You are currently viewing Milli vakıflar, yerli zenginler duruma müdahale etsin diyeceğim, ama zaten yoklar…

Milli vakıflar, yerli zenginler duruma müdahale etsin diyeceğim, ama zaten yoklar…

Günlerden beri yabancı vakıfların Türkiye’deki sivil toplum örgütlerini, alternatif medyayı fonlamalarını rahatsızlık kaynağı olarak tartışıyoruz. 

Bu konuda ne düşündüğümü bir değil tam iki yazı ile burada ifade ettim.

Yazmak ile düşünmek arasında ilginç bir ilişki tarzı var. Düşünüyor ve düşündüklerinizi yazıyorsunuz; ancak yazdıktan sonra da düşünmeye devam ediyorsunuz… ‘‘Yazdım, o konu benim için bitti’’ dedirtmiyor zihniniz, düşünme süreci sizin için her gün yeniden işliyor.

Konu üzerinde düşünürken aklıma hemen geliveren şu oldu: ABD’nin Teksas eyaletinde sanayi ve ticaret alanlarındaki faaliyetleri sayesinde zenginleşmiş bir ailenin kurduğu vakıf, Türkiye’deki kurum ve kuruluşlara alanlarında çalışmaya devam etsinler diye maddi destekte bulunuyor. Bunu garip karşılayanlar var. Bana garip gelen ise, neden Türkiye’deki zenginler veya onlar tarafından kurulmuş vakıfların bu işi yabancılara bıraktığı…

Bizde de zenginler ve onların vakıfları var. İktidar tarafından desteklenmeyen bu sebeple cılız kalmış, ancak söyleyeceği sözü olan kişileri bünyesinde barındıran alternatif yayın kuruluşlarını güçlendirme işini yerli zenginler ve onların vakıfları neden gerçekleştirmez?

Teksas’taki bir vakıf yerine, İstanbul, Ankara, Kayseri veya Konya’dan gelecek maddi desteğe herhalde karşı çıkılmazdı.

‘‘Korkarlar’’ diyen oldu.

Hafif muhalif gazetelere dev şirketler reklam vermeye bile çekiniyorlarmış…  

Bunu anlamakta zorlanıyorum.

İnsan beyin gücü ve emeğiyle elde ettiği zenginliği, şimdikine benzer ortamlarda var olan eşitsizliği az da olsa ortadan kaldırmaya yarayacak bir sosyal hizmet için kullanmayacaksa o kadar paraya sahip olmak ne işe yarar?

Fakir fukara garip guraba korkabilir, parası olan zengin neden korkar?

Sorduğum soruya cevap şöyle veriliyor: Türkiye gibi ülkelerde devlete dayanmadan zengin olunamaz da ondan… Devletin yan gözle baktığı zenginler zenginliklerini kaybedebilirler…

Herhalde o tarife uymayan paralılar da vardır bu ülkede.

Gerçekten böyle bir durum söz konusuysa, bu yanlışlığı ortadan kaldırmak için bile zenginlerin bir şeyler yapmaları gerekebilir.

Muhalif gazetelere reklam verdiğinde bir yerlerden telefon uyarısı gelince, parasının bir bölümünü ülkesi daha iyi olsun diye feda edebilecek tuzu kuruluktaki birilerinin, ‘‘Pardon, bir daha yapmam’’ demek yerine, farklı söylemlere de yer verebilen medya organlarına desteklerini daha da artırmaları gerekir.

İtiraz Osman Kavala örneğiyle geliyor.

Konu üzerinde düşünüp başkalarıyla da konuşurken, ülkedeki güncel algılamaların başka alanlarda da kendini belli ettiğini anladım.

Bunu biraz açayım.

Dünyada geleneksel zenginlerin yerini farklı özelliklere sahip çoğu genç girişimciler alıyor. Girişimleri için bir ilk paraya sahip olmaları bile gerekmiyor bu insanların; ‘iyi bir fikre sahip olmaları’ yetiyor. O fikri hayata geçirince birdenbire geleneksel zenginleri solladıkları görülüyor.

Akla hemen gelebilecek yeni zenginler dünyada öyle tipler…

‘‘İyi bir fikir sahibi ve girişimci olun’’ tavsiyesinde bulunduğum gençlerden gelen cevap beni ürkütüyor.

Cevap genellikle şu oluyor: ‘‘İyi bir fikrim olsa ne çare? Onu hayata geçirebilmem için her aşamada karşıma çıkması muhtemel engelleri yan yollara sapmadan aşamayacağımı biliyorum. Benim o tür yollara sapma eğilimim de niyetim de yok. Sedat Peker’in açıklamalarını takip etmiyor musunuz? Böyle bir ülkede insanın iş yapılabilmesi ve başarılı olabilmesi için güçlü ve sağlam bir arkası olması gerektiği anlaşılıyor. İyi fikri kim takar; yanlış yollara sapmadan o iyi fikri girişime dönüştürmek bu ülkede hayal.’’

Ne yalan söyleyeyim, konunun bu yönünü hiç düşünmemiştim.

Medyaya yerli-yabancı destek ve girişimci adayı gençlerin içine düştükleri karamsarlık arasında doğrudan bir ilişki var.

Ülkemizdeki yanlışlıkların konuşulup tartışılması, bunun için de sadece doğruları söyleyip savunacak bir medyaya sahip olunması gerekiyor. İktidarla alış-verişi olmayan, dışlanmış gazetecilerin seslerinin güçlü çıkması için alternatif medyaya ihtiyaç var. Öyle bir medyanın bulunmadığı veya varsa bile sesini her yere ulaştıramadığı bir ülkede yarının emanet edileceği gençleri karamsarlıktan kurtarmak zor.

Yabancı vakıflardan destek gördüğü için itibarsızlaştırılmaya çalışılan alternatif medya kuruluşlarına destek çıkacak yerli vakıflar yok; olabilecek durumdakiler de uyarılarak yarı yoldan çeviriliyormuş.  

E, bu durumda ne olacak?

Karamsarlık bütün ülkeye hakim olacak.

Herhalde bu istenmiyordur.

Düşünmeye devam.

ΩΩΩΩ