Ülkü Ocakları’nda genel başkanlık da yapmış Hacettepe Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Sinan Ateş’in uğradığı suikast sıradan bir cinayet olayı değil. Olayı sıradanlaştırmak isteyenler, cevaplarını, cinayetten kısa süre sonra yapıldığı halde cenaze töreni için Bursa’da toplanan kitlenin kararlığından almış olmalılar.
Türkiye’de siyasi cinayetlere kurban giden aydınlar hep aynı akıbeti yaşıyorlar.
O akıbet şu: Ya kim vurduya gidiyor ve bunu sağlamak için kendilerine var olandan farklı bir kimlik atfediliyor ya da var olan kimlikleri öne çıkartılıp ‘olağan şüpheli’ bir veya birden fazla katil namzedi uyduruluyor.
Sonuçta olan, ateşin düştüğü ocağın fertlerine -kurbanların ailesine- oluyor.
Nitekim iki kız evladıyla acısını yaşayan Ayşe Ateş’in açıklamaları ortada.
İlk gün, şu açıklama geldi acılı eşten:
“Devletimiz, suçluları tespit edecek ve gereken cezayı verecek büyüklüktedir. Acımızı bir siyasi malzeme haline getirmek, acımız üzerinden siyasi hesaplaşma yapmak isteyenlerden istirhamımız, ellerini vicdanlarına koymaları, acımıza saygı duymalarıdır. Şu anda tek bir gerçek vardır: Sinan Ateş, hain bir suikaste kurban gitmiş Ülkücü şehittir. Onun manevi hatırasına saygı göstermek isteyen herkesten tek beklentimiz duadır.”
Daha sonra, bir parti genel başkanı –Ümit Özdağ– aracılığıyla şu söz yine ondan kamuoyuyla paylaşıldı:
“Sinan’ı şehit edenler beni öldürmediklerine pişman olacaklar.”
Acılı bir eşten daha ileri çıkışlar beklenemezdi zaten.
Geçmişte siyasi kimliği bulunan yakınlarını benzer suikastlarda kaybetmiş insanlardan da, eylem sonrasında, sıcağı sıcağına, benzer açıklamalar işittiğimizi hatırlıyorum.
Devlet genellikle siyasi suikastların faillerini yakalayıp hesap sormakta fazla aceleci davranmadı ama.
Necip Hablemitoğlu’nu evinin yakınında katleden infaz timi ancak 20 yıl sonra cezaevine girdi.
İnfaz timini emir ve talimatıyla yönlendiren kişi aranırken kaçabilmişti. Bilerek isteyerek kaçırıldığından kuşku duyanlar oldu. Yakalandığı yabancı ülkede, Türkiye’ye iadesini beklediği günlerde, kendisini cinayetten sıyıracak savunmanın yapı taşlarını ördüğü şimdilerde anlaşılıyor.
Sinan Ateş’in uğradığı suikastın başına da aynı akıbetin gelmemesi nasıl sağlanacak?
Bu soruya cevabı zorlaştıran birden fazla yönü de var bu eylemin: Önceki benzer siyasi cinayetlerden daha ağır bir siyasi yönü bulunuyor.
İşlendiği duyulur duyulmaz isimleri kamuoyuna yansımaya başlayan muhtemel ‘olağan şüpheliler’ hep siyasi kimlikli kişiler. Merhumun da içinde bulunduğu siyasi kitlenin örgütsel yapısı içerisinde yer alan bir takım insanlardan gözaltına alınanlar da oldu. Ancak öyle bir ismin, gözaltına alındığı gün, ifadesine bile başvurulmadan, ‘ifadesinin sonradan alınacağı’ gerekçesiyle serbest bırakıldığı öğrenildi.
“Neden?” sorusunun şimdilik cevabı yok.
Merhumun ömrünü saflarında geçirdiği siyasi eğilimin temsilcileri eyleme ilişkin açıklama yapmazken, sıradan cinayetlerden suçlu bulunmuş bir suç örgütü liderinin suikastı bambaşka bir yöne çeken açıklaması da işi zorlaştırıyor.
Ömrünün 12 yılını verdiği siyasi parti ile bir yıl genel başkanlığını yaptığı onunla irtibatlı örgüt siyasi suikasta uğrayan bu insanın katillerinin bulunmasını isteyecekler mi?
Yoksa, suç örgütü liderinin suçlamaları istikametinde mi bir tavır alacaklar?
Öyle yaptıkları takdirde Sinan Ateş’in cenaze törenine katılan binlerce insanın beklentileri yerine gelmemiş olacak.
Uğur Mumcu suikastı sonrasında, cinayetin gerçek faillerinin bulunmasını kendilerinden talep ettikleri devletin o zamanki sorumlusu olan bakan, o işin imkansızlığını, “Bir tuğla çekilirse bütün duvarın yıkılacağı” söylemiyle acılı eşe karşı ifade edebilmişti.
Çetin Emeç’in acılı eşinin, cinayetin gerçek failleri arayışında kendisinden yardım talep ettiği bir iş insanının, acılı eşe, “Bu konunun üzerine gitmeyin” anlamına gelecek bir tavsiyede bulunduğu da biliniyor.
Hrant Dink’in ailesi bireylerinin, devletin “İşte suçlu bunlar” diye takdim ettiği kişilerin suikastın planlanmasından icrasına kadar ifasında yer alan bütün suçlular olduğundan kuşku duyduğundan da haberdarız.
Bu defa da sonucun daha öncekilerden farklı olacağına inanmak zor.
Daha ilk günden konuya yaklaşım tarzı bunu düşündürüyor.
Ancak merhumun hayatının büyük bölümünü vakfettiği Ülkücü camia bu zorluğu kolaya çevirmeyi başarabilir.
İçlerinden birinin, kendilerine liderlik yapmış bir şahsiyetin uğradığı suikastin faillerinin ortaya çıkartılması, şüphelilerin yargılanması ve cezalandırılması için devleti sürekli göreve davet herkesten önce onlara düşen bir görev.
Daha önceki siyasi suikastlarda hayatlarını kaybetmiş olanların uğradığı akıbetin bu defa yaşanmaması sağlanırsa, belki önceki olayların üzerindeki sis perdesinin kaldırılmasının yolu da açılabilir.
Ülkücü camia bu alanda öncülüğü üzerlerine almayı başarabilmeli.
Merhumun ailesi üyelerinin devletten beklediğinin gerçekleşmesi ancak onlar bu görevlerini aksatmazlarsa mümkün olabilir.
ΩΩΩΩ
Seçim dışında diğer konulara da değinmek gerekir.Şu an vahşi bir kapitalist sistem uygulanıyor ulkede herkes fütursuzca fiatlarını artırdı.Mazot 30 liraya geldi herkes
zamları yapıştırdı.Şimdi 22 lira fiatlarda hiçbir gerileme yok.Mazeret işçilik arttı peki üretimde işçiliğin oranı nedir hesap eden yok.
Toplum liderleri bu konuları gündeme getirmeli .Birbirimizi karalamanın dışında elbirliği ile
çözüm sunmalıyız. İngiltere de marketler temel ürünlerde halkın etkilenmemesi için indirime gitti .iyi bir gelişme zorla da olsa bizimkiler de uyandı ve indirim ile fiat sabitleme uygulaması
başlattılar.Benzer çözümler diğer sektör ve üreticilerden de gelmeli bunu toplum olarak gerçekleştirmeliyiz.
Hepimiz aynı gemideyiz.Batarsak hepberaber batacağız. Unutmayın dün hali vakti yerinde olanların 99 depreminde kızılay çadırlarının önunde kuyruğa girmişlerdi .
“H. Gayret
4 Ocak 2023 At 11:56
Ahmet bey “hukukcuların yarısı seçilebilir yarısı seçilemez” filan demiyor, onlara soran da yok, seçmen iradesi de kimsenin tekelinde değildir! Halen tek cb adayımız var,
muhalefetin adayının kim olacağının hiçbir önemi olmadığı için başvuruların son günü yine “gel bakalım buraya bilmem kim!” deyip çıkarırlar birini daha olur biter, aman yıpranmasın:))))
Yorumu Cevapla”
ERDOĞAN DA ERKEN SEÇİM DİYOR
Erdoğan bugün yaptığı açıklamada mevsim koşulları nedeniyle seçimin öne alınabileceğini açıklamış.
Birkaç gün önce Bahçeli de, “ister zamanında
isterse “erken” olsun her zaman seçime
hazırız ” diyerek sinyal vermişti.
Zaten Bahçeli bu tür hamlelerin işaret fişeğini ateşleyen kişi olarak ün yaptı.
18 Haziran mevsim olarak tam zamanı.
Ancak seçimin 2. tura kalma hesapları da var.
Aslında “mevsim” den kasıt meteorolojik iklim değil
“siyasi” iklim.
Evet bir gün sonra memur ve emekli maaş zam oranı 5 puan daha arttı.
Batıyoruz diye bas-bas bağırıyorlar.
Atalarımız ne demiş?
“–Çürük tahta çivi, yırtık don dikiş tutmaz.”
Ben bu seçimlerin Hazirandanda ileri bir tarihte yapılması gerektiğini,
Belediye seçimlerinin de bu tarihte birlikte yapılabileceğini,
CB’ nını Mecliste MV’ lerinin seçmesi gerektiğini,
Anayasa maddesi değişikliklerinin 5/4 çoğunluk ve gerek görülürse referandum ile yapılmasını
daha doğru daha olumlu en hakiki gerçek harika olacağını düşünüyorum.
Birisi aday olurmu olmazmı olabilirmi diye tartışmak kadar abes bişey olamaz!
Bir an önce şunlar gitsinde!.. kafası bizi doğruya götürmez!
Birileri suç işlemişse, hırsızlık yolsuzluk haksızlık adaletsizlik yapmış ise,
seçmen verir cezasını önce!!!
sonrası…
kalır hukuka adalete🤗.
sayın içişleri bakanı,
ülkede binlerce dolar rüşvet alan milletvekilinin kim olduğunu biliyoruz demişti ardından çıktığı bir tv programında ayakkabı kutularındaki paralardan söz etti ve bu milletvekilini de açıklayacağını söylemişti.
açıklamadı.
bazı konuşmalarında kasetlerden bahsediyor.
ortaya çıkmadı.
uyuşturucu konusunda ülkeye yönelik çok ciddi iddialar var.
ülke gri listede.
bir belediye başkanı “ahmak” dediği için siyasi hayatı sonlandırılmaya çalışılırken, bir milletvekili düzenli, sistemli rüşvet aldığı bilindiği halde hesap vermeden mecliste.
sorunlu zamanlardayız.
sinan ateş suikasti son dönem en dikkat çekici siyasi cinayetlerden biri.
maktul eğer siyasi bir kişiyse – sinan ateş gibi mesela – o cinayet aksi bir delil bulunana kadar siyasi bir cinayet olarak isimlendirilebilir. şimdiye kadar “siyasi bir cinayet” olmadığını gösteren bir delil de paylaşılmadı.
sayın timur soykan bu cinayeti gabriel garcia marquez in
“kırmızı pazartesi” romanına benzetmiş,
bu kısa ama sarsıcı hikayenin orjinal adı
Crónica de una muerte anunciada
“açıklanmış/herkesin bildiği bir cinayetin öyküsü/güncesi” dir.
o toplulukta, cinayetin işleneceğini herkesin bildiğini ve engel olmak için hiç bir şey yapmadığını, genç bir hayatın bir bilinmezlikle yok olduğunu harika bir anlatı eşliğinde okuruz.
timur soykanın sinan ateş analizi;
https://www.youtube.com/watch?v=ta8qQ8ftH34&list=WL&index=1
sayın korunun da yorumunda ilmek ilmek işlediği gibi geçmişte de bazı suçların cezasız kalması için bazı mekanizmaların tıkır tıkır çalıştırıldığı hepimizin malumu.
dolayısıyla,
“Bu defa da sonucun daha öncekilerden farklı olacağına inanmak zor.
Daha ilk günden konuya yaklaşım tarzı bunu düşündürüyor.
Ancak merhumun hayatının büyük bölümünü vakfettiği Ülkücü camia bu zorluğu kolaya çevirmeyi başarabilir.
İçlerinden birinin, kendilerine liderlik yapmış bir şahsiyetin uğradığı suikastin faillerinin ortaya çıkartılması, şüphelilerin yargılanması ve cezalandırılması için devleti sürekli göreve davet herkesten önce onlara düşen bir görev.” diyor.
devleti göreve davet etmek mi gerekiyor?
mafya, siyaset, cinayet, ihanet ve daha neler…
sorunlu zamanlardayız.
Hayret! 26 Aralık 2022 At 21:44
son yorumuma baktım da cevap vermediğim yorumlar gelmiş,
hep aynı şeyler diyor, gına gelenler varmış
ülkede hep aynı şeyler oluyor gına gelmiyor da yorumlarından mı gına geliyor-muş? yorumlarımı okumak zorunlu mu? sitedeki tüm yorumları okumak zorunlu olmadığı gibi, benimkilerde değil, seçebiliyorsunuz, bir televizyon kumandasını kullanmaktan bile daha basit bir şekilde yorumcunun adını görünce yorumu atlayabilirsiniz. okumanız bir değer katmadığı gibi okumamanız da umurumda olmaz.
yok ben ille okuyacağım diyorsanız o zaman tekrarlara katlanacaksınız.
argümanlarım muhalefet-miş, bunu anlamak için çok zeki olmaya gerek yok sanırım, bu ülkede muhalefet edecek cephanenin eriyeceğine inanmak için saf -diyelim- olmak gerekir.
ben iyisi muhalefet partilerinden birine gireyim tavsiyesi biraz geç kalmış bir tavsiye.
bir dokun-muş bin vah işitmiş-miş, bu ise biraz erken söylenmiş bir ifade bir kaç bin vah ta sırada, daha çok işiteceksiniz.
“Son yazdığında diyonki ihaleler oluyor. Paralar dışarı kaçırılıyo. Kim bunlar ihaleyi kapan aynı yandaş firmalarmı o ayrıntılara belgelerle gir. Dışarda parası olanlar arasında Erdoğan varmı o konuya girmemişin. İşine gelmedimi.”
yorumda zaten pandora belgelerinden bahsettim, dünyaya servis edilmiş adı üstünde “zaten belge”, belgeye belge sormak artık neyin kafası?
dışarıda parası olanlar içinde erdoğan var mı? diye soruyor.
kesin yoktur.
ben isimlerle ilgilenmiyorum, yolsuzlukların altını çiziyorum, zaten ülkenin yöneticilerinin isimlerinin listelerde olması kimsenin işine gelmez, benim de gelmez.
“Sonrada baktın olmuyo ben yılbaşı tatiline gidiyom. İyi yılbaşılar hanfendi.”
baktın olmuyo nedir?
ben, 6 yıla yakındır bu sitede yazıyorum, baktım olmuyor hiç olmadı.
bazen ara verdiğim olur ama baktım olmuyor hiç olmaz.
her zaman söyleyecek bir sözüm olur.
sayın koru bu siteyi açtığı zaman şimdi olduğu gibi bütün gazetecilerin kendi alanları yoktu, o zaman destek amaçlı yazmaya başlamıştım ve hala yazıyorum. yakın gelecekte de yazmaya devam edeceğim, dileyen okur, beğenmeyen okumaz.
yorumları okumak zorunlu değil.
size de mutlu yıllar hayret beyfendi/hanfendi her neysen.
MUHALEFETTEN MİLLETE
REFERANDUM TUZAĞI MI?
Daha önce iktidarın başörtüsü ile ilgili Anayasa tuzağını buradan yazmıştım.
Anayasa değişiklikleri 360–400 oy alırsa ancak referandum yoluyla mümkün.
400ün üzerinde ise Cumhurbaşkanı değişikliği onaylayabilir. Yada referanduma sunabilir.
İktidar değişiklik önerisi mecliste 600 oy alsa bile mutlaka referanduma gidecek.
Muhalafete de bu işi mecliste çözelim demesine rağmen bunu yapacak.
Kamuoyu önünde muhalefeti sigara izmariti gibi ezecek ve paçavraya çevierecek.
İktidarın tuzağı bu.
Ya muhalefetin tuzağı ne?
Dün haberlerde güme giden bir ayrıntı vardı.
Kemal Kılıçdaroğlunun cebinde “hayır “oyu var diye.
Yani Başörtüsü ile ilgili Anayasa değişikliği meclise geldiğinde “hayır” oyu verecekleri haberi.
Malumunuz Anayasa değişiklerinin oylaması gizli.
Oylamaya katılanların ne oy verdikleri bilinmiyor.
Bu gizlilikten yararlanarak iktidarın istediği kadar milletvekilili evet oyu verir ve referanduma fırsat verilir.
Şayet Kılıçdaroğlu görüşünde samimi ise oylamaya katılmaz olur biter.
Olaya” kaza süsü “verme ihtimalleri oldukça yüksek.
Muhalefet oylamaya katılmaz ise, iktidarın yapabileceği tek şey muhalefeti samimi olmamakla suçlamak.
Muhalefet ne yaparsa yapsın zaten bu iftiraya maruz kalacak.
Millet zaten kimin samimi olduğunu, kimin her konuyu siyasi ve ekonomik rant aracı yaptığını biliyor.
Anayasa Hukukunda anayasa değişikliklerinde gizli oylama gerekçesi olarak güya milletvekilleri özellikle siyasi parti liderlerinden bağımsız davranabilsin, özgür iradelerini tam yansıtabilsin diye getirildiği söylenir.
Güya partiler grup kararı da alamıyor.
Ben seçmen yani asıl olarak, vekilimin benim adıma en kritik oylamada ne oy verdiğini bilemeyeceğim.
Olacak iş mi?
Gizlilik maddesinin derin operasyonlar için getirildiğinden zerre bir şüphem yok.
600 vekil içinde 400 az bence!
5/4 çoğunluk şartı ile anayasa değişikliği olmalı!
CB nın, halkın “biz vekilin yaptığını ..” cümlesini duymasıyla birlikte,
herşeyi referanduma sunması doğru bir tercih.
Dolayısıyla oyların gizli olması ayrı bir konu, böylesi daha iyi.
gizlilik parti içindeki sorunları gizler!
muhalefetin protestodu da bir yerde girip red vermesi gibidir, bir tercihtir!
bunların sonunda AYM benzeri itiraz safhları ile, hukuki süreç yolu açık olmalıdır!
bir başka iktidar gelir o da başka şekilde yönetim sunar!
önemli olan:
ülkenin omurgasının sağlam kalmasıdır!!!
biri gelip imam papaz okulları açabilirken,
diğerinin milli eğitimi tarumar ettiğini düşünün!
yani öyle bir Milli Eğitim kanunu yapacaksın ki,
çocuklar ülke eğitim öğretim zarar görmesin.
öyle bir inanç rahatlığı garanti edeceksin ki,
birisi gelip giyimini kuşamını değiştir DİYEMESİN!
Filan okula gideceksen…!..
şöyle giyineceksin,
fiştan yere takılacaksan oranı buranı…
KİMSENİN BENİM GİYİMİME KUŞAMIMA KARIŞMA HAKKI YOKTUR!
Özgürlüğüm – hakkım oylanamaz!
Laiklik kelimesi biraz daha açık daha detaylı yazılıp çizilmeli galiba tıpkı Lozan olayı gibi!
(yüzyıl-gizli maddeler-hezimet zafer..)
Sayın yk “Ben seçmen yani asıl olarak, vekilimin benim adıma en kritik oylamada ne oy verdiğini bilemeyeceğim.
Olacak iş mi?” diye sormuşsunuz da;
neden olmasın, geçenlerde burda “ben nasıl olsa yetkiyi milletvekiline vermişim, benim yerime cumhurbaşkanını da o seçer, halkın cb seçmesi şart değil” diye ötüyordunuz,
şimdi de bakıyorum “vekilimin oylamada ne oy verdiğini bilemeyeceğim.” diye sızlanıyorsunuz, ne iş???
Bugünkü iftiranız da bu mu?
Anlaşılan birine iftira ve hakaret etmeden uyuyamıyorsunuz.
Onu bunu bilmeyiz de başörtüsü ile ilgili anayasa değişikliği 400 ün üzerinde meclisten geçmezse muhalefet seçimde sillei tokadı milletimizden yiyecektir bu kesin. Bunlar milletimizi aptal yerine koymaktan bir vaz gecmediler. Hala bu milleti eski okuma yazma bilmeyen her şeyden bihaber sanıyorlar. Milletimiz lisansı bitirdi üstüne Anadolu üniversitesinde ikinci universite okuyor. Bunlar 1940 larda.
bu millet tehdit şantaj kıstırma sokıştırma işlerini pek sevmez!
hatta hiç sevmez!
bu güne kadar susmuşlarsa işlerine öyle geldiği, öyle icap ettiği için dir belkide.
şunu şöyle yapmaz isen eğer!..
başına şu işler gelir!..
gibi laflsr ters teper!!!
bedeli neyse bu millet seve seve öder.
BURSA’DAN MEKTUP GİTTİ Mİ?
Merhum Sinan ATEŞ’in katlinden önce Bursa Ülkü Ocakları başkanı tarafından, parti genel merkezine bir takım husumetler olduğu, önlem olarak tarafların buluşturulup barıştırılması ve kamuoyu ile de paylaşılması, aksi halde ciddi sıkıntılar olabileceğine dair bir “uyarı ve öneri” mektubu gönderildiği haberi var.
Bu haber ilgililer tarafından yalanlanmadı.
Acılı aile ve eşin bir süre sonra yani soğukkanlılıkla yapacağı açıklamalar daha önemli.
Kamuoyu ve özellikle milliyetçi camianın
“kutsal devlet” anlayışı, bu tür cinayetlerin aydınlatılmasında en büyük engel.
“Hikmet-i hükümet” anlayışı ile gelip-gelebileceğimiz nokta burası. Şaibeli cinayetler, gözü yaşlı eş ve çocuklar.
“Acılı bir eşten daha ileri çıkışlar beklenemezdi zaten.
Geçmişte siyasi kimliği bulunan yakınlarını benzer suikastlarda kaybetmiş insanlardan da, eylem sonrasında, sıcağı sıcağına, benzer açıklamalar işittiğimizi hatırlıyorum.”
Daha öncekilerden pek böyle bir çıkış görmemiştik; mumcunun dul eşi duvar tuğla muappetinin altında kalmak yerine doğrudan meclis başkanlığına oturmuştu, bir diğeri daha bu yakınlarda sosyal medyada dekolte kıllı göğsüyle tanınan çete liderine vekaletini verivermişti, allah kabul etsin:)
ölen insanın şucusu bucusu olur mu hiç?
genç idi diri gitti keşke doksanına merdiven dayamış olsa idi denir mi hiç?
20 yıl besledim yemedim yedirdim giymedim giydirdim!…
ööfff ööffffff!!!…
ömrümü yediniz ömrümü!
Allah sizi bildiği gibi yapsın emi.
başka diyebileceğim ne olabilir ki?
Fakat şu tahlili yapabiliriz belki,
Buz çatlamaya başladıktan sonra,
önce aynaya döner kar yığınları,
sonra altındaki tüm pislikler çıkar ortaya.
işte marifet pisliği cam ayna haldeyken görebilmek te!!
yoksa çıkar altından boya kokusu da, lağım kokusuda!
Her bişey ayna gibi olsun inşallah.
çıksın gizli sırlı ne varsa.
bıktık artık!
gına geldi tüm insanlara!
Başınız sağolsun birader…
YORUM YORAR
Yazar direk başlığı Siyasi Suikast olarak atmış, demek ki cinayet hakkında bir bildiği var. Yoksa sıcağı sıcağına olayın siyasi mi, başka saikler mi var daha devlet çözemedi. Bu konuda yazara düşen bildiklerine devlete anlatarak adaletin gerçekleşmesine yardımcı olmak. Bir şey bilmiyorsa niçin siyasi cinayet dedin diye birisi siyasi yazara sormalı.
İkincisi Doç vs ünvanlarına bakarak bu olayı önceki siyasi cinayetlere bağlamak mantıklı değil. Yazdığı tezleri incelemedim ama en azından fikirleri ve araştırmaları ile gündeme gelen bir şahıs olmadığını biliyoruz. Yazar soru sormaz, soruyu biz de sorabiliyoruz varsa bir araştırması, duyumu, istihbaratı açıklasın anlayalım.
Sayın hd haklı, olay siyasi mi değil mi meçhul, sosyal medyada olayla ilgili tüm ayrıntılar çarşaf çarşaf paylaşılmış, mısır taneleri gibi, tetikçilerin kullandığı parfüm markasına kadar…
Ama maktul ve yanındaki kişinin o binada ne aradığı, orada kimlerle buluştuğuna ve ne yaptıklarına dair hiçbir bilgi kırıntısı yok, halbuki bunun tespiti çok kolaydır, tuhaf…
Bu cinayetler niçin işlenir? neyin önü kesilmek istenir kaşarlanmış gürüh herkesten iyi bilir. sen bile bildiğini açıklamazken yazar (o’da gasteci) niye ötsün?
Ölenler hep gasteci! (İpekçi Mumcu Kışlalı ..)
öldüren yetmdi papaya bile el attı!
Birisi Özalı kurşunla öldürüyordu!
Nassı olsa kimse bulamıyor! karışmıyor! atta trişkadan belkide 20 yıl yaşarsa katil-ler..
Bizide yazarıda aşar bu işler!
Sona erdirmek ise,
Karağlan (o öldü) Kılışbegğ gibilere düşer artık sanırım😊.
(yine döndük dolaştık TEK bir kişiden medet umuyoruz iyimi😡).
Engin Altan Düzyatan (adı bile karizmatik)
Bir kılıçla bir bölümde kaçtane bizanslı doğradı, kaçını şeytti!.. severim keratayı🤗. Türk sinemasının geleceği! bence. Başarılı projelere imza atsın inşallah.
Amma velakin pakistanlılara yinede yaranamamış!
evinde it besleme ikazı gelmiş! (gerçi elimi değdirdiğim divana itin oturup debindiğiğini görünce bende tiksinirim ama)
Adam bizansın yarısını biçti astı kesti doğradı!..
lakin, hem yaranamadı takdir edilmedi!
hemde bir aferin bile yok!
yani yazar katili tutup getirse bile kulağından,
niye erken getirdin!
eleştirisi gelirdi!
HD! yoran yorumlar neyine gerek, kır dizini otur dizini seyret:))
Ben tv izlemiyorum dizilerden haberim yok. Meğer bir seçim uğruna milli servetler çocukların bile yemeyeceği türden dizi diye rezil yapımlara harcanıyormuş. Murat Soner de olmasa haberim olmayacaktı;
https://m.youtube.com/watch?v=rlt3oiknIPA
mhp yöneticileri ülkü ocakları genel başkanı bu pis işin altında kalmıştır.
neresinden baksan rezalet
her olayı anında takip eden sayın soylu nerelerde umarım bu iş de her hangi bir dahli olmasın
yani ortakları olan partinin suç işleyen elamanlarını koruyup kollama hatasına düşmesin.
kemal reis söz verdi bu işin takipçisiyim dedi ona güveniyoruz devlet gerekeni yapmak zorunda ve her kes cezasını çekecek.
kendilerini ve mhp yi bitiren beceriksiz kabiliyetsiz vasıfsızlar sonunda OCAĞIMIZdaki ateşide söndürdüler.
bu çapsızlar elbet bir gün gidecek mhp gerçek ülkücülerin kontrolüne geçecek diye bir umudum vardı.
🙁
YA DEVLET BAŞA, YA KUZGUN LEŞE !
Yoruma kapalı.