İktidarı zorda bırakan bu yanlış işleri kim yapıyor Allah aşkına?

35
Cumhuriyet gazetesi önü... Dün...
Reklam

 

Bakanlar Kurulu’nun Külliye’de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılan toplantısına verilen arada gazetecilerle buluşan hükümet sözcüsü Numan Kurtulmuş gündeme dair açıklamalar yaptı.

Cumhuriyet gazetesine yönelik ‘operasyon’ için de şunları söyledi:

“Şu anda devam eden bir hukuki süreç var. Hep beraber bu hukuki süreci izleyeceğiz. Bizim siyaset olarak bu süreçle ilgili şöyle ya da böyle olsun şeklinde bir söz söylememiz doğru değil…”

Duyulduğunda muhalif çevrelerin bu açıklamayı nasıl karşıladığını tahmin edebilirsiniz…

En insaflısı “Sorumluluğu yargının üstüne atmak” oldu yorumların…

Ben öyle düşünmüyorum.

Gelişmenin hükümetin başını ağrıtmaktan başka işine yarayacak bir yönü yok çünkü…

Yeni Türkiye'nin yeni medya düzeni...
Yeni Türkiye’nin yeni medya düzeni (Kaynak: Bianet)….
Yeni Türkiye’de yeni bir medya düzeni var

Türkiye’de bugün siyasi iktidardan memnun, siyasi iktidarın da memnun olması gereken bir medya düzeni var. Gerçek anlamda ‘muhalif’ denilebilecek pek az gazete, ondan daha da az TV kanalı bulunuyor.

Reklam

Ne zaman medya desteğine ihtiyacı olsa, bu tablodan sonuna kadar yararlanıyor hükümet. Derdini anlatmakta, mesajlarını aktarmakta, propagandasını yapmakta hiç zorlanmıyor…

Muhalif sesler ve o seslerin içerisinde yer aldığı gazetelerin kamuoyunu etkileme gücü olağanüstü zayıf.

Geçmişi hatırlayalım: Gerek henüz ‘basın’ diye adlandırılırken gerek ‘medya’ halini aldıktan sonra, ‘4. Kuvvet’ diye de tanınan kitle iletişim araçları, siyasi kadrolarla çoğu zaman ters düşerdi.

İktidarların en büyük derdi, siyasi hayattaki muhaliflerinden çok, gazetelerin manşetleriydi.

Aynı gazeteler –ve devreye girdikten sonra özel TV kanalları– partilerin başına lider, ülkenin başına da iktidar çıkarmada hayli etkiliydiler…

‘Leydi’nin topuk sesleri’ manşetini gördüğünüzde, DYP gibi bıyıklıların hakim olduğu bir partiye, bir kadının genel başkan olarak geleceğini anlardınız.

Kadın genel başkan gelirdi de…

Ortalıkta henüz herhangi bir emare bulunmazken, bir bakarsınız bakanlar değişir, hükümetler çözülür, ya da seçimi erkene alma girişimi başlatılır; biraz deşince, her gelişmenin ardında, şu veya bu medya grubunun –çoğu kez de patronunun– tercihinin rol oynadığını anlardınız…

Reklam

Bu tespit bile doğru dürüst kamuoyuna yansımazdı; yazılabilen gazetelerin sesi cılız çıktığı için…

Artık farklı bir medya ortamı var ve yeni durum her mesajını doğrudan kitlelere yansıtabildiği için siyasi iktidarın işine yarıyor.

Tabloya bir-iki yeni gazete daha katılsa veya muhalif bir gazete eksilse ne olacak?

Kendi topuğuna ateş etmek akıl kârı mı?

Cumhuriyet gazetesini hedef alan son girişim hükümetin tercihi ise buna gerçekten şaşarım.

Şaşarım, çünkü bu gelişme en fazla hükümetin başını ağrıtacaktır; hem de daha önce kendisine yönelik eleştirileri katlayacak bir ağırlıkta…

İktidarlar –hatta siyasi hayat içinde bulunan her kurum ve kişi– medyayı ve medya içinde yer alanları sevmez. İktidar da muhalefet de gazeteci milletinden hoşlanmaz, onlardan çekinir. İki alanın doğasından dolayı…

Gazeteci politikacının saklamaya çalıştığını ortaya çıkarmak isteyen mesleğin adamıdır çünkü…

Uzun yıllar sol siyasette en önemli bir koltuğu işgal etmiş bir politikacı dostla aynı masayı paylaşırken, bana, “Seninle buluşup konuşmak bizimkilerle biraraya gelmekten çok daha fazla huzur veriyor bana” demişti.

Burada anmak istemediğim başka sebepleri de zikretmişti de, konumuzla ilgili yönü şuydu iltifatının: ‘Bizimkiler’ diye andığı siyasi çizgisine yakın gazetecilerin, partisi üzerinde, çizgisine uzak bir yazardan çok daha fazla etkisi var…

Sözün kısası şu: Cumhuriyet gazetesi aslında AK Parti’den çok CHP’nin derdidir…

Okurları zaten AK Parti’ye oy vermeyen ve asla vermeyecek olan bir gazetenin muhalefeti, iktidar partisi açısından bir operasyona muhatap edilmeyi gerektirir mi sizce?

Daha başlar başlamaz operasyona içeriden ve özellikle dışarıdan gelen tepkiler benim bu akıl yürütmemin hesaba katılmadığını gösteriyor.

Hesaba hiç katılmayacak ve girişimden siyasi iktidar doğrudan sorumlu olarak görülecektir.

Gözaltına alınanlar arasında belli bir kesimin önemli saydığı, değer verdiği isimler var.

International Press Institute
International Press Institute
Uluslararası câmia da hesaba katılmalı

Ayrıca ‘Uluslararası Basın Enstitüsü’ (IPI) yönetiminden de bir yazar…

Bir ara benim de üyesi olduğum, değişik ülkelerde yapılan toplantılarına da katıldığım IPI normal zamanlarda gazetecilerin karşısına çıkan sorunların üstesinden gelmede bir işe yaramaz. Ancak şimdikine benzer ortamlarda sesi yüksek perdeden çıkan ve başka ülkelerle uluslararası kurumların politikalarını etkileyebilen bir örgüttür IPI

12 Eylül (1980) darbesi sonrasında askerlerin basın üzerine geçirdikleri demir yeleğin sırttan çıkarılmasında IPI’nin Türkiye’ye dönük olumsuz kampanyalarının büyük rolü olmuştur.

Eğer ülkeniz kendisini Enver Hoca’nın Arnavutluk’u gibi dış dünyadan tecrit etmemiş ise, başka ülkelerin ve o ülkelerde yaşayan insanların hakkınızda olumsuz hisler taşımaması önemlidir.

Şimdilerde daha da önemli.

‘4. Kuvvet’ diye boşuna tanımlanmıyor medya… Bugünün dünyasında, etkili kişi ve çevreler ‘medya özgürlüğü’ kavramına önem veriyor ve medyayı demokratik düzenin hükümet, meclis ve yargısı ile eş değerde kamusal bir organ olarak değerlendiriyorlar.

Yatırım yapacaksa… Silâh satacaksa… Herhangi bir konuda yanına ‘ortak’ alacaksa… Bir uluslararası kurumda açılan konuma o ülkeden birini getirecekse… Ülkenin ‘medya özgürlüğü’ skalasındaki durumuna bakıyor diğer ülkeler…

Türkiye’nin skaladaki yer son yıllarda olabildiğince kötüleşti.

Kime yarayacak?
Kime yarayacak?

‘Cumhuriyet olayı’ tüy dikecektir…

İktidarın, Ak Parti’nin hoşlanacağı bir durum yok ortada.

Kim yapıyor bunu?

Meclis’in 15 Temmuz darbe girişimini araştırma amacıyla kurduğu Komisyon önüne çıktığımda, tutanağı okudunuzsa görmüşsünüzdür, AK Partili bir üye, “Bu sözleriniz CHP’ye yardım ediyor” demişti de, ben, “Buraya CHP’ye değil size yardım etmeye geldim; çünkü süreç içerisinde yapacağınız yanlışlıkların bedelini CHP değil, siz ödeyeceksiniz; fatura size kesilecek” anlamına gelen sözler sarf etmiştim.

Şimdi yaptığım da o. Bugünkü medya tablosuna bakıldığında yeterince destekçisi olduğu hemen fark edilen bir siyasi iktidarın, muhalif medya organlarını sindirecek veya yok edecek bir girişimde bulunduğu izlenimi AK Parti’nin lehine değildir.

Tıpkı ‘gazeteci’ ve ‘yazar’ bilinen isimlerin cezaevlerinde bulunmasının…

Ya da, yıllardır yayın hayatını sürdüren gazeteler ve ajansların KHK’lerle kapatılmalarının…

İktidarın işine yaramayacağı gibi…

Bu noktada gelmesi mukadder soruyu biliyorum: “İşine gelmeyeceği belli böyle bir girişimi iktidar partisi –AK Parti– yapmamış ise kim yaptı?”

Önemli bir soru bu; ama cevabını ancak iktidar partisi ararsa bulabilir…

ΩΩΩΩ

NOT:

Dün Cumhuriyet operasyonu henüz başlamamışken yazıp siteye koyduğum yazımda İslamiyet’in düşünce ve ifade özgürlüğü konusuna yaklaşımını ele almıştım.

Yapılanın ‘din’ ve ‘dindarlık’ ile de bir ilgisi yok.

Reklam

35 YORUMLAR

  1. Cumhuriyet’e yapılan operasyonun başında FETÖ’den yargılanan ve nedense hala görevinin başında bulunan savcı Murat İnam bulunuyormuş. Böyle bir şey nasıl mümkün olabiliyor?

  2. sevgi̇li̇ fehmi̇ koru agabeyi̇m den ri̇camdir.

    fehmi̇ abi̇ 36 yaşindayim ve i̇rademi̇zi̇ ortaya koydugumuz bi̇r seçi̇mle ülkemi̇z yönetti̇li̇yor ve malumunuzdur bi̇zler kisik sesleri̇z ve sesi̇mi̇zi̇ duymasi gerkenlere duyuramiyoruz başkanlik si̇stemi̇ öyle yada böyle gelecek bunu anladim ki̇ karşi oldugum başkanlik federasyon yada özerkli̇k gi̇bi̇ dünyada farkli ülkelerde uygulanan si̇stemler degi̇l. Bi̇zi̇m yönetecek si̇steme bi̇zi̇m seçti̇gi̇mi̇z veki̇leri̇n nasil seçi̇lecegi̇
    yani̇ mi̇lletveki̇li̇ li̇steleri̇ni̇ yi̇ne li̇dermi̇ yapacak li̇der li̇steyi̇ yapacaksa ne degi̇şecek? veki̇l li̇stesi̇ni̇de mi̇lleti̇n yapmadigi yapamadigi bi̇r si̇stem 50 yil yada 100 yil bi̇z yalan dünyadan hak dünyaya gi̇tti̇gi̇mi̇zde çocuklarimizi zora sokmayacak mi? ben başkanligada evet deri̇m taki̇ veki̇l li̇steleri̇ni̇de üyesi̇ bulundugum parti̇ bana yaptirirsa, veki̇li̇mi̇ ön seçi̇mle siraya koyacaksam yoksa hangi̇ dünya görüşüne sahi̇p olursak olalim bi̇ri̇mi̇z oturur deni̇z hüseyi̇n ulaş kurtuluşa kadar savaş der bi̇ri̇mi̇z mustafa pehli̇van gi̇bi̇ genç evladimiza gözyaşi döker
    bi̇ri̇mi̇z i̇ski̇li̇pli̇ atif olur bi̇ri̇mi̇z adnan menderes olur kendi̇ evlatlarimizi kendi̇ elleri̇mi̇zle kuracagimiz adaletsi̇z bi̇r si̇stemde sadece ama sadece vatana i̇hanet eden kuklalar yapariz elleri̇ni̇zden öper 3 çocugum var.

    rabbi̇m çocuklarinizi si̇zler bagişlasin ama torunlariniz i̇çi̇n lütfen bu konudada bi̇r şeyler yazin devleti̇n degi̇şti̇ri̇lemez ve degi̇şti̇ri̇lmesi̇ dahi̇ tekli̇f edi̇lemez maddeleri̇ne bunu ekletmek lazim bu konudada basina çok i̇ş düşer ama basin malumunuz mevta görünümünde ve hepi̇mi̇z bi̇li̇yoruzki̇ ülkemi̇z bi̇r kaosun i̇çi̇nde kaosunda bi̇ze yarari yok bu kaoslardan çikabi̇lmeni̇nde tek çaresi̇ bence budur si̇stemi̇n tek denge unsuru budur

  3. Sayın Nurdan,
    Benim Sayın Fehmi Koru’nun son yazısından yola çıkarak yaptığım değerlendirme ya da yorum, AKP iktidarını ve Sayın Erdoğan’ı son yıllarda yaşanagelen siyasal strateji, tercih ve eylemlerin siyasal ve ahlaki sorumluluğundan azad etme gibi bir kaygı taşımıyor. Benim tartışmaya değer bulduğum şey, nihai olarak altında AKP ve Erdoğan adlarını taşıyan söz konusu siyasal tercihlerin AKP’nin kendi yararına olup olmadığı. Daha net ve basitçe şöylemek gerekirse, benim yorumuma temel oluşturan argüman şu: AKP’nin son yıllarda izlediği siyasal tutum ve strateji temelden yanlış, dolayısıyla kendi yararına değil. Değilse, Türkiye’de hiçbir zaman gelenek haline gelememiş özgürlükçü soldan gelen bir insan olarak (buradaki özgürlükçü sol teriminin ÖDP ya da herhangi bir sosyalist örgüt ile hiçbir ilgisinin olmadığını, Marksizm-Leninizm gibi otoriter-faşizan ideolojilerden beslenmedeğini dile getirmeliyim), sizinle hem fikirim. Yani, İktidara gelişini takip eden 7-8 yıllık dönemde AKP gerçekten Türkiye’nin pek çok temel sorununa el attı, onyıllar boyunca süregelmiş olan seçkinci bürokratik siyaset geleneğinin çemberini kırararak geniş halk yığınlarını temel siyasal aktör olarak siyaset alanına taşıdı. Benim kişisel olarak utanç verici bulduğum “baş örtüsü yasağı” gibi ilkel ve buyurgan uygulamaları ortadan kaldırarak müteyeddin yığınlara reva görülmüş pek çok hak ihlaline son verdi. Sizin ifadenizi ödünç alarak söylersem, evet, Türkiye’ye gerçek anlamda çağ atlattırmış oldu, özgürlüklere kapı araladı. Sorun, o başlangıçtaki kurucu kadro ve zihniyetin adım adım ama hızla ilerleyen bir süreç içinde tasfiye edilmesiyle başladı ve günümüzde de devam ediyor. Tabiri caiz ise, Yeni Türkiye vaadinin arkasından çıkan Yeni Türkiye değil, “Yeni AKP” oldu. “Kurucu gelenek ve zihniyet” tasfiye edildi, bunun yerine, o gelenekle ve o geleneğin baslendiği damar ile hiçbir ilgisi olmayan seküler-fırsatçıların (Yiğit Bulut ve diğerleri, meselenin medya ayağında Markar Eseyan, Kurtuluş Tayiz, Ceren Kenar, Melih Altınok vb.) söz sahibi oldukları bir parti haline geldi AKP. Ben, bu dramatik dönüşümün böylesine hızlı ve kesintisiz bir biçimde yaşanabilmiş olmasında, çok haklı nedenlerle ve ülkede herkesin yarına olacak şekilde AKP ettrafında toplanmış müteyeddin yığınların da rol sahibi olduklarını düşünüyorum. Müteyeddin yığınlar, “kurucu gelenek ve zihniyet”in AKP açısından ne denli yaşamsal bir role sahip olduğunu göremediler, hala daha göremiyorlar. AKP, kendisini biricik kılan “kuşatıcı olma” vasfını hızla yitiriyor, ve kuşatıcı olabilme yeteneği erezyona uğradıkça adım adım bir kitle partisi olmaktan çıkarak bir “lider ve onun partili seçmenleri” partisine evriliyor. Söz konusu evrilme ne AK’nin, ne Sayın Erdoğan’ın, ne de müteyeddin yığınların yarına olan bir dönüşüm. Aksine, bu evrim sürdükçe ve derinleştikçe, AKP o oranda yalnızlaşıyor, bürokratik aygıta ve yeni stratejik-sosyolojik ittifaklara daha bağımlı hale geliyor, kaçınılmaz olarak da inisiyatif sahibi görünürken inisiyatif sahibi olma becerisini ve gücünü yitiriyor. AKP’yi yalnızca güçlü değil, bunun kadar önemli olmak üzere (belki bundan daha önemli olmak üzere) “korunur” kılan şey, bir seçimden diğerine kaydetmiş olduğu seçim zaferleri değil(di), az önce ima ettiğim “kuşatıcı” vasfı (idi). Nazlı Ilıcak’ların, Ali Bulaç’ların, Altan Kardeşler’in ve daha onlarcasının cezaevinde olduğu bir Türkiye’de, bu ülkenin en bilge, en saygın, vicdanlı ve tutarlı toplumbilimcisi E. Mahçupyan’ın Karar Gazetesi dışında yazacak bir mecra bulamadığı, Fehmi Koru’nun okurlarıyla yalnızca kendi sitesinde buluşabildiği bir Türkiye’de, hem AKP hem de müteyeddin yığınlar daha az korunaklı. Günümüz AKP liderliği korunmak gibi bir derdi olmadığını var sayıyor ise, bence feci bir biçimde yanılıyor. Benim kişisel kanım o ki, AKP’nin acilen “kuşatıcı parti” kimliğine geri dönmeye ihtiyacı var -üstelik çok yakıcı bir biçimde ihtiyacı var buna. Lider, seçmen kitlesi, hamaset. . . Yetmez, inanın yetmez -hele de Türkiye’de. . . Dile getirmek istediğim buydu.

  4. Bernar aynen katiliyorum
    15 temmuzda bir suriye olmadik ama su surec yon deGISTIRMEsse suriye bize giydirilecek.
    Mehmet simsek washingtonda konusmus
    Sadece sozcuden okuyabilirsiniz mulakati

    Nekadar efendice turke yakisir sekilde konusmus
    Iste birileri bu tarzi benimsemesini erdogan ve hukumet ekibine anlatmali
    Yahmasanda tatli gurle.konusmalar cok hircin.
    Yalvarin demiyor kimse ama tatli dil lutfen
    Asirilik herseyde zarardir.
    Dinde bile inanin asirilik zarardir.

    Asagida izleyeceginiz insanda gizli elin avcisi asirici birisi

    https://www.facebook.com/829608857117427/videos/1113344422077201/

  5. Ne iktidarmis arkadas, ulkede ne yapilirsa yapilsin iktidarin bir turlu sucu bulunmuyor, hep baskalari yapiyor bu isleri. Ne zaman kabul edeceksiniz hersey bir kisinin basinin altindan cikiyor…

    • Çok doğru. Bende dahil çoğumuz “kıral çıplak” demekten kaçınıyoruz.

  6. Darbe sonrası yapılan tutuklamalar , ihraçlar, FETÖ operasyonları ile toplum düzeyinde istenilen şiddet bir türlü yakalanamadı. Ülke genelinde oluşacak şiddet eylemleri ile OHAL kademeli olarak bir veya iki yıl daha uzatma imkanı doğacak. Böylece by-pas edilmiş meclis bir köşede dururken KHKlar ile ülkede yeni düzenlemeler rahatlıkla yapılacaktı. Baktılar ki olmuyor.. Merkez sola operasyon düzenlediler. Böylece geniş bir kitle kışkırtılmış olacak. Bu da sizce kimin işine yarar.. ? Kimin işine yaramayacağı açık… Demokrasi ,güçlü parlamenter sistem , insan hakları savunucularının işine yaramayacağı açık.. Tezimi güçlendirecek delil ise geçen hafta hangi siyasetçi ayağından kurşunlanmıştı… galiba merkez soldaki bir siyasetçi idi.. Sakın CHP li olmasın… Bunlar daha başlangıç gibi duruyor… Ama biz vatandaşlar çok dikkatli olmayız.. Hangi görüşten olursak olalım… Provokasyonlara gelmeyelim.. Sayın Koru olaylara birde böyle bakın….

  7. Türkiye, 17-25 Aralık 2013 tarihinde nişanı yapılan ve 15 Temmuz 2016 tarihinde nikâhı kıyılan “(Ak Parti=Erdoğan) + (Avrasyacı-Kemalistler)” ittifakı ile yönetiliyor. Cumhuriyet Gazetesi olayı dâhil her şeyi buna göre değerlendirmek gerekir.

    2002-2016 arasında AKP, CHP, MHP, Gülen Cemaati, Avrasyacı ve Atlantikçi Kemalist Subaylar, Ulusalcılar, Cumhuriyet ve diğer gazeteler, medya kuruluşları … Eskiden bu gruplar neleri savunuyordu şimdi neyi savunuyorlar, eski ittifaklar hangileriydi yeni ittifaklar hangileri ? Türkiye’de siyaset neden bu kadar çatışarak yapılıyor ve neden üzerinde yeterince uzlaşılan bir ‘Devlet Politikası’ oluşturulamıyor ?

    Bu soruların cevaplarını sürekli olarak olayların sonuçları üzerinde konuşarak (dertleşerek) verebileceğimizi sanmıyorum.

  8. cumhuriyet gazetesini savunan var. bu gazete olmasa ne olsa ne, ülkeye ne faydası var zararından başka.
    devlet başkanının çok ciddi danışmanlara ve devlet tecrübesi olan elamanlara ihtiyacı olduğu açık. hatta madde yetmez manevi desteğe ihtiyacı var. nutuklarla olaylar arasındaki tezatlar biz avamlar tarafından bilinmiyor sanılmasın. yüz yıl öncesinin tekrarı gibi görünüyor.

  9. Zamanlama manidar. . .

    Diyarbakır Belediyesi eşbaşkanlarının ve HDP’li bir diğer milletvekilinin gözaltına alınmalarını takiben tutuklanarak cezaevine gönderilmeleriyle neredeyse eşzamanlı olarak bu kez Cumhuriyet Gazetesi olayı patlak verdi: Rastlantı mı?

    Bende uyanan izlenim o ki, sayın Koru’nun Cumhuriyet Gazetesi olayıyla ilişkili olarak sorduğu, “Bu iktidarın yararına mıdır?” sorusu, “Peki eşbaşkanların tutuklanmaları iktidarın yararına mıdır?” sorusuyla birlikte düşünüldüğünde daha çok anlam kazanıyor. Barış umudunun tükenmesiyle birlikte derin bir düşkırıklığına uğramış Kürtlerin, bir yandan savaşı Kürt şehirlerinin göbeğine taşırken diğer yandan Batı şehirlerini bayağı terör eylemleriyle sarsan PKK’dan duygusal olarak uzaklaştığı, PKK terörü ile Kürtlerin çıkarları arasında bir bağ olduğundan ciddi düzeyde kuşkulandığı, PKK ile arasına mesafe koymadığı için HDP’lilere eleştirel yaklaştığı bir konjonktürde, Kürtlerin hatırı sayılır bir bölümünü yine HDP-PKK çizgisine yöneltmek için, sormak isterim, söz konusu eşbaşkanları tutuklamaktan daha işlevsel ne olabilir? PKK’nın şimdi Kürtlere dönerek, “Bakın görüyorsunuz, sizin seçtiğiniz belediye başkanlarına bile tahammülü yok bunların, seçtiğiniz insanları alıp cezaevine atıyorlar gözlerinizin önünde!” propogandasına girişmesi, gerçekleştirdiği terör eylemlerine meşru bir gerekçe göstermesi için bundan daha kusursuz bir pas verilebilir miydi? Söz konusu tutuklamlalar, bölgedeki AKP’li Kürt seçmenlerin elini ayağını bağlamaz mı? İnandırıcılığı günden güne erezyona uğrayan, geleneksel Türk solunun Ertuğrul Kürkçü gibi sıradan ve marjinal Stalinist unsurlarının dümen suyuna girmiş HDP’ye bir hayat öpücüğü olmaz mı bu? PKK-HDP çizgisine “Mazlumiyet” edebiyatı için kusurusuz bir tema teşkil etmez mi?

    Gündelik politik çekişmelerde, iktidar ve muhalefet, Temmuz Darbesi’nin travmasını yaşayan kitleleri kendi yanına çekebilmek ya da kendi yanında tutabilmek için, birbirini “Yenikapı Ruhu’na siz zarar veriyorsunuz!” suçlamasıyla itham edip duruyor; her iki taraf da oyun bozanın kendisi olmadığnı ileri sürerek bu iddiasını destekler argümanlar geliştiriyor. Nerdeyse “durduk yerde ve hiç gereği yok iken” Cumhuriyet Gzetesi’ne el atıp CHP ve seküler bloku öfkelendirmenin AKP’ye ve “Yenikapı Ruhu”na ne yararı olur? Bunun, CHP Balıkesir milletvekilinin tabanca ile ayağından vurulmasının üzerinden bir hafta dahi geçmeden yaşanmış olması düşündürücü değil mi?

    Oyun’un ne olduğunu bilmiyorum, ama ortada bir oyun oyandığına ilişkin güçlü belirtiler var gibi. Son bir kaç yıl içinde, AKP’li seçmen, “Türkiye iyi yönetiliyor mu gerçekten?” sorusuna muhatap kılınıyordu. Sanki, giderek, “İyi ya da kötü olmasını boş verin, Türkiye yönetiliyor mu gerçekten?” sorusuna muhatap kılınmak isteniyor. Ortada bir “dağınıklık” duygusu var günden güne derinleşen, ve bu -başta iktidar olmak üzere- hiç kimsenin yararına değil.

    FETÖ’den Diayarbakır Belediyesi’ne, oradan Cumhuriyet Gazetesi’ne ya da hala daha cezaevinde tutulan Nazlı Ilıcak, Şahin Alpay, Ali Bulaç, Ahmet Turan Alkan gibi yazarlara varıncaya kadar sayısı hızla artan soruşturma ve tutuklamalarda inisiyatif gerçekten AKP’nin elinde mi?

    • Yorumcu sayin Bernar.Bu Adalet ve Kalkinma Partisini kuran ve 2010na kadar nerdeise Türkiyeye çağ atlatan ekipten geriye kimler kaldi ise bal gibide onlar yapiyor.Daha sonrada bizi aldattılar diye gözümüzün içine bakarak bahanelere kalıp uyduriyorlar Allah aşkına biriside çıkıp doğruyu konuşsun fetocu,pkkci,vb bu ne demek bu ülkenin vatandaşı okumuş hakim,savıcı,polis,politikacı olmuş siz kalkip bu insanları ocu bucu diyerek hapishanelerden gerçek suçlulari çıkarıp mahsunlari doldurursaniz vede sizin media yazarlarınız da buna iftiralar ile desdek verirse ( buda başi secdeye gidenler tarafindan yapılıyirsa) Allahın adeletini unutuop kendi adaletlerini uygulamaya kalkanlar ancak kendi sonlarını hazirlar.Bu milletın can damarlarıni kurutuyorlar ne okul kaldı ne bilim adamlari bu kadar gözü dönmüş kanun tanımiyan kendinden başkasını adamdan saymayan daha niceleri yazacak olsam buradaki sayfalara siğmaz.

  10. Bugünlerde CHP’lilere saldırı düzenlenmesi ve bunu yapanın Ülkücüler olduğu bilgisinin servis edilmesi, Cumhuriyet Gazetesinin kapatılması gibi durumlar çatışmacı bir ortam oluşturup halkı yapılacak bir darbeye razı kılmak adına yapılan girişimlerdir. 1980 öncesinde olanları hatırlayın. Gerek MHP’yi gerekse Ak Parti’yi birlikte hedef tahtasına koyacak olaylar tertip edilmekte ve sahnelenmektedir. Ak Parti ve MHP bu olaylarda kurban olarak seçilmiştir. Dolayısıyla kimse bunları MHP ve Ak Parti yapıyor diyerek bizi aptal yerine koymasın.

  11. Sn. Koru kendi mesleğinize iltimas geçerek batının tarih boyu iki yüzlü tavrını da aklıyorsunuz..
    Batılılar; Afrikaya, Ortadoğuya silah satarken, yatırım yapıp ortak olurken bahsettiğiniz ‘medya özgürlüğü skalasına’ bakarak mı yaptı o kirli ittifakları?
    Batı kafanızda ne kadar steril.. belki görece kendi toplumuna öyle ancak dışarıya bir o kadar kirli…

  12. Iki binli yılların başlarından bir kaç yıl öncesine kadar batı ülke insanlarında Türkiye’ye karşı büyük bir sempati oluşmuştu. Gazeteler, TV kanalları Türkiye hakkında güzel haberlerle doluydu. Türkiye’de turizmin ve ekonominin gelişmesi, demokratikleşme hatta milli takımın başarıları övgü ile anlatılıyordu. Karşılaştığım insanlarla çok zaman Türkiye’deki güzellikleri konuşurduk. Şimdi durum değişti. Bütün batı medyası Türkiye’de olanları eleştiriyor. Çevremdeki insanlardan yakın zamana kadar Türkiye’yi Avrupa Birliğinde görmek isteyenlerin büyük bir kısmı şimdi fikir değiştirdi. Benzer değişiklik yakın zamana kadar Türkiye ile ilişkileri destekleyen partilerde de var. Vize konusundaki gelişmede durumu görüyoruz.
    Türkiye’deki medyanın durumu nedeniyle, batı insanı Türkiye’deki seçim neticelerini milli irade olarak kabul etmiyor ve basın özgürlüğünü kısıtlayan bir hükümetin söylediklerine de inanmıyor.

    • Hüseyin be yazdıklarınzın tamami doğru. Sizin affınıza sığinarak, bennde bir şey eklemek istiyorum Türk milli takiminin başarılı futbolculari şimdi mallarına el konup hapise atıldılar. İşte Türkiyenin çağdaşlğı bu olsa gerek, bahane ocular bucular. Bu kelimelerde bizim sembolumuz sembolumuz oldu.

  13. Fehmi Bey; medyanın “çarpık” yapılaşıp siyaseti medya patronlarının şekillendirdiği dönemde de iki ayrı gazetede birlikte çalıştık. O dönem, bizim çalıştığımız gazetelerin alabildiğine önünün kesildiği, susturulmak istendiği dönemdi. Yenişafak’a yapılan polis baskınını, direnişimizi, işe daha 4 elle sarılmamızı hatırlıyorum da; o yıllarda hiç bir sahada esamisi bile okunmayanlar, bugün “iktidar”ın medya temsilciliği görevini almış bin kat daha beter zulümleri savunulyor. Türkiye’ye karşı dışarıda propaganda yapmak için fırsat kollayan tüm mahfillerin keyiften dört köşedir mutlaka. Çünkü, bu tür tahammülsüzlükler Esad’ın yönettici Suriye, Sisi’nin yönettiği Mısır için normal karşılanabilir ama Türkiye için asla karşılanmamalı…

  14. Cumhuriyet operasyonu bana 28 şubat döneminde Akit gazetesine yapılanları hatırlattı.Galiba Türkiye tahterevallinin Rusya tarafına doğru kayacak.

  15. Fehmi Hocam,

    Yazilarinizin okuyucuyu bilgilendirmekten ote iktidardan muhataplarinizi yumusak bir sekilde uyarmak amacli yazildiklarini hissediyorum. Bu yazi mesela. Nasil olur da en yumusak sekilde onlarin kalbini kirmadan yapilanin yanlis oldugunu izah edebilirim diye dusunulmus olmali. Su cumleyi bir de biz okuyuculara, iktidar hoyratligina sert elestiri bekleyen kimselere yapabilir misiniz?

    “Okurları zaten AK Parti’ye oy vermeyen ve asla vermeyecek olan bir gazetenin muhalefeti, iktidar partisi açısından bir operasyona muhatap edilmeyi gerektirir mi sizce?”

    Siz cumhuriyet’e yapilan mudahalenin hangi amacla yapildigini cok daha iyi biliyorsunuz. Cumhuriyet son zamanlarda yaptigi haberlerle iktidarin en berbat uygulamalarini gun isigina cikartmis bir yayin. Okuyucu kitlesi de salt chp’li falan degil. Haberleri yalniz chp’liler degil tum dunya nazarinda ses getiriyor.

    O yuzden uzun lafin kisasi lutfen iktidar muhatapi okuyucularinizi “bakin cumhuriyet chpli gazetesi isinize yaramaz” seklinde ikna etmeye calismayin. Korkmadan yazin. Sertce elestirin.

  16. SİZ HALA, “SİZİNLE AYNI MENZİLE GİDEN FARKLI YOLLARDAN BİRİ OLARAK GÖRDÜĞÜNÜZ BU YAPI İLE BİRLİKTE Mİ HAREKET EDİYORSUNUZ ACABA..?”

    Değilse, bu operasyonlar neyin nesi..?

    Evet, “bu gelişme,en fazla hükümetin başını ağrıtacaktır”… Bunu söyleyen yalnızca Fehmi Koru değil, birçok gazeteci-yazar bu görüşü paylaşıyor..

    Cumhuriyet Gazetesi okuyucusu değilim.. Yıllardır evime bir kere olsun Cumhuriyet Gazetesi alıp götürmüş de değilim..
    Ancak, bu farklı bir şey..
    Cumhuriyet Gazetesi’ne yönelik yapılan operasyonları duyunca bu soruyu sormadan edemedim..
    “SİZİNLE AYNI MENZİLE GİDEN FARKLI YOLLARDAN BİRİ OLARAK GÖRDÜĞÜNÜZ BU YAPI İLE BİRLİKTE Mİ HAREKET EDİYORSUNUZ HALA..? diyerek…
    Zira, bu türden yapılan operasyonlar ancak “The Gülen” kanadını memnun eder.. Bizi değil..
    Amerika’daki Fethullah Gülen ziyadesiyle memnun olmuştur.
    Sahi, bu operasyonların arkasında “başka güç”ler yada bir başka “üst akıl”mı var acaba..?
    İnsan, sormadan edemiyor..

    Dün de, var idi..
    Küçük bir eleştiriye bile tahammül edemeyen bir acayip zihniyet var karşımızda..
    Gelişmeleri yakından izliyoruz..
    …………………….

    Tarih, 3 Ağustos 2016.. Darbe teşebbüsünden yaklaşık 15 gün sonra yapılan bir organizasyonda yapılan bir konuşmaya dikkatinizi çekmek istiyorum..
    Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın organizasyonu olan “Din Şurası”nda bakın neler söylüyor..

    “……..Dedik ki ‘bir ortak yanımız vardır.’ Ama inanın bana, aynı menzile giden farklı yollardan biri olarak gördüğümüz bu yapının, aslında bambaşka niyetlerin, sinsi hesapların aleti, aracı, örtüsü olduğunu uzun süre görmedik, göremedik.”

    Ve, devam ediyor o açıklamalrına..
    “Her şeye rağmen, bu hain örgütün gerçek yüzünü çok daha önceden ortaya dökememiş olmanın üzüntüsü içindeyim. Bundan dolayı hem Rabbimize, hem de milletimize verecek hesabımız olduğunu biliyorum. Rabbim de, milletim de bizi affetsin”

    Üstte yer alan konuşmaların kaynağı “Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı’nın Resmi Kurumsal Web sitesi..

    Buyurun kaynağından okuyun.. (Bu açıklamalar o günlerde medyada geniş bir şekilde yer buldu ama sorgulanmadı, sorgulanamadı..)

    http://www.tccb.gov.tr/haberler/410/49870/en-buyuk-hirsizlik-insanlarin-dinini-inancini-ihlasini-ve-umidini-calmaktir.html

    …………………………..

    Evet, konu belli, kaynak belli, bu yazımın başlığındaki soru çok açık ve net..
    Cevabını bekliyorum..

    Hülasa, gördüğüm o ki, Ak Parti’yi, dolaysıyla Sayın Cumhurbaşkanımızı zor günler bekliyor..
    Dilerim, bu süreci iyi yönetirler..
    “başkan”lık beklentilerini de askıya alırlar..
    Değilse, ülke olarak “zor”a gireceğiz..
    Amerika’daki “küresel çete’nin imamı”da Türkiye’nin hal-i manzarası’nı izlerken ellerini ovuşturacak..
    Peki, bu manzarayı ona altın tepsi içinde sunan kim yada kimler ola ki..?
    …………………………

    Lucien M. Baylan

  17. Keşke hükumetin adaletli olduğuna inanabilsek te “yargı önünde herkes hesabını versin diyebilsek.” Ama hükumetin adaletten uzaklaştığı açık bir gerçek. Suçlu, suçsuz herkes kendini diken üstünde hissediyor. İnsanları huzursuz ederek ancak kendinizden uzaklaştırırsınız.

  18. 1973 yılında yapılan The Sting(Üçkağıtçılar) filmini her gün daha fazla anlıyorum sanki.Bu arada o filmi tavsiye ettiğiniz gün hemen izledim.Bunun için de ayrıca teşekkür ederim

  19. Sayın Koru yazılarınızı mümkün olduğunca takip ediyorum.Bugünkü yazınızda özellikle cumhuriyete yapılan operasyonun iktidara zarar vereceğini vurguluyor ve uyarıyorsunuz.Ben olaya bu şekilde bakmanızı anlayamıyorum ve anlam çünkü insanlar vede gazeteciler evrensel değerlere göre hareket eder.Siz burada iktidara fayda olsa o zaman eleştirmeyecekmiydiniz.Kime fayda zarar ona bakılmaz kim haklı kim haksız ona göre hareket edilir.Kim olursa olsun suya sabuna dokunmadan doğruları bulmak mümkün mü?

    • Tebrik ederim bünyamin bey. Önemli bir noktayı dile getirdiniz. Maalesef, hem sayın korunun genel yaklaşımında hem de pekçok yazarın yaklaşımında benzer yanlışı görüyorum. Normalde buraya yorum yazmayacaktım. Ancak öyle önemli bir konuda eleştiri getirdiniz ki, bunun üzerine yazma gereği duydum. “ben ahlaklıyım” diyorsanız ve bir ahlak anlayışınız varsa, bir olaya, olguya yaklaşırken de sizin ahlak anlayışınıza uyup uymamasına bakmanız gerekir. Oysa “ben ahlaklıyım” diyorlar, sonra da hükümet zarar görür, ya da “bu fetöcülerin işine gelir” gibi saçma sapan bir noktadan olayın eleştirisini yapıyorlar. Bu durumun daha çok, iktidar yanlısı görünüp de doğruları savunmaya çalışma psikolojisi olduğunu biliyorum. Çünkü insanlar, doğruları yazdıklarında başlarının ağrıyacağını hesap ediyorlar. Ancak bu korku bile bazen zulümlerin desteği anlamına geliyor bir yönüyle. İslamcı olmayan birisi olarak, en azından burda yorum yapan islamcı kesimin olaya yaklaşımı beni memnun etti. Ortak değerlerimiz olduğunu gösterdi. Sevinmemin nedeni cumhuriyet gazetesini savunmaları değil, özgürlükleri, demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, farklılıkların bir zenginlik olduğunu düşündüklerini gösterdikleri için memnun oldum. Olay cumhuriyet gazetesi olayı değil. burda operasyonu eleştiren insanlar, yapılan zulme karşı çıkarak kendi özgürlüklerini savunuyorlar aslında. burdaki yorum yapanlar bu gerçeğin farkında, bu da gayet sevindirici bir durum.

      • Sayın Hamza Bey ve Bünyamin Bey,

        Başlıktaki “iktidarı zorda bırakan bu yanlış işleri kim yaptırıyor?” sorusundaki yanlış işleri kısmını attınız sanırım. Olay hem yanlış, üstüne üstlük hem de iktidarı zorda bırakacak bir eylem anlamında. Eğer “iktidarı zorda bırakan bu işleri kim yaptırıyor” denseydi, sizin dediğiniz durum oluşurdu.

        Fehmi Koru’ya haksızlık yaptığınızı düşünüyorum. Dünkü yazıya da göz atmanızı öneririm:
        http://u0i.626.myftpupload.com/ozgurlukler-yoksa-islamin-istedigi-olmuyor-demektir-islam-ozgurlukcu-ortamin-dinidir-cunku/

        Saygılar.

        • Taha bey öncelikle yorumuma yazdığın cevap için teşekkür ederim öncelikle. Sayın korunun “yanlış işler” dediğini atlamadım. Ancak, buraya yorum yazan pekçok okuyucunun da farkettiği, ve bünyamin beyin de dikkat çektiği bir nokta var. Sadece sayın koru değil, pekçok yazarda benzer tutum var. “fetullahçılara koz verildi”, “iktidarı zor durumda bırakacak”, “bu iktidara zarar verir” vb. argümanlarla yapılan işin yanlışlığı vurgulanıyor.Sayın fehmi korunun da, yapılanları eleştiren diğer yazarların da iyiniyetinden, yapılanlara karşı olduklarından şüphem yok. Fakat, yapılanları eleştiren kişilerin iyiniyetleri bu argümanların kullanılmasını doğru yapmıyor. Bu argümanların kullanılması 2 açıdan önemli. Birincisi, iktidarı aklıyor. İktidar genellikle özgürlüklerden yana da sanki burda ufak bir hata yapmış havası veriyor. İkincisi de, savunulması gereken değerin önemini, vurgusunu azaltıyor. Oysa bu değer önemli bir değer. hukukun üstünlüğü, demokrasi, insan hakları bunlar birilerine bir lütuf için istenilen şeyler değil. “olsa iyi olur. olmazsa da canınız sağolsun” delicek değerler değil. Biz bunları kendimiz için istiyoruz. Fehmi beyin yazısından anladığım da, bunları hem kendi için, hem de dini motivasyonla istiyor ki böyle olunca daha güçlü savunulması gereken değerler olduğu açık.

          • bazı kelime hatalarım için özür dilerim. umarım yazıyı anlamsız kılmamışlardır. hemen farkettiğim hatalardan bir tanesi; “olsa iyi olur. Olmazsa da canınız sağolsun” denilecek değerler değil” olmalıydı.

        • Ahmet bey yorumunuzu okudum teşekkür ediyorum. Eleştiri yaptığımız fehmi bey in ben size dostum daha yakınım düşüncesinde yazı yazması. Bu yanlış siz yakın olduğunuz insanların hatasını söyleyin ki onlarda ayaklarını denk alsın. Başlıkta bile ‘iktidarı zor durumda bırakan bu işleri kim yapıyor ‘diyor. Burada yapılan işin yanlış olması en önemli olan siz bunu ön plana çıkarmanız lazımken iktidarın zararını düşünmeniz yada ön plana almanız bence doğru deyil.yanlış yanlıştır bunu kim yaparsa yapsın duygusal davranmak doğru olmaz. Ayrıca bu eleştiri yazarın genel anlamda duruşuyla ilgilidir.

      • Hamza bey teşekkür ederim. Ben de pek yorum yapmıyorum.Evrensel değerlere sahip çıkmak bizim sorunlarımızı çözmemize yardım edecek diye düşünüyorum. Yine eğer gazeteciler, Aydınlar, doğruları olduğu gibi söylemezlerse nasıl söylersem en az zararla kurtarırım anlayışıyla hareket ederlerse bu onların tarihinde kara bir leke olarak kalır. yazı yazmayı, eleştirmeyi bırakabilirsiniz ama suya sabuna dokunmadan yazı yazmak korkaklıktır diyede düşünüyorum.

  20. Fehmi bey, bu işi yapsa yapsa hapisdeki fetocu savıcı ve polisler yapmişdir diyeceğım ama! bunlarda fetoculara yardım etmekden göz altına alınmış…

  21. Gazetelere taarruz okuyan yani düşünebilen, sorgulayabilen insana savaş açmaktır. Bu ha cemaatçi olsun ha solcu olsun farketmez; doğru bizlerin de ne haddine ki zaten mükemmel bir iktidarımız var sagolsun siz gerizekalısınız düşünemezsiniz bizler sizin yerinize düşünürüz hemde çok iyi düşünürüz merak etmeyin diyorlar!

  22. İktidar yapmamışsa sorusu yersiz. Başka bir seçenek yok. Darbeyi FETÖ yapmadıysa sorusu gibi. Elbette FETÖ yaptı. Yadımcı olanlar, kışkırtanlar, hadi hadi diyenler olmuştur mutlaka pekçok çevreden. Ama nihayetinde sorumlu bellidir. Numan bey soruşturma Ağustos’da başlamış diye itiraf etti, vakıfla ilgili olduğunu söyledi, ama tutuklanan bazı muhalif gazetecilerin vakıfla ilgisi olmadıklarını gözardı etti. Kimse de sormadı bunu. Artık soru sormak yok çünkü.

Yoruma kapalı.