Sistemler sihirli değnek değildir; sistem değişse de sorunlar aynı kalacak, unutmayalım..

10
Reklam

Türkiye ayrılıkçı terör eylemiyle ilk kez Cumartesi günü Kayseri’de tanışmadı. ‘Ayrılıkçı terör’ olgusunun PKK ile irtibatlı tarihi 1980’lerin başına kadar dayanıyor… O günlerden bugüne hayatını PKK teröründe kaybetmiş birkaç onbin insanımız var…

Her terör eylemi sonrasında dönemin iktidarları bir konuda aşırı titiz davrandılar: Teröristin eline oynamamak hususunda…

Terörist, herkesin bildiği gibi, eylemlerini bir amaca dönük ve bir planın parçası olarak yapar…

Eylemi bizzat gerçekleştiren kişi planın neresinde yer aldığını bilmese bile…

PKK’nın amacı, devlet yetkililerinin tespitine göre, ülkeyi bölmek… Ancak bu amacı hiçbir terör örgütü, ne denli kanlı eylemleri birbiri ardına yaparsa yapsın, kendi başına gerçekleştiremez. Ülkenin bölünmesi, ancak, teröre cevap veren devlet mekanizmasının da bölücülüğü teşvik edecek biçimde davranmasıyla gerçekleşebilir.

Taşkınlıklar bölücünün işine yaramamalı

İktidarlar bunu bildikleri için, teröristin ekmeğine yağ sürecek politik tavır ve uygulamalardan hep kaçındılar; eylemlerden sonra galeyana gelmesi doğal sayılması gereken halkın cevabını belli sınırlar dışına taşırmamasına da dikkat ettiler.

30 küsur yıl süren ve onbinlerce canı alan bir terör fırtınasına rağmen bölünmemişsek.. zaman zaman hatalı hareketlerine tanık olunmuşsa bile.. gelmiş geçmiş bütün hükümetlerin, bu temel ilkeye riayet etmeleri sayesinde olmuştur.

Temel ilkeye riayetsizlik bugün için de söz konusu değil.

Reklam

Ancak zorlayanlar var.

Kayseri’de 14 erimizin şehadeti sonrasında bazı il ve ilçelerde meydana gelen taşkınlıkların daha ileriye varmasına müsaade edilmemelidir.

PKK ile HDP’yi eş ve aynı görmeye başlar ve PKK’nın eylemi yüzünden HDP ve HDP’lileri suçlamaya ve onlara zarar verirsek.. Bu, hiç kuşkunuz olmasın, bölücü duyguları hareketlendirmekten başka bir işe yaramaz.

Şu sıralarda içeride ve dışarıda dev sorunlarla karşı karşıya bulunan bir ülkeyiz; gerilim her alanda had safhada.. En az ihtiyacımız olan, bu sıkıntıları daha da artıracak yeni dertleri kendi elimizle başımıza açmamızdır.

Akıllı yönetimler sıkıntıları çoğaltmamaya gayret ederler.

Daha akıllı yönetimler ise, bırakın var olan sıkıntıları ortadan kaldırma çabasını, ileride başa dert olabilecek potansiyel sıkıntıları bile, o noktaya varmadan devre dışı bırakmanın çarelerini ararlar…

Güçsüz hükümetler.. güçlü hükümet..

Türkiye’nin başı en fazla güçsüz hükümetlere sahip olduğumuz dönemlerde ağrıdı. İkili (ANAYOL ve Refahyol) ve üçlü (DSP, ANAP ve MHP) birbirine benzemez partilerin ülkeyi ortak yönettiği dönemlerde…

Hep güçlü bir tek parti iktidarı özlemiyle..

Reklam

O özlemin sebebi, herbiri siyasal çıkarları ve ideolojik eğilimleri sebebiyle ülkeyi başka yönlere çekmeye çalışabilecek partilerin, o kargaşada, bir türlü istikrarı sağlayamamalarıydı.

Bugün bile o yılları kayıp yıllar sayıyorsak bundandır.

Güçlü tek bir parti, alternatiflerinin yanına yaklaşamayacağı türden kritik kararları daha kolay alabiliyor.

1980 sonrasının koalisyonlara mahkum günleri sebebiyle, ‘güçlü tek parti’ iktidarlarının sorun çözebilme özelliğini unutmuş olanlarımız bile, 2002 sonrasında, bunu yaşayarak öğrenmiş oldu.

Öğrendik, ama galiba şimdilerde yeniden unutmaya da yüz tuttuk…

Sebebi de belli: 15 Temmuz uğursuz darbe girişimi…

15 Temmuz kimyaları bozdu

Darbe girişimi, hepimizi belli kabullerimiz üzerinde yeniden düşünmeye sevk ederken, ülkenin ve ülkeyi yönetenlerin kimyasını bayağı bozdu.

Demokrasinin sorun çözme konusunda bazı zorlukları olduğu bilinir; denge ve denetleme mekanizmaları sebebiyle, hükümetler, kendilerini daha titiz olma yükümlülüğü altında hissederler.

Kestirme çözümler bulunamaz, kararlar kolayca alınamaz…

O halde?

Kestirme yollara başvurmayı düşünenler o durumda çıkabilir.

Günümüzün kestirme formulü de ‘sistem değişikliği’ gibi görünüyor…

Yetkilerin fazla dağınık olmadığı, birbirine benzeşen kişilerin kadrolaşıp devlet yönetiminde yer almasına imkân sağlayan, tıkanıklıkları aşmada hakeme başvurmayı, hakemin de seçimle gelmiş ve bütün sistemin anahtarını elinde tutan tek kişi olmasını getiren yeni bir sistem…

Belli ki, böyle bir sistemimiz olunca, pek çok sorunumuzun daha kolay üstesinden gelinebileceği gibi, PKK terörüyle de daha kolay başa çıkabileceğimiz düşünülüyor.

Öyle düşünülüyor olmalı ki, sorunlar ve sıkıntılar tek tek ele alınıp çözüm getirecek çabalar gösterilmesi yerine.. ‘sistem değişikliği’ ile sonuçlanacak sürece hız kazandırılma tercih ediliyor.

Sistem değiştiği halde ya sorunlar çözülmez, hatta daha içinden çıkılmaz hal alırsa ne olacak?

Demokrasi en ‘ideal sistem’ olmayabilir, ama..

Hiçbir ülke demokrasiyi varlığının ilk gününden başlayarak benimsemiş değildir; hemen her ülke tarihinin demokrasi-öncesi döneminde ‘tek adam’ kültüne dayalı bir yönetime sahipti muhakkak. Zaman içerisinde bunu sürdürmenin kolay olmadığı, öyle devam edildiği taktirde sorunların daha büyüyeceği ve altından kalkılmasının çok zorlaşacağı düşünülerek.. başkalarını (halkı, kurumları) sorumluluğun içine çekmeyi sağladığı için.. demokrasiye geçildi dünyanın her tarafında.

Kimse demokrasinin ‘ideal’ sistem olduğunu iddia etmiyor; yine de beşeri sistemler içerisinde en kolay ve en az zararlı sistemdir demokrasi…

Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu devasa sorunlar da, hiç kuşkusuz, daha az demokrasi ile değil daha çok demokrasi ile çözülebilir.

Çözülmeye yüz tutmuştu zaten.

Anlaşılan ‘sistem değişikliği’ zorlanacak. Zorlansın, başarılı olur ve anayasa değişikliği paketi benimsenirse, “Hayırlı olsun” da deriz.

Yine de, o noktaya kadar, daha önce üzerinde titizlikle durulmuş temel ilkeleri hep aklımızda tutarak ve ülkeyi bölünme tehdidinden uzaklaştırarak gitsek iyi olacak.

Biraz daha dikkat.
ΩΩΩΩ

Reklam

10 YORUMLAR

  1. “Yetkilerin fazla dağınık olmadığı, birbirine benzeşen kişilerin kadrolaşıp devlet yönetiminde yer almasına imkân sağlayan, tıkanıklıkları aşmada hakeme başvurmayı, hakemin de seçimle gelmiş ve bütün sistemin anahtarını elinde tutan tek kişi olmasını getiren yeni bir sistem…” Tarifini yaptığınız ‘Başkanlık Sistemi’ ya sorunları çözmez ve hatta içinden çıkılmaz bir hâle götürürse diye de soruyorsunuz. Böyle bir sistem sorunlara nasıl etki eder? ‘Politika’ kelimesinin anlamı ‘çokyüzlülük’ değil mi? Ortaya farklı fikirler atılmadıkça sorunları nasıl çözmeyi planlıyoruz? İstanbul-Beşiktaş’taki bombalı terör saldırısından sonra TV’lere bir bakınız. Hep aynı insanlar. Kayseri’deki terör eyleminden sonra yine aynı insanlar, güvenlik uzmanları. Tamam, alanlarında uzman olabilirler. Ama benim demek istediğim Türkiye’deki terör sorunu üzerine konuşabilecek bu kadar az mı insanımız var! Terör eylemleri gerçekleşiyor aynı kişiler konuşuyor, başkanlık sistemi tartışılıyor aynı kişiler, dış politika tartışılıyor aynı kişiler, başka başka konular tartışılıyor hep aynı kişiler konuşuyor.. Dışardan bakan biri bu kişileri görüp ‘Her Alanda Uzman’ sıfatını koyar. Benim bu sitede okuduğum farklı farklı yorumlar bizim haber kanallarını (anaakım medya dahil) geçti fikir açısından. Farklı bir ses getiren bir site (ocakmedya.com) eski bir Cumhurbaşkanı’nın bir tweetinden sonra trollerin saldırısına uğruyor. Fehmi Bey İstanbul saldırısı sonrası güzel bir akıl yürütmeyle İŞİD’i (DAEŞ de deniliyor) unutmayalım diyor -sen misin bunu söyleyen- hemen ‘büyük tepki aldı’ haberleri yapılıyor -nerden almışsa o tepkiyi. Bu sitenin ilk kurulduğu gün 15 farklı IP adresinden saldırıya uğradığını söylemişti Fehmi Bey. Eğer Başkanlık sistemi bu sorunları çözecekse açık konuşalım memlekette hiçbir sorun çözümsüz kalmaz. Biz de seve seve hayırlı olsun deriz…

  2. NEDEN BİZ HEP ALT SİSTEME KAFA YORUYORUZ?
    Sistem tartışmaları Türkiye’de maalesef köklü ve radikal bir şekilde ele alınmıyor. Sanki Başkanlık/Cumhurbaşkanlık Sistemi Tartışmalarında Unutulan/Unutturulan Bir Nokta Var: O da Türkiye’deki sistemin, ÜST ve ALT SİSTEMDEN oluşmasıdır. ÜST Sistem = Atatürkçülük (T.C. Devletinin resmi ideolojisi ve devlet politikası olarak KEMALİZM). ALT Sistem: Parlamentarizm/Başkanlık vb. Biz neden hep alt sistem üzerine tartışıyoruz da üst sistem üzerinde bir iki söz etmiyoruz? Yoksa üst sitemi bu haliyle artık kanıksadık mı?
    Benim kanaatim şu:
    Resmi ideolojik devlet yapısını simgeleyen Üst Sistem değişmediği sürece hangi alt sistem getirilirse getirilsin mahiyeti itibariyle fazla bir şey değişmeyecektir. Anayasal boyutuyla Atatürkçülük, eğitim, din-devlet ilişkilerinde vb alanlarda aynen devam edecek ve demokratik plüralizm gelişemeyecektir.

  3. Bağımsız ve bağlantısız düşünebilen insan sayısı artmadıkça; hoca efendilere, parti liderlerine şksiz şüphesiz biat ettiğimiz müddetçe sorunları asla çözemeyiz. Terörist de birilerine kaniyor ve inanıyor. Sevye yükselmedikçe bu sömürü devam edecek

    • İşin özü yazdığınız gibi. insanlar sivil olmadıktan sonra anayasayı, yasaları sivil yapmanız birşey ifade etmiyor. zaten atatürk ta o yıllarda bunun önemini bilip, “cumhuriyet, ilmi hür, irfanı hür, vicdanı hür bireyler ister” derken, bağımsız birey olmadıktan sonra demokrasinin olamayacağını anlatmış. Batı tarihinin en karanlık dönemlerinde ile farklı düşünceler gelişebilmiş çünkü batı toplumu o farklı düşünceleri besleyip büyütebilmiş. bizde ise toplumsal kültür farklı düşüncelere imkan tanımıyor.
      Onun için, kendisini bir partiye, bir topluluğa, bir derneğe, bir ideolojiye ait olarak tanımlayan insanlar, (birileri bunu hiçbir inanışı, kendisini ait hissettiği bir grubu olmaması diye anlayacaktır ama anlatmak istediğim hçbir partiye üye olmaması değil, kendisini tanımlayacak parti üyeliğinden, grup üyeliğinden başka bir özelliği olmamasıdır.) tersi iddialarına rağmen, en ahlaksız insanlardır. çünkü onların kişilikleri, doğruları, vicdanları, inanışları yoktur. onların dini inanışları bile sıkıntılıdır. Çünkü kendi doğrularını din üzerine değil, bağlı oldukları grup yöneticilerinin davranışları üzerine kota ederler. vicdanları öyledir, ahlakları öyledir. bu nedenle ülkemizde ufak çocuklara tecavüzün üstü örtülürken bu vatandaşlar hiç vicdan azabı bile duymuyorlar. Bu tür adamlardan hertürlü kötülük gelir. tarihteki en büyük kötülükler de, zannedilenin aksine, kötü adamlar değil, bu tür “iyi” adamlar tarafından yapılmış.
      Böyle insanlar pkklı olur, intihar eylemi düzenleyecek kadar insanlıktan çıkarlar. böyle insanlar gülenci olur, sıradan insanlara ateş edecek kadar, insanlara kumpas için hertürlü yalanı söyleyecek, iftira atacak kadar ahlaksız olurlar, böyle insanlar ışıdcı olur, insanların boğazını kesecek kadar vahşileşirler….

  4. terörün başlıca amacı insanları öfkelendirmektir zaten. öfkeli insanlar birbirleriyle kolayca kavga ederler. yıkıp dökmeye meyilli olurlar. sakin sessiz birinin içinden bile bir canavar çıkıverir. iç savaş yaşayan ülkelerde olanlar ortada. insanlık bambaşka bir hal alıyor. hdp binalarına yapılan saldırılar da yine bombaları patlatanların işi. kimi körükleyeceklerini biliyorlar provake ediyorlar. aynı kişiler gazetelerde siyasette yargıda da iş başında işte. açıkttan ya da sinsice yapıyorlar. türk ve kürt halkının büyük bir bölümü hatta çok büyük bir bölümü artık herşeyin farkında…ama tehlike geçmiş değil. dikkatli olmak zorundayız. elbette türk halkının sağduyusuna güveniyorum.

    bu arada ben pkk ile hdp yi aynı görmeye başlar ve zarar verirsek yanlış olur bölümüne değinmek isterim. pkk ile hdp neden ayrı görelim ki. türkiye partisi olacağız dediler çözüme çalışacağız dediler meşru bir zemine oturdular. sonra genel başkanlar düzeyinde özerklik istediler, istemediler mi. şiddeti kınamadılar meşru göstermeye çalıştılar, çalışmadılar mı. silah ve malzeme taşıdılar, taşımadılar mı. sırtlarını dayadıkları yeri açık açık söylediler duymadınız mı… neden farklı olsunlar. ancak elbette biz onlar değiliz. şiddete şiddetle karşılık vermek yanlış olduğu için şiddetten uzak durulmalıdır. onlar ayrı olduğu için değil şiddet yanlış olduğu için böyle karşılık verilmemelidir. bizim yasalarımız var. oy vermiş kürt kardeşlerimiz de onların yanlışlarını gördüler ve desteklerini tamamen çektiler zaten. bizim kürt halkına çok büyük minnet borcumuz vardır. başmızın üstünde yerleri vardır. hayırlı kürt partileri beklentimiz var artık. gerçekten halkının yanında olacak ve kardeşçe yaşamamızı destekleyecek ve halkının beklentileri için çalışacak kimselere ihtiyaç var. olacağına da inancım tam. maalesef hdp bu şansı hiç kullanamadı.

    sistem değişikliği elbette bir sihirli değnek değil. sorunları bir anda çözmez. ancak sistemde sonuçta sorunların bir parçası. değişiklik şu an acil konumuz değil eleştirilerine katılıyorum. ancak bu konu MHP nin ısrarı ile gündeme geldi sayın bahçelide asla nazik bir zamanda ülkeyi gereksiz yere gerecek zihniyette birisi değildir. kendisinin vatan sevgisinden hiç kuşkumuz yoktur, bir lüzum duyduğunu düşünüyorum. ki önce karşı çıktıkları sisteme sonra birlikte metin oluşturacak kadar sahiplendiler. sonuçta önce meclis sonra da halk karar verecektir. doğru olan tartışılmasıdır. yazarın da belirttiği gibi bu ülke koalisyonlardan çok yoruldu. Erdoğan başkan olmasın diye koalisyonlara razı bir kesim, koalisyonları bile daha iyi gösterme çabasında. oysa bu ülkede koalisyonların ömrü 18 ay bile değil. kavga ve koltuk kapma telaşıyla geçen ayların ardından kimse elindekinden memnun olmuyor ve sil baştan … 80 anayasasıyla cumhurbaşkanlığı güçlendirilince de yürütme erki bölündü. halen bunun sıkıntıları yaşanıyor. geçmişte ki tüm cumhurbaşkanlarında da yaşandı. en etkisiz ya da sakin diyelim cumhurbaşkanı bile başbakana kitap fırlattı. sonra geleni de sevdiği söylenemez. hiçbiri tarafsız olmadılar olamazlardı da. partisini bırakıp gelende dışardan gelende tarafsız bir tutum sergilemedi işte.. çok basit bir meselede bile kimse hak nerde diye sormaz ya hükümeti eleştirmek ya da savunmak gereğini duyarken böyle bir makamda olan kişiden tarafsızlık beklemek eşyanın tabiatına aykırı. şık laflar edebiliriz tabii ama gerçek hayat başka. sakin sezerden sonra da artık cumhurbaşkanı seçimle geldiğine göre sistemi revize etmek yanlış olmasa gerek. kararını verenlerin yanında ikna edilecek bilgilenmek isteyen kısım kararı da belirleyecek kısımdır. iktidarın chp gibi bir şansı var o denli anlatamıyorlar ki anketlerde evet oyu giderek yükseliyor. oysa ben herşeye rağmen evet kadar hayır seçeneğinin de iyi anlatılmasından yanayım.

  5. „Sistemler sihirli değnek değildir; sistem değişse de sorunlar aynı kalacak, unutmayalım..“
    Çok doğru bir başlık.

    Türkiye bugün içinde bulunduğu duruma sistem hatası nedeniyle gelmedi.
    AKP ülkeyi parlamenter sistemle yönetirken yaptığı başarılı reformlar ve bu reformların yolunu açtığı ekonomik gelişmeler yukardaki tespitin bir delilidir. Bu dönemdeki AKP iktidarı, bugün işlerinden olmuş, değişik siyasi görüşte ama demokratik anlayışta birleşen gazeteciler tarafından hararetle desteklendi. AB ve Avrupa basını tarafından da desteklendi.

    Türkiye bugün içinde bulunduğu duruma parlamenter sistem çalıştırılmadığı için geldi. Hak ve özgürlükler kısıtlandığı için geldi. Türkiye’de yılardır parlamenter sistemin sadece adı var.
    Türkiye bu günkü duruma fiilen tek adamla yönetildiği için geldi.

  6. Fehmi Bey’in yazısı mutedil bir yazı olmuş. Söylediklerinin çoğuna katılıyorum.

    Ancak bir noktada farklı bir kaç kelam etmek istiyorum. ABD’de başkanlık sistemi var. Şimdi ABD’de tek adam sistemi var diyebilir miyiz?
    Hayır, diyemeyiz.

    ABD başkanı ülkeyi tek başına mı yönetiyor?
    Başkanın bakanları var, başkan yardımcısı var,danışmanları var,uzmanları var, kendi partisinin milletvekilleri var,devletin başka kurumları var.

    Türkiye de Cumhurbaşkanlığı sistemine geçince olacak olan budur. Cumhurbaşkanı bakanlarla, danışmanlarla, uzmanlarla, toplantılar, değerlendirmeler, istişareler yapacak, kolektif aklın ortaya koyduğu verilere göre hareket edilecektir.

    Şimdikinden farklı olarak koalisyonlar ortadan kalkacaktır. Kararlar biraz daha hızlı alınabilecektir.

    Sanılanın aksine şimdiki Cumhurbaşkanımız, gerek şimdi, gerek başbakanlığı döneminde istişareye, ortak akla çok önem veren, konunun uzmanlarıyla en çok değerlendirme yapan devlet adamlarımızdandır.

  7. Taha bey merhaba, ben sizi sık rahatsız etmek istemedığım için yazmıyorum.Sizde biliyorsunuz oranin gecesi buranin gündüzü oliyor, iki haftadır herhangi bir haberi okumak için tıkladığım zaman kolay kolay açılmiyor ben genelde cep telefonumdan internete giriyorum.Benim telefonun internet hızı çok yüksek.Ocakmedya çok problemli ve çokertmeye çalışiyorlar.Hatta benim öğrencilerim Türk olmadıkları için Türkçe bilmiyorlar ben sitenin fazla insan tarafından ziyaret edilmesi için onlarında telefonlarına yükledik hergün birkaç kez tıklasınlar diye onlarda ayni sorundan şikayetciler vede siteye girmiyorlar.Vürüsden korkiyorlar. Allaha emanet olunuz.

  8. Deniz Baykal geçen gün eğer halk oylamasında halk başkanlık lehine kararını verirse. Başkanın Türkiyeyi nasıl idare edeceğini bir TV proğraminda çok güzel açıklamışdi.
    Türkiye neden bölünmiyor ve neden bölünmez? Ben buna kendi ailemden örnek vererek cevap vermek istiyorum. Benim Ailemde 2 Kürt,1 Çerkez, 1 Yörük,1 Türk gelin.
    Damatlarda 1 Kürt,1 Çerkez, 2 Türk. Şimdi bizi kim böle bilir? Türkiyenın nerde ise yüzde sekseni. Et tırnak olmuş. Et tırnak olmiyanlarda komşu olmuş. Eğer böyle olmasaidi özelikle şimdiki politikacılar çoktan bölmüşlerdi. daha geçen gün bir hükümet yetkılisi çıkıp dedi etrafınızdaki teröristleri bize haber verin. Sanki teröristlerin alnında yaziyor. Bunu 15 Temmuzdan sonra yaşayarak gördük ve ne kadar mahsun insanin hayatını zindan ettiler utanmasalar kendi yol arkadaşlarını bile hapise atacaklar. Türk vatandaşları ile uğraşacağına İranin ve Rusyanin Türkiyedeki ajanlari ile uğraşsinlar. 15 Temmuz faleketını kim birgün önce yetgililere,”sizin askeriyede bir haraketlilik var,”Dedi? Sayın Fehmi Korunun yazılarına dahi tahammül edemiyorlar. Dünkü yazısı Facebook, ve diğer internet sitelerinde yayınlaninca Ocakmedyaya atağa geçtiler, çunku doğruları yaziyor ve fazla ilgi göriyor buda birilerinin işine gelmiyor. Sağlıcakla kalın.

Yoruma kapalı.