Okurlarımın karşısına bu Pazar günü hediyeli bir yazı ile çıkıyorum…

21
Reklam

Çoktandır film izleme zevkimi evde değerlendirdiğim için, Saadet Partisi’nin yeni vizyona giren ‘Organize İşler 2: Sazan Sarmalı’ filmi öncesinde gösterilmek üzere hazırladığı ve büyük ilgi gördüğü anlaşılan reklamları kaçırmışım.

YouTube imdadıma yetişti.

Son zamanlarda kotarılmış en ince mesajın en çarpıcı bir dille beyaz perdeye yansıtılması olmuş bu iki kısa reklam filmi.

Yalnız düşündürmüyor, keyif de veriyor.

Politikada nicedir ortadan kaybolmuş zeki bir tavırla yapılmış, basit ama güzel işler…

Reklam filmlerinin sinemada gösteriminin yasaklandığı haberi gerçek olabilir mi? Sahiden mi? Yasaklamayı duyunca, onun da Saadet Partisi’nin reklam yoluyla mesaj verme hamlesinin tamamlayıcısı yeni bir haber olabileceğini düşündüm.

Öyleyse bunu yapanları zekalarından dolayı tebrik etmek gerekir.

Değilse ve haber gerçekse? Herhalde değildir, aksini düşünmek bile istemiyorum.

Reklam

“Filmler evde izlenmez, yenileri izlemek için illa sinemaya gideceksin” diyenler yanıldılar. Saadet’in iki reklam filmini YouTube‘dan izlediğim günün akşamı, yaklaşık 2,5 milyon kişinin izlemek için sinemalara koştuğu ‘Sazan Sarmalı’nı ben yine de evimin sıcaklığında temaşa ettim.

Netflix‘ten.

Filmcilerden sinema salonu sahiplerine tokat

Amerika merkezli, abonelerine filmleri ve dizileri internet üzerinden indirip izleme imkanı sağlayan Netflix şirketinin mi sürpriziydi bu, yoksa filmin aynı zamanda yapımcısı ve yönetmeni de olan başrol oyuncusu Yılmaz Erdoğan‘ın bizlere hediyesi miydi, bilemiyorum. Galiba, filmcilerle sinema salonları arasındaki kavganın eseri bu.

İşini bilenlerin birbirine kazık atabildiği bir ülkeye dönüştürülmek istenen güzel ve yalnız Türkiye’de, Koreli bir firmanın hakim olduğu sinema salonları da, bir süreden beri filmcileri kazıklamakla meşgulmüş. Film izlemek isteyenlerin ödedikleri bilet ücretlerinden filmleri üretenlerin haklarını küçülten bir hileyi devreye sokmuş Korelilere yardımcı olan bizden arkadaşlar…

“Öyle mi yaparsınız, işte biz de sizlere böyle nanik yaparız” anlamına geliyor taze çekilmiş ve henüz sinemalarda gösterimde olan filmlerini basit bir ücret mukabili binlerce filmi abonelerine izleten Netflix‘ten de ulaşılır hale getirmek…

Bir yönüyle ‘organize bir iş’ yani…

‘Organize İşler’ filmlerinin ilki bir çokları için şimdiden ‘kült’ statüsüne kavuştu. Yılmaz Erdoğan‘ın canlandırdığı Sülün Osman zekasındaki her yönüyle tatlı dolandırıcının, gayet basit yöntemler uygulayarak, ‘saf’ bulduklarının canını acıttığını sergiliyor film.

Reklam

Bir yönüyle, ‘saf’ olan ve bu yüzden aldatılan kurbanların da gerektiğinde ‘acımasız’ olabileceğini sahneye yansıtıyor.

‘Sazan sarmalı’, filmde ikinci başrolü oynayan Kıvanç Tatlıtuğ‘un canlandırdığı Sarı Saruhan karakterinin kullandığı deyimle, ülke gerçeğinin ‘bir tık daha’ yükseltildiğine bizleri tanık haline getiriyor.

Sülün Osman‘lar varsa, onun kadar tatlı, duygusal ve kan dökmeden çalışmaktan yana olmayan ‘baba’ tipliler de var. Sorun çözen ‘abiler’ oluyor onlar, gerektiğinde Sülün‘leri de cezalandırabiliyorlar.

İki saatin nasıl geçtiğini anlamadan gözlerinizi ekrandan alamıyorsunuz.

İkisi de ulaşılabilir halde ‘Organize İşler’ filmlerinin Netflix‘te…

Abone yöntemiyle çalışan platform, Türkiye’ye dönük reklamlarında “190’dan fazla ülkede” aynı anda gösterime sunduklarını belirtse de, duyurunun abartılı ve bu iddianın ABD’de yaşayan aboneler için doğru olmadığını söyleyebilirim.

Yurtdışında yaşayan yakınlarımın telaşla sorgulamalarına bakılırsa, başka ülkelerde de henüz gösterime sokulmamış…

“Bugün Pazar, hava da kapalı, zaten dışarıya çıkmak artık çok pahalı” diye sızlananlara tavsiyem, henüz abone olmadılarsa bile ilk birkaç haftayı deneme mahiyetinde ücretsiz sunan platformdan yararlanarak iki filmi peş peşe izlemeleri…

Peş peşe olmasa da, önce yenisini, sonra ilkini izleseler daha iyi olacağına eminim.

Organize işlerle kimler dolandırılmadı ki…

Telefonla dolandırılan bazıları çok ünlü profesörlerin de bulunduğu ülkemizde, aynı tuzağa düşmek durumunda kalabilecek başkalarının da, ‘Sazan Sarmalı’ filminde sergilenen taktikleri öğrenip kendilerine çıkaracakları dersler var.

İsimler verilerek “Gelen telefonu gerçek sanıp bankadaki yüklü hesaplarını dolandırıcılara kaptırdılar” türü haberler gazetelerde ve haber kanallarında yapılıyor ya, yeni filmi izleyenler herhalde aynı tuzağa düşmeyecektlerdir.

Filmleri izledikleri halde benzer dalavere tuzaklarına düşecek kadar saflar var mıdır?

Şimdi beni etkisi altına alan soru da bu.

Neyse. Aşağıdaki iki kısacık reklam videosu da benim sizlere Pazar hediyem olsun:

Bu Sülün Osman videosu:

Bu da Penguenler videosu:

Reklam

21 YORUMLAR

  1. Saadet Partisi
    Demokrasi demek halkın kendi kendisini yönetmesi demektir. Yani Sermaye’nin veya iktidarın emrine girmeyip Sermayeyi, iktidarı emrine almaktır. Bu, halk kuruluşlarının devreye girmesi ile olabilir. Halk kuruluşunun önce taraftarları bulması gerekir. Bu; din olur, işletme olur, ilim olur, parti olur.
    Bu birinci malzemedir, ikinci malzeme ise bu halk kuruluşunu finanse edecek kaynaklardır. Bu iktidar olursa kendi hâkimiyetini sağlamak üzere finanse eder. Sermaye olursa iktidarı zayıflatmak, ülkede karışıklık çıkarıp kendi sömürüsünü devam ettirmek istemektedir.
    Saadet Partisi’nin bu filmini kim finanse etti? Önce onu bilmemiz gerekir. Vaktimiz olmalı ve filmi baştan sona kadar seyredip değerlendirmeliyiz. Ondan sonra iki şeyden biri olur. Ya film devreye girmez, yapılan tüm çalışmalar boşa gider. Yahut halk işletmeleri aleyhinde kullanılır.
    Bunun için 1967’den beri söylediğimiz şeyi hep tekrar ediyoruz. Halk önce kooperatifler olarak organize edilmeli. Kooperatif de elde ettiği gelirle halk kuruluşlarını desteklemelidir. O zaman Saadet Partisi’nin filmi bizim filmimiz olur.
    Milli Nizam Partisi kurulurken anlaşmamız vardı. Akevler’e ortak olacaklar, Akevler ortakları Akevler’de kazanacaklar o kazançlarının bir kısmı ile partiyi destekleyeceklerdi. Böylece partiler Sermaye’nin veya iktidarın baskısından kurtulmuş olacaktır. Bu anlaşmayı sabote etmek için bir hafta içinde Öz Elif’i kurduk ve Akevler ile olan anlaşmaları bozdular.
    Biz Erbakan’ı desteklemeye devam ettik, %22’lere çıdardık oyumuzu. Şimdi %1’lere indirildi. Bununla beraber inanmış bir kadro devrededir. Yine biz kazanıyoruz. Yarın Adil Düzen iktidar olduğu zaman yetişen yazarımız olduğu gibi, yetişen sanatçımız da olacaktır. Biz yine de bunların yanında olmalıyız ve bunları desteklemeliyiz.
    Yüz ortaklı kooperatifler Ar-Ge merkezini kurmalıdır. Kooperatiflerin 25 genel hizmetinden biri yayın, biri de basındır. Ar-Ge ortaklığı, sanatçılarımızı Sermaye ve iktidar baskısından kurtarılmalıdır.

    • Toplumda ihtiyaç çok, kefenin cebi yok demişler. Toplum yararına ortaklik ve Ar-Ge merkezi işleri iyi bir fikir. İşler Allah rızasına göre yürütülecekse neden olmasın… Ancak işin icinde daima para oldugu icin, bunu kontrol eden mekanizmanın şeffaflık konusuna hassasiyet göstermesi o derece önemli bir konu. Şek ve şüphe götürmeyecek bir şekilde her şey açık olmalı….

  2. HERKES GİDER MERSİNE BİZ GİDERİZ TERSİNE! Bugün Ocak Medyada Serkan Yıldızın, şu yazisini okuyunca,
    http://www.ocakmedya.com/ocak_yazar/2019/02/17/gecmise-ozlem/
    Hemen bu Mersine ve tersineyi hatirladım.
    Demekki son 17 yılda biz hep tersine gitmişiz.
    17 yıl önce Muhalefeti elaştirmek kimsenin aklina gelmezdi, çünkü Devlet malıni muhalefet değil ihtidar keyfi harcar, adam kayirir, sülaleyi zengin eder, ADALETİ kör kuyuya atar, ve saire ve saire.
    İyisi ile, kötüsü ile, günahi ve sevabide Ihtidara ayittir MILLETE HESAP VERMAK İHTİDARİN boynun borcudur……
    Peki AKP kurulduğundan bu yana ıhtidarda malum DİNDAR bir parti olduğu için KUL hakkini ADALETI kusursuz yerine getirirler…!!!! Haşaaaa!!!! Onlar hiç hata yaparmi? Tabiiki yapmaz……
    Bu nedenden dolayı Türkiyede Erdoğana ve partisine laf etmek kimsenin HADİNEMI? Zaten, değil laf etmek şöyle dursun yan gözle bakanlar dahı aninda Silivri cumhurriyetine sürgüne gönderiliyor….
    17 Senedir Turkiyeyi 400 Miliyar dolar borçlandiran, Bankalari, Gazeteleri, Fabrıkalari, Kapatip, mallarina çöreklenip, Devlete ait ne var ne yok hepsini satip, paralaride sifrlayan, Reza Zarafa Devlet Madalyasi veren.. offf yoruldum geri kalanlaride yazmasi için, Hamza beye havele edip,konuya devam edeyim.
    Yukarda yazdiklarimin hepsini muhalefet partileri özeliklede CHP yapti. Allahtan son 3 yildir Bahçeli bu vebaldan kurtamak için Erdoganla CİP partiyi kurup saldırilardan kurtardı.
    Tersine dedim ya! Bizim İhtidar özelikle Erdoğan gökten zembile indiği için kimselerin ne onu ne çevresini nede AKP yi eleştiremez….Bahcelinin yaptiği gibi emrin başımın üştüne demeleri gerek.
    17 yildir Ihtidar Havuzu, trolleri ve biatçilari ile birlikte tek koro halinde sanki ihtidar partisi onlar değilde CHP, HDP Kılictaroğlu, Demirtaş, kullanma tarihi geçen yol arkadaşlari ve ortaklarini 24/7
    hedef tahtasina yatirmişlar! Iftira,yalan, hakaret,oklarini yandaslari ile birlikte durmadan onlara atiyorlar.
    17/25 Araliği bilhasa Hayir sever iş adami Dünyaya ilan etmesine ragmen halen daha onun zihrina sariliyorlar.
    AKP yaptıği icraatlardan değil Muhalefeti günah keçisi yapmaktan, ve30 miliyiu haraca bağlamaktan dolayi dahi kazanamazda Rahmetli öluler ve benim abimin Apartmanindaki olay gibi 5 kişiye 45 daha eklenen hayeli secmenler sayesinde kazaniyor.

  3. fehmi bey algı meselesine epey kafa yormuşa benziyor. bugün okuyabildiğim dünkü yazısında, en azından benim anladığıma göre chp için bugün sanki çok başarılı da -bir ara bize başarılarını fehmi bey yazabilirse- dünkü başarısızlıkları yakasını bırakmıyor diyor.
    chp nin günahsız zamanı varmıymış ki geçmiş ayağına dolansın.
    bu geçmiş günahlar milattan önceki günahlar mı yani…dinin yasaklandığı, kuran okunmasına izin verilmeyen, dindar insanların işkence gördüğü, öldürüldüğü zamanlar… yoksa Abdullah güle haddini bil diye bağırdıkları zamanlar mı??? alttan alta akp yi kapatma davasına hazırlandıkları zamanlar, 17/25 te cemaatle yolları birleştikleri, suriyede ne işimiz var dedikleri, ypg terör örgütü değildir diye açıklama yaptıkları zamanlar mı..hangi zamanlar…bagaj tıklım tıklım dolu, çıkar çıkar bitmez…
    şimdi kılınçdaroğlu partiyi demir yumrukla yönetiyor. parti içi demokrasi ayaklarında herkes birbiriyle davalı, kavgalı. çıkarılan adaylar kimsenin içine sinmiyor, o nedenle istifaların bini bir para. hdp ile başkanlar bizden üyeler sizden anlaşması gizleniyor ama artık saklanacak hali de kalmadı. izmire tunç soyeri adat gösterdi, tanıdığım en chp liler bile sandığa gitme konusunda tereddüt yaşıyorlar. limon yiyen dedenin torununu bir tarafa bırakalım da sur olaylarında ben hdp nin yanındayım demesini, ya hdp bayrağı altında konuşmasını ne tarafa bırakalım. sokaktaki insanı çevirseniz chp nin bir tane planını , projesini bilmez, ama kavgasını, gürültüsünü bilir. İstanbullulara sorsanız chp istanbul adayının soyadını bilir ama adını bilmez. chp kendinden çok akp ye çalışır. akp nin bu kadar pervasız oluşunun altında da chp nin toplum gerçeklerinden uzak muhalefeti vardır. şimdi bütün yanlışları, başarısızlıkları geçmiş günahlara bağlamak algı bozukluğu değilse , organize işler eşliğinde komedi filmi tadında diyelim…

    • Didem hanım! gene de Kılıçdaroğlu’nun CHP nin eski bagajlarindan kurtulma gayretleri görülmeye ve takdir edilmeye değer bence.

      • evet, ortaya karışık hesabı. ama hepimizin midesi bu kadar karışığı bir arada kaldırmıyor. yarın da bu günün bagajlarından kurtulmaya çalışacaklar, ne anladım ben bu işten!
        uzun süre iktidarda kalan yönetimler radikalleşiyor ve otoriterleşiyorlar. akp çok çalkantılı ve zor bir süreç yaşadı ve uzun. denge için iyi bir muhalefete ihtiyacımız var, seçmenin nefes almasını sağlayacak, sopa göstermesine yardımcı olacak, sağduyuyu harekete geçirecek. aslına bakarsanız ben kızgınlıktan çok üzüntü duyuyorum. zira onlar değil, biz kaybediyoruz.
        cumhur bey! iyi niyetli, pozitif bir yaklaşımınız var. bence takdir edilmeye değer tek şey bu…

  4. Mizahla harmanlanmis gezi zekasini animsatan reklam filmlerinden esinlenecek uckagitcilara carpilabilecek proflarimizdan bi tanesi de insan diskisinin organik gida oldugunu ve yenilebilecegini iddia ediyordu:) malum eski turkiyenin guvenlik personeli, kurt kardeslerimize bu sekilde iskenceler de yapmisti:( gerci hdp nin bazi yoneticilerine o bile cok ama neyse…

  5. Treninin makinisti kendi güvenliği için rayların altını boşaltmaya çalışanları trene aldı yol arkadaşlarını trenden attı.
    Böylesini kendi istikbali açısından isabetli gördü.
    Düşmanlarının şerrinden korunmak için onları dost edindi.
    Eski dostlarını ise düşman.(Bunlardan bir cacık olmaz hesabıyla sanırım)
    Edip ALİNİN dediği gibi yeni edindiği dostları eski düşmanlıklarından vazgeçmedi;sadece uygun konjuktur bekliyorlar.
    Eski dostları düşmana cevirdi ve şimdiye kadar günü kurtarmışa benziyor.
    S. Demirelin sözüyle söylersek.
    BİR ÜLKEDE TENCERE DEVRİLDİĞİ AN ,O ÜLKEDE KİM İKTİDARDA OLURSA OLSUN DEVRİLİR.
    Tencerenin devrildiği an herkesin rengi o zaman belli olur.
    İktidarlar bunu çok iyi bildiği için seçime kadar tencereyi devirmemek için yapmayacakları iş vermeyecekleri taviz olmaz.

    • Trenin makinistinde bir kaç telde oynayabilen cambaz zekası yok. Günü kurtaracak kadar şansı yaver gidiyor. Ama bir atlarsın çekirge iki atlarsın çekirge… Bir gün hanyayı konyayı gösterdiklerinde iş işten geçmiş olacak. Konuşmalarını takibe alan youtube belgelerine bakarsanız zeka derecesine çelişkilerin yumağı beyninden pay biçebilirsiniz. Bir tarihte dediği diğerini tutmuyor. Tam bir bukalemun gibi. Ama nereye kadar.

  6. Saadet Partisi 24 Haziran’da %1.30 oy almıştı.Yani yüzde birbuçuğu bile bulmamıştı.
    24 Haziran öncesinde de az reklamları
    yapılmamıştı.Liderlerinin adı bilge başkana çıkmıştı.
    Şimdi de bir seçim sürecindeyiz.
    Seçimden önce bir miktar parlatılmaya çalışılır;seçimler bitince dönüp bakan olmaz Saadet’e.
    Seçim kazanmak,milletin teveccühüne mazhar olmak başka bir şey.Reklamla falan olacak bir şey değil.

  7. Anlasilan Sulun Osman oldukça saf biriymiş, Din’i kullanmak aklina gelmemiş. Eger akil edebilseydi, Turkiye’yi satardi valla…

  8. Reklamlarla bir malın satışı amaçlanır. İyi mal zaten kendini satar ama iyi reklam ile kötü mal satışı pek kolay değildir. Reklamın iyi olması malın iyi olduğu anlamına gelmez yani. Bu arada ufak bir algı operasyonu denemesini gerçek ile düzelteyim. Sinemalarda reklamlar yasaklanmıyor, filmden önce ve aralarda çok çok uzun olarak verilen ve seyirciyi neredeyse geldiğine pişman eden reklam süreleri yeni çıkan yasayla 10-15 dakika ile sınırlanıyor. Fehmi bey genelde filmleri bilgisayarından, tabletinden izlediği için sinema salonlarında fazla bulunmamış ve yarım saat aralıksız reklam zulmüne maruz kalmamış olabilir. Bu yüzden reklam sınırlamasına sinema salon seyircisi gibi sevinmeyebilir tabii ama reklamlarla ilgili gerçek budur.

  9. Turkiyenin durumunu reklamlarda görmeye gerek yok ki; yoldan geçen hiç tanımadığınız 3 kişiyi durdurun ve ekonomik olarak Türkiye’den memnun musunuz diye sorun? Herhalde Türkiye durumunu özetleyecek cevaplar alırsınız. Türkiye seçimden sonra büyük ekonomik sorunlar yaşayacağı kesin gözüyle bakılıyor. Allah hepimizin yardımcısı olsun.
    SAYGILAR SEVGİLER

  10. İsterseniz bir film de biz yApalım
    Papaz ın sızıntısı
    Hizmet himmet tedbir deyip
    Ajan,omurgasız vatansız nasıl olunur
    İki cümlede bu konuda yazsa yazarımız değil mi sanki hiç böyle bir konu yok yazarımıza göre

  11. Fehmi Bey in ekibi yeni parti kurmaktan vazgeçtiler herhalde… Saadet partisi zaten Gül ve davutoğlunu davet etmişti… hayırlı olsun madem.. biraz piar çalışması gibi geldi…

  12. “Ulkeyi askeri kayyuma devredelim de milli iradeyi nereye koyalim sayin h.k.? Postal yalayiciligina devam:)” diyen H. Gayret ’e (16 Şubat 2019 at 21:44, http://u0i.626.myftpupload.com/biri-eski-bagajlari-altinda-eziliyor-digeri-her-secimde-kendini-sifirliyor-secime-giderken-chp-ile-ak-parti/ ) ders olsun.
    Kafiyeli-Yorum. Bilgi Veri-Yorum:
    *******
    ASKER dediğin insan; bu bizim insanımız,
    Her cins düşmana karşı, siper ve kalkanımız!
    Kutsaldır Anadolu, ajanlar cirit atar,
    Bugün asker olmasın, ülke anında batar!
    Bizbize darbe lakin, yakışmaz bu kuvvete,
    Ülkesine kalleşlik, sığmaz bu hüviyete!
    Sakın ha demeyesin, “ama bunda ne var ki..”
    Aması yok hemşerim! neler oldu gel gör ki:
    Darbe darbe üstüne, ambaledir kafalar,
    Darbe yiyen ülkeler, iflah etmez yalpalar!
    Bizde sosyal dokular, kırık fay hattı gibi,
    Allah’a kulluk var da, alamadık nasibi…
    Allah var ya birçoğu, tanrı gibi inanır…
    O’na götüren yollar, eş koşarsan tıkanır!
    Yani, eş koşan var ya; çıkmaz yolun yolcusu,
    Neden maşa olunur? bu bir merak konusu!
    ……
    Pek boş durmuyorlar, planlar kuruyorlar,
    Darbe darbe üstüne, sallayıp duruyorlar !
    Elverişli bir kurum, vurucu güçtür asker,
    Her yeltenme etkisi, birbirinden bin beter!
    Akıl-İman sentezi, İman-Akıl Sentezi,
    İkisi bir bütündür, değil ki bu fantazi!
    ……
    *******
    Yani özetle: Akıl-iman sentezi yerinde olsun da ASKER olsun, bilumum meslekten ve çeşit çeşit etnik tabandan SiViL olsun hiç farketmez. Orada anlatmağa çalıştığım modelde, asker milli iradede kontenjana sahip, patron değil yönetici değil. Gözlemci olmanın ötesinde milli iradeye aktif olarak katılımcı. Bunu sivilleşerek yapıyor ama tampon karışımda yine asker. Bunlar, aralarında harikulade bir şekilde anlaşırlar, sorumluğu paylaşırlar. Bu platformdaki askerler, partiler-üstü yetenekli siviller ile askeriyedeki darbe-yapmaya meyilli diğerleri arasında önemli bir köprüdür. İletişim köprüsü. Fena mı yani? Emir büyük yerden olunca başkalarının postalını yalayan postallılara ne demeli, ayrıca onları da düşün! Bol “Yorum”lar; yorum yapın ama gerçeklere sadık kalın….

    • Iranda benzeri bir duzen zaten var ki dusman basina ey h.k… Biz ondan daha yeni kurtulduk:)

      • “Benzeri İranda var deyip kestirip atma da konuyu refaranslarıyla aç..” Biz dediğin Türkiye değil herhalde. Benim için Biz bütün ülke.
        Bak H. Gayret, Güç ne kadar paylaşırsan o kadar güçlenir. Bunun en güzel şekli bütün ülke ile paşlaşımdır. Bunun için de şeffalık gerekir. Gücü ne kadar da tekeline alırsan, güç o kadar güven kaybeder, diktatörleşir istismar olur. İstismar edilen güç işe güçünden düşer. Bunlar Akıl-İman Senteziyle varılabilecek noktalardır. Senin 1-2 cümlelik tepeden inmeci bir halin var. Kapasiten o kadar!

  13. Fehmi bey! Bu videolar reklam fakat Türkiyeyi anlatiyor.
    Şu sorunuzun cevabinide bugün buraya yapilacak yorumlardan öğreniriz.
    “Filmleri izledikleri halde benzer dalavere tuzaklarına düşecek kadar saflar var
    mıdır?”
    Ocak Medya yazarlarinda Harun Tahanin
    Bu haftaki yaziside bu videolar gibi bayaği ilginç, Fehmi beyin yazmadiklarını H Taha bey bu yazisina tamamlamiş.
    “Tiyatro oyununun yeni aktörü”

  14. Bu gün, Fehmi beyın okurlarina hediye ettiği vidolari izleyince, bende H Gayrete, bir video hediye etmek aklima geldi.
    H Gayret! Dün yalancilara ettiğin bed duaya ben Amin demiştim. O muhteşem zekanla bana yalanci dediğin için bu vidiyo da benden sana hediye olsun. Yalniz her yalanda ayni bed duayi sağliklı olabilmen için tekrarla.
    Iyi seyirler
    – YouTube
    https://m.youtube.com/watch?
    v=bW6bem3ACa0

  15. Saadet partisine , Reklam Filmi yapmayı düşünürlerse bir senaryoda benden:Filmin adı:KARA TREN ,Gideceği yer Mutlu Türkiye ,Duracağı İstasyonlar;Adalet,Özgürlük,Demokrasi,Tren İstanbuldan Yola çıkar bu tren Yeni Beyeza Boyanmış Gıcır Gıcır dır Makinist çok tecrübeli ,kömürcüsü,demircisi,teknisyeni,aşçısı ,çaycısı çok çalışkan ve Treni hedeflenen yere götürmek için canla başla çalışır çabalarlar.Yol ilerlerken birileri trene taş atar ,birileri laf atar , birileri önünü kesmeye çalışır Makinist durakları şaşırır trendeki vefakar çalışanları trenden indirir ,Trene Taş atanları,Laf atanları,Önünü kesmeye çalışanları bindirir ,Tren istasyon karıştırıldığı için (Taş atanlar sebebiyle) yanlış duraklarda durarak yola devam eder fakat trenin rengi gittikçe kararır gittiği istikamette makas değiştiği için belli değildir En Son; Özgürlük İstasyonunda bekleyenler Treni ,Tanzim Satış istasyonunda görürler……

Yoruma kapalı.