Terör örgütleri eylemleriyle hedefi vurur.. Ülkelerin kimyasını bozarlar.. En iyisi oyuna gelmemek..

25
11 Eylül: İkiz kuleler.. birazdan çökecekler..
Reklam

 

Terör örgütleri eylemlerini planlarken.. planladığı bir suikast ise yalnızca öldürülecek kişinin vücudunu ortadan kaldırmayı mı.. veya bir yerde bomba patlatacaksa çok kişiyi öldürmeyi mi hesaplar?

Yoksa yapılacak eylemin –suikast ise suikastın, bombalama ise onun– ardından meydana gelecek havayı ve o havanın etkisiyle olabilecekleri de hesaplar mı?

Örnek üzerinden bu soruyu açayım:

11 Eylül ve sonrasını hep aklımızda tutalım

Dünyanın gördüğü en ciddi terör eylemlerinden biri 11 Eylül 2001 tarihinde yaşandı.

İnceden inceye planlanmış bir eylemdi ABD’de gerçekleşen… Örgüt, talimatlarını dinleyecek 18 (bir rivayete göre 19) genç buldu… Onların içinden kabiliyetli 4-5’inin pilot eğitimi almasını ve kısa süreliğine de olsa uçak kullanmayı öğrenmesini sağladı… Hepsini bulundukları yerden ABD’ye gönderdi… Bölündüler ve aynı saatte dört ayrı istikamete giden uçaklara bindiler… İkisinin New York’taki ikiz kulelere.. birinin Pentagon’a.. dördüncünün de (muhtemelen) Kongre’nin tepesine.. çarpmasını hedeflediler..

Üçü hedefi vurdu, biri yolda düştü veya düşürüldü.

Büyük bir plan…

Şimdi sorumu yineleyeyim:

Reklam

11 Eylül eylemini planlayan/lar dört binayı (ve tabii içindeki insanları) yok etmeyi mi amaçlamışlardır.. yoksa o eylem sonrasında meydana gelecek hava ve o havanın doğuracağı sonuçları mı?

O gün New York’ta eylemi göbek atarak kutlayanlar olmuştu.. fakat Arap veya Müslüman değildi o kutlayanlar..

Ne demek istediğim herhalde anlaşılmıştır..

Bush “Shock and awe” demişti

Her terör örgütü, bazen bir kişiyi veya bir yeri hedef olarak seçse bile, eylemin sonrasını da planlar…

Eylemiyle zarar görecek olanların sonrasında verecekleri tepkiyi de düşünür ve ona göre bir eylem tarzı seçer…

Dünyanın başına büyük belâlar açan 11 Eylül 2001 uğursuz saldırıları,

ABD devleti bundan dehşete düşsün..

O zamana kadar izlediği politikaları gözden ve sistemini elden geçirme yoluna girsin..

Reklam

Ve Amerikan halkı da eylemcilerin kimliğine bakıp onların hâkim özelliklerine düşman olsun diye sahneye konulmuştur…

Sadece ABD devleti ve Amerikan halkı değil, bütün dünya ve halkları üzerinde de beklendiği türden bir etkisi oldu 11 Eylül saldırılarının…

Amerika’nın kimyası bozuldu, dünyanın da…

İyi mi oldu, kötü mü?

Bu soruya, dünyayı etkisi altına alan IŞİD ve benzeri terör salgınına da bakarak, “İyi oldu” cevabını verebilmek için iyice insafsız olmak gerekiyor.

Öyle insafsızlar ABD’de bol miktarda var. Onlar ‘İslâm’ dininin yasaklanmasını, İslâm dinine mensup olanlara ülkelerinde hayat hakkı tanınmamasını talep edip duruyorlar.

Ancak, o eylemlerin, dünyayı kötü bir istikamete doğru yönlendirdiği de açık.

Dünyamız bugün daha güvensiz.. Çok daha hayırlı işlere harcanabilecek kaynaklar, sırf güven eksikliği yüzünden, eskisiyle mukayese edilemeyecek oranda silâh ve teçhizata sarf ediliyor.

Eylemlere muhatap olan dönemin yönetim kadrosu.. ABD’de George W. Bush, İngiltere’de Tony Blair ve İspanya’da José María Aznar.. kendilerini unutturmaya çabalıyorlar…

Terörist daha hesapçı.. devlet değil..

Uzun yıllardır dünyada ve ülkemizde meydana gelen şiddet olaylarını izlerken çıkardığım sonuç pek iç açıcı değildir: Devletler teröristler kadar hesapçı değiller…

Terör örgütleri, genellikle, meydana getireceği sonucu da hesap ederek ve o sonucu sağlayacak şekilde eylemlerini planlarken.. ‘terörle mücadele’yi birincil görev haline getirmiş olan devletlerin kanlı eylemlere verdikleri cevap.. yine genellikle terör örgütlerinin bekledikleri gibi veya ona yakın oluyor…

Devletler adına karar verenler, nedense, bir an durup “Acaba bu olayla bir istikamete doğru yönlendirilmemiz mi isteniyor? O istikamet ülkemiz ve siyasi kadromuz için doğru bir istikamet mi? Eğer böyle bir planın parçası olarak sahneye konulduysa maruz kaldığımız kanlı eylem.. alacağımız kararlar bizi istemediğimiz ve hayırlı olmayan bir istikamete yönlendirecekse.. yoksa başka türlü mü davransak?” diye düşünmüyor…

Öyle düşünseydi George W. Bush.. derhal Yurtseverlik Yasası ile ülkesinin demokratik geleneklerini askıya almak yerine ve kulağına “Irak’a saldır” diye fısıldayanların niyetini sezip farklı bir yol tutsaydı…

Sözgelimi, Ortadoğu kökenli görüntüsüne sahip terör eylemine, Ortadoğu’daki en temel ihtilâf olan ‘Arap-İsrail sorunu’ açısından yaklaşsa ve onu sağlayarak teröristlerin malzemesini ellerinden alsaydı…

Bugün dünyamız çok farklı bir yerde olur, bunu sağlayan devlet adamları, Bush, Blair ve diğerleri.. günümüzün kahramanları olarak tarihteki yerlerini alırlardı.

Uğursuz 11 Eylül eylemlerinin üzerinden 15 yıl geçti ve dünyamız hiç güvenilir değil.

Almanya’da, Ürdün’de, İsviçre’de ve Kayseri ile Ankara’da meydana gelen terör eylemleri.. hepsi.. Bush ve tayfasının 11 Eylül’e verdikleri yanlış tepkinin faturasıdır…

Bizde olanı doğru değerlendirelim

Lâfı uzattığımın farkındayım, ama anlatmak istediğimi aktarabilmek için bu gerekiyordu.

Türkiye biri askeri darbe girişimi olmak üzere çok sayıda sıra-dışı eyleme muhatap bugünlerde… Terörden medet uman örgüt ve odakların hesapları neyse, aceleleri olmalı ki, sahneye koydukları terör eylemleri hem çeşitlendi, hem de araları sıklaştı.

Bir yandan bombalamalarla sarsılıyoruz.. diğer yandan Rusya büyükelçisine yönelik suikastla..

Verdiğimiz.. daha doğrusu vermeye hazırlandığımız tepki.. devlet/ler/in hep verdiği türden bir tepki olacağa benziyor…

“Kim bu eylemi yapan?” sorusu eşliğinde, eylemle irtibatlandırılan kişilere yönelik tedbirlere başvurulacak…

Her devletin buna hakkı vardır; Türkiye’nin de elbette var…

Ancak hiç değilse bu suikasttan sonra biraz farklı davranılsa ve “Neden?” sorusunu öne çeken bir değerlendirme yapılsa…

Neden şimdi oldu bu?

Neden Ankara’da?

Neden bir büyükelçiye karşı?

Neden Rusya büyükelçisi?

Neden suikastçı olarak bir polis seçilmiş?

Neden, neden, neden?

Ve tabii bu ve benzeri sorulara cevap aranırken, “Acaba bu eylemle farklı bir yöne sürüklenmek mi isteniyoruz? O istikamet bizim için doğru ve hayırlı mı?” sorusunu da gündeme taşımak…

Yapılmayacağını bile bile tavsiyede bulunmak kadar zoru yok.

ΩΩΩΩ

Reklam

25 YORUMLAR

  1. Terör örgütleri nin büyük çoğunluğu ıslami kalıp içinde görünüyor. Acaba turkiyede feti br benzeri cematlerin ve ıslami terör içinde olanların meydanı müsait bulmalarinin sebebi laiklik olmasın. Devlet insanlara dini kendi ogretse cemaatlere ne gerek kalır ne meydan kalır. gerçek din eğitimi alır. Devletimize de din düşmanı devlet kisvesi altinda düşmanca saldırılar olmaz mi acaba????

  2. Uzun zamandır böyle bir yazı okumayı özlemişim, Fehmi bey kendini sürekli yenileyebilen ve kendisinden istifade ettiğim hep bir şeyler öğrendiğim bir yazar, birçok gazetede bu kadar boş tenekenin, yazarlık yaptığını zannederek yalakalıktan öte geçmediği bir dönemde kalite farkını iyiden iyiye hissettiriyor.

  3. Teşekkürler sayın Koru, orijinal formattaki yazılarınız için. Takılı kalıp cevabının önemli olduğunu düşündüğüm soru; büyükelçi sergiye ne şekilde dahil oldu, niçin, nasıl, ne zaman, kim tarafından, programına ne zaman dahil olmuştu ? Ki eylemci katılım bilgisini alıp saldırısını bu yer ve zamanda yapmayı karar verdi.

  4. Terör asimetrik savaşın politik argümanıdır.Türkiye AB-D ile rusya,iran,suriye denklemindeki denge ülkesi olup
    pozisyonu ve alacağı kararlar oyunun gidişatını belirler.Bu günde olan emperyalist batının KIRK yıllık devşirmesi
    FETÖ nün kullanılarak yaptığı operasyondur. Gezi isyanıyla başlayan ve
    7 şubat,17 aralık,mit tırları,15 temmuz , elçilik suikastı ile devam eden pervasızca devam eden eylemler
    eski Türkiyeye geri döndürme eylemleridir.Zaman zaman nöbeti pkk ve daiş-dhkpc devralmaktadır.
    15 temmuz darbesini alkışlayan batı artık oyunu açıkça oynuyor.
    Milli irade vesayetçilere teslim olursa terör bir günde biter.
    Fehmi bey gerçeğin gizemli hale gelmesi için dedektiflik oynuyor.Daha düne kadar OHAL kaldırılsın diyordu
    Türkiye vekaleten batılı emperyalizmle savaşıyor.

  5. 11 Eylülü iyi teşhis etmek gerekir. Sermayenin inandığı bir şey var. Sonunda dünyaya İsrailoğulların hakim olup tek sermaye devleti olarak yönetmek. Devletler birer taşeron olacak. Birinci Cihan harbi çıkarıldı imparatorluklar yıkıldı. İkinci Cihan Harbi çıkarıldı İsrail devleti kuruldu. üçüncü Cihan harbi ise Sermaye imparatorluğu kurulacak.
    Dünyadaki bütün terör olayları ve savaşlar sermaye tarafından organze edilmiştir.11 Eylül ile hedeflenen Yahudi zenginleri ABD’den çıkarıp eski dünyaya taşıma planı idi. Yahudiler haberdar edildi. İkiz Kulelerdeki hisse senetlerini sattılar. Olay günü bütün Yahudiler orda iken yıktılar. İkiz Kuleler Bush tarafından yıkıldı. O bahane ile direkt tüm dünyaya savaş ilan edildi. Başarılmadı.
    Şimdi istenen nedir. Rusya, Türkiye bir olup Suriye’ye barış getirecekler. Bu birleşme ABD ile Avrupa’yı birleştirecek. Ve Türkiye’ye saldıracaklar. Türkiye İran ve Rusya birlikte savaşa girecekler. Çin savaş dışı kalacak. Savaş uzun sürecek. Her iki taraf harap ve bitik olacak. Sonra da dolarla her iki tarafını da masaya oturtacak. İstediği haritayı çizecek.
    Birinci ve ikinci cihan savaşlarında ABD’yi sonunda kullandı. Şimdide sonunda Çini kullanacaklar. Rus elçisi bunun için öldürüldü. Tetikçi anne babanın talimatı ile Şeyhinin talimatı ile mantık dindar veya milliyetçi bir olarak veya Güleni kurtarmak amacıyla kandırılmış olabilir. Bu iktidar önemli değil. Silah olarak neyi kullanırsan kullan kimi kullanırsan kullan olaya açıklayamaz savunmaya da bir yararı yoktur.
    Teşhis budur. Yapılacaklar nelerdir.
    Savaştayız. İki tarafın ölü vermesi doğaldır. Bunu nasıl yeneceğiz. Asıl sorun budur.
    1- Düşmanı iyi teşhis etmek gerekir. yoksa siz başkası ile uğraşırken arkadan sizi vururlar.
    2- Düşmanın nereden geleceğini iyi hesaplamak gerekir yoksa siz doğudan tedbir alırsın batıdan içinize girer.
    3- Yenileceğin yerde savaş girmeyip sabır etmek gerekir. Bekleyeceksiniz. Yenebileceğiniz durum ortaya çıkınca saldıracaksınız.
    4- Düşmanın çöplüğüne giderek değil düşmanı ülkene çekerek savaşı yakında vermelisiniz.
    Olayın polisiye kısmini Rus ve Türk görevlileri yapmaktadır. Asıl bizim yapacağımızı halkın ve siyasilerin yapacağı iş, düşmanı yenmek için gerekli ikmali yapmamızdır. Düşmanın tek silahı var. Emeksiz ürettiği faizli karşılıksız dolar. Tüm fesadı bununla sağlamaktadır. Bunu elinden almalıyız. Bir gün de sermaye teslim olmak zorunda kalır. Bunun çözümü de ortaya konmuştur. Altın Bono ve Merkez bankaların kredilenmeleridir.
    Uzatmadan düşman saldırıları zafere ulaşmadan bu sorunu çözersek, AB ve ABD birleşip Rusya, Türkiye ve İran’a saldırsa bile mağlup olur. Ama doları yok etmezsek yenmemiz mümkün olmaz.

  6. Doğrusu; Türkiye’nin terör eylemleriyle artık ekseni kayacak bir dış politikası olmadığını düşünüyorum. Türkiye ne istediğini bilen bir devlet ve şairin de dediği gibi ” ey! kahpe rüzgar, artık ne yönden esersen es”…

  7. 11 eylül neden yapıldı… bugün cevabını bilmeyen var mıdır… bush ve ekibinin yanlış tepki verdiklerini sanmak biraz saflık olmuyor mu… yüzlerce domino taşı dizersiniz hepsini devirmek için tek taşa vurmanız yeter. arap -İsrail sorununu çözmek, teröristlerin elinden malzeme almak falan işin hikaye kısmı. o zaman zaten 11 eylüle gerek kalmazdı. iyi bir şeyler yapmak için nedene ihtiyaç mı olur. terör neden oluyor meselesi terörün kendisinin neden olma meselesidir. zira terör bir ihtiyaç meselesidir. bazıları için. 11 eylül neden olduysa rus elçinin katledilme sebebi, kayseri Beşiktaş saldırısı, fransa-almanyadaki terör, ortadoğudaki terör, afrikadaki terör aynı nedendendir . neden yeni bir soru olmadığı gibi cevabı bilinmeyen bir soru da değildir… türkiyenin özel bir yeri de yok aslında. bir domino taşı sadece. bizden önce taşlar olduğu gibi sonra da olacak. biz tek taş değiliz. ırak suriye taşları bizim önümüzdeydi devrilip bize yaslandılar ancak biz yıkılmazsak ki direniyoruz bizden sonraki taşların da devrilmesi tehlikeye girecek o nedenle üstümüze çok şiddetle geliyorlar. öyle mi yapmalı böyle mi yapmalı seçeneği çok da fazla değil. güç birliği seçeneği tek seçeneğimiz.

  8. Neden diyebilen bir devlet aklına sahip olabilmemiz için, devleti idare edenler, sadece terör uzmanları ile değil kitle hareketleri üzerine objektif ve derin sosyo-ekonomik, psikolojik ve manevî tahliller yapabilen tarafsız sosyal bilim insanları ile ilahiyatçılarla yakın işbirliği yapmalıdır. Bunun için de kamu tarafından destek gören bağımsız sosyal araştırma kurumlarına ihtiyaç vardır. Sosyal sorunlar, kalıcı stratejik sosyal politikalarla giderilmediği sürece radikal akımların sayısı artacak, tepkisel radikalizm terörü mubah görmeye başlayacaktır. Terör eylemlerine karşı devlet de “Kan Yerde Kalmayacak” klasik tezi ile “son teröristin yok edilesiye kadar mücadele edilecek” askeri yönteminin dışında alternatif stratejiler geliştiremiyorsa neticede kaosun kalıcılığına da razı olmalıyız. Devlet aklı, terörizm ile mücadelede artık üst aklını kullanmalıdır. Üst akıl nasıl oluşturulabilir? Katılımcı demokrasi vasıtalarını kullanarak, her kesimle istişare ederek, diyalog ağını genişletip, toplumsal mutabakat sağlamak ve terörü besleyen zemini sosyal politikalarla ortadan kaldırmakla. Sosyal barışın tesisi için, yeni ve daha dikkatle dizayn edilmiş toplum tarafından kabul gören bir konsepte ihtiyacımız var. Bunun için de Halife Ömer bin Abdülaziz’in Haricilerle girdiği müzakere diplomasisinden dersler çıkartabiliriz. Prof. Dr. Ali Seyyar

    • neden diyen bir devlet aklı tamam da neden diyen kişi aklına ihtiyaç yok mu. uçan kuşa esen rüzgara aklını kaptıranlara söyleyecek sözünüz yok mu. terörize olana radikalleşenlere de akıl vermek gerekmez mi. devlete akıl vermeye itiraz etmeyelim dikkate almasını da umalım ama madem akademisyensiniz sözünüzün bir bütünlüğü olmalı değil mi. kaos öngörüsü iyi hoş ama keskin sirke küpüne zarar vermez mi…

      • Maddî yoksunlukların ev kısıtlanan özgürlüklerin yanında sosyal ve manevi sapkınlıkların sonucunda insanlar terörün kurbanı olabilir. Dikkatlice okumamışsınız yazdıklarımı, Hep kamusal sosyal politikalardan bahsediyorum, bu da tam da sizin bahsettiğiniz o riskleri gruplara yöneliktir. Sosyal içerme ve sosyal hizmetler de zaten sosyal politikaların yöntemlerin başında gelir. Bunlar tam anlamıyla uygulanmadığı için zaten bu şiddet olayları ortaya çıkıyor.

    • Sayin hocam umarim bu degerli tavsiyeleriniz icra makamlari tarafindan duyulur ve degerlendirilir.Sayin Koru’nun sagduyulu yaklasim cagrisi ile birlikte uygulandiginda sonuc alinabilecegine inaniyorum

  9. “Neden,neden,neden” diye arka arkaya sıraladığınız soruların hepsinin bir tek cevabı var sayın Koru: Türkiye ile Rusya’nın arasını açmak, mümkünse bir savaş çıkarmak. Nedenlerin cevabı bu.

    “Hiç olmazsa suikastten sonra farklı davranılsa ya”diyorsunuz. Farklı davranıldı ya işte.

    Her iki taraf da bu oyuna gelmedi. Dolayısı ile sizin tavsiyenize uygun davranmış oldular. ABD’nin ikiz kulelerin yıkılması sonrasında verdiği tepkiyi vermemiş oldular yani. Bu durumda sizin neyi yanlış bulduğunuz anlaşılmıyor.

    Şayet katilin FETÖ ile bağlantılı olmasından dolayı, FETÖ’ün üzerine gidilmesini doğru bulmuyorsanız, buna da katılmak mümkün değil. Bu denli Türkiye düşmanı bir örgüte merhamet göstermek, Türkiye’ye merhamet göstermemek anlamına geliyor bana göre. Bu olay, hala kamuda örgütün böyle adanmış
    fedailerinin bulunduğunu gösteriyor. Dolayısı ile örgütün üzerine gidilmesi konusunda ihmalkarlık gösterilmemesi gerektiğini bize ihtar ediyor. Uyanığın biri çıkıp da, acaba bu olay örgütün üzerine daha şiddetli gitmek için mi tertiplendi derse, fazla uyanık olduğu için söylemiş olur bunu. Örgütün üzerine gitmek için Rusya ile bizi savaşa sokacak bir eylem mi tertiplenir? Bu akla mantığa sığar mı?

    Yazınızda uzun uzun terör örgütlerinin ince ince hesaplar yaptığını mükemmel bir şekilde açıklamışsınız. Ancak bu olayda yapılan hesabın tutmadığı görülüyor. Bu eylemi planlayanların, tezgahlayanların pişman olmaları bile kuvvetle muhtemel.

    “Acaba bu eylemle farklı bir yöne sürüklenmek mi isteniyoruz? O istikamet bizim için doğru ve hayırlı mı?” sorusunu soruyorsunuz ama, o istikametin neresi olduğuna hiç değinmiyorsunuz. Belki bunu okuyucuya bırakıyorsunuz. Ama hangi istikametin bizim için hayırlı olmadığını
    sizin de açıkça söylemeniz gerekmez mi?

    Elbette Rusya ile, İran ile ilişkilerde ihtiyatlı davranmak gerekir. ABD ile AB ile ilişkilerde de ihtiyatlı olunmalı. Uluslararası ilişkilerde
    gerçek anlamda bir dostluktan bahsedilemez Söz konusu olan karşılıklı çıkarlardır. Hiç birine sonuna kadar güvenilemez.

    • Fetö Fetö yeter gerçekten bitmiyor. .bildiğim kadarıyla eylemi başka bir grup üstlendi ama Hayır siz hala Fetö diyip illa konu orda olsun istiyor sunuz. Siz ve size gibiler bunu yaptıkça cadı kazanı kaynıyor masum insanlar yanıyor. .gerçek suç lulari bulmak gibi bir dert yok.. 12 gün dur canımız yanıyor. .birileri birileri için gitip bu Fetö cü onlarla toplantı yaptı. Diyor gerisi sorulmuyor hüküm veriliyor. Siz tanımıyorum bu insanları desenizde ne fayda..sen hele içerde dur deliller arastirilsin. .deniyor adalet hukuk yok.. küçük çocuklar 73 yaşında anne baba ve ağızlarında ki dua ..Bu göz yaşında boğulacak herkes.azıcık katkısı olan herkes. .şu an yok olan hukuk ve adalet elbette sizede lazım olur. Hem burda hem ukbada..Bu ateşe odun taşımayı bırakın. .lütfen. ..

      • Türkiye’ye yapılan, 79 milyona yapılan kötülüğü de biraz görseniz iyi olacak.

        Bu denli bir kötülüğü kimse yapmadı bu millete, bu güne kadar.

        Üstlendi dediğiniz örgüt yalanladı. Onu da görmeniz gerekir.

        Hukuku yok edenler canlarının istediğini mahkum edenlerdi, içeri tıkanlardı. Şimdi onlar kaçtılar.

        Sadece gölbaşında 48 polisimizi katleden, çocuklarını yetim bırakanlar, o katilleri yetiştirenler,onları yetiştiren örgüte hala destek olanlar, hala bu bir seneryo diyenler ukbada hesap gününde bunun hesabını nasıl verecekler?

        Oradaki hesap dünyadakinden çetin olacak. Orada takıyye de yok.

        • Size söyleyecek hiçbirşey bulamıyorum ne desek anlamiyacaksiniz belli. Ben suçsuz lardan bahsediyorum siz suçlulardan. .ukbayi biliyor olmaniz inanmaniz ne güzel. ..

          • kusura bakmayın ama fetöye laf söylenince en sert şekilde karşı çıkıp savunanlarla mağdur suçsuz olduklarını söyleyenler aynı kişiler olunca anlamak çok zor oluyor.

        • 15 Temmuz gecesi şehit olanlar yaşasaidi emin olun hemen hemen hepsi fetoculukdan şu an hapise tıkılmışidi. İsterseniz bir araştirma yapin, nasıl olsa herşeyi çok iyi biliyorsunuz.

      • el nusra inkar etti. belki bilmiyorsunuz. katilin fetöyle ilişkisi kanıtlara dayanıyor. mağdur edebiyatı yapanlar şimdi madem ilişkisi vardı ve biliniyordu neden hala poliste görev yapmasına izin verildi demeye başladılar. oysa içeri girenler bazı kriterler nedeniyle giriyorlar. bu kişide masum sayılmış işte. adalet için önce masumiyet karinelerini gözden geçirmek gerekir.

        • Çifte kavruk demegoji:
          1-“feto” operasyonunun kılı kırk yararcasına nekadar titiz yapıldığı bu polisin tutuklanmayışından belli..
          2-Bu kadar adilane davranılan operasyonda mağduriyet sözkonusu olamaz, yapılırsa edebiyat parçalamaktır.

          Ne söyleyeyim diye düşünmek, niçin söyledim pişmanlığını önler. Acele işe şeytan karışır. şeytanı sevindirmemek için sabırlı, dengeli olmak lazım.

        • Eşinin bankada hesabı var diye ihraç olan polisler var. Ama bu polisin görüştüğü bütün arkadaşlarının fetöcü olduğu ve bylock kullanan kişilerle görüşme yaptığı tespit ediliyor ve buna rağmen görevde

    • „Şayet katilin FETÖ ile bağlantılı olmasından dolayı, FETÖ’ün üzerine gidilmesini doğru bulmuyorsanız, buna da katılmak mümkün değil. Bu denli Türkiye düşmanı bir örgüte merhamet göstermek, Türkiye’ye merhamet göstermemek anlamına geliyor bana göre.“

      Sayın Bekir’in yukardaki ifadeleri çok düşündürücü. Neden sorusuna kim sorusundan önce cevap aramanın bile Türkiye’de hangi anlamlara çekilebileceğini böylece öğrenmiş olduk.

      • Kim ve neden sorularının öncelik sırası önemli değil bence. Kim sorusunun cevabı niçin yapıldığını aydınlatacağı gibi, neden sorusunun cevabı da bizi kimin yaptığına götürür.

        Eleştirdiğiniz cümleleri kurmamın sebebi Fehmi Bey’in şu cümlesidir:

        “Kim bu eylemi yapan? sorusu eşliğinde, eylemle irtibatlandırılan kişilere yönelik tedbirlere başvurulacak…”

  10. Fehmi Koru
    TEŞHİS olarak yine güzel bir yazı yazmış…
    NEDEN… NEDEN… NEDEN…
    Sorularıyla bitirmiş…
    Ben kendisinden artık başka bir şey bekliyorum…
    TEDAVİ… TEDAVİ… TEDAVİ…
    Yazıları bekliyorum…
    TEDAVİ eczanesini o da benim kadar iyi bilir…
    Ama senelerden beri o eczaneden uzak durur…
    Ben ilk defa kendisini eczanemize davet edeyim…
    Güzel TEŞHİSLER ile yeterince vakit geçirilmedi mi?..
    Artık sadece TEDAVİLERE odaklanma zamanı değil mi?..
    *
    TEVAFUK diyeyim…
    Cumhurbaşkanı Danışmanı birinin yazısını,
    Fehmi’nin yazısından önce okudum ve beğendim…
    Ama o yazı da sadece TEŞHİSLER içeriyor; O KADAR!
    Tamam, CB’nın etrafında TEŞHİS yapanlar olsun, çok olsun…
    Ama bir veya birkaç TEDAVİ reçeteleri sunan kişi de olsa, derim…
    Sayın CB da en iyi TEDAVİ REÇETELERİ ECZANESİNİ iyi bilmektedir…
    Çünkü 80’ler sonu-90’lar başından itibaren bizzat bendeniz de her vesileyle…
    Bu ECZANEDE üretilen ilaçlardan her fırsatta ve her vesileyle hatırlatmışımdır…
    Hâlen de sabırla Millî Gazete ve http://www.akevler.org‘da HATIRLATMAYA devam ediyorum…
    *
    Uzattım…
    Bugünlük de bu kadar HATIRLATMA yeter…
    Fehmi’nin yazısından önce okuduğum yazıyı merak edenlere not:
    http://www.milliyet.com.tr/bir-suikastin-ekonomi-politigi-ekonomi-ydetay-2365813/
    Yazı, CB Başdanışmanı Cemil Ertem’in yazısı ve yazı şu paragrafla başlıyor:
    “Şimdiye değin Londra, New York ve Frankfurt gibi merkezlerden dünya ekonomisini yönetenler yolun sonuna geldiklerini görmeye başladılar. Dolayısıyla, kendileriyle birlikte gelişmekte olan ülkeleri de uçuruma sürüklemek ve çöküşün, tıpkı 1929 krizinde olduğu gibi, bir kerede ve topyekûn olmasını sağlamak gibi bir çabaları var. Bunun için de kullandıkları en önemli araç medya ağı… Ellerindeki medya organlarıyla her gün, 2008 krizinden etkilenmeyen hatta bu krizi fırsata çeviren ülkelere, operasyon çekiyorlar. Türkiye’nin, G. Kore’nin, BRIC ülkelerinin ekonomilerinin yakında çökeceğini söyleyip duruyorlar. Enflasyon, cari açık vb verilerden bir şey çıkmayınca siyasi çalkantılara, teröre sarılıyorlar. Bu da olmayınca, “Bekleyin, bugün yarın sermaye kontrolü getirecekler” diye hiç aslı astarı olmayan haberleri manşetlerine taşıyorlar. Zaten böyle bir haber yapıldıktan sonra, bunu yalanlamak bile ciddiye aldığınızı göstereceği için, size gölü atmış sayıyorlar kendilerini…”

Yoruma kapalı.