Seçim tarihleriyle oynanır mı? Ben “Oynanır” diyen taraftayım

12
Reklam

Ne zaman ve kimlerle aynı sofrayı paylaşsak konu bir süre sonra seçimlerin erkene alınması ihtimaline geliyor ve genellikle herkes genel seçim ile cumhurbaşkanlığı seçiminin bu yıl bitmeden yapılacağı noktasında birleşiyor.

Görüşme fırsatı bulduğum siyasilerde de durum farklı değil; hemen her partinin kendisini seçimlerin bu yıl yapılması ihtimaline hazırladığını biliyorum.

En yetkili ismin aksine açıklamalarına rağmen…

Cumhurbaşkanı zamanında seçimden yana

AK Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan görüştüğü milletvekillerine, dün de, “Bu yıl seçim yok, seçimler zamanında yapılacak” dedi.

Dedi, ama bugün bile gazetelerde aksine yorumlarla karşılaşılıyor.

Hürriyet’te Erdal Sağlam iş dünyasının özellikle ekonomideki beklentiler yüzünden seçimlerin erkene alınacağına inandığını yazıyor bugün.

Nitekim ben de, “Cumhurbaşkanı kesin bir dille olmayacağını söylüyor” itirazıma hep aynı cevabı alıyorum: “Devlet Bahçeli bir gün ‘seçimlerin tarihinin erkene alınmasını istiyorum’ dediğinde bu iş biter…”

MHP lideri, 2002 yılında, henüz seçimlere 1,5 yıl var ve kendisi de Ecevit hükümetinde başbakan yardımcısı iken, “3 Kasım’da seçim yapılsın” diye ortaya atılmış ve koalisyon hükümetini oluşturan diğer iki partinin itirazlarını geçersiz kılmıştı.

Reklam

Üç koalisyon partisi de 3 Kasım 2002 tarihinde yapılan seçimde baraja takılmış, ve iktidara AK Parti gelmişti.

Yine benzer bir senaryoyla erken seçime gidileceğine pek çok kişi inanıyor.

Neden acaba?

[Hep başkalarını öne sürdüm, ama gelecek yılın Kasım ayında yapılması kararlaştırılmış genel seçim ile cumhurbaşkanlığı seçiminin yine gelecek yılın Mart ayında yapılması gereken yerel seçimin önüne alınacağına inananlar arasında ben de varım.]

Irak fatihi Bush’un başına gelen

İlk sebep elbette ekonomi.

Baba Bush ABD başkanı olarak ikinci kez seçmen karşısına çıktığında hemen her gösterge kendisinin lehine görünüyordu. Bush Kuveyt’i Saddam işgalinden kurtarmak için çıktığı Irak seferinde başarılı olmuş, halk nezdinde değeri yüzde 89’a vurmuştu; her 100 Amerikalı’dan 89’u kendisini beğenmekteydi.

Seçimi kamuoyunda pek tanınmayan Bill Clinton kazandı ama.

Bill Clinton seçim kampanyasını yöneten James Carville ile..

Clinton’un seçim danışmanı James Carville başarının sebebini sonradan dillere pelesenk olacak bir cümleyle açıklamıştı: “It’s the economy, stupid.” (“Aptal olma, sebep ekonomi”).

Reklam

Amerikan ekonomisi 1990-1992 döneminde ‘durgunluk’ (recession) yaşamış, seçmenler oylarını Clinton’a yöneltmişlerdi.

Eğer bizde de gelişmeler uzmanların bekledikleri istikamette gelişir ve ekonomi gelecek yıl bu yıldan daha kötüye giderse bu durum seçmen tercihlerini etkileyebilir.

İşte size seçimleri erkene çekmek için bir sebep.

Sebep bir bu değil ki…

Tek ekonomi olsa yeterli sayılmayabilir, ancak başka unsurlar da seçimlerin erkene alınmasını zorlayabilir.

Bülent Ecevit 1977 seçim kampanyasında..

Sınır-ötesi harekâta dönüşmüş ve en son Afrin’le büyük bir başarıyla gerçekleştirilmiş terörle mücadele bu unsurlardan biri. Yedi düvele karşı verilen mücadele görüntüsü de iktidarın lehine. Milliyetçi hisler zirvedeyken gidilen seçimlerde –Kıbrıs’a müdahale sonrasında 1977’de gidilen seçimde olduğu gibi– iktidar partisi bu durumu oya çevirebiliyor. O seçimde Bülent Ecevit’in başında olduğu CHP 1960 sonrasının en yüksek (yüzde 41.4) oyunu alabilmişti.

Bir de takvimde diğerlerinden birkaç ay önce yapılması mukadder yerel seçimle ilgili iktidar partisine dönük olumsuz beklenti var.

Geçen yıl 16 Nisan’da yapılan anayasa değişikliği referandumu, İstanbul ve Ankara’da ‘Hayır’ oylarının önde çıkması şaşkınlığı yaşatmıştı. Yapılacak yerel seçimde AK Parti’nin bu iki önemli kalesini kaybetmesi halinde, ardından gelecek seçimlerin de olumsuz etkilenmesi ihtimali yabana atılamaz.

Tayyip Erdoğan’ın kendisine bu ihtimali hatırlatan partisinin milletvekillerine, “Siz de gidin illerinizde daha fazla çalışın” dediği yazıldı.

Bütün bunlar alt alta konulduğunda ortaya çıkan tabloya bakılarak “Seçimlerin tarih sırası değişebilir” deniliyor işte.

Erken seçimin diğer iki seçimle birlikte yapılması veya onlardan sonraki bir tarihe taşınması anayasa yüzünden olağanüstü zor olduğu için, genel seçim ve cumhurbaşkanlığı seçiminin yerel seçimin önüne çekilmesi ihtimalini konuşuyoruz.

AK Parti çevrelerinden iyi haber alışıyla tanınan Hürriyet’ten Abdülkadir Selvi bugün kimbilir kaçıncı kez, hem de kesin bir dille, “Seçim zamanında yapılacak” yazısı yazdı.

Siz bana bakmayın, herhalde doğru olan onun yazdığıdır.

ΩΩΩΩ

Reklam

12 YORUMLAR

  1. Safa beyin tenkidleri yerinde :; fakat, yazılar aceleye geliyor. Yalnız benim bilhassa gramer öğreteceğim çok kişi var. Ne yazık ki, Güzelim TÜRKÇEYİ kullanabilen çok az kişi kaldı. Adamlar bilmediklerini de bilmiyor. Devlet Devlet olsa, Hükumet d hükumet, eski B.Elçilerden ve TRT spikerlerinden…. bir Komisyon kurar, Türkçeyi kurtarır. Herkes Türkçeyi ya Batı dillerinin veya Arapçanın “”GRAMERİ” ile kullanıyor. Mesela Türkçede Özne çoğul eki aldı ise, fiil ALMAZ. 3 aylık eğitimle Öğretmen, olanlar sayesinde seni cahil görenler çoğaldı. OSMANLInın İmparatorluk dilinde Türkçeleştirilen Arapça ve Farsça Kelimeler ayıklanırken, AB ülkelerinin kelimelerinin işgaline uğradı Türkçemiz…
    Devlet Gazetesi yurttaşlarımızın yabancısı olduğu bir şey değil. Halkımız böyle bir “ULUS” Gazetesini yurttaşlarımız okudu da ukudu. Siyasete ve Devlete ait bilgileri, bu Gazete ile Devlet ağzı ile duyardı.
    Bana göre, şimdiye kadar M.Kemal ve İnönü’nün izinde dosdoğru giden tek partiAKP’dir. Bana kalırsa, İnkilap Kanunlarını da UYGULAMIYA geçiririm. Atatürkçülükte samimi bir Kaymakam olsa, “Devrim Kanunlarını (Mesela şapka kanununu) uygular. Aksi uygulama ile Hükumetler hep ANAYASA suçu işliyor, Devrim Kanunları yürürlükte olduğuna göre.
    Nuran hm. iyice araştırsa sorusunun cevabını bulur. “Bu millet o kadar da ahmak değil. Müslüman olduğuna göre feraset sahibidir”. Şöyleki, Erdoğan -arada- aldansa da Millet aldanmıyor, tüm şaşıtmalara rağmen. O kadar, ezilmiş, hor görülmüş, fakir ve yoksun bırakılmış ki. Hastahane kapılarının ardına kadar açılması, taşınma imkanlarının bol ve ucuzlaması, dengesiz de olsa sosyal yardımlar onlara yetmiş ve artmış bile.
    AKP hakkındaki bazı tesbitlerinizde gerçek payı var. Politika ve nefis “DUT ÇUBUĞU ile su ARAMIYA benzer. kişileri haddinden fazla İTEKLİYOR, yani sapıttırıyor. Bediüzzaman, “dürüst insandan politikacı, politikacıdan dürüst insan çıkmaz” diye ifade etmiş, bunu. İngilizler de, “Türkler çok merhametli, feket, o nisbette de adaletsiz” diyor.
    Hükumetlerin yaptığı hata ve yanlış : “devr-i sabık yaratmayacağız” Yani, “hazine yağmacılarını sorgu-sual etmiyeceğiz”. Mamafih, bakıyorsun, ihtilalci “kullar zulmediyor, fakat KADER adalet ediyor”. Zira, zalime (suçluya) merhamet, mazluma -yapılan- ZULÜMdür”. Biz, ODA çalışmalarında da gördük, böylelerini ; ya benim de başıma gelirse… ÇİN’de mevcut olan RÜŞVET ve YOLSUZLUKLA MÜCADELE BAKANLIĞI kurulmasına ÖNCÜLÜK edcek kişi ve parti bu yüzden bulunamıyor.

  2. Politikacılar seçim tarihleriyle işkembelerinin ve geleceklerinin keyfine gore hep oynayip dururlar. Oynamak istemeyenler de keyiflerine geldiği için oynamazlar. Türkiye gibi bir ulkede zamanin ne gosterecegini kestirmek kolay olmadığı için seçim zamanını kanunlastirmak ta kolay iş degil.

    Asıl mesele, ekonomiyi/iş çevrelerini secimlerin zamanlaması konusunda siyasilerin agzına bakıyor olmaktan kurtarabilmek. Ekonomiyi seçime endeksli olmaktan kurtarıp bagımsız hale getirebilmek.

  3. Seçim zamanında mı olacak, erken mi olacak? Bu çok mu önemli? Önemli olan muhalif partilerin (HDP hariç)aynı çatı altında toplanmaları, ittifak yapmaları. Cumhur ittifakına karşı Demokrasi ittifakı. CHP, İyi Parti ve Saadet neden böyle ağırdan alıyorlar anlamıyorum.

  4. Her haber ondan alınıyor. Bu Kişi Ak Parti sözcüsü müdür, nedir ? Ama ben, bugün Gazete SATIŞ’tan bahsederler mi ? diye bekliyordum, doğrusu : orada yazdığına göre.. Bu satış neye alamet ? !
    AKparti geleneğinde seçimleri öne çekmek yok. Ona bakılırsa yenilemek de yoktu. “Üç dönem” i aşmamak ilkesi de vardı. Demek ki, istisnalar her daim olabilir. Bizim, Cumhuriyet ve demokrasimiz, zaten, hep “istisnalar Rejimi” olagelmiştir. Millet yapısı ile uyuşmadığı veya ortalık hep çakal sürülerinin eline ve insafı (!) na kaldığı için sürekli ARA REJİMLERLE – idare edilmişizdir. Ötekinin adı komünist veya İslam Cumhuriyeti olduğu gibi, bizimki de nihayette MUZ Cumhuriyeti değilse de, LAİK ! Cumhuriyet olmuştur. Uydur uydur veya yuttur, yuttur söyle…..Sonunda Müslüman Mehmet nöbete (veya cepheye). İsterseniz bir de uygulamaları izleyin….

    Ben de tezimi tekrarlıyorum Enflasyon KIŞı çıkarken azar, GÜZ’ün Alah’ın rahmeti ile
    sönüverir. Dolayısıyla ilkbahar seçimleri normal şartlarda, pek, iktidar lehine olmaz. İstatistikler ne gösteriyor, bilmiyorum.
    Koru’nun bahsettiği gerekçeler yanında ;
    Bazılarının iddia ettiği gibi, AKP’nin ve Erdoğan’ın gelişine ABD müsaade etti ise,
    gidişine de yolu o gösterir. Fakat, kendilerinin beklediği kadar ılımlı çıkmadı, gücü yetmiyebilir.

    Nüfus, Haddinden fazla artınca Büyükşehirleri idare etmek zorlaşır. Hele, dar bir kara parçasına sığışınca… Hani, ” gelin ” bile, oyun bilmeyince, ! yerim dar, dermiş ya. İstanbul iki Büyükşehre ayrılsa daha rahat yönetilemez mi, acaba ?
    Ben Büyukşehir başkanı olsaydım, Prof. Turgut Cansever, Süheyl Ünver, Ekrem K. Buğra, Murat Tabanlıoğlu, Sadık Kınıkoğlu …. gibi san’atkar ve buluşçu ; becerikli trafik polisi, ziraatçı…. kişilerden 2-3’er kişiyi mimari, estetik, trafiğe ve yapılaşmıya, tabiatın korunmasına örnekler bulup, çıkarması için Dünyanın beğenilen Büyük Şehirlerini görmiye ve araştırmıya, gezmiye – sürekli – gönderirdim. O tecrübelerden şehirleri istifade ettirirdim
    Mesela, ben. Chikago’da, Newyork’ta, Boston’da, Roma’da, İran’da İmar’a ve trafiğe, eski eserlere ne çözümler ve pratik zeka eserleri gördüm. Bir sınıf arkadaşımdan da Şanghay ve Hong-kong hakkında ne harika çalışmalar duydum. Şunu da ifade edeyim, turistik niyetli sıradan adamlar için ” bakmak görmek değildir “.
    Siyasetin içine sokmadılar ama yıllardır siyaseti yakından takip edenlerdenim. Tecrübelerimle, şuna inanıyorum ki, Teşkilatların ve hele m:vekillerinin seçinm kazanmada büyük bir payı yoktur, çok maruf olmadıkça. Kaybettirmekte bazılarının payı olabilir. Asi olan Genel Başkanın, Genel Merkezin ve Genei politikanın müessiriyetidir. Keşki, artık, bizde de mitingler sınırlandırılsa, Partiler ve vekil olacaklar, para babalarına kul olmaktan çıkarılsa, Genel Merkezler adil bir Medya paylaşımına tabi kılınsa… İngiltere gibi…
    Erken bir seçim Bahçelinin de işine yarıyabilir. Millet gerçek İyiyi bulana kadar.
    Eğer, seçim erken yapılmıyacaksa, Ak Parti ve Bahçeli’nin bu kadarı yırtınması niye ? Bilakis,
    enerjinin erken ve boşa sarfiyatı, yanlış politika olarak değerlendirebilirim. Teşkilat, hem yorulur, hem usanır, hem de yıpranır.
    Nuran Hanım , uzun yıllar yurt dışında kaldığı için CHP iktidarında nice kuyruklar oluştuğunu bilmiyor. CHP’li sandığım Gazeteci SAVAŞ AY’ın yapmış olduğu röportajda, o dönemde SSK Gn.Md.ü olan KILIÇDAROĞLU zamanında hastaların ilaç ve hastahane bulamadığından, bilhassa işe girerken rüşvet ve
    kayırmanın bolluğundan – beyni bulanan Burhan ÖZFATURA gibi – haberdar değil. O tarihlerin Gazetelerine bir göz atarsa…. Millet durduk yere mi OY veriyor AK Partiye. Daha iyisini bulsa derhal bırakır. Fakir ve orta halli uçağı, özel hastahaneyi hayal bile edemezdi.
    Perinçek’i her istiyen sevebilir, hemşehrim sayıldığı için ben de sevebilirim. Fakat, benim kafama takılan husus şu. D.Perinçek her ihtilalden, her olaydan hep yırttı !
    Bilhassa, 15 Temmuz İhtilal teşebbüsünden sonra, özellikle, 27 Mayıs ve 12 Eylul pesventisi omuzu kalabalık emekli askerler , nasıl oldu, ne oldu da MAO’cu veya Stalinci bir kişinin PARTİSİNİ VATAN
    edindi ? Bu askerler ve Perinçek taa uzaklardan mı himaye görüyor? Bu gücü ve GARANTİyi nereden, iki Merkezden alıyorlar, demekki ? Üstün geçiş hakkı kullanıyorlat. Öte taraftan, Kemalist geçinen bazı hırsızlar, müslümanlar olmasın da, Bolşevik (komünist) ler gelsin mi, diyor, hala ? Evet, diliyle söylüyor AKP Muhafazakar olduğunu, Özal’ın ANAP’ı ve Demirel’in DYPsi de, hepten hep muhafazakardı. Yani, Düzenin (rüşvet ve yolsuzluk ve Haksızlık düzeninin) değişimini (CHANGİNG) istemiyen Partiler….. Hepsi de Batı hayranı ve çözüntüsü. Karışık Bölük CHP’yi sorarsan, Tarih yazıyor. (okumak lazım)
    partiler

    • Abdurahman bey Kılıçdaroğlu hakkında yazdıklarınızın daha fazlasından haberim var ve biliyorum. Evet ben fizikal olarak Türkiyeden ayrıları bu Temmuzda 20 yıl olacak fakat istisnalar hariç oranin gündemini yakından takip ediyorum.
      İstisnalar İngilizce öğrene bilmek için Türkce okuyup yazmaya ara vermemdır.
      SSK genel müdürlüğü dönemindeki Kılıçdaroğlu nu ne unnuttum nede ona oy vermeyi düşüniyorum, fakat şu an hem ailesi hemde kendisi mütavazı ve barışcı insanlar. Bunuda eskiden yaptiklarından dolayı kin tutarak inkar etmek yerine gerçekleri konuşmak benim kışiliğimde var.
      Peki o zamanki RT Erdoğan nasıl birisi idi?
      Batmış olan Istanbula belediye başkanı olduğunda N Sözene tek bir eleştiri yapmamakla birlikte açılışlara onu davet ederdi tam bir barış adami idi.Çok da iyi yapiyordu ve bu yaptıklarıda halk tarafından olumlu karşılaniyordu.
      Ramazanlarda fakirlerle iftar ederdi, kimselere iftıra atmaz ve meydan okumazdı vb çok çalışkan ve iyi bir insan örneği sergilerdi.
      Ya şimdi?
      Peki şimdi kalkıp da o zaman yaptıklarından dolayi bu günkü yaptıklarına eskiden iyi bir insandi diye ses çíkarmayip onu alkışlamaya devami edelim. Keşke o zaman yaptıklarını tıp ki Kılıçdaroğlu nun şimdiki yapdıkllari gibi Erdoğan da şimdi yapıp şimdiki yaptıklarınıda o zaman yapmış olsaidi ne millet aldanmış olurdu nede yapílan yalnışlar İSLAM a mal edilirdi.
      Bunu en güzel ve canlı örneğı Kılıçdaroğlu.
      Gerçekten şu anki kişiliği ve vatan perverliği tartışılmiyacak kadar mükemmel (bana göre) buna rağmen halen daha millet ona güvenipde oy vermiyor.
      Ya kendi gerçek niyetini gizliyerek Gülene gidip ben Erbakandan Ayrılacam diye desdek istiyor daha binadan çıkmadan “temizliğe önce bunlardan başlamak gerek” dediği halde sırf onları kullanmak için devletın mallarını onların eline veriyor.
      Bunu yaparken de onlardan bunu kat kat fazlasını geri alacağını biliyordu.
      Kılıçdaroğlu bir dönem SSK kendi adamlarına peşkeş çekti. Keşke Erdoğanda sadece bir kurumu batırsaidi de zavallı Hakan Attilla gibileri suçsuz günahsız hüriyetlerınden olmazlardı.
      Sağlıcakla kalın.

  5. Ben size yazrımızın ve diğer muhalefet odaklarının neden erken seçim olacak diye bas bas bağırdıklarını açıkça söyleyeyim; çünkü muhalefet erken seçim olmasını istiyor da ondan. Sebep şu: ekonominin de iç ve dış siyasetin de gidiş trendi gitgide daha da olumluya gidiyor da ondan. Bundan bir sene sonra etrafındaki terör kuşağını kırmış bir ülkemiz olacak. Gücünü gösterebildiği ve istediğini gösterdiği gücüyle yaptırabildiği için bugün bize sorun çıkaran avrupa ülkeleri ve abd de bir sene sonra bizimle zorunlu olarak iyi geçinmek durumuna gelecekler. Yani bükemedikleri eli öpecekler çünkü menfaatleri bunu dayatacak. Ekonomide ardı ardına alınan tedbir ve teşvik kararları etkisini gösterecek ve bir sene sonraki ekonomik görünümümüz daha da iyiye dönecek. Büyüme rekorlarımız devam edecek. Dış siyaset daha olumlu olunca ekonomik derecelendirme kuruluşları da gereğini yapacaklar. Bu sebeplerle muhalefet için her geçen gün gerilemeyi artıracak. Bunu gördükleri için Akp veya Mhp istiyor görüntüsü vererek erken seçim arzularını dile getiriyorlar. Ya tutarsa hesabıyla daha doğrusu piyango mantığıyla. Biliyorlar ki 2019 da gidilecek seçimde olumlu şartların çok artmasıyla büyük hezimet yaşama ihtimalleri büyük. Hezimeti şimdiye kadarki normal boyutlarında tutabilmek amacıyla en kısa zamanda seçime gitmek için yanıyorlar vesselam.

  6. ANA MUHALEFET

    Bahçeli, Ecevit ve Yılmaz ile iktidar ortağı iken birden erken seçim istedi. Hem de gün vererek. İtirazlara rağmen o gün seçim oldu. Öncelikle hiçbir sivil böyle bir şeyi bir buçuk sene evvel söyleyemez. Askerler seçime karar verdiler ve Bahçeli’ye söylettiler.

    Şimdi Bahçeli kendi bilinen görüşlerinden bir anda çark ederek başkanlık sistemini getirdi. Bunu da askerlerin yaptırdığını düşünüyorum. Askerler bunu niye yaptılar peki? Bunu tam olarak anlamış değilim. Sermaye dünyanın her yerinde başkanlık sistemini getirerek yeni dengeyi bunun üzerine oturtmak istemektedir. Her ülke için başkan adayları bile bellidir sanıyorum. Türkiye için hazırladığı başkan Meral Akşener olabilir.

    Askerler Sermaye’nin bu oyununa, onu benimseyip Erdoğan’ı Derviş’in yerine oturtmak amacıyla katılmış olabilirler. Askerlerin bu taktiği askerlik bakımından başarılı olabilir. Nitekim bugün Sermaye ses çıkarmıyorsa da Türkiye’nin başkanlık sistemine geçmesi ve hala bir gün Derviş’i getireceği ümidi sebebiyledir.

    Askerler Erdoğan’ı başkan olarak görmek ümidindeler. Erdoğan parti başkanı oldu ama Türkiye’de bir şey değişmedi. Aşırı hareketler yapmadı. Dolayısı ile şimdilik işler dengededir. Türk Milleti’nin büyük bir sezgi yeteneği vardır. Türk Ordusu’nun istediği dışında bir şey yapmaz. Askerler Erdoğan’a karşı çıkmadığı müddetçe Erdoğan Cumhurbaşkanı olarak kalacaktır. AK Parti’nin oyları düşebilir ama Erdoğan birinci turda Cumhurbaşkanı’dır.

    Türkiye’de iki merkez vardır. Biri dışa bağımlı Sermaye merkezi biri de Ordu. Bu iki merkez İstiklal Savaşı’ndan beri Türkiye’de oyuncudur. Her ikisi kendisine göre kazançlı görünüyor. Olan biteni bu merkezlerin yaptığı işler ve bunların sonucu olarak görmek gerekir.

    Erken seçim ordu karar verirse yapılabilir. Sermaye şimdilik erken seçim yaptıracak güçte görünmüyor.

    Bana göre önemli olan seçimin şeklinden çok seçime nasıl gidileceğidir.

    Bir zamanlar Müslümanların siyasette adı bile yoktu. Önce mecliste temsil edilmeye başlandılar. Sonra muhalefette yer aldılar, koalisyon ortağı oldular. En sonunda anayasa ekseriyeti ile iktidar oldular. Henüz muhalefette İslamiyet’i benimsemeyenler var. Türkiye’nin çıkarı iktidar ve muhalefetin, hep beraber İslamiyet’i benimsemesidir. Mecliste iktidar ve muhalefetin hep beraber İslamiyet’i benimsemesi ancak Saadet Partisi sayesinde olabilir. Bu meselenin nasıl çözüleceği http://www.akevler.org adresinde yayınlanan makalelerde anlatılmıştır. Dileyenler oradan okuyabilir, bizimle kendi görüşlerini tartışabilirler.

  7. En yetkili ağız, Cumhurbaşkanının, hem de bir çok kez ”seçimler zamanında olacak” keskinliğiyle ifade etmesine rağmen, neden gündemdeki yerini artırarak devam ettiriyor erken seçim tartışmaları?

    Ancak iktidarın işine yararsa ve sonrası için risk oluşturur ise erken seçim kararı alınır ve iktidarın bu kararı almaya, TBMM’ de sayısal çoğunluğu vardır sanırım.

    Koru’nun ekonomi, Afrin ve yerel seçim sonuçlarının etkisi üzerinden değerlendirdiği erken seçim olasılıklarına aynen katılıyorum, lakin buna rağmen Erdoğan, daha dün bir daha, seçimler zamanında yapılacak vurgusunda bulundu..bizim gördüğümüzü o, bizden daha az görüyor olamaz. Vardır bir bildiği…

    Hem bu kadar, kamuoyuna söz verir gibi erken seçim olmayacak deyip, arkasından erken seçim kararı almanın, kamuoyundaki olumsuz etkisini de hesap etmiyor olamaz..Vardır bir hesabı…

    Bence Erdoğan, göstergelerin lehine olduğu en zirve noktada erken seçimi isteyecektir.
    Tabi ki aynı şey Bahçeli için de söz konusu..Erdoğan’ın Bahçeli ile baş başa görüşmesinde, ona, yaptırdığım anketlerde ”Afrin sonrası MHP’nin oylarında da artış var” demesi, onu erken seçime ”uyarmak (dürtmek)” için söylemiş olabilir(mi).

    Erdoğan Bahçeli’ye rağmen erken seçim kararı alamaz..alamaz, çünkü ittifak bozulur ve başa dönülür. Başa dönülür dediğim, Bahçelinin 2002 erken seçim kararını aldığı öncesi döneme.

    3 Kasım 2002 seçiminde meclis dışında kaldı kalmasına MHP, ama bir sonraki seçimde tekrar parlamentoya girmesiyle Bahçeli etkin icraatlarını ifa etmeye devam etti.

    Bahçelinin 2002’den beri kritik çıkışları, AK Partiyi hep bir adım ileriye taşıdı.

    Şimdi Türkiye’nin uluslararası ilişkiler ve ekonomi yönlü sıkışıklığı, Bahçeli’ye nasıl bir ”çıkış’ yaptıracak bakalım.

    Cumhur ittifakın bozulup MHP’nin tekrar meclis dışı kalma pahasına…

    Bilmem!

  8. Ben havuz yazarlarını okumuyorum ve de okumamaya da kararliyim, fakat Yazarımızın son cümlasini “Siz bana bakmayın, herhalde doğru olan onun yazısıdır.” Okuyunca bir an o yazıyı tıkladım ve okudum. Okumamın sebebi, yazıda değişik veya önemli bir haber var zannettim. Mesala Beştepe “Adalet” Sarayndaki Hakim ataması kurrasi ve reisin ailesini hormonlu besinlerden korumak için özel olarak bahçesindeki çiftlikte yetiştirilen meyve,sebze, kümes hayvanlari ve diğerlerinin yanı sıra yargıtay başkanının kızına yapılan torpili kınamış ve bütün bunları şu günlerde güncellenmesi ile hatırlanan “İslam” dinine göre adaletsiz ve haram olduğunu yazip eleştirmiş daha sonra da seçim hakkında gõrüşlerini yazmış zannettim. Onun için heyacanla tıkladím.???
    Ismarlama yazıları okuyunca insanın ruhu sıkılıyor, dünyada yağ bırakmadılar. Türkiye’nin sadece bir sorunu var, o da Seçim ve reis
    Onu bunu bilmem ama Kılıçdaroğlu şu an en akıllı, dürüst ve vatanperver.
    Şehit Aileleri ile görüştüğunde ne kadar mantıklı ve kibar konuşmalar yaptı.
    O konuşmaları içten ve gerçekci konuşmalar olduğunun delili de oğlunun vatani görevini yapması ve havuza malzeme bırakması.
    Kemal beyin evlatlarına ve kendisine Helal olsun, kızına bir milyon dolara daire aldı diye iftıra attılar, kızcağız da 100 bin verin size satayım dedi ve dediğini de yaptı.
    Bizim Türkiye’de iş yapanlara değil cenesi kuvvetli olanlara rağbet var.
    Yargımız, basınımız ve gündemımız tek bir kişiye odaklanmış,ve emrin başımın ústüne demekten başka bir işimiz kalmamış.
    Emeklilerin parasını çalıp Süriyelilere veriyorlar ( neden çalıyor diye yazdım)SGK den benim bu para nereye kesiliyor diye sorduğumuzda “yasak, bu konuda bilgi veremeyiz” diyiyorlar.
    Peki bu hangı kanun ve vicdanda var?
    Benim paramı alın, neden aldığınızı de söylemek şöyle dursun bilgi verilmesini de yasaklayın.
    Seçimlere gelince, projelerini bitirip bitirmez baskın seçime gidecekler bunu anlamamak için uzayda yaşamak gerek.
    Bunları yapanlar”MUHAFAZAKARLAR”mı?

Yoruma kapalı.