Osmanlı’nın son demlerine bakarsak önümüzdeki tuzağı görebiliriz

8
ABD dışişleri sözcüsü Heather Nauert..
Reklam

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Vizeleri askıya alma işi büyükelçi John Bass’ın başının altından çıktı” tespitine, “Hayır öyle değil, dışişleri, ulusal güvenlik ve Beyaz Saray birlikte karar verdi” cevabını aldığımız Heather Nauert, dün de gazetecilere şunu söyledi:

Kesinlikle gerilimin düşmesinden yanayız. İlişkilerin üzerinde büyük gerilim var. Sakinleşmeyi umut ediyoruz. Diyalog içinde olalım istiyoruz. Ancak aynı zamanda Türkiye’nin devam eden soruşturmalarda ABD ile işbirliği yapmak isteyip istemediğine ilişkin kaygılarımız var. Soruşturmalara dahil edilen 3 personelimiz de Türk güvenlik personeliyle çalışan kişiler. Umarım bir NATO üyesi olan Türkiye güvenlik alanında aramıza mesafe koymaya çalışmıyordur.”

Belli ki, ABD tarafı, bizde cumhurbaşkanı düzeyinde dile getirilen görüşlere dışişleri bakanlığının sözcüsü aracılığıyla açıklama getirmeyi kararlaştırmış.

Mütekabiliyete hiç de uygun olmayan bir tavır bu.

Acaba Donald Trump ve Beyaz Saray krizi sona erdiren merci olmak için mi bu tutumu benimsedi? Öyleyse mesele yok.

Yalnız bir nokta önemli: ABD krizi sürdürmekten yana taraf olarak görünmek istemiyor ve Washington’dan yapılan her yeni açıklama Türkiye’nin niyetleriyle ilgili yeni bir kuşkuyu içinde barındırıyor.

Son kuşkuyu herhalde not ettiniz: Türkiye’nin NATO üyesi olmasına rağmen güvenlik alanında ABD ile arasına mesafe koyduğu kuşkusu…

Eksen kayması

Türkiye o mesafeyi hayli zaman önce koydu, şimdi de koruyor.

Reklam

Rusya ve İran’la birlikte hareket ediyor ülkemiz, Suriye ile de arayı düzeltme niyetinde olduğunu belli ediyor; hemen hepsi NATO üyesi olan Batı ülkelerinin uyguladığı silah ambargosunu alternatif kaynaklara başvurarak aşmaya çalışıyor…

NATO’yla bağlılığı ülkemizin pamuk ipliğiyle; ara ara “Rusya öncülüğündeki Şanghay Beşlisi içerisinde yer alsak daha mı iyi?” sorusu eşliğinde bir tartışma da yürütülüyor.

Bir zamanlar “Yoksa eksen mi değişiyor?” kuşkusu dillendirilirdi, şimdi nedense bu sorunun kapağı açılmadan eksende değişiklik yaşanıyor.

Kabahatse bu, kim kabahatli?

Aynı soruyu şöyle de sorabiliriz: Türkiye mi eksenini farklı yöne doğru çevirmeyi arzuluyor, yoksa Türkiye’yi dışına itme çabasına giren Batı mı?

Hayati –ve tarihi– önemde bir soru bu.

Dünyada köklü değişimlerin yaşandığı bir dönemden geçiyoruz. İkinci Dünya Savaşı sonrasında oluşmuş ve Sovyet sisteminin çökmesiyle birlikte dengelerinde kaymalar meydana gelmiş ‘düzen’ bir türlü kendisini yenileyemedi.

Baba Bush, başkanlığı sırasında, ‘yeni dünya düzeni’ deyimini ortaya sürdü, ancak o ve ondan sonra Beyaz Saray’a taşınanlar deyimin içerisini dolduramadı.

Reklam
Türkiye denklemin neresinde

En önemli sebep, Türkiye’nin de içerisinde yer aldığı Ortadoğu bölgesi; daha doğrusu ABD’nin üzerine titizlendiği İsrail’in güvenlik mülahazaları…

O konuda gelinen nokta başlangıçtan hayli farklı; İsrail’i çevresiyle barışmaya zorlayarak dengeleri oluşturmak hedefleniyordu, sonunda Netahyahu‘nun savunageldiği İsrail’i tehdit eden liderlerin yerlerinden edilmeleri ve ülkelerin güçlerini kaybetmeleri projesi benimsendi.

Saddam, Kaddafi, Mursi gitti, Libya, Irak ve Suriye eski güçlerini kaybetti (Mısır ve Ürdün İsrail’le anlaşmalı).

İran o projenin doğrudan hedefi olmaktan ‘nükleer anlaşma’ ile kendisini kurtardı; ancak Trump’la birlikte İran yeniden hedef.

Bir zamanlar ABD ile birlikte ‘süpergüç’ iken bu konumunu ve bağlı ülkelerini kaybetmiş olan Rusya, değişim sarsıntılarından yararlanarak Ortadoğu’da yeniden bayrak sallayacağı bir duruma gelme gayretinde.

Kısmen başarılı da oldu Rusya.

Ya Türkiye?

Ülkemiz, son 15 yılın önemli bir bölümünde, içerisinde yer aldığı bölgeye ‘örnek’ veya ‘model’ teşkil etmeyi benimsemiş ve dönüşümü ABD ile birlikte gerçekleştirmenin adımlarını da atmıştı.

Önce ‘örnek’ veya ‘model’ olma iddiasını, sonra da ABD ile birlikte hareket etme niyetini terk etmiş görünüyor.

Görüntü böyle.

İyi bir şey mi bu?

Üzerinde düşünülmüş.. artılar ve eksiler değerlendirilerek karara varılmış.. daha gevşek ittifaklarla devam edilebileceği düşüncesi hakim geldiği için bu yola girilmişse.. sonucu iyi olabilir elbette.

Fark ettirilmeden bu yola itilmişse.. işte o kötü…

Bunu tavır ve davranışlarıyla sağlayanların niyetleri kötü olabilir çünkü.

ABD’nin ‘vize işlemlerini askıya alma’ yaptırımı o kötü niyetin dışa vurumuna benziyor. Orantısız bir yaptırım bu.

Karara Türkiye’nin verdiği tepki ise, ittifak ilişkilerinin kopmasını göze almayı da içeren başka bir kararlılığın dışa vurumu…

Türkiye’nin bugünlerde yaşadıkları 19. yüzyılın sonlarında Osmanlı Devleti’nin karşılaştığı sorunlara fena halde benziyor. Dünya sistemi –o dönemin dünya sistemi tabii– o zamana kadar Avrupalı bir devlet muamelesi gören Osmanlı’yı dışlamaya karar verdiğinde, yönetimde yer alan İttihatçılar bunun farkına varamadı ve birbiri ardına yanlış tercihlerde bulundu.

Sonrasını biliyoruz.

Arkasında böylesine vahim sonuçlara yol açmış bir tarihi deneyim bulunan bir ülkenin, bugün, Heather Hanım’ın sözcülüğünü yaptığı türden açıklamalar eşliğinde önüne sürülen tuzaklara düşmemesi gerekir.

Öyle değil mi?

ΩΩΩΩ

Reklam

8 YORUMLAR

  1. Adil Hafızanın Işığında artık tuzakları daha iyi görebiliyoruz. Kimi kullandıklarını da tabii ki… Dostum….

  2. Fehmi bey,dar alanda top çevirerek,zamanı doduruyor gibi.Suyun yüzündeki de ki köpürmenin,dipteki bir engelden kaynaklandığını bizden çokçok iyi bilir.İma örgülü yorumu,konuyu çoğu zaman netleştirmeğe yetmiyor
    ve ya biz okurların anlama,kavrama,kültür hamulesi yetersiz kalıyor.
    BOP.eş başkanlığından istifa etmeyen ve İsrail”in “teline dokunmayan”Türkiye”nin bu durumu mevcut konjonktürde nasıl izah edilebilir?Demek ki işin içinde işler var,bu işler Türkiyeyi ikircikli davranmağa zorluyor.
    Bu “iş ve nedenler”Yandaş olmayan az sayıdaki TV kanallarında teşrih masasına yatırılıp,açılıyor.
    Yavuz havuzcular,üzerine branda çekiyor”.Ne içinde- ne dışında”olanlar da uzaktan bakıyor.Yaklaşmamakta haklı olabilirler,enfeksiyon kapma riski var. O zaman da,tanı ve tesbitleri pek sağlıklı olmayabilir.

  3. Biz Çoktandır. .. Enver ( İttihatci (Panturkist) ve İslamcı (Panislamist) havalara girdik. ..
    Bu havalara girerken de hiç oyun bilmediğimiz düşünmedik….
    Sonunda kara göründü ve bir yerlere tosluyoruz….
    Buradan çıkış yine yonumuzu Batıya çevirmekle ancak mümkün olur..
    Çünkü ne biz Batıdan vazgecbiliriz.. ne de Batı ve Amerika bizden….
    Zararın neresinden dönülürse o kardır. ..

  4. Aynen katılıyorum, “akp” ya hainse 21 yüzyılın Enver, Talat ve Cevat paşaları’ ise.
    Öyle hataları var ki dünyanın en hain adamını Ülkenin başa getirsen “akp “den iyi yapamazdı.
    Osmanlı imparatorluğunu sonlandıran hain adamlar olarak tarihe geçtiler Enver ,Talat ve Cevat paşalar.
    Günümüzün akp si korkarım Osmanlının ittihat ve terakki olmasın .

    NOT… İyi , kötü niyetli’mi onu tartışmıyoruz . Tarih tekerrür ediyor hatalar yapılıyor onu yazdık

  5. Öncelikle ufuk açıcı yazınız için teşekkür ederim. Bugün gelinen nokta ne bilinçli, üzerinde düşünülmüş bir tercih ne de fark ettirilmeden itilen bir noktadır. İçeride aşırı “pragmatik taktikse odaklanmanın stratejide yarattığı seçenek kaybı” bizi bu noktaya getirdi. Ne yazık ki seçeneklerin çokluğu çözümün kolaylığına işaret ederken tersi, zorluğa işaret eder.

  6. İngiltere ile yol almak çooook sakıncalı.Birde içeride yapılan tüm operasyonlardan doğu perinçek ve avenesi memnun işin ilginç yanı iki zıt kutup gibi görünen!!!!! bahçelide bu durumların en büyük destekçisi.Çok ilginç bir zaman dilimi yaşıyoruz.Tabii bu arada inşallah birileride milletin sesine hissiyatına kulak verip,iktidarın doğrusuna doğru yanlışınıda mertçe ve gerekirse de sertçe tavır kayacak bir muhalefete ihtiyaç aşırı şekilde var.Bu hem bu millet için hemde iktidarın menfaatinedir.Rahmetli Yazıcıoğlu şehit edildi bu anlayışlı muhalefet bitti.İktidarın fitursuzca ve alternatifimiz yok istediğimizi yaparız bu millet bize mahkum söyleminden kurtulmak ve onları ilk kuruluşundaki çizgiye çekmek için adam gibi bir muhalemet şart.Umarım birilerinin Arabistan ve urfa gezileri bu arayışa katkı içindir.

    • 2005’ten beri Bahçeli bizi hiç yanıltmadı.Ama Urfa ve Arabistana gidenler , milli görüş gömleğini çıkaranlar hep yanılttı , yanıltmaya da devam ediyor.

  7. Türkiyeyi idare edenlerin tek bir dertleri var oda seçim kazanmak. Üsdeki çümleler bana ait değil, yabancı gazetecilere ait. O gazetecilerin tartışmalarını izleyince bizi bizden daha iyi tanıdıkları açıkca anlaşılıyor.
    Türkiyeyi dünyada saygın bir ülke konumuna getirenler bir ekip idiler, onlara sessiz kahramanlar desek daha iyi olur, onların tasviye edilip pasif konuma getirilmesi bir bakımada iyi oldu. Bu vesile ile laf ile peynir gemisi yürmediğini hem dünya gördu hemde biz görmüş olduk.
    Gerçi bizdeki şak şakci köşe yazarları harıç diğer yazarlar 2013 den bu tarafa gelen tehlikeleri yaziyorlar ama ben bilirim diyenler onları dinlemedikleri gibi susturmak için her yola baş vurudular bundada çok başarılı oldular.
    Biz millet olarak çok değişik bir milletiz,politikacılar karşı irademiz o kadar zayıf ki onların hatalarını örtmek için kendimizi ve ülkemizi onlar uğruna gözü kapalı feda ediyoruz.
    Osmanlının torunlarına bakın ne hallere düştük. Ev sahibi ülkeler bakanlarımızı polisler eşliğinde ülkelerinden kovmalar korumaları ülkelerine sokmamak, biz bunları sineye çektik şimdide vize muracatını yasakladıkları için elçiliklerine dahi gidemiyoruz.

Yoruma kapalı.