İran karıştı.. Sonu diğerleri gibi olmasın da…

4
Reklam

Çocukken iddiamıza güç kazandırmak istediğimizde bir çoğumuzun sarıldığı türden “İki gözüm önüme aksın ki” mi desem, sonuna bir de “Tamamen tesadüf” diye eklesem mi?

Son 10 gündür sabah akşam İran ile yatıp kalkıyorum çünkü.

Henüz daha bu ülkede kıpırdanmalar başlamamışken, ben İran’ı ilgi alanıma almıştım.

Sebebi şu: Geçmişte yakınlarımı ihmal ettiğimin farkındayım ve bu durumu telafi etmek için ailemden bazen ikili bazen daha kalabalık bir grupla yurtdışına çıkıyorum. Kültürel geziler yapıyoruz; ben de gidilen ülkede karşılaşılacak zenginlikleri önceden çalışıyorum.

Evet, 10 gün önce, “Bir müddet sonra İran’a gidiyoruz” haberini yakınlarıma duyurdum.

Ve çalışmaya başladım.

Yıllar önce aldığım John Mace’in ‘Modern Persian’ adlı bir Farsça-İngilizce dil kitabı var, onu rafından indirdim. 1950’li yıllarda ilahiyat fakültesi öğrencileri için Hasan Bangi tarafından yazılmış bir Farsça dilbilgisi kitabı buldum; günlerdir bu iki kitabın sayfalarında geziniyor ve komşu ülkeye gittiğimde mümkün olduğu kadar düzgün ifadelerle meramımı anlatabilmeyi umuyorum.

Hikmet Çetin’in dışişleri bakanı olduğu dönemde yolumuz halkı Farsça konuşan Tacikistan’a düşmüştü de, başka hiçbir dille anlaşılamayacağımızı fark edince, bayağı geçmişte kalmış kırıntı Farsçalarımızla, Cengiz Çandar ve ben, çarşı-pazarda kafilenin geri kalanına tercümanlık yapmıştık.

Reklam

Bu defa daha ileri derecede bir performansa hazırlanıyorum.

Güçlü İran sineması ve Ali Şeriati

Netflix’te İran sinemasından örnekler var; birkaçını art arda izleyerek devrim geçirmiş toplumun bugünlerde ne halde olduğunu usta sinemacılara kendimi teslim ederek anlamaya çalışıyorum.

Tam böyleyken.. İran’da kıpırdanmalar başladı; şimdiye kadar 29 ilde insanlar ‘daha fazla özgürlük’ talebiyle sokaklara döküldü. Sanki hiç sarsılmayacak gibi görünen komşu ülke birden karışıverdi.

Ne diyeyim, “İki gözüm önüme aksın ki ben böyle bir beklenti içerisinde değildim”; gelişme benim için tamamen bir tesadüf.

Ya da tevafuk.

Ali Şeriati..

Benzer bir hesapta olmayan gelişmeyle Londra’da yaşadığım 1977 yılında yine İran’la ilgili karşılaşmıştım. Ülkenin en ünlü modern filozofu Ali Şeriati Şah Rıza Pehlevi’nin zindanlarında her türlü zulme maruz bırakılırken, sağlığında kötüye doğru gidişi fark eden doktorlar, “Bırak, yurtdışına çıksın” aklını vermişlerdi Şah’a.

Londra’ya geldi Ali Şeriati.

Daha önce ismini duymadığım fikir adamının eserleriyle o günlerde gazetelerde çıkan haberler sayesinde tanıştım. 1977 yılının Haziran ayında oturduğum mahalleye yakın bir hastanede sevenlerinin “Öldürdüler” tepkisini verdiği kuşkulu şartlarda hayatını kaybetti İranlı filozof.

Reklam

Kısa süre sonra İran’da hareketlenme başladığında Ali Şeriati’ye duyduğum ilgi sayesinde buna hazırlıklıydım.

“Tevafuk” işte.

Filmler insanları tepkiye itmese bile bir şeylerin değişmesi gerektiği hissini izleyicilere aktarıyor.

Trump’ın ve Netanyahu’nun niyetleri kötü

Doğal bir rahatsızlığı halkın dışa vurması olarak başlayan kıpırdanmaları derhal sahiplenip “Arkasında biz varız” mesajını Trump-Netanyahu ikilisinin birlikte vermeleri, hareketlenmeye itilmenin arkasında ülkeyi köklü bir değişime zorlama niyeti bulunmadığını bana hatırlatıyor.

İsrail ve ABD başka bir niyete sahip ve o niyet de içerisinde zerre kadar iyilik barındırmıyor.

Bana sorarsanız, istenen, İran’a da, bölgede daha önce hareketlendirilmiş diğer ülkeler gibi bir sonucun dayatılmasıdır.

Halk buna izin vermez umarım.

Afganistan.. Irak.. Libya.. Yemen.. Suriye.. Bu ülkeler bugün ne haldeyse, karışıklık sonrasında İran da o hale gelebilir.

Çözülmüş devlet.. veya haydut devlet kategorisindeki ülkeler arasına bir de İran katılabilir.

Her ülke, yolun başında, öyle bir sonuçla karşılaşacağını bilmeden hareketleniyor ve bir süre sonra ‘iç-savaş’ manzaraları gündemi belirliyor. Nice sonra ortalık yatıştığında, ortada ‘devlet’ denilen mekanizmadan pek bir şey kalmadığı görülüyor.

Başta gelişmelere doğru teşhis konulsa.. halkın nefes almak istediği ve yolsuzluklar konusunda duyarlı olduğu hatırlanıp o istikamette reformlar yapılsa.. karışıklıktan daha güçlenerek çıkılabilecekken.. saydığım ülkeler bakın ne hallere düştüler.

Sıra İran’a geldiyse olanları yakından gözlemek ve böyle bir sonuçla karşılaşılmaması için çaba göstermek gerekir.

Değişimi Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin işaretini verdiği demokrasi istikametinde sağlayabilir İran. Bunun altyapısı ülkede var.

İran da düşerse, bölgede doğru dürüst bir devlet mekanizmasına sahip sadece birkaç ülke kalacak demektir

İran’a ziyareti bahar aylarında yapmayı planlamıştık; o zamana kadar İran uzmanı haline dönüşmeyi bekliyordum.

Umarım ortalık bahara kadar yatışır.

ΩΩΩΩ

Reklam

4 YORUMLAR

  1. İranlılar bu konuda geç bile kaldılar.
    Dünya uygarlığına katkıları yadsınamaz Perslerin İslam’ın tezlerine saplanıp kalması bir trajediydi zaten.
    Pers-Fars-İran özgün uygarlığının Araplaşarak çölleşmesi ise ayrı bir felaket…
    Ancak bu islami değişimin altında dahi seküler bir iktidar arayışının gizli olduğunu 36 yıldır görüyoruz.

    Dinlerin, kültürlerin özgünlüğünü yok ederek hayali olan, ancak nihayetinde tecrübi bir kültürün baskın haletiyle dünyayı yeniden ve tek tip olarak şekillendirmesi sorunu var.
    Bu sorun her yerde ve her dinde görünüyor.
    Çünkü din kisvesi altında başka bir dünyevi egemenlik (devlet), ruhanilik perdesi altında yeniden ele geçiriliyor.
    Bu yeni bir sınıfın meşruluk kurgusuna, nihayetinde ele geçirilen siyasal ve sosyal iktidarın egemenliğinin meşrulaştırılmasına, yani iktidarın yalın menfaatlerine dayanıyor.

    Ancak yeryüzünde kural şudur; dünyevi olan ruhani olana her zaman galip gelir.
    Bu mecburiyet hayali cemaatlerle gasp edilse de, eninde sonunda kendini dünyevi-seküler motiflerle yeniden var eder.
    Aslında elimizdeki tüm içerik varlığa ilişkin olmakla zaten zorunlu olarak dünyevi-sekülerdir.
    İslami romantizm de dünya gerçekleri karşısında bir yere kadar zihinleri ve eylemi işgal edebilir.

    Zira insanın yarattığı düzen tamamen menfaat-yarar-fayda ve güç üzerinden yürütülür.
    Duygusal-ruhani menfaatler ise nesnel-dünyevi menfaatlerle bir yere kadar mücadele edebilir.
    Dünyevi ile ruhani arasındaki karşıtlık ihtiyaçlarla dünyevileşip ruhani olanın egemenliğine her zaman son verir.
    Bu nedenle karşılıklı güven ve iyi niyete dayanan seküler bir düzen (haklar düzeni) kurmaktır önemli olan.

    Gerçi İranlıların karşılıklı güven ve iyi niyete dayanan barışçıl, eşitlikçi ve özgürlükçü bir demokratik cumhuriyet kuracak kadar dermanları ve güçleri kalmış mıdır bundan emin değilim.
    İran halkının yüz yıllardır ruhen ve bedenen işgal altında olduğunu düşünürsek işleri zor.
    İran bizim kapı komşumuz.
    Umarım kan dökülmeden, can yanmadan, acı çekilmeden ne olacaksa olur…

  2. S.Karagülle beye notumdur. İran’a akıl verecek yönteminizi Akevler’de numunelik bir örneğe çevirmeniz sonrada adil düzeninizi kendi sitenizde uygulamanızı tavsiye ederim. Bir siteyi bile yönetemeyecek tavsiyeleriniz İran’a nasıl merhem olacaktır.

  3. Humeyni yeryüzünde dört büyük iş başardı.
    1. Bir din adına şeriata uygun usulle inkılap yaptı.
    2. Sünnilerle Şiiler arasındaki çatışmaya son verdi.
    3. İran’daki mehdi inancını değiştirmedi ama naib imamlık etkisine son verdi.
    4. Nizamı ordu yerine askerlerden oluşan Kuva-i Milliye benzeri ordu ile Irak’ı yendi ve İran bağımsız devlet haline geldi.
    .
    Başaramadıkları vardır:
    1. Batı tipi okulları ve medreseleri birleştirerek modern ilimler ile çalışan külliyeler haline getiremedi.
    2. Ekseriyet sistemine dayanan seçim ve kanun usulünü aynen muhafaza etti.
    3. Ortaklık sistemini getiremedi, hala işçilik sistemi ile devlet yönetilmektedir.
    4. Faizli para sistemi sürdürülmektedir.

    İran yönetimine tavsiyelerim:
    1. Nükleer enerjiye ve nükleer silahlara ihtiyacı yoktur. Bu konulardaki üretimlerini durdurmalıdır. Saldırı ordusuna değil savunma ordusuna sahip olmalıdır.
    2. Türkiye ile kesinlikle arasını açmamalıdır. İki devlet bu hususta dikkatli olmalıdır.
    3. Merkezi durumda olan medreseler Adil Düzen tedrisatına başlamalıdır. Bugünkü modern bilimler Kur’an Arapçasına aktarılmalıdır. Akevler bu hususta çalışma yapacaklara yardımcı olabilir. Sadece Ruhul Kur’an’ı, haftalık seminerleri ele alsalar, bu bile Adil Düzen’İ ileriye götürmeye yeterli olur.
    4. Adil Düzen’e Göre İnsanlık Anayasası başta olmak üzere Akevler’de yapılan neşriyatı ele almalıdırlar.
    Sermaye İran yönetimi içine de yerleşmiştir. Adil Düzen’den uzak tutmak için bürokratlar ile el eledirler. Bizimle temas kurmak isteyen bürokratlar hemen değiştirilir.

  4. İranlılar değişik bir milletler.
    Hangi irk ve dinden olursa olsunlar Vatanlarını çok seviyorlar ve müthişde milliyetçi ler.
    Dişarda yaşiyan İranlılar kendileri Fars olmasa dahi iş yeleri ibadet yerleri hep Farsça yazar.ve Farsça konuşurlar.
    Örneğin: İranli Ermenilerin Kilisesinde Ermenice değil Farca yaziyor ve Farca konuşuliyor.
    Çok zenginler ve tahsilliler.
    İranlılar rejimi değiştırırlar fakat ülkelerini böldürmezler.
    Çok değişik bir milletller.
    Allah onlarla hiç bir ülkeyi komşu etmesin.
    Reza Zarrab tipik bir İranli.
    Babası ile birlikte ABD yi parmağında oynattı.
    Buralardaki bankalar İranlılara İrana para transeferi yapmiyorlardı onlar öğle güzel işlerini hallediyorlarki.
    Aynen Helal kasaplarında helal et diye Müslümanlar a domuz eti sattıkları gibi.
    Amerkaya İran mallarını Kanada malı imiş gibi satarlar sözün kısası onlar İranı korumak için bin tane politikacıyı harcarlar.
    Zaten Üşkağıtcılıkda da dünya birincisiler.

Yoruma kapalı.