Tam referandum günü medyanın havası değişti. Hayrola?

10
Reklam

Irak sınırımızın karşı tarafında bugün yapılması çoktan kararlaştırılmış referandum konusunda ayaklar nihayet suya erdi; AK Parti’nin ve hükümetin değer verdiği yazarlar, uzun zamandır ilk defa, gözlerini Atlantik ötesine çevirdiler.

Her şey Amerika’nın planıymış; daha önce birkaç kez denenmiş ve yarım bırakılmış bir projeyi bugün hayata geçiriyormuş ‘sözde müttefikimiz ve dostumuz’ ABD…

“İşin içinde AB de, hatta Rusya da var” diyen yazan da çıktı.

Yalnızca Irak’ın kuzeyini ülkeden koparıp farklı bir yapı oluşturmak değilmiş bu projeyle amaçlanan; yakında Suriye’de de benzeri bir yapının Irak’taki yapıya eklemlenmesi gündeme gelecekmiş…

Onu da İran ve muhtemelen Türkiye…

Aman Allahım, neler neler yazıyorlar…

Üzerinde düşünmenizi istediğim soru

Nihayet gerçeği gördükleri için sevineyim mi?

Maalesef sevinemiyorum.

Reklam

Sebebi şu: Bu gerçek daha önce görülebilmiş ve çok önceleri yapılan MGK toplantılarında gereken tedbirler üzerinde mutabakat sağlanarak uygulamaya da geçilmiş olunsaydı bugün çok farklı bir tabloyla karşı karşıya kalabilirdik.

“Bugün görülüyor ya” denildiğinde iş işten geçmiş olabiliyor.

Ayrıca karşımıza çıkarılan tabloyu şimdi de tam gördüğümüz söylenemez.

İsterseniz bir lâhza durup şu nokta üzerinde beraberce düşünelim:

Mesut Barzani’nin zorladığı ‘referandum’ ile Irak’ın kuzeyinde yaşayanlara “Bağımsızlık ister misiniz?” diye sorulmuş olacak…

Olay bu değil mi?

Dert ‘bağımsızlık’ idiyse, sonucu önceden belli bir referanduma ne gerek vardı?

Zaten her şeyiyle pamuk ipliğiyle bağlı olunan Irak’ın merkezi yönetimine dönüp “Biz ayrılıyoruz” deseydi Mesut Barzani, destekçisi ülkeler ve güçleri bilindiğine göre, çok daha kestirme bir yol tutularak kendi deyimiyle ‘100 yıllık rüya’ daha kolay gerçekleşmez miydi?

Reklam

Bence gerçekleşirdi.

Peki neden referandum ve neden şimdi?

Üzerinde düşünmenizi istediğim soru bu işte.

[Düşünmenize yardımcı olmak üzere bir ara bilgi: Saddam’ın devrilmesi sonrası yazılıp onaylatılan Irak Anayasası’na göre Kerkük kentinin statüsü için bir referandum yapılacaktı; tarihi de belliydi o referandumun: 15 Kasım 2007… Önce 45 gün, ardından altı ay ertelendi o referandum ve sonra da gündemden kalktı. Bugün yapılan referandumda Kerkük’ün ‘bağımsız’ olması düşünülen yapı içerisinde kalması da oylanmış olacak.]

Referandumla amaçlanan bana göre şu: Konunun şimdilerde bizde ve öteki komşu ülkelerde yapıldığı gibi, enine boyuna tartışılması…

Dikkat edildiyse, Irak’ın kuzeyinde Barzani gibi düşünmeyen, referandum ve bağımsızlık konusuna farklı yaklaşan etkili muhalif kişiler ve gruplar vardı; ancak tartışmaların aldığı biçim yüzünden onların muhalefeti de ortadan kalktı.

Tartışma süreci, Irak’tan başka topraklarda yaşayan ve etnik kökenleri itibariyle konuya ister istemez ilgi duyan insanların da, bulundukları yerlerde kendi durumlarını gözden geçirmelerine de yaradı.

Türkiye oyunu kendi lehine çevirebilirdi

Günler, aylar ve yıllar öncesinden bugünlerde yaşanacaklar öngörülebilse ve buna göre politikalar geliştirilseydi, şimdi karşı karşıya kalınan tablodan en kârlı Türkiye çıkabilirdi; demokratik bir hukuk devletinin vatandaşları olarak saflarını sıklaştırmış, çok daha güçlü bir toplumsal yapıya kavuşabilirdik.

Öngörüldüğü ve öngörüye uygun tedbirler alındığı zehabına kapılındığı bir dönem oldu; ancak hemen ardından yine bilinen yöntemlerle konuya yaklaşıldı.

Şimdi olan-bitene “Amerika’nın oyunu” demesi kolay…

Bütün oyunlar karşı tarafın etkilere nasıl tepki vereceği hesaplanarak kurgulanır; modern futbolda da teknik adamlar oyuncularını hep bu hesaba göre maça hazırlıyor.

Çoğu kez, bu yüzden, maç içerisinde taktik değişikliği yapılması da gerekebiliyor; karşı takımın hocası da rakibin muhtemel davranışına göre oyun planı kurguladığı için…

‘A planı’, ‘B planı’, hatta ‘C planı’ ile takımlar sahaya sürülüyor. (Galatasaray Bursa’da 1-0’ı 2-1’e öyle çevirebildi.)

Irak’ın kuzeyinde karşı karşıya olduğumuz oyunu kim kurguladıysa, her atacakları adımda bizlerin nasıl tepki vereceğimizi düşünerek hazırlamıştır planlarını.

Ne yaptık biz bu süreçte, proje müelliflerinin beklentilerine uygun mu davrandık, yoksa kurgulanan oyunu bozma üzerine herhangi bir karşı-oyun planımız var mıydı?

Şimdi uygulanan hangisi?

Emareleri çoktan başladı da, yakında ciddi biçimde birbirimize düşersek hiç şaşırmayalım.

Yapılması gereken, karşı çıkmak, yapılmak isteneni durdurmak ve engellemek üzere bir politika belirlemek olmamalıydı; daha en baştan Irak sınırımızın karşısında yaşayanlarla ‘birlikte yapmak’ ve dolayısıyla oyunun kuralları üzerinde söz sahibi olabilmek üzere bir politika belirlemeliydik.

Karşı tarafı asla küçümsemeden, eşitlikçi bir yaklaşımla.

Her şeyden önce de kendi vatandaşlarının rahat ve huzur içerisinde yaşadığı, her etnik kökenden insanın ortak geleceğe umutla baktığı güvenli ve güvenilir bir ülke olma idealini gerçekleştirmekti.

Gerçekleştirmeye pek az kalmıştı.

Edward de Bono adlı Maltalı yazarın kendi icadı olan ve uygulandığında bayağı başarılı sonuçlar verdiği bilinen ‘yanal düşünce’ (lateral thinking) yöntemine ilgi duyulsaydı, bugün çok daha farklı bir ortamda bulunuyor olabilirdik. (Belki yarın bu konuya girerim).

İdama götürülürken Temel ne demişti, “Bu bana ders olsun” değil mi?

Ben de, “Hiç değilse bundan sonra” diyorum.

ΩΩΩΩ

Reklam

10 YORUMLAR

  1. sayin koru
    guney sinirlarimiz i̇le i̇lgi̇li̇ çok uzun zamandan beri̇ haritalar hazirlanir ve ortaya çikartilir. her seferi̇nde de bu haritalar ile i̇lgi̇li̇ yorumlar yapilir ve surekli yedi duvele sövulur.ancak hiçki̇mse sinirlarimizin nasil deği̇şti̇ri̇lemi̇yeceği̇ hakkinda çözüm üretmez.ami̇yane tabi̇rle herkes atip tutar.
    peki bu açmazimizi nasil çözeceği̇z. surekli askeri tedbirlerle sinir takviyeleri̇ ile mi
    yoksa kendi̇mi̇ze guvenerek , daha özgur daha mureffeh geli̇şmi̇ş bir ulke olarak onlarin bi̇ze hayranliğini kazanarak mi . haritamizin sağ tarafina baktiğimizda hem azerbeycan hem iranda mi̇lyonlarca turk kokenli̇ bulunmakta ancak hi̇çbi̇r sorun yaşanmamaktadir. peki̇ bi̇z ni̇ye guneydeki̇ kürt ki̇mli̇ği̇nden kormaktayiz.
    bence kavga etmeden onlari kazanarak bu beladan nasil kurtulabi̇leceği̇mi̇z üzeri̇nde çalişmaliyiz.
    si̇vi̇l toplum kuruluşlarimiz , üni̇versi̇teleri̇mi̇z neden çözüm üretmi̇yorlar. veya uretti̇kleri̇ bu çözumler devleti̇n ve toplumun önune geti̇ri̇lmi̇yor. sürekli̇ korku pompalayarak toplum endi̇şeye sevk edi̇li̇yor
    i̇sterseni̇z önceli̇kli̇ olarak si̇z yazilarinizda topyekun çözum öneri̇leri̇ni̇zi̇ sunarmisiniz.

  2. Bugünkü çabalar 5-6 ay, daha da doğrusu 25-30 yıl, hatta 100 yıl önceden düşünülmeliydi.
    Tüm Batılı devletlerde hristiyanlık esasına dayalı tek devlet anlayışı hemen hemen tüm partilerinde hakim , ayrılık yok. Sadece uslup ve metod farklılığı var.
    Bizde ise geniş halk kitlesi İSLAM dinini benimsemiş, ÖZÜMSEMİŞ iken, AZINLIK bir AYDIN ve SOSYALİST ve SOSYETİK geçinen bir grup İslam dinini hazmedemediği ve Batının değerlerini benimsediği gibi, hayvanlık derekesinde sınırsız denecek bir özgürlüğe de talip çıkıyor. Evvelce, zavallı Anadolu insanının köy çocuklarını zabit mekteplerinde okutup, beyinlerini ZORLA veya UYUTARAK YIKAMAK suretiyle Batı ile işbirlikçilik yapıp, KOCA MİLLETİ Demokrasi denen YONCA tarlası ile istediği ahıra sokuveriyordu. Şimdilerde, zabit mekteplerinde okuyanlar da uyanıyor ve memleketin, Batılılara nasıl tezgahlandığını ve pazarlandığını görüyor ve fark ediyor. Fark ediyor etmesine de ne çare ki, elindeki malzeme bu.
    İlk uyanan Menderesti, ikinci uyanan Necmettin ERBAKAN oldu. Fakat, halkı tam uyandırmıya güçleri ve ömürleri yetmedi. Çünkü, eğitim ve hukuk sistemi Türkiye Cumhuriyeti Kurulduktan daha 20 GÜN sonra, BATILI MÜSTEVLİLERİN İŞARET ve İCBAR ettiği istikamette kurulmuştu. ASKER baskısı az-çok bertaraf edilip, MİLLİ komutanlar da var olduğuna göre, artık, daha MİLLİ bir EĞİTİM ve daha MİLLİ bir Hukuk sistemi kurmalıyız. Kurmalıyız ki, MİLLET – DEVLET kaynaşması olsun, Sapık ideolojiler memlekette cirit atmasın. Çocuklarımız Batının kültr İSTİLASINA maruz kalmasın. Şairin dediği gibi, ya olacaksın ya öleceksin. YİĞİT bin yaşar, fırsat bir düşer.
    Bu eğitim sisteminde öğretmen öğrenciden korkuyor, Milli EĞİTİM olursa, öğrenci öğretmene hürmet duyuyor. Bu hukuk sisteminde , avukat müvekkilin kazandığı tazminatı zimmetine geçiriyor, müvekkil çaresiz, Milli eğitim olursa, avukat müvekkilin ayağına getirir, parayı…. Bir de hocası karşısında Sultan Fatihin, babası II. Muradın tavrına bak….
    TBMM’de yapılan oylamada kabul oyu veren CHP sözcülerinin, sonradan yaptığı açıklamalar ile EVET oyları arasında bir irtibat, paralellik göremedim. Madem öyle; red oyu kullanıp, mert rolü oynamalıydınız. Çünkü, bu konuşmalarla, Meclis’in o kararını yok ettiniz.

  3. Osmanlı imparatorluğunu dağıtan Sermaye Ortadoğu’yu batı ülkelerine bölüştürdü. İkinci Cihan Savaşından sonra müstemlekeciliğe son verdi. ABD’ye teslim etti. ABD ile Sermaye’nin arası açılınca Ortadoğu’da boşluk meydana geldi.
    Sermaye Birinci Cihan Savaşından sonra Türkiye Türklerini silahlı taşeron olarak kullanmak istedi. Bu, sonuç vermeyince ondan sonra Kürtlere göz dikti. Kürtlerle Yahudiler arasında akrabalık kurmayı ve böylece Kürtleri tetikçi olarak kullanmayı istedi. Şimdiye kadar başaramadı.
    Şimdi de aynı oyunu oynuyor. Kendisi (Rothschild) oynuyor. Trump’a fatura ediyor. Türkiye karşı çıkıyor. Türkiye’nin yapacağı iş var.
    Türkiye, İran, Irak ve Suriye bir araya gelecek ve Ortadoğu’nun haritasını çizecekler. Bu dört devlet toprak vererek bağımsız Kürt devleti kurabilirler. Irakta Kürtçe resmi dil olabilir. Kuzey Irak’ta Barzani yönetimi bulunabilir. Dört devletin korumasında bir Kürt merkezi olabilir. Kürt halkının istekleri göz önüne alınmalıdır.
    Bu dört devlette yaşayan Kürtlere sorulmalıdır: “Bağımsız Kürt devleti kurulursa Barzani yönetimini kabul eder, oraya göç eder misiniz?”. Göç edenlerin sayısı oranın nüfusunu 30 milyona çıkarırsa Barzani bağımsız devlet kurabilir. Göç edenlere izin verilecek.

  4. Kendi ic barisini saglayamamis her khk ile daha cok muhalif ve magdur olusturmus bir ulke tabi ki etrafindaki her demokratik olusumdan korkar. Terorle mucadeleye evet fakat bunu bahane ederek insanlarin evlerini baslarina yikmaya hayir.insanlari birarada tutmanin sırrı adalet huzur ve refah esitlik guzelliklerin esit paylasimidir. Bunlar yoksa milli birlikte masaldir.

  5. Selamun Aleykum Fehmi Bey. Yıllardan bu yana düzenli bir şekilde takip ettiğim bir yazarsınız. Bir kaç köşe yazarı gazetesinden ayrılmak zorunda bırakılınca onlara kapınızın açık olduğunu dile getirip ocakmedya ya davet etmiştiniz. Yine yıllardan bu yana düzenli bir şekilde takip ettiğim Ahmet Taşgetireni niye davet etmediniz acaba??
    Teşekkürler…..

  6. Maalesef iktidar hırsı ve güç zehirlenmesi , kişi veya grup menfaatinin ülke menfaati imiş gibi sunularak herseyin buna göre yürütülmesinin sonucu olarak geldiğimiz nokta budur.

  7. AKP zaten sizin dediğinizi yaptı ki. Ama el altından. Şu andaki “afralar tafralar” sadece tribünlere yönelik. Yoksa Barzani geldiğinde bayrağını çekerler miydi? Samimi olsalar Habur’u 15 gün önceden kapatmazlar mıydı? Kürt devleti BOP’çu AKP’ye hayırlı olsun.

Yoruma kapalı.