Tarihi bir dizinin bana düşündürdükleri..

15
Reklam

Tarihe en fazla atıfta bulunulan, hamaset dolu nutuklar atılan, her ağzını açanın tarihi şahsiyetlere güzellemeler yaptığı bir dönemde yaşıyoruz. ‘Osmanlı’ adını taşıyan dernekler kurulduğu gibi, o adı taşıyan Süperlig’de bir de spor kulübü var.

İyi ama, ben yine de sorayım: Osmanlı’yı ve Osmanlı’nın şimdilerde en fazla hayranlık duyulan şahsiyetlerini ne kadar tanıyoruz?

Bu soruyu, aklıma, önceki akşam, sofra başında iftarı beklerken açtığımız TRT-1 kanalında, dini program bitince başlayan tarihi muhtevalı bir dizide gördüğüm sahneler düşürdü.

Abdülhamid ‘eli kanlı’ bir padişah mıydı?

Dizi, ismine bakılırsa, Sultan 2. Abdülhamid ile ilgili olmalıydı; ancak daha ilk sahne “Bu Abdülhamid Han mı?” sorusunu sorduracak cinstendi. Padişah yakınlarına birileriyle ilgili suçlayıcı cümleler sarf ediyor, ardından devlet görevlisi oldukları anlaşılan insanlar kurdukları darağacında, kafasına çuval geçirdikleri bir adamı asıyorlardı.

Abdülhamid ya bu padişahın adı, birileri ona ‘Kızıl Sultan’ lâkabını takmış ya, o lâkap da ancak kan dökmekle kazanılmış olmalı diye düşünülüp senaryoya bu sahnenin eklendiği belli.

Ne kadar yanlış bir sahne…

Osmanlı ve o dönemin şahsiyetlerine eleştirilemez gözüyle bakan biri değilim. Tarihimize bakışım düzdür: “600 sene sürmüşse bu devlet, mutlaka üzerinde durulmayı hak eden bazı özellikleri vardır.. sonunda battığına göre, çöküşüne yol açan vahim hataları da olmalı” diye düşünürüm. Güzelleme yapmak yerine anlamaya çalışırım.

Rehberim de dönemle ilgili ilk elden tanıklıklardır.

Reklam

Sultan 2. Abdülhamid nispeten yakın bir dönemin padişahı olduğu için bu alanda yeterinden fazla kaynak var. Kaynaklardan biri de, Türk müziğinde ve tiyatrosunda önemli birer yeri olan Cemal Reşit Rey ile Ekrem Reşit Rey’in babaları Ahmet Reşit Rey’in (1870-1956) Türkiye İş Bankası Yayınları’ndan çıkan ‘İmparatorluğun Son Döneminde Gördüklerim Yaptıklarım’ başlıklı anılarıdır.

Tam 14 yıl Saray’da kitabet dairesinde çalışmış, valilikler ve dönem dönem bakanlık görevleri üstlenmiş biridir Ahmet Reşit Bey.

Padişah’a ‘Kızıl Sultan’ lâkabının Fransız tarihçi Albert Sorel (1842-1906) ile İngiliz siyaset adamı William Gladstone (1809-1898) tarafından yakıştırıldığı bilinir.  ‘Eli kanlı diktatör’ olarak tanıtır Sultan Abdülhamid’i Sorel, bir ara İngiltere’de başbakanlık da yapmış Gladstone da parlamento kürsüsüne bu iddiayı taşır.

Osmanlı için ‘Ermeni sorunu’nun zirveye çıktığı bir dönemdir ve onlar ile destekçilerinin özel çabalarıyla da itham tutar.

Dünya basınında hiç de hoş olmayan yazılar ve karikatürlere konu olur Sultan Abdülhamid.

Karikatürün üstünde.. ‘Abdülhamid: 1. sınıf kasap’ yazıyor..

Peki gerçek nedir?

Sultan Abdülhamid dönemi kendisine muhalefet etmiş aydınlarıyla da ünlüdür. Tevfik Fikret sözgelimi. Bir Ermeni teröristin Padişahı öldürmeye kalkışan eylemini bile alkışlamış, terörist için “Şanlı avcı” övgüsünü dillendirdiği ünlü şiirinde “Attın… ama yazık ki.. yazıklar ki.. vuramadın” diye hayıflanmıştır da.

Ölmesini istemektedir Sultan Abdülhamid’in, bir terörist eliyle olsa bile…

Reklam

“Başına kimbilir neler gelmiştir?” diye düşünmeyin, başı bile ağrımamıştır.

Fikret şiirlerini ve yazılarını, çıkardığı dergi (Servet-i Fünun) ve gazetelerde (Tanin vs.) yazabilmiş, herhangi bir cezayla karşılaşmamıştır da.

O dönemde aydınlara verilen en aşırı ceza sürgün (menfa) cezasıdır.

Ahmet Reşit Rey’den aktarayım:

“Memlekette, Padişahın emri ile, seller gibi değil, hatta bir damla bile kan döküldüğünü Türklerden gören kimse yoktu. Harbiye ve Tıbbiye mektepleri talebesinden Trablusgarb’e, ahattan ve bazı münevver gençlerden diğer vilâyetlere nefi edilmiş (sürülmüş) olanlar malûm ise de falân veya filânın ne asılıp kesildiğine, ne gizlice boğulduğuna, ne de denize atıldığına dair ötedenberi hiçbir kimse hiçbir sahih haber işitmemiş(tir)”

Dizide ‘idam’ sahnesi vardı ya.. bakınız o konuda da ne diyor hatıra yazarımız:

“Kitabet hizmetinde bulunduğum on dört sene zarfında âdi  cürümlerinden dolayı haklarında idam hükmü sâdir olanlar elbette yüzü tecavüz etmiştir. Padişah bunların arasında yalnız birinin, anasını ve babasını katletmiş bir canavarın idam hükmünü tasdik etti.  (..) Padişahın umumiyetle idam cezalarını muttariden hapis cezasına tahvil etmiş olduğu, halen, hazinei evrak kuyudile de sabittir. Alelıtlak adam öldürmekten bu derece içtinap ise ancak kanı kerih gören bir tabiatın şiarı olabilir.”

Uyarayım: Ahmet Reşit Bey Sultan’ın hayranı bir kişi değildir. Anılarında Padişah’tan sürekli ‘vehimli’ ve ‘cahil’ olarak söz eder. Amcası Sultan Abdülaziz’in bir askeri darbe ile, sadece birkaç ay tahtta oturabilmiş ağabeyi 5. Murad’ın da bir fetva ile devrilmelerinin kendisinin başına da aynı durumun gelebileceği düşüncesiyle onda kalıcı etki bıraktığını.. etrafını fazlaca dinlediğini.. kendisine lâf taşıyanlara kulak verdiğini.. anlatır da anlatır…

Okuyalım:

“Saltanatının baş­langıcında etrafını kuşatan havasi bendegânın Padişahı ellerinde tutmak için korkusundan istifadeye çalışmış olmaları da şimdi saydığımız âmillere inzimam ederek uydurma tehlikeler karşı­sında vehminin gitgide arttığına da kaniim.”

Amcası gibi gafil aldanmamak diye bir derdi olduğu anlaşılıyor Sultan Abdülhamid’in, etrafında bulunanlar onun bu hissini kullanarak ihbarlarıyla vehmini ve dolayısıyla endişelerini artırmış olmalılar…

Hünkar, buna rağmen, kimsenin burnunu kanatmamış, kendisinden nefret eden aydınların başına bir iş getirmemiştir.

Bunları yazan da “Padişah tek kişinin kanını dökmemiştir, idamlık adi suçları bile hafifletmiş, bir kişi haricinde kimseyi darağacına göndermemiştir” tanıklığında bulunan Ahmet Reşit Bey

Ben de soruyorum şimdi: Tarihe bu kadar önem verilen bir dönemde, en beğenilen Osmanlı padişahı Abdülhamid bile, dizilere yanlış aktarılıyorsa, bunun bir sebebi olması gerekmez mi?

Ne olabilir o sebep?

ΩΩΩΩ

Reklam

15 YORUMLAR

  1. Darbelerin arkasındaki esas sır silah kuvveti ile hemen dünyevîleşmek arzusu olarak düşünüyorum. Çözüm adil olmakta ama mevcut hukuk sistemi kaç katmanlı?. Ve bu haliyle ne tür kumpaslara ve darbelere acik düşünmek lazım.

    Sadece tarih ve siyaset boyutu ile değerlendirmek doğru illeti bulmamızı engeller diye düşünüyorum.

  2. Yaşamışsınızdır, hani zihninizde bir sorunu ve çözüm yollarını irdelersiniz. Okuduğunuz bir kitapta o soruna ve çözümüne dair derli toplu bir yazıyla karşılaşır heyecanlanırsınız ve dersiniz ki işte bu…

    En son Cemil Meriç’in “Bu Ülke” adlı eserini okurken yaşadım bu durumu. 1773-1859 yıllarında yaşamış Avusturya’yı Avrupa’nın başına geçirmiş devlet adamı Metternich’in Osmanlı’ya yazdığı bir mektuptu beni heyecanlandıran.

    Mektubu okuyunca düşündüm de, yazılanlara o dönem kulak verilmiş olsaydı sanırım Osmanlı Devleti yıkılmaz ve dünya lideri bir devlet olmaya devam ederdi.

    Hadi bu olmadı Cumhuriyet kurulurken Metternich’in söylemleri dikkate alınsaydı Türkiye Cumhuriyeti gündem belirleyen lider ülke durumunda olurdu.

    Hadi bu da olmadı. Şimdi o fikirler doğrultusunda hareket etsek eminim pek çok sorunumuz çözülür ve şaha kalkan bir ülke oluruz.

    Söyledikleri hepimizce bilinen şeyler belki ama bunları yabancı bir devlet adamının söylemiş olması manidar.

    Mektupta ne mi yazıyor?

    “İmparatorluk günden güne zayıflamaktadır. Niçin saklamalı?
    Onu bu hale düşüren sebeplerin başında Avrupalılaşma zihniyeti gelir. Temellerini III. Selim’in attığı bu zihniyeti, derin cehaleti ve sonsuz hayalperestliği yüzünden II.Mahmut son haddine vardırır.

    Bâbıâli’ye tavsiyemiz şudur: Hükümetinizi dini kanunlarınıza saygı üzerine kurunuz. Devlet olarak varlığınızın temeli, Padişahla Müslüman tab’a arasındaki en kuvvetli bağ dindir.

    Zamana uyun, çağın ihtiyaçlarını dikkate alın. İdarenizi düzene sokun, ıslah edin. Ama yerine size hiç de uymayacak olan müesseseleri koymak için eskilerini yıkmayın.

    Avrupa medeniyetinden sizin kanun ve nizamlarınıza uymayan kanunları almayın. Batı kanunlarının temeli Hristiyanlıktır. Türk kalınız. Tatbik edemeyeceğiniz kanunu çıkarmayın.

    Hak bellediğiniz yolda ilerleyin. Batı’nın sözlerine kulak asmayın. Siz ilerlemeye bakın. Adalet ve bilgiyi elden bırakmayın.

    Avrupa efkâr-ı umûmiyesinin az çok değeri olan kısmını yanınızda bulacaksınız. Kısaca, biz Bâbıâli’yi kendi idare tarzının tanzim ve ıslahı için giriştiği teşebbüslerden vazgeçirmek istemiyoruz.

    Ama, Avrupa’yı örnek olarak almamalıdır kendine. Avrupa’nın şartları başkadır, Türkiye’nin başka. Avrupa’nın temel kanunları Doğu’nun örf ve adetlerine taban tabana zıttır.

    İthal malı ıslahattan kaçının. Bu gibi ıslahat Müslüman memleketlerini ancak felakete sürükler. Onlardan hayır gelmez sizlere. “. METTERNİCH

    Bu reçete bize ne fayda sağlar?

    Önce özümüze dönüp biz olmamızı…

    Devletle milletin barışıp kucaklaşmasını ve milletin kanunların açığından nasıl çıkar sağlarım düşüncesini bırakıp, tüyü bitmemiş yetimin hakkını düşünerek kanunlara nasıl riayet ederim diye düşünmesini…

    Bürokratik vesayetin ancak bu reçeteyle yıkılmasını…

    Alev Alatlı’nın “21. Yüzyılın en yaman toplum projesi helal olanı yasal olanla örtüştürmek olsa gerekir” muazzam tespitinin hayata geçmesini….

    Ceylinlerin ve Şenay Aybükelerin yaşamalarını….

    Ve masum canlara kıyan katillerin hakettikleri caydırıcı cezaları almalarını….

  3. Laiklik dinin sömürülmesine engel bir müessese olarak bilinir. Aşırıya kaçan uygulamaları bir kenara bırakırsak böyle bir işlevi olduğunu kabul etmek lazım. Ancak bizim gibi söylemeye dilim varmıyor ama “atalarına” neredeyse tapınan doğu toplumlarında bir de “tarihin sömürülmesi” konusunda müessese üretmek lazım. Bu hastalık tarihi bir heybet ve kibir masalı olarak okumaya alışmış biz sağcı ve muhafazakar kesimlerde daha yoğun olarak görülse de aslında toplumun geneline yayılmış derin ve kültürel bir durum Tarihi karakterleri “şeytan”laştırmak ve “melek”leştirme üzerinden günümüz siyasetinin yapılandırılması, toplumun “atalar” konusundaki hassasiyetleri dikkate alındığında son derece karlı bir iş, tatlı ve bol sulu bir meyvedir. Siyaset sihirbazlarının bundan yararlanması doğaldır. Ancak ne kadar ahlaki ve dini olduğu tartışılır. Bu kadar hamaset gerçeklikler dünyasında ülkemizi nereye götürür? O da tartışılır.

  4. Üstat, Sultan 2.Abdülhamit’in Sir Arthur Conan Doyle’un Sherlock Holmes’ünün sıkı bir takipçisi olduğuna dair yazılar da okumuştum. Çıkar çıkmaz ingilizceden çevirisini yaptırıp okuttururmuş.

    Çok selamlar

  5. Dünkü yazınızda: “1960 sonrasında Harp Okulu öğrencilerini iki kez cepheye süren Talat Aydemir’in darbe girişimlerinde.. siyaset.. ilkinde herhangi bir tasfiyeye gitmemiş.. ikincisinde de sadece esas sorumluları yargı önüne çıkartmıştır..” demişsiniz. Doğru kişileri yargılayamamak, meclisi askıya almak Abdülhamit’in en büyük hatasıydı. Üzülerek görüyorum ki bu hatalar hala devam ediyor.

  6. Bu tip dizilerin amaci tamamen ic propoganda. Geldimiz noktada belli, gercekte hicbirsey bilmeyen, anlamayan ama kendini “Osmanlici” sanan bir guruh.

    Sonunda bu is kurgulayanlarin hedeflerinden daha ileriye varirsa da kimse sasirmasin. Ornegi ABD: Senelerce Cumhuriyetci politikiacilar ve medya propoganda oyunu oynadilar ve sonunda Trump cikti -ki kendisi aslinda ne Cumhuriyetci politikacailarin ne de Cumhuriyetci/Muhafazajar basin/kuruluslarin arzu ettigi bir lider-.

  7. Uygarlıklar doğar, gelişir ve çöker. Ömürleri 1000 yıldır. Osmanlılar İslam uygarlığının çökme döneminde yaşadılar. Yani son 500 yılı yaşadılar. Murat, Fatih, Selim ve Kanuni gibi gelişme döneminin meşhur padişahları Anadolu’yu Türk yurdu haline getirdiler. III. Selim batı uygarlığını Türkiye’ye getirerek Osmanlı’yı yaşattı. Yeni Türk ordusunu kurarak imparatorluğunu yaşatmaya çalıştı. İkinci Abdülhamit ise okulları ile imparatorluğun varlığından çok ulusun varlığını öne getirdi.
    Mustafa Kemal dahil Cumhuriyeti kuranlar hep onun yetiştirdikleridir. Abdülhamit’in Türkiye’nin kurulmasındaki rolü Mustafa Kemal’den çoktur. Cumhuriyet Abdülhamit tarafından oluşturulan imparatorluğun anayasası ve kanunları ile hala yönetilmektedir. Değişiklik yapılmamıştır.
    Abdülhamit’in hatalarının başında eğitimdeki hatası olmuştur. Medreseler ile okulları ayrı ayrı desteklemiş, iki kol yetişmiş bunlar arasındaki kavga bitmemiştir, devam etmektedir. Oysa Abdülhamit medrese mezunlarını Avrupa okullarından mezun edecekti. Kurmaylar en az medreseden icazetlilerden olmalıydı.
    Abdülhamit Türkiye Cumhuriyetini bize bırakan kişidir. Mustafa Kemal Türkiye’yi doğudan koparma durumunda kalmıştır ama kopma mümkün olmamıştır. Bizim yapacağımız bunların çıktıkları katları takip etmektir. Abdülhamit temelini attı, Mustafa Kemal bir kat çıktı. Azınlıklardan arınmış tertemiz bir ülke bıraktı bize. Bizim şimdi yapacağımız, yapının ilk katlarını çıkmak olacaktır. O da Adil Düzen’dir.
    Türk Ordusu’nu güçlendireceğiz. Ekonomimizi muasır ekonominin üstüne çıkaracağız. Bin Dil Üniversitesini kurarak Kuran Arapçası ile bugünkü ilimleri tespit edeceğiz.

  8. Arefe arefe ben de merak ettim gerçekten neden olabilir? Rahmetli asla ve kat’a cahil ve vehimli değil fakat tedbirli ve merhametli olarak bildiğimiz, azılı entrikacı muhaliflerine sürgün ve belki birkaç idam ile 30 yıl acze düşmüş bir memleketi toprak kaybetmeden ıslahatla (örn.Mektebi Tıbbiye Şahane) idare eden dindar bir padişahı sipariş birgömlek gibi gönüllerinden geçen acımasız ve eli kanlı bir figür haline, devlet televizyonunda hemde prime time’da, hemde iftar gibi selametin ve selimiyetin şahikasında olunan sofralarda, sadece adi rating kaygısıyla metamorfoza uğratıldığına inanmak istiyoruz değil mi? Bayramımız mübarek olsun ve İslam alemimiz ise dünyaya vaat ettiğimiz selam ve selamete başı kısır siyaset ile sarhoş ulemanın kanlı kalemlerini kaldırıp İslam ahlakını ve hakikati ders vermesi ile ankaribüzzaman kavuşmasını ümit ve umut ediyorum. Yoksa bir büyük felakete hızla gidiyor olduğumuz maalesef aşikardır.

  9. Tayyip beyin veya “danışmanlarının” hangi dizileri ara sıra izleyebildikleri bilinse belki bir tahminde bulunabilir…

  10. tarih bilgisi geçmişin hikayesi olmayıp bugünümüzü anlatan yarını da bugünden anlamamıza yol açacak çok kıymetli bir bilgidir. bnzer durum Kur’an için de geçerlidir. ” öncekilerin hikayeleri ”diyenleri şiddetle uyarır. neden? çünkü o en güzelin anlatıldığı hikayelerde sen varsındır bugün vardır yarın vardır…o nedenle harfimiz değiştirilmiş, atalarımız kötülenmiş, din ile aramız açılmıştır. hala ayık ayıkabilirsen…elbette olanlara izin verilmiş olmasından dolayı hikmet-i ilahiyeyi yadsıyacak değiliz ama başımıza gelenler başkalarının suçu demek, elbette bir maruzat teşkil etmekle beraber akrebin fıtratı insana zarar vermekse onu zarar verdiğinden dolayı suçlamak gibi olsa olsa akılsızca olur. geçmişini bilmeyen ondan ders çıkarmayan da meselelerin fıtratını bakarak görecek yerde zarar görerek öğrenir. cahillikten yani anlamamaktan daha kötü bir şey yoktur anlayamamak dışında…
    bugün kıymetini yeni yeni anladığımız tanıdığımız Abdulhamid ne güzel bir örnektir dün ona yapılanlarla ülkemize yapılanlar bugünün çok benzeri değil mi…aynı yerden yine ısırılacak mıyız, akletmeyecek miyiz…

  11. Bugün yapılan insan hakları ihlallerini haklı görülmesini sağlamak için. Eğer anlattığınız gibiyse olduğundan bilinçli olarak kötü gösteriliyorsa.

  12. Filmin sezon finali olduğunu hatırlatırım biraz heycan katmak istemiştir belki yalnız dar ağacı kurulmuş ama kimse asılmamış daha. filim buşekilde bitmiştir artı bu kurulan darağcıda devletine hainlik yapmış kişiler. orada şu yanlış yapılmış ortada bir yargılanma yapılmadan bu sahnenin konması yanlış seçilmiş filimde. padişah onların yargılanması için emir veriyor. zannımca biraz heycan katmak istemişler filme

    Filmde padişahın nekadar merhametli olduğu hatta evladının ve yiğenin dahi aleyhine çalıştığı işleniyor onlara tekbir cezai müeyyide uygulamıyor bence işe olumlu yönden bakmak gerek. bu sayede toplum tarihini okumaya araştırmaya yöneliyor

    Allah cc bu milleti zalim yöneticer eliyle yönetmek nasip etmesin
    Tarihteki hak ettiğimiz yeri alırız inşallah…

  13. O sebep içimizde çok hain var olabilir.
    O sebep çok az okuyoruz olabilir..
    O sebep erdemlerimizi kaybettiğimiz olabilir…
    O sebep kadim kültürümüzü global populer kültürle homojen karışım yaptığımız ve bunu da kutsadığımız olabilir…
    O sebep kendimizi unutmamız sonrasında bilmememiz olabilir..
    O sebep Orhun Abidelerini Ruslara tercume ettirmemiz olabilir…
    Hasılı sebepler dünyasında yaşıyoruz.

  14. Fehmi Bey,

    Sizi senelerdir takip eden bir okurunuz olarak, artik yazilarinizda eskisi kadar objektif olmadiginizi ya da olamadiginizi dusunuyorum.

    Sadece bu yazinizdan bir ornek vermek istiyorum: “Türkiye’nin ilk askeri müdahalesi 27 Mayis (1960) sonrasinda, subay tasfiyesi 275 general ve amiral, 7 bin kadar albay, yarbay ve binbasi ile üniversitelerle iliskisi kesilen 147 ögretim üyesi ile sinirli kalmisti.”, “Almanya’da 60 milyon insanin öldügü 2. Dünya Savasi’nin sorumlusu Naziler ile hesaplasmada bile bir sinir çizme ihtiyaci duyulmustur.”

    1960 yilinda Turkiye’deki general, amiral, albay, yarbay ve binbasi ya da ogretim uyesi sayisinin tamaminin ne kadar oldugunu bilmeden, tasfiye edilen subay ve universitelerle iliskisi kesilen ogretim uyesi sayisinin belirli rakamlarda sinirli kalmis oldugunu soylemek subjektif bir yaklasimdir. Ayrica, “7 bin kadar” gibi tanimlama, 7 bin sayisinin az oldugunu vurgulamakta ve sanki onemsenmeyecek bir rakam gibi gostermektedir. 1960 yili Turkiyesi icin bu rakamlar hic te azinmayacak rakamlardir. Ayrica, “sinirli kalmisti” diyerek yapmaya calistiginiz mukayese de yanilticidir. Bir askeri darbeyi, gunumuzdeki olaylara referans gostererek, yapilan hukuksuzluklara karsi cikilamaz. Neredeyse, 1960 darbesini “cici”, gunumuzde yapilanlarin hepsini “ocu” gosterir durumuna dusmussunuz gibi geldi bana.

    Hicbir askeri darbe, hukuka ve adalete referans olarak alinamaz, alindigi zaman mesru hale getirilmis olur. Darbecilerin yargilanmasi ile ilgili olarak, sadece esas sorumlularin yargilandigini hatirlatiyorsunuz. Bu, Turkiye’deki “ugursuz darbe” girisiminden esas sorumlu olanlarin disinda olanlarin da yargilandigi anlamina geliyor. Oyleyse, kimin esas sorumlu olup olmadigini biliyor musunuz? Biliyorsaniz yargiya yardimci olmaniz beklenir. Magduriyetlerin ortadan kaldirilmasi icin hukuki olarak yardimci olabilirsiniz. Kimin sorumlu olup olmadigina kim karar verecek? Esas sorumlular nasil bulunacak? Bu konuda bildiginiz bir sey varsa onlari soylemeniz daha uygun olmaz mi? Hukumeti ve yargi sistemini itham altinda birakmak dogru mu? Yanlislari soylemek ayri bir sey, itham altinda birakmak ayri bir sey.

    1960 yili Turkiyesi icin sozu gecen rakamlar, Turkiye’nin askeri yapisinda ve universite sisteminde cok etkili olacak niteliktedir ve kucumsenmesi yanlistir. 1960 yilinda Turkiye’de toplamda kac general, yuksek rutbeli subay ve ogretim uyesi vardi, bizi aydinlatirsaniz belki daha iyi anlayabiliriz. Ayrica, 1960 yilinda kac tane universitemiz vardi acaba?

    1960 yilindaki Turkiye ile simdiki Turkiye’yi, ozellikle rakamlarla kiyaslayarak, sizin “ugursuz darbe girisimi” olarak adlandirdiginiz olay sonrasi gerceklesen tasfiye ve ilisik kesmeleri ve bunlarin ulastigi rakamlari degerlendirmek yaniltici olmaktan oteye gidemez. 1960 yilinda gerceklesen bir darbenin rakamlarla hafife alinip, gunumuz tasfiye ve ilisik kesmelerinin asiriligini gosterme cabanizin subjektif bir degerlendirme oldugunu dusunuyorum. Amaciniz rakamlardan yola cikip kiyaslama yapmaksa, tum istatistiki bilgileri sunmaniz gerekir, yok, rakamlari kullanarak yapilanlarin asiriligini ya da haksizligini vurgulamaksa, verdiginiz orneklerle bugunku uygulamalari yapanlari dolayisiyla AKP hukumetini 1960 darbecilerinden daha tehlikeli goruyorsunuz demektir. AKP hukumetini suclamis ve itham altinda birakmis olmuyor musunuz? Almanya’yi ornek vererek, AKP hukumetinin sinir cizmeyi basaramadigini dile getiryorsunuz. Siniri astilar mi demek istiyorsunuz?

    Turkiye’de sadece “ugursuz darbe girisimi”den dolayi magduriyetler yasanmiyor, maalesef hukuk sistemimiz mukemmel degil ve adalet her zaman yerini bulmuyur, bulamiyor, ama bunu dile getirmenin yolu gunumuzde yasananlari bir askeri darbe ve Nazilerle hesaplasma olayi ile kiyaslama olmamali cunku oyle oldugu zaman ister istemez bugunku yasananlardan sorumlu olanlari, darbecilerden ve Nazilerle hesaplasanlardan daha tehlikeli olarak gormus oluyorsunuz. Gercekten oyle mi?

    Tesekkur ederim.

Yoruma kapalı.