. Bizim yapacağımız uzak durmaktır.
    Sınıra dayandıkları zaman hesaplarını görmektir. Pentagon Sermaye’nin emrinde. Üçüncü cihan savaşını kaşıyor. AK Parti de OHAL ve başkanlık sistemi ile onların ekmeğine yağ sürüyor. Yazdıkarımızı okumuyorlar bile. Ne yapalım,  kendi düşen ağlamaz.

    • Doğrular yalnış yapanlar tarafından hiç bir zaman “işlerine” gelmediği için önemsenmez hatta onlar doğrulardan çok da rahatsız olurlar.
      Siz kendinize düşeni fazlası ile yapiyorsunuz ve çok değerli bilgilerinizi de bizler ile paylaşiyorsunuz.
      Bu bilgilerin ne kadar insanliğa faydalı olduğunu siz bilemessiniz,o bilgileri öğrenip de başkaları ile paylaşanlar bilir. Onlardan biride ben.sizin belkide herkesin bildiğini zannettiğiniz bir cümleniz dahi bir çoğumuz tarafından bilinse dahi başkalarına nasıl aktarılacağı bilinmemektedir.
      Bir örnek! Siz bir yazınızda “CİHAT ı” tarif etmiştiniz. Ben sizin o yazınızı okuduktan sonra burada (ABD) bir çok insanla paylaştım ve paylaşiyorum “Gayrimuslumler ile” onlarda Kiliselerinde anlatiyormuşlar vede benide örnek olarak gösteriyorlarmış bu vesile ile o kadar iyi insanlarla tanıştimki sayılarını bilmiyorum.
      Sayin hocam sizin mesajlarınızı ve gerçekleri kimseden korkup çekinmeden sadece Allah rızası için bizlerle duyuriyorsunuz bunların insanlığa olan faydalarını belkide siz hiç bir zaman duyup da bilemiyeceksiniz.
      Siz yazmanıza devam edin o yazılar gideceği yere gidiyor.
      Allah sağlıklı ve uzun ömürler versin.
      Saglıcakla kalın.

  5. Sayın Koru ,

    Dayak yemeyi göze almayan ringe çıkmamalı . Tehdit bir şeyin yapılması için sözlü veya fiziki zorlamadır. Her tehdide de pabuç bırakılmaz. Silkeleyen de silkelenir. Ne yapalım yani yanıbaşımızda kuzey Kore gibi bir ülke oluşmasına müsade mi edelim? Tek bir Amerika yok. Kendi içlerinde bir uzlaşı sağlamaları için bizim biraz direnmemiz lazım diye düşünüyorum. Biz dişimizi gösterdikçe bizim gibi başkaları da bundan cesaretleniyor .

  6. Yazını okudukça insan hayret ediyor. Bir taraftan liderlerini parmağında oynatan güçlerden bahsedeceksin, diğer taraftan “demokrasi, insan hakları, hukuk devleti konusundaki eleştirileri boşa çıkartacak tarzda davranmamız şart.” cümlesi kurarak bu güçlerin demokrasi ile yola geleceğini belirteceksin, buna saflık derler. Bu güçler sen köle olduğun zaman severler. Demokrasinin, insan haklarının, hukuk devletinin en üstünü olsan dahi onlar kendilerine yarayan darbecilerle iş yapmayı severler. Sizin gibi yazarlardan daha hakiki yazılar bekliyoruz.

  7. yün çubuğu ile olursa tozumuz gider iyi oluruz bezbol sopası ile olursa bir de kafamıza isabet ederse yandık ki ne yandık

  8. Fehmi bey bizim herşeyi çok iyi bilenler sizin gibi araştırmacı yazarların bilgileri ve önerilerini önem vermek yerine tek tip “Türk” usulü biyatcı haberlere aşırı derecede önem veriyorlar. Kısacası övülmeyi sevdikleri için bu tip övulmeler idarecilere güç zehirlenmeler yaşatiyor
    Oda bunları dünyadan soyutlamaya ve tuzağa düşürmeye fazlasi ile yetiyor.
    İşte Reza Zarrab. Kos koca bir devleti nasıl tuzağa düşürdü.
    Hayır sever iş adamımız yaptığı bağışlardan tutunda altinlarının kimler tarafından nasıl çalındığını ve kendisini nasıl ortadan kaldırıp suçu kimlerin üstüne atacaklarına kadar her şeyi belgeleri ile birlikte daha kendisi buraya gelmeden buraya ulaştırdığı iddialar ortalıkta dolaşmasına rağmen onu burdan kurtarmak için burdaki hakim ve savclardan tutunda gazeticlerine kadar F …. ilan ettiler.
    Sahi bizim MİT in görevi ne? Allah aşkına millet olarak şu ölü toprağını üstümüzden atalım.
    Kimselerin bizim ülkemizde gözü falan yok. Devletleri ve fertleri “DOSTda DÜŞMAN da yapmak bizim elimizde, bu vatan bizim kendimiz den vez geçtik torunlarımızın hayatını karartmaya hakkımız yok.
    Sayin koruda yaziyor kimsenin Trumpu dinlemediğini O ” biz Kuzey Koreye yükleher silah atarız” dediği an millet sokaklara döküldü ” biz savaş istemiyoruz” diye. Arkasında Pentagon “o silahlara kimse dokunamaz” diye açıklama yapip adete Trumpa meydan okudular ve buna Trump seçmenleri de destek verdi çünkü en başta onlar sokaklara döküldü.
    Peki bu olayin benzeri bir olay bizim Türkiye’de yaşansidi ne olurdu acaba?
    Devletleri Büyütüp söz sahibi eden o devletlerin halklarıdır çünkü hata yapan yöneticilere hadlerini bildirmesini çok iyi biliyorlar.

Yoruma kapalı.