Necip Fazıl’ı, vefat etmeseydi, içeri atacaklardı; bunları unuttunuz mu?

45
Reklam

 

[Bu yazıyı, “Mısırı kuruttun mi…” diye başlayan, en güzelini rahmetli Kâmil Sönmez’den dinlediğimiz Karadeniz türküsünün “Nenen çarık giyerdi / Bunlari unuttun mi?” nakaratı eşliğinde okumanızı isterim.]

Cumhuriyet gazetesinin tepesinde bugün “Arkadaşlarımız 14 gündür tutuklu” yazıyor…

Necmiye Alpay ve Aslı Erdoğan’ın cezaevinde geçirdikleri günlerin sayısı 80’e aştı.

Ali Bulaç, Nazlı IlıcakAhmet Turan Alkan, Mümtazer TürköneŞahin Alpay 100 günden fazladır cezaevinde… Ahmet Altan, Mehmet Altan da onlara yakın…

Yukarıda isimlerini saydıklarım yanında unuttuklarımdan af dilerim; hapiste olmaktan daha kötü olan herhalde ‘hapiste olup da unutulmak’ olmalı…

Tutuklu ve hapiste olan ‘gazeteci-yazar’ kimlikli insanlar için yuvarlak hesap

‘120’ sayısı veriliyor…

Neden cezaevinde bu insanlar?

Hayır, karşıma “Falanca FETÖ’yü desteklediği için” veya “Filânca PKK propagandası yaptığı için” gözaltına alınma gerekçeleriyle gelmeyin; onlar birer iddia ve gerçek olup olmadıklarına yargı süreci sonunda mahkemeler karar verecek…

Reklam

Benim merak ettiğim, bu tür gerekçelerle gözaltına alınan ‘gazeteci’ veya ‘yazar’ kimlikli insanların neden tutuklanıp cezaevine kapatıldıkları…

Hepsi de pekâlâ tutuksuz yargılanabilirlerdi.

Ceza hukuku usulü sistemimizde, ‘tutukluluk’ bir istisna halidir. Hakkındaki kanıtları karartma veya yok etme çabasına gireceklerinden endişe ediliyorsa.. Ve kaçma ihtimalleri varsa.. tutuklanıyor şüpheliler…

Kanıt bu kişilerin yazdıkları ve söyledikleri olduğuna göre, hangi kanıtı yok edecekler?

Yazar ve gazeteci olan kişilerin kaçabilecek olanları kaçtı zaten; kalanların hiçbir biçimde kaçmayacak kişiler olduğunu rahatlıkla varsayabiliriz.

Tarihimiz ‘iktidarda olan’ ile iktidarın karşısında bulunanlar arasında çatışmalarla doludur. Daha Osmanlı’dan başlayarak…

Necip Fazıl
Necip Fazıl
Nazım Hikmet
Nazım Hikmet

Necip Fazıl’ın hikâyesi

Yazı adamları ve kadınları için cezaevleri ilk kez şimdi kullanılmıyor.

Biraz tarih okuyan bile, o dönemlerin hayırla yâd edilmediğinden haberdardır.

Reklam

Buna karşılık, hayatlarının bir dönemini cezaevinde geçirmiş yazarlar, gazeteciler, hatta şâirler el üstünde tutulur.

Şimdilerde iktidarda bulunan kadronun hep hayırla andığı, şiirlerini ezbere bildiği, şâir-yazar-mütefekkir Necip Fazıl Kısakürek sözgelimi…

Hayatı hakkında bilgi veren bir Fransız Ansiklopedisi’nde (Larousse’un eski baskılarından biri olabilir) kendisinden, “Okuduğu okullardan daha uzun süre cezaevlerinde kalmıştır” diye bahsedildiğini gülerek anlatırdı rahmetli.

Necip Fazıl, vefat etmeseydi (1983), 80 yaşında cezaevine gönderilecekti; dönemin askeri yönetimi, yaşı ve hastalıkları ileri sürülerek yapılmış ceza ertelemesi başvurusunu reddetmişti çünkü…

Cezaevine bugünkü AK Parti kadrosunun okuduğu gazete yazıları sebebiyle düşecekti Necip Fazıl

Artık şiirlerini siyasi parti liderlerinin –bu arada Başbakan Binali Yıldırım’ın da– okumakta bir beis görmediği Nazım Hikmet, hayatının önemli bir bölümünü cezaevinde geçirdi de ne oldu?

Memleketinden kaçmak zorunda kaldı.

Nazım Hikmet’in cezaevinden çıkması için aydınların kendi aralarında topladığı imzaların ilki, yine AK Parti kadrosunun takdirden geri durmadığını sandığım, Ord. Prof. Ali Fuat Başgil’e aitti.

Bir anayasa hukukçusu olarak, Prof. Başgil, bir yazarın, bir şâirin cezaevinde bulunmasını, kendisinin aydın onuruna ve ülkesine yakıştıramıyordu.

Bir yanlışlığı ortadan kaldırmak..

Aydınlarını pamuklar içerisinde yaşatması gereken toplumlar onları cezaevlerine tıkıyorsa.. o ülkede bir büyük yanlışlık var demektir.

Dışarıdan ülkemize bakanlar da bugün “Türkiye’de bir yanlışlık var” diye düşünüyorlar…

Her gün yüzlerce yabancı gazetede çıkmış Türkiye ile ilgili makaleler elimden geçiyor; içlerinde tek bir tane bile olumlu yaklaşan haber veya yorum bulamıyorum. Hepsi, başka birkaç önemsiz ayrıntıdan söz açtıktan sonra –bazısı o yola da başvurmadan, doğrudan– Türkiye’de gazeteci ve yazarların cezaevinde bulunduklarını okurlarının gözüne sokuyorlar…

“Sokarlarsa soksunlar” diye düşünenlerimizin varlığından haberdarım; cezaevlerine düşen yazarlara en ağır cezalar verilse bundan rahatsızlık duymayacaklarını belli edenler de var aramızda.

Muhalefet? Serbest bırakılmalarını sağlayacak kadar sahip çıkılmadığına bakılırsa, muhalefet de, cezaevlerinde gazeteci ve yazar bulunmasının.. kendi savlarını güçlendirdiği için.. fazla gürültü koparmamayı tercih eder görünüyor…

Ellerinde iktidarı yıpratmaya yarayan bir de böyle bir malzeme var muhalefetin…

Ne olacak peki?

Olması gerekeni biliyorum: Cezaevlerinde bulunan ve Türk Ceza Usulü’ne göre pekâlâ tutuksuz yargılanabilecek gazeteci ve yazar kimlikli kişilerin, eğilimlerine bakılmaksızın serbest bırakılması…

Bu yapıldığı taktirde, göreceksiniz, ülkemize yönelik yıpratıcı yabancı medya saldırıları yumuşayacaktır.

Ya kaçarlarsa?

150’likleri duymuş muydunuz?

Türkiye’nin düşünce hayatında etkili ediplerimiz ve yazarlarımızın çoğu, Osmanlı döneminden söz ediyorum, huzuru yurtdışında aramış insanlardı.

Kaçtıkları yerlerde hep vatanlarını düşünerek yaşadılar ve çevrelerinden de etkilenerek yeni düşünceler ürettiler.

Vatanlarına yararları oldu.

Hep unutulur, hatırlatayım…

Ülkemiz İstiklâl Savaşı verirken Bâbıâli’de yuvalandıkları gazetelerde bunun doğru olmadığını savunan ve Milli Mücadele’ye katılanlar için en ağır sıfatları kullanan yazarlar vardı.

Ne oldu onlara?

İstiklâl Savaşı sonrasında, Ankara Hükümeti, çoğu Saray’a yakın devlet adamları ile yeni kurulan Cumhuriyet’e sorun çıkarabileceklerden oluşan 150 kişilik bir liste hazırladı ve Milli Mücadele’ye muhalif yazarları da o listeye ekledi. Listede 13 gazeteci-yazar yer alıyordu.

Yurttaşlıktan çıkarılan bu kişiler yurtdışına çıktılar; 1938 yılında çıkarılan bir yasayla listede yer alanlara yurda dönüş imkânı sağlanana kadar…

Dilimizin en usta yazarlarından Refik Halit Karay ile gazetecilik mesleğinin ustalarından Refi Cevat Ulunay da vardı o listede…

Milli Mücadele’ye, bir ulusun varlık-yokluk savaşına karşı çıkmışlara lâyık görülen ceza buydu: ‘Yurtdışında yaşasınlar’ cezası…

Kalemi kırılan gazeteciler… İstiklâl Mahkemeleri’nde yargılananlar…

Bunları bana hatırlatmayın, onlar yanlış örnekler çünkü…

Yukarıda bize en yakın yanlış örneği verdim: 1980’de, 12 Eylül askeri kalkışmasını yapıp yönetime çöreklenenler de, ileri yaşına da bakmaksızın, Necip Fazıl’ı cezaevine göndermekte tereddüt etmiyorlardı.

Peki ya darbe girişimi.. Teröre karşı mücadelemiz..

AK Parti iktidarının ilk dönemi, askeri vesayete rağmen, kalem sahipleri açısından hapis korkusunun en az yaşandığı dönem oldu.

Kendilerinin çıkardığı fazlasıyla liberal ‘basın kanunu’ sayesinde…

Etraftan “Ama darbe girişimi…”, “Ama teröre karşı mücadelemiz..” gibi itiraz sesleri yükseldiğini işitir gibi oluyorum.

O itirazlar haklı bile olsa temel görüşümü değiştirmemi gerektirecek güçte gerekçeler değil. Darbe girişimine ve terörle mücadeleye rağmen düşünce sahiplerine –ters gelen düşüncelere bile sahip olsalar–cezaevi yolu kapalı tutulmalıdır.

Yargılarsın, yapılan yanlışlıklarda payı olduğu ortaya çıkarsa, cezasını o zaman çeker…

Tutukluluk haliyle başlatılan cezaya karşıyım, düşünce insanları için…

ΩΩΩΩ

Reklam

45 YORUMLAR

  1. herkes gibi darbe girişimini Tv den öğrenen ben eşimle birlikte işimden oldum.Ailemden tam 4 kişi,,, Allah tan reva mı? Ak Partiyi sonuna kadar destekleyen ben ne yapmışım ben basit bir öğretmenim,,, Yerin altıda üstüde sizin olsun sivil ölüm yaşıyorum bir mürteci vebalı gibi ortada geziyorum kimse iş vermiyor kışın ortasında ortada kaldım ey vicdan hangi ülkenin saltanatındasıN Ey Ömer nerdesin Adalet nerde ? 17 senem çöpe atmam isteniyor ey büyükler kocalar soruyorum ben ne yaptım size iki sabi evladım size ne yaptı ?

  2. Her iyi guzel de, bu adamlara “aydin” denmesini icime sindiremiyorum. Herhangi bir gazetede icindeki kin ve nefreti devletine milletine kusmak icin iki satir ciziktiren herkese “aydin”, “dusunur”, Dusunce adami” vs gibi hic de hakketmedikleri sifatlari yakistirmak gercek dusunce insanlarina hakarettir.

    Sayin Koru, Ustad Necip Fazil’i veya Nazim Hikmet’i hangi mantikla bu adamlar ile kiyasliyor anlamadim. Eli kanli teror orgutlerine gazete koselerinde guzelleme yazanlar nasil dusunce insani veya aydin olabilir… Bunu bana birisi aciklasa da ben de bu kervana katilsam…

  3. 1- Sıfatlarının “gazeteci-yazar-çizer” olması onların her yapıp ettiğini hukuka uygun hale mi getiriyor?
    2- Haklarındaki tek delilin ortada bulunan yazıları, çizgileri olduğunu nereden biliyorsunuz? Savcılar da en sizin kadar tutuklama nedenleri hakkında bilgi sahibidir, merak buyurmayınız. HUKUKA AYKIRI İŞ YAPANLAR, MİLLETE KARŞI İŞ TUTANLAR CEZASINI ÇEKSİN.

  4. Çok güzel yorumlan var ben farklı bir şey sormak istiyorum gazeteci yazar dr av vs gibi meslek grubundan olanlarla normal vatandaşlar adalet önünde eşit değilmi ? Kaldı ki ismini yazdığınız gazeteciler 17 25 aralık tan sonra adeta feto nun sözcülüğünü ve tasaronlugunu yaptilar gercekten sizin dediğiniz gibi masumlarmı şahsi kanaatim asla masum değiller eğer darbeye fiilen katılmamış larsa bile essebebu kel fail sırrınca yinede sucludurlar vesselam.

  5. Değerlendirme ve analiz açısından doğru bir yazı. Devlet yöneticileri tarafından göz önüne alınması gereken şeyler. Ancak devlet işlerinde hata dahi olsa bazı konularda net, ısrarcı, tavizsiz, dik vs olmak gerekiyor galiba.

  6. Fehmi Beyin verdiği örneklerin dönemine dikkat! Hepsi Cumhuriyet dönemi. Niye? Bu gazeteci denilen insanlar Cumhuriyet öncesinde yok muydu? Mesela Sultan Abdülhamit döneminden niye örnek yok? Sonra bugün içerde olanlardan Refik Halitin, Nazım Hikmetin Necip Fazılın muadilleri kim? Nerde onlar, nerde bugünküler? Fehmi Bey, bu hallere düşmeseydi bunları yazacak mıydı? Gül’ün siyasette kalması için adeta çırpınmadınız mı? Noldu? Sözünüz dinlendi mi? Niye bunları Gül dillendirmiyor? Yoksa, bunlar Gülün söyleyemediği şeyler mi?

  7. Bu Köşenin okuyucularının büyük çoğunluğu basireti bağlanmamış, kalp gözü açık, vicdanı nasırlaşmamış yani partizanlık bağnazlığı ile güdümlü olmayan vicdanı hür, irfanlı kişilerdir. Bir ihtilafta bir kişi dışında kimse rahatsız olmuyorsa, kullanılan niteleme sadece o kişiyi ilzam eder ve bumerang tesiri yapar. Üzülüp, şiddetle reddettiğim husus, yaşamak talihsizliğinde bulunduğumuz kaos ortamında, siyasi taassup tutsaklarının, yüce dinimizi referans gösterme vebaline cüret etmeleridir. Yapılan fahiş hatalara İslamda cevaz aramak, takiyeyi çok aşan günahtır. Okyanusun iki tarafından estirilerek çarpıştırılan nefsi emmara fırtınasının fert ve millet bağlamında yol açtığı, açmakta olduğu büyük tahribatın hesabını, adili mutlak olan Rabbi teala Tegaddes hazretleri elbette soracaktır.

  8. Acaba su yorumun ne kadar dogrulugu var
    Taraf gazEtesi turkiyeden daha gucluymus vaybe
    Iste bu hukumet bu guclu gazeteleri beslemeliydi ki bunlar bugun almanyada ki paralele karsi oradaki paralelcilerin hakkini savunsun.
    Ne olacak simdi almanyadaki paralelcilerin hali.
    Bizim paralelciler degil arkadaslar almanyanin kendi paralelcileri.
    Bakiyorumda bizde kimse onlari savunmuyor
    Onlar insan degilmi.
    Onlar bizdeki paralelcileri savunuyorya
    Iste sizin gazeteciliginiz bu kadar
    Simde beraber okuyalim

    Eski Genelkurmay İstihbarat Başkanı emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin dönemin MİT Müsteşarı Emre Taner’le yaptığı görüşmeyi geçenlerde nasıl anlatmıştı: “Taraf gazetesi TSK aleyhine sürekli yayın yapıyordu. Genelkurmay Başkanı’nın talimatı ile Emre Bey’le görüşmeye gittim. Taraf gazetesinin arkasındaki asıl gücün bulunması konusunu görüştüm; ‘Taraf’la uğraşmayın. Arkasındaki güç çok büyük, uğraşamazsınız, başa çıkamazsınız’ karşılığını verdi…”
    Nedir bu şimdi?
    Eski MİT Müsteşarı’nın, TSK’ya, “arkasındaki güç çok büyük, başa çıkamazsınız” dediği “gazete” nasıl bir gazetedir.
    Ahmet Atan da gazetenin banasiymis o zaman

  9. Gazetecilerin, tutuksuz yargılanmaları ve yargılanma sonucunda hüküm neyse cezalarını çekmeleri gerektiği herkesin destekleyebileceği bir görüş. Aynı uygulama diğer meslek sahpleri içinde olmalı hatta. Bir doktor yanlış ameliyat yaptıysa, yargılama bitip ceza verilene kadar mesleğine devam etsin, bu arada doktorun eksikliğinden kaynaklı ölümler yaşanırsa da normal karşılamalıyız. Veya bir inşaat mühendisi, yaptığı binanın yıkılmasından sonra da yargı işi bitene kadar serbest kalsın, yeni binalar yapmaya devam etsin. Vs. vs. Bunun gibi her meslekteki insan veya normal vatandaş yargılama bitmeden serbest dolaşmalı. Ceza alırsa gereği yapılmalı.

    Bir Hadisi Şerif:
    “Sözle çıkarılan fitne, kılıçla çıkarılan fitne gibidir. Yalan söylemek, iftira etmek ile çıkarılan fitne, kılıçla çıkarılan fitneden de kötüdür.” [İbni Mace]
    Ayet Meali:
    “…Fitne de adam öldürmekten daha büyük bir günahtır…” [Bakara-191,217]

  10. Sn Orhan Eskicioğlu’na bir sözüm var: Lütfen bu köşenin okuyucu kitlesini ‘ahmak’ yerine koymaktan vazgeçin artık.Tabiiki yazma özgürlüğünüz var, ama lütfen takiyye yapmayın.Evet tabandaki ‘The Cemaat’ sempatizanı mağdurların çoğunun durumu içler acısı.Elbetteki bu ailelerin masum çocuklarının da bu mağduriyeti yaşamaları adalete sığmıyor.Ama lütfen unutmayalım, bu hareketin mensupları 17-25 Aralık’tan beri halkın meşru oyuyla seçilmiş Başbakanlarının Lahey’de (Yüce Divan’da yargılanması da onları kesmiyordu!) yargılanmasını sıradan bir temenni, hatta dua olarak pervasızca dile getiriyorlardı.Devlet denen heyulaya savaş açtıklarının pekala bilincindeydiler.Bu savaşı kaybedebileceklerini ve devlet denen aygıtın kendilerini nasıl cezalandırabileceğini, bu cezadan çoluk çocuklarının da payını alacaklarını niçin hesaba katmadılar?Hala da kendilerinden bir nedamet emaresi sadır olmuyor?Ehl-i Sünnet akaidine göre Peygamberlerin İsmet sıfatı vardır, yani günah işlemezler, ama hatadan ari değillerdir, hata edebilirler.Özeleştiriden vazgeçtik, bu insanlar Cemaat liderlerinin hata edebileceği ihtimalini dahi kabul etmiyorlar, bunca yaşananlardan sonra bile.Niçin hiç biri Allah (CC) liderimizin ‘Mülaenesini kabul etti, şimdi hepimizin ocağına ateşler yağıyor’ itirafında bulunamıyor?Nedir bu derece saplantının -aslında vicdanım sapkınlık dememi emrediyor- nedeni?’Leyse lil-insene illa mesea’, her insan yaptıklarınını karşılığını görür.Başarılı olmaları durumunda acaba mağdur edecekleri insan sayısı şu an mağdur olanlardan daha mı az olacaktı?Kendilerinden olmayan insanlar için zerre kadar empatiyi esirgeyen bu insanlar, zaafiyetimizin tezahürü olarak gösterdiğimiz sempatinin ne kadarını hak ediyorlar?

    Bir de bu münasebetle, özelde nefsime yönelik bir eleştiriyi dile getireyim:Ben lise ve üniversite yıllarında 4 yılını Cemaat içinde geçiren bir insan olarak, 18 Aralık 2013 sabahına uyanıp haberleri okuduğumda; 40 yıldır hayal aleminde yaşıyor olmanın hayal kırıklığını yaşadım.Bunun nasıl bir yıkım olduğunu takdirlerinize havale ediyorum.15 Temmuz’dan beri de yaşadıklarımız üzerine kafa yoruyorum.Vardığım sonuç şu:Eğitimli olmam bu yaşadığımız travmayı anlamak ve nedenlerini teşhis edebilme konusunda benim için bir zaafiyet nedeni oldu.Daha az eğitimli, benden daha az donanımlı; sağ duyulu kitlelerin yaşananları benden daha doğru teşhis ettiklerine şahid oldum.Eğitim ve donanımımdan dolayı art niyetli dezenformasyon ve manipülasyonlara daha açık olduğumu idrak ettim.Gerçeklerin ne kadar basit ve yalın olduğu olgusunu iliklerime kadar yaşadım.Bu anlamda bu köşeye katkı veren herkesi nefsi muhasebeye davet ediyorum.

    Doğrusunu Allah (CC) bilir!

    • Suçlular cezalandırılsın, amenna. Ancak devlet en temel hukuk ilkelerini çiğneyerek ve tüm muhalifleri susturarak bunu yapmamalı. Kahraman milletimiz, sağduyulu kitleler vb. söylemleri ile yapılan hukuksuz ve adaletsiz uygulamalar milletin gözünde meşrulaştırılmaya çalışılıyor. Korkunç bir propoganda makinası çalışıyor. Aykırı hiçbir söz söylenmiyor ve söyletilmiyor. Bu şekilde milleti bugün kandırırsınız belki, ama yarın iktidardan düştüğünüzde, veya herhangi birimiz mahkemeye düştüğümüzde adalet istemeyecek miyiniz? O günü düşünmek lazım. Unutmayalım adalet herkese lazım. Kuran rehber bu konuda:

      Maide 8: “Ey mü’minler! Allah için hakkı ayakta tutan hâkimler ve adaletle şâhidlik eden kimseler olun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adâletsizliğe götürmesin. Adâlet yapın ki, o takvaya en çok yakın olandır. Allah’dan korkun. Çünkü Allah yaptıklarınızdan haberdârdır.”

      Güç maalesef bozuyor, mutlak güç mutlak bozuyor, ve adaletsizliğe götürüyor. Demokrasi diyorsak kimseye çok fazla güç vermemek lazım, özellikle devlete. Kuvvetler ayrılığı bunun için gerekli. Güç sahiplerini arada dinlendirmek gerekiyor, fakat millet bunu henüz görmedi. Ama eninde sonunda o noktaya geleceğiz. Daha kötü günler görmeyelim inş.

  11. Üstad Necip Fazıl’ın,
    “Madem ki yükseliş var,iniş olmaz olur mu?”
    beyti oldukça manidar.

    Fehmi Bey bunu özellikle seçmiş.Ak Parti’ye,
    hep böyle yükselecek değilsiniz,bu yükselişin
    bir de inişi var demek istiyor.Diyebilir elbette,
    hakkıdır.Ancak bana sadece bir hatırlatma
    değil,bir temenni gibi geldi.Bunu temenni
    etmesi de bir tercihtir.Ona da bir şey diyemeyiz.

    Biz ise daha iyisi gelinceye kadar Ak Parti
    iktidarının sürmesini temenni ediyoruz,
    milletin yarısı ile beraber.Bu da bizim
    hakkımızdır herhalde.

    • (Üstad Necip Fazıl’ın,
      “Madem ki yükseliş var,iniş olmaz olur mu?”
      beyti oldukça manidar.
      Fehmi Bey bunu özellikle seçmiş.Ak Parti’ye,
      hep böyle yükselecek değilsiniz,bu yükselişin
      bir de inişi var demek istiyor.Diyebilir elbette,
      hakkıdır.Ancak bana sadece bir hatırlatma
      değil,bir temenni gibi geldi.Bunu temenni
      etmesi de bir tercihtir.Ona da bir şey diyemeyiz.)

      Bekir Bey, bazı yorumlarınızda (yukarda olduğu gibi) yazarın başlıkta neyi kastettiğini açıklıyorsunuz. Açıklayabilirsiniz elbette. Ama okuyucu yorumlarında pek rastlanılmayan bir durum. Bence burada herkes okuduğunu anlayabilecek durumda.

    • millet, Türk devlet geleneği, ‘tek başına iktidar’ yorumlarınızı ilgiyle izliyorum.

  12. Ben bugünkü durumu Sultan Abdulhamid in dönemine benzetiyorum. İnşallah madurlar en kısa sürede dışarıya çıkar. Çok değerli yorumlar için arkadaşlara teşekkür ederim büyük bir zevkle okuyorum. Fehmi abi sanki biraz daha sertleşiyor gibisin.. 🙂 Ne yaptıysak kendimiz yapıyoruz. Seçim oluyor herkes kendi menfaatini düşünüyor. secim oluyor belediyeden bir tanıdık vasıtasıyla işimizi hallediyoruz.. Ameliyat olacağız önemli bir doktor tanıdığımız olacak ki ameliyat olacağız. Tabi bu her konuda böyle. Hak yiyoruz.. adaletli değiliz.. bu en alt tabakadan en üst tabakaya kadar böyle. Seçim oluyor yeni zenginler çıkıyor. İlk önce kendimizi düzeltmemiz gerekiyor. Tüm toplum ülke menfaati için doğru ya doğru yanlışa yanlış demesi lazım. Bunları devamlı söylüyoruz herkes biliyor. Fakat olmuyor işte. Birbirimizin kökünü kazıyoruz.

    Son söz… birbirimizi ve ülkemizi sevelim.

  13. Sadece düşünce insanlarınamı? Bence suçu ispatlanmamış herkes için geçerli olmalı. Dünün mazlumları bu günün zalimleri oldular bence çok düşünülmesi gereken can alıcı nokta burası.

  14. Bu ulkede sadece gazeteciler magdur degil. On binlerce insan bir gun teror orgutu uyesi oldugu soylenerek ihrac edildi. Bu isin maddi kismi bir yana insanlarda olusturdugu tramva yillar boyu gecmeyecek. Bu insanlarin cocuklari bu tramvalarla buyuyecek…

  15. Fethullah ölebilir. Bunlar iyi insanlarsa cennete hazırlanırlar. Kötü insanlarsa cehennemdeki azaplarını çekerler. Beni üzen değil artık üzülmüyorum, düşündüren, Ak Parti intihar ediyor. Türkiye’de alternatif bir iktidar da yok Türkiye’nin hali ne olacak?

    MHP de ateşe körükle gidiyor. Başkanlık iddiaları intihar için bir plandır. Askerler durup dururken senelerini hapiste geçirdiler. Siviller de geçirecekler. Bu düzen değişmelidir. Bizim yarım asırdır savunduğumuz bu.

  16. Bu AK Parti kuruluşundaki vizyon ve Misyon sahibi parti değil artık. Ortak akıl yerine lider sultası var. Düşünceye, demokrasiye bir tahammülsüzlük var. Bu güne kadar hemen hemen tüm seçimlerde oy verdim. Şimdi her namaz sonrası tevbe ve istiğfar ediyorum.

  17. 15 Temmuz, ülkenin yok oluşuna sebep olacak, iç savaşın olabileceği, parçalanabileceğimiz, yabancı işgaline uygun ortamın oluşabileceği bir saldırı idi. Bunu kahraman millet güvenlik güçleri ile beraber önledi. 248 şehit, 2195 yaralı gazi. Bu felaket karşısında suç işleyen örgüt elemanlarının kimlikleri ile onları temize çıkarmanın, örgüt adına yapılan işlerin “basın” faaliyetleri çerçevesinde değerlendirilerek yapılan işlemlerin itibarsızlaştırılmaya çalışılması milletin vicdanında mahkumdur. Örgütün bir elemanı olarak terörist başının verdiği direktifler doğrultusunda yazan çizenler hangi özgürlüğü istiyorlar. Hangi gelişmiş ülkede böyle bir özgürlük var? Darbe olsaydı ülke ne haldeydi? bunu düşünün, senaryolar yazın, 80 milyon insanın vatansız kaldığını, iç savaşın hüküm sürdüğünü düşünün ve o kaos ortamında özgürlük adına ne bulacaktınız onu hayal edin.

    • “Hırsızın cüreti,subaşının ihmalindendir” diyen eski deyimi bilirmisiniz? 15 Temmuzla olan tanım ve teşhisin sadece birisi, yani DARBE TEŞEBBÜSÜ” olduğu kesindir. Ondan ötesi flu, muğlak, belirsiz ve yer yer karanlıktır. Karanlıkta ıslık çalmak da, aş atmak da haybeye gayret. Sorular cevapsız kaldığı ve yeni yeni ipuçları ele geçtikçe çözüm başlayacaktır.

  18. Onyedi aralık olaylarından sonra sözünü ettiğiniz çoğu gazetecilerin neler yazdığını bir okuyun derim.
    Unutmayın yirmisekiz Şubat medya darbesiyle beslendi. Bunca insan suçsuz yere ihbarla işinden atılırken günlerdir koro halinde gazeteci magduriyetlerinden bahsediliyor. Unutuldu sokaktaki sıradan mağdurlar.

  19. neyse hiç olmazsa rahatsız edici de olabilen fikirlerinden ötürü yargılanmamalı konusunda ısrar edilmiyor artık. rahatsız edici fikir nerede suç teşkil eder elbette yasada bir çizgiye oturtulmuştur. toplumlar arasında fark teşkil ettiği gibi toplumun yüz yüze kaldığı tehlike ile de değişmesi kaçınılmaz. bence eşcinsel evliliği savunmak rahatsız edici ancak bazı ülkelerde yasal. bu çiftlerin evlad edinebilmesi ise çok rahatsız edici ama bazı ülkelerde yasal. ve rahatsız edici her fikir suç teşkil etmez . Londralı siyasetçinin Londra özerk olmalı ab de kalmalı demesiyle izmir için bir milletvekilinin özerklik istemesi konjöktürümüz aynı olmadığı için aynı şey değil. burada üstünde durduğum mesele suç teşkil ettiği nokta da vicdanlarda sıkıntı olmamalı. suç iktidar ya da muhalefet yanlısı olmaya göre değişmemeli.
    demokrasiden özgürlükten anladığımız ben ve benim gibiler için demokrasi oluyor çoğumuz için. bu tutuklanmaların en çok karşısında duran ağlayan sızlayan chp ama genel başkan yardımcısı düzeyindeki isim iktidara gelince ilk işimiz havuz medyayı kapatmak olacak dedi. ilk işlerinin medyayı kapatmak olması sıradan söylenmiş bir söz müdür …önce ekonomi vatandaşlık haklarında iyileşme sosyal refah falan ilk iş sıralamasında değil. kaçıncı sıradalar meçhul. havuz medya kapatılsa çok iyi olur diyenler bugün kapatılan gazetelere karşı çıkıyorlar. suç olan kişinin durduğu yere göre değişmemeli. bu hepimizin meselesi. sonuçta bu muhalefette iktidar da aydan gelmiyorlar. içimizden insanlar. biz doğruya sahip çıkmadığımız için ne iktidarda ne muhalefette aradığımızı bulamıyoruz. devlet çıkarı esas alınmayıp iktidar fayda görecek telaşı olayları başka bir makasa atıyor maalesef. oysa devlet hepimizin devleti iktidarlar ise gelir ve giderler…
    kısacası cumhuriyet olsun havuz medyası olsun başka gazeteler olsun siyasetçi yada vatandaş olsun hiç fark etmez teröre destek olan suç unsurları ne ise onu işleyen herkes yargılanmalıdır. tutuksuz yargılanmaya ise kimsenin itirazı yok.

  20. Memleketim de aydın , yazar , düşünür , gazeteci kisvesi altında o kadar hain , satılmış ,karaktersiz kişi varki.Ayrıca gazeteci , aydın olmakla toplumun diğer kesiminden farklı muameleye kanun önünde tabi tutulması da ayrıca bir adaletsizlik değilmi? Yazar olmak bütün suçları işlemeye hak mı kazandırır ? Fikir özgürlüğü denen şey toplumu ajite edip , değerlerimize saldırmakmıdır ? Yada gayri milli unsurların kalemşörlerine ne demeli ? Burada fehmi abi den defalarca okuduğum anladığım yazar gazeteci geçinenlerin içinde tahmin etmediğimiz ajanların varlığı. NATO CIA bu konuda elini kıpırdatmadımı sizce ? Batılıların Türkiye anlayışı alanen görülmekte , bizi ileri karakol olarak görüp bu konumda kendi çıkarları doğrultusunda devam etmemizi sağlamak , fikir özgürlüğü , demokrasi çokmu umurlarında , demokrasi ve fikir özgürlüğü onlar için ülkemizi kontrol etmek için birer argümandan başka bir şey değil.fikir özgürlüğü Ne kadar çok olursa o kadar kalemşörleri rahat tetikçilik yapabilecek , toplum mühendisliği , siyasi yönlendirmeler, toplumsal hareketler, başkaldırılar, hepsinin altında bir şekilde fikir özgürlüğü, demokrasi diye bize dayatılan durum mevcuttur. Yani batı için demokrasi sadece bir araçtır , bizi kontrol edebilme içimize müdahale edebilme aracı.Türkiye Türklere bırakılamayacak kadar önemlidir , bu görüş Batıya ait.

  21. NECİP FAZIL!
    Örnek çok güzel…
    Sayılan isimler de önemli…
    İçlerinde çok yakın görüştüklerim var…
    Ne diyeyim?
    Cemaat intihar etti….
    Parti de böyle intihar ediyor…
    NOKTA!
    *
    Evet…
    “NOKTA!” diyorum…
    Başka bir şey diyesim yok…
    Çünkü o kadar çok yanlışlar var ki…
    Zaman zaman bu yanlışları ya yazılarımda…
    Veya çıkabildiğim televizyon programlarında anlatıyorum…
    En son program şöyle ve TEVAFUK diyeyim, ağırlıklı olarak MEDYA üzerine…
    http://www.tv5.com.tr/medyamizin-bugunku-durumu—mustafa-gecer-resat-nuri-erol-_pri672.html
    *
    1975 yılından itibaren…
    Millî Gazete’deki bir makalemden dolayı…
    Meşhur 163’e istinaden 10 yıl ağır hapisle yargılandım!!!
    İzmir ve İstanbul AĞIR CEZA MAHKEMELERİ birkaç yıl periyodik ziyaretgâhımdı!!!
    Sanırım, dava sonuçlanıncaya kadar yaşadıklarımla, şimdi hapiste olanları daha iyi anlayabiliyorum…
    Aradan KIRK YIL GEÇMİŞ ama güzel ülkemde gerçekleşmesi gereken bazı güzellikler maalesef hâlâ YOK!!!
    *
    O yıllarda, İzmir’de…
    Süleyman Karagülle Hocamla…
    “Millî Görüş Açısından ANAYASA ÇALIŞMALARI” yapardık…
    Son yirmi yılda “Adil Düzen’e Göre İNSANLIK ANAYASASI”nı da yazdık…
    Bu Anayasa’nın çok hacimli GEREKÇE KİTAPLARINI da yazıp yayımladık ve dağıttık…
    Bir kitap iktidar partisinin bütün milletvekillerine TBMM’de tek tek dağıtıldı; okudular, inşallah…
    Yine çok önemli “İNSANLIK ANAYASASI KAVRAMI” (Av. Doç. Süleyman Akdemir) KİTABI da matbaada…
    Evet…
    40-50 yıldan beri çalışmalar devam ediyor…
    Ama -maalesef- “KÖR-SAĞIR-DİLSİZ”lerin de ilgisizliği devam ediyor…
    *
    Benim bakış açımdan da durum “özetle” böyle…
    Allah yâr ve yardımcımız olsun…
    Selam ve dua ile…

    • Sadece AKP intihar etmiyor müslümanlar da intihar ediyor bu nasıl müslüman vicdanı, nasıl müslümanız solcular bizden daha vicdanlı. Allah akıbetimizi hayır etsin.

  22. Gazeteciler birde kendilerinin yol gösteren bir bilim adamı tarafından bakarak: doksan senelik cumhuriyet döneminde mevcut hükumetlere hangi fikirlerimizle yol gösterdik de bizim fikirlerimiz doğru hükumetlerin icraatları yanlış oldu. Hatta şu memlekette okumuş kesim siyasi düşünce bakımından okumamış esnaf kesiminden gerisinde denilebilir. Hangi gazeteci kendi çocuğunun okuduğu okul kitabına bakıp bu kitaplarla nesil anarşist olur telaşına kapılmış. Millet adalet derken beklerken isterken ne olduğu bilinmeyen demokrasi kelimesi sayfalarda günlerce yazılır çizilir.

  23. Günaydın Fehmi bey. Bizde politikacilar yanlış yaptıklarında onu destekliyenler tarafından eleştirmek yerine onun suçunu onun yalnışlarını eleştirenlerin üzerlerine atilir onun için bizdeki politikacilarin işleri çok rahat ne yaparsalar yapsınlar millet onları alkişlar v de politikacılar için kendi yakınlarımızi dahi rahatlıkla harciya biliyoruz, onun içinde politikacılar sevmediklerini hapisede atarlar vatan hainide ilan ederler. Merhum Nazım Hikmetın başına gelenler gibi. Onu vatan haini ve kominist olarak bizere lanse ettiler karşi görüşler bazılarımız için milliyetcilik bazılarmız içinde faşistlik. Millet olarak hep bizi bunlarla oyalayıp kendi koltuklarını korudular. Benim Kanadada, Kanada komunis partisi yöneticisi ve yazar olan bir komşum Nazım Hikmet’i çok seviyordu. Bana N Hikmetin 3 dilde yazılmış Fransizca İngilizce ve Türkce bir kitabını okumam için vermişdi o kitabi okuyunca çok şaşırdım. Cumhuriyetın kuruluşnda ne kadar yardımci olduğunu kendisi Moskovada okuduğu için Rusya ile olan sorunlarin çozümünüde Atatükle hemşeri olmasi nedeni ile bayağı yakınmışlar. Ben o kitapta onun rejimle ilgili bir probleminin olduğunu okumadım öyle bir şey de yazmiyordu, fakat vatan hasiretini İstanbulu Türkiyeyi hep özlediğini ruzgarların vatanindan taraf estiğinde kendisini çocuklar kadar özgür ve mutlu hisetiğini ve vatana döneceği umudu ile yaşamiş. Aci dolu bir hayat. O kadar fedakarliğının mukaafati hapis ve vatan haini damgası olmüş ve ömrünü’ de bir gün vatana dönmeği ümüt ederek bitirmiş.

    • Zırva tevil götürmez. “Bu örgütün gelişmesi için” yapılan her türlü RESMİ ve gayri resmi yardım yapmak, ne isterlerse vermek, maddeten ve manen yıllarca desteklemek süper suçtur. Ha, 17-25 Aralık 2013 “MİLADI”… Kahır yüzünden lutfa uğrama kurnazlığı. Gölbaşının ,TBMM.sinin , Sarayın ÇEVRESİnin bombalanmasının emrini veren bile hala meçhulse, ifade vermesi gereken Genel Kurmay Başkanı ve MİT müsteşarı, komisyona ifade vermek yerine C.Başkanının Pakistan gezisindeyse başka söze lüzum yok.

      • Ben Nazım Hikmeti 2012 ye kadar kominist ve Türk duşmani olrak biliyordum.Kendi hayatını yazdığı kitabindan okuduğum kadarı ile tanıdım Atatürk ve diğerleri bundan Rusya ile ara buluculuk yapmasını istemişler ve oda onlara göre iimkansizi başarmiş ve halletmiş.İlk hapise girip çikdıkdan sonra buna kaç demişler seni tekrar hapise atacaklar bu inanmamiş ben vatanımdan ayrılma demiş, ikinci kez hapise girince gerçekleri anlamiş.Bana inandırıcı geldi ve inandim.hatta bir kişi daha Rusyaya kaçmiş ve bunun yanına gitmiş onu kendi hayatını tehlikeye atarak dolamaçlı yollardan Türkiyeye nasıl gönderdiğinide yaziyordu.Ben onun kitap’indan anladığım kadari ile orada hapis hayatı gibi bir hayat yaşamiş hiç bir gün dahi mutlu olmamış.Ben şahsen onu okudukdan sonra çerkez Ethem mi hatirladım onun yiyeni benim arkadaşımdı kendisi bende çok büyüktü,o da amcasının kahramanlığını kıskandiklari için onu vatan haini ilan etiklerini söyliyordu. Bede çerkezım beni babamda aynisini söylerdi benim büyük amcada Karsda düşmana büyük darbeler vurmuş eğer o da yaşasidi belki onide vatan haini ilan ederdiler. Bu bizim memleketin kadeir galiba gerçekden memleketin düzlüğe çıkmasında esas emeği geçenler nedense o zamanda şimdide hep ikinci plana atılıyor ve pasıfe ediliyorlar. 2002 den sonra Türkiyeye çağ atlatan kadrodan şu an kaç kişi var o kadar tarafli bir basınımız varki “ocakmedya” hariç önceki cumhur başkanı Gülün çok önemli uyarılar yaptiği konuşmasını hiç bir gazete ve TVde duydunuzmu? veya gördünümü?Ben şahsen her tarafa baktım en ufak bir haber ne okudum nede gördüm.Onun için ben bizim tarihimizi okuduğum zaman o kadar çok soru işaretleri kafama takiliyorki ve N H hakkında bizim kitaplarda yazanlarin dışında birşey bilmiyordum, nedense onun kitabını okudukdan sonra bize anlatilanlardan daha çok ona inandim.

  24. Sayın Koru; gazetecilerin tutuksuz yargılanmasına dair düşüncenize aklıselim sahibi olanların katılmaması düşünülemez, amenna. Ancak sadece gazeteciler değil diğer tutukluların da aynı haktan yararlanması gerektiğini unutmayalım.

  25. Affedersiniz ama “düşünce insanı” nasıl bir kavram acaba? Yaradılış itibariyle bizleri hayvanlardan ayıran, “eşref-i mahluk” yapan özelliğimiz zaten düşünmek değil mi? Herkesin kendince bir düşüncesi var. Doğru ya da yanlış. Yukarıda saydığınız kişiler düşüncelerini yazıları üzerinden hayata geçiriyor, bir başka meslek sahibi inşaat işçisi ise düşüncelerini elindeki hırdavat malzemeleriyle. Bu insanlar fikri bir iş yapıyor diye tutuksuz yargılanma hakkı yoktur. Tam tersine böyle bir durumu savunursak bireylerin eşitliğinden söz edilemeyeceğini düşünüyorum. Ayrıca çok merak ettiğim bir soru da; ülkemizde aydın, düşünce insanı gibi sınıflandırmaların hangi ölçütlere göre ve nasıl yapıldığıdır. Her fikir akımı kendi aydınını belirler oldu zira.

  26. 15 Temmuz sonrası REVANŞ borsasında tahvil alımları sürüyor. Teşabbüsü FIRSATA dönüştürme işlemleri hız kesmiyor. İktidarın, “fetö”ye yönelik sınır aşan gayretine “cambaza bak” diyenler, az öte de ayni faaliyet içindeler.

    Eski askerler, Ergenekon, Balyoz tahvillerine yönelirken, muhalefet kesiminde özellikle CHP. el altından çeşitli tahvil müşterisi oluyor. Solun fanatikleri ise Tarih ve din düşmanlığının talibi. Bu atılımların özelliği kar-zarar hesabından önce öc alma güdüsüdür. Bu haliyle kendilerinden başlayarak millet ve ülke zarar veriyorlar.
    —-
    150″ye 30 kaldı. Şimdilik 120″deyiz. Bunlar düşünce ürünü fikirlerinin pazarlamacısı olarak “kodes”teler. Potansiyel “suçlular”a bakıyoruz, acı acı gülüyor ve paranoya ne kötü illet diyoruz.

    Tıpkı, kelepçelenip götürülen, engelli aracıyla taşınan yaşlı-genç tesettürlü kadınlar gibi..
    Yapmayın beyler, efendiler, beyefendiler.. Cenab-ı Allah”ın(cc) kullarına bahşettiğ akıl, adalet, hakkaniyet, vicdan, merhamet diğer gamlık ve benzeri hasletleri hoyratça tasarruf, hakkımız, haddimiz değildir, nankörlüktür.

  27. Fehmi bey benim gibi sıradan bir vatandaş bile ” dünya yuvarlaktır” demeye korkuyor. Olağanüstü hal devam ettiği sürece düşünce ve ifade hürriyeti yoksa….

  28. Yazıda adı geçen gazetecilerin ceza evinde olması, tutuklu yargılanmaları şahsen benim için de üzüntü verici bir durumdur.

    Ancak şuna da inanıyorum: 15 Temmuz bir suçsa(ağır bir suç olduğunda şüphe yok), bunu organize eden bir örgüt varsa, bu örgütün gelişmesi için, örgüt adına gazete çıkarmak, örgütün gazetelerini yönetmek, gazetelerinde yazmak(örgütün ne mal olduğu anlaşıldığı halde) Gölbaşı’ndaki Özel Harekat Merkezini bombalayıp, 46 polisi şehit eden pilotun suçundan hafif bir suç değildir. Hatta suçtaki pay biraz daha fazladır. Çünkü o pilot, bu cesareti büyük ölçüde örgütün medyasından da aldı.

    Öte yandan daha önce,falan şahsı niçin tutukluyorsunuz,niçin sabah erkenden kapısına dayanıyorsunuz, bir telefon etseniz gelip ifade verirdi diye yazan gazeteciler kaçtılar, bugün yurt dışındalar. Bu durum tutuklu yargılama sayısını artırıyor olsa gerektir.

    • Zırva tevil götürmez.”Bu örgütün gelişmesi için”yapılan hertürlü RESMİ ve gayri resmi yardım yapmak,ne isterlerse vermek,maddeten ve manen yıllarca desteklemek süper suçtur.Ha,17-25 Aralık 2013 “MİLADI”…Kahır yüzünden lutfa uğrama kurnazlığı.Gölbaşının ,TBMM.sinin ,Sarayın ÇEVRESİnin bombalanmasının emrini veren bile hala meçhulse,İfade vermesi gereken Genel Kurmay Başkanı ve MİT müsteşarı,komisyona ifade vermek yerini C.Başkanının Pakistan gezisindeyse başka söze lüzum yok.

  29. Dünün Mağduru Bu Günün Mağruru Oldu
    Dün neyden şikayet ettilerse bugün kendileri aynı şeyi yapıyor. Karşılarında asker, yüksek mahkemeler, üniversiteler varken onları destekleyenleri şimdi karşılarında duracak kimse yokken eleştirdiği için içeri attiriyorlar. En zor zamanlarında demokrasiyi düşünerek kendilerine sahip çıkanları işinden ediyorlar. Dün milletvekili lojmanlarını kaldıranlar bugün saraylarda yaşıyor. Hz Ömerin adalerinden bahsedenler binlerce insanı kış zamanı sorgusuz sualsiz aç ve açıkta bırakıyor. İslam bu mu? Müslümanlık bu mu? Amcasını vahşice öldüren birini bile affeden bir Peygamberin ümmeti olduğunu iddia edenler kinlenme yarışında. Ensar oluyoruz diye milyonlarca mülteciyi ülkeye alanlar kendi vatandaşına ağaç kökü yesin diyebiliyor. En kötüsü de toplumun bunu kaniksaması. Yazık ülkeme. Demokrasi, adalet, hukuk ekmek su gibidir. Yarın ihtiyacın olduğunda anlarsın ama umarım gecikmiş olmazsın.

    • Acımasızlar ”Eğer darbe başarılı olsaydı aynı şeyleri onlar bize yapacaktı” gibi intikamcı bir gerekçeyle zulümlerini haklı göstermeye çalışıyorlar.

    • Aynen oyle. Allah bu insanlarin yar ve yardimcisi olsun. Ben ancak olanlara uzuluyorum. Rabbim InshaAllah bizi bundan dolayi muahaze etmez.

    • Kaleminize Yüreğinize sağlık Allah Memleketimize ölülere Kuran okuyan yönetici değil Kuranın hükümleriyle idare eden Yöneticiler nasip etsin.

    • Dünün mağduru,nasıl bugünün mağruru olmuş?

      Dünün mağduru,bugün de kendi
      canını,ailesini,çoluğunu,çocuğunu,torununu
      darbecilerin elinden zor kurtardı.

      Dünün mağduru,en yüksek devlet
      kademesinde bulunmasına rağmen gene mağdur.

      Öyle klişe laflar içinde bulunduğumuz durumu açıklamaya yetmiyor.

      Ne yani,milletin başına bomba yağdıranlar
      ve destekçileri cezalandırılmasın mı?

      Adaletin en önemli fonksiyonlarından biri de suçluları cezalandırmaktır?

      “İslam,bu muymuş?”

      İslam,suçsuz insanların
      başına bomba yağdırmak mı?

      İslam suçlunun
      gözünün yaşına bakmaz;kısası bile uygular.
      Allah,Azizün züntikamdır,intikam sahibidir.

      Ülkeye yazık edenler,darbecilerin cezasını verenler,onların burunlarını sürtenler değil;darbeciler,darbe organizatörleri ve darbe destekçileridir.

      • “ama insanlarin başına bomba yagdiranlar cezalandirilmasin mi? 250 şehidimiz var bunların hesabini kim verecek?” Magduriyetler gündeme gelince en çok duyulan cümleler bunlar. Suçun şahsiligi diye birşey duymadiniz heralde. Kimse insanları öldürenler affedilsin demiyor ama suçu olmayan, darbeye destek olmamış insanlari da mağdur etmenin anlami yok….

Yoruma kapalı.