Muhalefet halkoylaması için hazır mı? “Bunlar da çok oldular” algısı hakim olursa..

28
Reklam

 

Anayasa değişikliği paketinin TBMM’de kazaya uğrayabileceğini düşünenler var; turlara geçilmesinin beklenenden daha az (338) oyla kabulü o beklenti sahiplerini yüreklendirdi.

Ben o kanaatte değilim.

Görüşümü belirlerken dayandığım tek bir basit sebep var: Gereken tedbir alınmadan, yani 330 eşiğinin aşılacağından iyice emin olmadan, paketi Meclis’e sunmazdı iktidar partisi..

Sunduğuna göre.. Meclis rauntlarını kazaya uğramadan aşacağından emin demektir..

Nitekim ilk iki maddenin kabul oyları (347, 348) bu görüşü doğruluyor..

Bir-iki maddenin kazaya uğrayacağı yolunda beklentiler var; bütün maddeler üzerinde MHP ile kesin anlaşılmışsa, ki anlaşıldığı belli, böyle bir ihtimali de varit görmüyorum.

AK Parti ile MHP ‘disiplinli’ partilerdir; itiraz edenler baştan görebileceğimiz veya göremeyeceğimiz bir yöntemle aleyhte tavırlarını dışa vururlar; vurdular da… Geriye kalanların sürüden ayrılmayacaklarını düşünebiliriz.

Değişiklik paketinin kaderini belirleme işi millete kalacak gibi…

Reklam
Kampanyada muhalefetin ve medyanın durumu

Halkoylamasına gidilecek ve sistemi tek kişiye olağanüstü yetkiler vermek üzere değiştirme girişimi için milletin onayına başvurulacak; bu projeye ciddi itirazı olanların kendilerini sürecin o aşamasına hazırlaması gerekir.

Aslında AK Parti’nin değişikliğin kabulünü getirecek biçimde bir ön hazırlığı halkın kanaatini belirlemeye dönük olarak da yaptığı, biraz yakından bakıldığında, kolaylıkla görülebiliyor.

Halkın kanaat belirlemesinde etkilendiği veya etkilenebileceği her türlü yol ve yöntem üzerinde ağır bir AK Parti hâkimiyeti var…

Bütçeden en büyük payı seçimden birinci çıktığı için alabilen AK Parti, kampanya sırasında o imkânları rahatlıkla kullanabilecektir.

Kampanya, ona çoktan hazır iktidar partisinin propaganda bombardımanı ile.. halka gidilene kadarki Meclis aşamalarını paketi kazaya uğratma ihtimalini ciddiye alarak gözlerinde büyüten CHP.. arasında geçecekse.. o yarışa AK Parti’nin hayli önde başlayacağı daha bugünden görülüyor…

Tabii bir de medyanın durumu var.

O konuda da AK Parti’nin çok önceden tedbirlerini aldığı o kadar belli ki…

Bugün en renkli görüntüye sahip bir medyası olduğuyla övünebilecek durumda Türkiye; ancak toplumu etkileme açısından o renk ve çeşitliliğinin fazla bir kıymet-i harbiyesi yok…

Reklam

Türk medyası her bakımdan tarihinin en zayıf dönemini yaşıyor.

Gazetelerin bütünü projeye itiraz etse dahi.. Televizyon kanallarında 24 saat “Anayasa değişikliğine hayır” kampanyasına destek verilse bile.. böyle bir toplu çıkışın halktan karşılık bulmasına bel bağlamak yanlış olacaktır.

Kaldı ki, itirazcıların seslerini duyurabilmelerini imkânsız kılan bir medya düzenimiz var artık…

Geçmişte, çok uzak olmayan bir geçmişte, yanlışların önlenmesinde en belirgin rollerden birini oynamıştı gazeteler ve TV kanalları; bugün medya hem o işlevi görmemeye yeminli, hem de bunu sağlamada etkili insan unsuru çoktandır medyada değil…

Başka?

Olabilir.. ama olmaz..

Meclis’ten geçmesine muhakkak gözüyle baktığım anayasa değişiklik paketinin halktan yeterli destek görmemesini sağlayabilecek başka bir unsur da göremiyorum.

Elime geçen yakın tarihli kamuoyu yoklamaları, halkın bu konuda tam ortasından ikiye bölündüğüne işaret ediyor; yüzde 50 lehte, yüzde 50 aleyhte…

Yoğun bir kampanya, yetersiz karşı çıkışlar yüzünden, yarıdan fazlasıyla halkın da sandıkta değişiklikten yana oy kullanması daha mümkün görünüyor.

Bazen görüntüler yanıltıcı da olabiliyor.

En son örneğini 7 Haziran (2015) seçiminde yaşamıştık; hani bütün kamuoyu araştırma şirketlerinin 1 Kasım (2015) seçiminde sandığa yansıyana benzer öngörülerle karşımıza çıktığı seçim…

AK Parti o seçimde beklenenin çok aşağısında bir oy alabilmişti.

Yanlışlıklarından da dersler çıkartabilen bir parti AKP; o tarihten sonra da halkın kanaatini etkilemede olumsuz rol oynadığına inanılan bazı unsurların hareketini kısıtlayıcı tedbirler alabildi.

Ve o arada oyunu altı ay bile geçmeden 10 puan artırabildi.

Muhalefette öyle bir cevvaliyet görebiliyor musunuz?

Ben görmüyorum.

Kader çatışması ve kırılma noktası

Ancak gördüğüm bir gerçek var: AK Parti’nin sistem değişikliğine verdiği olağanüstü önem ve bunu belli etmesi, konuyu, bir kader çatışması haline dönüştürdü.

Meclis’te kazaya uğrarsa aynı etki alınır mı, bilemem; ancak değişiklik paketi halka sunulur ve sandıktan yenilerek çıkılırsa.. o sonuç.. AK Parti için hiç de iyi olmaz.

Bu durumu halk da anladığı için, anayasa değişikliği paketinin oylanacağı referandum, çoktandır düz bir zeminde ilerleyen siyaset için kırılma noktası teşkil edebilir…

2071 yılı için hazırlıklar içerisinde bulunan bir siyasi hareketin hevesini zedeleyebilecek bir kırılma noktası…

Halkın bunu algılayarak oy kullanması.. işte projenin önünü kesebilecek tek ihtimal budur.

“Bunlar da fazla oldular” algısı…

İhtimali hatırlatmakla yetiniyorum.

ΩΩΩΩ

NOT (Milliyet’ten Serpil Çevikcan’a yaptığı açıklamayı görünce, saat 11.50’de, ekledim):

CHP’nin önceki genel başkanı Deniz Baykal kürsüden yaptığı, sonrasında gazetecilerle paylaştığı görüşlerini keşke randevu alsa ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a yüz yüze aktarsa…

Kritik dönemlerde hep yaptığı gibi…

Reklam

28 YORUMLAR

  1. 1991 seçimlerinde baraj sorunu yaşayan siyasi görüşler, meclise girememe endişesi taşıyorlardı.
    Bugün yani çeyrek asır sonra aynı endişe sahipleri T.C. Anayasası değişikliği tekliflerini oyluyorlar.
    Kendi içerisinden yürütme (Hükümet) çıkartmak zorunda olmayan meclis artık yasama işini sağlıklı bir şekilde yapabilir diyorum.

  2. Artık şurası kesin ki bu Anayasa değişikliği meclisten geçecek.
    Geçecek geçmesine de halkoyundan geçecek mi? İşte bütün mesele bu!
    Yalnız benim hala anlayamadığım bir şey var.
    Bu haliyle değişiklik yürürlüğe girerse ortada MHP diye bir parti kalmayacak.
    Böyle olduğunu bile bile Bahçeli partisini neden feda ediyor?
    Ve MHP den yükselen muhalefet sesi neden bu kadar kısık?
    MHP milletvekilleri galiba durumun ya farkında değiller ya da milletvekili sayısını 550 den 600 çıkaran teklif ile Bahçeliye 50 milletvekillik bir kontenjan tanındı AKP tarafından.
    Yani Bahçeli dükkanı kapatıp kapağı AKP ye atacak.
    Büyük ihtimalle öyle. Ya da benim benim tahminim böyle diyelim.
    Bahçeli benden sonrası tufan diyor.
    Ama bakalım millet ne diyecek.

  3. Bugüne kadar hep ak parti ye oy verdim. Aslına bakarsanız son seçimde ( 7 haziran) başka partilere oy vermeyi düşündüm ama kimseye kendimi yakın hissetmediğim için boş oy attım. 1 kasım da hükümet kurulsun diye son bir hafta kala karar verip ak partiye oy verdim. Bence yanılıyorsunuz Fehmi Bey ben hayır oyu vericem. Sandıktan da hayırın çıkacağını düşünüyorum …

  4. Millete sövdükten sonra da,ihale alma şansı süren müteahhit kadar olmasa da,Bazı milletvekillerinin Mecliste yapılan oylamadaki eylem ve söylemleri ziyadesiyle can sıkıcıydı. “Alemi kör, herkesi sersem sayma “saygısızlığının müşahhas örneği olan davranışlardan ötürü, biz asıllar, vekilleri protesto ederek, özür dilemeye davet ediyoruz(benim gibi düşünenler adına..)
    Elim işte, gözüm, sözüm meclisten içeri şu anda.. Abartı olmazsa, kürsünün önü ana, baba günü, yumruklarını konuşturanlar da varmış.. Oturuma ara verildiyse de, Meclis kaynıyor.
    Bunlar iyi alametler değil, kimilerince tatile çıkarılan akıl ve vicdan ikilisinin, acilen geri çağrılması gerekiyor.
    Bu denli sakat değil de, kabul edilebilir değişiklikler dahi olsa, mutabakatın çok uzağında kavganın ortasına itiyorsa, “inadım inat, adım kel murat” dercesine davranılmaz.
    kararan ufukları dahada karartan bu olumsuz hava bencileyin sade vatandaşları derin kaygılara sevkediyor.
    18 yaşındaki milltvekilleri de meclise girerse, seyreyleyin gümbürtüyü..
    Ben nerde, ağam nerde? diyesi geliyor insanın.. Beyler, siz Dünyada-dışınızdakiler uzayda mı yaşıyor?
    Toplum geriliyor, gaz sıkışması giderek artıyor, sakıncaları ayan, beyan olan netameli bir değişikliği değiştirmeği kör bir inat ve israrla gerçekleştirmeğe savaşanlar ülkeye de, millete de nerelere kadar uzanacağı tahmin dahi edilemeyecek kötülük anıtı inşa ettiklerini biran önce farketmek zorundadır.

    • MECLİS milletin ise, vatandaş olarak, Millet Meclisinin mehabetine gölge düşürülmesini kınıyor, “YETER!..SÖZ MİLLETİN” diyoruz.

  5. Beni endiselendiren konu olaganustu hal uygulamalari. Muhalefete yeteri kadar peopaganda yapma imkani verilmeyecek. Dun Ankara’da alinan karar gibi, hersey yasaklanirsa kimse miting, gosteri yapamayacak. Medyada akp emrinde oldugundan dolayi muhalefet kendi anlatamayacak.

    Ayrica dun Kilicdaroglu konusmasinda dedigi gibi – butun darbelerden sonra darbe yapanalar kendini korumak icin yeni anayasa yapmislardir- simdide aynisi yapiliyor.

  6. sn.fehmi koru beyin son makalesi ile ilgili değil ama beyaz bereket (her ne kadar birileri beyaz felaket falan dese de kar Rabbimizin bereketidir)nedeniyle evden çıkamadığım 4 gün içinde Mançuryalı aday ve jason bourne serilerini izledim. arşivimde hem dvd hem de blu-ray versiyonları olan filmleri sn.korunun tavsiyesi üzerine 2.kez izlemiş oldum. o arada arşivimdeki bayağıdır izlenmeyi bekleyen başka bir film gözüme çarptı yönetmenliğini ron howard’ın yaptığı frost&nixon filmi. onu da izledim. sn.koru’nun izlemediğini düşünemiyorum. gözünden kaçtıysa boş bir zamanında bu politik film izlenmeye değer.

  7. Benim gözlemlerim. İş halka kalırsa AKP bunu ne pahasına olursa olsun,”kazanır.”
    Bunu nasıl kazanacağını yazmama gerek yok gerçi yazsam da editörden başkası okumaz (sansür) Genede bir örnek vereyim, barış sürecinden savaş sürecine gelme noktası.”HA” birde Dünyanin gözü bizim topraklarda oluşu bizi istememesi propagandası.AKP nin oy kayıp ettiği seçimlerden sonra memlekete ne olduku bu hale geldi? Ölen ölür kalan sağlar bizimdir şarki sözleri dahı değişti ölen ölür kalan sağlar bizim zındanlarındir, oldu. Peki memleketin bu duruma düşürlmesinin suçlusu kimler? Başta AKPden tsviye edilip pasifleştirilenler, CHP, ve MHP’enin meclisdeki bir kısımı. AKPdek pasive edilenler.Sizler Köşeye çekilip sus pus olmak yerine yol arkadaşlarınızın yalnışlarını millete anlatınkı bu vebalden kurtara bilesiniz hadi milleti düşünmiyorsaniz kendi torunlarınızın geleceğinidemi düşünmiyorsunuz? CHPlilerer siz de artık değişin yoksada siyasetten çekilinki ihdidar talibi bir muhalafet partisi gelsinki ihdidar partisine oy vermiyenlerin haklarini arasin.MHP ye diyecek bir sözüm yok Meral Akşener şimdiki MHP yönetim kadrosunu Açiklamışti,”akpleşti,” Diye.
    Benimde bir sözum olacak.Kimsenin gözü bizim topraklarımızda yok, millet olarak bu palavlara inanmak yerine sorgulamayi bilelimki politikacilara bizim amirimiz değil oylarimiz ile oraya gonderdiğimiz vede vergilerimizlede maaşlarini ödediğimiz hizmetkarlarımız. Onlara bizim hizmetlilerimiz olduklarını sık sık hatırlatalım’ki vazifelerini bilsinler. Biz onların, “AĞASİ” iz… Onlar bizim değil. Sağlıcakla kalın.

  8. Her yanlışlarının doğru, her doğrularının yanlış çıktığı iktidar partisi ve başkanlarının “ismet” sıfatlı oldukları, fakat bunun toplumumuzca anlaşılamaması anayasa değişikliğinin haklılığı gerekçesi olmuştur.

  9. Fehmi bey merhaba,

    Çevremde gördüğüm Akpartinin Fanatikleri (Destekçileri diyemiyorum çünkü o zaman kendimde dahil olacağım) referanum için 1+1=2 hesabı ile referandumdan emin görünüyorlar ve Akparti+MHP beklentisi ile 60-65 oranlarının aşağısını kabul etmiyorlar.

    7 Haziran seçimi ile 1 Kasım seçimini karşılaştırdığımızda referandum hakkında fikir edinebiliriz. 7 Haziranda Tayyip ERDOĞAN sahadya indi ve en büyük (hatta tek) vaat başkanlık sistemi idi hatta DAVUTOĞLU’da Başkanlık propagandasına tam olarak destek verdi fakat sonuç ortada.

    7 Haziran seçimlerinde Akparti tüm gücü ile propaganda yaparken muhallefet başkanlık konusunda bir söylem üstlenmedi,CHPnin vaat esaslı propagandası güzel görünsede kimse CHP iktidarına ianamadığı için sonuca etkisi olmadı. Yani Akparti başkanlık propagandası ile girdiği seçimi kaybetti.

    1 Kasım seçimlerinde ERDOĞAN sahnede yoktu, başkanlık konusu nerede ise hiç açılmadı, Akparti ekonomik vaatler ile girdiği bu seçimde muhteşem bir başarı yakaladı. Akparti seçmeni başkanlık konusunda birleşmiyor bu iki seçimden ben bunu okudum.

    Şu anda durum 7 Haziran öncesine çok benziyor, bir yazınızda bahsettiğiniz gibi Akpartide etkili olanlar uzağa bakıyorum diye gözünün önünü göremiyor. milletin gündemi ekonomi, siyasetin gündemi başkanlık. Ben Akpartinin referanduma hazırlıklı olduğu fikrinde sizden ayrılıyorum şu anda Akpartide etkili olanlar 7 haziran seçiminde propagandayı yönlendirenler bence sonuçta benzer olacak gibi.

    • Kanımca;
      1 Kasım seçim zaferi, AK Parti’nin ekonomik vaatlerinin sonucu olmasından ziyade halkın, ”güvenlik, iç güvenlik, bölünme, Güneydoğu sorunu” gibi kaygılarla Milliyetçi söyleme tepkisinin tezahürüdür.

      Şu an ise, Millet’in gündemi ekonomi olmakla beraber, ”ulusal güvenlik” öncelikli olup Suriye örneğinde aynı akıbeti yaşama fobisi ile iç savaş endişelidir. Saygıyla..

      • Akparti 1 Kasıma giderken; Asgari ücret, taşerona kadro, yatırım teşvikleri ile ilgili vaatler kısaca tüm kesimlere ekonomik vaatlerde bulundu, milliyetçi söylemleri ben farketmemiş olabilirim ama Akpartideki artış MHP deki düşüşten çok daha büyük oldu.

        Şu an vatandaşın gündemi gündem Ekonomi iken siyasetin gündemi “sistem” bu ayrışma tehlikeli bence.

        Suriye örneği ile aynı akibeti yaşama korkusu gözönünde olmakla beraber milletin ana gğündemi değil bence, bu korkunun yaygınlaşmamasında hükümet başarılı sayılabilirde.

    • Ahmet bey 1 kasımda millet ülke koalisyonlara gitmesin diye akpartiye yüklendi yoksa baskanlikdan vazgecdigoni düşündüğünden değil.iyi algılamak lazım milletin yarıya yakını bankalara ev arac kredisi borcu var ve kriz ortamı (koalisyon) istemiyorlar.

      • Fettah bey haklısınız,
        Millet (in nerede ise %550si) başkanlıktan vazgeçtiği için değil ekonomik endişeler ile koalisyondan korktuğu için Akpartiye yüklendi, Akparti 1. seçimdeki hatasını doğru okludu ve 1 Kasım seçimlerine ekonomik vaatler ile gitti ben de buna dikkat çekmiştim.

        Başkanlık sistemi 1. seçimin konusu idi ve Akparti çevreden aldığı oyları kaybettiği gibi kendi seçmeninden de oy kaybı yaşadı, yani Başkanlık sistemine (içeriğini bilmese bile) Akparti tabanının büyük kısmı destek versede yeterli birleşme sağlanamıyor, benim bu iki seçimden okumam budur.

    • Tespitleriniz doğru. 7 Haziran’da CB Erdoğan sahadaydı ve sonuç %40 oldu. 1 Kasım’da ise CB Erdoğan sahada yoktu, Davutoğlu öndeydi ve sonuç %50 oldu. Bu arada Davutoğlu gitti. Yine 7 Haziran gibi bir durum var. Esas şimdi bir de ekonomik problemler ortaya çıkmaya başladı, enflasyon yükseliyor, zamlar yapılıyor. Güvenlik ayrı bir problem. Anayasa değişikliğinin geçmesi bu şartlarda zor görünüyor. Ancak öbür taraftan son KHK ile yurt dışı seçmene yol açılması (ne alaka, neden KHK) da bir taraftan iktidarın her yolu zorlayacağını gösteriyor.

      • Erdem bey merhaba

        Dikkat çektiğiniz gibi mevcut ekonomik problemler ve Akparti iktidarında görmeye alışkın olmadığımız belirsizlik ortamı bu referandumda hükümetin işini daha da zorlaştıracaktır.

        Ekonomideki bozulmayı anayasa değişikliğine operasyon yapılıyor olarak lanse eden (belkide algılayan) iktidar milletvekilleri, bakanlar yanlış tespite sebep oluyor. ve bunlar şu anda politikada oldukça etkililer, referandum sürecindede etkili olacak gibiler.

        Fehmi KORU’nun Akparti referanduma hazırlıklı tespitine bunun için katılmıyorum, evet en güçlü imkanlar Akpartide ancak mevcut durumu yanlış okuyunca bu duruma göre planlanan propaganda da ters tepecektir.

  10. Evet fazla oldular. Güç bozuyor, mutlak güç mutlaka bozuyor.
    Ak parti tabanı dur demeli bu gidişe.
    Ak partiye son 15 yıldır sürekli oy vermiş biri olarak, anayasa değişikliklerine şimdiden HAYIR diyorum. Demokrasiyi korumak zorundayız, demokrasi hepimize bu ülkenin tüm vatandaşlarına lazım. Çocuklarımız ve onların çocukları için, bu ülke için, kuvvetler ayrılığı için, HAYIR diyoruz.

  11. Kırıntı.. Koru’nun ki, umut kırıntısı.. Umut kalmadı, halkın referandumda alacağı tavırdan başka. Olsun küçük parçalar (kırıntılar) bütünü tamamlar ya. Toplumum fifti fifti ayrıştığı bir atmosferde %1′ lik bir oran bile resmi tamamlayacak ve tablonun rengi belli olacak.. Tabi ki, kedi-trafo misali olaylara bağlı olarak..

    Referandum sonucu ne olur bilinmez ama yarı yarıya yakın bir oran gerçekleşeceğini 1 Kasım seçim sonuçlarına bakarak tahmin edebiliriz. Resmileşecek bir sistem değişikliği, geriye kalan reddiyecileri nasıl etkileyecek veya yeni sistem karşısında olanlara neler vaad! edecek. Toplumun bütünü Cumhurbaşkanlık sistemine uyumu nasıl karşılayacak. Aslında fiili bir Cumhurbaşkanlık durumu şu an bile söz konusu. Bunun farkında herkes. Buna rağmen referandum sonucunu büyük oranda etkileyecek oy geçişleri beklenmemeli. Sonuç hangisi olursa dahi toplumdaki ayrışmayı bertaraf etmek hayli zaman alacak veya uygulamalara bağlı olarak ayrışma derinleşecek. Bu oldukça kötü bir durum.

    Bu oldukça kötü bir durum, çünkü; ”değişiklik paketi halka sunulur ve AK Parti yenilerek çıkarsa..” Halkı arkasına katacak siyasi figür(ler)den yoksun olduğu için siyaset, toplumsal bir travma yaşayacağız. Mevcut parti liderleri bunu zaten sırtlayamaz. Vakt-i zamanında sorumluluğu üstlenmeyenlerin vebali büyük olacak.

    CHP, halkın beklentilerini karşılayacak politika ve söylem üretemediği ve bugüne kadar etkili muhalefet yapamadığı için, referandum çalışmaları halkta çok karşılık bulamayacak ve inandırıcı olamayacaktır. Yaptığına bakın, görüşmeler öncesi ”tasarıyı geri çekerseniz…” diye, Sn. Başbakandan ricada bulunuyor. Muhalefetini sevsinler.

    HDP, Türkiye patisi olma yolunda ayaklarına değil kafasına sıktı. PKK nın ideolojisinden sıyrılabilseydi renkli Kürt siyasi hareketlerini görüyor olacaktık. Var mı yok mu beli değil. Referandumu etkileyebilecek bir ağırlığı yok artık.

    Yargının ”bağımsızlığı” ilkesine, dün ki görüşmelerde ”yargının tarafsızlığı” ilkesi de eklendi ve kabul edildi. AYM ve HSYK üyelerinin yarısını Cumhurbaşkanı, diğer yarısını Genel Başkanının Cumhurbaşkanı olduğu iktidar partisinin atayacağı yüksek yargının yürütmeye karşı tarafsızlığını (denge işlevini) bir düşünün…

    Referandum… Top, halkta olacak. Bakalım golü hangi kaleye atacak. Kendi kalesine atmasın da!..

  12. Asıl çekincem Başkanlığın geçmesi değil ilk başkan’ın kim olacağıdır. eğer Sayın Erdoğan başkan olabilcekse yine kabul edilebilir bir seneryo, ya bu değişiklikler geçtikten sonra sağlığı kötüye gider başına birşey gelirse o zaman bu kadar yetkiyi kim kullanacak bir Kemal Derviş vakası olmayacağına AKP’liler emin mi. Ya da Kemal Derviş tarzı hareket dışından Teknokrat gömlekli biri geldiğinde sistem içinde onu durdurabilecek bir subab olacak mı? Milletvekillerinin zaten milletinvekilliği ile alakası yoktu artık TBMM’nin de Meclislik ile alakası kalmayacak. Başkan Meclisi fesedebiliyor ve Yargıya karşı sorumsuz çünkü tüm yargıyı ona bağlıyorsunuz. RTE’nin başkan olamadığı senaryoda tekrar soruyorum acil durum frenini nasıl sağlayacaksınız???

  13. Gazetelerin bütünü projeye itiraz etse dahi.. Televizyon kanallarında 24 saat “Anayasa değişikliğine hayır” kampanyasına destek verilse bile.. böyle bir toplu çıkışın halktan karşılık bulmasına bel bağlamak yanlış olacaktır.
    Kaldı ki, itirazcıların seslerini duyurabilmelerini imkânsız kılan bir medya düzenimiz var artık…

    buradan ne anlamamız gerektiğini bilemedim. itiraz edecek medya yok ama hepsi etse bile halk üzerinde etkili olmayabilir deniyorsa bunu halk herşeye rağmen iktidarın arkasında duracaktır şeklinde anlayabilir miyiz. doğru olduğunu da sanmıyorum. türk halkı sağduyunun yanında duracaktır. kimin nasıl anlattığı çok önemli bence..
    yeni sisteme karşı söylenenin aksine sanıldığından çok daha güçlü bir temsil var. savunulamadığı sanılmasın.
    yurt içinde ve dışında cumhurbaşkanının diktatör diye pazarlanmasını nereye oturtalım, bu hayır cephesinin bir parçası değil mi…ilkel kabileler duydu. Avrupa da Amerika da cumhurbaşkanını hedef almayan politikacı kaldı mı bu hayır için destek değil mi…yeni sistem içerde dışarda en ağır şekilde eleştirilmiyor mu…evet diyenler vatan haini bile ilan edilmedi mi. bunu duymayan kalmış mıdır…hdp ve chp nin yalnız olduğunu kim söyleyebilir. arkasında olmayan maddi manevi destek vermeyen mi var…
    meclisten geçerse hepimizin seçtiği meclisin kararına saygı duymak gerekir. referandum da ise herkesin derdini anlatacak mecrası yeterince var şartların eşit olmadığı iddiası gülünç olur doğrusu…hayır diyenlerin neden hayır dediğini bilmeyen duymayan kalmışmıdır tek adam sistemi geliyor diktatörlüğe geçiyoruz rejimimiz değişiyor tanımlamasının ulaşmadığı bir kişi varmıdır…içerde dışarıda medyada ve siyasette desteklenmediklerini kim iddia edebilir.. anladıklarını aktarıyorlar işte…
    üstelik terör olayları, dış operasyonlar ve ekonomik göstergelerin iktidara yardımcı olduğunu söyleyebilir miyiz… muhalefet bunlardan da azami faydalanmıyor mu..
    herkes anladığını aktaracak halk da karar verecek. bakalım kim anladığını doğru aktarabilecek… sonuç evet de olabilir hayır da olabilir. bu arada hayır çıkarsa bir kırılma yaşanacağını sanmam. onlar chp söylemine sahip değil ki oylamadan % 98 evet çıksa bile tanımayacağım desin…

  14. Kritik maddelere henüz sıra gelmediyse de, sonuçta ben de sayın Koru gibi düşünüyorum(üzülerek). Şimdilik akıl almaz, fakat kaçınılmaz görünen konuda,uzmanları düşündükçe tablo ağırlaşıyor.
    Bırakalım, evrensel hukukun olmazsa olmaz yirmi altı temel kuralına uyumu, Türkiye mevzuatı ve gerçekleri bağlamında da durum uyku kaçırıcı..
    Daha da ağırlaşan ekonomik olumsuzluklardan handiyse nefesi kesilecek durumda olan açlık ve yoksulluk sınırı dışındakiler yanısıra, dar gelirli kitle de buna yakın durumda..
    Bir emekli olarak, bunu rahatça(rahatsızlıkla) söylüyorum.
    “Derdim bin biri di, binbeşyüz oldu” türküsünü yürek yangınıyla söylemek zamanı.. Hele de terör ve savaş sarmalında yitip, giden “gök ekin”yiğitleri ve geride kalan iki türlü “yaralıları” düşününce..
    İşte bu ahval ve şerait içinde, varsa-yoksa tek adam hastası olmak akla ziyandır.

  15. Beş gün içinde altın, dolar ve Euro yıllık olarak Yüzde 50 sıçradı. Bir ülkede %5 den aza enflasyon zararlıdır. %10 enflasyon zararsızdır. %100 enflasyonla devlet yıkılmaz. %100 ulaşırsa o devlet artık yaşamaz. Daha %50’lerdeyiz. Yıkılmayız bu enflasyonlarla. Meclis boş şeylerle vaktini geçirebilir. Zararı olmasa bile yararı olmayan işlerle uğraşa bilir. Türkiye’de gözü olanlar da bu fırsattan yararlanabilir. Sabredelim bakalım. Çok geçmeden arkasında hangi oyun oynadığını öğreniriz elbet.

    Anayasa Sermayenin anayasasıdır. Bilinen metotlarla meclislerden geçirilmektedir. İki partiyi kızıştırır sorun yasa üzerinde değil de iki cephe arsındaki çekişmeye yönelir. Milletvekilleri ve halkoyu yasaya değil cepheye verir. Sermaye istediği yasayı çıkartır.
    CHP Bu saldırıları ile sadece iktidarın notunu artırmaktadır. Dün Erdoğan sen bittin sen yoksun, sen oraya çıksan da indiririm diyen Bahçelinin bugünkü durumudur. Bunun tahlilini yapmamız gerekir.
    a) Bahçeli Erdoğan oyun oynamaktadır bu yolla indirecektir.
    b) Ordu bir şeyi önleyemezse, kendisi devreye girer, operasyonu ele alır ve kendisi ettiği gibi neticelendirir. Bahçeli ordunun talimatına uymaktadır.
    c) Ekmelettin’de olduğu gibi sermayenin talimatı ile hareket etmektedir. Sermayeye alet olmaktadır.
    d) Ak parti HDP aleyhinde büyük taviz vermiştir onun için birliktedirler. Ak Parti ve hareket Parti birlikte hareket edecek, CHP, HDP’le birleşecek. Böylece ülke ikiye bölünecek.
    Bunlardan hangisinin olduğu teklif yasalaştıktan sonra Bahçeli’nin tavrı ile anlayacağız. ABD’de başkanlık sistemi sermayenin yönetime hâkim olmasını sağlamaktadır. Türkiye’de başkanlık sistemi ya ordunun yönetime hâkim olmasını sağlar veya devleti yıkar. Derin güç tarafından desteklenemeyen bir başkanlık sistemi, Eyaletsiz başkanlık sistemi yargı üstünlüğünün sağlanamadığı başkanlık sistemi varlığını sürdüremez.
    Başkanlık sistemi yerine
    Bazı kurumlar Hükümetten alınıp başkana bağlanmalıdır
    1- Merkez Bankası Cumhurbaşkanına bağlanmalıdır
    2- YÖK kaldırılmalı üniversiteler bağımsız hale gelmeli doğrudan cumhurbaşkanına bağlanmalıdırlar.
    3- Genel Kurmay başkanlığı doğrudan Cumhurbaşkanına bağlanmalıdır.
    4- Merkez bankası Dorudan Cumhurbaşkanlığına bağlanmalıdır.
    5- Meclis Başkanlığı ile Cumhurbaşkanlığı birleştirilebilir. Meclis başkanlarını cumhurbaşkanları atayabilir.
    Diğer konularda Başbakanlık ve hükümet varlığını sürdürür. Yargı ise hakemlerden oluşur ve Cumhurbaşkanın da üstünde olur.

  16. Uzun uzun tahlil yapmadan, kanaatimi kestirmeden söyleyim:

    Ak Parti ile MHP’nin işbirliği yaptığı bir konuda, CHP-HDP ittifakının kazanma şansı hiç yok. Boşuna heveslenmesinler. CHP-HDP ittifakının destekçilerinin sevinme ihtimali de görünmüyor. Sevinmeleri konusunda onlara yardımcı olamayacağız malesef.

    Not:
    “Zımmî” kelimesi ile “zımnî” kelimesi bazı yorumlarda karıştırılıyor.

    Cizye ödeyen gayr-i müslim tebaaya zımmî denir.

    Bir şeyi üstü kapalı olarak söylemeye zımnî denir.

  17. VAY ANASINI SAYIN SEYİRCİLER!

    İlk önce Orhan Pamuk’un kar romanında, gazetelerin siyaset üzerinde ne kadar etkili olduğuna işaret eden fantastik kurgu ile uyanır gibi olduk. Aşağı yukarı şöyle diyordu yazarın karakteri “Bu memlekette bizim yazmadığımız hiçbir şey olmaz, hatta çoğu şey sırf biz yazdığımız için olur” Roman işte deyip geçtik. Günümüzde gazetelerin yerini televizyon dizileri ve sinema aldı anlaşılan. Malum çetenin eylemine benzeyen sahnelerin daha önce bu cemaatin televizyonlarında dizi olarak gösterildiğini şaşkınlıkla izledik. En son da sayın yazar (Fehmi Koru) seyrettiği bir filimden yola çıkarak malum olaylara kendince farklı bir bakış açısı getirdi.

    Aslında ben böyle fantastik kurgulara pek inanmam, primde vermem. Fakat tam da bu günlerde (Cumhurbaşkanlığı sisteminin mecliste oylandığı günler) bir dostumun tavsiyesi ile Narcos isimli dizinin 2. sezonunun 2. bölümünde 10 dakikalık bölümü seyrettiğimde kurdum yukarıdaki cümleyi. Vay ki ne vay.

    Dizi uyuşturucu mafyası lideri Escobar’ın hayatını anlatıyor. Özetle; Escobar hükumetle anlaşmak için bir bağlantı kuruyor. Devlet başkanı Cesar Gaviria bu anlaşmayı hemde tv de halkın önünde bir savaş ilanı ile reddediyor. Buraya kadar iş tamam fakat tam bu noktada Başsavcı devreye giriyor, gençliğin deyimi ile beynimi yakan cümleler aşağıda.
    -Başkan anlaşma yapmayacağını açıkça ortaya koydu, AMA BAŞKANIN NE İSTEDİĞİ KOLOMBİYA BAŞSAVCISINI UMURUNDA BİLE DEĞİLDİ.
    – Amerikanın aksine Kolombiya’da başsavcıyı başkan atamaz, yargıtay başsavcıyı bizzat kendisi seçer.
    – Ve başsavcı karşısında Gaviria’nın hiç bir etkisi yoktur.
    Dizide geçen cümleler bunlar, bu sahneden sonra başsavcı Escobarın temsilcisi ile görüşmeler yapıyor. Teklifine Escobar bile inanamıyor. Başsavcı “Uyuşturucunun yasal hale getirilmesini bile düşünüyormuş”
    Hala beyniniz yanmadı mı? ama en azından hayli ısınmıştır. Zaten yakıcı olaylar daha sonra. Başsavcı, kendisini bu işlerden uzak durmaya çağıran başkan yardımcısını – daha önce Escobar’ın daha gerçek bir hapishaneye naklinde-canını da tehlikeye atarak- rol oynadığı için yargılamakla tehdit ediyor. Bağlantıyı kurdunuz!(Fidan olayını bir daha hatırlayın) Hatta şöyle diyor başsavcı “Ben Gaviria (Başkan) için çalışmıyorum, Kolombiya için çalışıyorum.

    Kuvvetler ayrılığı, yüksek hakimlerin atanması, güçlü yürütme, tek adam suçlamaları ile oluşan sistem tartışmalarında düşüncelerimde ne kadar haklı olduğumu gördüm. Kamu felsefesinde milli iradenin bölünemeyeceğini öğrendik. Yürütme veya geçerse anayasa değişikliğinden sonra Cumhurbaşkanı halktan altığı yetki ile devleti yönetecek. Süresi bitince veya halk istemeyince gidecek. Bunun kuralları belli. Fakat 65 yaşına kadar hiç kimsenin yerinden edemeyeceği, halkın seçmediği, halka hesap verme zorunluluğu olmayan yüksek yargı yanlışa saparsa ne olacak. Daha kötüsü askeriye ne olacak. Burada milli irade ve kuvvetler ayrılığı prensiplerinin aslında nasıl anlaşılması gerektiğini etraflıca yazmak isterdim ama…

    • çok fazla film izlemişiniz. iddanızın aksine fantastik kurgu yeteneğiniz de epey gelişmiş. bravo.

    • bu ülkede 1,5 senede 1.500’ü aşkın insan ölmüş. dolar 4 lira sınırına dayanmış. ekonomi mahvolmuş. ülkemiin kalıp kalmıyacağı bile şüpheli. şu an çocuklarımız bile dolarla borçlandırılmış, işsizlik had safhada. insanlar faturalarını ödüyemiyor, sokakta yürüyemiyoruz, çocuklara tecavüzün bile üstü örtülecek kadar ahlaksız bir toplum olmuşuz, kültürel olarak geriyiz, pisada son sıralardayız, var olan ekonomik göstergeler bile yalana, doların muazzam artmasına rağmen ihracatımız geriliyor, ülke borç batağına saplanmış, ülkedeki topluluklar birbirinin boğazına sarılır duruma gelmiş, birbirine düşman edilmiş, bütün komşularımızla kavga etmişiz, israilin ablukasını dünyada resmi olarak tanıyan tek ülke durumuna gelmişiz bütün bunları filmdeki kolombiya savcısı mı yaptı? senin bir seferde 39 insanın ölüyor, bir tane istifa edenin yok. bırak halka hesap vermeyi. ne hesabı sayıklıyorsun. filmi bırak da biraz türkiyeyi izle.

  18. Sistem öyle kurgulanmalıki; zamanla kim gelirse gelsin düzen bozulmamalı. Kişi yada kişilere bağlı sistem, kişilerin sorumluluk aldığı zaman dilimiyle sınırlıdır. Bizlerden sonraki nesillere kalıcı eserler bırakmalıyız. Meseleleri aklın ve bilimin ışığında ele alıp karşılıklı mutabakatla çözmeliyiz. Geçmişimizde bizlere dayatılan ve dikta edilenin bir benzerini yapmamalıyız. “Emrolunduğunuz gibi dosdoğru olunuz.” düsturunca hareket etmeliyiz ki; yaratılış amacına matuf olalım. Rabbim hesabını veremeyeceğimiz eylemlerimizden bizleri beri eylesin.

Yoruma kapalı.