Sezar ve Brutus’tan günümüze ‘hançer edebiyatı’ siyasetten hiç eksilmedi

19
Vincenzo Camuccini'nin Sezar'ın öldürülmesi eseri..
Reklam

Türk siyasi hayatının renkli simalarından Osman Bölükbaşı sıklıkla “Benim göğsüm Karacaahmet mezarlığı gibi” derdi. Şimdilerde aynı dertten muzdarip parti genel başkanları ‘hançer’ edebiyatı yapıyor…

Osman Bölükbaşı siyasi hayatın içerisinde bulunduğu dönemde tek başına hem kendisini milletvekili çıkarırdı hem de grup kuracak kadar milletvekilini Meclis’e taşırdı. Ancak bir bakmışsınız, partisinin milletvekilleri başka partilere geçivermişler…

Siyasi hayatının sonuna doğru, Bölükbaşı’nın, milletvekili çıkarabileceği illerden aday göstereceği kişilerden, “Partimden ayrılırsam karım boş olsun” yazan bir taahhütname aldığı söylenirdi.

Yine de yeni seçime doğru partisinin tenhalaştığı görülürdü.

[Bölükbaşı’nın muhalefetiyle baş edemeyen DP, 1954 seçiminde yeniden seçilince, seçim bölgesi olan Kırşehir’i il olmaktan çıkarıp ilçe haline getirmiş ve Nevşehir’e bağlamıştı.]

Hayatımın büyük bölümü siyaseti olabildiğince yakından gözlemlemekle geçtiği ve bu arada tarihe de meraklı olduğum için, siyasetin bu özelliğini bilirim: Vefa duygusunun en zayıf hissedildiği uğraş alanıdır siyaset.

Roma’da Sezar’ın ağzından son söz olarak dökülen “Sen de mi Brutus” cümlesini hatırlayın. 

Evet, her zaman Brutus özelliği taşıyanlarla karşılaşılır siyasette. 

Reklam

Çoğu zaman da hepsinin Brutus gibi geçerli mazeretleri vardır. 

[Brutus Sezar’ın hane halkındandı. Oğlu olduğu da söylenir. Kendine göre bir demokrasi olan Roma’da, Sezar’ın tek adam yönetimine geçeceği endişesi büyüyünce, onu durdurmak için bir kumpas kurulur ve Senato’ya girerken kendisine saldırılır. Saldırganlar arasında onu gördüğünde, Sezar Brutus’lu cümlesini kurar. Saldırıda Sezar’ı öldürmek için ‘hançer’ kullanıldığı söylenir.

‘Hançer’ sözcüğünü ilk kez, 6’lı Masa’yı bozmasına ramak kaldığında Meral Akşener mi kullanmıştı, yoksa genel başkanlık yarışından kaybederek çıkacağı partisinin kurultayında Kemal Kılıçdaroğlu mu, tam hatırlamıyorum. Ancak ikisi de ‘hançer’ edebiyatına günümüzde katkıda bulundular.

Kemal Kılıçdaroğlu CHP liderliğini kaybetti.

Meral Akşener de, yuvayı teker teker terk eden partisi yönetiminden ve Meclis grubundan isimleri, şimdilik izlemekle yetiniyor.

CHP’de aslında bu bir gelenek. Genel başkanlar o koltuğu kolay terk etmiyorlar. Deniz Baykal’ın yerinden olması için bir kaset devreye sokulmuştu.

Partinin ilk kurucularından, Türkiye’nin İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü de oğlu gözüyle değerlendirdiği Bülent Ecevit tarafından koltuğundan edilmişti.

Meral Akşener’in veya İYİ Parti’nin sorunu ne? Neden böyle bir sarsıntı yaşanıyor İYİ Parti’de?

Reklam

Epeydir gitmediğim için Meclis’teki askeri garnizonun kapısı üzerinde “Hiçbir mazeret başarının yerini tutamaz” yazan levhanın hala yerinde durup durmadığını bilemiyorum. Umarım duruyordur.

Göze çarpan ilk sorun, İYİ Parti’nin son seçimdeki ‘başarılı’ sayılamayacak performansıdır.

Bir ara potansiyel oyunun yüzde 20’ye vardığı kamuoyu yoklamalarına da yansımışken, seçimden yüzde 10’un altında bir oyla -%9.69- çıktı İYİ Parti. 

Millet İttifakı içerisinde yer alan partilerin liderleri cumhurbaşkanı yardımcısı olma beklentisiyle adaylıklarını koymadıkları için, hiçbiri milletvekili değil bugün; Meral Akşener de öyle. Kendisi geçen seçimde de -2018’de- cumhurbaşkanlığına aday olduğundan Meclis dışı kalmıştı; şimdi de Meclis dışı.

Partisindeki isimlerin kendisine en yakın olanlardan en uzağındakilere kadar hepsinden farklı bir özelliğe sahip olması beklenir liderlerden.

Ona ‘karizma’ deniliyor.

Karizma başarıyla desteklenmezse aşınıyor.

Akşener’de aşınmanın etkileri iyice kendini belli etmeye başladı.

Henüz ‘hançer’ metaforunu hak edecek çapta bir toplu olayla karşılaşılmadı İYİ Parti’de; yalnızca yönetimde yer alanlar ile milletvekilleri kapıya yakın duruyorlar. 

Partinin her üyesini ilgilendiren genel politik kararlar yasal kurullarda görüşülmüyor mu? Sözgelimi, birkaç ay sonra yapılacak yerel seçime İYİ Parti’nin her yerde kendi adaylarıyla katılacağı kararı nasıl alındı?

Karar yetkili kurullarda görüşülmeden genel başkan tarafından tek başına mı alındı veya görüşüldü, tartışıldı da genel başkan çoğunluğun farklı görüşlerine rağmen bildiğinden şaşmadı mı??

Ayrılanların verdiği mesajlardan, yerel seçim konusunun huzursuzluk kaynağı olduğu anlaşılıyor çünkü.

Bir önceki seçimde -2018- beklenen başarı alınmadığında, Akşener ilk kongrede genel başkanlığa aday olmayacağını ilan ederek çekileceğini duyurmuştu. Israrlar üzerine kararını değiştirdi. Bu defa başarısızlık ortada ve çekilme niyetinde görünmüyor.

Hançerlerin şıkırtısı uzaktan bile duyuluyorsa sebebi budur.

ΩΩΩΩ

Reklam

19 YORUMLAR

  1. Özellikle kemal ve ekrem beylerin yorumları gayet gözaçıcı, nihayet sarıgül faktörüne dikkat etmek lazım, ayrıca bu abi kardeş ilişkisi de boştur, en fazla yerel seçim sonuçları açıklandığı gece herkes elindeki hançeri hemen yanındakinin gözüne saplayacaktır!
    kemal kılıçdaroğlu devrildiği gün, chp belki tekrar kazanabileceği istanbul ve ankarayı da kaybetmiş oldu, darısı izmirin başına,
    çünkü izmirde artık iyipartinin de bir adayı var!
    Bay kemal koltuğunda kalmış olsaydı,
    chp istanbul ve ankarayı tekrar kazanabilirdi ve bu da bir erken genelseçimi tetikleyebilirdi ama artık işten geçti…
    Ortalığa saçılan kirli çamaşırlara, istifacılara ve zehir zemberek açıklamalara bakılırsa madam da çoktan yükünü tutmuş gibi, yerel seçimden sonra büyük ihtimal o da bir vakıf kurar ve biraz da kendi torunlarını sever:)
    Sonuçta, depremzede seçmenlerin gönlüne girebilen partiler ve liderleri kazanır,
    yükselen türk yıldızı da mhp olur inşallah!

  2. Siyasi yozlaşma ne kadar devam edecek?
    Bu yozlaşmaya dayalı siyasi depremin sonuçları neler olacak?
    Beklemekten başka bir alternatifimiz maalesef yok.

    • Sayın yk tarihin gördüğü en büyük depremleri yaşadık, yine de değişen bir şey olmadı, öyle değil mi? Boşuna beklemeyin yani:)

  3. Bu konuda en istikrarlı olanı Erdoğan. Kimseye kardeşim oğlum damadım demiyor, yanında besleyip büyütmüyor. Boynunu uzatanın kellesini alıyor. Bir tek Gül’e kardeşim dediğini hatırlıyorum. Sonra ona da gereğini yapmıştı. Çankaya’dan iner inmez ayağını yerden kesmişti. Yilların siyaset kurdu o. Sonuçta tüm güçleri kendinde topladı. E ne oldu. Bir hiç. Ülke kaybediyor her gün. Onun da sarayında çok mutlu olduğunu zannetmiyorum. Gelen giden yok. İtibar eden yok. Güçlü liderlerin kaderi bu. İnmeyi bilmiyorlar. Bir noktadan sonra inmek giderek zorlaşıyor. Demokrasiden taviz verilmeseydi hayat çok daha kolay olacaktı herkese. Hem ona hem millete.

  4. “DİDEM
    18 Kasım 2023 De 07:28
    siyasetin bir doğası var. çıkarların alanı siyaset, özellikle bizim gibi ülkelerde.”
    Dervişin fikri neyse zikri de oymuş…
    Bizim gibi olmayan ülkelerde neyin alanıymış acaba siyaset, hayır hasenat işlerinin filan mı?
    Siyaset en haysiyetli meşguliyettir!
    Muhalefetin sefaletine bakıp da bütün bir iştigal sahasını karalamanın alemi yok!
    Türkiyede ve benzer ya da değil birçok ülkede siyaset çok zor koşullarda yapılır,
    yetişmiş veya henüz yetişememiş insan kaynaklarımıza da haksızlık etmeyelim,
    kemal kılıçdaroğlu chp tarihinin en yüksek oyunu almıştır ve iyi kötü biraz da çırak yetiştirmiştir.
    Ülkemizin ve iktidarın bekası için de kendi üzerine düşeni layıkıyla yapmıştır,
    ufak tefek kusurlarına takılmaya gerek yoktur.
    Siyasette insan kıymeti pek bilinmiyor sanki…

    • “Siyaset en haysiyetli meşguliyettir!” demek, ho ho ho ayy sen şimdi noel babaya da inanıyorsundur🙃

  5. Bana göre, Kılıçdaroğlu’nunda Akşener’in de
    yakınmaya ve şikâyet etmeye hakkı yok;

    Kılıçdaroğlu, Baykal’ı hançerledi,
    Akşener; Çillerden turun da Akparti, Mhp ve Altılı masayı hep son anda hançerlemişlerdi.

    Sıırttan hançerlemeyi kendilerinden öğrendiler.
    Kendilerine yapılan daha profesyonelce denirse, bu da normal çünkü boynuz kulağı geçer!

  6. Kılıçdaroğlu, on yıl önce; gizli ve aleni destekçileriyle birlikte Genel Başkanları Deniz Baykal’ın kapısını çalmıştı, bugün de Özgür Özel, aynı şekilde Kılıçdaroğlu’nun kapısını çaldı ve onu liderlikten kapı dışarı etti. Ne diyelim; etme bulma dünyası.
    İbret alınsa tarih tekerrür etmeyecek, lakin siyaset denilen sahnede hiç kimsenin ibret alacağı yoktur ve bu yüzden tarihi tekrarları hep yaşarız.
    Kılıçdaroğlu, CHP’nin başına adeta bir kâbus gibi çökmüştü. Parti genel başkanlığına gelişini kaset, yalan ve ihanetle sağlamış, nevi şahsına münhasır karanlık bir kişilikti.
    Öyle ki, cumhurbaşkanı adayı olarak gittiği yabancı ülkelerde, kimlerle neleri konuştuğunu, partideki en yakın arkadaşları bile bilmiyordu. Yurtiçinde yaptığı gizli pazarlıkları da ne partili arkadaşları ve ne de ittifak yaptığı ortakları biliyordu.
    Gün ağarıp gece yediği haltlar ortaya çıkınca da “İki kişi arasında imzalanan metin o iki kişinin namusuna emanet edilmiştir. Benim bu konuda açıklama yapmam uygun olmaz” diyerek sıyrılmaya çalışmıştı.
    Kılıçdaroğlu, gelip geçen tüm CHP genel başkanları arasında CHP’yi çığırından çıkaran yegâne kişi olmuştur.
    Onu siyasete kazandıran ve partinin en üst makamlarına getiren Deniz Baykal’dı. O ise, Baykal’ın yüzüne karşı yalan söyleyerek (aday olmayacağım) ve ihanet ederek cibilliyetini gösterdi.
    Kendisi ‘seçim yenilgi şampiyonu’ olarak tarihi rekoru elinde bulunduruyor.
    Kendisine sağlanan ikbali, o da en yakını bildiği Özgür Özel’e sağladı ve onu parti grup başkanı yaptı. Ekrem İmamoğlu’nu da önce ilçe belediye başkanı ardından İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı yaptı. Bu kişiler, kendilerine sağlanan makamları sindirmeden ve haklarını vermeden, birlik olup velinimetleri olan Kılıçdaroğlu’nu alaşağı ettiler.
    Kılıçdaroğlu’nun selefi (önceki kişi) Baykal’a yaptığını, Özel ile İmamoğlu bir olup bu kez Kılıçdaroğlu’na yaptı.
    Kılıçdaroğlu içine düşürüldüğü halden yakınırken, “Sırtımdan hançerlendim” dedi.
    Bize göre, yakınmaya ve şikâyet etmeye hakkı yok; zira kendisine edenler, sırttan hançerlemeyi kendisinden öğrendiler.
    Kendisine yapılan daha profesyonelce denirse, bu da normal çünkü boynuz kulağı geçer!
    Hem öyle bir geçer ki, Özgür Özel ayağının tozuyla yaptığı sorumsuz kışkırtmalarla Kılıçdaroğlu’nu bile aratacağa benziyor. Zira Kılıçdaroğlu, darbe girişimine sulandırmak için ‘kontrollü darbe’ demişti. Özel ise yüksek mahkemelerin aralarındaki içtihat farkı yaklaşımlarına ‘darbe’ diyor.
    Esas itibarıyla CHP’de değişen bir şey yok; kafa aynı kafa.
    Öyle anlaşılıyor ki, Türkiye siyasetini dizayn etmek üzere kolları sıvayan üst akıl, muhalefeti yeniden konsolide etmek istiyor. Diğer bir ifade ile filmi başa sardılar; bir farkla, o da Kılıçdaroğlu’nu saf dışı ederek.
    Mahut üst akıl; sözle, yazıyla, işaretle, çizgiyle Kılıçdaroğlu’na anlatamadıklarını bu kez eylem koyarak anlatmış oldular!

  7. ittihak ve Terakkiyle başlayan siyasi hayatımız bu güne kadar ahlaki bir altyapıya asla kavuşamadı , böyle olduğu için ne yazık ki vatana ve millete de çok kısa istisnai haller dışında gereken hizmeti de
    vermedi , veremedi tam tersi ülkenin ve milletin başına bazen bela bile oldular !
    Tabii ki bu durumu besleyen de toplum ahlakının çok yetersiz ve çok zayıf oluşudur hatta bana göre hiç olmayışıdır !
    Haliyle böyle toplumdan da böyle siyasetçi çıkar!
    ZÜmrüdü anka çıkacak hali yok ya !

  8. Yüzde 10 bile oy alamayan bir partinin bu kadar gündem olması, yüzde 30’luk bir partinin bu kadar yıl iktidarda kalması, bunu MHP gibi başka bir küçük partinin koltuk değneği olması ile yapıyor olması, bu küçük ufak partilerin anayasayı değiştirip keyiflerine göre bir tek adam rejimi kurmaları, diğer partileri ve toplumun yarısını hiçe saymaları, üstüne anayasayı tanımayıp hergün halkın özgürlüklerine ve haklarına darbe yapıyor olmaları, ülkemiz ve hepimiz adına rezil bir durum elbette. Bu sebeple dünyada da hiç bir saygınlığımız yok. Demokrat ve gelişmiş ülkeler bizi hesaba katmıyorlar, sen necisin diye bizimkine sormuyorlar bile. Bu rezil durumdan çıkmak için demokrasinin tekrar tesis edilmesi, bu despot partilerin inlerine ve geldikleri yere sokulması, halkı tekrar demokrasiye inandırmak ve anayasal düzenin korunması yönünde tavır almaya teşvik etmek gerekiyor. Yoksa bu seviyesiz durumdan kurtulamayacağız. Ekonomiden mutluluk seviyesine kadar her alanda daha fazla çökmeye devam edeceğiz. Eninde sonunda bu despot partiler gidecekler. Olan bize ve hepimize olacak, ülke olarak çok şeyler kaybetmiş ve geri kalmış olacağız. Seçim hepimizin.

    • İmamoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı olarak Özgür Özel’i ziyaret etti. Ziyaret sonrası Özel şu açıklamayı yaptı:
      “Hep konuşulan bir şey vardı. Yıllardır, aylardır bıktığımız bir şey. Ekrem Başkan’la aranızda nasıl bir ilişki var? Buradan şunu ifade edeyim. Bizim aramızdaki ilişki kardeşlik ilişkisi, kardeşlik hukuku…”
      Siyasette böyle kardeşlik, baba-oğul ilişkisi, hiçbir zaman geçerli olmamıştır. Hatırlayalım; Kemal Kılıçdaroğlu, 20 Aralık 2022’deki partisinin grup toplantısında, “Ben Ekrem İmamoğlu’yla baba oğul ilişkisi içindeyim. Kendisi CHP’nin evladı olduğu kadar benim de evladımdır” demişti.
      Bugüne bakalım. İmamoğlu, yeniden İstanbul’da aday olmak için Özgür Özel’i seçtirdi.
      31 Mart, yerel seçimlerin tarihi olduğu gibi Özgür Özel’in de siyasi hayatının biteceği tarih olabilir.
      Eş başkanlar olarak İmamoğlu ile birlikte sahneden el ele inebilirler…

      • Yada tersi olur. İmamoğlu biraz daha artı tescillenmiş oy oranıyla CB adaylığını da garantiler🤗.
        Birde belediye meclis üyesi sayısıyla.. kim bilir daha ne umuluyordur 🤔.
        Özel tam da CeHaPe zihniyetinin aradığı “ne etliye ne sütlüye karışmayan” bir profil çizer😊 ve
        Kılıçdaroğlu nu da geçer😂 yuvarlak masayı oval masaya çevirir.
        Hele ki birde İnce yi bu masanın yanına (meral+ince+kalın.. her kimlerse) dizerseee…. Var yaaa..🤣🤣🤣

  9. siyasetin bir doğası var. çıkarların alanı siyaset, özellikle bizim gibi ülkelerde.
    mayıs seçimlerinde 2 seçmenden birinin oyunu muhalefet diğerinin oyunu mevcut iktidar partisi aldı, sonucu çoğunlukla misafir oylar belirledi, bu ülkede yaşamayan insanlar. bu sonucu büyük oranda sayın akşenere borçluyuz. anketler, kamuoyu yoklamaları, sokak röportajları hep muhalefeti önde gösteriyordu, seçime haftalar kala kimsenin anlayamayacağı bir tonda masadan kalkınca pek çok şeyin seyri de değişti, geri gelmesi ürken seçmeni toplamadı oylar iktidar partisine değil statükoya gitti. bugün hala insanların birbirini hançerleyenler ülkeyi nasıl yönetecek sorusunu sormasına neden oldu çünkü. oysa kazananlar birleşir kaybedenler hesaplaşır. iktidar partileri bir araya gelmeden önce çok mu anlaşıyordu? mhp den yeni refaha bir araya gelmeden önce çok ağır suçlamalarda bulunmamışlar mıydı? muhalefette kazansaydı bugün iktidar bileşenlerinde olduğu gibi itidal ağır basardı ve bu haliyle ülke bugün olduğundan daha iyi yönetilirdi. yanlışların bedelinin olmadığı bir ülkede yaşıyoruz ama bazı yanlışlar için geçerli değil.
    bütün zamanların en başarısız iktidarı ve muhalefeti dönemini yaşıyoruz, ülkenin hiç olmadığı kadar büyük sorunları var, coğrafyada olanlara bakarsak güvenlik tehdidimiz giderek artıyor lakin biz kim kimi hançerlemiş konuşuyoruz, anayasa mahkemesinin akibetini tartışıyoruz, dolardan bigudi yapanları, kara para aklama oyunlarını seyrediyoruz. sayın akşenerin de gitmeye niyeti yok, kimsenin gitmeye niyeti yok. başarısızlık gitmek için yeterli bir sebep degil maalesef, sefalet endeksinde şampiyonluğa oynamamıza şaşmamak lazım.

    • “..bütün zamanların en başarısız iktidarı ve muhalefeti dönemini yaşıyoruz, ülkenin hiç olmadığı kadar büyük sorunları var,..”
      gibi güzel tespitler yanında (başarısız iktidar kısmına katılmıyorum çünkü TC tarihinin en marifetli🤗 iktidarı!),
      masadan kalkmış geri oturmuş, koltuk değneği niye olmuş, biri hançere yağ sürmüş öbürü hançerlerken …
      bu hikayelerden yüzlerce daha yazıla bilir.
      Gizli acandada ne yazıyor? O dur önemli olan!
      -sağ siyasetin oyunları tecrübe ile nirvanasına erişti çok şükür 😡.
      -sol deseniz, zaten var mıydı ki?🤔
      Mide yi bırakıp Didem e geçelim, pardon
      Hatice’nin hikayesiydi o🤗..
      Herşey belediye seçimleriyle belirlenip yolunun hangi yöne evrileceğini seçmen kendi belirleyecek! diye umuyorum☹️.
      (Sadece bir umut tabii..)
      Göstergesi ne olacak bana göre:
      -mevcut 3-4 BŞBelediyeleri el değiştirirse Fatiha okunur bir çok şeye bu coğrafyada!!! (C partisi de kediciği boyalı cıncıklı boncuklu vitriniyle birlikte)
      -bir kaç BŞehir İktidar partisinin (ittifakın) olabilir! Lakin burada;
      -A partisinin talep teveccüh hayranlık neticesi mi kazandığı?
      Yoksa,
      -İ patrisinin veya muhafazakar gomonist eskiden kötü idi şimdi hoş kokulu particikler sayesinde mi olduğu!!!
      Tartışma ve tespitlerinden sonra çıkar ancak ortaya🙂!
      Belkide kıyamet kopacak ondan sonra☹️.

    • Didem hanım “muhalefette kazansaydı bugün iktidar bileşenlerinde olduğu gibi itidal ağır basardı ve bu haliyle ülke bugün olduğundan daha iyi yönetilirdi.” diyorsunuz da,
      yani bu iş bilmez muhalefet daha kendi söküğünü bile dikemezken hükümeti eline verseydik, onlar da sarmaş dolaş olurlar, balım gülüm geçinirler ve böylece başımız da göğe ererdi öyle mi?
      Bugünkü iktidar başka partilere başkan yardımcılıkları ve bakanlıklar dağıtarak kurulmadı, o işlerin pirini son seçimlerde hepimiz gördük:)

      • 15 temmuzu yaşadık,
        ve şimdi sen kimse bi şey dağıtmadı diye artistik mi yapıyorsun?
        pesss.

  10. KAYBET–KAYBET
    İyi Partinin 2024 mahalli seçimlerine tek başına ayrı adaylarla girme kararı için en uygun en kısa ifade bu.
    Hem parti, hem de ülke kaybedecek.
    Ana muhalefet partisinin genel başkanı kaybedeceğini “bilerek” bir seçime girdi.
    Seçim sonrası tavırlarını da bir bütün olarak değerlendirdiğimizde, başka bir sonuç çıkartmak için akıl sağlığının yerinde olmaması gerekir.
    Yavru muhalefet partisinin genel başkanının da seçim sonrası davranışlarını da bir bütün olarak değerlendirdiğimizde “masadan kalkma”nın seçimi kaybetme endişesiyle değil, kaybetmeyi garantileme saikiyle olduğundan başka bir sonuç çıkartmak mümkün değil.

    • Kılıçdaroğlu seçilseydi, Sarıgül’ün oğlu Şişli Belediye Başkanı olacaktı. Sarıgül şu anda kaybetmiş görünüyor ama yeni oyun planı hazırlayarak devreye girecek. Özgür Özel’in Sarıgül’ün oğlunu Şişli Belediye Başkan adayı yapmaması ilginç olayları tetikleyecek. Nitekim Sarıgül’ün bir işadamı vasıtasıyla CHP’nin KRT TV’sini satın alması önemliydi. Yerel seçimler öncesi Kılıçdaroğlu-Sarıgül ikilisinin adımlarını sık göreceğiz.
      CHP içinden yerel seçim sonrası yeni parti çıkma ihtimali de çok yüksek. CHP’den çıkacak yeni bir parti konusunda Turhan Feyzioğlu’nun CHP’den ayrılarak kurduğu Güven Partisi örnek gösteriliyor.

      Meral Akşener, çok kritik bir kavşağa yanaşıyor. Milletvekili ve kurucuları istifaları durduramıyor.
      Akşener’in kaderini İstanbul ve Ankara belediye başkanlığı seçimi belirleyecek. Akşener’in bu iki şehirde aday çıkarması partide yeni istifaları destekleyecek. Yerel seçim sonrası Meral Akşener’in istifa etmesi değerlendirilirken İyi Parti’nin ne olacağı masalara yatırılmış durumda.
      Kulislere göre “Meral giderse, Koray gelir” sloganı öne çıkıyor. İyi Parti’den istifa edecek milletvekillerinin bir bölümünün AK PARTİ’ye, bir bölümünün yerel seçim sonrası CHP’ye gideceği tahmin ediliyor.
      ÜLKÜCÜ İSİMLERİN KORAY AYDIN’I GENEL BAŞKAN
      OLARAK SEÇECEKLERİ İFADE EDİLİYOR. Koray Aydın ve Müsavat Dervişoğlu, muhakkak takip edilmeli. Fısıltıları arttı.

      Yerel Seçimler sonrası HEM CHP HEM DE İYİ PARTİ’de genel başkanlar değişir. CHP’de İstanbul’u kaybeden İmamoğlu, Salıcı ve Sarıgül’le bir savaşa girer. İYİ PARTİ ise bölünür.
      SON KULİS ise ilginç. Yerel seçim sonrası TBMM ARİTMETİĞİ değişecek. Yeni Anayasa için 360 rakamlı referandum sinyalleri geliyor.

Yoruma kapalı.