Kudüs üzerinden tarihi çarpıtmak.. Ayıp oluyor ama…

12
Yıllar sonra bir 'Başkent Kulisi' çekimi için Kudüs'teydik. Yavuz Gökmen, Cengiz Çandar, İlnur Çevik ve ben.. Arka planda Kubbet-üs Sahra ve Zeytindağı..
Reklam

“Hafızam beni yanıltmıyorsa” diye başlayan bir metin okumaya başladığınızda ne düşünürsünüz?

Anlatıcının kendisinin başından geçen bir olayı sizinle paylaşacağını değil mi?

Hayır, bu metni kaleme alan bir kitapta okuduğunu söylediği bir olayı anlatıyor.

Kitabın adı Zeytindağı. Yazarı Falih Rıfkı Atay.

Cumhuriyet döneminin önemli gazetecilerinden birinin tarihimizin dönüm noktalarından birine ışık tutan tanıklıklarını yansıtan bir kitaptır Zeytindağı.

Yedek subay olarak askere alındığında Dördüncü Ordu Komutanı Cemal Paşa’nın karargâhına atanmış, Kudüs’ün İngilizler tarafından işgal edilmesine kadar geçen sürece tanıklık etmiştir Falih Rıfkı.

Osmanlı’nın Arap topraklarındaki son günlerini Zeytindağı kadar canlı gözlemlerle anlatan başka bir kitap yoktur.

Cumhurbaşkanı da tavsiye etmişti

Birkaç yıl önce, o sırada henüz başbakan olan Tayyip Erdoğan da, Medine ve Beyrut ile İstanbul ve İzmir’in farkı olmadığını anlattığı bir konuşmasında, gençlere, Zeytindağı’nı okuma tavsiyesinde bulunmuştu.

Reklam

Okuyalım:

Gençlerimize defalarca kitap tavsiyesinde bulundum, Birinci Dünya Savaşı’nın yıldönümünde gençlerimize bir kez daha buradan tavsiye ediyorum, Osmanlı’nın son dönemlerini anlatan ‘Zeytindağı’ isimli kitabı gençlerimiz mutlaka okusunlar.”

Yazısına “Hafızam beni yanıltmıyorsa” diye başlayan yazar Zeytindağı’nı okumuşsa bile hafızası onu yanıltmış.

İşte o yazı

Önce dün Hürriyet’te uzunca yer verilen yazıyı okuyalım isterseniz:

HAFIZAM beni yanıltmıyorsa; aşağıda aktaracağım olayı Falih Rıfkı Atay’ın ‘Zeytin Dağı’ isimli kitabında okumuştum.

Birinci dünya savaşına giren Osmanlı zor durumdadır ve bir zamanlar egemenliği altında bulunan Arap devletlerinden bir yardım beklentisi içindedir.

Bu amaçla Padişah Mehmet Akif Ersoy’u Arap ülkelerine göndererek, bir nabız yoklaması yapmasını ister.

Mehmet Akif neredeyse Orta Doğu’da bulunan tüm Arap ülkelerini ziyaret eder.. Onlardan aldığı tepkiler oldukça olumsuzdur! Sıkıntılı ve üzgün olarak geriye dönerken; Kudüs’e uğrayarak, orada da bazı görüşmeler yaptıktan sonra bir otele yerleşir..

Reklam

Akşam olmak üzeredir.. Mehmet Akif yatacağı otel odasında istirahat ederken, birdenbire dışarıdan çığlıklar gelmeye başlar! Merak ederek, dışarı çıkar.. Kudüs halkı dışarıda çılgınlar gibi eğlenmektedir. Akif, bu eğlencenin nedenini merak ederek, bir vatandaşa sorar ve aralarında şöyle bir diyalog geçer:     

– Bu eğlencenin sebebi ne!? Kudüs’lü Arap’tan aldığı cevap çok şaşırtıcıdır: 

– İngilizler Mescid-Aksa’yı ele geçirdiler. Onu kutluyoruz!

– Peki ama; İngilizler Hristiyan ve sizler Müslümansınız! Bunda kutlanacak ne var ki!?

– Olsun! Biz Türklerden kurtulduk ya! Ona seviniyoruz!

Mehmet Akif, bu cevabı duyunca; büyük bir hüzne kapılır ve sabaha kadar ağlayarak, Kur’an okur..

Evet, bu Araplar; bir Türk’ün üzerinde ‘Halifelik Hırkasını’ görmek yerine, bu hırkayı bir İngiliz’in üzerinde görmeyi tercih ederler.”

Bir dönem Türk aydınlarının Araplara bakışını yansıtıyor bu anlatım.

Mehmet Akif’in adının böyle bir anlatımda ‘tanık’ olarak kullanılması, belli ki, olaya gerçeklik katması için…

Zeytindağı’nda Akif’in adı hiç geçmiyor oysa.

O dönemde ‘Arap devletleri’ filân da yok, Arap toprakları Osmanlı egemenliği altında.

Araştırdım, Akif’le ilgili kitaplarda bu anlatımı andıracak herhangi bir bilgiye rastlamadım.

İstiklal Marşı şairimizin Hicaz’da başgösteren Arap isyanı sırasında Libya’ya gittiği, orası halkını Halife’ye itaatten ayrılmamaya davet eden alimler bildirisini dağıttığı bilinir, ama o kadar.

Cemal Paşa ağlar

Falih Rıfkı’nın tanıklığı, kitabın ana tezi bu olmamasına rağmen, Arap topraklarını neden kaybettiğimize dair ipuçları sunması bakımından önemlidir.

“Yüzyıllar boyu birlikte yaşadığımız Araplar o günlerde birdenbire bizden nasıl soğudular?” sorusunun cevabı Cemal Paşa’nın Şam ve Filistin toprakları çevresinde saldığı korkuda yatmaktadır.

Filistin cephesi çöker, Kudüs İngilizler tarafından işgal edilir. Cemal Paşa’ya da ağlamak düşer.

Atay o ânı daha sonra şöyle anlatacaktır:

“Bir sabah kumandanın odasına girdiğim zaman, gözlerinin ağlamaktan yorulmuş olduğunu gördüm; Kudüs, İngilizler’in elinde idi. Oradaki son Türkler’in nasıl kahramanca vuruştuklarını, masanın üstünden aldığım şifreli telgrafta okudum. Kudüs’ü İsrail Oğulları gibi bırakmadık; Türkler gibi bıraktık. Nebi Sanom üstünden Müslüman veya Hristiyan mabedlere doğru inenler, Türkler’in son gününü hatırlayacaklardır.
Karargáhın içinde ‘Kudüs düştü!’ sözü, ölüm haberi gibi yayıldı. Daha şimdiden Beyrut’a, Şam’a, Haleb’e gözyaşlarımızı hazırlamak lâzımdı. Artık yalnız Anadolu’yu ve İstanbul’u düşünüyorduk. İmparatorluğa, hayallerine Allaha ısmarladık!“

Şimdi size bir soru: Hafızası zayıf, muhayyilesi güçlü biri böyle bir hayali olayı yazar da, uydurma anlatı şu günlerde Hürriyet’te kendisine nasıl yer bulur?

“Zeytindağı’na bakalım” diyen biri çıkmaz mı?

 

 

 

 

 

 

 

ΩΩΩΩ

 

NOT: Zeytindağı kitabına internetten pdf dosyası olarak ulaşılabiliyor.

Reklam

12 YORUMLAR

  1. Mehmed akif viyana’da iken halkın sokaklara firladigini fark eder, kutlanan şeyin ne olduğunu sorar. Kudüs’ü ingilizlerin aldigini söylerler. Almanlar avusturyalilar osmanlı müttefiki değil mi, Osmanlı’nın kaybı sizin kaybiniz sayılmaz mı diye sorar Vs…

    Hikaye bu şekilde

  2. Sayın Koru,
    Mehmet Akif Arap isyanı sırasında Libya’ya değil Hicaz’a gitmişti. Herhalde küçük bir karışıklık oldu.
    Bu vesile ile bu büyük insanı rahmetle anıyorum.
    Safahat’ını şu sıralarda bir daha okuyorum ve maalesef, bir imparatorluğun yüz yıl önceki batışını sanki tekrar yaşıyoruz.
    Selam ve saygılarımla.

  3. Bu olay Akif Viyana’da bir otelde ken geçer zira biz ozaman onlarla müttefik olmamıza rağmen onlar inğilizleri kutlarlar Kudüs hırstiyanlara geçti diye Akif buna özülür

  4. hürriyet yazarı yalcın bayer yazmış F.R.Atayın yazısını ama altına Hilmi DİNÇER yazmış karıştırmışmı ne

  5. Anında göstermiş olduğunuz tepki ve açıklamalarınız için sağolun, varolun. Cemal paşanın oradaki görevi sırasında hayatta kalıp daha sonra başka cephelerde de savaşa katılmış bir akrabam vardı. Son zamanları benim çocukluğuma rastgeliyordu ancak anlattıklarından bir kısmını hala hatırlarım. O zamanki ordu komutanının hataları her nedense bizden hep gizlenmiştir. Hala da saklamaya çalışanlar vardır. Bununla beraber arapların bizi arkadan vurduğu da doğrudur.

  6. Canlılar arasında besin zinciri vardır. Bütün canlılar kendi türünden olmayan canlıları avlayarak yaşarlar. Bitkiler kendi ürettikleri ile yaşarlar. Onlar başka canlıların artıkları ile beslenirler (gübre, sinekkapan). İnsanlar çok güçlü varlıklar oldukları için başka canlılarla denge kurulamıyor. Birbirlerinin etlerini yemezler ama birbirleri ile çatışarak, savaşarak yaşarlar dengelerini böyle kurarlar.
    Bin yılda bir uygarlıklar yenilenir. Osmanlılar yaşlanmıştır. Artık yerini genç devletlere bırakmıştır, bunlar 17 tanedir. Bunlar bir asır içinde bağımsız devlet oldular. Üçüncü bin yıl uygarlığını kuracaklardır. Hristiyanlarla bir olacaklar. Yahudileri himayeleri altına alacaklar. Kudüs’ün statüsü Kuran’da ve Tevrat’ta belirtilmiştir. İslam devletlerinin korumasından bağımsız bir yönetim olacaktır. Ordusu olmayacağı için devlet olamayacaktır ama dünya ticareti onların elinde olacaktır. Faizsiz, tekelleşmemiş bir ekonomi ile varlıklarını sürdüreceklerdir. Büyük aileler onlardan yetişecek. Kudüs onların merkezi olacak, orada toplanacaklar. Dünya ticareti ellerinde olacak ama ekonomide tekel oluşturamayacaklar. Siyasete ve dinlere karışmayacaklar. İlme de hakim değil, hadim olacaklar.
    Falih Rıfkı Atay’ın daha talebe iken bir makalesini okumuştum. Geri kalmışlığımızın sebebi olarak içki içmeyişimizi, balolarda kadın erkek eğlenmeyişimizi göstermişti. Müslümanların arasını açık tutma görevi ile görevli olduğu kantatındayım. İnkılapları takiyye olarak yapanlar vardı. İnkılaplara inanmış sadık kimseler vardı. Falih Rıfkı Atay bunlardandı. Kitaba ulaşsan bile onun yazdığı kitap olduğuna inanmak zor. Mustafa Kemal’in nutku bile tahrif ediliyor. Bizim işimiz; tarihi dedikodular değil, gelecekte ne yapmamız gerektiğidir. Herkes hesabını ahirette kendisi verecektir.

  7. Yalçın Bayer’in Mehmet Akif ile ilgili olarak anlattığı olay doğrudur. Fakat Yalçın Bey’in hafızası kendisini yanıltmaktadır. Çünkü Mehmet Akif’in yaşadığı olay, Kudüs’te değil, Viyana’da geçmektedir. 1. Dünya Savaşı sırasında Mehmet Akif Viyana’da kaldığı otelde dışarıdan gelen gürültüler üzerine resepsiyona iner, oradaki görevliye dışarıdan gelen gürültünün sebebini sorar; görevli Kudüs’ün İngilizler tarafından işgal edildiğini, Avusturyalıların da buna sevindiklerini söyler. Fakat ne kadar ilginçtir ki; Avusturya o tarihlerde Osmanlı Devleti ile müttefiktir. Mehmet Akif anılarında Müslümanın Müslümandan başka dostu olmadığını dile getirir. Yalçın Bayer iki kitabı birleştirerek yanlış bir sonuca varmıştır.

  8. Söz konusu olay Mehmet Akif’in Avrupa’da geçen bir anısı olarak anlatılmaktadır:

    “Sinirlerine dokunan bir mısra vardı:
    Milletim nevi beşerdir, vatanım ruy-i zemin! (İnsanlık milletimdir, yeryüzü vatanım) Bu mısraı okuduğum gün acı acı gülerek;

    -Sen de bu yalana inanıyor musun? Bir Avrupalının nevi beşerinde, ruyi zemininde Türkler ve Müslümanlar dahildir sanıyor musun? Dedi. Sonra tuhaf bir şey anlattı:

    -Umumi Harpte biz üç kişi Berlin’e gittiğimiz zaman Alman Hükümeti bize ne dedi bilir misin? Türklerle ittifak ettik diye Rayiştak’ta Katolik mebuslar bağırıyorlar, Müslümanlar (bilgi yelpazesi.net) ve Türkler gibi vahşilerle medeni Alman milleti nasıl birleşir? diyorlar. Makaleler yazınız da Türklerin ve Müslümanların da insan olduklarını bu adamlara karşı ispat edelim. dedi.

    -Acayip! Dedim.

    -Bundan daha acayibi var! dedi; yine; Umumi Harpte Viyana’da idim; bir gece Viyana kiliselerinin çanları çalmaya başladı; otelin penceresinden baktım; caddede her elde bir mum, herkes haykırıyordu. Kendi kendime: Müttefikimiz Viyanalılar galiba cephede bir muzafferiyet kazandılar. dedim. Sokağa fırladım. Bir dükkancıya:

    -Bir zafer haberi mi var! dedim.

    Adam:

    -Zafer de söz mü? dedi. İngilizler Müslümanlardan Kudüs’ü aldılar: İngiliz ordusu Allenby’nin kumandasında Kudüs’e girdi. Mukaddes şehir aydan kurtuldu, haça kavuştu. Ve Akif bunu anlattıktan sonra gözlerime dik dik baktı:

    -Milletim nevi beşer, vatanım rüy-i zemin! Öyle mi? dedi. Sonra ilave etti:

    -Biz bu yalana inanırsak, ne milletimiz kalır, ne ruy-i zeminimiz! Avrupa’nın nevi beşerinde ben yoksam, benim nevi beşerimde de o yoktur.

    Mithat Cemal KUNTAY”

  9. Sayın Koru, Mehmet Akif’ten nakledilen o olay, Berlin’de ve Almanlarla geçmektedir. Onu kim yazmışsa, hafızası onu yanıltmamış, bizzat kasten çarpıtmıştır. Selam. D. Ali TAŞÇI (haber7 yazarı)

  10. Merhaba Fehmi Bey. Rahatsızlığınızda haklısınız ve bu rahatsızlığınızda sizi yalnız bırakmam. Ancak anlayamadığım bir konu var ki ilgili yazıya baktığımda Yalçın Bayer’in köşesinde yer almış olmasına rağmen rahatsızlığımıza sebep olan bu yorumun Hilmi Dinçer adında birisi tarafından yapıldığı farkediliyor. İşin gerçeği nedir, yazı kime aittir, “ortaya karışık” şekilde yazılan ve sadece zihin bulanıklığına sebep olması amaçlanan bir yazı mıdır anlamadım açıkçası. Bu Hilmi Dinçer isimli şahsın kim olduğunu araştırdığımda ise aşağıdaki bilgileri elde ettim. Bilginize. Selamlarımla.
    http://www.biyografya.com/biyografi/11653

  11. Sayın Fehmi Koru.
    Kuru sıkı ve sorumsuzca gazetecilik yapanların yanında, işini ciddiye alan ve tarihi saptırmadan gazetecilik tanımına uygun bir şekilde mesleğini icra eden karakterinize minnettarım.

  12. Fehmi Bey,
    Mehmet Akif’in başından geçtiği söylenen hikaye Kudüs’te değil 1. Dünya Savaşındaki müttefiklerimizden birinin başkentinde (büyük bir ihtimalle Viyana’da) geçer. Bu hikaye Midhat Cemal Kuntay’ın ”Mehmet Akif – Hayatı, Sanatı, Seciyesi- ” isimli kitabında anlatılmıştır. Burada müttefikimiz oldukları halde Kudüs’ün İngilizler tarafından alınmasına sevinen Hristiyanlar konusu işlenmiştir. Kitap 80li yıllarda İş Bankası Yayınları içinde çıkmıştı, bu aralar Timaş tarafından yayınlanıyor sanırım.

Yoruma kapalı.