İki defa başaramadılar, umarım bu defa da savaştan uzak dururuz

8
Oğul Bush ile İstanbul'da Irak'ı konuşuyoruz..
Reklam

Eğer hep uygun bir yerde durursanız, bizde tarihin sürekli tekerrür ettiğini görürsünüz.

Ben hep uygun bir yerde durdum.

Türkiye’nin Irak diye bir sorunu var; ancak aslında kendi içimizde yıllardır çözüme eriştiremediğimiz bir sorun yaşadığımız için Irak’a takmış görünüyoruz.

Yakın geçmişte iki kez Irak yüzünden gerilim yaşanmıştı, şimdi üçüncüsüne tanıklık ediyoruz.

Özal bastırdı, ama sonuç alamadı

Gözlemlerimin ilki 1990-1991’e ait: Turgut Özal Cumhurbaşkanıydı. Irak’ın devlet başkanı Saddam Hüseyin, –biraz da ABD’nin Bağdat Büyükelçisi April Gillespie’nin kışkırtmasıyla– Kuveyt’i işgal etmiş; Washington da bunu fırsat bilerek Irak’a karşı savaş koalisyonu oluşturmaya çalışıyor ve Baba Bush’un gözü Türkiye’de…

Genelkurmay Başkanı Org. Necip Torumtay askeri harekâta direndi. Başbakan Yıldırım Akbulut da karşıydı askeri harekâta ve Özal’a zorluklar çıkarıyordu. Sonunda Org. Torumtay istifasını sundu ve ABD’nin Irak’ı işgaline Türkiye’nin katılması o sayede suya düştü.

Sonucu biliyoruz: Türkiye’yi işin içine katamadığı için ABD Irak’a operasyonu yarım bıraktı; Bağdat’a kadar gidilmesinden söz edilirken, birdenbire Irak’ın kuzeyine yoğunlaşılıverdi.

O harekâta yazılarımla karşı çıkmıştım.

Reklam

Davetiyle gittiğim Başbakanlık’ta, Yıldırım Akbulut’un savaşa katılma konusundaki itirazlarımı dikkatle dinlediğini, notlar aldığını dünmüş gibi hatırlıyorum.

Özal o günlerde yayın hayatına başlamış Amerikan CNN International kanalını PTT tarafından yeni hizmete sokulmuş kablo-TV’ye aldırmış, günün 24 saati canlı yayını izliyor ve politikasını biraz da orada serdedilen görüşlere göre belirliyordu.

Bunu da hatırlıyorum.

Hatırlıyorum, çünkü “Sizin evde kablo-TV yok mu?” diye sorduğunda benden olumsuz cevap alınca, PTT’ye talimat vererek benim de CNN-I izlememi sağlamıştı.

Türkiye Özal’a rağmen —Akbulut ve Torumtay sayesinde– savaş-dışı kalınca Baba Bush’un da hevesi buharlaşıvermişti.


1 Mart tezkeresi Türkiye’yi korudu

İkinci girişimi AK Parti’nin iktidara gelmesinden hemen sonra yaşadık.

Washington Saddam’ın eli kanlı bir kâtil olduğunu, elinde kimyasal ve biyolojik silâhlar bulundurduğunu ileri sürüyor, bölgeye ve dünyaya tehdit teşkil ettiği gerekçesiyle Irak’ın işgal edilmesini istiyordu.

Yanına Tony Blair’in İngiltere’sini de alan Oğul Bush işgale katılması için Türkiye’ye olağanüstü baskı uyguluyordu.

Reklam

Katılmazsa Türkiye’nin kendisinin ambargoya muhatap olacağını, Ankara’dan gelecek telefonlara Beyaz Saray’ın cevap vermeyeceğini CNN-Türk ekranlarından duyuruyordu Amerikalı diplomatlar…

Askerler ise gazeteler aracılığıyla çelişkili mesajlar veriyordu. AK Parti milletvekilleri, konuyu görüşüp askeri müdahaleye imkân verecek tezkereyi oylayacakları günün arefesinde, bir gazetenin manşetinden, “Asker rahatsız” mesajını alıyorlardı.

İşgal konusunda asker rahatsızlık duyarsa gönlünü bu işe zaten yatırmamış siyasetçi ne yapar?

TBMM 1 Mart (2003) günü tezkereyi reddetti. Türkiye böylece “İşgalde ben yokum” demiş oldu.

“Varım” deseydi, 80 bin Amerikan askeri topraklarımızda konuşlanacak, Samsun’dan Mersin’e kadar bütün limanlarımız ile Güneydoğu’daki pek çok yer askeri alan ilan edilecekti.

Ben o dönemde de Türkiye’nin askeri bir maceraya katılmasına karşı çıkmıştım.

İşgale Türkiye’nin katılmayacağı ortaya çıkınca ABD’nin Irak’a dönük hevesinde azalma fark edildi, ama ok bir kez yaydan çıkmış oldu.

Bugün ‘iflas etmiş devlet’ görünümündeki Irak o işgalin eseridir.

[Oğul Bush 2004’te NATO Zirvesi için geldiği Türkiye’de, kendisiyle “Savaşınıza muhalif” diye tanıştırıldığımda, omuzuma elini koyup “Göreceksin, her şey çok iyi olacak” diyecekti bana.] 

Türkiye’ye “Gel, gel” deniyor

Şimdi üçüncü girişime tanıklık ediyoruz.

Bu defa ABD’nin kendisi uzakta duruyor, yerel yönetim anlaşılmaz bir inatla Türkiye’ye “Gel, gel” diyor…

ABD’nin baskısına direnerek kendi topraklarında yabancı asker barındırmaya ve kendi askerlerini yabancı bir ülkeye göndermeye iki kez “Hayır” demiş olan Türkiye, bu defa, eski anlaşmalardan gerekçe devşirerek kendi başına askeri müdahale planları yapıyor.

Bugün TBMM Irak’a gerekirse asker göndermeye dair tezkereyi görüşüp karara bağlayacak.

Hedef Irak’ın kuzeyi.

Görüyorsunuz, ben bu kez de askeri müdahaleye karşı çıkıyorum.

Sebebi açık: Her üç girişimde de esas hedefin Türkiye olduğuna, ülkemizin komşularıyla barışçı ilişkilerinin baltalanmasının amaçlandığına ve en önemlisi de sınırlarımız dışındaki Kürtler ile aramıza ‘kan davası’ girmesinin istendiğine inanıyorum.

Diplomasiyle çözülmeyecek hiçbir sorun olmadığı, savaşların ise çözeceği iddiasındaki sorunları daha da derinleştirip içinden çıkılmaz hale getireceğini biliyorum.

Ertuğrul Özkök değişti mi; öyle görünüyor da…

Bulunduğum yerden bakınca gördüklerim bunlar.

Tarih hep tekerrür ediyor.

Yalnız bu defa küçük bir fark var: İlk ve ikinci Körfez Savaşı sırasında “ABD ile birlikte olalım, müdahalede yer alalım” diye savaş tamtamları çalanların başında Ertuğrul Özkök geliyordu.

Karşı çıktığım için benimle ilgili neler neler yazmıştı Hürriyet’te.

Galiba bu defa farklı telden çalıyor Hürriyet yazarı.

Bugünkü yazısının başlığı şu: “Bir adım içeri girerseniz dünya karşınıza dikilir.”

Hayır, o böyle bir tavır aldı diye “Acaba yanlış mı yapıyorum?” diye düşünmeyeceğim.

Ona “Hoş geldin aramıza” demekle yetiniyorum.

ΩΩΩΩ

Reklam

8 YORUMLAR

  1. 1 Marr tezkeresine , o tarihlerde Kanal 7 Başkent Kulisi programında , Sayın Koru ve Sayın Ali Bayramoğlu karşı çıkarken İlnur Çevik destekliyordu . tezkerenin reddi sonrası programda Sayın Koru ” ilnur Çevik sınıfta kaldı!” demişti!Sonrası ilnur Çevik Barzani’nin danışman oldu orda TV kurdu, mütahitlik yaptı.

  2. Kerkük’te Türkmen katliamı başlarsa ne olacak Sayın Koru? Kıbrıs’a da hayır mı diyordunuz 1974’te? 1 mart tezkeresi çıksaydı Irak’ta bu kadar insan ölmez, biz de Amerika’yla ters düşmezdik.

  3. Orta-Doğu mes’eleleri ile ilgilenenler ve Kürt Devleti peşinde koşanlar, bir an için durup, düşünüp, İSTİKLAL Harbni kazanan Gazi MECLİS’in Orta-Doğu, Musul, Kerkük konularındaki MÜZAKERELERİNİ (M:Vekili
    konuşmalarını) ve LOZAN Müzakerelerini ve Anlaşmasını ve de Merhum Prof. Necmettin ERBAKAN’ın İSRAİL ve kuruluş çalışmaları konusundaki KONUŞMALARINI okuyup, dinlemelerini temenni ederim

    LOZAN anlaşmasına göre -kürt nüfus Müslüman olduğuna göre- ÇOĞUNLUK tarafındadır. Gayri müslimler ise, AZINLIKTIR. Yani, Osmanlı’da geniş bir İSLAM MİLLETİ, kardeşliği ve DİL Müşterekliği Mevcuttur. Ecnebi DÜŞMANLAR, Osmanlıyı parçaladılar, Sürekli zemmederek Kötülüyerek), dil ırkçılığı yaparak, İmparatorluk dilini AŞİRET DİLine indirgediler. Balkanlarda iyi netice aldıran Irkçılığı körükleyip, yaygınlaştırdılar. Bu günlere gelindi. Dini teferruata gömüp, magazin ve turizm konusu haline getirerek ve ahkamını yasaklatarak cemiyet (toplum) üzerindeki müessiriyetini yok ettiler. Şanlı tarihi de unutturdular. Bu suretle, koca imparatorlu(k unsurları)nı birbirinden ayırarak, BİRLİK_BERABERLİĞİ, kardeşliği yok ettiler,
    Birlik-beraberlik laf salatası (dualar)yla sağlanamaz. Bu bir NETİCEdir. 36. paralel uyutması ile de Şimdi 30 yıl sonra hasılat toplamıya hazırlanıyorlar.
    F.Koru, “ben, Irak’a Türk askerinin girme planının 2’ine de karşı çıktım”, şimdi de ; diye övünme payı çıkarıyor. Fakat, bir nüansı o da kaçırmışa benziyor, benim gibi. Zira, 1. çıkarma teşebbüsünde, ABD, beraber çıkalım, bile dememişti. Siz, girin. gerekirse, biz size destek olalım , demişti. O, zamanda, Semih Sancar’ı veya Faruk Gürler’i Ordunun başında olsaydı, kesin çıkardı. Çünkü, Türkiye’nin ayağı İÇERİDE ve suyun başında olacaktı. Bir takım müdahaleler olsa bile. Sonraki hadiseler ve gelinen nokta (can kaybı,mal kaybı), Turgut ÖZAL’ı HAKLI çıkarmış bulunuyor. İşte, DEVLET ADAMI buna denir. Çok ilerileri görebilen…
    Yarayı devamlı açıkta bekletmek doru değildir. Marifet, problemi zamanında çözmektir. Demir tavında dövülür, demişler. Yarayı zamanında kurutmak lazım (dı). yoksa, CERAHAT AZAR, büyür. NEŞTER sıkıntı vericidir, ama, gerekiyorsa katlanmak lazım. ERTELETTİN, büyüttün.. ne ol(d)u-r ? yiğit bir gün ölür, korkak (lardan) her gün ölen olur. Demek o ki, şu sıra – Suriyede olduğu gibi, heyecana gelip, SÜYÜKten hemen atlamamak lazım. Diğer atlıyanları, seyircileri ! bir görelim.

  4. Ertuğrul Özkök ün tutumu benim de kafamı karıştırıyor. Acaba bu sefer bizim aleyhimize olacak olan uzak durmak olmasın gerçekten?!

  5. bu gün ki savaşlarda kazanan yok,savaşa giren herkes kaybediyor. devlet olma modasının geçtiğinin farkında bile değiller. ahlakta,dinde, namusta, ticarette hasılı her şeyde sınırların kalkmış olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Avrupa sınırlarını kaldırırken Barzani sınır çizmeye çalışıyor, gericilik. Bir haftada biten sureye olayı,terörü bİtirdik derken hala şehitlerin gelmesi,bu memlekette bir daha darbe olmaz sözünün sonu gelmeden darbeyle uykumuzun kaçması önce millet aklını başına toplamalı yoksa aklımızı kaybetmekle kalmaz kendimizi de kaybederiz. Yazınızdaki fikirleri aynı zamanda aynı şeyleri düşünmemden dolayı hoşlandım.

  6. Sayın Koru; bölüm bölüm anlatırken kimlerin istediğini, kimlerin bastırdığını, kimlerin karşı çıktığını, anlatmışsın ama 1 mart tezkeresini akpartinin istediğini ama vicdanlı milletvekillerinin istememesi sayesinde olduğunu yazmaya cesaretin yok sanırım.

Yoruma kapalı.