Kaftancıoğlu’na verilen ceza sonrası yabancı basında çıkanlar yüzünden kulaklarım yanıyor…

41
Reklam

Türkiye zor bir ülke. Arada bir yaşanılır ülke görüntüsünü veriyor, ardından yaşatılanlar yeniden umutları yok ediveriyor.

Adalet bakanı Abdülhamit Gül dün sabah yargı muhabirleriyle bir araya geliyor ve bakanlığının ülkeyi daha demokratik, insan haklarına saygılı bir hukuk devleti olma yolunda hazırladığı ‘reform paketi’nin ana hatlarını açıklıyor; yine dün öğleden sonra bir mahkeme anamuhalefet partisinin İstanbul il başkanı Canan Kaftancıoğlu’nu 2012 yılından itibaren attığı sosyal medya mesajları yüzünden toplamda 10 yıla ulaşan cezaya çarptırıyor.

‘Yargı reformu’ ile mesajlara ceza aynı gün yaşanan Türkiye gerçekleri…

Henüz yargı kararı bizim medyaya düşmeden dünyanın belli başlı ajansları cezayı abonelerine ulaştırıyorlar.

Bakanın ‘yargı reformu paketi’ ile amaçladığı neyse, karar o amacı berhava ediveriyor.

Gayya kuyusu

Sosyal medya bir cangıl. İnsanlar en yakınlarıyla bile kolayca paylaşmayacakları duygularını peşlerine takılan takipçilerine orada açıyorlar. Çoğu iz sürülemeyecek biçimde kendilerini saklayarak yapıyor bunu, kimi açık kimliğiyle. Sosyal medya hesaplarının çoğu birilerini rahatsız edici içeriklere sahip.

Bu durumun yalnız bize özgü olduğunu sanmayın; ABD’de Donald Trump ağır ateş altında, en acımasız saldırılara o muhatap olduğu gibi, her gün onlarca -bazen yüzlerce- mesajla kendisi de birilerine sosyal medya üzerinden sataşıyor.

Ucunda ölüm tehdidi yoksa kimsenin aklına hakkında yapılmış saldırıların hesabını yargıda aramak gelmiyor.

Çoğu saldırılan kendisine yönelik saldırıların farkına bile varmıyor.

Sosyal medyanın bir ‘gayya kuyusu’ olduğunu en iyi o mecrayı kullananlar biliyor.

Kendi hesabıma ben kulağımı her türlü sosyal medya saldırısına kapamış durumdayım; günlerimi hakkımda ne yazıldığından habersiz olarak geçiriyorum. Sağdan-soldan yazılanları ciddiye alıp uyarmaya çalışanlar çıkmıyor değil; onları da susturmayı tercih ediyorum.

Ne kaybediyorum?

Akıl sağlığımı böylece koruyabildiğime eminim.

Yazılanların dava konusu olması, mahkeme süreci, iddianame, karar metni rahatsız edici mesajların erişebildiği az sayıdaki insanı aşan bir etkiye sahip; yazılanlar o yolla daha geniş kitlelere ulaşmış oluyor.

Siyasilerin derilerinin herkesten daha kalın olması beklenir. Siyaset arenası gerilimli bir alandır ve orada yer alanların birbirleri hakkında ne düşündüklerini hem de abartılı bir biçimde paylaşmaları bir alışkanlıktır.

Genellikle siyasiler birbirleri hakkında iyi şeyler düşünmezler.

Yine de bu durum kimseye hakaret etme yetkisini vermez.

Peki de ‘hakaret’ kavramının içerisini nasıl dolduracağız? Hangi sözcük, hangi cümle ‘hakaret’ sayılacak? Kişilik haklarına tecavüz kavramı nasıl yorumlanacak? ‘Aşağılama’ ne demek? Bu sözcük ve kavramların tanımlanmasını yargıçlar mı yapacak? Hangi yargıçlar?

Keşke yargı bu tür konularda araya hiç girmese…

Siyasi kimlikli kişilerin birbirleri hakkında söyledikleri dava konusu oluyor da, siyasilerin sivil şahıslar hakkında söyledikleri genellikle güme gidebiliyor. Şu sıfatlar sözgelimi: “Alçak, zalim, kapkaranlık, cahil, tiksinti verici, vatan haini, lümpen, terör örgütünün maşası, ahlaksız, mandacı artığı, ruhu kirlenmiş…”

Bu sözlerin sahibi konu yargıya intikal ettiğinde avukatları aracılığıyla “Ben bu sözlerle belirli kimseleri kast etmedim” dedi ve avukatları da mahkemede Anayasa Mahkemesi ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ‘hakaret’ iddiasıyla açılan davalara yaklaşımını hatırlattı. AYM ve AİHM’nin içtihatlarına göre, ifade özgürlüğünün ‘devletin veya nüfusun bir bölümü için saldırgan, şok edici veya rahatsız edici bilgiler ve düşünceler için de geçerli olduğu ve bunlar olmaksızın demokratik toplum olmayacağı’ gerçeğini de kapsıyor.

Acaba yakın geçmişte sarf edilmiş incitici sözler için mahkemeye sunulan gerekçe, dünkü kararı veren mahkeme tarafından da dikkate alınmış mıdır?

Yoksa ‘hakaret’ tek taraflı kullanılabilen bir cezalandırma gerekçesi midir? 

Reform yapılacak mı, yapılmayacak mı?

Sorular harmanı bir yazı oldu bu, farkındayım, ancak bazı gerçekler düz anlatım yerine sorularla daha iyi aktarılabiliyor.

Yargının böyle konularda devreye girmesi ve en ağır cezaları uygun görürken tereddüt etmemesi artık adetten bizde; yargıçların kararlarını verirken yaptıklarının ülkenin itibarını zedeleyebileceğini düşünmeleri gerekmiyor; tersine öyle bir düşünceye kendilerini kapatmaları şart. Ancak verilen cezaların dışa nasıl yansıdığı, yabancı ülkelerde Türkiye hakkında oluşmakta olan kanaatler birilerinin derdi olması gerekiyor.

Özellikle de siyasilerin…

Adalet bakanı Gül dün sabah yargı muhabirlerini toplayıp hükümetin ‘yargı reformu paketi’ni açıklamayı işte o dert yüzünden yapmış olmalı. Açıklamalarının CHP il başkanına verilen cezayla gölgeleneceğini bilmeden…

Yabancı ajanslar mahkeme kararını abonelerine duyururken adalet bakanının dünkü ‘reformist’ açıklamalarına da biraz mizahi bir dille yer vermeyi ihmal etmediler.

Türkiye’yi daha özgürlükçü bir ülke haline getirmek siyasetin görevi.

ΩΩΩΩ

Reklam

41 YORUMLAR

  1. Devlet Bahçeli nin vaktiyle RTE ye yaptığı hakaretlerin yanında Kaftancıoğlu nunkiler solda sıfır kalır.
    Kaftancıoğlu 10 yıl ceza aldıysa Bahçeli 1000 yıl ceza almalı

  2. Çok özel durumlar hariç kanunlar evrensel olmalıdır. Göz çıkarmanın cezası altı ay, gözlük kırmanın cezası iki yıl olmamalı. Bazen on dakikalık mahkeme on yıl sürüyor. Boşanmalarda trilyonlar oynuyor. Dine hakarete bir yıl, Cumhurbaşkanına beş yıl. Yerli milliden kastım biraz budur…

  3. AKP=Erdoğan nezdinde pek itibarlı olan iki ‘Reisçinin’ geçmişte attığı tivitlerden bazı örnekler :

    Hilal Kaplan seçme bazı tivitleri :

    TSK, gerçekten peygamber ocağı olsaydı arife günü kan döker miydi ? (Kan dökülen PKK operasyonu!)

    Sarı-Kırmızı-Yeşil Sarı-Kırmızı-Yeşil
    … … …
    Sarı-Kırmızı-Yeşil Sarı-Kırmızı-Yeşil
    Sarı-Kırmızı-Yeşil

    Şehitlik kavramı İslam’da vardır. “Türk-Kürt savaşı” dediğiniz hadisede ise “şehit” yoktur. Anlaması çok mu zor hakikaten?

    Newroz’u “Nevruz” yaparak ‘evcilleştirmeye’ çalışanlara inat: Newroz piroz be! Newroz piroz be! Newroz piroz be!

    Fatih Tezcan seçme bazı tivitleri :

    Abdullah Öcalan 40 bin insan öldürmüş, nasıl barış elçisi olurmuş! 100 bin katledene Ulu Önder denilen ülkede Savaş bitsin de kim oluşa olsun

    100 senedir Kemalizm’in Dinsiz İmansız Vicdansız baskıları altında inleyen, her daim ezilip katledilen ama yine de Vatanına Milletine küsmeyen Müslüman Kürtler’e binlerce selam olsun.
    Ne mutlu Yahudi olduğunu defalarca itiraf eden birine Atam demeyen asil Türkler’e ve Kürtler’e.

    Nagehan Alçı tiviti :

    Bizim askerlerin eşleri ve sevgilileri de marif takvimine soyunsun.

    İstenirse AKP il başkanları, belediye başkanları, milletvekilleri ve bakanlarından da nice ‘döktürülen inciler’ bulunacağı açıktır. Ben bu tür şeyleri takip etmiyorum, bir yakınım gönderdiği için bu kadarını yazabildim.

    Not : Bu yazı Canan Kaftancıoğlu savunması değildir. Fakat adalette eşitlik ve tutarlılık isteyen bir yazıdır.

  4. Bu ülkede ne zaman toplumsal uzlaşma olur o zaman yaşanır hale gelir…Buda çok zor görülüyor…Niçin mi ?Türkiyedeki yazar ve çizerlerin kalemlerinin içinden mürekkep akmıyor kan akıyor hemde koyu kırmızı kanlar.Neslin ,kuşağın değişmesi lazım,korkuları,saplantıları vede çıkarlarını düşünmeyen,öncelikli düşüncesi insan olan,herkesin insanı merkeze alan düşünceye ulaşması lazım.Bu olmazssa kan emici vampirler daha çok kalemlerine mürekkep yerine kan doldururlar…Simdi düşünüyorumda Davutoğlu Babacan veya Gül geldi değişen ne olacak?…

  5. Canan Kaftancıoğlu’nun yargılandığı 35 tivitten; Dördü 2012’de, Sekizi 2013’te, On biri 2014’te, Dördü 2015’te, Yedisi 2016’da ve biri 2017’de atılmış.

    Bu ölçülere göre, FETÖ lehine attığı tivitten ceza almayacak AKP’li yoktur. Bazıları ise PKK propagandasından ceza alır. Tabi ki Türkiye’de tarafsız ve adil yargı olsaydı.

    Hatta AKP Genel Başkanı Erdoğan, çeşitli zamanlarda yaptığı “Halkı kin ve nefret duygularına yöneltmek + FETÖ ile işbirliği yapmak + PKK’ya geniş bir alan açmak + Yolsuzluklar + … “ suçlarından 110 yıl ceza alabilir.

    Canan Kaftancıoğlu’nu beğenmeyenler isterlerse CHP’ye oy vermesin. Fakat böylesi oylar AKP=Erdoğan’a da gidecek değildir. Bu gerçeği onlar da biliyor, bence esas amaçları CHP’yi sokağa dökmek ve aralarına ajanlarını karıştırıp Kürtçe pankartlar ve PKK sembolleri açtırmak. Aman ha CeHaPe … bu oyuna gelmeyesin. Ya miting yapma yada yaparsan da tedbirini al.

    Diğer yandan Canan Kaftancıoğlu’nun söz konusu tivitlerindeki ifadeler hoş değil. Fakat Süleyman Soylu’nun söylemleri ve partizan tutumu ile kıyaslanırsa daha masum kalır. En iyisi böyle şeyleri dava konusu yapmayıp halkın ferasetine bırakmaktır.

  6. Canan hanımın ruh dünyasından twet dünyasına yansıyan yorumlarına hafifçe şöyle bi baktım. Bence edep yoksunu bir varlık. Bu kadını gündeme taşımaya değmez.
    1- döviz suresi “ şüphesiz ki biz O’nu doların 4 tl olması için yarattık”.
    2-Vatanı yüzünden ölenlere, vatanı için öldü muamelesi yapıp kimi kandırıyorsunuz.Ne şehidi
    3-23 Nisan dan bir sonraki gün neydi?Bilmek isteyenler için ipucu:1915
    4-Tekbir getirerek boğaz keserek mi demokrasi mücadelesi verilir. inandığınız Allahınız sizin de belasını versin
    5-Tarihte bugün: Ermeni soykırımı başladı. Katledilen Ermeni vatandaşlarımızı anıyoruz 19.15 de Taksim de.
    6-Devlet katil değil seri katil
    7-Erdoğanın ……. kılı olmaya meraklı sadece bir kadın var zannediyorduk. Ne kadar çok meraklısı varmış
    8-Konuşmuyorki susturulsun. yalama ayarlarıyla oynamayınız üstünüze bok sıçrayabilir.
    9-
    10-
    …..
    Ve benzerleri. yüzünüzü kızartacak onlarca twetleri. Biraz fazla haddini aşmış. 9 yıl çok abartılı. Ama küfürleri ve hakaretleri de karşılıksız kalmamalı. Küfür haklı gösterilmemeli. mesela cami temizliği gibi ceza verilmeli. Pardon Cami olmaz.Tuvalet temizliği verimeli.

    Bel altı tvetleri için, bu kadının söylediklerinden de kulaklarınız yanmalı, yüzünüz kızarmalı.

    • Sayın,VFK! Bey veya hanım, Hazir bunu yazmişken birde erdoğanin ettiği hakaretleride yazın?
      O zaman daha inandirici olur.
      Bu biraz yalniz kalmiş. birde kilişe hakaretler
      Erdoğaninkiler, hokkalı ve kasimpaşa hakaretleri. Siteyide süslemiş olursunuz.

  7. bekleyin biraz! davutoğlu, babacan ve gül yakında parti kuracak. sonra onlar iktidara gelecekler.
    Eğer iktidara gelebilirlerse, o zaman düşünceniz nedeniyle 10 yıl ceza almayabilirsiniz.
    – Bu senaryoda ufak bir sıkıntı çıkabilir. Babacan, gül ve davutoğlu da yargılanırlarsa parti kurup, iktidara gelirse, ceza almayabilecekleri bir hukuk sistemini kurabilecek başka kimse kalmayacak.
    – Bu arada, meral akşenerin, kolaylıkla derin devletle anlaşma ihtimali gayet canlı görünüyor. hukuksuzluk karşısındaki sessizliği ile Erdoğanla verdiği görüntü gayet uyumlu.

    • Hamza bey! İlk tepki Akşenerden geldi.
      Twitinin kopisi aşağida.
      Düşüncelerine katılmıyorum. Ama senin düşüncelerini savunma hakkını sonuna kadar savunurum.”
      – Voltaire
      Yasama-Yürütme-Yargı’nın güçler ayrılığını koruyamazsak, aynı bugünkü gibi hukuk siyasetin sopası olur.
      Ama o sopayı tutanlar unutmasın ki; gün gelir hukuk herkese lazım olur

  8. Hakimler ve Eşitlik
    Hukukta herkes birbirine eşittir. Kimsenin kimseye hakaret etme yetkisi yoktur. Kamu yetkililerine hakaretin cezası büyük olur. Kamu görevlisinin hakaret etmesi de cezasını artırır. Hakaret edip etmediğine bakılmaksızın yargı kararlarını eleştirmek yanlıştır.
    Gerçek olan şudur ki; yargı adil olsa da yargı itibarını kaybetmiş bulunmaktadır. Yargının itibarını iade etmemiz gerekir. Bu yalnız Türkiye’de değil tüm dünyada böyledir. Yargı güvensiz bir kurum halindedir. Yargının itibarın kazanması için hakemlik sistemi getirilmelidir. Suçlu bir hakem seçer, savcı da bir haekm seçer. Hakemler bir başhakem seçerler. Başhakemin verdiği karar kesindir. İnfaz edilir. Diyelim 10 sene hapis yatar.
    Bu karara her zaman itiraz edilebilir ama yine hakemler nezdinde itiraz edilir. Karar bozulmaz, yanlış karar verenlerin dayanışma ortakları mahkumun on yıllık tazminatını öderler. Yargı böyle acımasızdır ve bu kadar da adildir. İnsan zalim değil, zalim olan düzendir.

  9. “Türkiye’yi daha özgürlükçü bir ülke haline getirmek siyasetin görevi.”

    Çok doğru bir cümle fakat hangi siyasetin görevi?

    Mehmet Metiner’in ” akp miadını tamamladı, artık yeni bir parti kurulması lazım” cümlesini duyduğumda aklımdan geçenleri eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürmeyeyim diye konuşmuyordum. artık gerek kalmadı Ankara Kuşu adlı tweter hesabı önceki akşam bir örnekle aklımdan geçenleri ifşa ediverdi. Kuş’un söylediğine göre AKP’li bir il başkanı
    “AKP son zamanlarını yaşıyor zaten biz işimize, ticaretimize bakalım musluk kapanmadan kovamizi dolduralım” telaşına düşmüş. Önümüzdeki seçimlerde CHP’nin iktidara geleceği zannıyla ” bilirsin ben çocukluğumdan beri CHP’liyim de demiş muhatabına” Kimse kusuruma bakmasın bu milletin bir ferdi olarak benim böyle bir siyasetten herhangi bir görev beklentim yok olamaz da.
    Ha akıl verebilirim ama ? AKP’nin azıcık aklı varsa sn. Ali Babacan’ın kuracağı Parti’nin önünü açarak zımni de olsa yardımcı olsun zira iyice belli olan ilerideki zor zamanlarda bu yeni Parti’nin yardımına çok ihtiyaç duyacak gibime geliyor.

    Şimdi böyle yazdım diye AKP’liler bana gücenmesinler, şu ilkokullu da kendi haline bakmadan bize akıl veriyor demesinler. Eee araba devrilince akıl veren çok olurmuş..?

  10. Merak ediyorum. Bu kadar zülmedip nasıl rahat uyuyorlar. vicdanları hiç mi rahatsız etmiyor?
    – Merak ediyorum. Bir haksızlığı savunurken hiç mi kollarından, kafalarından, kulaklarından, burunlarından velhasılı, diğer canlılardan şekilsel olarak insanı uyarın uzuvlarından hiç mi utanmıyorlar.

  11. Turkiye yi daha ozgur bir ulke haline getirmek neden yalnizca siyasetin gorevi ?
    Bu ulke de universiteler yok mu bu hakimleri savcilari kimler yetistiriyor? Bunlarin hic mi sucu yok ?Vur abaliya .Bu ulke de barolar ne is yapar sivil toplum kuruluslari ne is yapar.Hazirlayin bir taslak herkesin icine sindirebilecegi kimsenin keyfi kararlarina imkan tanimayacak sekilde yalin ve ozgurlukcu bir ceza kanununu sunun topluma .herkes gorsun ve iktidar da buna itiraz edemesin.Sen yangel yat surekli elestir ama cozum icin tek kelime etme.Sadece hakaret savur .Begenirsin begenmezsin Sn RTE bu ulkenin cumhurbaskani dir elestir ama hakaret etme iftira atma .Bir laf vardir igneyi kendine cuvaldizi baskasina batir.

    • “Turkiye yi daha ozgur bir ulke haline getirmek neden yalnizca siyasetin gorevi ?
      Bu ulke de universiteler yok mu bu hakimleri savcilari kimler yetistiriyor? ”

      Demişsin darbeden sonra perinçeke yakın hakimler atandı. doğru dürüst yetişen adamı mülakatda eliyorlar.
      yani sonuç yine siyasi.

      • İngilizlerin kanunları yok. Ama, jüri ile verdikleri kararlar takdire şayandır. Dindar-dinsiz, sağ-sol vs. eşittir. İsteyenler kendi aralarında kendi Dinleri ile yargılanırlar. Hindular için kask mecburiyeti kaldırılmıştı… Ayrıca, her işte yerli ve milli diyoruz da kanunlarımız neden yabancı !

  12. Bugün Gazeteduvar’da Murat Meriç’in “Işıkları Yakın Çünkü Zafer Yakın “başlıklı yazısını güzel buldum.Yazı,rapçilerin “Susamam”adlı şarkıyla adaletsizliklere isyanını anlatıyor.Bu sevindirici bir gelişme;çünkü sıkıntı,sanata döküldüyse artık topluma layıkıyla yansımış ve çözüm de yaklaşmış demektir.Bilindiği üzere sanatın mesajı topluma daha çabuk ve umuma da etkili olarak ulaşır.(Şu satırları yazarken dahi sokaktan geçen gençlerin cep telefonundan bahsi geçen şarkının sözlerini duyuyorum.)

    Naçizane bir tane de bende var böyle bir çalışma.Hukukçu gözüyle yaklaşık bir sene kadar önce “adalete dair”bir beste yapmak bana da nasip oldu.Sözleri 17 beşlikten oluşuyor. İcrasını tanburla yapabiliyorum.Ancak ben onu şimdi değil,herşey yoluna girdiğinde günyüzüne çıkaracağım; geleceğe ve oğluma bugünlerin hatırasını kalıcı olarak bırakmak üzere…

  13. Hiç ama hiç bir kimsenin bir başkasına hakaret etme,Aşağılama, Küfretme hakkı yoktur. Bunu yapmak en basit haliyle terbiyesizliktir. Ama her terbiyesizinde cezası hukuk yoluyla adil birkarşılık olmalıdır. Keyfilik olmamalıdır. Vicdanların onaylamadığı bir cezalandırma şekli adil değildir.

  14. Hakaret etmek ne zamandan beri düşünce açıklama oldu, Bir gün sizede birisi hakkınızda ne düşündüğünü böyle açıklayabilir

    • Sinan bey!
      O zaman Erdoğana 900 sene ceza vermeleri lazım.
      Çünku ona biat etmeyenlerin hepsine hakaret ediyor, buna birde tehditlerini ekleyin.
      Bir hukuksuzluğu savunurken önce etrafiniza bakin. O hukuk neden herkese ayni muameleyi yapmiyor?

  15. Nadiren okurum sizi. Yorumlar ne kadar uzun. Okumadım tabii. Adalet Bakanı’nın reform paketi!.. Dün alt yazı geçti. Tutukluluk süreleri “soruşturma aşaması”na mahsus sınırlanacak. Bir sayfalık iddianameyi bir mahkeme kabul edecek ve “kovuşturma aşaması”na geçilecek. Tutukluluğa devam yani… Bu aldatmacalarla daha fazla gidemeyeceklerini göremiyorlar.

  16. Eğriye doğru denmez. Hangi safta olursanız olun Kaftancıoğlu için verilen karar doğru değildir. Eşini yoğun bakımda hayat mücadelesi verecek kadar dövdüğü halde ifadesi alınıp serbest bırakılan insanlara(!) uzaylılar değil bizim yargımız hüküm veriyor. Yorulduk artık bu vaziyetten.

  17. Yanlış yapmaya mecbur ve mahkumlar.
    Gerekçesini dünkü bu sitedeki paylaşımımdan okuyabilirsiniz.

  18. “Türkiye’yi daha özgürlükçü bir ülke haline getirmek siyasetin görevi.”de…yaşananlara şahit olduğumuz şey bunun tam tersi…

    En azından 90’lı yıllardan bu tarafa gerçekleştiğini gördüğümüz şey, yargının, iktidarı eline geçiren siyasi cenahın elinde kendi alanını genişleten ve siyasi rakiplerini ateşin içine itecek kadar bir ‘maşa’ işlevi gördüğüdür. 1990’lı yılların ikinci yarısında, yargıda kadrolaşma ile ilgili DYP-CHP koalisyon döneminin Adalet Bakanları Mehmet Moğultay ve Seyfi Oktay, 5 bin kişilik kadrolaşma gerçekleştirdiklerini itiraf etmişlerdi. Ne için?

    2000’den sonrası değişik siyasi partilerin iktidarını yaşamamış olsak bile, gerek devletin içinde yerleşik farklı fraksiyon/kliklerin marifetiyle gerekse siyasi iktidarca, yargı eliyle gerçekleştirilen, yani yargının bir ‘maşa’ gibi kullanıldığı devasa operasyonları izledik, izliyoruz…

    Daha öncesine gidersek (2003 öncesine, ta 1950’li çok partili sistemin başına kadar); sivil siyasetin alanını daraltan, devletçi elitin ya da apoletli zevatın emrine amade bir adalet sistemimiz/anlayışımız olduğunu da ekleyebiliriz.

    Kuruluştan çok partili sisteme geçinceye kadar ise Atatürk’ün meşhur Kılıç Ali’si ve İstiklal Mahkemeleri ‘adalet dağıtım işlevini’ yaparken(!) yargı adına hareket ediyorlardı. Daha da gerisine gitmeyeyim.

    Yargı, demokratik ülkelerde devletin üç ayağından biri..işlevini evrensel hukuk ve adalet ilkeleri içinde gerçekleştiren yargı kurumu, kuşkusuz, kendi devletinin adını ‘ileri demokrasi ülkeleri ligi’ne yazdırıyor. Ne demek bu: Bulunduğu ülkede siyasetin veya başka güçlerin emrine amade olmayan bir yargı sistemi ile nitelikli, ahlaklı, inançlı, erdemli yargıçların var olması demek; ülkesinde refahın, bolluğun, güvenliğin gerçekleşmesi demek.

    Bu nasıl elde ediliyor? Yani erdemli, inançlı, ahlaklı ve cesur yargıçlar nasıl yetişiyor bir ülkede? Her halde siyaset kurumunun elinde değil!

    İmam-ı Azam Ebu Hanife, devrinde, Emevi ve Abbasi Halifelerinin (siyasi iktidarda olanların) kendisini kullanmalarına asla müsaade etmemiş ve daima adil bir siyasetin hâkim olması için mücadele vermiştir. Bunun için hep takibat altında tutulmuş ve hayatını zindanlarda işkence edilerek geçmiştir. Adalet için böylesi bir hayatı göze almak, buna razı olmak?… O, zamanının “fetva mercii” idi.

    Onun zamanında da “ülkesini daha özgürlükçü bir ülke haline getirmek isteyen(!) siyaset erki” vardı, ondan sonrada hep oldu, şimdi de var.

    Yok yok; bu, tek başına siyaset kurumunun isteyeceği/gerçekleştirebileceği bir şey değil.

  19. Canan Kaftancıoğlu’nun “Devlet katil değil,
    seri katil” şeklindeki twitleri,terör örgütünü
    öven,halkı kin ve düşmanlığa teşvik eden ifadeleri her ne kadar can sıkıcı olsa da,hatta yasalar bunu suç saysa da hapis cezası verilmesini ben de doğru bulmuyorum.Zaten ceza kesinleşmiş de değil,temyiz aşamasında bu karar bozulabilir.

    Konu CHP İstanbul İl Başkanından açılmışken İstanbul’un CHP’li Belediye Başkanının icraatları ile devam edelim.

    İmamoğlu’nun,aralarında kamyonetlerin de bulunduğu belediyenin hizmet araçlarını makam aracı diye bir meydanda topladığını görünce,yakında belediye otobüslerini de makam aracı diye bir meydanda sergiler herhalde diye düşünüyor,velakin uygun bir meydan bulup
    bulamayacağı konusunda tereddüt ediyordum.Böyle düşünen sadece ben değilmişim.Benzer şeyleri Süleyman Özışık da düşünmüş.İşte O’nun yazdıkları:

    “Yine yalan İmamoğlu, yine yalan!

    Ekrem İmamoğlu bir şov uğruna İstanbul’da hayatı durdurdu, belediyenin hizmet için kullandığı araçları Yenikapı Meydanı’na çektirdi.

    Ekrem İmamoğlu’nun seçim öncesi ne dediğini hatırlayalım: “İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde 1717 lüks makam aracı var. Bazı kişilere hem yazlık hem kışlık hem de ilkbaharlık makam arabası vermişler. Göreve geldiğimde bütün bu araçları Yenikapı Meydanı’nda sergileyeceğim” demişti.

    Nihayet dediğini yaptı!

    Bir şov uğruna İstanbul’da hayatı durdurdu, belediyenin hizmet için kullandığı araçları Yenikapı Meydanı’na çektirdi.

    Yalnız enteresandır.

    “Lüks dediği” araçların yerine ne sergiledi biliyor musunuz?

    Belediyenin “Evde hasta bakım servisi” için kullandığı araçları, zabıtanın Sultanahmet ve Taksim gibi dar meydanlarda kullandığı tek kişilik küçücük araçlar, itfaiye araçları vardı.

    Eskiden ergenler, “En lüks makam aracı cenaze aracıdır. İnsanlar ona binmek için ölüyor” diye komik olmayan bir espri yapardı. Ekrem İmamoğlu bu soğuk espriyi ciddiye almış olacak ki Yenikapı’ya 47 tane de cenaze nakil aracı çektirdi!

    Öyle utanılası, öyle acınası bir hal ki adam, sahilde ücret karşılığı binilen bisikletleri bile “Lüks araç” diye meydana dizmiş.

    Yandaşları sorduğunda, “Daha bazı araçlar eksik” diye cevap vermiş.

    He valla eksik!

    Marmaray’ı, metroları, metrobüsleri, tramvayları ve belediye otobüslerini de dizseymiş tam olacakmış herhalde…

    Bana ulaştırılan bir mesaj var.

    Başkan adına yetkili amirler, araçlar toplanmadan önce İBB’nin bütün birimlerine, “Bu araçlar üç gün süreyle sergilenecektir. Sizler de araçların olmadığı süre içinde işbaşı yapmayınız. İş başı yapacağınız tarih size cuma günü bildirilecektir” diye mesaj atmış.

    Yani anlayacağınız, bu araçları üç gün sergiledikten sonra tekrar belediyeye geri götürecek.

    İlginç olan şu ki…

    Bay Başkan İBB’de araç israfı olduğunu söyleyerek milleti keklerken, 4 Ağustos günü 990 araç kiralamak için 16 milyon liralık yeni bir ihale yapıyor.

    ….

    AK Parti döneminde bahsini ettiği 1117 araç 2 yıllığına 5 milyon 600 bin TL karşılığında kiralanmış. İmamoğlu 990 aracı 5 aylığına 16 milyon bedelle kiralıyor. Kiralanacak araçların özellikleri ise ihale şartnamesinde şöyle anlatılıyor…”

    • İstanbul için bildirdiğin Kaynak:Atv, A haber, kanal D, Akşam gazetesi, Akit gazetesi
      Maalasef bu basında çok yalan haber çıktığı için inanmıyoruz Artık.

    • Televizyona ilgim sıfır seviyesinde.Akşam,
      Sabah,Takvim,Güneş gazetelerini okumam.Akitten Ali Karahasanoğlu’nun yazılarını internetten bazan okurum.Karar’ı okurdum,bir aydır okumuyorum. Gördüğünüz gibi Fehmi Koru’yu okuyorum. Durum böyle olunca bana verdiğiniz cevap,cevap olmaktan çıkıyor.Neye dönüştüğüne kendiniz karar verin.

      • Yukardaki bildirdiğin istanbul haberlerini nerden öğredin. Ocak medyada böyle haber yok. olmazda. istanbulda kaç makam aracı olduğu ve meydanda araba türlerini yazmışın herhalde sen istanbul medyada ve zabıta müdürlüğünde çift iş çalışıyorsun.

    • Yanlış bilgi. Doğrusu şu : 990 değil 175 adet yeni araç kiralama söz konusu. O da AKP döneminden kalma bir ihale hazırlığı, Teknik şartname tarihi 8 Mart 2019. Yeni yönetim durumu fark edince bu ihale E.İmamoğlu tarafından iptal edilmiş. Bilgilerinize …

  20. Artık idarenin etkisinde kalan şeylerden hiçbirisini,yıpranan kendi ölçüleriyle/parametreleriyle konuşmanın bir anlamının kalmadığı günlerden geçiyoruz.

    Herşeyde bir tıkanmışlık,bir sıkışmışlık var.Eleştirilere de kulak asılmıyor,gözü kapalı bir kendine güven enerjisiyle bilinenler bilindiği şekliyle okunup,geçiliyor.

    İçişleri bakanı,”İBB.ye kayyım atanacak mı?”sorusuna “pazar günü televizyonda cevap vereceğim” diyerek çıkacağı programın reklamını yaptı.

    Bu gidişle İstanbul’a,Ankara ‘ya kayyım tayin edilirse hiç şaşırmayacağım.Her anlamda sıkışmışlığa böylesi tasarruflardan bir çözüm çıkartabilir miyiz?düşüncesi mi var acaba akıllarda?’Yaparsak,buna gelecek eylemsel tepkilerden bir OHAL yönetimi çıkartıp durumu idare ederiz ‘ gibi bir mantık işliyor olabilir mi?diye düşünmeden edemiyor insan.

    Sanki bir poker masasında oyun oynanıyor gibi.Elini fevkalade güçlü gören oyuncu tüm kozlarını bir bir ortaya koyarken karşısındaki sadece bekliyor ve oyuncu Onun kendi Kaderi olduğunu bilmiyor.

    Kadere karşı oynanan oyunun akıbeti oynarken farkedilmez.

    Hava kurşun gibi ağır.Sel basma tehlikesine karşı yağmurun yağması istenmiyor ve üfleyerek yağmur bulutlarının gitmesi isteniyor sanki.Ancak aşağıdaki aşırı sıkıştırmanın gaz basıncından ortaya çıkacak tezahür,yağmur bombası etkisi de yapabilir.Kaderi fazla zorlamamak,olaylara aşırı müdahil olmamaktır belki gerçek çözüm.

    Neticede Kaderinde Sultan olmak varsa eğer,kuyuya da atılsa,zindana da düşse,O olur…

    Ahiret alemine inanan oyuncu,biraz da orayı kazanmak için kurmalı oyununu…

  21. Tamam, hukuk sorunlu, sıkıntılı, düzeltilmeye muhtaç.
    Ama, canan kaftancıoğlu da öyle. Sorun CB hakaret değil elbette, diğer ilişkilerinde.
    Dünyanın neresine giderseniz gidin bu duruş sıkıntılı bir duruştur. Kan döken bir örgütü açıktan desteklemek düşünce suçu değildir, Birisi deaş ın kurucusu öldü diye ağıtlar yaktı ise, ira kanlı eylemlerini yaptığı sırada destekledi ise, katalan özgür olsun dedi ise sorun olur, hallolur, bizde düşünce suçlusu olur. bizimkiler cia gibi mossad gibi MI bilmem kaçlar gibi işleri halletmezler, bizim guantanamolarımız yok ama sorunlu mahkemelerimiz var, neredeyse her işlerinde sapla samanı birbirine karıştıran idarecilerimiz var, görmek istediğimiz yere bakmak gibi bir eğilimimiz var, vatan evladından çok vatan haini üreten bir yapımız var.
    Düzeltmemiz gereken çok şeyimiz var. Bu durumda haklı olmanın bir yolu yok tabii. Haksız ve yanlışız.
    Sonuçta bu durum haksız ve yanlıştır.

  22. Genel olarak Adil Düzen ve ‘özel olarak’ ADİL DÜZEN İNSANLIK ANAYASASI ‘uygulanmak’ üzere dikkate alınacağı ve devamında UYGULANACAĞI zamanlara kadar bu durumları yaşamaya devam edeceğiz…
    Zalim düzen yasaları ile ancak bu kadar!
    Ve’selam/barış…

  23. Bir gün Türkler dünyaya hükmedecek. Dünya Türkiye’deki gelişmeleri hayranlıkla izliyor. Hatta diğer ülkeler sorumlu bakanlarını ülkemize gönderip demokraside nasıl bir numara olduğumuzu görmek için sıra beklemektedirler.Daha dün açılan 50
    bin kişilik istihdam yaratacak olan fabrikaya bakanların ,diğer fabrikaları açmaktan fırsat bulup gelemediler. Üniversiteler arası bilimsel buluşta yine her zaman olduğu bir numara olduk. Emniyet genel müdürlüğü ülkede son bir aydır hiç bir asayişi engelliyici olayın olmadığını bu yüzden polis teşkilatının yarısının izinde olduğunu beyan etti. Kişi başı gelir bu yılda arttı 100 bin doları sonunda yakaladik.Turkiye yarın Brezilya ile dünya kupasında final oynayacak.Büyük okyanustaki uçak üstümüzde dün Aileden sorumlu bakan nikah şahitliği yaptı.VE DAHA NELER NELER .CİDDEN AMERİKA BİZİ KISKANİ….

  24. “Türkiye’yi daha özgürlükçü bir ülke haline getirmek siyasetin görevi.”

    Fehmi bey! Siradan vatabdaşlar olarak, bu işi siyasete birakmassak daha iyi olur.
    O zaman daha iyi bir Türkiyede yaşariz.

    Biz siradan vatandaşlar bir araya gelerek
    Özelikle Erdoğanı mahkemeye vermemiz lazim. Kendine biat etmeyenlere neler söylüyor! Tehdit ediyor, vatan haini, ve teröristkükle suçluyor.
    Zaten tehditleride tuzu biberi.

    Bu işi CHP yapması lazım.
    Eğer T, Cummhurriyetinde hakarete uğramiş bir miliyon insan mahkemeye baş vursun o zaman hakimler tarafli karar biraz zor verirler.

    Böl, parçala yan gel yat.

    • Yakın zaman önce yeğenimin düğününde bir davetli ile tanıştık. Konuşurken ihraç olduğumu ve nedenini bilmediğimi, medyada sayılan kriterlerin hiç birine sahip olmadığımı söyledim. Dedi ki, bakan ile hatta cumhurbaşkanı ile görüşsene, durumunu izah etsen anlarlar dedi. Çok şaşırdım, sen nerde yaşıyorsun diye sordum ama yurt dışını düşünerek değildi sorum. Yanımızdakiler güldüler. Adam İsviçre dedi. Nurdan hanım yorumlarınızı okuyorum, güzel düşüncelere ve önerilere sahipsiniz lakin buralar hiç de öyle zannettiğiniz gibi değil. Burada yaşayarak bu öneriyi yapsanız hemen soruşturma geçirir yaşınıza hastalığınıza bakmadan doğruca… Ayrıca kimse korkusundan önerdiğiniz şekilde bir dava açmaz, açarsa anasından emdiği burnundan gelir. Ama tersi olabilir yani muhaliflerle ilgili herşey özgürce yapılabilir, protesto, yumruk atma, gazeteci dövme vs vs sınırsız. Sanırım özetledim, kalınız sağlıcakla…

      • Cemil bey! Kılıçtaroğlunu yumruklayıp, öldurmeye kalkanları yargılanmaya gerek görmeyen yargiyi ve ellerını öpulenleride, ben ekleyeyim.
        Zaten benim Yorumun ana fikri son satiri.
        Böl, parçala yan gel yat.

  25. “Hiç kimsenin kendi davasında hakim ve savcı olamaz” Türkiye’de çok az vurgu yapılan hukukun temel ilkelerinden birisidir. Bundan dolayı da “tabii hakim” ilkesi getirilmiştir. Yani kimse sonradan kurulmuş ve sonradan atanmış bir yargı mensubunun olduğu mahkemede yargılanamaz. Ama bunlar oluyor diyeceksiniz. Oluyor da bu ilkeler ihlal edilerek oluyor ve bu yargı sonuçlarının sınırlarımız dışındaki hukuk devletlerinde karşılığı yok. Ayrıca son yıllarda yapılan siyasi davaların hakim ve savcısının kim olduğu da belli. Hakim, savcı ve mahkemeler ayarlama mahkemeler. Yani sonradan kurulmuş özel atama yapılmış mahkemeler. Sadece bu durum bile yapılan yargılamaları sakatlamaya yeter de artar.

    • Osman bey,
      Bu ülkede HAKEMLİK sistemini hatırlayan ve hatırlatan var mı?
      HAKEMLİK sistemini hatırlayıp hatırlatalım, lütfen…
      Yürürlükteki hukuk sistemimizde var…
      Herkesin ilgisine ve bilgisine…
      Selam ve saygılar…

      • Sayın RNE hocam! Siz nerede yaşıyorsunuz? Hakemlik sistemini hatırlatsanız ne olacak. Hakemleri de suç işleyenler tayin ediyor huuuu

        • Sayın Baran;
          Lütfen dikkat!
          Durumu bilmiyormuşsunuz.
          Taraflar hakemlerini kendileri seçer…
          Selam ve dualarımla…
          RNE

    • Hukukçu Kerem Altıparmak (@KeremALTIPARMAK) tabii hakim konusunda bu olayı teyit etmiş. Şöyle demiş:

      “Bir bilgi daha ekleyeyim. Selçuk Kozağaçlı ve diğer ÇHD’li avukatları yargılayan heyet sanıkların tahliyesine karar verdi. Bir hafta içinde o heyet gitti yerine Kaftancıoğlu’nu mahkum eden başkanın heyeti geldi. O yeni heyet ÇHD’lileri 11 ila 18 yıla mahkum etti. Tesadüf tabii.”

Yoruma kapalı.