IŞİD’i bitirme harekâtı başladı. Türkiye yok diye üzülmeyiniz… Ve benim Bob Dylan’ım…

10
Reklam

 

Beklenen oldu. ABD’nin başını çektiği koalisyon güçleri Musul’u IŞİD’in (DAEŞ de deniyor) elinden alma harekâtını başlattı.

Esas harekât değil, ama o da arkadan gelecektir.

Irak’ta 2014 yılından beri IŞİD’in kontrolünde bulunan Musul’a yönelik kara harekâtı öncesinde, ABD ve Fransa’ya ait uçaklar, kentin doğusundaki IŞİD hedeflerine operasyon yaptı. ABD, topçu atışıyla öncü harekâtı başlatarak IŞİD’i vurdu.

ABD ile Fransa… Ve İngiltere de…

En son Libya’da bu ikiliyi görmüştük. Sonucun ne olduğunu çok iyi biliyoruz: Libya hâlâ kendine gelemedi; tek bir temsili hükümet yok, ülke ikiye bölünmüş durumda çünkü. Her iki tarafta da sözü geçenler, silâhlı milisler…

Fransa cephede olur da İngiltere uzakta kalır mı?

Herhalde esas operasyon başladığında İngiliz uçakları da bu ikilinin yanında yer alacaktır.

Amaç bu harekât ile IŞİD’i bütünüyle ortadan kaldırmak mı, yoksa bir ‘haydut devlet’ daha mı ortaya çıkarmak?

Yakında öğreniriz.

Reklam
Türkiye?

Bu denklemde ülkemiz olmadığı için üzülmemeliyiz.

IŞİD Musul’dan sonra IŞİD olmuştu; 800 kişilik bir güç olarak saldırıp 30 bin Irak askerini kaçırttıktan ve onların elindeki ağır Amerikan silâhlarına sahip olduktan sonra…

ΩΩΩΩ

Bob Dylan, şair sayıldı ve Nobel'i aldı
Bob Dylan, şair sayıldı ve Nobel’i aldı

Bob Dylan Nobel müzik (pardon edebiyat) ödülünü aldı

Fevzi abi hiç sevmez, ne zaman onun uzunçalarını pikaba koysam “Yine mi bu hayatımın manyağı” diye beni yüksek sesle kınardı.

Sesi iyice kısardım.

Bob Dylan benim yabancı şarkıcılar arasında yüreğime en uygun bulduğum sesti. Oda komşum Fevzi abi hem kendisini hem sesini hiç sevmese de…

Onun odasında bulunmadığı zamanlar sürekli ‘Fevzi abinin hayatının manyağını’ dinlerdim.

“Bir adamı adam sayman için kaç yol yürümesi gerekir? Bir kumru, kendisini kumsalda uykuya bırakmadan önce kaç deniz geçmelidir? Peki ya top güllesi bütünüyle yasaklanmadan önce kaç kez patlamalıdır?” diye sorardı Bob Dylan ve cevabı da geciktirmezdi: “Cevabı (bu soruların) dostum, rüzgârla yankılanıyor, rüzgârla yankılanıyor…”

Reklam

Hoşuma giderdi, ne yapayım?

Aynı şarkının içinde başka soruları da vardı:

“Bazı insanların özgürlüğe kavuşması için ne kadar yıl varlıkları sürmeli? İnsanlar görmediği görüntüsü vermek için daha ne kadar bakışlarını başka tarafa çevirmeli? İnsanların ağladığını işitebilmek için bir kişinin kaç tane kulağı olmalı? Çok sayıda insanın hayatını kaybettiğinin fark edilmesi için daha kaç ölüm yaşanmalı?”

Sonra yine aynı nakarat: “Merak etme, cevap rüzgârda yankılanıyor…”

1963’te yazıp söylemiş bu şarkıyı Bob Dylan

Dizemli Dylan
Gizemli Dylan
İlk hayal kırıklığı

Bu şarkıyı bir de kendisinden canlı olarak dinlemek istedim; 2005 yılında, ABD’de bulunduğum bir dönemde, New York çevresinde bir yerde konser vereceğini öğrendiğimde…

Mehmet‘le internet üzerinden biletlerimizi alıp yollara düştük ve Newark’taki New Jersey Performing Arts Center’a vardık.

Kendisinden önce Amos Lee, Merle Haggard And The Strangers çıktı sahneye, sonunda o hep bildiğimiz kılık-kıyafetiyle Bob Dylan

Ağız mızıkası ağzındaydı yine, şapkası da başında.

Üçüncü şarkıdan sonra, “Bir an önce gidelim” teklifi benden gelmişti.

Her şeyi yerli yerindeydi Bob Dylan’ın, bir eksiğiyle: Sesi…

Artık eski şarkılarını kaldıracak sesi kalmadığını kendisi de bildiği için, sesine uygun yeni şarkılarıyla doldurmuştu repertuvarını…

Belleğimdeki haliyle kalması için, koşarak gittiğimiz konserini, erkenden terk ettik.

Özkök’te şaşırtıcı dönüşüm

Geçen hafta benimkine benzer bir deneyim Ertuğrul Özkök’ün başından geçmiş…

Şöyle yazdı 12 Ekim günü:

İkinci gecenin ilk konserini Neil Young verdi. Bir gece önce Bob Dylan’ın performansı iyiydi. Ancak gelen kitlenin çok az bildiği şarkıları söylemekle ısrar edince, ilgi dağıldı. / Neil Young ise konsere en bilinen şarkısı ‘Gold Rush’la başladı. Kendisi de, orkestrası da çok formdaydı. Kısaca Bob Dylan’dan çok daha fazla ilgi çekti ve alkış aldı. / Ertesi gün satış standlarında, Bob Dylan’ın tişörtlerinin bir bölümü kalmışken, Neil Young’ınkiler çabucak tükenmişti…”

“İyi” dediği performans üzerinde biraz daha düşünme ve etrafıyla konu üzerinde konuşma fırsatı bulmuş olmalı ki, ertesi gün biraz farklı bir ‘performans’ takdiri sundu Özkök:

BOB DYLAN’DAN HERKES ŞİKÂYETÇİ / Tarihi “Desert Trip” konserlerinin yankıları devam ediyor. Dün sosyal medyada ve çeşitli gazetelerdeki yorumlara baktım. Çoğu Bob Dylan’dan şikâyetçi. / Beşinci şarkıdan itibaren görüntüsü dev ekranlara yansıtılmadı. Dün öğrendim ki, kendisi istememiş. Tabii konseri arkalardan seyredenler hiçbir şey göremedi. Tahmin ediyorum benim gibi birçok insan için Bob Dylan konserine gitme dönemi kapandı.”

Benim için 2005 yılında tamamlanmıştı o dönem.

Yerden yere vurduğu bu yazının çıktığı gün, Nobel Komitesi edebiyat ödülününü Bob Dylan’a verdiğini duyurunca…

Ertuğrul Özkök ertesi gün Dylan’ı öve öve bitiremediği bir yazıyla çıktı okurları karşısına:

ÜÇ GÜN  YERDEN YERE VURDUM ŞİMDİ DE AVUÇLARIM PATLAYINCAYA KADAR ALKIŞLIYORUM ONU / Üç gündür Bob Dylan’ı yerden yere vuruyorum. / ‘Desert Trip’ konserlerinde beklediğimiz şarkıları söylemediği için adama demediğimi bırakmadım… / Ama şu an çok mutluyum… / Hem Bob Dylan’ı, hem Nobel jürisini yürekten alkışlıyorum. (..) Tebrikler Büyük Dylan… / Boş ver, bildiğini oku… / Ne yapsan hakkındır…”

Virajı alma becerisi sebebiyle ben de Ertuğrul Özkök’ü alkışlıyorum.

Kağızmanlı hemşehrimiz

2005 yılında çıkan ‘Chronicles’ adlı hayat hikâyesinde, ailesinin Anadolu kökenlerini anlatır Dylan. Kars/Kağızman taraflarındanmış anneannesi. Oradan Trabzon üzerinden Odessa’ya, sonra da New York’a gitmiş:

Annemin Nellie Turk adında bir arkadaşı vardı. Bizim evden çıkmazdı. Ben de o yıllarda herkesin ‘La Bamba’ adlı şarkısını bildiği Ritchie Valens’in gizemli Türkleri ve gökyüzündeki uzak yıldızları anlatan ‘In a Turkish Town’ adlı şarkısını söylerdim…”

O yıllarda (1950’ler ve 60’lar) Amerikalılar için gizemliymiş Türkler…

Nobel’in edebiyat/müzik ödülü bu yıl Bob Dylan’a gitti…

ΩΩΩΩ

Reklam

10 YORUMLAR

  1. Turkiye yok diye neden uzulelim
    Musulu terkeder yerlesikleri ve turkiyeye dogru yol alirlar
    Ust akilda bunu istemiyormu
    Olur 1m daha multeci zaten 5m yaninda 1m neki hem onlarda din kardesimiz, onlarda insan
    Amac insanliga hizmet degilmi
    Terketsinler petrol yatan topraklari emperyaliatlerin cocuklarina,
    Acaba onemli olan ne burada
    Turkiye daese karsi savasmiyor diye sikayet eden ler neden simdi turkiyeyi istemiyorlar
    Joe Biden in gelisini ve kalkan harekatini yazArken bu konuyu kaleme almistiniz
    Acaba neden turkiyeye hayir diyorlar simdi
    Hertarafta ve her firsatta turkiyeyi yalnizlastirma yada faka bastirma yami calisiyorlar .
    Asagidasizinde bazen alinti yapttiginiz selviden alintilar cok ilginc acaba bu konuda ne dusunuyorsunuz
    Turkiyenin rusyami abd mi tercihini nasil yapmasi gerektigi cok acik degilmi
    Hele birde gomulen savas ucaklari yokmu
    Abd nin istemedigi herseyi gomelim turkiye ile birlikte
    Erdoganda dahil

  2. Fehmi bey selamlar oncelikle
    Bugun arkadasimla paylastigim hurriyette cikan feto- hukumet kavgasinin llinkine aldigim cevap beni son derece sasirtti kasim 2013 ” 9 soruda humuket – cemaat kavgasi” katildigim iyi analiz edilmis bir yazi
    Arkadasim eskiden beri erdoganci, ayni zamanda feto okullarinda kalmis birisi
    Bana yazdigi cevap su
    “Sen hayatini yasamana bak, turkiyede basin hukumetin yayin organi oldu, bosver bunlari”
    Manzara bu
    Bu tip adamlar kaldiki bunlar fetoya belki de %5 bagli
    Asla vazgecmeyeklerdir. Iste burada sizin gibilere cok buyuk gorevler dusuyor
    Asagida mulakatinizdan alintilar yaptim
    Cok ilginc basliklar var alsinda bir taneside 5trilyonluk arsa tahsisati vs
    Ama lutfen sizden istirhamimiz asagidaki goruslerinizle ilgili net bir fikir degisikliginiz oldumu?
    Bu sozleri keske soylemeseydim s diyenilirmisiniz.
    Geriye donup baktiginizda kendinizi yanilmis yada aldatilmis goruyormusuniz
    Eger goruyordaniz erdogan gibi yada arinc gibi cikip yanildim basligiyla size yakisir bir yazi ele alabilirmisiniz.
    Feto nun kesinlikle hicbir yanlisi onaylamadigini yada onaylamayacagini soyluyorsunuz
    Sinav sorularinin calinmasi olayini feto onaylamadiysa neden acikca bu konuda fikor bildirip soru calma, adam kollama olayini sonlandirmadi
    Simdi mulakatinizdan alintilar
    “paylaşmadı mı sizinle?
    – Ben paylaştığı kanaatindeyim. Özellikle mektubuna yansıttığı, samimi görüşleriydi. Dershanelerin kapatılmasına yol açacak yasal girişim onu çok rahatsız ediyordu. Bu girişimin ortadan kaldırılması durumunda, siyasetin gördüğü bütün yanlışlıkların ortadan kaldırılmasını düşündüklerini ifade etmişti. Samimi gördüm bunu. Döner dönmez, 25 Aralık’ta, ikinci girişim patlayınca en çok ben şaşırdım. Bunun üç-dört gün önce görüştüğüm kişinin talimatıyla olabileceğinden ciddi kuşku duydum, hâlâ bu kuşkuyu taşıyoru

    – Ben paylaştığı kanaatindeyim. Özellikle mektubuna yansıttığı, samimi görüşleriydi. Dershanelerin kapatılmasına yol açacak yasal girişim onu çok rahatsız ediyordu. Bu girişimin ortadan kaldırılması durumunda, siyasetin gördüğü bütün yanlışlıkların ortadan kaldırılmasını düşündüklerini ifade etmişti. Samimi gördüm bunu. Döner dönmez, 25 Aralık’ta, ikinci girişim patlayınca en çok ben şaşırdım. Bunun üç-dört gün önce görüştüğüm kişinin talimatıyla olabileceğinden ciddi kuşku duydum, hâlâ bu kuşkuyu taşıyorum.

    Ama siz Pennsylvania’ya ayak basmadan bir gün önce çok hiddetli bir bedduası yayımlandı Gülen’in…
    – Beddua olayı ben yoldayken patlamıştı. Sonradan gördüm. O insan değildi karşımdaki. Dini bir cemaat bu. Dua da ediyor, beddua da ediyor. Yapabilecekleri şeylerin azamisi bu, beddua edebilir. Ne yapabilir yan
    Fethullah Gülen’e rağmen yapabilirler mi?
    – Bu tür cemaat yapılanmalarının doğasında olan bir şey var: En tepedeki insan kendisine rağmen başlamış olsa bile böyle kapsamlı, sonuç getireceği belirgin bir operasyonu reddetmekte zorlanabilir. Çünkü çok yakınları da işin içinde olabilir. 25 Aralık’ta ikinci operasyon başladığında Pennsylvania’da değerlendirme yaptıklarını ve sonuna kadar götürme kararı verdiklerini zannediyorum”

  3. Kaç yol yürümeli bir adam adam sayılmak için
    Kaç deniz geçmeli kumru kumsalda uyumak için
    Tamamen yasaklanmadan önce bir top
    Kaç kez doldurulmalı patlamak için

    Rüzgarla yankılanıyor cevap meraklanma

    Ne kadar yaşamalı özgür olmak için
    Ne kadar bakmamalı görmedim demek için
    Kaç kulağı olmalı insanın işitmek için ağlayanları
    Kaç kişi ölmeli yeterince ölen oldu demek için

    Rüzgarla yankılanıyor cevap meraklanma

    Şiirin tercümesi olmaz ama sizin çeviriden yola çıkarak a-a-b-a kafiye düzeniyle biraz daha şiirimsi bir şey yaptım 🙂

  4. Galiba zamanı geldi artık Fehmi Bey. Ergenekon’da başlayan sürpriz ayrılıktan, sizin onun nehir kenarında oturma tarzına yaptığınız süslemelerden, onun sizi bir daha okumayacağım söylenmelerinden sonra artık buluşma zamanı geldi galiba. O size Türkiye’nin en etkili gazetecisi-yazarı dedi, siz onu takip etmekten birgün olsun imtina etmediniz. Bana göre o da sizi takip etmekten hiç vazgeçmedi. Şöyle birkaç saatliğine bir araya gelseniz. Dylan’dan, İzmir’den, Ergenekon’dan Balyoz’dan ve 15 Temmuz’dan bahsetseniz de ertesi gün bizde yazılarınızdan okusak neler konuştuğunuzu fena mı olur? Yeri siz seçin hesap benden. Sağlıcakla kalın

  5. Benim gençliğimde(1) de “Muhibbän-ı ingiliz Cem’iyyeti” mevcuttu. O cem’iyyetin üyelerinin tahrir ittiği mekaleleri hatırladım yazınızı tetebbu’ itdiğimde…
    Hey gidi günler hey…

    Tarih tekerrur idermiş vesselam… Sağlık üzre olasız…

    • Eski dile hâkimiyetiniz fevkaladenin fevkinde. Ve fekat ne tetebbu idilmiştir de mekaleden İngiliz Muhibbi mevzuu hasıl olmuştur. İzaha muhtaçtır mirim. (Bob Dylan nam kafir muganniden sitayişle bahsedilmesi sebep midir acep)

  6. Savaş arabasının atının gözleri bağlı olmalı..sadece onnu değil, galiba bizim”atlar”ında gözleri bağlı!..
    Uyanık avukat müjdeyi(!) vermek için müvekkilini arar ve heyecanla,”davayı kaybettikse de,temyiz numarasını aldım.” demiş.. Başka şey söylemeyeceğim, yorum yok.
    Batı müziğinin hiçbir türünden anlamam, sadece klasik batı müziğinde, “ölenlerin kemik sesinin duyulduğu”nu merak etmişim, biraz dinlemişimdir kemik seslerini duyamadıysam da, ince iş olduğu izlenimi edinmiştim.

    Nobel barış ödülünü bir şarkıcının nasıl kazanabildiğinin sırrı, şarkılarının sözlerinde gizli.

  7. Fehmi bey sizin yazilarinizi umarim dogru anliyorumdur, dogru anlamamissam bile bildiklerimi paylasmis olurum. Bir teselli ver, demekki Orhan Gencebay bu günler için söylemis. Ninesi Türkiyeliyimis ya ne güzel onun aldigi Nobe ödülü bize yater gerisi bizi ilgilendirmez. Mesala iran Rusya ve israil üçü birlikde ATES topu gibi bir isid dogurdu ve biz yani basimizdaki en büyük düsmanimizi birakmis Avrupa ve Amerikayi düsman ilan ediyoruz. Tabii biz 52 kez iranla savasmadik. Sirf Osmanli sünnü diye iran sünü iken siilige geçmedi. Kanada pkkayi terör örgütü olarak kabul etmedigi için Iran Kanadada pkk derneklerine maddi manevi desdek verip büyümesine musade etmedi.Bunlarin hepisini Amerika ve Avrupalilar yapdi iran degil. Sahi bu isid niye hep Avrupà, Amerika, Arap siileri, Araplar,Türkleri ve Kürtleri karsi saldiri düzenliyor? Bu üç yoldasin hiç birisine dokunmiyor birisinin uçagi kazadan dolayi düsünce buna hemen mal bulmus gibi isid yapdi diye dünyaya yutturdular.Bu ates topunu doguranlardan ikisi bu üç milleti en büyük düsman olarak kabul ederler,Araplar (buna Arap siilerde dahil) Türkler ve Kürtler.

  8. Bob Dylan 2005 yılında 64 yaşındaydı. Herkes bir olmaz, demek ki sesinin güzelliğini o zamanlar oldukça kaybetmiş durumdaymış. Ancak yine de gençlik döneminizin idollerinden birisi eskisi gibi hafızanızda kalsın diye konserini erken terk etmeniz doğru mu olmuş bilemiyorum. ( Bu arada, Ertuğrul Özkök’ün manevra kabiliyetini övmüşsünüz ama kimilerinin yanında adı bile geçmez ! )
    Bu yazınız bana şunu hatırlattı. 2015 yılında iki oğlumun yaptığı bir sürpriz ile (Efsanevi Beatles grubu üyesi) Paul Mc Cartney’in son Dünya konser turunda Amsterdam ayağına gidebilmiştik. Konsere saatlerce erken gidip kapılar açıldığında da hızlı bir koşu ile oldukça önlerde yer kapmıştık. İçeride konserden önce 1,5 saat bekledik, konser ise 3 saat sürdü ve hep ayaktaydık ama değdi. Geçen sene 73 yaşında olan Paul üstat muhteşem bir konser verdi, eşlik eden grubu da çok mükemmeldi. (Konsere gelenler 15-75 yaş arasıydı, hepsi de temiz yüzlü insanlardı)

    Bir ülkenin insanları, ülkelerinin bilim-teknolojide ilerleyebildiği kadarı ile performans gösterebiliyor. Bu, müzik için de geçerli. Bence Muharrem Ertaş-Neşet Ertaş Türk Cazı’nın temsilcileri olabilirdi. İbrahim Tatlıses Anadolu Blues müziğine yatkındı. MFÖ (Mazhar-Fuat-Özkan) grubuna yerli Beatles adını takmıştım. Erkin Koray, Cem Karaca ve benzerleri değişik birer Bob Dylan olabilirdi. Ama başta dediğimi şimdi biraz farklı söyleyeyim. “Müzik sadece müzik değildir”. Bu gerçek işid-mişid konularına da ışık tutar sanırım.

Yoruma kapalı.