Trump savaşını başlatırsa.. Suriye yüzünden İran’ı hedef alırsa.. Aman Allah’ım..

14
Reklam

Donald Trump’ın ABD’ye başkan seçilmesi sonrasında yükselen beklentilerden biri ‘savaş’ konusunda; kimimiz dünyanın bütününü ilgilendirecek bir topyekün savaşın Ortadoğu merkezli patlayacağı beklentisi içerisindeyiz…

İtiraf etmeliyim: O beklenti bende çok güçlü.

Bu yüzden de, günlerden beri TV ekranlarından taşan, Beşşar Esad’ın İdlib’te kendi halkına karşı kimyasal silâh kullandığına dair haberler, bir yandan yüreğimi burkarken, bir yandan da beni derin endişelere sürüklüyor.

Gelen ilk bilgiler, İdlib’te, 10’dan fazlası çocuk olmak üzere 58 kişinin gazdan öldüğüne işaret ediyordu; ölü sayısı 100’e yaklaştı, doğal olarak ölenler içerisinde çocukların sayısı da arttı.

Esad’ın elleri kanlı.. İran da hedefte..

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Esad’ın ellerinin kanlı olduğuna, rejiminin halkına acımasız davrandığına dair sözleri ve Birleşmiş Milletler’in (BM) âcizliğini eleştirmesi yerinde.

Esad’ın koltuğunu terk etmemek için ülkeyi sürüklediği iç-savaş sırasında.. 500 bin civarında Suriyeli hayatını kaybetti.. ülke nüfusunun dörtte biri mülteci hale geldi.. yarısı da beş yıl önce yaşadığı yerleri terk etmek zorunda kaldı.

Sabıka kaydı hayli zengin Esad rejiminin…

Kimyasal silah kullanma sabıkası da… 2013 yılı Ağustos ayında, başkent Şam’da, Suriye rejim güçlerinin kullandığı toksik gaz yüzünden hayatını kaybetmiş.. yine çoğu çocuk.. kurbanların yan yana dizilmiş cesetleri hala zihnimizde taze.

Reklam

“Rejim halkına karşı kimyasal silâh kullanır mı?” sorusuna hiç çekinmeden verilecek cevap belli: “Evet, kullanır, kullandı da”

Trump elini yükseltti

ABD’nin koltuğunu yeni yeni ısıtmakta olan başkanı Donald Trump’ın son habere verdiği tepkilere dikkat etme şansınız oldu mu?

Trump açık sözlü biri ve selefini hırpalamaktan da çekinmediği ortada. Barack Obama’ya yönelttiği en ağır ithamlardan biri, Esad’ı yerinden etmeyi amaçlayan Suriye politikasının yanlışlığıydı.

Oysa, Trump, şimdi Obama gibi “Esad gitmeli” diyenler kervanına katıldı. Sadece Esad’ı ve rejimini yerin dibine batırmakla kalmıyor Trump, rejimin dayanağı olan iki ülkeyi de en ağır ifadelerle suçluyor: Rusya’yı ve İran’ı…

BE Nikki Haley.. Esad’ın vahşetini sergiliyor..

BM Güvenlik Konseyi’nde yapılan oturumda, ABD’nin BM Daimi Temsilcisi Nikki Haley, hepimizin yüreğini burkan kimyasal saldırıya uğramış çocukların fotoğraflarını sergileyip, Rusya ve İran’ı hedef alan bir konuşma yaptı.

Konunun vardığı nokta acaba Tahran’da nasıl karşılanıyor?

İran, eğer bir ‘3. Dünya Savaşı’ patlayacaksa, bunun kendisi hedefe konularak çıkacağının herhalde farkındadır…

Trump’ın daha başkanlık yarışındayken başlayan İran-karşıtı sözleri Beyaz Saray’a taşındıktan sonra daha da artarak devam etti. Barack Obama’nın İran’ı dünya ile barıştırma girişimi sayılabilecek ‘nükleer anlaşması’yı iptal konusu bile gündemde. Trump bu bölgeye baktığında, en büyük tehlike olarak İran’ı görüyor.

Reklam

Aranan sanki bir bahane…

Bahane bulundu mu?

Yanlış anlaşılmasın, ABD Başkanı Trump’ın bölge ülkeleri arasında var olan renk farklılıklarını fazla umursadığını sanmıyorum; ayırmaksızın hepsini eşit derecede sorunlu gördüğünü belli ediyor.

İran’a ters bakıyor da, Türkiye’yi yeğliyor mu? Hayır.

Ancak, Mısır’ı ve biraz da Suddi Arabistan ve Ürdün’ü ayrı mütalaa ettiği izlenimi veren jestleri oldu.

O kadar.

Trump ve yanındakilerin ‘İslâm’ ile sorunları var.

İdlib’te rejimin kimyasal silâh kullanması aranan bahane yerine geçebilir.

Sonrasında kullanılmaya başlanan dil bu izlenimi veriyor çünkü. Trump Suriye ile birlikte Rusya ve İran’ı suçlayıcı bir dil kullanıyor ve en ağır cevabı vermekten söz ediyor.

Yeni yönetimin hazırlamakta olduğu bütçede, geniş kitleleri ilgilendiren hemen her sosyal program iptal edilirken, tasarruf edilen kaynakların savunma bütçesine kaydırıldığı biliniyor. Silâh fabrikaları şimdiden fazla mesai yapmaya başladı.

O silâhlar bir yerlerde kullanılacak.

Nerede?

Dünya haritasına baktığımızda en muhtemel kullanım alanı Ortadoğu olarak karşımıza çıkıyor.

Kuzey Kore’ye yönelik tehditler de söz konusu, ama orada nükleer silâh var ve Kim Jong-un, yeni dönemden çekindiği ve ABD’ye gözdağı verme ihtiyacı duyduğu için olacak, habire balistik füze denemesi yaptırıyor.

Rusya hafif bir manevrayla kendini denklemin dışına çıkarabilir ve Tahran ile Şam’ı kendi başlarına bırakabilir.

‘Komplo’ diyenler var.. Esad da öyle diyor..

İyi de, Beşşar Esad, Rusya ile İran’ın kendisine verdiği destek sonrasında koltuğunu korumayı garanti altına almışken.. Trump’ın iş başına gelmesiyle birlikte gücü daha da artmışken.. İdlib’te kimyasal silâh kullanarak.. bütün dengeyi aleyhine çevirmeyi nasıl göze almış olabilir?

Muhtemel cevap sorunun içerisinde aslında: Lehte oluşmuş yeni denge gözlerini kör ettiği için…

Biliyorum, kuşkucu yaklaşanlar ve Şam’dan çıkan inkâra dayalı açıklamaları ciddiye alanlar var. 2013 yılında Şam’daki kimyasal silâh saldırısını da inkâr etmişti Esad yönetimi…

Sonuç değişti mi? Hayır.

Donald Trump büyük savaşı başlatır mı?

Türkiye o durumda ne yapar?

Düşünmeye başlayalım derim.

ΩΩΩΩ

Reklam

14 YORUMLAR

  1. senaryolardan çok daha başarılı ve ahlaklı bir toplum nasıl oluşacak ona odaklanmak lazım, ideal okuyan toplumu elde etmeden varılacak biryer yok, çünkü cahil insanların oluşturacağı bir toplum ne fikir ne makina nede etki alanı oluşturabilirler, bizim yaşadığımız sorunların altında en çok cehalet sonrada fakirlik yatıyor, çözüm çalışmayı seven okuyan ahlaklı bireylerin yetişmesine bağlı. O zaman ne abd, ne rusya nede başka bir emperyal kan emici devlet bize birşey yapamaz, neden biz hep bölünme projelerine konu oluyoruz çünkü zayıfız, ahlaklı değiliz, okumuyoruz, kendi tarihimize bile yabancıyız.
    ne zaman ülkede bu konular konuşulacak battıktan sonra mı çok merak ediyorum varsa yoksa survivor …

  2. 2013 yılında Esad rejimi Şam’ın doğu guta bölgesinde kimyasal silah kullandı derken hangi kanıtlara dayanarak bunu söylüyorsunuz? Bu olayın hemen ardından Suriye ye askeri müdahalede bulunmaya hazırlanan Obama neden ertesi gün sus pus oldu? David Cameron neden müdahale kararını kendi parlamentosundan geçiremedi? Aşağıdaki linkte yeralan yazıya ilgi gösterirseniz iyi olur. https://www.lrb.co.uk/v36/n08/seymour-m-hersh/the-red-line-and-the-rat-line

  3. bu savaşın hazırlıkları yapılıyor. her yere füze yerleştiriliyor . savunma demeyelim de silah bütçelerindeki artışlar inanılmaz. İskandinav ülkelerinde bile yedek askerlik yasaları düzenleniyor. sınırlara askeri birlikler gönderiliyor. ülkeler mevzilerini almaya başladı zaten. bir kaç güne mi başlatılır bir kaç yıla mı bilemiyorum ama türkiye oyun nasıl kurulursa kurulsun ana oyunculardan biri olacak. istese de istemese de…

  4. Türkiye, Ortadoğu’da aktif tarafsızlık politikasına geçmelidir. Ateşten uzak durmalıyız.

  5. Sayin Koru gelismeleri dogru okumuyorsunuz gorusumce.

    – Once Flynn simdi de Bannon gibi siradisi elemanlar uzaklastirildi karar mekanizmalarindan
    – Asil isleri Pence ve Mattis yurutuyor
    – ABD sadece Obama donemindeki pasif politikasini birakip geleneksel rolune donuyor
    – Bu donus ile Turkiye ile iliskiler duzelecektir
    – ABD, Misir, Suud, Turkiye ile birlikte hareketi seciyor, aynen eskiden oldugu gibi.
    – Barzani onderliginde Bagimsiz Kurdistan gelmesi muhtemeldir ve Turkiye’nin bunu desteklemesi gerekir. Her anlamda cikarinadir.
    – Iran provoke edilecektir. Tahminim bu Iran gemilerine mudahale seklinde olur, direkt bir saldiri seklinde degil.
    – Suriye suruncemede kalmaya devam eder ama muhaliflere yardimi arttiracaktir ABD.
    – ABD’yi Sisi’ye yakin davrandigi icin elestirmemek lazim yoksa Sisi’yi Rusya’nin kucagina atardi.

    Sonuc: Obama doneminin naif tutumunu birakan ABD sahaya iniyor.

  6. Faizli sistemde her yıl faiz kadar yeni nakit çıkarma zorunluluğu vardır. Böylece herkes iş bulur ve dünyada tam istihdam sağlanır. Yeni işçi bulunmadığı için yeni dolar çıkarılmaz ve ekonomi tıkanır. Bunu aşmak için Sermaye, üçüncü cihan savaşını çıkarma usulünü getirmiştir. Fabrikalar çalışır, silah üretir, böylece faizli sistem geçici nefes alır. Sonra o bombalarla yeryüzü harabeye çevrilir. Ölenler ölür. Sermaye yeniden faizli kredi vermeye devam eder.
    Bir başka sebep de şudur; barış dünyasında ülkeler zenginleşir. Devletler güçlenir. Sermaye’yi dinlemez olurlar. Savaş devletleri geriletir. Ülkeler de sefalete döner. Böyle bir savaşın başarıya ulaşması için İslam âleminin bölünmesi gerekir. Bu da İran ile Türkiye’nin savaşı başlatması ile olur. Bunu başarabilmek için Erdoğan’ın gitmesi gerekir.
    Trump şimdi başka bir şey deniyor. Mısır’ın yerine alternatif yaptığı İslam alemini bölmek. Başarı şansı bile yok. Rusya ile ABD’yi barıştırmaya çalışıyor. Çin ile arasını açmıyor. Hâsılı üçüncü cihan savaşını çıkarma hazırlığı henüz başarıya doğru gitmemiştir.
    Üçüncü cihan savaşının çıkıp çıkmayacağını ‘Evet’ ‘Hayır’ oylaması belirleyecektir. ‘Evet’ çıkarsa, Sermaye parası ile halkı istediği yöne götürebiliyor demektir. Erdoğan gidecektir demektir. İran’la savaş başlayacaktır. Sonuç korkunç. İran ve Türkiye’de insan kalmayacak. İslamsız bir dünya kurulacaktır. Devletler Sermaye’nin emrine girmiş ve insanlık harap olmuş dünyanın yeniden imarına başlayacaktır demektir. ‘Hayır’ çıkarsa Türk halkı Sermaye’ye dersini verecektir. Erdoğan yerinde kalacaktır. İran, Türkiye, Rusya ve Çin el ele verip üçüncü cihan savaşını önleyecektir. Avrupa Birliği de bunlara katılacak ve tek başına kalan dolar ve yenilecektir. Üçüncü cihan savaşı büyük ihtimalle çıkmayacak, çıksa bile kısa zamanda ABD’nin yıkılması ile sonuçlanacaktır.
    16 Nisan’da “Evet” çıkması beni çok korkutuyor. Bununla beraber Kuran’a ve müspet ilme inanıyorum. Biz ölsek de Adil Düzen gelecektir. Harabeye çevirdiği dünyada Sermaye sağ kalamayacaktır.

    • Sn Karagülle,

      Bir sonraki yazınızda referandumdan ‘Evet’ çıkarsa niçin Erdoğan’ın gidişine yol açacağını analiz etseniz de bizler de aydınlansak.

    • Sayın Karagülle, yorumlarınızı uzun süredir okuyorum, bana çok aykırı gelse de
      olabilir mi diye düşünüyorum. yine çok aykırı bir yorum yapmışsınız ancak
      yaşadıklarımıza bakınca olabileceğini düşünüyorum. ben de hayır taraftarıyım
      ve bunu aklen ve mantıken yapıyorum, bunun için yüzü belki ikiyüzü aşan gerekçem
      var. evetle bir numaranın gideceği aklıma yatmıyordu ancak açıkladığınız
      sebeplerle ve yaşadıklarımla bunu düşünmeye başladım zira kurumlardaki
      yapılanmalara ve olaylara baktığımda çok büyük oyunların döndüğünü
      gerçek müslümanların tasviye edildiğini ve edilmeye çalışıldığını görüyorum.
      evet ftö diye adlandırılan bir yapılanma oldu ve hala var, ancak bunun altyapısı
      cemaat ve bir üst yapısı tasfiye edilirken bence, gördüğüm, anladığım, izlediğim kadarıyla
      haşhaşi, sapkın, zalim ve ahlaksız kripto yapısı aynen duruyor ve bu yapı
      yeni bir oyun peşinde gibi (pekçokları gibi ben de bu yapıyı 15 Temmuz’dan sonra
      anladım, belki bu hain darbenin en hayırlı tarafı bu oldu).
      evetle sizin belirttiğiniz hedefleniyor olabilir;
      bunun için bir numara kandırılarak sanki ftö tasviye ediliyor intibası verilirken
      yüzbini bulan ki bunların hepsinin masum olduğunu kesinlikle düşünmüyorum, kesim
      üzerinden oyun oynanıyor gibi. nitekim adil öksüz adlı şahsın salıverilmesi
      süreciyle ilgili sayın Koru’nun bugünkü yazısı da şüpheleri katmerliyor.ayrıca siyasi
      ayağının karartılması, başbakan tarafından inkar edilmesi bu şüpheleri destekliyor.
      beni şüphe ve endişeye düşüren başka bir husus da sayın Koru’nun bu kadar önemli
      6 nisan yazısı için bu kadar az yorum yapılmış olması; insanlar biliyor, anlıyor, ürperiyor ve
      korkuyor gibime geliyor. biz de yazıyorsak ya aptallığımızdan ya abdallığımızdan!
      üstadım toplumumuz gerçekten büyük bir buhran içinde, bürokrasi daha büyük bir
      buhran içinde; zulüm, ahlaksızlık, umursamazlık, ihanet, vefasızlık, duyarsızlık,
      üçkağıt, sahtekarlık, satış, emanete ihanet, menfaatperestlik, duygusuzluk,
      yolsuzluk, hırsızlık, yalan, dolan, hırs, ihtiras, mal mülk sevdası, mobilya tutkusu,
      para sevgisi, velhasılı kelam ne şer, fitne, fesat varsa almış başını gidiyor,
      helak olacak toplumun emareleri, nasıl olacak, bu çemberler, zincirler, ağlar nasıl
      parçalanacak? ancak şu var ki müşrik, münafık bir kavmin de düzelmesi mümkün değil!
      bu sistemle gitmemiz mümkün değil. sizin sermaye diye nitelendirdiğiniz ki çok doğru,
      para pul neredeyse bunlar oradalar, her ağacın her taşın ardındalar, bu yapı
      toplumumuzu neredeyse 300-400 yıldır avucunun içine almış, kimisi hacı, kimisi hoca,
      kimisi derviş, kimisi alim, kimisi yazar, kimisi muallim, kimisi bürokrat, kimisi
      işadamı, kimisi sanatçı ….insanın bunları bilip de çıldırmaması içten değil!!!
      güzelim vatanımız bir cadı, cani, manyak kazanına dönüştü!
      göz korkutmak için değil, ama uyandırmak için yazıyorum
      çünkü artık uyanma ve harekete geçme zamanı geldi, iş işten geçmeden ….
      herkes evet ve hayır ı ciddi ciddi düşünmeli …
      sanıyorum sayın Koru da bu sebeple artık eskiden olmadığı kadar açık ve net yazıyor.

  7. Halkına zulüm eden eli kanlı diktatörleri koltuğundan etmenin yolu.. koca bi dünyanın.. elindeki tek argüman.. Zalim diye niteledikleri kişi ile savaştıklarını iddia ederek, o ülkenin halkına kan kusmasına, yerinden yurdundan edilmesine, çoluk çocuğu hunharca, vahşice, zalimane katl edilmesine ortak olmak mı? Irak’tan bu yana Libya’da olan da bu ve Suriye’de olan da bu.

    ABD orada, Rusya, İran orada, Türkiye orada, daha kimler kimler, dolaylı dolaysız orada.. Bunların müdahil oldukları Suriye’de, Esed’in yapmak istediklerinin kat be kat fazlası gerçekleşiyor.
    Sonuç bu ve buna malzeme taşıyanlar Esed’i zalim diye niteleyenler.. Esed’in değirmenine su taşıyor değiller mi?

    Halkına zulm ediyor diye.. o ülkeye silah, mühimmat, bomba taşıyanlar.. onun yaptığından belki bin katı fazlasının yapılmasına zemin hazırlamış oluyorlar. Bu, zulm edildiğine inanılan insanların canavarca katl edilmesine yol açmak değil de nedir?
    Böyle olunca da asıl müsebbiplerinin yanında, Saddam, Kaddafi ve Esed gibilerine birer taşeron, veya koltuk zır delisi diyesi geliyor insanın. Ya da asrın Firavunları, Nemrut’ları…

    Trump, önce söylediklerinin aksine Obama’nın çizgisine geldiyse, bu iş, ne Trump’ın ne de Obama’nın haddine değil. Yani ellerine önceden tutuşturulan ‘dünya siyaset belgesinin’ taşeronları onlar. Sırasıyla diğer ülke yöneticileri de…
    Yani dünyaya yön veren, perde önündeki ülke hükümetleri veya bir takım uluslar arası kuruluşlar (BM, NATO), değil, perde gerisindeki güçler. Bu gücü, bu sayfalarda Süleyman Karagülle abi yorumlarında, karmaşık olsa da ”SERMAYE” diye tanımlıyor.

    Soru şu: ABD’nin Suriye’de, sonradan Esed’e destek vermekle suçladığı, şimdi ise tehdit ettiği Rusya ve İran’ın, başından beri BM ve NATO’ ya rağmen, Suriye’nin içlerine kadar girmesine neden müsaade etti?

    Suriye’de kimyasal silah kullanmış olmak, ”lehine oluşan denge ve koltuğunu güçlendirmesi, Esed’in gözlerini kör etmiş” açıklaması biraz naif kaçar. Nitekim Esed, Batı’ya karşı Rusya ve İran’ın gücüne sığınacak kadar zır cahil olamaz.
    O halde açık bir tehdit oluşturmadığı halde ve şimdiki tepkileri alacağını bile bile, kendi halkına neden kimyasal silah kullandı?
    Gözü kör olasıca.. gözünü ölüm korkusu sarmış ta ondan.

    Ölmemek için bi dünyayı yakacak ateşe fitil olacak…

    Ateşin yakılacağı sıradaki ülke hangisi?

    ..”Mısır, Arabistan, Ürdün ayrı mütalaa ediliyor”

    Rusya buna biraz uzak.

    İran, iç kargaşasının henüz ayyuka çıkmadığı, demir yumruk tarzında yönetime sahip bir ülke ve halkı yönetimine karşı daha itaatkar. Belki nükleerden bahaneye bend olur.

    Türkiye itaat kültürünü yerleştirmeye (birliğini-beraberlik) ve kuvvetler birliğini sağlayacak adımlar atarak, sistem değiştirme ve güç devşirme hesabı içerisinde belki.. belki, bu hışımdan sıyrılmanın peşinde..

    Ancak; demokrasi, insan hakları, baskıcı ve otoriter uygulamalar Batı’nın üzerine titrediği!!! (ancak kendisi için) değerler.
    Bu konularda Batı’nın eline verilecek malzemeleri kim daha çok üretirse.. galiba fitil oradan ateşlenecek.

    Bundan sonrasında sıra bana gelmez diye sevinmeye de yer yok.

    Gözü dönmüş zalim ve cahillerin yönetimindeki bir dünyaya denir..

    Heey Zalim Dünya.

  8. Kucucuk bebek cesetlerını gordukce sızın dehsetle anlattıgınız senaryoya sadece AMIN dıyorum.Nasıl desem ınceldıgı yerden kopsun..

  9. BOP zannımca yeterince anlaşılmamış.Hakeza Şii üçgeni aynı şekilde.İran İsrail Rusya Çin ABD ve Almanya olmadan Dünya siyaseti kurgulanamaz.
    1_ kürt devleti kurulur Türkiye İslam dünyasından tecrit edilir.
    2_ Kürt devleti sayesinde İran kontrol altına alınarak Ortadoğu yeniden dizayn edilir.
    3_ Türkiye 3.dünya ülkeleri arasına itilerek Avrupa ya mecbur bırakılıp kullanılmaya müsait hale getirilir.
    4_ Bölgede gelir dağılımında uçurumlar oluşup devlet millet kucaklaşması engellenip düşmanlıklar artar.
    5_ Beyin göçü başlar bölge açık pazar haline gelir.

    Sermaye Zaferini ilan edebilir mı bilmiyorum.

    YALNIZ : Yeryüzü iyilere miras bırakılmıştır​.
    GÜÇ Ve ZEHİR

  10. Fehmi bey ben Trumpun Ürdün kralı ile birlikteki olan basın toplantısını canli izledim.
    Trumpa bir gazeteci Rusya ve İran’ın Esad’a yardim ettiklerini vede bunlara karşı ne gibi önlem alacağına dair soru sordu Trupda İrani yerden yere vurdu ama Rusya hakkında hiç konuşmadı. Burdaki yorumcular Trumpun Rusyadan korktuğu yorumunu yapiyorlar. Bu Rusyaya gittiğinde Putun bunun kasetini çektirdiğini idda ediyorlar. Rusya hakkında BM de K Haly konuşiyror fakat Trump susmayi tercih ediyor.
    Son olayların sorumlusu Trump, çünkü Esadı destekliyen demeçler verdi Esat Rusya ve İranda Trumpa güvendikleri için kimyasal silahlarla insanları katlettiler.
    Birde burada Trumpa çok baskı yapiyorlar buna kendi çocuklaride dahıl.
    Zaten Rusya ile olan bağlantılarından dolayı başi CİA, FBİ ve Senetörlere belada, ne yapacağını şaşırmış durumda durmadan Obamaya iftira atip duruyor.
    Dün Senetöda bir senatör hiç ara vermeden 10 saat konuştu hemde o konuşmayı gece yapti gündüz değil, O konuşmanın amacı Trumpun aday gösterdiği hakim hakkinda idi,

Yoruma kapalı.