Savaşı kazanan seçimi de kazanır mı? CHP’nin endişesi…

22
Reklam

Bu yıl aynı tarihi kişiliğin hayatından kesitler iki ayrı filmle beyaz perdeye aktarıldı. Birinde o tarihi kişiliği canlandıran artist (Gary Oldman) dün Oscar’a aday gösterilen isimler arasında yer aldı.

O tarihi kişiliğe de değineceğim, ama önce bizde şimdilerde yaşananlara bakalım.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) kendisine yakın bazı çevreler tarafından ‘Zeytin Dalı Operasyonu’na destek verdiği için eleştiriliyor.

Haksız eleştiriler bunlar.

Savaş ve muhalefet

Muhalefet savaş gibi ortamlara giderken sesini yükseltir, yapılmak istenenin yanlış olduğuna inanırsa sesi hayli yüksek de çıkabilir; savaşı engellemek için elden geleni yapar muhalefet…

Ancak savaşa gidilen bir ortamda muhalefetten beklenebilecek olan, süreç içerisinde yapılması muhtemel yanlışları engelleyici bir tavır almaktan ibaret kalır.

Desteğini verdiğini de belli eder.

Türkiye gibi bir ülkede milli hisler herkeste varlığını hissettirir.

Reklam

CHP de ‘Zeytin Dalı’na özellikle bu sebeple destek veriyor işte.

Kemal Kılıçdaroğlu desteğin arkasındaki motivasyonu “Sınırlarımızda milli bir sorun var” sözüyle açıkladı.

Ancak önümüzdeki seçimleri düşündüğü hissini de veriyor CHP lideri.

Şu cümle de aynı açıklamadan: “Böyle bir konuyu oy devşirmek için kullanmak ahlaksızlıktır.”

Belli ki, savaşın iktidar partisine oy kazandırabileceğini düşünüyor.

Acaba?

Savaş ve seçimler

Herkesin aklına Bülent Ecevit’in, başkanlık ettiği koalisyon hükümeti sırasında girişilen ‘Kıbrıs Harekâtı’ (1974) sonrasında gidilen ilk seçimde (1977), partisinin oylarını tarihi bir yüksekliğe ulaştırması örneği geliyor.

‘Kıbrıs Fatihi’ sıfatıyla girdiği seçimden yüzde 41,5 oy oranı ve 213 milletvekili başarısıyla çıkmıştı Ecevit.

Reklam

Ecevit’in başbakan olduğu o hükümette MSP de vardı ve harekâtın arkasındaki zorlayıcı etkinin sahibiydi. MSP ise, CHP’nin açık fark attığı o seçimde, bir önceki seçime göre milletvekili sayısının yarısını kaybetmişti.

Savaşlar siyasette her partiye aynı başarı sonucunu getirmiyor.

ABD’nin ilk Körfez Savaşı sırasında (1990-1991) en büyük desteği aldığı Türkiye’de, liderini cumhurbaşkanı seçmeyi başarmış Anavatan Partisi iktidardaydı; ilk genel seçimde (1991) iktidarı rakiplerine kaptırdı ANAP.

İlk Körfez Savaşı’nı yürüten George Bush da savaşın hemen ardından girdiği (1992) seçimde yeniden seçilmeyi başaramadı.

Amerikan halkı canlı canlı izledi Saddam Hüseyin’in işgal ettiği Kuveyt’in Amerikan askerleri tarafından kurtarılmasını, başarıyla gurur da duydu; ancak seçim sandığına gittiğinde ‘gazi’ unvanı almış Bush’un karşısına aday olarak çıkmış küçük bir eyaletin (Arkansas) pek tanınmayan valisine (Bill Clinton) oyunu verdi.

Özal da Bush da o savaşın siyasi mağlupları oldular.

Ve Churchill örneği

Daha çarpıcı örnek 2. Dünya Savaşı’ndan yalnızca ülkesi İngiltere’yi zaferle çıkarmakla kalmamış, ardından üzerinde güneş batmayan imparatorluk adına katıldığı Yalta’daki dünya paylaşımında ülkesinin global haklarını fazlasıyla korumuş Sir Winston Churchill de, savaştan hemen sonra yapılan (1945) ilk seçimde, koltuğunu partisinin rakibi İşçi Partili Clement Attlee’ye terk etmek zorunda kalacağı bir bozgun yaşamıştı.

Birinci Dünya Savaşı’nda da vardı Churchill ve o savaştan sonra Ortadoğu’yu harita üzerinde ülkesinin çıkarları istikametinde bölüp paylaştıran siyasetçi de oydu.

Churchill’ ve 1945 sandık yenilgisi o gün bugündür siyaset bilimcileri ve hayatından sadece bu yıl iki film çıkarmış sinemacıları meşgul eder.

Savaşta onun emir ve talimatlarını uygulamış askerlerin bile şaşırtıcı biçimde Churchill’e oy vermediği bilinir.

Neden?

En önemli sebep, Birinci Dünya Savaşı’nda İngiltere’yi başarıya eriştirmiş Muhafazakar Parti hükümeti ve onun lideri Lloyd George’un savaş sonrasında İngiltere için felaket bir yönetim sergilemesiydi.

Tarihçiler Churchill’in savaş sonrası seçim başarısızlığı için bir başka unsuru daha zikrediyor: Savaşın İngiltere’deki ‘alt kattakiler-üst kattakiler’ biçiminde de tanımlanan sınıflı yapısını değiştirmesi…

Savaşa sınıflı bir toplum olarak girdi İngiltere, savaş sonrası asiller imtiyazlarını kaybetti; onlarla birlikte imtiyazlı toplumun savunucusu parti olarak görülen Muhafazakarlar da…

Rakipleri olan İşçi Partisi, seçim kampanyasında savaş başarısını ön plana çıkartan Muhafazakar Parti’ye ve “Bırakın görevini tamamlasın” diye propagandası yapılan lideri Churchill’e karşı, “Geleceği birlikte kuralım” sloganını kullandı ve savaştan bıkkıntı duymuş, bir an önce normale dönmek isteyen halkı buna ikna etti.

Churchill ve partisi bir sonraki (1950) seçimi de kaybetti.

CHP’ye ders

Bütün bu anlattıklarımdan CHP’nin çıkarabileceği sonuç nedir?

Şu: Savaşlar ülkeleri ona sürükleyenleri siyaseten başarılı kılsalar bile, o başarı barış zamanına da otomatik olarak yansımıyor; seçimlerde halklar geçmişe değil geleceğe bakarak oy kullanıyorlar.

Halka umut veren kazanıyor seçimlerde.

CHP o umudu verebiliyor mu?

Ya da hangi parti, kim halk için umut teşkil ediyor?

ΩΩΩΩ

Reklam

22 YORUMLAR

  1. Vala AKP kan üzerinde politika üreterek 15 yıllık iktidarını bu şekilde korumaya çalıştı görünen o ki savaşın arkasında seçim yatırımı var bu ayrıştırıcı dil boşuna kullanılmıyor din istismarcılığı ötekileştirme maalesef AKP’ye puan kazandırmaya devam ediyor ne diyelim vicdanlar köhnenmiş

  2. Siz de laik kesimden yazarlar gibi olayların tamamını batıdan örnek vererek açıklamaya çalışıyorsunuz. Gerek bush gerek chirchill acımadan sivillerin katledilmesini onaylayan kişilerdir. Onlarla Erdogan’ı yanyana yazmanız bile hata
    Evet sayın Erdoğan’ın oyu artacaktır. Biz vefalı bir halkız.

  3. Bir devletin varlığı ordusuna bağlıdır. Ülkelerini savunacak ordusu olmayan, örneğin Suudi Arabistan, bir devlet değildir. Sermaye ABD ve AB üzerinden orayı yönetiyor, Suud’lar yönetir gibi görünüyor. Pakistan, Bangladeş, Hindistan da benzer durumdadır. İslam ülkeleri arasında devlet olarak göreceğimiz yalnız Türkiye ve İran var. İkisi dünya ordularını karşılarına almış ve başarı elde etmişlerdir.
    Amerika ve İngiltere sürekli olarak Sermaye emri ve yönlendirmesinde hareket etmişlerdir. Güçlü ordulara sahip görünebilirler ama gerçekte bu ordulara devlet değil Sermaye hükmetmektedir. Sermaye yönetimi altındaki bir ordu devlete ait değildir. Afrin operasyonundaki tavırları ile Amerika ve İngiltere devlet haline gelebilirler.
    Türkiye’de ordu ile millet 2002 yılından sonra kenetlenmiştir. Öncesinde hep ters düşen bir görüntü vardı. Bugün ise ordu ile millet aynı doğrultuda hareket etmektedir. Bu birliktelik Türkiye’nin bağımsız ve güçlü olması için son derece önemlidir.
    Cumhurbaşkanı tarafsız olmalıdır. Dış işleri bakanlığı ve ordu doğrudan cumhurbaşkanına bağlı olmalıdır. Başbakan ekonomik ve sosyal işleri yürütmelidir. Ülkenin iç işlerini yönetmelidir. Böyle olunca savaşları partiler değil uluslar sahiplenir. Şimdi ise bir parti sahiplenmekte diğeri muhalefet etmektedir. Böyle saçma şey olmaz.
    AK Parti’ye oy vereceğim seçimlerde çünkü başka parti yok. Savaşa girip girmemesi, kazanması veya kaybetmesi fark etmez. Önemli olan seçimi kazanması da değil, ülkeyi iyi yönetmesidir. AK Parti’yi Akevler’den çıkan Milli Görüş’ün devamı olarak görüyorum. Bugün bizimle ve Adil Düzen ile hiçbir ilişkileri yok. Kuruluş felsefelerini ve en baştaki bağlarını kopardılar. Varlığı çıkarcıların çıkarı ile sürmekte. Ben ümitle AK Parti’nin özüne dönmesini bekliyorum. Sahiplendiğim için sistem ve eleştiri hakkını kendimde görüyorum. Biz ona karşı olmayız. Bizsiz varlığını sürdüremez ama AK Parti bizsiz olmak istiyor. Bugün başarılarını dilemek dışında bir katkımız olmuyor çünkü bizi yok sayıyorlar.

  4. Bugüne kadar sayın Koru’nun yazılarından bazı kesimlerin sadece rahatsız olduklarını zannediyordum, şimdi rahatsız değil, korktuklarından eminim. AKP’lilere gelince:
    CHP ve Koru’yu bırakın, siz ortağınız olan MHP’nin açıklamaları ve taraftarlarının sosyal medyada olan tepkilerine cevap verin.
    Bu savaş Túrk devletinin savaşı, AkP’nin değil. AKP ne zaman Türkiye’nin “milli partisi” oldu? Heryerde her ortamda parti ismi kullanılıyor.
    Dün Fras 24 kanalındaki Debate programında, NATO/PA Túrkiye parlementerler delegeleri başkanı olan AKP milletvekili tanıtımını Adelet ve Kalkınma Partisi olarak konuşma sırasında altyazı ile tanıttırıyor. Altyazıda NATO/Türk parlementerleri delege başkanı yazılması gerekmez miydi? O orada Türkiye adına konuşuyordu, AKP adına değil. Bunda ne sakınca var, diye soracak olanlara bir soru sorarak cevap vermek istiyorum. Türk milli futbol, güreş basketbol ve diğer takımlarının sporcularının tanıtımını yaparken Türkiye yerine kulüplerinin ismi ile yapılması ne kadar uygun ise, milli meselelerde de parti ismi kullanılması o kadar uygun olur.
    AKP fanatikleri her ortamda her yerde uzaktan yakından alakasız konularda sıkıştıkları zaman sayın Kiliçdaroğlu’ nu ve F….. Kelimesini kullanarak komikleşmek yerine, gerçekleri yazıp konuşabilseler? Buna cesaret gerek.
    CHP’nin başına Rahmetli Ecevit gibi birisi gelmedikçe, AKP’nin Kemal beye kızıp bağırması ve saldırması yerine teşekkür edip minnet duyması daha adil olur. Çúnkü CHP bu hali ile AKP’nin kazanmasına köstek değil destek oluyor.

    • isim değişse de kafa aynı kaldığı için hiçbir şey değişmiyor… bu kadar yaşanmışlığa, göz önünde gerçekleşene rağmen hala f e t ö diyemeyen bir kafa, yüzü kızarmadan yorum yazabiliyor; düşünme, değerlendirme yetisi varmış gibi….

  5. ne yaparsanız yapın HAK NE DİYORSA O OLACAK..Yani HAKKIN VEDE HALK ın dediği olacak şuanda İTTİFAK seçime girse yüzde 70 garanti..fetö mağdurlarını oynayanlar ise yüzde 0.5 bile değil..evini sat bank asya yı kurtarmak için yatır..milli güvenlik belgesine sokulan ve terör denilen oluşuma hala destek ver sonra vıdı vıdı..bence dürüst olun ABD de ne işiniz var ..ve abd ile neden bukadar kankasınız.

  6. fehmi bey bir de bu ülkede tek seslilik olur diye kaygılanıyordu. bu ülkenin ana muhalefetinin başında 15 temmuzu tv de izlemiş bir lider var. daha afrin operasyonunun haftası dolmadan bu savaşın erdoğanın zaferi olmasına izin vermeyeceğiz demeye başladılar. bu zafer teçhizatlarıyla ağır demeden, gece gündüz demeden kar soğuk demeden canı pahasına devletini koruyan büyük askerimizin ve ona dua edenlerin onların yanında mertçe duranların zaferidir.

    elbette savaş ile seçim arasında bir korelasyon vardır. bu kimin için pozitif olur kimin için negatif olur göreceğiz. askerlerimizin çabasına kim gölge düşürürse ibre onun için negatif olacaktır. chp nin kadrolarında ve tabanında milli duyguları yüksek olanlar var ancak kaset sonrası gelen yönetim kadrosunun potansiyelini bildiğimizden şimdiden endişelerinin yersiz olmadığını söyleyelim.

    ancak AKP MHP ittifakı bu operasyondan bağımsız olarak her hal ve koşulda zaten seçimden galip çıkacaktır. çünkü batı ve fetö her konuda saldırılarına devam etmektedirler. tehdit olduğunda ise insanlar bir otorite etrafında toplanmaya meyilli olur. Bu nedenle batı ve fetö ittifakı 2019 seçimlerinde AKP MHP ittifakına en büyük desteği vermektedir.
    chp mevcut kadrolarını koruduğu sürece seçimlerde başarı umudu beklemesin. devletin başındaki kimselerin annelerinin küfür içeren resimlerini il başkanı olana dek silmemiş attığı tweetler ortada olan kimseleri il başkanı yapan bir zihniyetin bu ülkenin başına geçmesine kimse izin vermeyecektir…hdp nin yanında durmamakla suçladığı bir partinin Türk halkı da yanında durmayacaktır…edişeleneceleri son şey afrin operasyonunun başarısı olsun…

    • Bu, uzun bir aradan sonra sanırım ikinci yazınız oldu.
      Yazılarınızı farklı bir tınısı var. Hoşgeldiniz.

      • teşekkürler, sadece bizim için değil tüm insanlık için sıkıntılı zamanlar. bir ses bir nefes…

  7. Ne boş tartışmalar. Hangi alemde yaşıyorsunuz. İktidarda kalmaktan başka çaresi olmayan birisi ne yapar eder seçimi kazanır. Bunu Fehmi Koru da biliyor ama işte sanki normal bir ülkede ve zamanda yaşıyor gibi yazılar yazmaktan çok hoşlanıyor. Şu operasyonun amacı bile bir yerde seçim için. Daha neden bahsediyorsunuz.

    • Evet iktidarda kalmaktan başka çaresi yok,ben seçim sandığının geleceğinden de emin değilim.

  8. F. Koru’nun işaret ettiği bazı gerçekler var. Fakat, her gerçek doğru ve iyi değildir.
    Savaş kazanan liderler, genelde, seçimi kaybeder. Çünkü, her savaş HALKA PAHALIYA mal olur. Yokluk, sefalet, vergi getirir.
    Nitekim, Türkiye’de de, İsmet Paşa – Ülkeyi savaşa sokmasa da – savaşın ve iktidarının sebep olduğu yokluklar, vergiler, sosyal ve cebri zorbalıklar yüzünden, daha ilk seçimde kaybetmiştir. (Eğer, açık oy, kapalı tasnif olmasaydı, 1946’da bile).
    Hatta, askeri baskılar, tehdidler, idamlar ve peş peşe parti KAPATMALARI olmasaydı , ATATÜRK’ün bile, seçim olsa, girebileceği her seçimi kaybedebileceğini tarihi gerçekler apaçık gösteriyor.
    Kılıçdaroğlu’nu, milli hisler zorladığı gibi, Hükumeti süyük’ten itmeye de çalışıyor, aklınca.
    Kılıçdaroğlu’nun şu sözü ise, yeni bir SAHTE Kahraman ortaya çıkaran KIBRIS HARBİ için geçerli bir sözdür : ” bÖYLE BİR KONUYU, OY DEVŞİRMEK için kullanmak AHLAKSIZLIK’ını kullanan DSP, Ecevit ve yalaka, rüşvetçi, vurguncu o günlerin BASINI, Eceviti hak etmediği % 41’lik oy oranına taşımıştı.
    Bu konuda, dürüst ve şerefli Basın mensublarını ve politikacılarını, tarihi doğru yönlendirmek için vakıaları olduğu gibi açıklamıya ve tartışmıya davet ediyorum : Kıbrıs’a ÇIKMA Kararı hangi Partinin ISRARI ile alındı? Elzem olan 2. Kıbrıs Çıkarmasını kim isteyerek destekledi, kim ler KARŞI ÇIKTI, ayakları titriyerek ? Gn.Kur. Başkanı Semih SANCAR Paşa, KİMden ” DİK DURUŞ ” sözünü aldı ?
    Hep söylüyorum, davayı HAKİM kazandırmaz, ŞAHİT kazandırır. Bu yüzden, İSLAM, şahit olacak kişide belli NİTELİK (vasıf) arar. T.C.de, çoğu zaman adaleti katleden ŞAHİT ler ve BİLİRKİŞİ’lerdir.
    Namuslu, tarafsız basın yok ki, gerçekleri olduğu gibi açıklasın.
    MANTIĞI da doğru-iyi kullanacaksın. Koru, mantığı gene yanlış kullanıyor.
    ANAP’ın 1991 ve önceki seçimi kaybetmesinden birkaç yıl önce, izledikleri Batı muhtevalı, rüşveti de alenileştiren “ekonomik ve sosyal politikalar” yüzünden, merhum Yusuf Özal ile Başbakanlık’ta yaptığımız 3 saat süren görüşmede, bu politikalardan vazgeçmedikleri takdirde, ilk seçimde Partilerinin kaybedeceğini, kendilerinin de halkın BEDDUASI’nın altında ezileceğini ısrarla ifade etmiştim. Öyle de OLDU.
    Nitekim, ortaya konan bu tabloyu, “transformasyon” adı altında, BİRLİK VAKFIN’da, iftiharla dile getiren abisi Rahmetli Korkut Özal’a, derin bir yuh çekildiğini de hatırlıyorum.
    Nitekim, Cihan Harbi’nin akabinde, Churchill ve L.George’un da seçimi kaybedişinin ana sebebini, savaş sonrası ” felaket bir yönetim sergilemesi”ne bağlıyan da F.Kou’nun kendisi.
    Savaş seçim kaybattirir, diye birşey yok Savaşın sonuçları genelde seçim kaybettirir.
    İslamda yeis (umutsuzluk) yasaklanmıştır, kötü görülmüştür. Bu yönden umut bitti denemez. Tayyib’i gönderen Allah, milli değerlere, helal ve harama, Allah rızasına daha yatkın, Adalete daha duyarlı idareciler de gönderir, yeter ki, millet, doğru’dan, hak’dan, dürüstten yana olsun, şahsi menfaat peşinde ve kavmiyetçilik peşinde koşmasın, dürüst olsun. Zira, ne karakterde iseniz, içinizden o türlü yönetici çıkacaktır. Ne çare ki, Devletin Kanunları, şu haliyle, hep fırsatçı, hilekar, sahtekar ve hırsızı KORUMADAN, çalan çırpandan yana ki, sözüm ona, insan (OLMAYANLARIN) HAKLARI korunsun, diye. Fakat, insan ve islam olmayı bir öğrenebilsek, öğreten bir kurumumuz olsa.

    • savaşın seçime etkisini çok doğru bir noktadan ele almişsınız. tamamen katılıyorum.
      son paragrafa da…

  9. Çok değerli bir kanaat önderi hocamız bir tv sohbetinde şu tespitte bulunmuştu; Ülkemizin dört büyük önemli sorunu var. 1: Asabiyet(Irkçılık) 2:İffetsizlik 3:Adaletsizlik 4: Eğitimsizlik.Bunların ilacının da Kuran ve Allah resulü (SAV).in sünneti ile sahabenin güzide örnek hayatı olduğunu ifade etmişti,İnsan denen varlığın insan olma özelliği olan Aklını kullanma,düşünme ,Okuma(hem kalp gözü ve hemde kafa gözü ile),sorgulama,araştırma vasıflarını yitirmemesi gerekir.

  10. Yok Bankasya’ya para yatırmışsın, yok şu sendikaya üye olmuşsun gibi normal zamanlarda, suç olmayan unsurlarla her aileden birilerini soruşturmaya tutarsan, dünyaları fethetsen, gönüllerdeki yerin silinirse,sen hiçbir şeysin.Buraya yazıyorum feto ile mücadele bu şekilde devam ederse, Akparti seçimleri kaybedecek, bunu şimdiye kadarki bütün seçimlerde Akparti’yi desteklemiş olan biri söylüyor.

      • Vahiy gelmesi icin, 1400 sene oncesine mi gitmek gerekiyor? 1400 sene once geliyorsa bugun niye gelmesin?!

        • Goruldugu gibi vahiy konusu basit, ana yine de onemli. Neden onemli… Halkinin ekserisinin doğru-yanlis icin gözlerini vahye dikebildikleri bir ortamda, son 15 yılda memleketin, her anlamda altini üstüne getiren bir idare (ya da bir şahıs) halktan, bu sefer kayıtsız iktidar hakki isteyebilir ve bunu alabilir. O ortam, Turkiyedir. O bakımdan, yukarda sozu edilen, bu kadar zulme, kaosa, kargaşaya karşı, mevcut iktidar, tekrar iktidar olabilir. Zira, dogrunun gökten gelebileceğini kabul ettirebildigin bir topluluğa, herseyi, ama her seyi kabul ettirebilirsin, maalesef. (Bu da benim teorim olsun, bugun.)

        • Thereal winemaker kimsin bilmiyorum ama bana sorulan sorununun muhatabı sen değilsin gölge etmeyin

      • Hasan bey
        Şu anda yargı eliyle yapılan, feto mağduriyetine maruz kalanların sayısını arttırmak, bu durum Ak partinin lehine mi olur aleyhine mi düşünün her sülaleden böyle bir mağduriyet sağlandığını, bu düzelmezse ben desteğimi çekeceğim ve yuzde kac olacagini da 2019 da ahmet yıldırım da ben de göreceğiz

        • Golge etmeyin diyorsunuz, belki de sizi dinleyip isime bakmalayim, ama sizin sorunuz hakkında da bir teorim var: Iktidarin, feto mağduru gibi mağdurlar yaratarak, zulmunu artirdigi zaman, omrunu kısaltıyor olması gerekir degil mi? Benim teorim bunun aksini öneriyor. Detaylari uzun ama, oyle: yarattigi bu zulum ve mağduriyet, muktedirin iktidarını uzatıyor… En azından şimdilik boyle.. Islerinizde kolaylık diliyorum. Iste, gölgemi de kendimle beraber alip gidiyorum.

Yoruma kapalı.