Mübarek Ramazan günü rahatsız olmak istemiyorsanız.. bu yazıyı okumayın…

31
Sultanahmet Camii..
Reklam

Bir Ramazan akşamı dost iftarındayız… Popüler bir dost her kesimden tanıdıklarını hanesinin bahçesinde kurulan iftar sofrasında buluşturmuş…

Oruç açılıp akşam namazı da eda edildikten sonra bir sohbet halkası kendiliğinden oluşuverdi.

Günümüzde İslâm’a bakış

Sohbetin bir yerinde, ortalığa, “Müslümanların çok ön planda bulunduğu, İslâm’ın olur olmaz her konuda tartışma gündemine girdiği günümüzde, bizler, müslümanlar olarak, ne durumdayız?” kışkırtıcı sorusunu bıraktım.

İsmini versem hepinizin tanıyacağı bir üniversite hocası içini çekerek şu gözlemini aktardı:

“Derslerimde bazen söz İslâm dinine de gelir, ben de bir-iki konuyu hatırlatma sadedinde gündeme taşırım. Birkaç yıl önceye kadar, öğrencilerden anlattıklarımı dinleyip sonunda ‘Sen böyle diyorsun, ama hocam’ deyip kendi itirazlarını benimle paylaşanlar olurdu. Şimdilerde durum değişti. Ne zaman İslâm konusu açılsa, geçmişte o tepkiyi veren öğrencilerin benzerleri, ‘Geç hocam geç, hiç bu konuları açma, sen zararlı çıkarsın’ demekteler.”

Öğrenciler herhangi bir konuda İslâm ile ilgili övücü söz işitmek bile istemiyorlarmış…

Şaşırtıcı geldi mi? Bana gelmedi. Ben de toplumla her temasımda benzer bir tepkinin verildiğini fark ediyorum. Yakınlarım, hele daha geniş kitlelerle temasta olanlar, genç insanlarda konuya yönelik bir metal yorgunluğu yaşandığını örnekleriyle aktarıp duruyorlar.

Aynı mecliste, bilebilecek durumda biri, kamuoyu yoklamalarında ‘inanç’ sorusuna “Ateistim” cevabı verenlerin oranının yüzde 6’yı bulduğunu hatırlattı.

Reklam

Evet, Türkiye’de.

Dünyada yaşananlar.. el-Kaide’den IŞİD’e ve Bako Haram’a uzanan çizgide İslâm adına sergilenen eylemlerin vahşete varan yönleri herkesi etkiliyor. Tek bir olumlu örnekle anılmıyor İslâm; ancak onun adına işlenenler ve müslüman sıfatını taşıyan bazılarının o eylemlere sahip çıkması zihinleri iğdiş etmeye yetiyor.

Müslümanların yaşadığı coğrafyanın durumu da ortada. Birbiriyle iyi geçinen iki ülke bulmak zorlaştı. İyi geçindiği görünenlerin de ilke birliğinden çok çıkar birliği içerisinde bulunduğu belli.

Kendi ülkelerinde yaşayamaz hale gelenler.. hareketlendiklerinde.. İslâm coğrafyasının bir başka ülkesine gitmeyi mi.. yoksa bir yolunu bulup hep eleştirilen Batı ülkelerinden birine kapak atmayı mı tercih ediyor?

Almanya’nın son birkaç yıl içerisinde kabul ettiği Ortadoğulu göçmen sayısı 1 milyona yaklaşmış.

Size bu yazılarla ulaştığım fehmikoru.com sitesini biraz da bu durumun bana bakan yüzündeki bir tehlikeyi paylaşmak üzere yayına açmıştım. İlk yazım, “İslâm diye diye İslâm elden gidiyor…”, topluca dinden çıkışların dünyada arttığına dikkat çekiyordu.

Zahmet edip o yazımı –gerekirse bir kez daha– okumanızı tavsiye ederim.

Türkiye’de.. bu Ramazan..

“Ama Türkiye başka” denirdi, maalesef gönül rahatlığıyla o cümleyi de kullanamaz olduk.

Reklam

‘Kentli İslâm’ denildiğinde ilk akla gelebilecek.. bilgisi de gönlü kadar geniş bir yazar.. Prof. Mahmud Erol Kılıç.. üşenmemiş.. bu Ramazan’ın ilk gününden başlayarak toplumda yaşanan bazı olayları gazetelerden derlemiş.

Okuyalım:

Bizler TV kanallarında vaaz edip edip dururken toplumda neler olup bitiyordu biliyor musunuz? Ödemiş’te bir kadın fidye almak için kaçırdığı gül gibi bir küçük kızı kafasını parçalayarak öldürdü. Birkaç gün sonra az ileride, İzmir’de yaşlı iki karı koca sahur vakti hunharca katledildiler. Daha önceki günlerde Bolu’da iki otobüs muavini bir özürlü erkek vatandaşı kaçırdılar, tecavüz ettiler, işkence ettiler, üzerinde sigara söndürdüler, sonra da vahşice katledip cesedini ormana attılar. Şu mübarek günde vicdanınız elvermiyorsa şimdi aktaracağım o haberin devamını lütfen okumayınız. Gidiniz secdede ağlayınız… Çocuklarınıza da okutmayınız… Okuyacak olanlardan da peşinen özür dilerim. Ama gazetelerde yer aldı bir kere. O masumu vahşice katleden iki katilden birisi olaydan tam 17 gün sonra tekrar ormana giderek cesede bir kere daha tecavüz etti.  Dostlar, içinizden birisi bana bunu izah edebilir mi acaba? Öldürülüp bir kenara atılan kadınlar, çöp bidonlarından toplanan kürtaj parçaları, tecavüze uğrayan küçük çocuklar (üstelik bazıları dini kuruluşlarda), yine tecavüze uğrayan hayvanlar, pompalı tüfekle öldürülen yunuslar v.s.”

[Yazının başlığı: “Bu çocukların neden öldürüldükleri size sorulduğu zaman”, Yeni Şafak, 18 Haziran 2017]

Ne diyorsunuz bu işe?

Ben burada ağlamanıza fırsat tanımak üzere biraz duruyorum.

‘Türkiye 2017’ denilince.. sadece sokaklara taşan iftar sofraları.. televizyon ekranlarından evlere konuk olan cerbezeli halk vaizlerinin topladığı kalabalıklar.. dört bir yandan gelen hamaset dolu nutuklar.. gözlerimizin önünde canlanmasın.

Mahmud Erol Hoca’nın aktardığı türden olaylar da bu ülkede Ramazan ayında görülüyor.

İslâm konusunun hemen her alana girdiği, müslümanların her zamankinden daha fazla göz önünde bulunduğu günümüzde…

Bu tabloya eklenebilecek pek çok başka olumsuzluk da var. Birini hatırlatayım: Haksızlığa uğramışlığını farklı bir oruçla herkese duyurmak isteyen ve bu yüzden ölümle kucak kucağa gelen iki genç insanın durumu…

Ramazanın son haftasına girdik, bu haftanın sonu bayram.

Gerçek anlamda bayram yapabilmemiz için bu konular üzerinde düşünmemiz şart.

İnsanları kazanmayı öngören bir inanç sistemi, bizler yüzünden insanları kaçırıyorsa, kabahati başkalarında aramayalım.

ΩΩΩΩ

Reklam

31 YORUMLAR

  1. Dini hep devlet ekseninde değerlendiren müslümanlar yada İslamcılar, devleti ele geçirip tepeden inme medeniyet inşaa etme düşüncesinde oldular…Kulluk içinde birey olmayı başaramayan bu millet hep bir kurtarıcı bekledi, sadaka kültürü ile yaşadığı durumlara kanaat etmeyi ibadet gören zihniyeti ile hiç bir gelişmişlik gösteremedi…Sadaka ve yardım dernekleri dışında İslamcı camianın herhangi bir medeniyet tasavvurunu gördünüz mü…Emeklilik, İşşizlik maaşı, çocuk yardımı, süt parası vb bir çok sosyal uygulama Batı devletlerinden çıkma…Rüşvet, yolsuzluk, Adam kayırma, Gelir Adaletsizliği, Torpil, Baskı, Hak ihlalleri, Hukusuzluk, Hesap verilebilir olmamak gibi bir çok durum ise özellikle İslam ülkelerinde yeralıyor…Doğa için mücadele eden bir İslamcı grup hiç hatırlamıyorum…Batıyı çifte standarlı olmakla suçlayan İslamcılarında onlardan farklı olmadığını gördük…Sarıyer’de ormana yapılan Koç Üniversitesi için yayın yapanlar İslamcı medya bugün yakılan ormanlara yapılan otelleri yazmıyor, içinden otoban geçirilen ormanları yazamıyor…Dolmabahçe’deki Gökkafes Oteli için ortalığı yıkan İslamcı medya, bugün İstanbul’un ortasına hançer gibi dikilen gökdelenleri yazamıyor…Bunun gibi yüzlerce örnek yazabilirim ancak mevcut örnekler İslamcıların, Medeniyet ve Ahlak anlayışlarının da cüzdanları ile sınırlı olduğunu, menfaatlerin her türlü ilkeden üstün olduğunu gördüğümüz bu ülkede herhangi bir gelecekten bahsedemeyiz…Mevcut: ‘İtaat et, biat et, rahat et’le nereye kadar gider bu düzen bilmiyorum ama çok sürmeyeceği kesin..

  2. Sayın Fehmi Koru, yazılarınızı ortaokul yıllarımdan beri okurum şimdi de sizi takip etmeye çalışıyorum, geniş bir ufkunuz olduğunu düşünüyorum ancak yazdığınız bazı yazılar beni hayrete düşürüyor. Bu yazınız da onlardan biri. Evet Müslümanlar olarak çok eksikliklerimiz var (Kur’an-ı Kerim’in Arapçasını okuyup Allah’ın mesajını Türkçe okuyup anlamaya çalışmamamız ve toplumumuzda bunun çok yaygın olması, az çalışmamız, az okumamız, İslamı yaşamamamız gibi.) fakat siz El Kaide, Bako Haram, Deaş gibi terör örgütlerine ve vahşice fiillerine bakarak biz Müslümanları bence yargılayamazsınız. En basitinden bu örgütlerle ilgili şunu söyleyeceğim çünkü sözü israf etmemek lazım. Bu örgütlerin yaptıklarının sonuçları itibariyle neye hizmet ettiği, onların ne olduğu ve arkasında kimlerin olduğu hakkında bize fikir verir zaten.
    Bizim toplumumuzdan, aziz milletimizden verdiğiniz örneklere gelince ; içimizde yaşayan en uç noktadan bazı hasta ruhlu insanlara bakarak neden kendimi, Müslüman kardeşlerimi ve aziz Türk milletini – ki o millet yardımları ile nerdeyse bütün dünyanın dertlerine derman olmaya çalışıyor bütün hainliklere rağmen; fetö,pkk, deaş gibi çeşidi belirsiz hainle mücadele ediyoruz içeride ve dışarıda-yargılayayım.
    Neyse siz bunları ben fakirden çok daha iyi bilirsiniz ya. Sizi takip etmeye devam edeceğim, uyanış lazım ama hepimize …

  3. Benim bildiğim iki günahın tövbesi yok: Allah’a şirk koşmak ve kul hakkı yemek. Hatta Allah’a şirk koşmak durumunda bile zamanında imana gelince eski günahlardan tövbe edip af dilemek mümkünken, kul hakkına girince hiçbir tövbe şansı yok. Helallik istenecek. Başka şans yok. Yenilen hakkın helalliği istenecek.

    Şimdi etrafımıza bir bakalım, kendimizden başlayalım. Kul hakkı böyle ciddi bir günah iken, hani, zina’nın bile tövbesi var iken hatta imanlı biri olarak zina etmiş ama tövbe etmemiş olarak ölsek bile, bir müddet cehennem ardından cennet ile müjdelenmişken, kul hakkından sakınmada ne kadar titiziz?

    Müslüman olduğunu iddia eden bir işveren olarak, işinin ustası bir iş makinası operatörüne asgari ücreti hak görüp kendimiz lüks arabalarla gezerken kul hakkı yemiyor muyuz? Müslüman olduğunu iddia eden bir gıda üreticisi olarak %100 dana eti yazdığımız sucukları tavuktan yapıp sattığımızda kul hakkı yemiyor muyuz? Bir arsanın ederinin 100 milyon olduğunu bile bile, arsa sahibini 10 milyona ikna ettiğimizde kul hakkı yemiyor muyuz?

    Hadi bunlar müslümanların hakkı, cenaze namazında imam haklarını helal etmelerini söyler, hak helal edilir. Hakkı yenen müslüman değilse nasıl helallik isteyeceksin? Bunu düşündünüz mü?

    Kul hakkından kaçmayan müslüman nasıl müslümandır?

  4. Ne biçim Müslümanlık değil doğru cevap , ne biçim Müslümanlarız. Kaçımız acaba sabah namazına kalkamadım diyerek ızdırap çekiyoruz. Oysa tırnağımız acısa ortalığı velveleye veriyoruz , kaçımızın derdi çocuklarımızı ahlaklı ve sağlam bir itikatla yetiştirmek? Oysa kırık Notlar yüzünden çocuklarımız intihara meyletmekte, meselemiz hep dünya ?.nesil heba oluyor , oysa önce kaliteli birey yetiştirmek olmalıydı derdimiz , dünya elbet gelirdi arkasından , ne olacaktı yani , vali olsakda insan olamasak , sonuç ortada. ne dünya var elimizde ne ahiret.

  5. TV proğramlarına çeki düzen vermek aslında bir KHK’ya bakar. İSTENİRSE, milletimizin örf, adet ve gelenekleriyle hiç ilgisi olmayan programları kısıtlamak bu kadar mı? zor. Anlamak mümkün değil.Gerçi benimki de laf ülkenin (en başta eğitimin) düzelmesini isteyen kaç YETKİ sahibi var merak ediyorum…

  6. Fehmi bey böyle bir yazı kaleme almanız insllh Allah katında makbul bir amel olmuştur. Eminim böyle bir çıkış sizlerin dünya ve Ahiret saadetinize vesile olabilir. Birisinin veya birilerinin çıkıp Kollarını makas gibi açıp “Durun kalabalıklar. Bu yol çıkmaz sokak” demesi gerekiyor. Eli kalem tutan ve dili dönen insaf ve vicdan sahipleri kalplerin rikkate geldiği şu mbrk Ramazanı vesile bilerek biz nerde yanlış yaptık. Bu toplum niye bukadar özünden koptu? Kimliğini kaybetti, duyarsızlaştı…..vb. konuların ivedilikle “Geniş katılımlı ve objektif bir platform” da tartışılmalı ve çareler aranmalı. Ama kanaat-i acizanemce toplumun bu tefessühüne Siyasal İslam ve taassub hastalığı sebep oldu diye düşünüyorum. Keşke şu Ramazan gününde Hastanede Doğum yapan kadını Cezaevine götürmek için bekleşen Polisleri, ne ile suçlandıklarını dahi bilmeden 1 yılı aşkın zamandır Cezaevinde yatan yüzlercesi bebek ve çocukları ile 20 bin civarı kadınların dramını, hasta ve yaşlı mahkum ve mazlumlarıda yazabilseniz. Evrensel insan hakları ve hukuk normlarını hatırlatsanız. Bunları siz değerli aydınlarımız dilegetiremez-yazamazsanız asıl ağlanacak hal ve felaket bundan sonra demektir. Çünkü Zulm ile hiç bir millet abâd olmamış ve olamazda. Adalet terazisi bozulunca bir toplumda, bozulmayan birşey kalmıyor. Siz ve sizin gibi Akl-ı Selim sahiplerini bence çok tarihi bir sorumluluk bekliyor. Bu yazınız ve Ramazan ayı bunun için iyi bir milat olabilir. Allah kalbimizden merhamet duygusunu almasın. Hepimizin yardımcısı olsu. Saygılar…Hürmetler.

  7. Fikirler ile zikirler çarpışırsa ne olur ?
    yazınızı okudum, görüntüde dediğiniz gibi dolan taşan kalabalıklar, içi boş dışında mütevazi insanlar. her sene hocam orucu ne bozar muhabbetleri, yada islamın doğuşu dizileri, parasını alan vaazını veren hocalar ve vs.. böyle bir ortamda islamın toplumda ilerlemesini beklemek bile saflık olur, çünkü “…. Bir toplum kendilerindeki özellikleri değiştirinceye kadar Allah, onlarda bulunanı değiştirmez. Allah bir topluma kötülük diledi mi, artık onun için geri çevrilme diye bir şey yoktur. Onların Allah’tan başka yardımcıları da yoktur. Rad 11” evet toplum kendini düzeltmedikçe, tvde rakamları yüksek paralar alıp sonra rızık Allahtandır diyen hocalar azalmadıkça, ateş geçirmez kefen satanlara rabetler azalmadıkça, toplumda islam sadece ramazan ayında yada şeker bayramı olarak söyledikleri ramazan bayramı veya kurban bayramında hatırlanmadığında. kısacası o toplum Allahtan korkmaya başlamadıkça bu toplum düzelmez. aslında herşey gözlerimizin önünde gerçekleşiyor. 20 sene de neler değişti herkes az çok görebiliyor. bu da toplumun islamda ne derece ilerlediğini yada gerilediğini gösteriyor. yani 2 doğru kelam etmek (Emr-i bil maruf ve nehy-i anil münker) , içi boş cemaati boş, süslü camiler inşaa etmek daha hayırlıdır. durum aslında hiç iç açıcı değil, bugünlerimiz dünün yarınları, ama gelecek bu gidişle daha karamsar tablo içinde olacak,,,

  8. Syn. Koru; öncelikle müslümanların böyle içleracısı durumunu teşhis edip özeleştiri yapmanızı takdir ve tebrikle karşılıyorum. Ama yetmez… Umarım bu yazınız bir başlangıçtır devamını düşünürsünüz. Vicdan sahibi bir müslüman tecrübeli aydın olarak şu mubarek Ramazanda TR de Doğumhane kapısında doğum yapan kadını ve bebeğini Cezaevine götürmek için bekleyen Polislerden, Cezaevlerinde ki 20 bine yakın müslüman kadınlardan, yüzlerce makkum bebek ve çocuklardan, 80 lik mahkum dedelerden bahsetmezseniz…sizin durumunuz da ayrıca ağlanacaklar listesine eklenebilir. M.Akifin dedeği gibi “Müslümanlık dediğin; galiba göklerdedir” Bize N oldu? Ülkede tat tuz kalmadı. Dişsizmi bir insan? Onu kardeşleri yer…olduk. Vallahi bu olanlar karşısında Dilsiz Şeytan olup umumî bir belaya müstehak olmaktan, Ahireti büsbütün kaybetmekten kormak lazım. ?

  9. Merhabalar herkese,

    Aha vaha hiç gerek yok, hele-hele bir müsluman hic umutsusluga kapilmasin, bugun baslasak max 15 in a 20 yil fazla degil, yani demem su ki degerli prof’lar, kiymetli muslumanlar, bizler hamuru iyi yoguramamissiz, yogurduysakda, iyi mayalayamamissik. yani agac yas iken egilir. haydi hep beraber Allah icin muslumanlıgın gerektirdiği gibi yeni fatihler yetistirmeye varmısınız. amma bu işte hşc bir menfaat gozetmeden Yalnıca Alkah Rızasımı dusunerek hamurumuzu iyi yogurup, mayasını da gerektigi gibi ,mayalaysrk, bu işe anaokuldn baslayark , cocuk ilk okulu bitirdiginde tam hafız olamasada, 4×4 muslumanlıgını bilmesi gerekir. yani egitim prgramı silbastan olması gerekir. Sevgili peygamberşmizin dedigi gşbi bir musluma, atabinmeyi, kılıc kusanmayı, yuzmeyi cok iyi bilmeli. bugunun sartlarına uyarlayın lutfen.

    malesef bazı ilahiyat fakültelerinde eğitim nerdeyse insanı dinden edecek,

    sevgili müslümanlar, Hz.Allah , Hz Peygamberimize ilk emri neydi, OKU, malesef bugunun muslumanı okumamakta işbirligine gidiyor.
    vesselam

    mc

  10. Müslümanım de, çocuklara ağaç kökü yemeyi reva gör.
    Müslümanım de, insanları sudan gerekçelerle savunmasız işinden et.
    Müslümanım de, mala mülke el koy.
    Müslümanım de, işinden atmakla yetinmeyip baska işe girmesini de engelleyerek açlığa mahkum et.

    Daha sayayım mı?
    İnsanlar bunları görüyor.
    Ve bunları muslumanlarin din adina yaptığını (!) düşünerek dinden soğuyor.

  11. Nedense bir süredir hep bardağın boş tarafını görür olduk.Bu bakış bizi daha da kötümser kılıyor.Bediüzzaman’Batılı tasvir safi zihinleri idlaldir’ diyor.Mahmut Erol Kılıç Hoca’yı Üniversiteli olduğumuz günlerden tanırım.Birlikte Tunus’ta Kadiri Tekkelerine gitmişliğimiz vardır.Yazısını okuyunca yorum yazmayı düşündüm, ancak yazdığı platformda bu sitede olduğu gibi direkt yorum yazma imkanı yok.

    Hoca’nın örnekleri daha çok psikopat/şizofren ruh hastası tiplerin fiilleri.Farkında değiliz ama toplumun yaklaşık % 5’i bu tip hastalıklarla malül, ve bu konuda toplumu bilinçlendirmesi gereken kurumlarımız maalesef görevlerini ihmal ediyorlar.Bu konuda % 95’in yapabileceği ancak farkındalığı arttırıp bu hastaların tedavileri için maddi ve manevi destek sağlamak.

    Halbuki idrak ettiğimiz, rahmetin sağanak olup aktığı bu günlerde insanlara müjde verip ümide sevkedecek
    örneklere ihtiyaç var.Yeterki görmek için gayret sarfedelim.Bu millet bugünlerin çok daha kötülerini biiznillah
    atlattı.Ancak çok rahat ve müreffeh bir dönemde yaşamış olduğumuz için o günlerle mukayese edemiyoruz.
    15 Temmuz belasını atlattık.Ne büyük bir melanet olduğunu tarih yazacak.

    En sağlıklı yorum Sn Didem Kuz’dan gelmiş:’Başımıza gelenler ellerimizle kazandıklarımız’ değil mi?Kur’an
    bizi böyle ikaz etmişti.Elbirliğiyle menfi manada elimizden geleni yaptık.Cemaat asli görevi olan din eğitimini bırakıp fena fis siyaset oldu, ve siyasetçilerimizle elele Makyevelizme rahmet okuturcasına dini siyasete alet ettiler.

    Herkes ağlaşmayı bırakıp, kendi imtihanına yoğunlaşıp, en yakın çevreden başlayarak kulluk vazifelerini ifa etmeli.Cenab-ı Hak bizleri kaldıramayacağımız yükle imtihan etmesin.Amin!

  12. Fehmi bey senden Tunus lideri Burgiba yi 30 sene önce yazmıştın bu yazıyı veya lingini tekrar yayınlardan bu günlerin analizi daha iyi yapılabilir kanaatimce

  13. Çok vahim bir durumda olduğumuz kesin
    Yanlız herkese düşen görevler var
    Bunun bilincinde olup bu karamsar tablodan kurtulmamiz gerekir .

  14. Kısa kısa..
    Değerli genç ilim adamı,”tez okuma” mesainize sözümüz yoksa da,derim ki bizim buraya gönderdiğimiz gerçek hayat tezlerimize de zaman ayıracağınıza,ötelemeyeceğinize inanıyoruz.
    *Bizimkiler Yunanistandan siyasi sığınmacıların iadesi kadar iğgal edilen adalarımızın da iadesini isteyip,nota verseler ya.
    *ALLAH”A kasem ederek,”tırlarla gönderilaen silahlar Türkmenlere gitmiyor” diyen sayın Tuğrul Türkeş bu sözleriyle vatan haini sayılsın demiyoruz da,vatansever de yapılıp himaye altına alınmamalıdiyoruz.
    *Orta doğuda kıyametler koparken,İsrailin köşesine çekilip,olanları keyifle seyretmenin tek izahı vardır:İşler planlandığı gibi,İsrailin istediği doğrultu da ilerliyor.Küresel yandaş güçlerin öngördüğü hedeflere doğru emin adımlarla ilerleniyor:1-İSRAİLİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER KALDIRILIYOR.GÜVENLİĞİ GARANTİ ALTINA ALINIYOR. 3-B OP.PROJESİ GERÇEKLEŞME YÖNÜNDE GELİŞİYOR(orta doğuda sınırlar değişecek,İSLAMIN YENİDEN YORUMLANMASI BEKLENTİSİ YÖNÜNDE GELİŞME GÖZLENİYOR.

  15. Fehmi Koru
    Üzerinde çok çok düşünülmesi, sabah-akşam her kesimin üzerinde durması, uğraş verilmesi gereken konulardan birini daha seçmiş : SAHTE İSLAM – MASKARA MÜSLÜMAN
    SÜT’e (İSLAM’a) gafiller, cahiller ve hainlerce çok SU katılıyor. Hükumet, D.İ.B ve Üniversite kaynatılan suya durmadan-bıkmadan ha-bire su taşıyor. Bu hali gören masum, mazlum mü’min Müslümanlar birşeyler yapamamanın ızdırabını yaşıyor.
    Bu Ramazanda da camilerin çoğu yarıyı dolduramaz halde. Fakat, nefse ve menfaate hitap eden iftar sofraları, Ramazan dışında İÇKİLİ olan Oteller ve Moteller dolup, taşıyor. Belediyeler, kıyasıya rekabetin içinde, ramazanı kutlama şenlikleri peşinde.
    Fakat, Allah’a YARANMAK, HUŞU ( korku ve sevinçle karışık ) ibadet aşkı ile YANAN kalbleri, kendimde ve civarımızda göremez olduk. İslamın derdi ile dertlenen, selim, sakin, huzurlu bir hayat yaşamayı bahşeden bir topluluk içinde olmayı akl’eden yok gibi. Oluşturduğu veya beslediği terör teşkilatları ile Batı İslamla, Müslümanlarla oynuyor.
    Bir tarafta, sefalet ve zulüm, öbür tarafta, sefahet ve perişanlık gezinip, duruyor. İyi geçinen biribirine muavenet eden İslam Devletlerini bir yana bırak, iyi geçinen aile ve komşu bulunamaz hale geldi.Şahsi ilişkiler de çıkar esaslı hal aldı.
    Bütün bu rezaletler karşısında, din adamı geçinenler hala, af, af diyor ve duadan bahsediyor, günaha belenmiş ağızlarla. Allahtan korkmadan, Allah’ın had ve hududlarından bahsetmiyor, kimse. Hergün karşımızda durması gereken VEDA HUTBESİ (İlk İnsan Hakları Beyannamesini) iğdiş etmeden zihinlere kazıyalım, demiyor. İslamla alakası nerdeyse veya milyonda bir ihtimal olan konuları döküp, duruyor. İslam adına, TV.ye çıkmak, biraz da belki, malen semizimek için yırtınıp, duruyorlar. Hükumet ise baş örtüsü (!) peşinde.
    Cemiyeti selamete taşıyacak, Bizans Tekfurlarını imana getirip, Osmanlı’ya taşıyacak Hakiki İslam ve müessseseleri kimsenin gündeminde yok. Onları hatırlıyan yok. Ey, Reis, hala “ne diye oyunda oynaştasın, sen Fatih’in İstanbulu aldığı Yaşta (MI ? ) sın! Kılıç hoca’nın gözler önüne serdiği birkaç örneklemeğe bakınca, akıllara, ister, istemez, AK Parti de Gerçekten bir KURGU mu demeden edemiyor. “Ahirette seni kurtaracak bir (ahiretik) eserin olmadığı takdirde, bu dünyadaki esrlerine de güvenme”.
    İslamın, TOPLUMa hayatiyet kazandıracak, sulha, ıslaha ulaştıracak Emir ve yasakları arka planda tutuldukça toplum bozulmıya devam edecektir. Sürünün önünde koşanlar, sürünün yönünü değiştirecek hamlede bulunmadıkça, bozulma şiddetiyle devam edecektir. DİKKAT EDİN, MAHALLENİZDE HANGİ MESLEKLER ÇOĞALIYOR ; kADIN KUAFÖRÜ, GÜZELLİK SALONLARI,PARFÜMcÜ, LOSYONCU, cAFE, GECE KULÜBÜ, SİMİT SARAYLARI, YEMEKHANELER….
    öZENTİ NEREYE, MEMLEKETİN GİDİŞİ ORAYa

  16. Fehmi Bey maalesef durumumuz içler acısı. Bazıları külfetli iftar sofralarında herşeyi tozpembe gösterse de,tv.sözümona ‘va izleri!’şov yapsa da gerçekler böyle.Biz İslam’a ayna değil,gölge olduk.Bize bakan ,bizde müslümanlığı göremiyor. İnsanlar durup dururken ateist olmuyor. Bunun sorumlusu kim veya kimler?Sorgulamak lazım.Tabiki önce kendimızı.

  17. Ahlaki değer yargılarının çöktüğü, paranın en önemli değer yargısı olduğu, Allah korkusunun, ahlakın ve adaletin olmadığı bir toplumda çürüme doğaldır.

  18. Öncelikle İslam hiç değişmedi. Değişen insanlardaki islam algısı oldu. Bu yüzden öğrenciler islam ile ilgili övücü bir söz duymak istemiyor. Peki bu algı birdenbire mi değişti? Bunun birdenbire değişmediğini aklı başında olan herkes anlar. O zaman bu algı yavaş yavaş değişiyorken ulema bunun farkına varmadı mı? Varmadıysa ulemanın varlığından söz edilebilir mi? En önemlisi de bu algı nasıl değişti? Burda bütün suçu ulemaya atıp da ‘onlar öyleyse biz de böyle olduk’ deme kolaylığına kaçmak istemiyorum. Yazınızda islam adına sergilenenlerden bahsediyorken IŞİD, El Kaide gibi örnekleri vermişsiniz. Ben bunlara değinmek bile istemiyorum. Çünkü bunlar birer sonuç. Nedenine eğilmek gerekiyor. Elbette bunun yüzlerce sebebi vardır. Ama bence en önemlisi kendisini sözümona müslümanca yaşadığını zanneden bizleriz. Ben 24 yaşındayım. Gözlerim belki de yeni yeni açılıyor -inşallah açılıyordur. 5 yıl Ankara’da üniversite okudum ve yeni neslin yani bizlerin içi boş tabir-i caizse fos bir nesil olarak geldiğimizi rahatlıkla söyleyebilirim. Çünkü Kur’an’a baktığımda orda anlatılanların bugünkü yaşamla uzaktan yakından alakası yok. Mesela bu cuma hutbe konusu zekattı. Zekatın amacı kabaca gelir eşitsizliğinin önüne geçmek, mal mülk ile ilgili imtihanlarda vermenin zevkine vardırmak, eşit bir sosyal düzen sağlamak. Ama benden iyi biliyorsunuzdur bizim ülkemizde dahi bu yok. Hatta 2015’te en zengin %1′ in mal varlığı geriye kalan %99′ u geçmişti. Şimdi kalkıp da Körfez’deki Arap devletlerine sallamaya ne hacet. Başka bir örnek oruç. İftarı ocakbaşında, havuzbaşında ya da çeşitli davetlerde en az 5-6 çeşit yemekle yapmayı da pek anlamış değilim. Ramazan’da TV’lerde görünen hocalara hiç değinmeyeceğim çok fazla uzatmış olurum. Yusuf İslam müslüman olurken müslümanlara değil İslam’a bakarak müslüman olduğunu söylemişti. Müslümanlığı temsil eden bizler ne kadar müslümanız? Elhamdülillah demeyle cennet vizesi mi almış oluyoruz? Kur’an’ın farklı farklı yerlerde ‘iman ettim demekle cennete gireceğinizi mi zannediyorsunuz’ ikazını bilmem ne zaman duyacağız, duysak ne zaman içselleştireceğiz? Ayrıca bu konudaki en hassas yerin devlet-din ilişkisi olduğunu görmek lazım. Benim kanaatime göre devlet ile ulema arasında bir sınırın olması lazım. Gazali Nizamiye Medresesi’ndeki bütün vazifelerinden istifa etti. Kendini sadece İslam’a adadı. Sofileri sevdi çünkü onlarda islamın özünü gördü. Bürokratikleşen ulemaya da keskin eleştirilerini sürdürdü. Bugün biz Gazali’yi anıyoruz. Bir İngiliz stratejist IŞİD gibi yapılara karşı savaşın asıl fikir savaşı olduğundan bahsediyordu ki çok haklı.
    Bugün İslam kelimesini en çok kullanan kişilerin kendi çıkarları uğruna İslam ile çeliştiği bariz uygulamaları İslam adına uyguladıklarını söylemesi çoğu insanda ki özellikle gençlerde İslam’a bakış açısında negatiflikleri öne çıkarıyor. Yani İslam diye diye İslam elden gidiyor.

  19. Uzun zaman önce bir yazınıza cevaben karaladığım yorum, sanıyorum ki ironi düzeyini tutturamadığım için yayınlanmamıştı, şimdi şansımı daha doğrudan anlatımla denemek istiyorum.

    Toplumumuza dair konuşan herkesin sözleri arasında mutlaka ‘kutuplaşma’ ifadesi geçmekte; ne var ki gerçek kutuplaşmayı daha görmediğimizi söylemek abartılı olmayacak diye düşünüyorum: Çok zıt, çok katı, çok sivri köşeli bir nesil yolda, selefî yaklaşımın sınırlarında dolaşan, şaşırtıcı ölçüde mutaassıp, dindar, yakın tarihimizde mütedeyyinlere yaşatılan ciddi sıkıntılara, fenalıklara istinaden de kindar ve ‘karşıtına dönüşmüş’ -yani doğru bildiği değer uğruna kendisinden farklı olana karşı zulmü hak gören- yeni bir kuşak söz konusu. Öte yandan, kelimenin tam anlamıyla nihilizm sınırlarında yaşayan, din/, dinî/, dindar gibi kelime ve kavramlarla karşılaşınca yüzü ekşiyen, irrite olan, bunları simgeleyen kişi ve kurumlarda kabalık, nobranlık, hoşgörüsüzlük ve dayatmacılık gören bir başka kuşak da geliyor.

    Eğer meseleyi sığ biçimde ele almak istersek, imam hatip gençliği vs. gezi gençliği diye yaftalarız ama bu gerçekten çok sığ olur. Konu çok daha ciddi: Yazınızdan alıntılayacak olursam, “Ama Türkiye başka” diyenler, TC MÜSLÜMANI dediğimiz tiplemeye dair bu itirazı yaparlardı, neydi TC Müslümanı: Halkın büyük çoğunluğunu oluşturan, pratiklerine tümüyle uymasa da dine saygılı, aşırılıktan uzak, sakallıya sempati duyan, tesettürlüyü gördüğünde saygılı, siyasi ve ekonomik hayatını dine göre dizayn etmese dahi, dini yaşamaya çalışanlara imrenerek bakan kesimdi.

    Artık TC Müslümanı yok, kalmadı. Dahası, iyice uçlara çekişmiş yeni neslin iki parçası, gelecekte Allah muhafaza eşi görülmemiş bir çatışmaya girecekler, işte o zaman yaşta büyük olan bizler çok ağlayacağız ama Kitab-ı Mukaddes’te geçen cümleyi iktibas edecek olursam ‘Tanrı bizi işitmeyecek.’

    Vesselam.

    • Bu yoruma şapka çıkarılır. Tartışmalar hep sığ. Bu konuyu inceleyen, bir dokümanter film yapayım diyen, üniversitelerde araştıran yok. Varsa yoksa tv lerde aynı yavan tipleri papağan gibi kanal kanal dolaştırmak, köşe yazılarında aynı yavan malzemeyi araştırma olmadan sabah akşam yorumlamak. Memleketin herşeyi, tartışması, adamı, malzemesi, sistemi “sığ” gerçekten. Bizden bir numara olmaz.

      • Yorumuma katıldığınız için sevindim, teşekkür ederim Erdem Bey. Sığlığın sebebini özetlemişsiniz, hep aynı şeyi konuşmak, yinelemek, papağan gibi tekrarlamak. Kulak vermek yok, halbuki sosyolojinin temel olgularındandır; karşıtını dinleyen kişi çoğu zaman muhatabını kendisi kadar haklı görmekten geri duramaz. Bunu da bir yana bırakalım, sözünü ettiğiniz türden araştırma, analiz, çıkarım yapacak kişiler dahi kendilerini bağımsız değil, bir tarafın alanında konumlandırıyor ve ne yazık ki biz başımıza gelecekleri kaygıyla bekliyoruz.

  20. Ben yazının son kısmında anlatılan su-i misallere katılmıyorum. Şöyle ki tamam, çok çirkin ve kötü şeyler ancak bunlar toplumda yaşanan olağan vakalar değil, az görülen durumlar. Bu tür hadiselerle genel bir yargıya gitmek bu topluma karşı bir haksızlık olur.
    İslam konusu ise yaklaşık üç asırlık hususan son yüzyılda ki bir sonucu. Mondoros ateşkes anlaşmasından sonra dünyada hür müslüman devleti kalmamış, islamın gerçek kaynaklarından insanlar kasıtlı olarak uzaklaştırılmış, islam sadece insanları yönetime itaat, insanları kontrol etme aracı olarak kullanılmıştır. Bizim şimdi konuştuğumuz bu sorunlar yine 1900’lerin başlarında da hararetle konuşulmuş. O dönem Said Nursi bizim düşmanımız cehalet, zarûret(fakirlik), ihtilâftır(anlaşmazlıklar). Bu üç düşmana karşı san’at, marifet, ittifak silâhıyla cihad edeceğiz diyerek not düşmüş. Evet maalesef cehalet başta olmak üzere islam dünyası kavga ve fakirlik ile boğuşuyor. Kişisel olarak da bu yazının genel olarak yazarın karamsar halini yansıttığını düşünüyorum.

  21. Bu sorunun cevabı basit aslında; bunu siz yazılarınızda “belki yazı hayatınızın 40 yılında” sürekli anlattınız. Öncelikle batının zihinlerimizi ve ötesinde her alanda (ekonomik, siyasi, askeri vs.) fiili işgallerinin neticesidir. Şimdi de egolarımızın işgaliyle durumun vahameti artmış durumdadır. Sonuç İslam tertemizdir, kirlenen zihinlerimiz, bakışlarımız, vicdanlarımızdır.
    Nereden başlayalım derseniz, en doğruyu bildiğimizi zannettiğimiz kendimizden, gönüllerimizi egomuzdan kurtararak başlayalım derim. Gözü şaşı, gönlü kirli olan aynaya ne suç bulabilir ki?

  22. Metal yorgunluk fiziki,maddi bir kavramdır,mental yorgunluk ise tam tersi, manevidir.Bir harfin(n) yaptığını görüyormusunuz!..
    Metal yorgunluk,yapıları (bina) yıkılmağa kadar götürebilecek bir olumsuzluğu ifade eder.
    Mental yorgunluk ise,toplum yapısını sarsıp,gözle görülür arazlara yol açar.
    Sağlam,sağlıklı toplum yapısının demir ve çimentosu olan hurafelerden arındırılmış inanç,töre,gelenek-görenek ve aslolan ahlak,yani manevi değerlerdir.
    Metal yorgunlukla tehlike arzeden bir yapıyı(bina) yenileyip,sağlama almak kolay..Ya mental yorgunluğun risklerini ortadan kaldırmak okadar kolay mı?
    Elbetteki değil,yüzlerce yılı sari,yerleşik değerlerin yıpranıp,yozlaştırılması sonunda baş gösteren toplum yapısında ki tehlikeleri önlemek kolay olmasa gerek.
    Binanın temeli olan ADALET zedelenmiş,zarara uğramışsa ve de toplum yapısını ayakta tutan ana unsurlar olan özel ve genel normlar yıpranarak dumura uğramışsa ve bu önlenemez olumsuz trent hızlanarak sürüyorsa bu yorgunluğun sonu yatalak hastalıktır.
    DUA,yine ilk ve enbüyük ümit kapımız.

  23. insanlar sorunlar karşısında iki genel davranış sergilerler…ya bırakır kaçarlar neresi olursa olsun ya da mücadele ederler. din insan yaşamında önemli bir olgudur. buna bir saldırı olduğunda ya bırakıp kaçabiliriz uzaklaşmayı tercih edebiliriz ya da aslında dinin ne söylediğini araştırıp anlayabilir ve anlatabiliriz. herkes kendi çapında. dinden uzaklaşmak dünyaya ait yanlış bir ideoloji siyasi görüş ya da felsefeye bulaşmak gibi nispeten hafif sonuçları olan bir bela değildir bu ebedi bir saadet ya da ebedi bir bedbahtlık meselesidir. bedel gerçekten çok büyüktür. zaten dünyanın tüm servetine sahip olan, ülkeleri finanse ediyor olan ve tek millet olan şer güçlerin amacı ne petrol su gaz yatakları ne de topraktır. bu çok eski bir hikayedir ve istenen ahiretimizdir…2000 li yıllarda duymadım bilmiyorum denebilir mi beni yanılttılar şaşırttılar kandırdılar denebilir mi…başımıza gelenler ellerimizle kazandıklarımız değil mi…herkes kendi şakilesine göre hareket eder.
    bu arada mahmut erol kılınç hoca ve ekrem demirli hoca yüce bir külliyatın ülkemize kazandırılmasında çok emekleri olan değerli ilim insanlarıdır. bizler gibi ilahiyat temeli olmayanlara büyük hizmetleri vardır. Allah onlardan razı olsun…

  24. Kanimiz dondu bunlari okurken
    Ailelerin bile kopuk yasadigi toplum gostermelik yasanan din bu olaylarin tetiklenmesindeki neden belki de
    Esfelus safilin derecesinde olan kisilikler
    Dua etmek ve iyi ornek olmaktan baska yapilacak bir sey kalmiyor galiba
    Evlatlarim adina kaygiliyim boyle bir toplumda nasil yetistirecegim nasil koruyacagim diye
    Allah iman, ahlak versin .

  25. Her toplulukta her zaman kötü insan bulunur. İnsanlar ilmi, ahlaki, mesleki ve siyasi örgütler kurar ve bu örgütler kötülükle savaşırlar. Mikrop kıyamete kadar var olacak ve insanlar hasta olacaklardır, öleceklerdir de. Topluluklarda anormallikler de hep var olacaktır. Hak ile batılın savaşı kıyamete kadar devam edecektir.
    İlmi kuruluşlar, kötülükleri asgariye indiren düzenleri ortaya koyarlar. Buna fıkıh denir. Bizim üniversitelerimiz, Türkiye’yi Sermaye’ye nasıl sömürtebilirler, onu okuyor onu okutuyorlar. Dinler insanlara sağladıkları hakka imanla kötülük yapan insanları asgariye indirirler. Bunlar peygamber sevgisi ile işi çözmeye çalışıyorlar. Tarikatlara dayanılan bir siyaset ile dünya yürümez. Din çıkarcıların elinde. İnsanlar aç ve dileniyor, işsiz ne yapacaklarını bilmiyor. Bütün bunların yanında devlet suçluları hapse dolduruyor. Suçlulara cezayı yirmi yıl sonra veriyor.
    Kim suçlu? Suçlu olan yok, suçlu olan düzendir. Düzeni kim düzeltecek? İlim adamları semt kooperatifleri kuracak, orada ilmi, ahlaki, mesleki ve siyasi dayanışma ortaklıkları kurulacak ve onlardan başarılı olan semtler çıkacak. Başarılı olan semtler çoğalacak ve insanlık böylece kurtulacak. Bu çağrılar benim çağrılarım değildir. Kuran’ın çağrılarıdır. Kuran’a kulak verenler kurtulacak.
    İnsanlığı bu kötü düzenden kurtaracak yalnız Kuran’ın çağımız anlayışı ile yapılacak yorumlarıdır ve o yorumları uygulamadır.

  26. Gercekci bir yazi, tesekkur ediyorum. Sadece Reis-Hocaefendi savasi bile herseyi aciklamaya yetiyor…

  27. Sn Koru öyle büyük bir yaraya bastınızki iniltisi nerden gelir bilmem ama içimizi çoooook acıttığı kesin
    Malesef Ramazan bile Ramazanlıktan çıktı şu tv kanallarındaki Ramazan programları aramıza gireli birkaç tv hariç
    Hele bazıları yılbaşı eğlencelerini aratmayacak seviyeye geldi şarkı yarışmalarına benzer yüce kitabımızı bile o seviyeye soktular
    Belediyeler de birbiriyle yarış halinde israfta müsrüflikte ve eğlencede Ramazanın o rahmet pınarını eğlenceye dönüştürdüler ne haramlığı kaldı ne helalliği
    Tv kanalları manevi değerlerimizden çıkar. reytik elde etmek için yarışıyorlar ve bunada bazı hocalarımızda buna çanak tutuyor
    Sizin yazınızda belirtiğiniz canilikleri yapanlara sorun müslümanlığı kimseye vermez ben Güngörende oturuyorum geçenlerde evimin yakınında bir silahlı çatışma çıktı ve 1 kişi öldü 8 kişi yaralandı hemde iftara yakın bir saatte masum kendi halindeki vatandaşların üzerine ateş açıldı bunu yapanlarda inanın eminim belkide oruçluydu
    Bizler birilerinden islama ve insanlığa aykırı birşey duydukmu aynen şunu diyoruz bunlarda müslümanmı müslüman bunu yapmaz yapamaz hiç geriye dönüp iç alemimize bakmıyoruz bizlerde belki ona benzer birçok günah işliyoruz
    Bizler toplum olarak islamı üçbeş şeye sıkıştırmışız
    1 Oruç. ama orucu tutarken hertülü olumsuzluğu yapıyoruz trafikte evde camide işte ticarette islamın adap ve kurallarına uymuyoruz
    2 Kurban. neye mal olursa olsun o kurbanı keseceğim param yoksa kredi kartıyla borç bularak olurmu şu kişi kurban kesmemişmi dedirttireceğiz banyoda bile olsa keserim hayvana olmadık eziyet i bıramıyoruz bu ibadeti yapma pahasına

    3 Tesettür. Tesettür sadece başını kapamadan ibaret oldu gerisinin ne olduğu belirsiz hele şimdi tayt modunda pantolanlar badiler görenler sanki podyumda
    Olmadık kozmetik ürünlerini kullanıp suratlarını haritaya benzetiyorlar o güzelim suratlarını ve bunuda gene din adına yapıyorlar

    Sayıları uzata bilirsiniz ama bişeyi unutuyoruz islam bu deyil islam bütününü kapsar, bunun Namaz boyutu var insani boyutu var vicdani boyutu var ahlaki boyutu var sadece çü beş ameli boyutunu alıp oda şekil olarak gerisini boş vermek bir müslümana yakışmaz,

    Yazıkki ne yazık bizlere
    Dinimizi bile anlayamamış ve yaşayamamışız

    Herşeyimiz çıkar olmuş

    Allah cc hakiki müminler olmayı hepimize nasip etsin. Yaşadığı gibi inanmayı değil inandığı gibi Yaşamayı…

  28. Fehmi bey şu an burada iftar saati ve sizin yazınızı okuyunca kurudum kaldım, bütün İslam ülkeleri ve bizi düşündüm. Bu ne biçim Müslümanlık?
    Gerçi İslam coğrafiyasına bakınca herşey açık açık ortada.
    Hiç bir ülkede huzur yok herkes cehenneme odun hazırlamakla meşgul.
    Elinize sağlık, bunun gibi yazıların devami dileklerimle sağlicakla kalın.

Yoruma kapalı.