Her ne sebeple olursa olsun bütün bir halkı ayrımcılığa tabi tutmak çirkin bir davranıştır.
Hastalıktır.
Batı 1930’larda ‘anti-Semitizm’ adlı hastalığın pençesindeydi.
Yahudilerin, 1960’lara kadar, Batı ülkelerinde -ABD’de bile- her meslek alanında yer almaları, her istedikleri mahallede oturmaları mümkün değildi; önemli üniversiteler ancak belli sayıda Yahudi öğrenci kabul ediyordu.
Pek çok ülkede ‘pogromlar’, Almanya’da ‘Holokost’ yaşandı.
Kendilerine yapılanları unutturmamaya çalışıyor Yahudiler; ancak Netanyahu’nun Gazze’ye dönük soykırım politikası, bütün dünyada Yahudilere bakışı olumsuz etkiliyor, anti-Semitizmi hortlatıyor.
Netanyahu Gazze’de Filistinli kıyımını sürdürüyor, ama işler planladığı gibi gitmiyor. Onbinlercesi hayatlarını kaybetse bile, Filistinliler yerlerinden ayrılmıyor.
Topyekün savaşı başlatırken hesapları, kadın-çocuk ayırmadan kitlesel yok etme ve Gazze’yi yaşanılmayacak hale getirme sonucunda Filistinlilerin orayı topluca terk edip komşu Mısır’a gitmesiydi.
Bu olmadı. Olacağa da benzemiyor.
Son olayı biliyorsunuz: Üniversiteyi yeni bitirmiş, Amerikan vatandaşı Ayşenur Ezgi Eygi, bir uluslararası kuruluşun düzenlediği Filistin-yanlısı etkinlik için bulunduğu Batı Şeria’da, İsrailli bir keskin nişancı tarafından öldürüldü.
Yahudi yerleşimciler ve İsrail ordusu, Batı Şeria’da da, Filistinlileri rahatsız ederek, saldırarak, evlerini, iş yerlerini yıkarak ve öldürerek benzer bir sonuca erişmeyi hesaplıyorlar.
Hesaplarına göre, Batı Şeria’daki Filistinliler de, asırlardır yaşadıkları topraklarını terk edip Ürdün’e sığınacaklar…
O hesap da tutmayacağa benziyor.
Netanyahu bu taşkınlıklarıyla Batı’yı kendisine daha fazla destek çıkmaya zorlarken, yine hesap hatası yapıyor olabilir.
İngiltere’de yeni İşçi Partisi hükümeti, uluslararası hukukun yasakladığı amaçlarla kullanılabileceği gerekçesiyle, İsrail’e silah ve teçhizat ihracına dair 30 lisansı iptal ettiğini açıkladı.
ABD’de, Joe Biden, Refah’ı işgal etmeye kalkışması durumunda, İsrail’e göndermekte oldukları masum insanları öldürmede kullanılan silah ve teçhizatın sevkini durduracaklarını açıkladı.
Bu bir başlangıç.
Değişikliğin sebebi var.
ABD’de eğitim yılı başladı ve üniversiteler Gazze’deki kıyıma duyarlı öğrencilerin etkinlikleri yüzünden yine karışabilir.
Yalnızca üniversiteler değil, savaşta binlerce çocuğun hayatını kaybetmesi geniş halk kitlelerini de tepkiye sevk ediyor.
Anti-Semitizm -Yahudi düşmanlığı- tırmanıyor.
Yakın zamana kadar bulundukları ortamlarda saygı gören Musevi Amerikalılar en yakın dostlarını bile kaybediyorlar. Hamas’ın 7 Ekim’de İsrailli hedeflere saldırısından hemen sonra Musevilere karşı Batı’da oluşan olumlu hava, İsrail’in Gazze’de yürüttüğü yok etme amaçlı saldırılarla birlikte, yerini karşıtlığa bıraktı.
Amerika’da Musevilerin kendilerini en rahat hissettikleri New York’ta, her yaşta başı takkeli Musevi’nin sokaklarında dolaştığı Brooklyn bölgesinde bulunan bir kitabevi, konuşup tartışsınlar diye davet ettiği iki Musevi konuşmacıdan birinin ‘Siyonist’ kimliği yüzünden tepki gelebilir düşüncesiyle, etkinliği iptal etmek zorunda kaldı.
Üniversitelerde, İsrail’e karşı keskin tavır koymayan Musevi hocaların dersleri, öğrenciler ilgi göstermediği için, boş geçiyor.
Musevilerin, Almanya’da Hitler rejimi tarafından uğratıldıkları kitlesel kıyım (Holokost) sonrasında bütün dünyada görmeye başladıkları sempati ve kazandıkları dokunulmazlık, İsrail’in Gazze’de yürüttüğü kıyım yüzünden kayboluyor.
Uluslararası Adalet Divanı yapılana ‘soykırım’ etiketini yapıştırdı.
En keskin İsrail karşıtlarının beceremediğini, Netanyahu, Gazze’de yürüttüğü kıyımla başarmış görünüyor.
İsrail’in Gazze’de ve işgal altında tuttuğu topraklarda Filistinlilere uğrattığı soykırım dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşayan Yahudilere bakışı köklü biçimde değiştiriyor.
Eski hastalık hortluyor…
Yahudilere ya açık-seçik İsrail karşıtı tavır benimsemek veya İsrail’e göç etmekten başka bir yol kalmıyor.
Kendisini savunmak için mesleki itibarlarını gözden çıkarmış Amerikalı, İngiliz kalemleri de hayal kırıklığına uğrattı Netanyahu.
Vicdanlı Yahudiler de var; Venedik’te bu yıl 81’incisi düzenlenen Uluslararası Film Festivali’nde üç ayrı dalda ödül alan Sarah Friedland’ın konuşması önemli:
“Yahudi Amerikalı bir sanatçı olarak, İsrail’in Gazze’deki soykırımının 336. gününde ve Filistin işgalinin 76. yılında bu ödülü kabul ediyorum. Yönetmenler olarak çalıştığımız kurumsal platformları İsrail’in cezasızlığına dikkat çekmek için kullanmak bizim sorumluluğumuz. Filistin halkıyla ve özgürlük mücadeleleriyle dayanışma içindeyim..”
Netanyahu Batı’da eski hastalığı hortlatarak en büyük kötülüğü kendi insanlarına yapıyor.
ΩΩΩΩ