Sarraf olayı ‘komplo’ ise.. fark edildiği halde neden boşa çıkartılamadı dersiniz…

17
Reklam

“Her taşın altında kuşkulu bir şey aramak ‘komplocu’ zihinlerin eseridir” diyenlere itiraz etmem; ancak, o zihinlerin ‘komplo’ (ya da ‘kumpas’) saydıklarının birer ‘komplo’ olmadığını da kimse iddia edemez.

Bazen ‘komplo’ denilenler gerçekten de ‘komplo’dur.

Sarraf olayı komplo ise…

Rıza Sarraf olayına bu gözle biraz yakından bakalım.

Ankara sonradan Türk vatandaşı yapılmış İran asıllı bu kişinin ABD’de yargılanmak istenmesinin Türkiye’ye karşı bir ‘komplo’ olduğu kanaatinde.

Onunla aynı davada yargılanacak bir kamu bankası yöneticisi de var; resmi ağızlar onun komplonun bir parçası olduğunu ileri sürmüyorlar, fakat AK Parti ve çevresinin itibar ettiği medya mensupları arasında öyle düşündüğünü ifade edenler hiç de az değil.

Devrede ABD yargı sistemi var, ancak Washington’un da kumpasın bir parçası olduğuna inanıldığı, en son başbakan düzeyinde çıkılan seferin en önemli gündem maddesinin bu ‘komployu’ boşa çıkarmak için siyasilerle pazarlık etmek olmasından belli.

Cumhurbaşkanı sözcüsü İbrahim Kalın, dün, France-24 kanalında katıldığı programda, Sarraf’ın ABD’de yargılanması konusuna bir de ‘FETÖ’ boyutu ekledi.

Gazete haberinden okuyalım:

Reklam

“Kalın, ‘Sizce ABD yargı sistemini Gülenciler mi kontrol ediyor?’ sorusu üzerine, ‘Bunu siz söylüyorsunuz. Benim söylediğim, bunun siyasi hale getirildiği ve davanın amacına, ima ettiklerine bakarsanız, bunun Türkiye’de daha önce yapmaya çalıştıkları ama başaramadıkları şey olduğu ortada’ görüşünü dile getirdi.

Sarraf’ın ABD’deki soruşturmacılar ile işbirliği yapıp yapmadığına ilişkin ise Kalın, ‘Mahkeme detaylarını bilmiyorum. Bu bir yargı süreci. Tekrarlamak isterim ki yasal çerçevenin dışında hiçbir şey asla istemedik. Ancak maalesef hem Obama hem de Trump yönetimleri bu kilit önemdeki konuda birşey yapmadılar. Bu da iki kilit müttefikin ilişkilerini etkiliyor” diye yanıt verdi.”

Durum bu.

Devletler ‘komplo’ yapar

Konunun nezaketi “Devletler başka devletlere karşı komplolar yapar mı?” sorusunun cevabında yatıyor.

O sorunun cevabı da belli: Yaparlar, eskiden de yaparlardı, yakın tarih de devletin devlete komplolarıyla doludur.

ABD söz konusu olduğunda bu daha da doğrudur. Dünyanın pek çok ülkesinde meydana gelmiş askeri müdahalelerde ABD’nin parmak izlerine rastlanır.

Doların global para birimi haline dönüştüğü İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana, o özelliğini kullanarak, devletlere karşı para silâhını da kullanabilmiştir ABD.

Ayrıntılara girmeye gerek yok; bunlar bilinen, üzerinde tartışılması gereksiz gerçeklerdir.

Reklam

Sarraf olayının Türkiye’ye karşı bir ‘komplo’ haline dönüştüğünü kabul etmemiz fazla bir anlam taşımıyor. Adamlar gözlerimizin içine bakarak o konuda adım adım ilerliyorlar.

‘Komplo’, eğer bu olayın ‘komplo’ olduğuna inanıyorsak, daha yargılama süreci başlamadan başarıya ulaşmış görünüyor.

Türkiye bütünüyle New York’ta başlayacak davaya kilitlendiği gibi, Fransız televizyonunun İbrahim Kalın’ı konu ederken birbiri ardına sorduğu ‘Sarraf’ konulu iddiaların ortaya koyduğu üzere, bütün dünya da bizimle ilgili davayı yakın takibinde tutuyor.

Algı operasyonu açısından ‘komplo’ başarılı olmuş görünüyor.

Komplolar başarısızlığa uğratılabilir

Neden başarılı oldu acaba?

Genellikle komplolar farkına varılmadığı için başarılı olur.

Silâhlı kuvvetleriniz içerisinde, Washington’dan icazet alarak demokratik düzeninize son verecek bir kalkışma yapabilecek bir kadronun var olduğunu bilmediğiniz için ‘darbeler’ sürprizi ile karşılaşırsınız.

Ekonomik tetikçileri fark edemediğiniz için, ancak her şey olup bittikten ve paranız pula döndükten sonra olan-bitenin bir ‘komplo’ olduğunu anlayabilirsiniz.

Oysa, Türkiye ve Rıza Sarraf olayında, uzun bir süreden beri ülkemizin bir ‘komplo’ ile karşı karşıya kaldığına devleti yönetenlerin inandığı anlaşılıyor.

Komplo teşhisi konulduğu halde komplo engelenememiş görünüyor.

Sebep, teşhisin ‘zamanında’ konulamaması yüzünden olabilir.

Ya da, teşhisi koyanların komployu boşa çıkartmak için başvurdukları ‘yöntemlerin’ yetersizliği yüzünden…

Rıza Sarraf’ın ve kamu bankası yöneticisinin ABD’ye seyahatlerinin önlenmemesi evet bir zamanlama zaafıdır; ancak yargılama tarihinin yaklaştığı şu günlerde yaşananlar başvurulan yöntemin yetersizliği –hatta yanlışlığı– ile ilgili…

Teşhisin doğru olması yetmiyor komploları def etmek için, hazırlıklı olmak ve konuyu doğru kavrayıp ön alıcı tedbirler destekli doğru yöntemleri devreye sokmak da gerekiyor.

Sadece şu kadarını söyleyeyim: Şimdilerde Amerika ile savaş çığlıkları atmaya başlamış medya ile komplolar zaten boşa çıkartılamazdı; tam tersine komplocuların istediği hava yaratılır, yaratıldı da…

ABD ve dünya medyası AK Parti çevrelerinin itibar ettiği gazetelerde çıkan yazılar ile yine aynı özelliğe sahip ekranlara yansıyan yorumları kullanarak Türkiye aleyhine havayı yaygınlaştırıyor.

İnsan ister istemez “Bugünkü medya düzeni de o komplonun bir parçası olmasın?” diye düşünmeden edemiyor.

Eh, artık o kadar kuşku ‘gerçek komplocu’ zihinlerin eseri olurdu.

ΩΩΩΩ

Reklam

17 YORUMLAR

  1. Ah be milletimin aydın geçinen yazar-düşünür-fikir önderleri! Milleti dilim dilim doğrarlarken, aileleri böldüklerinde; babayı evlada, kardeşi kardeşe düşman ettiklerinde siz ne yaptınız? Bu bölünmeye parçalanmaya çanak tutmadınız mı? Vatanın öz be öz evlatları iftiralarla mağdur edilirken; hukukun ve adaletin ırzına geçilirken, en temel insan hakları çiğnenirken, bazılarınız vahşice işkence yöntemlerini ekranlardan önerecek kadar insanlıktan istifa ederken işlediğiniz nefret suçlarıyla ve diğerleriniz susarak, olayları çarpıtarak yahut güç odaklarına yaltaklanarak halkı aydınlatma görevini yapmadığınız için hem bugünkü hem de gelmekte olan felakete çanak tuttuğunuz için sorumlusunuz. Yazıklar olsun! Bir acem sarrafına binlerce Anadolu yiğitleri feda edildi gözünüzün önünde, devlet kurumları darmaduman edildi, ve siz sustunuz! Devlete sızmışlar deyip düşmanlaştırdığınız yetişmiş bürokratlar size göre sızmadan oralara yerleşmiş olanlardan daha fazlaydı; bu nasıl sızmaysa!? Allah’ın lütfu dedikleri darbe teşebbüsü sayesinde hukuka ihtiyaç duymadan istediklerini içeri tıkdılar, istediklerinin içine istediklerini tıkdılar, bombacılığı kendi ikrarıyla sabit adamı tahliye ederken kadınlara ve çocuklara kötü hapis koşullarında zulmetmeye devam ettiler. Biz hala bu darbe emrini kim verdi (Sarızeybek’in sorusu cevaplanmadı daha), bu bombaları fırlatarak polislerimizi katledenler kim, köprüde halkı arkadan vuran sivil milis sniperler kim bilmiyoruz. Yaşasaydı terörist ilan edilecek ölünce kahraman şehit ilan edilen Halisdemir’i yaralıyken hastaneye götürecek yerde öldüren adam niye alnından öpülüp taltif edildi hala bilmiyoruz. Madem yaverler darbeci haindi, her an fırsatları varken zarar veremediler de niye başarısızlığa mahkum saçma operasyonlara yeltendiler, anlamıyoruz. Süper teknik imkanlarla uçan kuşu vurabilecek pilotlar koskoca sarayı nasıl ıskaladılar, mantığımız almıyor. Olayı anlatırken söylenen onlarca çelişkili ifade (enişteden haber alma, fıdandan haber alamama) kafamızı karıştırıyor. Darbe esnasında darbenin 1. hedefi olması beklenen şahsı kurtaran helikopterin pilotu dahi sonradan darbeci diye yargılanınca hangisi gerçek darbe karıştırıyoruz; 15’indeki mi, 20’sinden sonra yaşananlar mı? Zira devlette bu denli tasfiye, tutuklama, yargısız infaz ve holocaust türü şeytanlaştırarak bir grubu hain ilan etme ancak darbe dönemlerine mahsus gerici mafya uygulamalarıdır. Bütün bunların miladı bir Acem uşağının önüne yattıklarının ortaya çıkmasıydı. Komplo dediler de, onca rüşveti komployla mı aldılar? Ey bu gerçekleri göremeyen göz, idrak edemeyen akıl, yazamayan kalem, haykıramayan dil, yanlış algıyı düzeltmeye imkanı olup da kullanmayan güç sahipleri! Sizin için hüküm verecek ve vermiş asıl hüküm sahibi! ‘Gözleri var görmezler, kulakları var duymazlar ilh..’ O gün soracak Allah: ‘Limenül mülk-ül yevm?’ Hani dünyada iken güç kendisinde diye böbürlenip Allah’ın kullarına zulmedenler, ‘gün benim günüm’ deyip adamlarına zulmederken ‘acımayın!’ diye emredenler; o gün kendilerine verilen mühlet sona erdiğinde hiçbir sadaya cevap verecek mecalleri de kalmayacak… Zalimlerin zulmüne dur diyemeyene münevver denir mi!

  2. Frenci dostumuz pekçok vatandaşımız gibi Rus ve ERmeni saldırıları ve tecavüzlerinden kaçan, Hicret eden ve bu sırada hayata veda eden, bebekli, lohusa yüzlerce, binlerce Müslümanın nasıl eziyete maruz kaldığını, öldüğünü, öldürüldüğünü hiç duymamış ve kulak vermemişe benziyor. Bu masumların Hesabını hangi yargı soracak (tı). Gelsin FRENCİ Gaziantebe de sayısı nadir kalsa da, canlı şahitlerinden dinletelim, o DRAMI
    Türk Kürt, Arap …. Müslüman olan bu toprakların sahipleri merak edip,
    bu gerçekleri öğrenmeli, geç kalsalar bile.
    Türk siyaseti, mevcut Kanunlar muvacehesinde rezil ve kepazelikten
    kurtulamaz. Çünkü, sistem dürüst ve faziletli kişilere yer bırakmıyor. hele, hele
    genel ahlak düzgün olmayınca. Merhum, M.Akif, Avrupa için – ne yazık ki – daha
    o tarihlerde, ” yaşayışları dinimiz gibi, yaşayışımız onların dini gibi” demiş.
    Bir taraftan Ulema (İlim sahibleri) , diğer taraftan UMERA (emir sahibleri)
    “af af ” diye diye, bu aziz (izzetli) mlilleti hayvandan aşağı derekeye ( cani, katil, hırsız, rüşvetçi, orospu, şedit (şiddetçi), isyankar… ) düşürdüler. Allah sebep olanları kebap eylesin.

    • Serdar Bey size itirazım var 1: Avrupa’nın gazıyla Rusların askeri yardımlarıyla Ermeni tebaanın( DİKKAT OSMANLI VATANDAŞI OLAN ERMENİ HALKI YAPIYOR YANİ VATANDAŞ YAPIYOR VAHŞETİ, DEVLET DEĞİL) vahşet yapmamıştır denmemiştir sadece Gaziantep dahil on kusur Osmanlı şehirlerinde vahşet yapmışlardır bunu biz dahi bütün dünya biliyor lakin konumuz bu değil Elmayla Armuttu aynı kefeye koymayın.
      2: Ne Osmanlı ne de Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir hukuk yoluna gitmemiş neden çünki vahşeti yapan vatandaş.
      Sonuç: Devlet olarak ermeni vatandaşlarını ülkeye huzur gelene kadar Osmanlı toprağının en uç noktasına sürgün kararı almış yolda vatandaşlar ölmüş sorun ölen vatandaşların sürgün esnasında sorumlu olan mülkü amirlerden hesap sormak (bu kadar) sormayınca 100 yıl boyunca başımız ağrıyor .
      NOT Serdar Bey her konuyu bağlamında konuşmamız gerekir

  3. 17- 25 Aralık dosyaları Türkiye’nin en büyük yolsuzluk operasyonlarıymış.
    “Hükümeti devirmeye yönelikti” diyenler aslında haklı!
    Bu rüşvet çarkı bir değil bin hükümet devirirmiş.
    Reza Zarrap:
    “Zafer Çağlayan’a 45 ila 50 milyon Avro aralığında bir miktarı RÜŞVET olarak verdim.”
    Bu bakanlar neden yargıdan, yüce divandan apar topar kaçırıldı?
    Davutoğlu yüce divanı işaret etti diye neden görevinden
    Reza’nın ifadesine göre, Zafer Çağlayan İran işinde elde edilecek kârın yüzde 50’sini istemiş.
    “Devlet imkanları şahsi servet için kullanılmış, paralar şahıslara gitmiş, ülke zarara sokulmuş” diye binlerce kez yazdım hâlâ “delindiyse İran ambargosu delindi kime ne” diyenler var.
    Reza, Süleyman Aslan’ın önce işi reddettiğini, reddedince devreye Zafer Çağlayan’ı soktuğunu söylüyor.

  4. Reza, Süleyman Aslan’ın önce işi reddettiğini, reddedince devreye Zafer Çağlayan’ı soktuğunu söylüyor.

    Anlaşılan Süleyman Aslan elini verip kolunu kaptırmış sonra da para tatlı gelmiş.
    (Yakında Süleyman Aslan da konuşur her şeyi itiraf eder.)

  5. Fehmi Koru demişti ki “17 Aralık akşamı, devlete yönelik bir kuşatma olduğu ve bunun mutlaka durdurulması kararını Erdoğan ve Gül birlikte verdiler”

    Kuşatmanın devlete yönelik olmadığı; devleti kuşatmış bir suç şebekesine yönelik olduğu Reza’nın itiraflarıyla ortaya çıktı.

  6. sayın koru 1915 olayını hatırlatırım Osmanlı yargısı sürgün esnasında ölen ermeni tebaasının hesabını paşalara sorsaydı 2017 si ve sonra seneler için baş ağrısı olmayacaktı
    bu işler yüzünden seksen milyon vatandaş sıkıntıya düşmemesi için devlet gereğini yapmak zorundadır yoksa 915 olayı gibi ısıtıp ısıtıp önümüze koyacaklar .

  7. 17/25 Aralık bir komploydu bence,

    Böyle olduğu bilindiği halde Zerrab ABD ye elini kolunu sallayarak nasıl gidebiliyor veya gitmesine müsade edilebiliyor.Bu gaflet değilde ne?

    Yada bilinçli olarak gönderiliyor birileri tarafından

    Kimin eli kimin cebinde veya yakasında,kim kimle beraber yada karşında belli değil…

  8. herkese selam
    biraz eksikli de olsa bi komplo teorisi de benden ,saçma gelebilir,beyin fırtınası cinsinden düşünün.Ne zaman ülkemizde ki iktidar(;Ak parti başkanı,ekibin bir kıymeti yok artık o Akp nin ilk dönemlerindeydi) zayıflasa avrupa imdada yetiştiriliyor,onların da içine parelel devlet kaçmış galiba ,davranışlarının 2019 da kimin oylarını ve gücünü Türkiyede arttıracağını hesaplamışlar.Tabi,Avrupanın da iki yüzü ve güç dengeleri var,sonuçta bizim başkan bence ülkemizi dünyada ki hakim gücün istediği yöne götürüyor.

  9. Sayın Koru,Öylesine,”ince eleyip,sıkı dokurken”basit,müşahhas görünenleri farketmiyor mu?Bu düşünülemeyeceğine göre,Yoksa Sayın yazar da okuyucuya yönelik algı operasyonu mu yapıyor?sorusu akla geliyor.Asıl soruyu soruyorum:17-25 Kırılma tarihi kayda,tapelere geçip ifşa olmasaydı,süreç böyle işleyip,bu noktaya gelir miydi acaba?Yani kırılan kolun yen içinde saklanması cihetine gidilmeseydi komplikasyon oluşur,
    kangren riski görülürmüydü acaba?

  10. Sayın Koru, rüşvet skandalı ortaya çıktığında, Ankara bu skandalın araştırılmasına destek olacağı yerde rüşvet veren ve alanları korumayı tercih etmiş ve işi bir “darbe” olarak göstermiştir.
    Ortaya çıkan şu ki, ABD yapılan illegal faaliyetleri Türk polis / savcından evvel farketmiş ve takipe almıştır. Şimdi ise, bunun hesabını soruyor ve Ankara yine yanlış bir reflexle “komplo” dan bahsediyor.
    Millet bunu da kabüle hazır gözüküyor.

  11. “Bugünkü Medya düzeni gerçek komplonun bir parçası” olduğunda
    şüphe olmamak gerek. Evet, “gözlerimizin içine – gerçek dostmuş gibi – baka baka”, güle güle düşmanlık ediyorlar.
    Adalet adına belki bazı FETOCU’lar çile çekiyor. Fakat, Osmanlı Hanedanına yapılanın yanında bunlar HİÇ kalır. Gel de Osmanlı torunlarını – uğradıkları Onca zulme rağmen VATANLARINa karşı İhanet ETMEDİKLERİ için – RAHMETLE-MİNNETLE yad ETME ; alınlarından öpme ! Ne de olsa, demek, Osmanlı ASALETİ.
    Peki, bu ambargoyu DELEN ABD Ve AB Şirketlerine HESABI kim SORACAK ? !
    DİYANET bir gün, tertip etmeli – yağmur duasına çıkmış gibi – ALLAH’ım , bu ZALİMLERİN YANINA BIRAKMA – Bunların Müstehakını, bildiğin üzere sen ver, sen….. – diye
    Milletçe Toplu DUA etmeliyiz, Hakiki hesap sahibine havale etmeliyiz, bunları.

    • Unutmayalım”Adalet” olmiyan bir yerde Allaha nasıl dua edilir?
      Hırsızılari rüşfetcileri Allah cc korumaz.
      Hele birde bu işin içinde iftira varsa ki nitekim iftiranın alâ si var.
      Sizin ve benim gibilerin duasının kabul edileceğini pek ummuyorum çünkü birilerinin sırf şahsi kini uğruna bebeklerde dahil suçsuz günahsız insanlara her ağzımızı açtığımızda FETOCU şucu bucu diyerek onların zülüm ve yalanlarına destek oliyoruz hemde bunu ismimiz gibi bildiğimiz halde.
      Sizce bu vatan huzura kavuşurmu? Kavuşacağını hiç zannetmiyorum ama Umarım bey yanılmış olurum.
      Fakat saygi değer Karagülle hocanin duası kabul olabilir,çünke koskoca bir ülkede sadece o Allah için yaziyor ve gerçekleri dillendıriyor.

    • kardeşim bu işin cemaatle ilgisi var veya yok, birde buradan bak eğer o savcılar ve polisler bu hukuksuz duruma fezleke yazarak devletimizin namusunu kurtarmışlardır devlet yapılan hukuksuzluğu buldu fezleke yazdı siyasi otorite bunu örtbas etti der devlet kendini garantiye alır .devletler bakidir biz insanlar fanidir 1915 olayını hatırlatırım Osmanlı yargısı sürgün esnasında ölen ermeni tebaasının hesabını paşalara sorsaydı 2017 si ve sonra seneler için baş ağrısı olmayacaktı
      bu işler yüzünden seksen milyon vatandaş sıkıntıya düşmemesi için devlet gereğini yapmak zorundadır ve yapmalıdır , yoksa 915 olayı gibi ısıtıp ısıtıp önümüze koyacaklar .

    • Abdurrahman Bey,

      Daha once baska bir yaziya yazdigim yorumu, ihtiyaca binaen, burada da tekrar edeyim.

      Irfan Bey,

      ABD’nin ambargosu Iran’la ticaret yapmayi engellemiyordu. Aslinda, Amerika’nin ambargosu, dolayli olarak Turkiye’nin isine gelen bir seydi. Amerika diyordu ki, sen Iran’dan gaz/petrol alabilirsin. Ama, bunun karsiligi olan parayi, dolar uzerinden Iran’a direkt olarak odeyemezsin. Yerine, kendi ulkende bir bankaya bunun karsiligini dolar olarak yatirabilirsin. Sonra Iran’a, devlet veya ozel tesebbus, gida, ilac, giyim esyalari gibi seyler (nukleer sistemi gelistirmeye yaramayacak, ama halkin ihtiyaclarini karsilayacak seyler) satabilir. Bunun karsiligi olan parayi, Iran’in Turkiye’deki bankada yatan parasindan alabilirler. Ambargoyu bu sekilde isletse idik, Iran’a satacagimiz seylerden milyarlarca dolar kazanacaktik, hem devlet, hem de ozel sektor. Ozel sektorun sattigi seylerden devlet bir de vergi alacakti.

      Ama, sistemi olmasi gibi isletme yerine, Halk bankasina yatirilan dolarlari, Riza Sarraf vasitasi ile, naylon faturalar duzenlenerek, hayali ihracat yaparak, Iran’a gecirdiler. Bu surecte idarecilerimiz, komisyon adi altinda, milyonlarca dolar rusvet aldilar. Iran’a ne devlet, ne de ozel sektor bir sey satmadi. Devlet buradan vergi de alamadi, zira hayali ihracati, vergiden muaf olan altin uzerinden yaptilar. Butun bunlar olurken, Riza Sarraf ve idarecilerimiz kendi ceplerini doldurdular. Burada devlet milyarlarca dolar zarara ugratildi (almasi gereken ama alamadigi para ile).

      Riza Sarraf’in Iran’da is ortagi Babek Zencani, Iran’da tutuklandi, mahkeme tarafindan Iran’i milyarlarca dolar zarara ugratmaktan idama mahkum edildi. Zencani, mahkemede Turkiye’de milyarlarca dolar rusvet dagittigini acikladi.

  12. Alın size bir komple teoriside benden.”komplo demek asılsız haberlerle rakibi yıpratma olduğuna göre bu haberler ya komplo değilse ve bu olayların içerisinde pek çok gerçekler varsa ve birileri bunların ortaya çıkamasından oldukça rahatsız oluyor ve korkuyorsa ve bu korku ile hata üzerine hata yapıyorsa” Nasıl ama

  13. Bizde dün yediklerini unutmazlar fakat bir saat önce söylediklerini unutuyorlar sonraki dedikleri öncekilerin tam zıttı oluyor böylecede kendi kendilerini yalanlamış oliyorlar.
    Çok uzağa gitmeden başımıza taç ettiğimiz politikacılarin çelişkilerinden birisini hatırlamakta fayda var.
    Bir zamanlar CİA ajanı diye bar bar bağırıyordular, daha sonra o ajani aniden terörist ilan edip iade edilmesini ayni ülkeden istediler. Hani terörist ilan ettiğinz şahıs o ülkenin ajani değilmidi? Şimdi değişen ne oldu? Sahi MİT ajanlarından hiç türkçe bilmiyen varmi?bir zamanlar CİA ajani dedikleri şahıs İngilizce bilmiyorda.
    Onu merak ettim.
    Amerkanın savicilarini hakimlerine terörist diyerek dünyayı bize güldüriyorlar.
    Sayin Koru, daha vahim iddalar varki onların yanında Zaraf davas devede kulak bile olamaz.
    Bizdeki basın tek tip basın olduğu için dünya gündemini takip etmek yerine başka işler meşgullar.

Yoruma kapalı.